Şimdi Ara

NURİ DEMİRAĞ 'İlk yerli uçağımızı üreten ve ülkeyi demirağlarla ören kişi'

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
4
Favori
1.227
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Nuri Demirağ'nın ismini çoğunuz duymamışınızdır; fakat kurtuluş savaşından sonra ülkenin kalkınmasında en büyük paya sahip olan kişidir. Tüm servetini ülkenin gelişimi için kullanmıştır ama kıymetini maalesef bilinmemiştir. Ülkeyi demirağlarla örmüştür, uçak fabrikaları açarak ilk yerli uçağımızı üretmişizdir. Bu gelişmelerden endişe duyan avrupa ülkeleri "siz kendi uçağınızı üretmeyin biz size daha ucuza satırız" sözleriyle o dönemki hükümet tarafından Nuri Demirağa'nın uçakları THK tarafından alınmaz ve fabrikalar kapatılarak avrupadan uçak alınmaya başlanır. Ayrıca 10. yıl marşımızda "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" nakaratı ile Nuri Demirağa gönderme yapılır.

     NURİ DEMİRAĞ 'İlk yerli uçağımızı üreten ve ülkeyi demirağlarla ören kişi'

     NURİ DEMİRAĞ 'İlk yerli uçağımızı üreten ve ülkeyi demirağlarla ören kişi'


    Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk girişimci iş adamlarından biriydi Nuri Demirağ. Soyadını bizzat Atatürk’ten alan yaptığı demiryolu projeleri ile alan Demirağ, iş hayatına Birinci Dünya Savaşı sırasında atılmıştı. Birkaç ailenin elinde tuttuğu sigara kağıdı üretimine girdi.

    Asıl büyümesini, cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte yurdun bir çok yerinde gerçekleştirilen demiryolu inşaatlarıyla yaptı. Ama çok önemli bir hayali vardı. O da Türkiye’de bir uçak fabrikası kurmaktı. Bu uğurda kazandığı servetini harcamaktan kaçınmayacaktı...

    Nuri Demirağ’ın damadı Mansur Azrak, kayınpederinin uçak fabrikası açmaya nasıl giriştiğini şöyle anlatıyor:

    “1932 yılında gazetelerde bir haber çıkıyor: ‘Memleketimizin uçağa ihtiyacı vardır. Uçak fabrikamız olmadığı için dışarıdan parayla satın almamız gerekiyor’ Devletin toplam bütçesi o yıllarda 200 milyon TL. Diyorlar ki, ‘Bir kampanya açalım. Milletin yardımlarına başvurup para toplayalım. Bu paralarla uçak satın alalım’

    O zamanlar Ankara’nın en zengini Vehpi Koç’a gidiyorlar. Durumu izah ediyorlar. Vehbi Koç da çıkartıp 5 bin TL bağışlıyor. Daha sonra Abdurrahman Naci Bey’e gidiyorlar. O da 120 bin TL bağışlıyor. Sıra Nuri Demirağ’a geliyor. Nuri Bey, ‘Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemektesiniz. Madem ki millet uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkaların lütfundan bekleyemeyiz. Ben bu uçak fabrikasını yapmaya talibim’ diyor ve hemen hazırlıklara başlıyor” (*1)

    Nuri Demirağ, bu hayalini 1936’da gerçekleştirdi. Çekoslovakya’dan gelen mühendislerle çalışmaya başlayan fabrikanın binası bugün Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’ydi. Günümüzde Atatürk Havalimanı sınırları içinde kalan ve yine kendisi tarafından kurulan “Gök Okulu” da aynı zamanda Türk havacılığına çok sayıda pilot kazandıracaktı.

     NURİ DEMİRAĞ 'İlk yerli uçağımızı üreten ve ülkeyi demirağlarla ören kişi'


    İLK METAL GÖVDELİ UÇAK

    Çeşitli uçak modellerinden sonra Nuri Demirağ’ın fabrikası, tamamen metal (dur alüminyum) gövdeye sahip Türkiye’nin ilk kendi üretimi yolcu uçağını yapmak üzere harekete geçti. O yıllara kadar uçağın imalatında tahta kullanılıyordu. Projeye Nu.D.38 adı verildi.

    Aralarında 1940 yılında New York Üniversitesi Havacılık Mühendisliği’nden mezun olan Ragıp Gönen’in de bulunduğu Türk mühendisleri tarafından tasarlanan uçağın sadece motorları yurtdışından getirilmişti. BMW ve Siemens’in ortak tasarımı olan radyal hava soğutmalı Bramo Sh.14-A4 motorları, yedi silindirliydi. Her biri 2 bin 200 devirde 160 beygir güç üretebiliyordu.

    Nuri Demirağ, metal gövdeli uçak için Avrupa’dan özel tezgahlar getirtmişti. İmalatta ise Türk ve Alman mühendis birlikte görev yapıyordu. Üstten kanatlı, çift motorlu uçak yolcu taşıma, nakliye amaçlı kullanılabilecek, savaş zamanında ise bombardıman uçağına çevrilebilecekti.

    Bu proje, dünyadaki uçak imalatçıları tarafından da dikkatle izleniyordu. Özellikle İngiliz ve Almanlar’dan başka Amerika’nın endişeleri daha büyüktü. Ancak Nuri Demirağ’ın fabrikasının bu işin altından kalkabileceklerine inanmıyorlardı. Fakat bu iş gerçekleşirse, ileride büyük bir pazarı kaybedebilirlerdi. Bu düşünce içindeki Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği, Türkiye’ye incelemelerde bulunmak amacıyla birliğin başkan yardımcısı olan Baş Todd’u gönderdi.

    Ancak başlayan İkinci Dünya Savaşı, projeye büyük darbe vurdu. Alman mühendisler, savaş nedeniyle ülkelerine dönmek zorunda kalmıştı. Üretim hattına giren ilk uçak, yüzde 80’i tamamlanmasına rağmen imalatı bir türlü tamamlanamıyordu.

     NURİ DEMİRAĞ 'İlk yerli uçağımızı üreten ve ülkeyi demirağlarla ören kişi'


    PROJE YENİDEN BAŞLIYOR

    1943 yılına geldiğinde projeye yeniden başlandı ve uçak 1944 yılının başında tamamlandı. Nu.D.38 uçağının ilk uçuşu 11 Şubat 1944 tarihinde Türk havacılığının efsane isimleri Hasan Basri Alev ile Mehmet Altunbay tarafından 11 Şubat 1944’te gerçekleştirildi. (*2)

    Uçağın boş ağırlığı 1200 kilogramdı. Uçuş ekibi, yolcu ve kargoyla birlikte 700 kilogram ağırlığı taşıyabiliyordu. Havada üç buçuk saat kalabilen Nu.D.38, 325 kilometre menzile sahipti. En fazla çıkabileceği yükseklik 5 bin 500 metre olarak belirlenmişti.

    Atölyede yapılan Nu.D.38 uçaklarının testlerinde kullanılmak üzere Yeşilköy'de, şu anda Atatürk Havalimanı olarak kullanılan, Elmas Paşa Çiftliği satın alınarak, 1559 dönümlük geniş bir arazi üzerinde bir uçuş sahası yaptırıldı. Bu saha üzerine Nuri Demirağ Gök Uçuş Okulu, uçak ve tank tamir atölyesi, hangarlar ile deniz deniz uçakları için sahilde bir kızak yapıldı.

    Almanya'ya sipariş edilen ancak bedeli ödenmesine rağmen savaşın başlamasıyla Türkiye'ye gelmeyen hangar Türk teknik personelince inşaa edildi. Yeşilköy tesisleri 17 ağustos 1941'de törenle hizmete açıldı.

    Testlerin sorunsuz tamamlanmasının ardından Nu.D.38, sertifikasyon yani yolcu taşıma yetkisi amacıyla Hava Müsteşarlığı tarafından incelendi. Uygun görülmesinin ardından 22 Mart 1944’te uçuş sertifikası aldı.

     NURİ DEMİRAĞ 'İlk yerli uçağımızı üreten ve ülkeyi demirağlarla ören kişi'


    GAZETECİLERLE TANITIM UÇUŞU

    Nu.D.38 ilk tanıtım seferini 26 Mayıs 1944 tarihinde İstanbul-Ankara arasında yaptı. Uçağın yolcuları arasında pilotlar Basri Alev ve Mehmet Altunbay’ın yanı sıra Nuri Demirağ, Tasviri Efkar Gazetesi’nin sahibi Ziyat Ebuziyya ve Vatan Gazetesi muhabiri Faruk Fenik bulunuyordu.

    Uçak saat 09.45’te Yeşilköy Havaalanı’ndan havalandı. Yaklaşık 1.5 saat süren uçuş sonrasında Ankara Etimesgut Havaalanı’na indi. Nu.D.38, Ankara’da üç gün sonra İstanbul’a döndü.

    TANITIM TURLARI

    Nu.D.38, ilk uçuşundan sonra Galip Demirağ’ın da katılımıyla Bursa, İzmir, Atina, Selanik, daha sonra da Sakarya, Eskişehir, Kayseri, Sivas ve Nuri Demirağ’ın memleketi Divrik’e uçtu. Uçak, 20 Ağustos 1944 tarihinde İzmir Milli Fuarı’na getirildi. “Mehmetçik” adı verilen uçak burada Nuri Demirağ Uçak Fabrikası’nın diğer modelleri ile birlikte sergilendi.

    Ama beklenen sipariş bir türlü gelmedi. Türkiye’nin ilk yolcu uçağı, ne yazık ki Nuri Demirağ’ın ölümünden sonra hurdacılara satılarak yok edildi.

    Nu.D.38 TEKNİK ÖZELLİKLER

    Görevi: Yolcu/Bombardıman

    Azamı Hızı: 271 km/saat

    Menzili: 1000 km

    Uçuş İrtifası: 6650 metre

    Kalkış Ağırlığı: 1850 kg

    Boş Ağırlık: 1108 kg

    Kanat Alanı: 24.34 metre kare

    Yükseklik: 2.20 metre

    Kanat Açıklığı: 13.56 metre

    Uzunluğu: 8.30 metre

    Mürettebat: 2 pilot

    Motor Tipi: 2 adet Bramo Sh.14-A4

    Motor Gücü: 160 beygir

    Üretim Adet: 1


    Nuri Demirağ'nın Hayatı

    1886 yılında bir anadolu kasabasında doğdu. üç yaşında babasını yitirdi. beş yaşında okula başladı. okurken çalışma yaşamına da atıldı. okuduğu okulda yardımcı öğretmenlik yaptı. okulu bitirdiğinde 17 yaşında bir delikanlı olarak ziraat bankası’na memur oldu. halk açlıktan kırılırken depolarda çürümeye yüz tutan tahılı sattı. bu onun ilk başarıyı elde edişi ve ilk soruşturmaya uğrayışına neden oldu. buğdayı çürütse, halk da açlıktan ölse soruşturmaya uğramazdı. bunu göze aldı. soruşturmadan aklandı. maliye bakanlığı’nın sınavını kazandı. istanbul’a yola çıkacağında kent, o güne dek görülmemiş bir kalabalık eşliğinde ağlayarak onu uğurladı. istanbul’a geldiğinde yine ulusunun çıkarları doğrultusunda çalışmayı sürdürdü. taksim kışlası ve talimhane’nin fransızlar’a verilmesini engelledi. hasköy mal müdürlüğü’ne getirildi. maliye mekteb-i âlisi’nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini yaptı. işgalcilere gösterilen ayrıcalığa dayanamıyordu. “ulusal onuru ve şerefi üç buçuk ayak takımının ayakları altında çiğnenen bir hükümete memurluk edemem” dedi ve istifa etti.

    bütün servetini ticari alanda değerlendirmeye karar verdi. o yıllarda yabancıların tekelinde olan sigara kağıdı işine girdi. ilk türk sigara kağıdını üretti. büyük bir cesaret isteyen girişimdi. bununla yetinmedi, ürettiği ürüne “türk zaferi” adını verdi. işyerine “satış peşin, fiyat kesin, pazarlık yok” levhasını astı. daha sonraki yıllarda da iş yerlerine benzeri levhalar asmayı gelenek edindi. müdafaa-i hukuk içinde yer aldı. anadolu’ya yardım gönderdi. dışalım ve satım işlerine başladı. 40 yaşına bastığı gün yazdırdığı bağış belgesinde“var olan ve yaşamımın sonuna kadar çalışmamdan elde edilecek olan kişisel servetimden aile ve evlatlarımın orta halde geçimlerineyetecek ve yavrularımın yüksek öğrenim masraflarını sağlayacak tutar çıkarıldıktan sonra yaşarken yapmaya başarılı olamayacağım yararlı kuruluşlar meydana getirmek ve sürdürmek koşuluyla kişisel servetimi bağışladım” dedi.

    cumhuriyet’in ilanından sonra bir fransız şirketi, üstlendiği demiryolu yapımı işinden çekildi. nuri demirağ demiryolu girişiminin yarım kalmasına çok üzüldü. içine sindiremedi. demiryolu adım adım ilerlerken geri kalmış bölgelerde ekonomik geçim kaynaklarının yaratılması projesini yaşama geçirdi. kadınları ve köylüleri el sanatlarını geliştirmeye yönlendirdi.

    nuri demirağ işlerini uzaktan kumanda ile yürüten biri değildi. iyi ve kötü günlerinde işçilerinin yanında oldu. özellikle işlerin zorlaştığı tünel, `engebeli arazi çalışmalarında işçilerle birlikte omuz `omuza çalıştı. samsun-erzurum, fevzipaşa-diyarbakır, afyon-dinar, sivas-erzurum, demiryolu ağı ile kentler birbirine bağlandı. bu çalışmalar ile değil, devlete kazandırdığı para ve güç ile övündü. atatürk bu hizmetlerinden dolayı `mühürdarzade olarak tanınan iki kardeşe demirağ soyadını verdi`. hastalık, hatay, iç isyanlar, gerici muhalefet ile boğuşan atatürk ile nuri demirağ’ın arasını açmaya çalışanlar vardı. özellikle enver paşa’nın kardeşi başta olmak üzere, yönetim karşıtları ile olan dostluğunu kullanmak isteyenler oldu. ancak nuri demirağ kapısı herkese açık olan biriydi.
    geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan yazar memet fuat’ın annesi piraye ile evlenen nâzım hikmetcezaevinden çıktıktan sonra kiralık ev aradı. o günleri yazan hasan izzettin dinamo nâzım hikmet’in ağzından şöyle aktarıyor:

    “yaşama koşullarımız çok dardı. ayrıca evlerinde oturduğumuz mülk sahipleri de bizi patlayacak bir bomba gibi gördüğünden sık sık kapı dışarı edilmek tehlikesiyle karşılaşıyorduk. bir gün kendimize göre alçakgönüllüce bir ev ararken gazetede bir ilan gördük. bu anadolu’yu demir ağlarla örmeye çalışan çok zengin müteahhitlerden nuri demirağ’ın apartmanında bir çekme katın ilanıydı. gündüzün matbaada pek çok düzeltme işim `olduğundan ancak akşama doğru başımda ünlü yağlı kasketim`, üstümde kirlice iş elbisemle nuri demirağ’ın yazıhanesine uğradım... demirağ bir yandan kılık kıyafetime bir yandan da düzgün konuşmama, aydın kişilere özgü yüz çizgilerime bakıyor, tereddütler geçiriyordu. nereden usuna geldiyse birdenbire adımı sordu ‘nâzım hikmet’ dedim. sen misin bunu söyleyen? koca demirağ birdenbire yerinden fırlayarak üstüme atıldı. ‘vay sen ha? nâzım hikmet ha? neden deminden beri söylemezsin de beni tereddütler içinde bırakırsın? baksana şu raflara eksiksiz bütün kitapların orda. ben senin türkiye’de en iyi okuyucularından, beğenenlerinden biriyim’diyerek durmadan elimi sıkıyor, sıcak bir dostlukla sallıyordu. ‘istediğin ev olsun, nâzım’cığım. o daireyi bu andan başlayarak sana ayırıyorum.
    para pul istemem. verirsen darılırım. isteğince otur? sıcak su da vardır’ dedi.”

    yıllar sonra yersiz yuvasız kalan neyzen tevfik’ede sahip çıktı. alkol en çok kızdığı ve karşı çıktığı alışkanlıkların başında geliyordu. buna karşın neyzen’e para gönderiyordu. neyzen son yıllarını onun verdiği evde geçirdi ve orada öldü. filozof rıza ve neyzen tevfik’i sık sık evinde konuk edip yemek yer, görüş alışverişinde bulunurdu.

    atatürk’ün düşlediklerini yaşama geçiren biriydi nuri demirağ. demiryolu yanında atatürk’ün “gelecek göklerdedir” diyerek işaret ettiği yolda önemli adımlar attı. o yıllarda hava gücünü artırmak için illerde paralar toplanıyor, alınıp orduya armağan edilen uçaklara o ilin adı veriliyordu. zengin iş adamlarından da para isteniyordu. `vehbi koç 5 bin lira verirken abdurrahman demirağ üç uçak parası 120 bin lira verdi`. nuri demirağ ise “siz ne diyorsunuz? benden` ulus için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. `madem ki bir ulusuçaksız yaşayamaz. öyleyse `bu yaşama aracını başkalarının bağışından beklememeliyiz`.ben bu uçakların fabrikasını yapmaya adayım” diyerek kollarını sıvadı.bu ünlü bir deyişin gerçekleşmesiydi. bir insana her gün balık tutup vereceğine ona balık tutmayı öğretmek demekti.
    yurt dışında incelemelere başladı. düşüncesini şöyle anlatıyor:

    "avrupa’dan amerika’dan lisanslar alıp uçak yapmak kopyacılıktan ibarettir.demode tipler için lisans verilmektedir. yeni icat edilenler ise `büyük bir sır, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır` . bununla birlikte kopyacılık `sürdürülürse modası geçmiş şeylerle boş yere zaman geçirilecektir.` `şu halde avrupa ve amerika’nın son sistem uçaklarına ` karşılık yepyeni bir türk tipi yaratılmalıdır.”

    `nuri demirağ, her işte temelin eğitim olduğuna inanıyordu`. uçuş okulu kurdu. erdal ve ömer inönü bu kurslara katılanlar arasındaydı. iyi bir mühendis olan yardımcısı selahattin alanüretilen uçaklardan birini deneme uçuşu için, eskişehir inönü havaalanı’na, uçuş ve alan deneyimi az olmasına karşın bizzat götürmek istedi. eskişehir’de uçak, alana hayvanların girmemesi için kazılan çukura düştü ve pilot da yaşamını yitirdi. bu fırsatçılar için beklenen an oldu.
    bağımsız denetçilerin verdiği olumlu raporlara karşın türk hava kurumu sipariş ettiği 65 uçağı almaktan vazgeçti. iş yargıya yansıdı ancak siyasi baskıların etkisiyle mahkeme olumsuz karar verdi. nuri demirağ amacını şöyle dile getiriyordu:

    "ben burada uçağın bir ölüm beşiği olmadığını kanıtlamaya çalışıyorum. `uçak bugün gördüğünüz ulaşım araçlarının en cana yakınıdır`. burada 16.000 uçuş yapıldı. ve bugüne kadar bir kimsenin bile burnu kanamadı. 16.000 değil 16 milyon uçuş bile olsa kimsenin burnu kanamayacaktır. burada egemen olan 6 ilkeye bağlı kalındıkça hiç kimsenin uçaktan bir zarar görmeyeceğine inanmış bulunuyorum. `bütün isteğim türk gençliğinin kanatlanmasını görmektir`. `bu yolda bütün kişisel servetimi adamış bulunuyorum`. `gerekirse sırtımdaki gömleği bile bu amaç uğruna satmaya hazırım.” `

    `thk, fransa’dan kullanımdan kaldırılan henrio uçaklarını satın aldı. ` gelen uçaklar kısa bir süre sonra hurdaya atıldı. nuri demirağ, 10 milyonluk zararı sineye çekti. `çok geçmeden üzerinde fabrika ve uçuş etüt merkezi olan yeşilköy’deki arazisi yok fiyata kamulaştırıldı. `

    ismet inönü’ye birer yıl arayla iki mektup yazdı. yanıt alamadığı mektuplarda şunları sıraladı:
    “işçilerim ve fabrika personeli işsiz kalmıştır. tam ve yetkin bir iş alanı bulamamışlardır. bu kurum ülke savunması için yararlı bulunuyorsa derhal sipariş verilerek yaşatılmasının sağlanması isteğini mareşal hazretlerine çekilen telgrafa şimdiye kadar cevap alınmamıştır. bu uğurda şimdiye kadar harcanan birbuçuk milyon ile –hoş karakterim buna uygun değil ya– örneğin 15-20 han, apartman yaptırır`, `ılda 150-200 bin lira gelir alarak, istediğim yerde gezip tozardım.` kısacası türk’e atasından miras ve dünyaya örnek olmuş atçılığın bugünkü biçimi havacılıktır.(...) `bir yıldan beri süren (ikinci dünya) savaşlarının hiçbirinde süngü süngüye savaşıldığı duyulmamıştır`. `vatanın savunması için düşmanların silahlarından daha üstün daha ` bol araçla ve türk dehâsının ürünü olanyeni yeni buluşlarımızla gerektiğinde dünyaya karşı koymaktan asla çekinmeyen kahraman türk askerleri donatmak, devleti yönetenlere ve başında bulunanlara aittir. atalarımız birkaç yüz yıl önce kaleler, hisarlar ve surlar içinde ve dışında savaşlar kazandılar, ülkeler ele geçirdiler diye biz de geçmişe mi geri dönelim? yerimizde mi sayalım? düşmanlarımızı alt etmek için onları en modern ve yeni icat silahlarımızla karşılamalıyız.”

    benzer bir durum aynı yıllarda ingiltere’de yaşanıyordu. ilerlemiş yaşında emeklilik günlerini yaşamaya çalışan churchill, ingiltere parlamentosuna, kamuoyuna ve hükümete uyarılar yaparak naziler’in hızlandırdığı uçak yapımına dikkat çekerek ülkesini savaşa karşı uyanık olmasını ve hava gücünü artırmasını istiyordu.

    ilk türk uçağı yanında ilk türk yapımı paraşüt üretiminide gerçekleştiren nuri demirağ yılmadı, yeni projelere yöneldi. divriği’de başlayacak kentleşme, köy-kent projeleri geliştirdi. ülkenin yer altı kaynaklarının, madenlerin, petrolün kullanımı için planlar hazırladı. maden ve sanayi kentleri tasarılarını yaptı. bu yapılar içinde spor tesisi, havaalanı, yunak, kooperatif, okul, revir gibi çağdaş kent planlamasında yer alan her türlü tesis vardı.

    1931yılında asya’yı avrupa ile birleştirmeyi düşündü. 4 yıl süren bir etüt çalışması sonucu amerika’nın en büyük çelik fabrikası ile de görüşerek bugün bile sahip olmadığımız, `içinden demiryolunun da geçeceği bir köprü yapmak istedi`. salih bozok bu projeyi atatürk’e götürdü. atatürk bu projeyi çok beğendi ve hükümete gönderdi. ankara’da `bayındırlık bakanı ali çetinkaya “olmaz bu iş” diyerek kesip attı`.“kentin güzelliğini bozar” diye projesi geri çevrildi. nuri demirağ görüşmeden ayrılırken “bu iş olacaktır. istanbul buna muhtaçtır. ben yapamazsam evladıma bırakırım” dedi. 1934 yılında bu kez çimento işine el attı. yabancıların elinde olan çimento üretim ve satışında büyük bir vurgun vardı. oturup çalışmalar yaptı. 33 liraya satılan çimentoyu 13 liraya satmaya söz verdi. ancak çimento fabrikasını yapmasına izin verilmedi. keban barajı’nı gündeme getirdiğinde onun o gün için değil 50 yıl sonrasını düşünerek planlar yapan ileri görüşü anlaşılamamıştı. yönetenlerin, bürokrat ve aristokratların engelleriyle her türlü atılımı durdurulan nuri demirağ bir ilki daha gerçekleştirdi. çok partili yaşamın kapılarını açtı. inancı şuydu:

    "ekonomik ve sanayi alanında kalkınmamış uluslar, siyasi bütünlüklerini de sağlayamazlar.”
    bu nedenle partisinin adını milli kalkınma partisi koydu. nuri demirağ’ın düşüncelerine aldırış etmeyenler onun parti toplantılarında konuklarını kuzu kestirerek ağırlamasından yola çıkarak “kuzu partisi” adı vererek küçümsedi. 38 maddelik parti tüzüğü bugün bile önemini koruyor. işte tüzükten seçmeler:

    “çeşitli görüşlere bürünerek soysuz bir ruh hali taşıyanlar, sözü ile işi arasında çelişki bulunanlar, ilkelerimize aykırı ve ülkenin zararına yabancılar çıkarına hizmet edenler, halk arasında kötü ad ve ünle tanınanlar, memurluk görevlerini kötüye kullananlar, benzer durumda olup katılmak ve yol göstermek yoluyla çıkar sağlamak zannı altında bulunanlar partiye alınmazlar. (...) öğrencilerin yetenekleri göz önünde bulundurularak her gencin eğitimine yeteneklerine göre yön verilecektir. eğitimde uzmanlık ortaokuldan sonra başlayacak ve lise kısmına ilişkin gerekli bilgiler meslek dersleriyle birlikte okutulacaktır. (...) meslek okulları açılacaktır. öğretmen kitlesine hak ettikleri en yüksek yer sağlanacak, aynı zamanda öğretmen kitlesi maddi refah bakımından geçim derdi düşüncelerinden kurtarılacaktır. devlet örgütü taklitler üzerine kurulmayıp gerçek gereksinimlere göre kurulacak, adama göre iş değil, işe göre adam ilkesi izlenerek devlet genel kadrosu ıslah edilecektir. bürokrasi kaldırılarak halkın işi çabuk görülecek, işleri geciktiren ve karıştıranlar yetkin değilse sınıf ve rütbesi indirilecek ya da işine son verilecektir. kasıtlı, bilerek yapılmışsa şiddetle cezalandırılacaktır. (...) paramıza değer kazandırmak yoluyla bolluk ve ucuzluk sağlamaya çalışacağız.”

    ekonomik alandaki atılımları engellenen nuri demirağ siyasal yaşamda da dürüstlüğü ve ilkelerinden ödün vermezliği ile esen rüzgarlara karşı durdu. radyo kurmak istedi. ilk özel radyoyu kurmasına izin verilmedi. basında sesini duyuramayınca 100.000 gazete basacak bir tesis kurmak istedi. bu da engellendi. 1954 yılı seçimlerinde dp listesinden meclise girdi.

    ancak gelişmeleri beğenmeyince parti içinde ve tbmm’de en ağır eleştirileri ilk o başlattı. uzun engelli bir koşu gibi geçen yaşam savaşımında yorgun düştü. 1957 yılında bayrağı yarının gençlerine uzatarak aramızdan ayrıldı.

    birçok değerli insan ölümlerinden onlarca yıl sonra keşfedildi. evrenin değişmez kuralıdır bu:

    “hiçbir şey karşılıksız kalmaz.”

    "Mehmet* Nuri DEMİRAĞ



    Kısa belgeseli



    Uzun belgeselleri





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi n0fx -- 22 Nisan 2014; 15:52:03 >







  • vay be..
  • gördükçe üzülüyom böyle şeyleri
  • Bi de şimdiki halimize bakın
  • Soyle soyle menderes denen tayyibin beta surumu olan hain kapattirdi yaz bunlari cekinme

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bilmem hangi başbakan dönemine ait buna benzer bir tank projesi olayımızda olmuştu.
  • Almanlar o dönem 1200 beygirlik motorlari kendi avci ucaklarina takabilirken bize 160 beygirlik motor vermeleri gercekten düsündürücü
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • ziya özdevrimsel

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.