Şimdi Ara

Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
119
Cevap
0
Favori
2.832
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • İncil'den pasajlarmı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Ben Hadislerin hepsini çöpe atıyorum. Kuran bana tam, detaylı ve mükemmel olduğunu söylüyor.

    Şefkatli, Merhametli Allah'ın adıyla,
    4:7 Ana babanın ve akrabaların bıraktığından erkeklere bir pay vardır. Ana babanın ve akrabaların bıraktığından kadınlara da bir pay vardır. Miras ister az olsun ister çok olsun kadın bir pay almalıdır.

    4:8 Miras bölüşümünde, akrabalar, yetimler ve yoksullar da hazır bulunursa güzel sözler söyleyerek onlara da verin.

    4:33 Ananın, babanın, akrabaların ve evlenme yoluyla size akraba olanların bıraktıklarından her biriniz için paylar ayırdık. Her birine payını vermelisiniz. Elbette ALLAH her şeye Tanıktır.

    İslam köle edinmeyi yasaklamıştır:
    Köle, cariye

    Rab Efendi/Sahip demektir. Yalnız ALLAH için kullanılır. Muhammed Peygamberi putlaştıranlar Peygambere haşa efendimiz diye hitap ederler.

    Köle olayı Efendi/Sahip edinmektir. ALLAH’Tan başka Efendi/Sahip yoktur der Kuran. İnsanlar sadece ALLAH’a kölelik etmelidir.

    Şefkatli, Merhametli ALLAH’ın adıyla,
    12:39 "Ey hapishane arkadaşlarım, çeşitli efendiler/sahipler mi daha iyidir, yoksa Tek ve her şeye Egemen olan ALLAH mı?"
    12:40 "O'ndan başka hizmet ettikleriniz, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir. ALLAH onlara herhangi bir güç vermemiştir. Hüküm ancak ALLAH'ındır. Yalnızca kendisine hizmet etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ne var ki halkın çoğu bunu bilmiyor."

    90:4 İnsanı zorluklar arasında yarattık.
    90:5 Kendisine güç yetiremeyeceğimizi mi sanıyor?
    90:6 (Övünerek) "Çok para harcadım" diyor.
    90:7 Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
    90:8 Ona vermedik mi: İki göz,
    90:9 Bir dil ve iki dudak?
    90:10 Ona iki yolu göstermedik mi?
    90:11 Ne var ki zor yola katlanamadı.
    90:12 Zor yolun ne olduğunu bilir misin?
    90:13 Boyunduruk altındakileri özgürlüklerine kavuşturmaktır;
    Dipnot
    Müminler köle sahibi olamazlar. Köle sahibi olmak, bir insana efendi (rab veya mevla) olmayı iddia etmektir ve kendini biricik Rab olan Tanrı'ya ortak koşmaktır. Bak 2:286; 4:25; 12:39; 79:24.
    90:14 Kıtlık anında doyurmaktır:
    90:15 Akraba bir öksüzü,
    90:16 Yahut düşkün bir yoksulu…
    90:17 Dahası, birbirlerine sabır ve sevgiyi öğütleyen gerçeği onaylayanlardan olmaktır.
    90:18 Nitekim mutlular onlardır.
    90:19 Ayet ve mucizelerimizi inkâr edenlerse talihsizlerdir.
    90:20 Onlar ateşe kapatılacaklardır.

    2:286 ALLAH kişiye ancak kapasitesi kadar yükler. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır. "Efendimiz/Sahibimiz, unutur yahut yanılırsak bizi sorumlu tutma! Efendimiz/Sahibimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme! Efendimiz/Sahibimiz, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükleme! Bizi hoş gör, bizi bağışla ve bize acı! Sensin bizim efendimiz/egemenimiz (mevlana). İnkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et!"

    79:24 "(Firavun)Ben sizin en yüce efendinizim/sahibinizim" dedi.
    Dipnot
    Köle sahipleri Arapçada efendi anlamına gelen "rab" kelimesiyle ifade edilir (12:41). Firavunlar köleleştirdikleri insanlar üzerinde efendilik "efendilik/sahiplik" iddiasındaydı. İnsanları köleleştirmek yoluyla efendilik/sahiplik (rablik) iddia etmek, kendini Tanrı'ya ortak koşmaktır. Bak 12:39; 90:13; 4:25.

    12:41 "Hapishane arkadaşlarım, biriniz efendisine (rabbine) şarap sunacak, diğeriniz ise çarmıha gerilecek ve kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz iş çözülmüştür."


    kölelikle ilgili ayetler

    Bakara-178 “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür).”

    Nîsa-92 “Ayet yazdı:Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.”

    Bakara-221 “Ayet yazdı:İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.”

    miras paylaşımındaki matematik hatası matematik hatası

    6. Kuran'daki Matematik Hatası: Malın Az Gelmesi -
    Pay'ın Payda'dan Büyük Çıkması
    Fakat bazı durumlar da var ki, ayetlerdeki oranları dağıtmaya çalıştığımızda, mal yetmiyor, pay paydadan büyük çıkıyor. Ayetlerin hazırlanmasında belli ki bu durumlar düşünülememiş ve böylece çok bariz bir hata yapılmış. Meselâ birisi bize "Şu pastanın yarısını Fatma'ya, yarısını Ayşe'ye, üçte birini de Hatice'ye ver" dese, muhtemelen bu kişinin ya şaka yaptığını sanarız, ya da zekâsından şüpheleniriz.
    İşte ayetleri uygulamaya çalıştığımızda tam olarak bu absürt sonucun çıktığı birden çok durum (varis tablosu) var. Bu durumlar, fıkıh kitaplarının "feraiz" (miras hukuku) bölümünde işlenmekte. Burada sadece iki tanesini örnek olarak ele almakla yetinebiliriz.

    Örnek 1: Kardeşleri olmayan bir adam (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür. Geriye üç kız çocuğu, annesi, babası ve karısı kalır.
    Bu durum için geçerli olan cümleleri okuyalım:
    Nisa/11'den: "(Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır."
    Nisa/11'den: "Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır."
    Nisa/12'den: (Karı için) "Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır."
    üç kız çocuğuna (toplam): 2/3 = 16/24
    anneye: 1/6 = 4/24
    babaya: 1/6 = 4/24
    karısına: 1/8 = 3/24
    toplam: 27/24 !
    Böyle bir paylaşımı yapmak ise matematiksel olarak imkânsız. Çünkü pay, payda'dan büyük çıkıyor. Yani mal yetmiyor.
    Ne yaparsak yapalım, malı bu şekilde bölüştüremiyoruz. Ya ayette geçen oranları kendimizce azaltacağız, ya da ayette hak sahibi olan bazı varislere hiçbir şey vermeyeceğiz. Ama her halükârda, ayette yazan oranları bütün hak sahiplerine vermek mümkün değil!
    Bu örnek durumda ayetlerin kasıtlı veya kasıtsız yanlış uygulanması söz konusu değil. Hem ayetlerin lafzından da açıkça bu sonuç çıkıyor. Hem de zaten bizzat İslam Fıkıhı eserlerinde bu durum aynen bu şekilde ele alınmakta:
    bkz örneğin:
    • Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 3. Cilt, VIII. Bölüm: İslam Miras Hukuku (Feraiz) S. 288
    • Camisab Özbek, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, Ravza Yayınları, 4. Cilt, 69. Bölüm: Feraiz, el-Minberiyye Meselesi
    • İmam Nevevi, Açıklamalı Minhâc Tercümesi (Minhâcü't-Talibin), Kahraman Yayınları, Feraiz Bölümü, "B. Meselelerin Halleri ve Avil (Yükselme)
    • Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne - Ayet ve Hadislerle İslam Hukuku, Pınar Yayınları, 22. Bölüm, Miras İlmi, Avl
    • Kadı Ebu Şuca, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları, 402-405.
    Not: Yukardaki eserlerin bazılarında bu örnek 3 kız çocuk olarak değil, 2 kız çocuk olarak ele alınmış. Nisa/11'de kız çocuk tek ise ve ikiden fazla ise ne olacağı belirtiliyor, fakat tam iki ise ne olacağı hakkında lafzen açık hüküm yok. Alimlerin büyük çoğunluğu, kız çocuğunun iki olmasını, ikiden fazla olmasıyla eşit olarak değerlendirmekte (yani kız iki olursa da, Nisa/11 gereği toplam üçte iki vermekte). Buradaki örnekte özellikle 3 kız çocuğu seçildi ki, hiçbir tartışma olmasın. Ayetin açık hükmüne göre 3 kız çocuğuna her halükârda toplam üçte iki verilmesi gerekiyor.

    Örnek 2: Çocuğu ve babası olmayan bir kadın ölür ve geriye annesini, kocasını ve bir öz kız kardeşini bırakır.
    Nisa/11'den: "Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer."
    Nisa/12'den: (Koca için) "Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir."
    Nisa/176'dan: "Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur."
    anneye: 1/3=2/6
    kocaya: 1/2=3/6
    öz kız kardeşe: 1/2=3/6
    toplam: 8/6 !

    dikkat edersen bu ikinci örnek çocuksuz örnek (a child yani bir çocuk veya birden fazla çocuk yok yani)

    Bu durum da fıkıh kitaplarında aynen bu şekilde hesaplanır. Hatta bu örneğin Halife Ömer döneminde gündeme gelen ve tarihde ilk defa "avliye" metodunun uygulandığı durum olduğu rivayet edilir. Bu durumun İslam Hukukçularınca aynen bu şekilde ele alındığına dair:
    bkz.• Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 3. Cilt, VIII. Bölüm: İslam Miras Hukuku (Feraiz) S. 287
    • el-Mavsili, el-İhtiyar, çeviren: Mehmet Keskin, Ümit Yayınları, Feraiz Bölümü, Avl Başlığı
    • Kadı Ebu Şuca, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi, Ravza Yayınları, 402-405.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-5966A6FE1 -- 16 Temmuz 2017; 19:7:30 >




  • rab kitapta firavunun ALLAHU tealaya karşı olan iddiasıdır. ben sizin en ala rabbiniz değil miyim der.

    burada efendi sahip de denebilir ancak daha geniş manada ben sizin babanızım demek istemiştir. zira firavunun ilahlıktan kastı olmayan bi kavrama yönelik değildi. yani inkarını inancıyla çelişkiye düşürmeyerek ilahlık iddiasında değil de babalık iddiasında bulunuyor olmalıydı.

    şöyle düşünün ilah yok dediniz sonra da ilah benim dediniz. ne oldu?
    sahip iye efendi malik gibi değil. baba gibi yani yerde somut olarak bi cismaniyet bahşeden kimse. aynen de öyledir. gökteki ilah ben bi kadınla cima etmeden bana çocuk ihsan etti mi? hayır. demek ki bunu yapan benim. yani sahibiniz olma kökeni varsa dahi sen benim evladım olarka en geniş mülkümsün zaten. sen ben olmasan olamazdın gibi düşünün.

    reelde de durum budur. evladımsı baba bireyin mülküdür. zaten odur da.

    benim çıkarımlarım gereği rab denen yapı baba denen öğretiyi o da iseviliği tetikler ki zaten isevi jargon da rab özel bi anlam ifade etmektedir.

    hallelujah mesela. şükür manasında ancak kelime kökündeki ALLAHU lafzına dikkat edin. bu şu demek isevi jargonda dahi islam ilahına bi gönderme var ve bu şükre dair olandır. rab dahi baba tesiri ile 3 leme ile anılır. ve totalde ilahı inkar yenisini ihdas ise makul değil amaca ters etkiyle isyana dair bir süreci başlatır.

    zaten firavnun subhana ene rabbukumul ala sadagallahul keriym sırrınca isyanı engellemk kasıtlı olarka rab kelimesini kullandığı görülür.

    totalde isevi duasında beni şeytandan koru, beni yalnız bırakma ey baba denirken ki yakarılan ilahi duyumsamadaki rab güçlü ve kadir ilahın olmadığı bi andaki ilahi duyumsamadır. benim esbabım olan rabbim yani babam olan nerdesin gibi. zira az önce 911'i aradım ve new york polisi 9 blok ötede ancak adam içeride. trafiği hesaba kattım ve 9 bloktan önce bu adam beni de seni de öper üstüne de elbise diker dedim ve ilahı değil babayı aradım. çünkü esbab çerçevesinde şeytanı musallat eden bi ilah varken sen rabbin benim demiştin. müraacat makamı olan kimse sendin yani bana gerçek ilah tasallut etmedi gibi düşünün.

    daha fazla parçalardık hançerayı ancak bu kadarı yeter.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 16 Temmuz 2017; 19:13:54 >




  • Çeviri yanlış izle:


  • quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Anneyi ve doğacak çocuğunu da yaratan Allahtır.
    Doğru yolda olan insanlar köle sahibi olamazlar. Yanlış yolda ve köle sahibi olanlar zaten cehenneme gidecektir. Onlara köle olanlar da Allah'ın isteğiyle oluyor. Yüce Yaratıcı Olan Allah dilediğini yapar.

    Matematiksel sistem için 19 Mucizesini araştır. Reşad Halife'nin YouTube'da ki videosunu öneririm kendisi bir elçi idi.
    Miras konusunda açıkta kalan pay; yoksullara, yolculara, akrabalara dağıtılmak için ayrılmıştır dikkatli okuyup anlamaya çalış. Fakat Allah anlamamanı dilemişse yapacağın bir şey yok. Selam ile.

    Reşad Halife elçi falan değil, sizin Edip Yüksel'in uydurması. Adam bildiğin sapkın, Allah'a şirk koşan birisiydi. Kesinlikle be kesinlikle vahiy almadı, melek görmedi, Allah ile direkt iletişim kurmadı. Ayetleri, hadisleri inkar etti. Bunları inkar ettiği için de başı belada olabilir öteki dünyada.



    Şu ucu açık 19 olayını sürekli gündeme getirmeyi ve edip yüksel in yanlış bilgilendirmesi muhtemel quranix sitesinden alıntılar yapmaman dileğiyle...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Çeviri yanlış izle:






    bunun ahzab 52 ile ne alakası var? ahzab 52'de açık açık demiş "sahip olduğun cariyeler" diye.
    Birincisi bu başka bir ayet. İkincisi zaten ayetlerin meallerini kendine müslüman diyenler duruma göre sürekli değiştiriyorlar.
    Fakat yinede bu kuranda senin alıntıladığın ve cevaben videoyu paylaştığın ahzab 52deki muhammetin kendine hitaben söylenen "sahip olduğun cariyeler" kelime grubunu açıklamaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-5966A6FE1 -- 16 Temmuz 2017; 20:12:38 >




  • El Fuego kullanıcısına yanıt
    Ölümümüzden sonra dirildiğimizde bu konu üzerine Allah yargı verecektir. Selam ile.
  • Başka çevirileri oku. quranix veya kuran114 çevirisini öneririm.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Başka çevirileri oku. quranix veya kuran114 çevirisini öneririm.

    benim baktığım yerde 10larca çeviri var. Diyanet eski,diyanet,elmalılı vs. son derece iyi çeviren güvenilir kaynaklar var. Şu an korktuğun için yüzleşmekten kaçıyorsun. karşındaki için "kesin bir hatası vardır" diye düşünüyorsun. Çünki amacın gerçeği bulmak değil. Yapacak bişey yok. Mekanizmanın kilidini ancak kendin açabilirsin. Ya da açamazsın herneyse. Umarım doğruyu bulabilirsin. Sağlıkla
  • İslamda köle ve cariye yok diyen dinden çıkar tatlı su müslümanlığı yapmayın dindar kardeşlerim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Ölümümüzden sonra dirildiğimizde bu konu üzerine Allah yargı verecektir. Selam ile.

    Kesinlikle inanıyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mr.polis


    quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Çeviri yanlış izle:






    bunun ahzab 52 ile ne alakası var? ahzab 52'de açık açık demiş "sahip olduğun cariyeler" diye.
    Birincisi bu başka bir ayet. İkincisi zaten ayetlerin meallerini kendine müslüman diyenler duruma göre sürekli değiştiriyorlar.
    Fakat yinede bu kuranda senin alıntıladığın ve cevaben videoyu paylaştığın ahzab 52deki muhammetin kendine hitaben söylenen "sahip olduğun cariyeler" kelime grubunu açıklamaz.

    Meallerin tümü tam anlamını vermez, veremez. Yıllarca Ebu Leheb'i isimmiş gibi çevirip çevirip durdular. Bu da ateist arkadaşlara iyi malzeme sağlamıştır. Halbuki Leheb isim değil sıfattır. "Ay gibi parlak, yakışıklı" anlamını taşır ve o dönem arap toplumunda kullanılır. Bu kafir kişi saygın ve gayet düzgün bir tipi olduğundan dolayı bu sıfatla anılmıştır. Sizin de sürekli olarak "cariye, cariye" demeniz de bana bunu anımsattı. Ne anlamda kullanıldığı, ne kastedildiği şüpheli, yüzde yüz açıklaması yok. Kölelik de öyle. Kaldı ki islamiyetin ilk zamanlarında da eski arap gelenekleri birer birer devre dışı bırakılmıştır.



    Mealler konusunda Muhammed Esed'i tavsiye edebilirim. Kitap olarak okuma şansınız varsa ayetler, eski alimlerin kaynakçalarıyla gayet iyi açıklanıyor. Kafanızdaki tüm soru işaretleri olan konuları inceleyebilirsiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: El Fuego


    quote:

    Orijinalden alıntı: mr.polis


    quote:

    Orijinalden alıntı: foggof62

    Çeviri yanlış izle:






    bunun ahzab 52 ile ne alakası var? ahzab 52'de açık açık demiş "sahip olduğun cariyeler" diye.
    Birincisi bu başka bir ayet. İkincisi zaten ayetlerin meallerini kendine müslüman diyenler duruma göre sürekli değiştiriyorlar.
    Fakat yinede bu kuranda senin alıntıladığın ve cevaben videoyu paylaştığın ahzab 52deki muhammetin kendine hitaben söylenen "sahip olduğun cariyeler" kelime grubunu açıklamaz.

    Meallerin tümü tam anlamını vermez, veremez. Yıllarca Ebu Leheb'i isimmiş gibi çevirip çevirip durdular. Bu da ateist arkadaşlara iyi malzeme sağlamıştır. Halbuki Leheb isim değil sıfattır. "Ay gibi parlak, yakışıklı" anlamını taşır ve o dönem arap toplumunda kullanılır. Bu kafir kişi saygın ve gayet düzgün bir tipi olduğundan dolayı bu sıfatla anılmıştır. Sizin de sürekli olarak "cariye, cariye" demeniz de bana bunu anımsattı. Ne anlamda kullanıldığı, ne kastedildiği şüpheli, yüzde yüz açıklaması yok. Kölelik de öyle. Kaldı ki islamiyetin ilk zamanlarında da eski arap gelenekleri birer birer devre dışı bırakılmıştır.



    Mealler konusunda Muhammed Esed'i tavsiye edebilirim. Kitap olarak okuma şansınız varsa ayetler, eski alimlerin kaynakçalarıyla gayet iyi açıklanıyor. Kafanızdaki tüm soru işaretleri olan konuları inceleyebilirsiniz.

    çeviriler aslında tam yapılabilir. ama yapılamıyor olsaydı bile.eğer kuran tüm insanlığa gönderilen apaçık bir mesaj olsaydı çeviriler tam yapılabilirdi. içerisinde çeşitli yerlere çekilebilecek veya gizli anlamlar olmazdı net olurdu.
    siz lafı eveleyerek geveleyerek kendinizi kandırmaya devam edebilirsiniz. korkuyorsunuz anlıyorum. gerçekleri ölçme tartma korkusu başa bela.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: aschil

    Orda kusur yok demek, başka yerlerde kusur var demek. Yaratıcı kusurlu yaratmış bu mantığa göre.

    Evet, tüm yaratıklar kusurludur. Sadece yaratıcı kusursuz olabilir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Bugido

    Eğer insan en mükemmel şekilde yaratıldıysa neden milyonlarca sperm arasından sadece bir kaçı döllenebiliyor?

    Yada neden çok ciddi hastalıkları vücut kendi kendine üretme potansiyeline sahip?

    Kuran'a göre insan en üstün varlık. Geçen bir yerde görmüştüm forumda sanırım çok iyi örnek vermişti birisi. Neden karşımıza ayı çıktığında onu alt edemiyoruz herhangi bir teknolojik silah olmadan? İnsan uçamıyor, insan jaguardan hızlı değil.

    Bunları göz önünde bulundurun.



    '' Andolsun, biz Âdemoğulları'nı şan ve şeref sahibi kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık; temiz besinlerle onları rızıklandırdık. Yine onları yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.'' (İsra 70)


    Kuran'a göre tüm yaratılanların en üstünü biz değiliz. Her canlının kendine has farklı üstünlükleri var.




  • Konu sahibinin belirttiği ilk ayette geçen ''men yeşau'' ifadesi ''dilediğini/dileyeni'' anlamına geliyormuş. Yani kişi kötü olmayı dilerse Allah gerçekleşmesine izin veriyor, kişi iyi olmayı dilerse de Allah iyi olmasına izin veriyor. Her şeyin gerçekleşmesi Allah'ın iznine bağlı olduğu için ondan bağımsız iyiye ya da kötüye gitmeyi seçemeyiz.
  • https://sorularlaislamiyet.com/kuran-ayetlerinde-gecen-allahin-diledigini-hidayete-erdirmesi-konusunda-celiski-oldugu-iddiasina-ne



    konu sahibinin yazdığı ayetlerin aslında ne anlama geldiğini açıkça dile getirmiş.. konuyu açan kişi ayetleri yanlış anlamış.. burda açıkça dile getiriliyor.. ayrıca herkime ne kadar kırgın küskün sinirli öfkeli olsak da karşımızdakine (tövbe haşa) inş. ates.. tir demek çok yanlıştır insanı imandan çıkarabilir.. böyle bir ithamda bulunmak çok tehlikelidir.. anlıyorum karşındaki insanı sevmiyorsun ama bu şekilde bir laf söylemek son derece sakıncalı, tehlikelidir.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: iychan

    https://sorularlaislamiyet.com/kuran-ayetlerinde-gecen-allahin-diledigini-hidayete-erdirmesi-konusunda-celiski-oldugu-iddiasina-ne



    konu sahibinin yazdığı ayetlerin aslında ne anlama geldiğini açıkça dile getirmiş.. konuyu açan kişi ayetleri yanlış anlamış.. burda açıkça dile getiriliyor.. ayrıca herkime ne kadar kırgın küskün sinirli öfkeli olsak da karşımızdakine (tövbe haşa) inş. ates.. tir demek çok yanlıştır insanı imandan çıkarabilir.. böyle bir ithamda bulunmak çok tehlikelidir.. anlıyorum karşındaki insanı sevmiyorsun ama bu şekilde bir laf söylemek son derece sakıncalı, tehlikelidir.

    hatta şöyle açıkça buraya copy paste yapayım



    Bu üç ayette var sayılan -görünürdeki çelişkinin- özeti şudur: Hidayet ve dalaletin, iman ve küfrün sebebi insan mı, yoksa Allah mıdır?



    Bu konuyu anlamak için Allah’ın külli iradesi ile insanların cüz’î iradesini düşünmek gerekir. Bu hususu birkaç madde halinde özetleyeceğiz.



    A) Cüzî irade insanlar için açılan ilahî imtihanın en zorunlu bir unsurdur. Hiç bir insan iradesi dışında bir tarafa zorlanmaz. Bu sebepledir ki, çocuklar ve deliler imtihandan sorumlu tutulmamıştır. Aksi takdirde, Allah’ın adaletinden söz edilemez. Bu ise, Kur’an’da pek çok yerde vurgulanan İslam inancına taban tabana zıttır.



    - Kur’an’da makamın iktizasına/söylenen sözün yerine göre, bazen Allah’ın küllî iradesine, bazen de insanın cüzî iradesine vurgu yapılmaktadır. Bu vurgu, oradaki ifadenin belağatını gösteren bir üslubun yansımasıdır. Cüzî iradenin söz konusu edildiği yerde, küllî irade de orada zımnen bulunduğu gibi, küllî iradenin vurgulandığı yerde de cüzî irade zımnen vardır.



    Örneğin Allah, inkârcıların tavırlarından son derece rahatsız olan Hz. Peygamberi (asm) teselli etmek için, hidayet ve dalaletin; hayır ve şerrin ancak Allah’ın yaratmasıyla mümkün olabileceğini vurgulamak üzere -mealen- şöyle buyurmuştur:



    “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı büyük bir azaptır.”(Bakara, 2/7).

    Bu makam, bir teselli makamıdır, elçisinin zayıflığı, üzgünlüğü ve âcizliği karşısında Allah’ın mutlak kudretine, izzetine ve iradesine vurgu yapılmıştır. Allah’ın bunları böyle bir cezaya çarptırmasının gerekçesi ise, açıklanmamıştır. Ki bunun gerekçesi, onların kendi özgür iradeleriyle inkârda ısrar etmeleridir. Bir önceki ayetin sonunda “onlar iman etmezler” ifadesi bu gerekçenin ipuçlarını vermektedir. Yani, Allah onların özgür iradeleriyle iman etmemekte ısrar ettiklerini ve bundan sonra da -özgür iradeleriyle- küfürde devam edeceklerini ve buna azmettiklerini bilmekte ve bu hain niyetlerinin karşılığı olarak da kalplerini mühürlemek suretiyle onları cezalandırmaktadır.



    - Buna mukabil, insanların cüzî iradelerinin ön plana çıkartılması gereken yerde ise, Allah’ın küllî iradesi zımnen vardır. Örneğin Allah, Kur’an’ın hak ve hakikati ders veren bir kitap olduğunu hatırlattıktan sonra, elçisinin tebliğden başka bir sorumluluğunun olmadığını vurgulamak üzere –mealen- şöyle buyurmuştur:



    “De ki: İşte Rabbiniz tarafından gelen gerçek. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”(Kehf, 18/29)

    Halbuki, Allah dilemedikçe hiç kimse, kendi başına, ona rağmen bir iş yapamaz. İnkârın da, imanın da icadî noktaları Allah’a aittir. İnsan, küfür veya iman ister, Allah da onları yaratır. İşte burada, ilk örneğin aksine Allah’ın küllî iradesine açıkça vurgu yapılmamıştır. Çünkü belağatın muktezası budur.



    B) Allah her insanı, araştırdığı takdirde gerçeği belirleyecek, bulabilecek bir akla sahip kılmıştır.



    - İslam’da hiç kimseye gücünün ötesinde bir sorumluluk yüklenmemiştir.



    - Kâinatın şahadetiyle sonsuz adaleti tahakkuk eden Allah kullarına asla zulmetmez.



    - Aklı olmayan, çocuk veya deli olan, Allah’ın vahiy mesajını alamayan veya algılama imkânından mahrum olanların sorumluluğu yoktur.



    - İnsandaki mevcut akıl ve zekâ değişik yollar içinde en doğruyu bulmaya yeterlidir. Mevcut şirk düzeni içerisinde hakikati bulmaya gayret eden sahabelerin iman etmesi, bu konuda önemli bir misal teşkil etmektedir.



    - Kişilerin kendi dini taassupları sebebiyle gerçeği araştırmayan, onu algılamaya çalışmayan, bu yanlışının sonucuna katlanacaktır.



    - Allah hak etmediği halde hiçbir kimseyi cehenneme atmaz. Ama hak etmediği halde bazılarını af edip cennetine alabilir.



    C) Kalp nasıl mühürlenir?



    - Bildiği üzere, mühürlenmek; zarf, kap, örtü ve kapı gibi şeylerde olur. İnsanların kalpleri de, ilimlerin ve bilgilerin zarfları ve kapları gibidir. Ne kadar anlayışlarımız varsa orada saklıdır. Kulak da bir kapı gibidir, duyulan şeyler oradan girer. Bilhassa geçmişteki, gelecekteki ve şimdiki gaybla ilgili haberler, kitaplardaki kavramlar duyma yoluyla bilinir. Şu halde kalbin mühürlenmesi, zarfın mühürlenmesine; kulağın mühürlenmesi, kapının mühürlenmesine benzer.



    - Peygamber Efendimiz (asm) hadislerinde şu meâlde buyurmuştur ki:



    "Günah ilk defa yapıldığı zaman kalpte bir siyah nokta, yani kara bir leke olur. Eğer sahibi pişman olur, tövbe ve istiğfar ederse kalp yine parlar. Tövbe istiğfar etmez de günah tekrarlanırsa, o leke de artar, sonra arta arta öyle bir dereceye gelir ki, leke bir kılıf gibi bütün kalbi kaplar ki artık cilalanma kabiliyetini kaybeder. Mutaffifîn sûresinde "Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler, kalplerinin üzerine pas tutmuştur." (Mutaffifîn, 83/14) âyetindeki "rayn=pas" da budur." (bk. Tirmizi, Tefsiru Sûre, 83, 1; İbn-i Mace Zühd 29)

    Bu hadis gösteriyor ki, günahlar devam ettikçe kalpleri bir kılıf gibi kaplar. İşte o zaman, buna bir ceza olarak da Allah tarafından kalbine mühür vurulur. O salgın leke o kalbe basılıp tabedilir. Başlangıçta âharlı parlak bir yazı kağıdı üzerine dökülmüş, silinmesi mümkün olan bir mürekkep gibiyken, bundan sonra matbû ve silinmez bir hale gelir. Diğer bir deyişle, alışkanlıkla bir ikinci huy olur. Ne silinir, ne çıkar ve o zaman ne iman yolu kalır, ne de küfürden kurtulmaya çare. Bu mühürleme ve baskının kazanılması kuldan, yaratılması Allah'tandır. Dinî bakımdan bir günahta ısrar etmekle etmemenin farkı da bundandır.



    - Konunun özeti şudur: İnsanlar Allah’a ulaşmak istediğinde Allah ona karşılık verir ve doğru yoluna alır. Allah’ın kitabına karşı çıkan ve gerçeği görmek istemeyen bir insan da doğru yolu bulamaz, Allah da ona doğru yolu göstermez.



    - Unutmayalım ki cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir. Cennet adam istediği gibi, cehennem de adam ister.



    Son olarak şairin değdi gibi deriz:



    “Allah’a dayan saye sarıl, hikmete ram ol,

    Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”

    İlave bilgiler için tıklayınız:



    - Kur'an-ı Kerim'de; "Allah kime hidâyet verirse doğru yolda olan odur; kimi de hidâyetten mahrum eder, şaşırtırsa; artık imkânı yok, ona yol gösterecek bir dost bulamazsın." deniliyor. Burada Allah'ın insanı zorlaması söz konusu mu?



    - Allah'ın kula hidayet etmesi için kulun ne yapması lazım gelir?



    - "İnkâra saplananları ise ister uyar ister uyarma onlar için birdir, imana gelmezler." (Bakara, 2/6) Bir insanın bunlardan olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?



    - Kur'an'da pekçok ayette geçen "kalplerin mühürlenmesi" ne demektir? Kalbi mühürlenen bir insan, iman etmemekten nasıl sorumlu tutulabilir?



    Selam ve dua ile...

    Sorularla İslamiyet

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Burdan şu anlam çıkıyor kuranın indirildği dönemde çelişki yoktu

    1. kanımca okuma ve anlama oranı %100 dü

    2. Herkes Oxford mezunuydu

    3. O dönemde sadece müşrikler ana okulu terkti

    4. İletişim şimdiki zamanın fersah fersah ilerisindeydi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Donald Trump

    Konu sahibinin yöntemini beğendim. Müslüman görünüp aralarına sızıp, güvenlerini kazanıp akıllarını onların bakış açılarıyla konuşarak açmaya çalışıyor. Tebrik ederim aynen devam.

    Senin dediğini munafık denir. Hayır ben munafık değilim. Ben müslümanım Allaha şükür.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.