Şimdi Ara

A Clockwork Orange (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
45
Cevap
1
Favori
1.791
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
-2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • şiddetin toplum tarafından yaratıldığı görüşünü tartışmasının yanı sıra hipnotik görüntüleri, klasik müzik ritminin ve ışığın ustaca kullanıldığı, akıllardan çıkmayacak sahneleriyle bir stanley kubrick klasiği. şiddetten ölesiye zevk alan bir adamın hayvansal içgüdüleriyle içinde bulunduğu toplumdan soyutlanışını, fakat sonrasında toplumun yarattığı şiddetin kurbanı oluşunu sivri bir dille anlatan, "şiddetin asıl kaynağı birey mi, yoksa bireyi şiddete zorlayan toplum mu?" sorusunu sorduran olağanüstü film.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bundan belki 7-8 sene önce konusunu okuduğumda ilginç gelmiş izlemeye karar vermiştim. 15 dakika kadar seyredebilmişimdir herhalde. Aklımda adeta maymun gibi hoplayıp zıplayıp orayı burayı dağıtan girdikleri bir evde bir kadına saldırıp üstünü başını yırtıp tecavüz etmeye çalışan adamlar vardı. Ondan sonra kapattım zaten.

    Tümünü seyretmediğim için toptan bir değerlendirme yapamam ama beni sarmadı. İzleyenlerin bir sürü iyi yorumunu okumama rağmen devamını izleme isteği bende uyanmadı. Kısacası benim tarzım değil. Sevmedim...
  • dünyadaki en tartışmalı filmlerden bitanesi bu filmdir sanıyorum. bence anlayabilmek için iyi bir psikoloji-sosyoloji temeli lazım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HiGHWAYMOUSE

    Bundan belki 7-8 sene önce konusunu okuduğumda ilginç gelmiş izlemeye karar vermiştim. 15 dakika kadar seyredebilmişimdir herhalde. Aklımda adeta maymun gibi hoplayıp zıplayıp orayı burayı dağıtan girdikleri bir evde bir kadına saldırıp üstünü başını yırtıp tecavüz etmeye çalışan adamlar vardı. Ondan sonra kapattım zaten.

    Tümünü seyretmediğim için toptan bir değerlendirme yapamam ama beni sarmadı. İzleyenlerin bir sürü iyi yorumunu okumama rağmen devamını izleme isteği bende uyanmadı. Kısacası benim tarzım değil. Sevmedim...

    Hocam ilk yarım saatten sonra başlıyor diyebiliriz film, hatırladığım kadarıyla.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: .Antika.

    entel olup kızların dikkatini çekmek istersen bu filme 10 de kızları gap





    İlk çıkışta dene bakalım bir kıza, nasıl karakolu boyluyorsun

    Not: Zaten banlanmış eleman.
  • Daha önce bu filmi beğenmeyen kimse görmemiştim ama epey fazlaymış yahu .

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mütesekkir

    Gecenlerde bende izledim cikardigim sonuc;
    sistemin acizligini, siyasi partilerin sirf rant saglayabilmek icin suclu insanlarin beyinlerini yikayip robotlastirarak o insanlari insaliktan mahrum etmesi, devlet icerisindeki cikar oyunlari falan filan dersek madalyonun öbür tarafinin da oldugunu anlatan sistemi elestiren bir film. sonucta filmdeki bas karakterimiz camdan atlayarak intihar etmeyi denemeseydi insanlar bu olaydan bir haber olacaklardi.


    Guzel aciklamissiniz.

    Filmin olumsuz yani sudur. Yonetmenler sinemayi kendi amaci ugruna dikkat cekmek icin oldukca rahatsiz edici bir sekle sokabiliyor. Filmin basrol oyuncusu (Alex olmali) hakkinda toplumun en yozlasmis karakteri desek katiyen yanlis olmaz. Bu nedenle olaylar ustu kapali bir sekilde degil acikca izleyiciye gosteriliyor. Rahatsiz edicilik diz boyu yani. Bu hususta begenmezsin pek ala anlasilabilir, kabulumdur.

    Cok sey anlattigini da belirtmek elzem. "Devlet mi? toplum mu? yoksa yozlasma mi?" ucgeninde ilerleyen bir film. Psikoloji ve suc ikilisine dair bir bas yapit olmus. Yigidi oldurelim ama hakkini da verelim.

    Her seye ragmen oldukca manidar bu guzide yapima saygi duyulmali. "sacma, rezalet gibi..." tepkilerle ifade etmeyip yapici olmayi deneyelim. Zira ortada emek var ve bunun karsiligini almis bir film goruyoruz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: smyrna

    quote:

    Orijinalden alıntı: Mütesekkir

    Gecenlerde bende izledim cikardigim sonuc;
    sistemin acizligini, siyasi partilerin sirf rant saglayabilmek icin suclu insanlarin beyinlerini yikayip robotlastirarak o insanlari insaliktan mahrum etmesi, devlet icerisindeki cikar oyunlari falan filan dersek madalyonun öbür tarafinin da oldugunu anlatan sistemi elestiren bir film. sonucta filmdeki bas karakterimiz camdan atlayarak intihar etmeyi denemeseydi insanlar bu olaydan bir haber olacaklardi.


    Guzel aciklamissiniz.

    Filmin olumsuz yani sudur. Yonetmenler sinemayi kendi amaci ugruna dikkat cekmek icin oldukca rahatsiz edici bir sekle sokabiliyor. Filmin basrol oyuncusu (Alex olmali) hakkinda toplumun en yozlasmis karakteri desek katiyen yanlis olmaz. Bu nedenle olaylar ustu kapali bir sekilde degil acikca izleyiciye gosteriliyor. Rahatsiz edicilik diz boyu yani. Bu hususta begenmezsin pek ala anlasilabilir, kabulumdur.

    Cok sey anlattigini da belirtmek elzem. "Devlet mi? toplum mu? yoksa yozlasma mi?" ucgeninde ilerleyen bir film. Psikoloji ve suc ikilisine dair bir bas yapit olmus. Yigidi oldurelim ama hakkini da verelim.

    Her seye ragmen oldukca manidar bu guzide yapima saygi duyulmali. "sacma, rezalet gibi..." tepkilerle ifade etmeyip yapici olmayi deneyelim. Zira ortada emek var ve bunun karsiligini almis bir film goruyoruz.

    Hocam olaya sosyolojik açıdan bakacak olursak; yönetmenin yaptığı bize göre çirkin olanlar bencesi pek çirkin değil. Haberlerden haberiniz vardır. 26 kişi 14 yaşındaki kıza tecavüz, bilmem kaç kişi 76 kere bıçaklanarak öldürülmesi, 2 yaşındaki çocuğa tecavüz... Bu gibi yoz olaylar ekrana nasıl iyi yansıtılırsa o kadar iyi yansıtmış zamanın ötesinde yaşayan Kubrick. Film oldukça evrensel, hemen hemen her toplumda var bahsettiğim konular.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ogzgunner23 -- 22 Ağustos 2012; 13:57:30 >




  • Otomatik Portakal, Stanley Kubrick'in en iyi filmidir. Bazı filmler kitaba benzer, derinlemesine okumak elzemdir. O yüzden kurgusal mainstream(anaakım) filmleri gibi izlenmesi, içeriğinden bihaber kalınmasına sebep olur.

    Öncelikle Michel Foucault(Fuko)'nun Hapishanenin Doğuşu adlı o muazzam eseri okunmalıdır Otomatik Portakal'a dair derinlemesine bir analiz yapabilmek için. Foucault, eserinde devletin hapishane sistemini kurmasındaki amacın bireyselliğin önüne geçip kitleselliği yaygınlaştırmasını alır ele. Kişiler hapishanelerde, hastanelerde, askeri kuruluşlarda salt o ideolojik statüye hizmet eden ve haliyle kendi bireysel yaratacılığından ve hünerlerinden bigâne şekilde yaşayan edevatlardır Foucault'ya göre.. Bu sınıflandırmanın gayesi bir makine sistemi gibi insanları fabrikasyon bir köleliğin sadık elemanları kılmaktır.

    Her ne kadar kitabın yazarı Anthony Burgess, Kubrick'in uyarlaması için "kafamdaki film bu değildi' dese de; bunun Burgess'in elitist ve marjinal kişiliğiyle alakalı olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Kitabına sadık kalan ve neredeyse onu aşacak seviyeye gelen ender filmlerdendir. Strugatsy Kardeşler'in Roadside Picnic'ini Stalker'a çeviren Tarkovsky'yi de anabiliriz burada, her ne kadar o kitaba sadık kalmayıp yarı kurgu bir izlek gütse de.

    Alex ve arkadaşları sistemi umursamayıp kendi idealize ettikleri şiddet ve eğlence dolu dünyalarında alabildiğine özgürce yaşarlar. Olumlu yada olumsuz farketmez, kendi güzergâhları doğrultusunda sağı solu dinlemeden nirvanalarını kovalar dururlar. Fakat sistem onları yakalar ve öğütmeye başlar. Burgess'in ve Kubrick'in ana hedefi sistemin bu heykeltraşlığı, ıslahatçılığı ve dönüştürücülüğüne karşı çıkıştır. Pink Floyd'un Another Brick On The Wall klibinde fabrika makinesine giren farklı tipte, boyda ve şekildeki öğrencilerin makinenin diğer ucundan aynı ebat ve renkte sosisler olarak çıkmalarını hatırlayalım. Aynı eleştiri burada da söz konusu. Sistem Alex'in vicdan ve merhamet damarlarını çalıştırmayı denerken, Alex'in kendi duyguları ve ideaları üzerinden değil de devletin ve sistemin değerleri üzerinden bunu yapmaya başlar. Bu da, astım hastasına kuduz aşısı vurmak gibi olur. Astımı önleyeyim derken bir de kuduz aşısının etkisiyle farklı yaralar açar. Alex'i ıslah etmeye çalışan sistem, Alex'i geri dönüşü imkansız olan bir girdaba sürükler. Onu toplumsallaştırır, statüye kurban eder ve bireyselliğinden yalıtır. Pavlov'un köpeklerine de göndermeyi bu yolla yapar Kubrick.

    Bürokrasi ve bürokrasi aygıtlarını yerin dibine sokan Otomatik Portakal, bireyselliğin ve kendiliğindenliğin savunucusudur. İnsan kendine sadık kaldığında kötü yada iyi olması farketmez. Fakat başkalarınca ve sistemce toplumsallaşarak maskeli bir iyiliğe bürünmesi, ilkinden daha zararlı ve iyileştirilemez bir travmaya sebep olur. Çünkü taklit yapanın ve maskeleyenin yarası belli değildir ve onun yarasını iyileştirecek eczayı aramak gereksizdir, çünkü ortada yara namına görünen hiçbirşey yoktur. Fakat özünde kötülüğe meyleden ve maskesiz şekilde çırılçıplak bir kötülüğe bürünen kişi, yarasını açık ettiği için sadra şifa kabilinden bir tedaviye sevkedilebilir.

    Asırlardır devam eden bireysellik-toplumsallık tartışmalarına balyoz gibi inen bir eserdir Otomatik Portakal. Söylenecek çok şey var lakin fazla uzatmayayım şimdilik. İyi okumak, iyi izlemek, iyi tefekkür etmek gerek üzerine.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi De-Niro -- 22 Ağustos 2012; 15:19:30 >




  • Yonetmen stanley kubrick oldugunda filmin daha dikkatli elestirilmesi gerek bence.ana fikirde eger toplumdaki siddeti kisi haklarini yok sayarak ve zor kullanarak yok etmeye calisirsan cok daha kotu sonuclar dogabilir

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jokě

    quote:

    Orijinalden alıntı: .Antika.

    entel olup kızların dikkatini çekmek istersen bu filme 10 de kızları gap





    İlk çıkışta dene bakalım bir kıza, nasıl karakolu boyluyorsun

    Not: Zaten banlanmış eleman.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: HiGHWAYMOUSE

    Bundan belki 7-8 sene önce konusunu okuduğumda ilginç gelmiş izlemeye karar vermiştim. 15 dakika kadar seyredebilmişimdir herhalde. Aklımda adeta maymun gibi hoplayıp zıplayıp orayı burayı dağıtan girdikleri bir evde bir kadına saldırıp üstünü başını yırtıp tecavüz etmeye çalışan adamlar vardı. Ondan sonra kapattım zaten.

    Tümünü seyretmediğim için toptan bir değerlendirme yapamam ama beni sarmadı. İzleyenlerin bir sürü iyi yorumunu okumama rağmen devamını izleme isteği bende uyanmadı. Kısacası benim tarzım değil. Sevmedim...


    +1

    Ben de tam bu şekilde seyredip, buhrana girip bırakmıştım..




  • Açıkası ben sonuna kadar izledim ama anlamadım.Sanırım yeterince bu tür kitaplar okumadığımdan kaynaklanıyor.
  • Anlatmak istediğini daha açıkça belirtebilirdi ve bence daha iyi olabilirdi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: De Profundis

    Otomatik Portakal, Stanley Kubrick'in en iyi filmidir. Bazı filmler kitaba benzer, derinlemesine okumak elzemdir. O yüzden kurgusal mainstream(anaakım) filmleri gibi izlenmesi, içeriğinden bihaber kalınmasına sebep olur.

    Öncelikle Michel Foucault(Fuko)'nun Hapishanenin Doğuşu adlı o muazzam eseri okunmalıdır Otomatik Portakal'a dair derinlemesine bir analiz yapabilmek için. Foucault, eserinde devletin hapishane sistemini kurmasındaki amacın bireyselliğin önüne geçip kitleselliği yaygınlaştırmasını alır ele. Kişiler hapishanelerde, hastanelerde, askeri kuruluşlarda salt o ideolojik statüye hizmet eden ve haliyle kendi bireysel yaratacılığından ve hünerlerinden bigâne şekilde yaşayan edevatlardır Foucault'ya göre.. Bu sınıflandırmanın gayesi bir makine sistemi gibi insanları fabrikasyon bir köleliğin sadık elemanları kılmaktır.

    Her ne kadar kitabın yazarı Anthony Burgess, Kubrick'in uyarlaması için "kafamdaki film bu değildi' dese de; bunun Burgess'in elitist ve marjinal kişiliğiyle alakalı olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Kitabına sadık kalan ve neredeyse onu aşacak seviyeye gelen ender filmlerdendir. Strugatsy Kardeşler'in Roadside Picnic'ini Stalker'a çeviren Tarkovsky'yi de anabiliriz burada, her ne kadar o kitaba sadık kalmayıp yarı kurgu bir izlek gütse de.

    Alex ve arkadaşları sistemi umursamayıp kendi idealize ettikleri şiddet ve eğlence dolu dünyalarında alabildiğine özgürce yaşarlar. Olumlu yada olumsuz farketmez, kendi güzergâhları doğrultusunda sağı solu dinlemeden nirvanalarını kovalar dururlar. Fakat sistem onları yakalar ve öğütmeye başlar. Burgess'in ve Kubrick'in ana hedefi sistemin bu heykeltraşlığı, ıslahatçılığı ve dönüştürücülüğüne karşı çıkıştır. Pink Floyd'un Another Brick On The Wall klibinde fabrika makinesine giren farklı tipte, boyda ve şekildeki öğrencilerin makinenin diğer ucundan aynı ebat ve renkte sosisler olarak çıkmalarını hatırlayalım. Aynı eleştiri burada da söz konusu. Sistem Alex'in vicdan ve merhamet damarlarını çalıştırmayı denerken, Alex'in kendi duyguları ve ideaları üzerinden değil de devletin ve sistemin değerleri üzerinden bunu yapmaya başlar. Bu da, astım hastasına kuduz aşısı vurmak gibi olur. Astımı önleyeyim derken bir de kuduz aşısının etkisiyle farklı yaralar açar. Alex'i ıslah etmeye çalışan sistem, Alex'i geri dönüşü imkansız olan bir girdaba sürükler. Onu toplumsallaştırır, statüye kurban eder ve bireyselliğinden yalıtır. Pavlov'un köpeklerine de göndermeyi bu yolla yapar Kubrick.

    Bürokrasi ve bürokrasi aygıtlarını yerin dibine sokan Otomatik Portakal, bireyselliğin ve kendiliğindenliğin savunucusudur. İnsan kendine sadık kaldığında kötü yada iyi olması farketmez. Fakat başkalarınca ve sistemce toplumsallaşarak maskeli bir iyiliğe bürünmesi, ilkinden daha zararlı ve iyileştirilemez bir travmaya sebep olur. Çünkü taklit yapanın ve maskeleyenin yarası belli değildir ve onun yarasını iyileştirecek eczayı aramak gereksizdir, çünkü ortada yara namına görünen hiçbirşey yoktur. Fakat özünde kötülüğe meyleden ve maskesiz şekilde çırılçıplak bir kötülüğe bürünen kişi, yarasını açık ettiği için sadra şifa kabilinden bir tedaviye sevkedilebilir.

    Asırlardır devam eden bireysellik-toplumsallık tartışmalarına balyoz gibi inen bir eserdir Otomatik Portakal. Söylenecek çok şey var lakin fazla uzatmayayım şimdilik. İyi okumak, iyi izlemek, iyi tefekkür etmek gerek üzerine.

    +1 saol valla hocam yazdığın için üşenip yazamadık senin gibi eline sağlık :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: De Profundis

    Otomatik Portakal, Stanley Kubrick'in en iyi filmidir. Bazı filmler kitaba benzer, derinlemesine okumak elzemdir. O yüzden kurgusal mainstream(anaakım) filmleri gibi izlenmesi, içeriğinden bihaber kalınmasına sebep olur.

    Öncelikle Michel Foucault(Fuko)'nun Hapishanenin Doğuşu adlı o muazzam eseri okunmalıdır Otomatik Portakal'a dair derinlemesine bir analiz yapabilmek için. Foucault, eserinde devletin hapishane sistemini kurmasındaki amacın bireyselliğin önüne geçip kitleselliği yaygınlaştırmasını alır ele. Kişiler hapishanelerde, hastanelerde, askeri kuruluşlarda salt o ideolojik statüye hizmet eden ve haliyle kendi bireysel yaratacılığından ve hünerlerinden bigâne şekilde yaşayan edevatlardır Foucault'ya göre.. Bu sınıflandırmanın gayesi bir makine sistemi gibi insanları fabrikasyon bir köleliğin sadık elemanları kılmaktır.

    Her ne kadar kitabın yazarı Anthony Burgess, Kubrick'in uyarlaması için "kafamdaki film bu değildi' dese de; bunun Burgess'in elitist ve marjinal kişiliğiyle alakalı olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Kitabına sadık kalan ve neredeyse onu aşacak seviyeye gelen ender filmlerdendir. Strugatsy Kardeşler'in Roadside Picnic'ini Stalker'a çeviren Tarkovsky'yi de anabiliriz burada, her ne kadar o kitaba sadık kalmayıp yarı kurgu bir izlek gütse de.

    Alex ve arkadaşları sistemi umursamayıp kendi idealize ettikleri şiddet ve eğlence dolu dünyalarında alabildiğine özgürce yaşarlar. Olumlu yada olumsuz farketmez, kendi güzergâhları doğrultusunda sağı solu dinlemeden nirvanalarını kovalar dururlar. Fakat sistem onları yakalar ve öğütmeye başlar. Burgess'in ve Kubrick'in ana hedefi sistemin bu heykeltraşlığı, ıslahatçılığı ve dönüştürücülüğüne karşı çıkıştır. Pink Floyd'un Another Brick On The Wall klibinde fabrika makinesine giren farklı tipte, boyda ve şekildeki öğrencilerin makinenin diğer ucundan aynı ebat ve renkte sosisler olarak çıkmalarını hatırlayalım. Aynı eleştiri burada da söz konusu. Sistem Alex'in vicdan ve merhamet damarlarını çalıştırmayı denerken, Alex'in kendi duyguları ve ideaları üzerinden değil de devletin ve sistemin değerleri üzerinden bunu yapmaya başlar. Bu da, astım hastasına kuduz aşısı vurmak gibi olur. Astımı önleyeyim derken bir de kuduz aşısının etkisiyle farklı yaralar açar. Alex'i ıslah etmeye çalışan sistem, Alex'i geri dönüşü imkansız olan bir girdaba sürükler. Onu toplumsallaştırır, statüye kurban eder ve bireyselliğinden yalıtır. Pavlov'un köpeklerine de göndermeyi bu yolla yapar Kubrick.

    Bürokrasi ve bürokrasi aygıtlarını yerin dibine sokan Otomatik Portakal, bireyselliğin ve kendiliğindenliğin savunucusudur. İnsan kendine sadık kaldığında kötü yada iyi olması farketmez. Fakat başkalarınca ve sistemce toplumsallaşarak maskeli bir iyiliğe bürünmesi, ilkinden daha zararlı ve iyileştirilemez bir travmaya sebep olur. Çünkü taklit yapanın ve maskeleyenin yarası belli değildir ve onun yarasını iyileştirecek eczayı aramak gereksizdir, çünkü ortada yara namına görünen hiçbirşey yoktur. Fakat özünde kötülüğe meyleden ve maskesiz şekilde çırılçıplak bir kötülüğe bürünen kişi, yarasını açık ettiği için sadra şifa kabilinden bir tedaviye sevkedilebilir.

    Asırlardır devam eden bireysellik-toplumsallık tartışmalarına balyoz gibi inen bir eserdir Otomatik Portakal. Söylenecek çok şey var lakin fazla uzatmayayım şimdilik. İyi okumak, iyi izlemek, iyi tefekkür etmek gerek üzerine.

    +1 bu arada bu filme kötü diyen birilerini ilk defa görüyorum.




  • Hiç öyle sosyoloji psikoloji bilmemneloji kasmaya gerek yok ; boktan bir film.

    Kubrick denen adamın ilk ve son izlediğim filmi buydu. Daha da Kubrick filmi görünce kaçıyorum hemen. Saçma sapan şeylerle filmi doldurup sonra metafor kastığını felsefe falan yaptığını sanıyor.

    Ayrıca filmdeki cinsellik şiddet gibi ögeler fazlasıyla rahatsız edici.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kitabını okuduktan sonra filmini izledim.açıkçası kubrick'in çektiği için çok iyi bir film bekliyordum ama beklentimin altında kaldı.7/10'luk bir filmdir bana göre.

    bazı sahneleri ve sözleri gereksiz şekilde uzunca açıklama girişimleri garip geliyor.anlaşılır,normal yerleri bile kendince azıcık değiştirip anlatarak bu aslında şuraya gönderme diyen çok kişi gördüm.Bazı sözlük ve forumlarda yazılanlara bakarsanız dediğimi daha iyi anlarsınız.
  • Ne senaryosundan bir şey anladım ne de içeriğinden bir mesaj çıkartabildim tabi eğer bir mesajı varsa.Bilmiyorum millet mi çok entel yoksa ben mi çok sığ bakıyorum çözemedim. Neyse bu filmde herkesin beğenip benim beğenmediğim filmler listesine dahil oldu.
  • güzel bir film zaman hızlı geçti izlerken 3. kez izleyişim sıkılmıyorum izlerken. insanın gerçek doğasındaki şiddeti ve bu şiddetin bastırılmasıyla oluşabilecek şeyleri güzelce anlatmıştır

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.