Şimdi Ara

Anlamlı, İnsanın 'İçine İşleyen' Hikayeler.. Mutlaka Okuyun!! (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
534
Cevap
164
Favori
323.353
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
8 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • arkadaş 1 hikaye paylaşalım dedik, öyle hikayeler geldi ki bildiğin kendimi dağlara taşlara vurucam. yüreğim parçalanıyor resmen.. şu an evli olsam karımı 10 kat daha fazla severdim.. işten izin alıp baş başa tatile fln götürürdüm
  • konu dışının eski kalitesi geri mi geliyor yoksa? asıl konu dışı bu beyler bozmayın lütfen.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • bir ara bakarım..
  • Okulun ilk gününde 5. nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Teddy Stoddard olan bir erkek çocuk vardı.

    Bayan Thompson bir yıl önce Teddy' ı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Teddy tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Thompson onun kağıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kağıdın üstüne büyük " F " (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. Bayan Thompson nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Teddy nin kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

    Teddy nin birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Teddy gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli". İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:"Teddy mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor."

    Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:"Teddy nin annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Teddy elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek. Teddy nin dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:" Teddy içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor. "Bunları okuyunca, Bayan Thompson problemi kavradı ve kendinden utandı.

    Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Teddy nin hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti. Teddy nin hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Thompson onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Thompson pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Teddy, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.

    " Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz."

    Çocuklar gittikten sonra, bayan Thompson en az bir saat ağladı.

    O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Bayan Thompson, Teddy e özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Teddy sınıfta ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Teddy onun gözdelerinden biri idi. Bir sene sonra, Bayan Thompson kapısının altında Teddy dan bir not buldu, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. Altı yıl sonra Teddy den bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.

    Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Thompson' nın tüm yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı.

    Sonra dörtyıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu.Mektup söyle imzalanmisti:

    Theodore F. Staddart, MD. (Tıp Doktoru).

    Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. Teddy bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan Thompson nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.

    Şüphesiz Bayan Thompson bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu? Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Teddy' nin annesinin süründüğü parfümden sürdü.

    Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Teddy, Bayan Thompson nın kulağına şöyle fısıldadı, "Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim. Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.
    "Bayan Thompson, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi: Teddy, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum".

    (Bilmeyenler için, Teddy Stoddart, Des Moines'teki Stoddard Kanser Binası olan Iowa Methodist' te doktordur.)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: unsal07

    quote:

    Orijinalden alıntı: Frank Lapidus


    İlk hikaye için teşekkürler. İstersen başlığı değiştir, mesela "Beğendiğimiz kısa öyküleri paylaşıyoruz" veya buna benzer birşey olabilir. Daha fazla katılım olabilir ve OKUMAK isteyenlere bol malzeme çıkar. İstek olursa 3-4 tane daha paylaşabilirim.

    Paylaşın hocam iyi olur. Tipim nasıl, kız arkadaş başlıklarından iyidir.
  • hikayelerde de kızları hep pohpohlıcaz herhalde onu söylüyor, o hata yapınca bize öye davrancak mı la?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: daikataNa~

    quote:

    Orijinalden alıntı: unsal07

    quote:

    Orijinalden alıntı: Frank Lapidus


    İlk hikaye için teşekkürler. İstersen başlığı değiştir, mesela "Beğendiğimiz kısa öyküleri paylaşıyoruz" veya buna benzer birşey olabilir. Daha fazla katılım olabilir ve OKUMAK isteyenlere bol malzeme çıkar. İstek olursa 3-4 tane daha paylaşabilirim.

    Paylaşın hocam iyi olur. Tipim nasıl, kız arkadaş başlıklarından iyidir.

    @ Frank Lapidus
    Başlık daha güzel olmuş, teşekkürler. Son hikaye de bombaydı.

    @ daikataNa~

    Buyrun:

    Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve :

    'Biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler.

    Yaşlı bey huzursuzlanmış;

    "Acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş.

    Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

    "Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.

    "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince.

    Yaşlı adam üzgün bir ifade ile:

    "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.

    Hemşireler hayretle :

    "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyor sunuz?" diye sormuşlar.

    Adam buruk bir sesle:

    Ama ben onun kim olduğunu biliyorum . . .




  • kisaymis yea 10 dk da hemen bitti yani
  • dursun
  • Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta ...ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: "Ey insan ne olur yardım et bana peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler." Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar köylü "görmedim" der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir ağzını açar kurdu dışarı salar. "Çok teşekkür ederim" der kurt "Bana büyük bir iyilik yaptın" "Önemli değil" der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye baslar. "Bir dakika" diye seslenir kurt: Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum çok bitkin düştüm açım kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok." Köylü şaşırır: "Olur mu ben senin hayatını kurtardım." "Yapılan iyiliklerden verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur" der kurt. "Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım." Bir süre tartıştıktan sonra ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler. Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. " Ne vefası " der kısrak " Ben sahibime yıllarca hizmet ettim arabasını çektim taylar doğurdum gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya kovdu... " Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar. "Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim" der köpek " Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum yabancılara saldırırım ama o beni her gün tekmeler sopayla vurur..." Kurt köylüye döner "İşte gördün" der. Köylü de son bir çabayla "Ama üç diye konuşmuştuk birine daha soralım sonra beni ye" diye cevap verir. Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri artışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için aaaiflenir. " Her şeyi anladım da" der tilki "Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?" Kurt bir şeyler söyler tilki inanmamış gibi yapar: "Gözümle görmeden inanmam..." İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar. Köylü eline bir taş alır ve "Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık" diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner "Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın" der. Tilki de "Benim için bir zevkti" diye cevap verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: "Haklıymışsın kurt yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: daikataNa~

    Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta ...ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir.

    sonu güzelmiş :)
  • Güneşli bir gündü. Kadın parkta yanında oturan adama “Bakın, salıncakta sallanan şu kırmızı kazaklı çocuk benim oğlum” dedi.

    Adam gülümseyerek “Güzel bir oğlunuz var” dedi. “Diğer salıncaktaki mavi kazaklı çocukda benim oğlum”

    Sonra saatine baktı ve “Heyyy, Todd, sanırım artık gitme zamanı” diye seslendi oğluna.

    Çocuk salıncakta yükselirken “Beş dakika daha baba, lütfen yalnızca beş dakika daha” diye karşılık verdi babasına.

    Adam başını “peki” anlamında sallayınca çocuk neşeyle sallanmaya devam etti.

    Dakikalar sonra adam ayağa kalkarak tekrar seslendi oğluna “Todd, artık gidelim mi, ne dersin?”

    Çocuk yine gitmeye isteksiz “Ne olur baba, beş dakika daha, lütfen, beş dakika daha” diye bağırdı babasına.

    Adam” Tamam” deyince çocuk kahkahalar atarak sallanmaya devam etti.

    Sonunda kadın dayanamadı ve sesinde gizli bir hayranlıkla “Ne kadar sabırlı bir babasınız” dedi .

    Adam gülümsedi kadına. “Sabır değil yaptığım bayan” dedi. “Büyük oğlum Tommy’yi geçen yıl burada sarhoş bir sürücünün çarpması sonucu kaybettim. Buraya yakın yolda bisiklet sürüyordu. Tommy’e hiç yeterince zaman ayırmamıstım. Oysa şimdi onunla beş dakika daha fazla birlikte olabilmek için herşeyi yapardım. Todd’la ayni hatayı yapmayacağıma söz verdim kendi kendime..

    O her “Beş dakika daha baba” dediği zaman , oyun oynamak için beş dakika daha kazandığını düşünüyor, oysa işin gerçeği ne biliyor musunuz? Ben onu oyun oynarken beş dakika daha fazla izleyebiliyorum, asıl kazanan benim.”




  • ‘’Satılık Köpek Yavruları’’ ilanının altında küçücük bir çocuğun başı gözüktü ve çocuk dükkan sahibine sordu; ‘’Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?’’
    Dükkan sahibi ‘’30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları’’ dedi..


    ‘’Benim 2 dolar 97 sentim var’’ dedi çocuk..’’Bir bakabilirmiyim yavrulara?’’


    Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve köpek kulubesinden 5 tane yumak halinde yavru çıktı..Yavrulardan biri arkadan geliyordu..Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu:’’Bunun nesi var?’’Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.Küçük çocuk heyecanlanmıştı.’’Ben bu yavruyu satın almak istiyorum.’’
    Dükkan sahibi,’’Hayır, o yavruyu satın alman gerekmiyor.Eğer gerçekten istiyorsan,o yavruyu sana bedava veririm.’’


    Küçük çocuk birden sinirleniverdi.Dükkan sahibinin gözlerinin içne dik dik bakarak,’’Onu bana vermenizi istemiyorum.O da diğer yavrular kadar değerli ve ben fiyatını tam olarak ödeyeceğim.Aslında size şimdi 2 dolar 37 sent vereceğim ve geri kalan borcumu da her ay 50 sent ödeyerek tamamlayacağım.’’


    Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı.’’Bu köpeği gerçekten satın almak istediğini sanmıyorum.Bu yavru hiçbir zaman diğer yavrular gibi koşup,zıplayamayacak ve seninle oynayamayacak.’’


    Bunun üzerine küçük çocuk eğildi,pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal parçasının desteklediği sakat bacağını dükkan sahibine gösterip,tatlı bir sesle,’’Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir sahibe gereksinimi var’’dedi…




  • Kısa dedik be birader
  • bayağı uzunmuş
  • takip
  • Ozet
  • quote:

    Orijinalden alıntı: unsal07

    ‘’Satılık Köpek Yavruları’’ ilanının altında küçücük bir çocuğun başı gözüktü ve çocuk dükkan sahibine sordu; ‘’Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?’’
    Dükkan sahibi ‘’30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları’’ dedi..


    ‘’Benim 2 dolar 97 sentim var’’ dedi çocuk..’’Bir bakabilirmiyim yavrulara?’’


    Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve köpek kulubesinden 5 tane yumak halinde yavru çıktı..Yavrulardan biri arkadan geliyordu..Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu:’’Bunun nesi var?’’Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.Küçük çocuk heyecanlanmıştı.’’Ben bu yavruyu satın almak istiyorum.’’
    Dükkan sahibi,’’Hayır, o yavruyu satın alman gerekmiyor.Eğer gerçekten istiyorsan,o yavruyu sana bedava veririm.’’


    Küçük çocuk birden sinirleniverdi.Dükkan sahibinin gözlerinin içne dik dik bakarak,’’Onu bana vermenizi istemiyorum.O da diğer yavrular kadar değerli ve ben fiyatını tam olarak ödeyeceğim.Aslında size şimdi 2 dolar 37 sent vereceğim ve geri kalan borcumu da her ay 50 sent ödeyerek tamamlayacağım.’’


    Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı.’’Bu köpeği gerçekten satın almak istediğini sanmıyorum.Bu yavru hiçbir zaman diğer yavrular gibi koşup,zıplayamayacak ve seninle oynayamayacak.’’


    Bunun üzerine küçük çocuk eğildi,pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal parçasının desteklediği sakat bacağını dükkan sahibine gösterip,tatlı bir sesle,’’Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir sahibe gereksinimi var’’dedi…

    Etkileyici gayet.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: daikataNa~

    Etkileyici gayet.

    Aynen.
  • Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:

    "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.

    Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar.

    Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.

    İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

    Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu” der "benim semerlere iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm."

    En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar.

    "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?"

    Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?"

    "Ne istiyorsan veririm."

    Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:

    "Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."

    Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.

    Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..

    Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.

    Bilge sorar:

    "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"

    Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.

    Bilge hoca çok kısa cevap verir:

    "Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."

    Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.

    Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.