Şimdi Ara

1960'lı Yıllardan Günümüze Türk Hafif Müziği ve Anadolu Rock(Oldies içine taşındıktan sonra silinebi (2. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
126
Cevap
1
Favori
40.331
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Modern Folk Üçlüsü
    Modern Folk Üçlüsü, Türk pop müzik grubu.Doğan Canku, Ahmet Kurtaran ve Selami Karaibrahimgil tarafından 1969'un son aylarında kuruldu.
    İlk yıllarda menejerliğini Hıncal Uluç yaptı. Ali Kocatepe ile birlikte 1978 Seul Şarkı Yarışması'nda ve 1981 eurovision şarkı yarışması'nda
    Türkiye'yi temsil ettil
  • İpucu Beşlisi
    1970'lerin sonunda solo olarak ve Seyyal Taner ile müzik yapan pop, rock grubu.
    Daha önce Mazhar - Fuat adıyla beraber çalışan Mazhar Alanson ve Fuat Güner, ikiliye eşlik eden ve askerden dönen bas gitarist Özkan Uğur, perküsyonda Ayhan Sicimoğlu ve klavyede Galip Boransu ile çalışmaya başladı. Grubun yaptığı bazı İngilizce parçalar İzzet Öz'ün televizyonda yaptığı bir yarışmada bulmaca olarak soruldu. Herkes yabancı grup isimlerini tahmin edip grubu bulamayınca grubun adı "İpucu Beşlisi" kalır. [1]

    Grup 1976'da "Heyecanlı / Hop Otur Hop Kalk" adında tek bir 45'lik çıkardı. Heyecanlı şarkısı eski Alanson ve Güner bestelerinden çok farklıydı çünkü şarkının müziği İngiltere'de funk gruplarında çalan Ayhan Sicimoğlu tarafından yapılmıştı. [2] MFÖ'nün ilerideki pop günlerinin ilk örneği olan bu şarkının sözlerini Mazhar Alanson yazmıştı. Heyecanlı şarkılarına İzzet Öz tarafından da bir klip çekildi. Bu klip Türkiye'nin ilk klibi sayılmaktadır. "Hop Otur Hop Kalk" ise Ayhan Sicimoğlu düzenlemesiyle bir Mazhar & Fuat bestesiydi.

    Grup 1977'de eleman değişikliğine gitti. Ayhan Sicimoğlu'nun yerine Seyhan Karabay gelir. Grup o sene Seyyal Taner ile beraber çalmaya başladı. Zaman zaman "Seyyal Taner ve İpucu Grubu" olarak anıldı. 1978'te grup "Bugün İlkbahar" şarkısını Taner için besteledi. Bu dönemde Ele Güne Karşı şarkısını da Seyyal Taner'e verdler. Taner TRT'den boykotlu olduğu için iki şarkıyı da albümünde okuyamadı. Ele Güne Karşı ile MFÖ kendi çıkışını yapsa da Bugün İlkbahar hiçbir albümde bulunmamıştır.

    Grup arka arkaya gelen askerlikler, farklı müzikal çalışmalar, araya giren uzaklıklar nedeniyle 1978 yılında dağıldı.

    Vikipedi'den alıntıdır.




  • Moğollar
    1967'de Silüetler'de çalışan Aziz Azmet, Tahir Nejat Özyılmazel, Murat Ses ve Aydın Daruga Vahşi Kediler grubunun basçısı Haluk Kunt'la birlikte grubu kurarlar. Kısa bir süre (yaklaşık 2 ay) sonra Selçuk Alagöz grubunda çalışan Cahit Berkay gruba katılır ve Tahir Nejat Özyılmazel gruptan ayrılır.
    Kısa bir süre sonra yine bir ara Selçuk Alagöz grubunda çalışmış olan ve Almanya’da Cem Karaca Apaşlarla yaptığı turneden dönen Hasan Sel Haluk Kunt'un yerini alır. İlk 45'likleri "Eastern Love/Artık Çok Geç", Şubat 68'de çıkar. Bu dönemdeki parçalarda Azmet/Ses ikilisinin, Lennon/McCartney tarzı bir çalışma beraberliği sözkonusudur. Benzeri tonaliteye, bu ikilinin Silüetler döneminde, hatta Meteorlar döneminde rastlamak mümkündür. Bu plağın hemen ardından "Mektup/Lazy John"u yapan grup, Haziranda Altın Mikrofon yarışmasına katılır ve "Ilgaz" üçüncü olur.
    Bu başarı ve ardından çıkan 45'lik Moğollar adının daha çok insan tarafından duyulmasını sağlar. Konserler verirler. İlginç konserlerdir bunlar; örneğin: Diskotek dergisi tarafından 3 Nisan 1968'de İstanbul Fitaş sineması'nda düzenlenen, Haramiler ve Kaygısızların da katıldığı konsere "silindir şapkaları, uzun siyah frakları ile üç keman bir viyolonsel ve bir trompet eşliğinde" çıkar Moğollar elemanları. İlk solo konserlerini ise 19 Ekim 1968'de İstanbul Fitaş Sineması'nda verirler. Yabancı şarkıların yanı sıra kendi bestelerini de seslendiren Moğollar, konserlerinde büyük ilgi görür. Ünleri İstanbul dışına çıkar, Anadolu'ya ulaşır. Aynı tarihlerde dördüncü plaklarını çıkaran Moğollar 1968'i tanınmış bir grup olarak kapatır.Ve eski moğlar göç eder.
    1969 yılının Şubat ayında grupta bir eleman değişimi yaşanır. Aydın Daruga gruptan ayrılır, yerini Selçuk Alagöz grubunun eski davulcusu Engin Yörükoğlu alır. Moğollar 1969 yılını, neredeyse tüm Türkiye’yi kapsayan büyük bir turneyle geçirir. Bu turne sırasında yaşadıkları onların müziğinde önemli bir değişime neden olur. Turne öncesinde İstanbul'da verdikleri konserlerde kimi türkü düzenlemeleri ve halk müziği sazlarını kullanmaları ilgi görür, fakat bu turne Moğollar'ın Anadoluyu yakından tanımalarını sağlar, bu da onların tarzlarının daha belirginleşmesini gerçekleştirir ve Moğollar bu tarza bir isim verirler: Anadolu Pop. Hey dergisine bu adı seçmelerinin nedenini ve amaçlarını şöyle açıklarlar: "...ispatlamak istediğimiz, halk müziğimizin çok sesli bir ruha sahip olması. Ayrıca folklorumuzdaki dinamizmin pop müziğin dinamiğine yakın olması. Geri kalmış popüler müziğimizin ileri teknik ve zengin folklorumuzla birleşmesiyle bir kişilik kazanması..."
    Moğollar, bu açıklamayı yaptıkları tarihlerde, Anadolu Pop'un yalnızca düzenlemelerden ibaret olmadığını ve bu tarzda beste de yapılabileceğini kanıtlamak için bir 45'lik çıkarırlar: "Dağ ve Çocuk/İmece". Her iki parça da yerli melodi ve ritimlerden yola çıkılarak yapılmış bestelerdir, büyük ilgi görür. Böylece Moğollar, Anadolu Pop'un yaratıcıları, "Dağ ve Çocuk" da bestelenmiş ilk Anadolu Pop hiti olarak tarihteki yerini alır. 1970'in başında Hasan Sel ayrılır, yerine daha önce Erkin Koray dörtlüsünde bas çalan Taner Öngür gelir. Daha sonra, Murat Ses'in tipik zurna biçemli org soloları ile Moğollar, aynı çizgide yollarına devam ederler (Garip Çoban ve diğerleri). Temmuz 1970'te bir eleman değişikliği daha yaşanır, Aziz Azmet gruptan ayrılıp solo çalışmaya başlar. Ayrıca önce Bunalımlar, sonra o sıralarda yeni isim yapmaya başlayan Üç Hürel ile bir süre çalışır. Aziz Azmet'in ayrılışının nedeni grubun türkülerle fazla içli dışlı olmasına muhalefet etmesi ve başka arayışlar içerisine girmesiydi. 1972'de son 45'liğini çıkaran Aziz Azmet, 70'lerin ortalarında iş hayatına atıldı ve mali müşavirlik yapmaya başladı. 2006'da "Son Osmanlı" filminde rol alan Azmet, İz Tv'de yayınlanan "Müzikte Bir Deney: Anadolu Rock" belgeseline de katkıda bulundu.
    Aziz Azmet'in ayrılışı üzerine Ersen gruba katılır. Ersen'le "Ternek" 45'liğini yaparlar, ancak bu birliktelik uzun sürmez. 1970 Ağustos sonunda, Moğollar Ersen'den ayrılır ve Paris'e gider.
    Paris'te Moğollar, CBS firması ile üç yıllık bir anlaşma imzalar ve Murat Ses'in bestelerinden oluşan bir 45'lik "Behind the dark/Hitchin" yaparlar (bu plak Türkiye'de İngilizce olarak listebaşı olur). Ayrıca <Guild international du disque> isimli bir plak şirketine de bir albüm yaparlar. Bu albüm "Danses et Rythmes de la Turquie-d'Hier d'Aujourd'hui" 1971 yılında <Academie Charles Cros> büyük plak ödülünü alır. Adı geçen plaktaki bestelerin ve gelenekselden düzenlemelerin tamamına yakını Murat Ses'in kaleminden çıkmıştır. (Kaynak: SACEM-Fransa ve MESAM-Türkiye).
    Bu dönemden kalan en önemli Murat Ses bestesi, "Ağrı Dağı Efsanesi"dir. Konserlerde zaman zaman 10-15 dakika kadar süren bu parçada Murat Ses'in uzun org improvizasyonlari dikkat çeker. Bu arada Moğollar Paris'te o tarihlerde Belçika'da yaşamakta olan Barış Manço ile karşılaşırlar ve onunla çalışmaya başlarlar. Kurdukları birlikteliğe "ManchoMongol" adını verirler. Barış Manço, bu konuda Hey dergisine şunları söyler o tarihlerde: "Artık biz bir bütünüz. Ne ben Moğollar'ın şarkıcısıyım, ne de onlar benim grubum. Yepyeni bir grup olduk. Adımız MançoMongol. Kafaca anlaşan, aynı fikir seviyesine gelmiş olan bizler, yaptıklarımızın daha iyi olması için, sesimizi bütün dünyaya kuvvetlice duyurabilmek için, başbaşa vermenin zamanı geldiğini anladık." Ancak bu böyle olmaz. Birlikte Türkiyeye dönen Barış Manço ve Moğollar, dört ay değişik yörelerde konserler verdikten sonra ayrılır. Geriye beraber yaptıkları iki 45'lik plak kalır. Bu arada Moğollar'ın Paris'te doldurdukları albüm Mart 1971'de Academie Charles Cross ödülünü alır. Türkiyede büyük yankısı olur bu ödülün. Örneğin Hürriyet gazetesi tam sayfa olarak duyurur bu haberi: "Moğollar'ın davul ve zurna ile doldurduğu plak Akademi armağanı aldı."
    Aynı tarihlerde, yine Paris'te CBS firmasından çıkan söz ve müzikleri Murat Ses'e ait 45'lik "Behind the Dark/Hitchin" şöyle sunulur dinleyiciye: "Pikabınızın kolunu plağın üstüne koyup dinlemeye başladığınız anda Doğu'dan gelen bir grubun varlığını anlayacaksınız. Moğollar, bir çeşit 'sitar' olan 'bağlama'yı pop müziğine iyi uygulamaları ile dikkati çekiyor. Öğütleyebileceğimiz tek şey, yalnızca Türklerin bildiği bu ritmin akışına, sihirine kendinizi bırakmanız."
    Barış Manço'dan ayrıldıktan sonra tekrar Paris'e dönen Moğollar, bu kez Engin Yörükoğlu'nu orada bırakarak Türkiye'ye döner. Yörükoğlu ani bir kararla, 31 Temmuz 1971'de Dominique Meraud ile evlenerek Paris'e yerleşir. Bu beklenmedik ayrılık Mavi Işıklar'ın davulcusu Ayzer Danga ile telafi edilmeye çalışılır, bir sene bu formatta gider. "Alageyik Destanı/Moğol Halayı" ve "Cigrik/Sila" 45'liği bu dönemde yapılır. Ancak Ağustos 1972'de Murat Ses gruptan ayrılır. Bu arada Selda ile bir 45'lik yapar Moğollar. Daha sonra Ersen gruba yeniden katılır.
    Aralık 1972'de ilginç bir olay yaşanır: Cem Karaca ile çalışan Kardaşlar, Ersen ile çalışan Moğollar solistlerini değişirler. Bu görülmedik olay Moğolların tekrar gündeme gelmesini sağlar. Cem Karaca ve Moğollar güçlü bir birliktelik oluşturmuş ve uzun sürecek bir dostluğun temeli atılmış olur. Çeşitli konser turneleri ve plak çalışmalarıyla geçen iki senelik bir zaman sonunda bu defa Taner Öngür ile Ayzer Danga Moğollar'dan ayrılır. Eskilerden bir tek Cahit Berkay kalmıştır.
    Bu arada Cem Karaca ve Moğollar'ın en önemli parçalarından biri "Namus Belası" çıkar piyasaya. Bir süre sonra Cahit Berkay Moğollar'ı dağıtıp Fransa'ya gider orada Engin Yörükoğlu ile buluşur, yanlarına katılan çeşitli müzisyenlerle Moğollar adı altında iki albüm ve Ali Rıza Binboğa'yla birlikte bir 45'lik yaparlar. 1974 sonu ile 1976 yılları arasında Cahit Berkay ve Engin Yörükoğlunun sürdürdüğü Moğollar 1976'da, aralarına katılan müzisyen Oğuz Abadan'ın da Türkiye'ye geri dönmesiyle çalışmalarına son verir. Bu dönemden kalan en önemli albüm, Fransa'da RCA firmasından çıkan "Hitit Sun" Türkiyede "Düm-Tek" tir. Bu albümde Cahit Berkay'ın enstrümental besteleri Anadolu Pop'tan jazz rock'a doğru yönelmeyi işaretlemektedir.
    1976'dan sonra yalnızca bireysel çalışmalarını sürdürür 'Çekirdek' Moğollar elemanları. Cahit Berkay, film müzikleri yapar aradaki yıllarda. '90'larda, Cem Karaca ve Uğur Dikmen'le Rock kumpanyası adlı grubu kurar, birlikte iki albüm (Yiyin Efendiler ve Nerde Kalmıştık)yaparlar.
    Engin Yörükoğlu, Fransada çeşitli jazz grupları kurar, sonraları İstanbul'da Jazz Stop isimli bir kulüp açarak orada çalmaya başlar.
    Taner Öngür ise Dostlar (Edip Akbayram'ın eski grubu), Dadaşlar (Ersen'in 1974-1993 arasında çalıştığı grup) ve Dervişan (Cem Karaca'nın eski grubu)'da çalışır bir süre. Daha sonra Almanya'ya yerleşir. 1992'de Türkiye'ye döner, "Alarm" isimli ilk solo albümünü çıkartır.
    Murat Ses, Kurtalan Ekspres'le çalışır, bir ara kısa sürelerle Dostlar ve Dervişan'la çalışır, o dönemden kalan en önemli parça, Dostlar'la yapmış olduğu 'Garip'tir. Daha sonra, kendi grubu Ağrı Dağı Efsanesini kurar. 1979'dan itibaren Avusturya'ya yerleşen Ses, halen orada ve ABD'de yaşamaktadır. Avusturya'da ve ABD'de, bu güne kadar sekiz solo albüm çıkarmıştır: Automaton (1990), Binfen (1995), Culduz (1999), Automaton Square (2005), Binfen 2005 Remix (2005), Electric Levantine (2006), Umami (2007) ve Beside The Sun (2010).
    1992'de bir televizyon programında dinlediği Moğollar'dan etkilenen Leman dergisi çizerlerinden Kaan Ertem, "Moğollar tekrar bir araya gelsin" çağrısıyla bir imza kampanyası açar. 4000'den fazla imza toplanır bu kampanya dahilinde. Cahit Berkay, Taner Öngür ve Engin Yörükoğlu arada bir araya gelip bu konuyu görüşürler, yeniden Moğollar'ı kurmak konusunda tereddütleri vardır, ancak kampanya'ya gelen mektuplar onlara cesaret verir. Yanlarına genç bir müzisyen Serhat Ersöz'ü alarak, 31 Mayıs 1993'te İstanbul Cemal Reşit Rey konser salonunda verdikleri muhteşem bir konserle geri dönerler. 1994'te "Moğollar94", 1996'da "Dört Renk", 1998'de "30.yıl", 2000'de "Moğollar 1968-2000" ve 2004'te "Yürüdük Durmadan" albümlerini çıkarırlar. 2007 yılında Cem Karaca'nın oğlu Emrah Karaca solist olarak gruba katılır. 2008'de Utku Ünal albüm çalışmaları için 2. davulcu olarak gruba katıldı ve grup 2009'da "Umut Yolunu Bulur" albümünü çıkardı.




  • Moğollar

    Grup Elemanları
    Cahit Berkay
    1946'da Senirkent Isparta'da doğan Cahit Berkay, müzik hayatına, 1962 yılında Siyah inciler adlı grupta başlar. 1964'te Selçuk Alagöz ün grubunda profesyonel müzik hayatına adım atmış olur. 1967 yılının sonunda katıldığı Moğollar'ın zamanla beyni oldu. Berkay; grupta akustik, elektro gitar, yaylı tambur, ıklığ, bağlama çalıyordu.

    Moğollar dışında bireysel çalışmalar yürüterek birçok film müziğine de imza atan Cahit Berkay, 1978'de "Fıratın cinleri", 1982'de "Kırık bir aşk hikâyesi", 1991'de "Gizli yüz" filim müzikleri ile Altın Portakal ödülünü aldı. 200'den fazla uzun metrajlı filim müziği ve birçok dizi müziğinin altında Cahit Berkay'ın imzası bulunmaktadır. 1997'de Cahit Berkay filim müzikleri albümleri serisinin birincisini yaptı. Film müzikleri volüm 2 , 1998'de, volüm 3 ise 2001'de çıktı..

    Taner Öngür
    1949'da İstanbul'da doğdu. Müzik hayatına 16 yaşında Volkanlar isimli grupla Kontrabas çalarak başladı. Daha sonra sırasıyla, Meteorlar, Okan Dinçer Kontrastlar ve Erkin Koray dörtlüsü ile çalıştı. 1969 yılında Moğollar'a katılan Öngür, grup'ta Bass gitar çalıyordu 1974 yılında Moğollar'dan ayrılarak Tank isimli bir grup kurdu. Fakat bu grup fazla uzun ömürlü olamadı. Daha sonra Ersen ve Dadaşlar ile Cem Karaca Dervişan grubuyla çalışan Taner Öngür, 1980 yılında Almanya'ya gitti. Frankfurt'ta Figo Andaç ile Baba isimli bir proje üzerinde 10 sene elektronik, psycodelic deneyler yaptılar. 1991 yılında Türkiye'ye dönen Taner Öngür 1993'te Alarm isimli bir solo albüm yaptı. 2005'te 2. solo albümü Evde Tek Başına'yı çıkardı.

    Rock müziğinin türkiye'deki isyanı olan Barışarock'ın hayata geçirilmesinde bireysel anlamda büyük katkıları oldu ve her yılda olmaya devam etmektedir.

    Engin Yörükoğlu
    Moğollar'ın dedesi olarak tanımlanan Engin Yörükoğlu, 1945'te Kahramanmaraş'ta doğdu. Müziğe 1963 yılında Gölcük'te başladı. Daha sonra Selçuk Alagöz'ün grubuna girdi. 1969 yılında Moğollar'a katılana kadar burada çalıştı. Moğollar'la gittiği Paris'te gruptan ayrıldı. Daha sonraki yıllarda Cahit Berkay ile Paris'te çeşitli çalışmalar yaptı. Ayrıca Jazz müziğine yöneldi. Çeşitli triolar ve Quartetler kurdu. 1991'de Türkiye'ye dönen Yörükoğlu, halen İstanbul/Beyoğlunda Jazz Stop isimli bir Jazz ve Rock kulübü ve Bodrum Kızılağaç köyünde de bir restaurant işletmektedir.

    Moğollar hayranları tarafından çok sevilen dede Engin Yörükoğlu'nın ünlü çinçan solosu ise her konserde vazgeçilmez davul solosu olarak konserlerine gidenlere sunulmaktadır. Engin Yörükoğlu 2007 yılında akciğer kanserine yakalandığı için kemoterapi görmektedir.

    Moğollar grubunun 40.yılı,2008 yılında da Dedesi olarak tanımlanan Engin Yörükoğlu,Gümüş uzun saçlarını,gümüş bıyık ve sakallarını kesip traş köpüğü ve traş bıçağıyla gümüş saçlarını,sakallarını ve bıyıklarını alıp sıfırlamıştır.

    Serhat Ersöz
    Moğollar grubunun en genç elemanı olan Serhat Ersöz 1972'de Eskişehir'de doğdu. 1991'de üniversite imtihanını kazanıp Kocaeli'den İstanbul’a taşındığı zaman, arkadaşlarıyla Midas isimli bir grup kurdu. Sonraları bu grupla Engin Yörükoğlu’nun jazzstop isimli klübünde çalmaya başladığı sıralar yeniden bir araya gelmeyi düşünen Moğolların dikkatini çekti ve gruba 1993 yılında katıldı. Grupta klavye çalmaktadır. Bir süre Bilgi Üniversitesi Müzik bölümünde öğretim görevlisi olmuş ve Bulutsuzluk Özlemi'nin Yaşamaya Mecbursun albümüne katkıda bulunmuştur. Moğollar Grubunun 40.yılında genç olarak da tanımlanan Serhat Ersöz,uzun saçlarını makineyle alıp kuaförde kestirdi (2008).

    Emrah Karaca
    Grubun solistidir, en yeni üye olarak 2008'de katıldı. Grubun kurucularından Cem Karaca'nın oğludur.




  • Mavi Işıklar

    Türk rock müzik grubu, 7 Eylül 1964 tarihinde kuruldu. Mavi Işıklar, Çetin ve Metin Yavuzdoğan kardeşler, Nejat Toksoy, Cihat Günaydın ve Zamir Manisa’dan oluşuyordu. 1964 yılında bir gazetenin çekilişlerinden birine katılarak, sahne alırlar ve çok beğenilirler. Grup üylerinin hepsi de aynı tip kıyafet giymişler ve müziklerini Amerikan tarzı olarak belirlemişlerdir. Müziği Türk halkı tarafından çok beğenilen mavi ışıklar grubu, ilk başlarda üniverstede okudukları için fazla hızlı yükselmek istemezler ve sadece bir sinema salonunda küçük konserler verirler. Ancak 1964 Aralık ayında, Hürriyet gazetesi'nin tarihinde ilk defa düzenleyeceği Altın mikrofon yarışmasına katılırlar. Sonuç ilk başta bekledikleri gibi olmayıp ikincilikle yetinseler de, aslında halk gözünde onlar birinci olmuş ve kısa sürede şöhreti yakalmışlardır. Amerikan tarzıyla başlasalar da daha özgün bir hale gelerek Batı müzik aletleri, tekniği ve tarzıyla modern Türk müziği oluştururlar. 1966 yılında Altın mikrofon müzik yarışmasında tekrar ikinci olurlar. Yine bu yıl Ankara Rüzgarı’nın yanına üç İngilizce şarkı katılarak yapılan plak en gürültü koparan bir yapım olmuştur. Eleştirmenlerden tam not alır ve “aranjman yönünden çok kuvvetli” bulunur. “Ankara Rüzgarı” Beatles’ın “Paperback Writer”ile liste başı olduğu, Marc Aryan, Peppino Di Capri ve Adamo tarafından parsellenen Top 10'a girmeyi başaran ender Türkçe şarkılardan biridir.

    Zaman zaman üyelerinde askerlik, yurt dışına gitme gibi nedenleriyle değişiklikler olan Mavi ışıklar grubu pijamayla şarkı söyleme, yatak odalarını sahneye getirme gibi ilginçliklere de imza atarlar. Ancak grubun solisti Nejat Toksoy ile Orgcusu Metin Yavuzdoğan’ın aynı anda uzun süre vatani göre için gruptan ayrılamaları grubu yavaşlatır ve nihayet arabesk rüzgarının da etkisiyle müzik yaşamlarına nokta koyarlar.

    1990 yılında tekrar biraraya gelen grup 2000'li yıllarda bile eski hayranlarının yanı sıra yeni hayranlarının beğenisini toplayarak, şarkı söyleme devam ettiler.




  • Mavi Işıklar - İyi Düşün Taşın (1968)



    Gaffur Dansı ile



    Cedars - For Your Information (Şarkının Orjinali)





  • Münir Fikret Kızılok (10 Kasım 1946, İstanbul - 22 Eylül 2001, Istanbul),
    Türk rock müziği sanatçısıdır. 1946 yılında İstanbul'da doğdu. 22 Eylül 2001'de bir hastanede uzun süredir çektiği kalp hastalığı yüzünden hayatını kaybetti. Hafif Türk müziği için rock tınıları ve deneysel çalışmalarıyla çok önemli bir sanatçıydı.
    Çocukluğu
    Öğrenim hayatına Galatasaray Lisesi'nin ilkokul kısmında başladı. Müzikle de ilk tanışması burada gerçekleşti. İlk enstrümanı kendisine yaş gününde armağan edilen kırmızı bir akordeondu. İlk müzik derslerini sınıf arkadaşlarından birinin klarnetçi olan babasından aldı; ilk konserini de bir 23 Nisan’da Taksim Belediye Gazinosu’nda düzenlenen okul müsameresinde verdi. Fikret Kızılok ve Orkestrası adlı küçük grubun elemanları Kızılok’un sınıf arkadaşlarıdır ve çaldıkları halk türküleri ile alkış alıyorlardı. Bu dönemdeki en büyük hitleri "Tamzara" türküsünün yorumuydu.

    İlk plakları
    Ortaokul ve lise yıllarında bu konserler sürdü. Lise yıllarında akordiyonu bırakan Kızılok, Elvis Presley'den etkilenerek eline gitarı aldı. Fikret’in o dönemdeki en büyük destekçileri ise üst sınıflarda okuyan Barış Manço ile Timur Selçuk'tu.

    Kadıköy'de oturan Fikret Kızılok, 1964'te arkadaşı olan Cahit Oben ile birlikte yeni bir atılım içine girdiler . Yeni bir grup kurarak profesyonel hayata geçmeye karar verdiler. Yanlarına bas gitarist Koray Oktay ve davulcu Erol Ulaştır'ı aldılar; böylece Cahit Oben 4 doğdu. Kendilerini "daha ziyade Beatles tipi müzik yapan bir grup" olarak tanımlayan Cahit Oben 4, İlham Gencer'in işlettiği Çatı Gece Kulübünde programlar yapmaya başladı, bir yandan da mahalle konserlerini sürdürdü. Bu arada kendi paralarıyla iki 45'lik plak doldurdular. Bunlardan ilkinde iki yabancı şarkıyı yorumladılar: The Rolling Stones'ın söylediği bir The Beatles şarkısı "I Wanna Be Your Man" ve "36 24 36". İkinci plaklarında daha "kendilerine" döndüler. Plağın ilk yüzünde Silifke’nin Yoğurdu vardı; diğer yüzü ise bir besteydi: Hereke, aynı zamanda Kızılok'un plak olarak yayınlanan ilk bestesiydi. Cahit Oben 4, Hürriyet Gazetesi'nin düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasının 1965 ayağına da "Makaram Sarı Bağlar / Halime" plağıyla katıldılar. Grup bu plaklardan sonra Oben, müzik hayatına nişanlısı Füsun Önal ile devam etmek istediği için ayrıldı.
    1965'te Kızılok, "Fikret Kızılok ve Üç Veliaht" adı altında ilk plağını yayınladı. Grup gitarda Harun Batıbaygil, basta Gökhan Torgay, davulda Koral Tümay'dan oluşuyordu. "Belle Marie / Kız Ayşe" şarkılarından oluşan plağın iki şarkısı da Fikret Kızılok'a aitti. Fikret Kızılok, bu iki grupla çıkardığı plaklardan sonra Cahit Oben 4 ile çalışmalarını sürdürürken girdiği dişçilik yüksekokulundaki eğitimini sürdürdü. Bir süre sadece okuluyla ilgilendi.

    Müzikten kopamayacağını anladığında ilk solo plağını doldurdu. Bu dört şarkıdan oluşan bir EP'ydi. Folk adını verdiği bölümde "Ay Osman" ve "Colours" şarkıları yer almaktaydı. Beat adını verdiği ikinci plakta ise The Beatles'ın All My Loving şarkısının Türkçe aranjmanı olan "Sevgilim" ve "Baby" şarkıları yer aldı. Bu plak o yıllarda fazla ses getirmedi. Bunun üzerine Kızılok okulunu bitirmeye karar verdi. Yine de zaman zaman arkadaşlarının kurduğu Kaygısızlar'la birlikte çalıştı, Barış Manço'ya eşlik etti. "Ay Osman" şarkısının Barış Manço ve Kaygısızlar olarak yeni bir yorumunda kaydetti. Ancak Barış Manço'nun ilk eşi Marie Claude ile aşk yaşamaya başladığı için ikilinin yolları ayrıldı.

    Anadolu şarkıları
    Dişçilik Yüksekokulu'nun son sınıfında okurken mahalleden arkadaşı Arda Uskan ile bir yolculuğa çıktı; bu müzik hayatını tümüyle etkileyecek bir yolculuktu. Bu yolculukta Aşık Veysel ile tanıştı. Dönüşte gitarını eline alan Kızılok stüdyoya girdi ve 1969'da Aşık Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünü yeni bir düzenlemeyle kayda aldı. Bunu bir 45'lik olarak yayınladı. İkinci solo 45’liği Fikret Kızılok'un hayatında da önemli bir dönüm noktası oldu. Arka yüzünde sözlerini kendi yazdığı bir halk şarkısı, "Pınar Başından Bulanır" türküsünün bir bölümünü kullanan Benim Aşkım Beni Geçti yer aldı. O güne dek sürdürdüğü suskunluğu ve bunu bozmasının nedenini de plak kapağında şöyle açıkladı: Piyasa, öylesine Türk benliğinden uzak melodilere kucak açmıştı ki, beni dinlemeyeceklerdi bile. Bugün ise durum büyük bir hızla değişiyor. Bu öz benliğimize dönüşte ben de üzerime düşen görevi yapmaya karar verdim...

    Kasım 1969'da yine Aşık Veysel'in yanına Sivrialan'a gitti. Kar yolları kapayınca üç ay ustasının yanında kaldı. Dönüşte "Yumma Gözün Kör Gibi / Yağmur Olsam", Kızılok’un asıl çıkışını yaptığı plak oldu. 1970 tarihli plaktaki iki şarkının da sözleri Aşık Veysel'e, besteleri Fikret Kızılok'undu. Plakta, gitar, tumba ve sazın yanında değişiklik olsun diye enstrüman olarak tahta ve taş kullandı. Şarkılar çok beğenildi, plak çok sattı ve sanatçı ilk altın plağını aldı.

    Bu başarının ardından fazla ara vermeden bir 45’lik daha yaptı. Ancak bu kez kendisine ait bir şarkıyla ortaya çıktı: "Söyle Sazım". Plak kapağında, "Türk geleneklerine uygun 17 perdeli Hüseyni düzende üç değişik sazın batı anlayışında ve çoksesli olarak kullanıldığı" bir şarkı olarak tanımlanıyordu. Plağın arka yüzünde Kızılok’un Karacaoğlan'dan bestelediği Güzel Ne Güzel Olmuşsun vardı. Her iki şarkıda da kendisine Nedim Demirelli eşlik etti. Plak, listelerde de kendisini gösterdi ve haftalarca 1 numarada kalmış olan Barış Manço’nun Dağlar Dağlar'ını devirerek liste başı oldu.

    1970 yılını bu iki plakla kapattı. Bu plaklar yıl sonunda Hey dergisi tarafından düzenlenen "Yılın Müzik Oskarları" anketinde görülmemiş bir başarıya imza attı: "Söyle Sazım", "Yumma Gözün Kör Gibi" ve "Güzel Ne Güzel Olmuşsun", Barış Manço'nun "Dağlar Dağlar"ının ardından sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü oldu. Fikret Kızılok da aynı ankette "Yılın Erkek Şarkıcısı" seçildi.

    1970 yılının getirdiği başarıların ardından bir süre plak yapmayan sanatçı bu dönemde bir Anadolu turnesine çıktı. Turne sırasında Siverek yolunda donma tehlikesi geçirdi; bir kamyon şoförü tarafından kurtarıldı. Bu olayın ardından bir plak yaptı ve "Emmo" adlı bestesini bu kamyon şoförüne ithaf etti. Grafson şirketi ile anlaşan Kızılok'un 1971 tarihli firmadan çıkardığı ilk plağın arka yüzünde Ahmed Arif'in şiiri üzerine bestelediği "Vurulmuşum" adlı şarkı vardı. Kızılok, 1972'de bu şarkıyla Bulgaristan'da yapılan Altın Orfe Festivali'ne katıldı.

    Bu dönemde Kızılok Bir Ali Var adlı bir oyun yazdı ancak bu oyun hiç sahnelenmedi. Bu oyunun şarkıları bu dönemde plak olarak yayınlandı. 1971'de "Gün Ola Devran Döne / Anadolu'yum" (Anadolu'yum şarkısının ilk kıtası Ahmed Arif'e aittir), 1972'de "Leylim Leylim (Kara Tren) / Gözlerinden Bellidir", 1973'te "Köroğlu Dağları / Tutamadım Ellerini" hep Bir Ali Var oyununun şarkılarıydı. Köroğlu Dağları şarkısı Türk müziğinde çok ender yer alan sitar ile başlamaktaydı. Bu oyunun diğer şarkılarından "Kime Sormalı"yı Dönüşüm eşliğinde Tansu, "Duyar Mısın"ı ise o dönemde ününün doruğunda olan Timur Selçuk yorumladı. Aynı yıl "Bacın Önde Ben Arkada / Koyverdin Gittin Beni" plağını çıkardı.

    1973'te Aşık Veysel hayatını kaybetti. Kızılok cenaze törenine de katıldı. Bu ölüm üzerine daha sonra Kızılok sazını kırdı, bir süreliğine müziği bıraktı ve kendini tümüyle diş hekimliğine verdi. Bu dönemde eşi Şeyda Kızılok ile evlendi. Fikret Kızılok 1974'te Tehlikeli Madde adını taşıyan yeni grubuyla uzunca bir Anadolu turnesine çıkana kadar ortalıkta gözükmedi. Grup klavyede Turhan Yükseler, gitarlarda Ataman Hakman ve Siret Yurtsever, bas gitarda Sahir Kayıhan, davulda Eser Sayıner'den oluşuyordu. Turnenin ardından İstanbul’da seri konserler verdi. Tehlikeli Madde ile folk motiflerinin rock ile harmanlandığı şarkılar yaptı. Giderek folk motiflerinin yerini daha alaturka sesler aldı. Yine Ahmed Arif'in şiirlerinden yararlandığı "Haberin Var mı / Kör Pencere / Ay Battı" bu dönemin en önemli plağı olarak dikkat çekti. Kör Pencere'ye bağlı olarak plağa alınan "Ay Battı" ise, popüler müziğimizin enstrümantal şarkıları arasında özel bir yere sahipti. Aynı yıl grupla ikinci ve son plağında "Aşkın Olmadığı Yerde" ve yine bir Aşık Veysel türküsü "İnsan Mıyım Mahluk Muyum Ot Muyum" şarkıları yer aldı.

    Bu plaktan sonra yapılan "Anadolu’yum 75", daha önce yayınlanan aynı adlı şarkıya bir göndermeydi. Bu şarkıda Fikret Kızılok, ilk kez Nazım Hikmet şiirinden yararlandı. B yüzünde "Darağacı" şarkısı yer aldı. Son 45'liği ise Mart 1976'da yayınlandı. Mahzuni Şerif'ten "Biz Yanarız" ve vazgeçemediği Veysel'den "Sen Bir Ceylan Olsan" adlı türküleri yorumladı sanatçı bu plağında. Plak eleştirildi. Fikret Kızılok’un kendini yenileyeceği günleri bekliyoruz gibi ifadeler kullanılmıştı bu eleştirilerde. Kızılok, bütün bunlar üzerine ortadan kayboldu.

    Müziğe verdiği ara
    1977 ortalarında, 1971 - 1972 yıllarında yaptığı ancak o güne dek yayınlamadığı kimi kayıtları bir albüm olarak piyasaya sürdü. Not Defterimden adını taşıyan bu albümde Kızılok’un deneysel çalışmaları vardı: Atonal bir altyapı üzerine Nazım Hikmet şiirini koydu ve kendi deyimiyle "şarkıcılığı değil, müzisyenliği" dener. Ancak dönemin "nazik" siyasi ortamında bu çalışma fazla ortalarda gözükmedi. Plak çıktıktan kısa bir süre sonra toplatıldı. (Yeniden yayınlanması ise 1993'ü buldu.) Bu arada Varşova'da bu albümüyle iki ödül aldı. Ancak, plağın toplatılması onu etkiledi ve Fikret Kızılok, müziği bıraktığını açıkladı. O güne dek 13 altın plak ve çeşitli ödüller alan sanatçı, bundan sonra derin bir sessizliğe gömüldü. Buna gerekçe olarak da "hazırladığı yapıtların ticari olmadığı gerekçesiyle plakevleri tarafından geri çevrilmesini" gösterdi ve bir daha profesyonel olarak müzik hayatına dönmeyeceğini bildirdi. 1978'te oğlu Yağmur Kızılok doğdu.

    Zaman Zaman
    1983'te 5 senelik bir aradan sonra tabla, bas gitar, ney ve bendir eşliğinde kaydettiği Zaman Zaman albümünü yayınladı. En iyi albümlerinden biri olarak Zaman Zaman'da, klibinde ud çaldığı albüme adını veren şarkı Zaman Zaman, daha sonra yeniden yorumlanacak Yeter Ki, Sevda Çiçeği, daha önce 45'lik olarak okuduğu Güzel Ne Güzel Olmuşsun şarkısının yeni yorumu ve daha bir çok başarılı şarkı vardı. Albümün plağında Kızılok'un "Ege Şarkıları", "Veyselname" ve "İnsancıklar" adlı albümlerinin yayınlanacağı söylense de bu gerçekleşmedi. Bu albümdeki "Sevda Çiçeği"nin, Orhan Gencebay'ın "Tanrıya Feryat" şarkısından esinlendiği iddia edilmiştir. Ancak Kızılok şarkının bir Bektaşi nefesi tarzında olduğunu söylemiştir.

    Çekirdek Sanat Evi
    Fikret Kızılok 1980'lerin başında Bülent Ortaçgil ile tanıştı. İkili Çekirdek Sanatevi projesine başladılar. Bu projede Türkiye'de popüler müziğin dışında kalan gruplar, burada dinletiler yapıp, bunlar kaydedilip sınırlı biçimde basılıp dağıtılıyordu. Para amacı gütmeyen bu projede, birçok sanatçı ilk sahne deneyimlerini yaşadı. Bu sanatçılar içinde Erkan Oğur, Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü gibi bir çok kişi vardı. Bu dönemde Fikret Kızılok diş hekimiliğini de bıraktı ve kendini sadece müziğe verdi. Fikret Kızılok, burada dağıtılan ürünlerde kayıtları yaptı. 1985'te Bülent Ortaçgil ile "Biz Şarkılarımızı..." albümü kaydetti. 1986'da ise bandrollü albüm olan "Pencere Önü Çiçeği" albümü çıkarttı. TRT'nin "Cumartesiden Cumartesiye" programı için çocuk şarkıları kaydettiler. Daha sonra yasalar nedeniyle albüm yayınlamak zorlaşınca, evin üretkenliği azaldı, daha sonra da Kızılok ve Ortaçgil'in uyuşmazlıkları baş gösterince ikili yollarını ayırdı.

    Son albümleri
    Kızılok, Ortaçgil ile birlikte Sonay Tanrısever'in albümü "Gecenin Üçünde" albümünü prodüktörlüğünü yaptı ve Ortaçgil'in "Mum" şarkısı dışında bütün şarkıları yazdı. Aynı yıl Sibel Sezal'in "Bu Kalp Seni Unutur Mu?" albümünü yine Ortaçgil ile yapımını üstlendi. Şarkıların çoğunu da Özkan Samioğlu ile yazdı. Aynı yıl Yana Yana albümünü çıkardı. Bu albümde Erkan Oğur, Fuat Güner, Fahir Atakoğlu gibi sanatçılar, Kızılok'a eşlik etti. Bu albümde prodüktörlüğünü yaptığı Sonay ve Sibel Sezal albümlerinden iki şarkıyı doğrudan albümden alıp üstüne vokallerini kaydetti. (Sırasıyla Gecenin Üçünde ve Bu Kalp Seni Unutur mu? şarkıları) Eleştirel "Why High One Why" şarkısının geri vokallerinde Hıncal Uluç, Ferhan Şensoy, Grup Gündoğarken gibi isimler yer aldı.

    1990'da Olmuyo Olmuyo albümü yayınlandı. Bu albüm Kızılok tarafından da eleştirilen, milletvekili seçimleri öncesine yetiştirilmek için aceleye gelmiş bir yapım olarak görülmektedir. Çekirdek Evi döneminden Ninni, Entelektüel, Alaturka Liberal, Düşler şarkıları da albümde yeni düzenlemeleriyle yer almaktaydı. 1993'te Ferhan Şensoy'un "Köhne Bizans Operası"nın müziklerini yaptı. Aynı yıl ikinci eşi Dicle Kızılok ile evlendi.

    Politik çalışmalar Bir süre yine müzik çalışmalarına ara veren Kızılok, 1995'te Demirbaş şarkısı ile geri döndü. Türkiye'deki en başarılı siyasal taşlamalardan biri olan "Demirbaş", Süleyman Demirel'in siyaset sahnesinden uzaklaşamamasını esprili bir dille anlatan bir şarkıydı. Bu şarkının içinde bulunduğu albümde "Ninni", "En Entellektüel", "Şarkıdaki Maymun" gibi eski taşlamaların yeni düzenlemeleri, "Uğur Mumcu" isimli bir şarkı, Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya'ya taşlamalarda bulunan "Pşşt Barmen" şarkısı vardı. Albüm Deniz Som'un "Vaziyetler" kitabı ile birlikte satılıyordu. Aynı yıl "Demirbaş" ve "Pşşt Barmen"in de yer aldığı, yeni şarkılardan oluşan "Yadigar" albümü çıktı. Bu albümden çıkan "Kalbim" şarkısı dikkat çekti.

    Kızılok daha önce 25 Ağustos 1975'te Uğur Mumcu'nun yazdığı "Sesleniş" yazısını, 10 bölümde inceleyip senfonik şiir olarak bestelemiş, 1993'te Show TV'de bu çalışmanın bir bölümünü Derya Baykal okumuştu. Bu çalışma "Vurulduk Ey Halkım" adıyla albüm haline getirildi ve 1996'da yayınlandı.

    1998'de Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını Atatürk'ün ağzından anlattığı, araştırmalarını, metin yazarlığını, söz ve bestelerini tamamen kendisinin yaptığı veda albümü Mustafa Kemal - Bir Devrimcinin Güncesi ile destansı, lirik bir müzik yaptı. Albüm yanında konuyu anlatan bir kitapla piyasaya sürülmüştü. 28 Şubat Süreci'ni yaşayan Türkiye'de Kızılok safını göstermişti. Bu albümden sonra "Suya Yazılan Şarkılar" adlı bir albüm çıkaracağını söylese de o albüm hiç yayınlanmadı
    Son yılları Devrimci'nin güncesi sonrası Fikret Kızılok, şarkıcı olarak müzik dünyasından uzaklaştı. 1995'te Fuat Güner ile MFÖ hiti "Sakın Gelme" şarkısının sözlerini yazdı. 1999'da Fuat Güner'in solo albümü için 4 şarkının sözünü yazdı. Aynı yıl Ferhan Şensoy'un yazdığı, Derya Baykal'ın oynadığı "Şu An Mutfaktayım" oyununun müziklerini yaptı. 60'lı yıllardaki 45'liklerinin bir bölümü "Gün Ola Devren Döne" adıyla bir albümde toplandı. 2001'de Sertab Erener'e "Oysa" ve "Kumsalda" şarkılarını verdi ve Erener "Kumsalda"yı albümün ilk klip parçası yaptı.

    Ölümü
    Daha önce 1998'de kalp krizi geçiren Kızılok, Bodrum'da 2001 Temmuz'unda kalp krizi geçirdi. İstanbul'a getirilen Kızılok'un durumu bir süre düzeldi. Onu ölümden kurtaran hemşire için son bir şiir yazdı. Kalp pili takılsa da 22 Eylül 2001'de hayatını kaybetti. Ölümünden sonra daha önce şiirini bestelediği dönemin başbakanı Bülent Ecevit: "Değerli besteci ve yorumcu Fikret Kızılok'un zamansız aramızdan ayrılışından üzüntü duydum. Fikret Kızılok, birbirinden güzel besteleri ve eşsiz yorumculuğu ile her dönem büyük beğeni toplamış ve müzik tarihimizin öncü sanatçılarından olmuştur. Merhuma Allah'tan rahmet, ailesi ve sanatçı dostlarına başsağlığı dilerim." açıklamasını yaptı. Ortaçgil ise "Ölüm karşısında ne söylenir bilemiyorum. Çok üzgünüm. Bir zamanlar birlikte çalıştığımız iyi bir dostumdu. Hem iş ortağım, hem iyi arkadaşımdı. Son yıllarda kendisiyle fazla görüşme imkanımız olmadı ama onu her zaman, çok zeki ve iyi bir söz yazarı olarak herkes gibi ben de hatırlayacağım." dedi. Sanatçı, hayatının son yıllarını geçirdiği Bodrum'da defnedildi.

    Ölümünden sonra
    Sanatçının ölümünden sonra adı Ankara'da bir parka verildi. Nisan 2002'de Sezen Aksu, MFÖ, Bülent Ortaçgil, Sertab Erener, Gündoğarken, Cahit Berkay gibi sanatçıların katıldığı bir saygı konseri verildi. Denizi çok seven Kızılok 2004'te adına düzenlenen bir yelken yarışıyla da anıldı.

    Son şarkısı "Aşk Var Ya", Demir Demirkan ve Fuat Güner tarafından okundu. 2002'de Dünden Bugüne adlı Fikret Kızılok toplaması yayınlandı. Bu albümde daha önce yayınlanmamış Ama Babacığım ve Kumsalda şarkısının Fransızca orijinal demosu Plage Egoiste bulunmaktaydı. 2007'de Bülent Ortaçgil ile Çekirdek yıllarında kaydettikleri çocuk şarkılarından oluşan "Büyükler İçin Çocuk Şarkıları" albümü yayınlandı. Dream TV'de "Bir Sanatçıyı Anlamak" adlı bir belgesel ile anıldı.




  • CEM KARACA - OY BABO



    Cem KARACA - Bu Son Olsun





  • Cem KARACA - Kendim Ettim Kendim Buldum



    Cem KARACA - Odam Kireç Tutmuyor





  • Zülfü Livaneli - Karlı Kayın Ormanı



    Zülfü Livaneli - Leylim Ley





  • Joan Baez - Kız Çocuğu



    Joan Baez - Yiğidim Aslanım





  • Anadolu rock başlığını okuyunca ilk bu aklıma geldi nedense

    Cem Yılmaz Anadolu Rock

  • Güzel espri Netekim...
  • Zülfü Livaneli, (d.20 Haziran 1946'da Ilgın, Konya)

    Türk özgün müzik sanatçısı, senarist politikacı, yazar ve yönetmen.

    Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’dur. Aslen Artvin Yusufelilidir. Ankara Koleji(TED) mezunudur. Daha sonraki tarihlerde ABD Fairfax Konservatuarı'nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel'in eşi olan eniştesi Turhan Yücel'den Ilgın'da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey'in hayatını değiştirecek bir sermayeyi kendisine hediye ettiğinden haberi yoktu.

    Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farandouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam gibi onlarca yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.

    Türkiye'den ansızın ayrılarak İsveç'e sürgün yıllarında bulaşıkçıklık dahil muhtelif işlerde çalışan Livaneli'nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye'de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç'te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti.

    Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmaran". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.

    Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı.

    Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.

    1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı "Nazım Türküsü" adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.

    "Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi kitaplarının yazarı olan Livaneli, hâlen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Sanatçı uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.

    Ömer Zülfü Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır. Kızı Aylin Livaneli eğitimi ve yaptığı pek çok işten sonra müzik ile ilgilenmiş. 5 albüme imza atmıştır. Müziğe ara veren Aylin Livaneli şuan yurt dışında ekonomi üzerine eğitim almaktadır.Yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır. Livaneli vejeteryandir.

    19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır.




  • Baris Manço ve Mogollar - Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle



    Baris Manço ve Mogollar - Binboğanın Kızı





  • Siluetler

    Mesut Aytunca, 1944 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Tıp Fakültesi üçüncü sınıftan ayrıldıktan sonra Gazetecilik Yüksek Okulu'na girdi ve buradan mezun oldu. Müziğe Gökçen Kaynatan orkestrasında bas gitar çalarak başladı. Bu orkestradan ayrılarak Erol Bilem ile kendi grubunu kurdu.

    Basçı Aytunca'nın gitarist, gitarist Bilem'in basçı olduğu bu grup Silüetler’di. Önceleri radyoda Bilgesu Duru'ya (Erenus) eşlik eden topluluğun ilk bateristi ise Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’ndan Salim Dündar’dı. Silüetler ismini alan topluluğun bu ismi alma nedeni, ilk dönemlerde uyguladıkları Shadows tarzı gitar stili ve sahnede ışık oyunlarıyla kendilerini yalnızca silüet olarak göstermeleriydi. Grubun kimlik kazanma sonrası ilk kadrosu, solo gitarda Mesut Aytunca, bas gitarda Berç Kürkçü, ritm gitarda Erol Bilem, bateride Koray Yılmaz ve vokalde Muzaffer Güler'den oluşuyordu. Grup 3. Boğaziçi Festivali’nde folk düzenlemesi alanında "Üsküdar" ile üçüncülük kazandıktan sonra ilk Altın Mikrofon Yarışması’na katıldı. Bu yarışmada da “Kaşık Havası”yla finalist oldular. Toplam 7.776 oy kullanılan yarışmada 1985 reyle Yıldırım Gürses birinci, 1407 rey alan Mavi Işıklar ikinci ve 1188 rey alan Silüetler tıpkı 3. Boğaziçi Festivali'nde olduğu gibi üçüncü oldu. Bu yarışmanın sonucunda ilk 45'likleri olan "Kaşık Havası - Sis"i çıkardılar.

    1965'in sonbaharında ise Silüetler'in kadrosu Gökçen Kaynatan'dan kopan vokalistleri de barındırıyordu. Erol Bilem'in basa geçtiği bu dönemde Göktuğ Vensürel gitarda, Sadık Bütünley ve Sabi Halevi vokalde yeralıyordu.
    Aytunca'nın Hank Marvin tarzında çaldığı gitarıyla yorumladığı türküler, gençlik gruplarının ergenlikten sıyrılıp, kimliklerini bulmalarını ve yaptıkları müzik konusunda en az orkestralı ağabeyleri kadar bilinçlenlenmelerini simgeliyordu.

    1966 yılındaki Altın Mikrofon yarışmasına Lorke türküsünün Shadows tarzı sert düzenlemesiyle katıldı. 12 konserde 13.411 oy kullanıldı ve Silüetler 4563 rey alarak birinci, Mavi Işıklar 2.850 reyle ikinci, Selçuk Alagöz ise 2.382 reyle üçüncü oldu. Birinci olan ekibin kadrosu şu şekildeydi: Mesut Aytunca solo gitar, Erol Bilem bas, Rasim Ulusman (1964 yılında Volkanlar ile başladı, Volkanlar'ın diğer elemanları Taner Öngür ve Tuncer Dürüm) ritm gitar, Aydın Daruga bateri. Grupta ayrıca Sadık Bütünley de konserlerde solist olarak faaliyet gösteriyordu.

    1967 Silüetler için yine hareketli bir yıl oldu. Topluluğun yeni üyeleri olan Meteorlar’dan Murat Ses ve Aziz Azmet organist ve ritm gitarist olarak topluluğa katılırken, solo gitarist Mesut Aytunca ve baterist Aydın Daruga topluluğun değişmeyen elemanları olarak kaldı. Bu kadroyla Silüetler kendi adlarını taşıyan ilk uzunçalarlarını Eylül ayında Sayan Plak hesabına çıkardı. Bu uzunçalarda “Dede Efendi 67” ve “Lorke Lorke”nin yanısıra “I’m A Believer”, “Black Is Black”, “I’m Looking For A Saxophonist”, “Na Na Na Song” gibi popüler yapıtların cover’ları da bulunuyordu. Ön vokalleri Aziz Azmet, Erol Bilem ve Lale Akat üstlenirken Murat Ses de geri vokalleriyle polifoniye katkıda bulunuyordu. Bu dönemde gruba bascı olarak Neco katıldı. Aydın Daruga, Aziz Azmet, Murat Ses ve Neco daha sonra Mogollar'ı kurmak için gruptan ayrıldı.

    1966 yılındaki popülerliğine bir daha ulaşamayacak olan Silüetler 1968 yılını neredeyse boş geçirdi. 1969’a ise yeni bir sloganla girmişlerdi: “Halka inip; halkı eğitmek”. Silüetler’in bu yeni döneminde ritm gitarda İrfan Başaran, orgda Sermet Somer, basta Engin Demirtaş, bateride Turgay Çevik yeralıyordu. Solo gitarda ise Taner Öngür’ün deyimiyle “Erken bir David Bowie” olan Mesut Aytunca yer alıyordu. Grup bu dönemde hiç bir faaliyetini plak olarak yayınlamadı. Mesut Aytunca'nın 1970 yılında askere gitmesiyle grup tamamen ortadan kayboldu.

    Mesut Aytunca 1972 yılında askerden dönünce, uzun bir aradan sonra grubu Silüetleri yeniden kurarak müziğe dönüş yaptı. Ocak ayında ise taze grubuyla gecikmeksizin bir Anadolu turnesine çıktı. Afrika-Anadolu rock tarzı müziğe geçiş yapan grupta, İrfan Başaran (ritm gitar, bongo), Celal Uygun (bateri), Engin Demirtaş (bass) ve Mesut Aytunca (solist, gitarist) olarak yer alıyordu. Sözkonusu kadroyu kısa süre içinde dağıtan Mesut Aytunca, yeni plağını hazırlarken maddi sıkıntılar nedeniyle grubun ismini geri plana atacağından bahsediyordu. Öte yandan o sıralarda birlikte çalıştığı kadro hiç de geri plana atılabilecek bir ekip değildi. Sonradan Ağrı Dağı Efsanesi, Kurtalan Ekspres ve Dostlar gibi gruplarda göreceğimiz Mustafa Sarışın (bas), Mahmut Aydın (gitar) ve asıl ününü Erkin Koray ile yaptığı çalışmalarla elde edecek olan eski Bunalım bateristi Nihat Örerel (davul) gibi sıkı müzisyenlerden oluşan grup, aktör Kerem Akoral'ın çiftliğinde prova yapıyordu. Bu kadronun ilk ve son plağı Mayıs sonunda yayınlandı. “Leylo - Bir Dost Bulamadım” plağı eski günlerdeki gibi ses getirmese de Aytunca'nın yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Konserlerde ise tam bir Afro Rock grubu görünümünde sahne alan grubuyla birlikte Aytunca, gitaristliğinde doruğa ulaşmıştır. Öte yandan eşcinselliği yüzünden müzik çevrelerinden dışlanması nedeniyle, yaratabileceği etkinin asgarisini gerçekleştirebilmiştir. Konserde Makber ve Ham Meyvayı Kopardılar Dalından gibi geleneksel müziklerimize getirdikleri yorumlar ile bu kadro müzikseverlerin zihnine nakşolundu.

    1972 sonunda “İki Seven Deli Olmaz Mı - Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm” (Fehiman Uğurdemir bestesi ile ilgisi yoktur) adlı iki şarkısını kendi kurduğu Aytunca plak şirketinden yayınlayan usta gitarist, bulduğu gitar tonları ve düzenlemeleri ile dikkati olumlu yönde çekerken vokalinin giderek Zeki Müren tavrına kayması rock müziği ile çelişki arz ediyordu. Üstadın cinsel tercihini bu denli yüksek sesle vurgulaması onun müzik çevresinden de dışlanmasına neden olmuştur.

    Aytunca, 1973 yılının Mart ayında bir İtalyan orkestrasına girerek Kuveyt'e gitme kararını alınca Silüetler isimi de tarihe gömülmüş oldu. 1974 yılında son bir plak daha yapan Aytunca 1976'daki katline kadar müzikten uzak kaldı.

    Müziği bırakan, kendi halinde, herkeslerden uzakta yaşamaya başlayan 32 yaşındaki Mesut Aytunca bir arkadaşının garsoniyerinde, çıplak ve boğazı çorapla sıkılarak öldürülmüş bir durumda bulundu.




  • Siluetler

     1960'lı Yıllardan Günümüze Türk Hafif Müziği ve Anadolu Rock(Oldies içine taşındıktan sonra silinebi


     1960'lı Yıllardan Günümüze Türk Hafif Müziği ve Anadolu Rock(Oldies içine taşındıktan sonra silinebi




  • Cem Karaca ve Mogollar - Edali Gelin



    Cem Karaca & Apaşlar - Emrah (Eksik bir klip ama orjinal)





  • CEM KARACA - EMRAH (Cover)



    Cem Karaca - Kalender





  • Rana Alagöz-Herşey Bitmiştir Artık



    Selçuk Alagöz - Malabadi Köprüsü





  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.