Şimdi Ara

Türk Savunma Sanayi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
526
Cevap
41
Favori
43.710
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
12 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Güncel haber ve gelişmelerin paylaşıldığı, Savunma Sanayi ile ilgili soru&cevap, yorum ve sohbet ile ilgili güzel bir konu olsun.
    (Tabi ki de siyasi yönlere kaydırmamaya dikkat edelim. Sonuçta bu gelişmeler milli gururumuz.)

    Bu saatten sonra eski gelişmelere yer vermeye gerek yok. 2014 yılı itibari ile konuya bilgi ve belge eklemeye özen gösterelim. Ben elimden geldiğince güncel tutmaya çalışacağım.


    İlk baş Türk Savunma Sanayi ile ilgili çalışmaları olan devlet ve özel şirketler; (Eksik ve ya yanlış olan varsa belirtin.)

    DEVLET
    ASELSAN
    TAI
    TEI
    ROKETSAN
    HAVELSAN
    TUBİTAK SAGE
    MKE
    İSTANBUL TERSANESİ
    ANADOLU TERSANESİ
    ASPİLSAN
    YALTES
    MİKES

    ÖZEL

    KARA

    OTOKAR
    FNSS
    BMC
    TR TEKNOLOJİ
    SAFİR ARMS
    METEKSAN
    MİLSOFT
    SARSILMAZ
    ANAFARTA TAKTİK
    YÜKSEL S.S.A.Ş.
    GATE ELEKTRONİK
    AYESAŞ
    STM
    3E EOS
    TEM KABLO
    NUROL MAKİNA
    BAYKAL MAKİNA
    BAYKAR MAKİNA
    TÜMOSAN
    HEMA ENDÜSTRİ A.Ş.

    DENİZ

    RMK MARİNE
    DEARSAN
    SEDEF TERSANESİ
    ARES SHIPYARD
    Yonca Onuk Tersanesi

    HAVA

    KALE HAVACILIK
    ALP HAVACILIK
    VESTEL SAVUNMA A.Ş.

    Başlangıç olarak arşiv de bulunan güncel gelişmeler ile ilgili videolar.
    ************************************************************
    TÜRKİYE'NİN ASKERİ MİKRO-ELEKTRONİK YETENEĞİ

    SiGeC BiCMOS; silikon yarıiletken malzeme üzerinde, mikrodalga frekanslarda MMIC geliştirmeye olanak sağlayan ve dünyada henüz gelişmekte olan bir teknolojidir. SiGeC BiCMOS'un en büyük getirisi, yüksek entegrasyon sağlamasıdır. Bu teknoloji; radar elektroniği başta olmak üzere düşük güçlü yüksek frekans uygulamaları için ideal bir çözüm sunmakta; çok çeşitli mikrodalga ve sayısal fonksiyonun aynı çip üzerinde gerçekleştirilmesine olanak sağlamakta ve bu sayede hem daha küçük hem de daha hızlı sistemler geliştirilmesine imkan tanımaktadır. Yüksek frekanslarda çalışan tümdevrelerin haberleşme, tıp, otomotiv sanayi, güç elektroniği ve askeri elektronik gibi çok geniş bir kullanım alanı mevcuttur.

    Bu teknolojiyi ülkemiz açısından kritik yapan unsur, yurt dışında üretilen yüksek performanslı tümdevrelere erişimin zor olması, hatta bazı durumlarda ihraç kısıtlamaları nedeniyle imkânsız olmasıdır. Proje kapsamında; YİTAL'deki teknoloji ve altyapı kullanılarak tümdevre üretimlerinin yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan ve ülkemizde öncelikli olarak sahip olunması gereken standart hücre kütüphanesi ve süreç tasarım kiti geliştirilecektir. Böylece, ülkemizdeki savunma ve sivil birçok alanda faaliyet gösteren yerli tümdevre tasarımcılarına, tasarımlarını yurt dışı yerine yurtiçinde bir kaynak olan YİTAL'de ürettirme olanağı sağlanacaktır.

    Söz konusu altyapının proje sonrasında sivil kullanıma ve yurtdışı tasarımcılara da açılmasıyla YİTAL'in etkin kullanımı hedeflenmektedir. Böylece hem elektronik üretim anlamında ülkemizin sahip olduğu teknolojik seviye artacak hem de yurtdışı kaynaklı tasarımların üretildiği bir üretim evine (foundry) sahip olunması temin edilerek ülkemize katma değer sağlanacaktır.

    *************************************************************



































    Türkiyenin Uydu-Uzay programı. Bu program yanılmıyorsam 2011 yılın da açıklanmıştı. Program da biraz sapma var.

     Türk Savunma Sanayi




    ROKETSAN çalışmaları.



     Türk Savunma Sanayi

     Türk Savunma Sanayi


     Türk Savunma Sanayi



    Türkiye İnsansız Hava Aracı Yol Haritası

     Türk Savunma Sanayi


    Başlangıç için bu kadar yeter...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İl teber -- 22 Temmuz 2014; 19:57:45 >







  • şimdi baştan anlatsam her şeyi üşeniyorum.

    şöyle söyliyim. mezun olduğumda sadece bizim dönemden 20 kişi tübitak'ta çalışmaya başlamıştık. ki aselsan'da, havelsan'da, netaş'ın savunma tarafında ve irili ufaklı başka savunma sanayii firmalarında (milsoft, vestel savunma, katron, baykar makina vs) çalışan dünya kadar bilgisayar mühendisi arkadaşım var.

    bunun en önemlisi şu en önemsizi bu diye yarıştırmalar yapmaya gerek yok.

    bir de bilgisayar sadece o önünde klavyesi, karşısında ekranı olan pc'den ibaret değildir. içinde işlemci olan her şey bir bilgisayar.

    bunun simülasyonundan gömülü sistemine, kriptolojisinden haberleşme altyapısına kadar bilgisayar mühendislerinin çalışabileceği pek çok alan var.

    kısaca savunma sanayiinde bilgisayar mühendisi istihdamı (özellikle kalifiye olanlar için söylüyorum) baya yüksek.
  • En basitinden o roketler içerisindeki işlemciler olmadan nasıl çalışacak ?

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Türkiye'nin mikro-elektronik yeteneğini merak edenler ilk videoyu seyredebilir.


     Türk Savunma Sanayi

     Türk Savunma Sanayi

     Türk Savunma Sanayi


    http://defence.pk/threads/turkish-land-forces-kkk.310637/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İl teber -- 24 Nisan 2014; 23:10:06 >




  • Çok güzel bir belgesel.

    Dz.K.K. Istanbul Tersanesi Komutanlığı





    Türkiye'nin yerli seyir füzesi SOM 800 km menziline ulaştı. 1500 km-2500 km testleri çoktan başlamıştır...


    SOM'un menzili uzayacak

    TÜBİTAK-SAGE tarafından geliştirilen yerli üretim Seyir füzesi SOM, Türk Hava Kuvvetleri'nin harekat ihtiyacını karşılayabilmasi amacıyla çalışmalara devam ediliyor. Hava Kuvvetlerine ait savaş uçakları tarafından Sinop açıklarında atış testleri yapılan SOM füzesi 800 km üzeri menzilden hedefini başarıyla imha etti.

    Kokpit.aero'ya bilgi veren Tübitak-Sage yetkilisi, Türk Hava Kuvvetleri'nin isteği üzerine SOM füzesinde geliştirme çalışmalarına devam ediyoruz. SOM füzesi ile 800 km üzeri menzilde başarılı denemeler gerçekleştirdik. Bu bizim için önemli bir dönüm noktası oldu. Hava Kuvvetleri ile yapılan görüşmelerde SOM füzesinin menzilini uzatma çalışmaları kapsamında 2014 yılı ortalarında planlanan programda bir değişiklik yaşanmaz ise 1500 km menzilli SOM füzesini test edeceğiz. SOM füzesinin menzili dışında en büyük özelliği deniz hedefleri ve uçak şelterlerine karşı kullanılacak olması. Hava Kuvvetlerinin isterleri bu konuda çok yüksek, Kara ve Deniz'e konuşlu SOM füzesinin versiyonları içinde çalışmalar devam ediyor.

    Şuan için projde teknik olarak bir sorun yok sadece test atış alanı noktasında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu hususta, TSK ve Milli Savunma Bakanlığı arasında görüşmeler sürüyor. Önümüzdeki yıllar, HvKK'nın vurucu gücünün daha da arttığı yıllar olacak.

    YENİ MÜHİMMATLAR GELİYOR

    Kamuoyu tarafından bilinen mühimmat çalışmaları dışında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin etkinliğini arttırma doğrultusunda farklı mühimmat geliştirme çalışmalarıda devam ediyor. Özellikle bu hususta ciddi adımlar atıldı. Tübitak olarak, savunma sanayi firmaları ile güzel bir işbirliği içindeyiz. Önümüzdeki, 5 yıllık süre zarfında Türkiye mühimmat alanında dünya'da önemli ülkeler arasına girecek.

    Kaynak:www.kokpit.aero




  • Resimlerin kaynağıwww.trmilitary.com / Savunma Sanayi Sitesi


     Türk Savunma Sanayi



     Türk Savunma Sanayi


     Türk Savunma Sanayi


     Türk Savunma Sanayi


     Türk Savunma Sanayi


     Türk Savunma Sanayi


     Türk Savunma Sanayi



    http://www.trmilitary.com/viewtopic.php?f=10&t=40



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İl teber -- 19 Şubat 2014; 1:48:26 >




  • bunlarda en önemli olay yazılım değil mi ama nedense pek bilgisayar mühendisleri almıyorlar işe yani yazılımlarımızı kendimiz yazmıyoruz heralde :(
    burlarda çalışmak isterdim :(
  • silinebilir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C3B427E7B -- 9 Haziran 2018; 2:24:5 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: thereisnoway

    bunlarda en önemli olay yazılım değil mi ama nedense pek bilgisayar mühendisleri almıyorlar işe yani yazılımlarımızı kendimiz yazmıyoruz heralde :(
    burlarda çalışmak isterdim :(

    Cern de muhendis ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: thereisnoway

    bunlarda en önemli olay yazılım değil mi ama nedense pek bilgisayar mühendisleri almıyorlar işe yani yazılımlarımızı kendimiz yazmıyoruz heralde :(
    burlarda çalışmak isterdim :(

    dünya kadar alıyorlar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: NoobDotacı

    quote:

    Orijinalden alıntı: kirmik

    quote:

    Orijinalden alıntı: thereisnoway

    bunlarda en önemli olay yazılım değil mi ama nedense pek bilgisayar mühendisleri almıyorlar işe yani yazılımlarımızı kendimiz yazmıyoruz heralde :(
    burlarda çalışmak isterdim :(

    dünya kadar alıyorlar.

    Havelsan disindaki kurumlarda bilgisayar muhendisi bulmak cok zor . Bilgisayarin onemi bu islerde elektronige ozellikle de makinayagore cok dusuk .

    Savunma sanayinin en onemli kismi yazilim mi ? En onemsiz kismi yazilim diyebiliriz . Bir Gemi-Ucak-Tank vs temelde makinalardir ve onun yazilimini (kontrolunu) bir makina muhendisi yapabilir.bilgisayar muhendisleri daha cok pc-telefon-tablet gibi esyalarla alakalidir . Robotlar,elektrikli savas araclari 1 makinaci 2 elektronikcilerden sorulur.

    Yazilim nispeten kolay olan kisimdir , mesela altay tankinda cogy sey yerlidir . Aselsan ona dusmana kitlenme sistemi uretmistir falan . Ama tankin motorunu disaridan almak zorundayiz cunki uretecek teknoloji yok :) .

    şimdi baştan anlatsam her şeyi üşeniyorum.

    şöyle söyliyim. mezun olduğumda sadece bizim dönemden 20 kişi tübitak'ta çalışmaya başlamıştık. ki aselsan'da, havelsan'da, netaş'ın savunma tarafında ve irili ufaklı başka savunma sanayii firmalarında (milsoft, vestel savunma, katron, baykar makina vs) çalışan dünya kadar bilgisayar mühendisi arkadaşım var.

    bunun en önemlisi şu en önemsizi bu diye yarıştırmalar yapmaya gerek yok.

    bir de bilgisayar sadece o önünde klavyesi, karşısında ekranı olan pc'den ibaret değildir. içinde işlemci olan her şey bir bilgisayar.

    bunun simülasyonundan gömülü sistemine, kriptolojisinden haberleşme altyapısına kadar bilgisayar mühendislerinin çalışabileceği pek çok alan var.

    kısaca savunma sanayiinde bilgisayar mühendisi istihdamı (özellikle kalifiye olanlar için söylüyorum) baya yüksek.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-C3B427E7B

    silinebilir
    silinebilir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-C3B427E7B -- 9 Haziran 2018; 20:2:26 >
  • 1- Ben kimseye git bilgisayar mühendisliği yaz garanti şurada çalışırsın demiyorum. 7 Senedir savunma sanayiinde çalışıyorum. Şu an etrafımdakilerin mezun olduğu okullar İTÜ, ODTÜ ve Bilkent. Eski işyerimde Yıldız ve GYTE'liler de vardı. Zaten konumuz da bu değil.

    2- Bilgisayar mühendisliğinin ne olduğunu bana öğretmene gerek yok, benim de onu öğrenmek için senin gibi google araması yapmama gerek yok. Ne olduğunu öğrenmek istiyorsan gelip bana sorabilirsin.

    3- Bilgisayar mühendisleri o söylediğin alanlarda (banka vs) çalışır. Tıpkı makina mühendislerinin iklimlendirme alanında çalışabileceği gibi. Her mesleğin çalışabileceği sektörler vardır. Bunlar belirli alanlarda kesişebilirler. Senin söylediklerinden sanki makina mühendisleri savunma sanayiinin temel taşıdır ve bir makina mühendisinin savunma sanayiinde çalışma şansı çok yüksektir anlamı çıkıyor ki çok yanlış. Savunma sanayii niş bir alandır. Ülkemizdeki mühendislerin (hangi branş olursa olsun) çoğu savunma sanayiinde çalışmazlar. Çalışanların da çoğunluğu senin söylediğin gibi makinacı değildir. Ancak özellikle kara aracı üreten yerlerde makina mühendisliği yoğunluğu vardır. Bununla birlikte misal bir radar projesi yapılıyorsa grubun içerisinde 1 makina mühendisine ihtiyaç ya duyulur ya duyulmaz.

    4- Bir bilgisayar mühendisi bilgisini bildiği diller ölçüsünde anlatmaya çalışıyorsa o zaten bir bilgisayar mühendisi değildir. Bir bilgisayar mühendisi için dil, taş çatlasın 15 günde öğrenilebilecek bir şeydir. Bu bir makinacının ben şu marka cetvel ve pergel kullanabiliyorum demesi gibi bir şey.

    5- Ülkemizdeki en büyük yanlış yarım yamalak bilgiye sahip insanların iki internet aramasıyla (ki internette bilgi kirliliği çok fazladır) sanki konuya vakıflarmış gibi ahkam kesmesidir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kirmik -- 18 Şubat 2014; 12:57:47 >




  • Türkiye'nin prestij projesi olan "FX/TX" kod adı verilen ilk yerli savaş uçağının ilk (SSİK)Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında ele alınacağı öğrenildi. Uçakla ilgili iki yıldan beri yürütülen çalışmalar ve yapılabilirlik etüdü, SSİK'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'e sunulacak. Toplantıda, projenin sistem geliştirme ve gösterim safhasına geçiş kararının alınmasının planlandığı öğrenildi. 30 Mart yerel seçimleri nedeniyle bir ertelemeye gidilmemesi halinde SSİK'in önümüzdeki günlerde toplanması bekleniyor.

    ÖN TASARIM SAFHASI TAMAMLANDI

    Hava Kuvvetleri'nin 2020'li yıllardan sonra jet eğitim ve muharip uçak ihtiyacını milli imkanlar ile karşılamak amacıyla, 15 Aralık 2010 tarihli Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK)'nin 545 sayılı kararı ile bir proje başlatıldı. Proje kapsamında, ihtiyaç makamı olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı, tedarik makamı SSM ve ana yüklenici TUSAŞ çalışanları ilk defa Entegre Proje Yönetim Ofisi adı verilen bir yapı altında bir araya gerek konsept geliştirme ve kavramsal tasarım çalışmalarını sürdürdü. Bu aşamada Hava Kuvvetleri Komutanlığı, uçağın görev yapacağı 2030'lu yıllar ve ötesinin harekat ortamını düşünerek yapılabilir bir uçağın harekat isterlerini net olarak ortaya koydu. Çalışmanın ilk 13 ayı bu isterler dokümanının hazırlanması ile geçti. Projenin Konsept Geliştirme ve Ön Tasarım Safhası ise Eylül 2013 itibarı ile tamamlandı.

    SSİK'TE YAPILABİLİRLİK ETÜDÜ SONUÇLARI SUNULACAK

    IDEF-2013 esnasında halkımıza açıklanan üç konfigürasyon üzerinde tasarım çalışmaları yoğunlaştı. Bunlardan birincisi FX-1 versiyonu denilen(F-18, Eurofighter, Rafale veya Mig-29'lardakine benzer) çift motorlu bir uçak, diğeri FX-5 versiyonu denilen bunun tek motorlu bir konfigürasyonu ve sonuncusu ise FX-6 denilen yine tek motorlu ancak genellikle Avrupa uçak üreticilerinin kullandığı gibi delta kanat ve kanardlı konfigürasyon olarak ortaya çıktı. İki yıldan beri yürütülen çalışmaların ve yapılabilirlik etüdünün sonuçlarının bu yılın ilk SSİK toplantısında komite üyelerine sunulacağı öğrenildi. Bu toplantıda, projenin müteakip safhası olan Sistem Geliştirme ve Gösterim safhasına geçiş kararının alınması planlandı.

    http://haber.gazetevatan.com/ilk-yerli-savas-ucaginda-son-asama/610523/1/gundem




  • 2. video.

  • Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar ile söyleşi

    Türkiye'nin Savunma Harcamasını Kısamayız !

    Savunma Sanayii Müsteşarı (SSM) Murad Bayar bu kritik görevdeki onuncu yılını tamamlamak üzere. Başında olduğu kurum bu dönemde, Genelkurmay’ın savunma sanayisini millileştirme çabalarıyla AK Parti’nin bölgesinde daha fazla söz sahibi olma hedefinin kesiştiği bir alanda çalışmanın avantajını yaşadı. 30 yıl önce uzman olarak girdiği SSM’de çekirdekten yetişme bir yönetici olan Bayar, savunma sanayisinde Türkiye’nin geldiği noktayı ‘Nehir yatağını değiştirdik’ diye özetliyor. Görev süresi uzayacak mı henüz bilmiyor. ‘10 senede geliştirdiğimiz 400 projenin bütün hesabını benden sorabilirler’ diyecek kadar açık yürekli. Belki görevdeki son röportajı, belki daha önünde kaptanlık yapacağı başka projeler var. Kişisel tarihindeki bu kritik eşikte ülkenin savunma alanındaki performansına dair samimi değerlendirmelerde bulundu.



    - Türkiye’nin savunma sanayisini millileştirme çabaları açısından dönüm noktası ne zamandır?

    Savunma sanayimiz açısından tarihi kırılma 1974’teki Kıbrıs krizidir. O zamana kadar askeri teçhizat ihtiyacının çoğunlukla NATO çerçevesinde, ikinci el ya da hibeyle karşılamış bir ülke Türkiye. O yıla kadar da bu alanda çok fazla bir felsefe geliştirmemiş. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir çaba var ama NATO üyeliğiyle birlikte bir rahatlama var. Ama 1974’te Türkiye kendisine ait bir milli güvenlik sorununu kendisi çözmek durumunda kaldı. Yalnız kaldı ve bir ittifak içinde değil, kendi başına bu sorunu çözmesi gerekti. Amerikan Kongresi Türkiye’ye silah ambargosu koydu. Bunun ne kadar ağır bir karar olduğunu bence bugün yorumlayabiliriz. Bu bizim Türkiye olarak yakamızdan tutulup sarsıldığımız bir andır. Ben bunu kendine gelme noktası olarak yorumluyorum bugünden geriye doğru yorumladığımda.

    - Bugün gelinen noktayı nasıl tanımlıyorsunuz?

    Bugün artık bir nehrin yatak değiştirmesi var. 90’lara kadar bu nehir ağırlıklı olarak yabancı ürünlerin alımı veya onların lisanslı üretimi şeklinde aktı. Şimdi bu yatak Türkiye’de bu ürünlerin geliştirilmesi ve üretilmesine döndü. Bizim bugün SSM olarak 30 milyar dolar tutarında sözleşme altına aldığımız proje var. Bunların büyük çoğunluğu tasarım geliştirme yöntemiyle gidiyor. Kendi silah savunma sistemlerimizi geliştiriyoruz. Hepsini geliştirebiliyor muyuz? Hayır, ama bu yola girdik.

    Hesap Benden Sorulabilir !

    - Müsteşarlık koltuğunda 10 seneyi bu ayın sonunda dolduruyorsunuz. Hem siyaseten hem de teknolojik anlamda belki de ülkenin en kritik sürecinde hem hükümet hem de Genelkurmay’la yakın çalıştınız. Görev süreniz aslında bitiyor sanırım. Bir uzatma söz konusu mu?

    Bunun kararını ben vermiyorum. Bu nehir yatağının değiştirilmesinde naçizane bir rolüm var. Herkes birbirine güvendi. O irade hep hükümette vardı ama nasılını bizim göstermemiz gerekiyor. Ben de bu dönemin yürütücüsü olan kişi oldum. Bunların çıktılarını ben Silahlı Kuvvetler’e vermek istiyorum. Kendi adıma bir arzum var. 10 sene görev yaptı, şunları şunları bıraktı gitti gibi olsun istemiyorum. Çoğunda da zaten hemen hemen finale geldik. Benim için görev aslında bu sene tamamlanıyor. Bundan sonrası için çok gözüm arkada kalmayacak. Ama tabii ki bu girdiğimiz yolda, bir sonraki atılımın da yapılması gerekiyor.

    - Bir sonraki aşama derken nasıl bir takvimden bahsediyoruz?

    10 senede bu iş çözülmez. Kendim için değil, benden sonra gelecekler için söylüyorum. Bu işi başaran ülkelere bakarsanız, bu bahsettiğim aşağı yukarı 30 yıllık bir yoldur. Bugün SSM’de yürüyen her konudan beni sorumlu tutabilirsiniz. En kritik süreçlerin hemen hemen hepsinin başlangıç noktasında vardım. Müsteşar olduğumda 60 projemiz vardı, bugün 400 projemiz var. Dolayısıyla bugün her şeyin hesabı benden sorulabilir.

    Pakistanlı General Bizi Uyardı !

    - Bunu bir bürokrat olarak söyleyebilmeniz ne güzel.

    İşin tabiatı bu. Bu devamlılık SSM’nin kuruluşundan bugüne var. 30 yılda benimle beraber 4 müsteşarı oldu. İşin tabiatı bunu gerektiriyor. Çok ciddi yatırımlar var. Ülkenin belirli bir kaynağını bu nehrin akışının değiştirilmesinde kullanmış olduk. Bu bir ilave kaynak da değil. Türkiye’nin savunma harcamaları bu dönemde artmadı, hatta milli gelire oranla nispi olarak düştü, yüzde 4’lerden yüzde 2’lerin altına düştü.

    - Terörle sert mücadele konseptinin farklılaşmasının ve ateşkes halinin savunma harcamalarının düşüşünde bir etkisi var mı?

    Bu çok yeni bir durum. Geçen seneden beri orada bir istikrar var. Ama bu noktada kanaatim şu; Türkiye savunma harcamalarını azaltamaz, azaltmamalı. Bulunduğumuz coğrafyadaki riskler Türkiye’nin her zaman kendisini çok iyi korumasını gerektiriyor. Geçtiğimiz haftalarda Pakistan’dan general bir konuğum vardı. ‘Etrafınızda oluşan risklere dikkat edin, biz Afganistan’dan çok çektik, bizi ciddi anlamda istikrarsızlaştırdı, ne yaptıysak bize bulaştı’ dedi.

    Nato'nun Beklediği Ortalamanın Altındayız

    - Türkiye’nin savunma bütçesi kendi ölçeğindeki bir ülkeye göre yüksek değil mi?

    Savunma bütçesi 10 milyar dolar civarında. Haydi başka harcama kalemlerini de katalım. Mesela bizim Savunma Sanayisi Destekleme Fonu var yıllık 1.5 milyar dolar civarında. Haydi jandarma ve sahil güvenliği de içine koyun. Toplamda 16 milyar dolara yakın bir paradan bahsediyoruz. Bunların hepsi milli gelire oranla yüzde 1.8 yapıyor. NATO’nun kendi üyelerinden beklediği ortalama savunma harcamalarının milli gelire oranının yüzde 2 olması.

    - E o zaman ortalamayı tutturmuş sayılırız, yakınız.

    Yakınız da NATO’nun diğer üyeleri Baltık Denizi’nde, İskandinavya’da, Orta Avrupa’da. Bizim gibi Ortadoğu’da değil. Türkiye bu skalanın alt tarafında değil üst tarafında olmalı.

    - Asker vesayeti varken savunma harcamaları da onların gücüyle doğru orantılıydı gibi bir algı var.

    Doğru algı bu. Biz aslında savunma harcamaları açısından hep böyle şüpheli bir konumdayız. Ama biz bugün savunma harcamalarımızın büyük çoğunluğunu Türkiye’ye döndürdük. O para dışarı gitmiyor artık. Malzeme tedariki için ayırdığımız yaklaşık 4 milyar dolarlık para büyük oranda artık Türkiye içinde harcanıyor.

    Füzede Çin Dışı Opsiyonlara Kapı Aralı!

    - Çin füzeleri konusunda Batı’nın sert tepkisi tam da Türkiye’nin o bahsettiğiniz nehir yatağını değiştirmesiyle ilgili değil mi?

    Ben o işi bir çatışma söylemine sokmak istemem.

    - Dışişleri Bakanı Davutoğlu ay başında katıldığı Münih Güvenlik Konferansı’nda ikinci ve üçüncü sıradaki firmaların tekliflerini yenileyebileceğini söyledi. Çin’le ihale aşamasındayken ne anlama geliyor bu? Tekrar başa dönülebilir mi?

    Biz aslında nihai teklifleri eylül ayında aldık ve icra komitesinden kararlarımız çıktı. Bizim için ihale süreci bitti. Bu ihalede sıralama çıktı: 1) Çin 2) Avrupa teklifi 3) Amerika teklifi. Birinci çıkanla masaya otur, sözleşmeyi nihayetlendirebilirsen konu bitti.

    - Çin’le sıkıntı var mı peki?

    Bizi çok fazla bloke edecek bir boyutta değil ama birkaç risk noktası var. Çalışmaya devam ediyoruz.

    - İhale aşamasında tam ikna olmuş değilsiniz, bunu diyebilir miyiz?

    Bunu diyebiliriz. Çin’le işin olmayacağı kanaatine varırsak o zaman ikinci teklife geçeceğiz. Yani Avrupa teklifi. Ocak sonuydu, bunu nisan sonuna kadar uzattık. Nisan sonuna kadar diğer iki teklif geçerli. Nisan sonuna kadar tekliflerinizi iyileştirirseniz biz bunları dikkate alabiliriz. Dışişleri Bakanı’nın söylediği bu.

    HQ-9 ve Patriot’un yetenekleri sınırlı

    - Çin füzesi HQ-9 ile ilgili Batı basınında pek çok eleştiri okuyoruz. Dikkatimi çeken bir eleştiri de şu; Türkiye’nin Batı ittifakı ile ilişkilerini riske atma pahasına gündemine aldığı HQ-9 savaş koşullarında test edilmiş bile değil.

    Füze önleme o kadar da oturmuş bir teknoloji değil. Zaten bu projede bizim iki amacımız var. Birincisi düşman uçaklarına karşı hava savunma, ikincisi de füze savunma. Büyük ağırlık da hava savunmadadır çünkü bu düzeyde sistemlerle füze savunmada yapabilecekleriniz sınırlıdır. Patriotların ya da HQ-9’un füze savunma yetenekleri sınırlıdır. Biz ihale sırasında HQ-9’un atış testlerini yaptık. Hatta kendi verdiğimiz senaryoyla yaptık. Oralarda teknik tereddüdümüz yok.

    - NATO diyor ki; ‘Hem güvenlik konularında her sıkıştığında yardıma çağırıyorsun, hem de benim şüpheli baktığım ve istihbarat paylaşmayacağım bir ülkenin teknolojisini tercih ediyorsun’.

    Bu sistemin kullanımı, NATO tarafından desteklenip desteklenememesi, bunlar bizim sorumluluğumuzda olan şeyler. Nasıl Altay tankımızı kendimiz yapıyoruz, NATO’nun bir harekâtı olursa kullandırırız veya kullandırmayız. Bu da öyle.

    - Bilgi ve istihbarat paylaşımı konusundaki tereddütleri nasıl gidereceksiniz?

    Bu projede NATO’ya ait hiçbir bilgi Çin tarafına geçmiyor.

    - O halde Batı’nın bu noktalardaki güvensizliği tamamen manasız mı?

    Ben endişeleri tamamen yok saymıyorum. Kabul edebileceğimiz endişelere muhakkak ki var.

    - Hangileri?

    Bilgi güvenliği farzımuhal. Bunu kabul ediyoruz ve tedbirleri alıyoruz. Bütün detaylara Batılı müttefiklerimiz hâkim olmadıkları için endişe duyuyor olabilirler ama biz o konuda açık davranıyoruz. İstiyorsanız gelin bunları size izah edelim diyoruz.

    - Çin füzesi almak da bizim dış politikamızla ilgili değil mi? Demek ki bu tercih salt maliyete göre yapılmadı.

    O da bizim dış politikamızla ilgili tabii. Bizim geçmişte kullandığımız böyle bir enstrüman vardı. Kırmızı liste, sarı liste diye tabir ettiğimiz Dışişleri Bakanlığı’nın aleyhimize politikalar uygulayan ülkeleri koyduğu listeler vardı. Türkiye bunlardan mal almasın dediği bir politika vardı. Bugün pek uygulamıyoruz ama.

    - Çin firması CPIMIEC ABD’nin ambargo listesinde olduğu için Türk firmaları da Amerika’da iş yaparken sıkıntı yaşayabilir mi?

    Amerika 2013’ün Ocak ayında bu şirkete bu yasasından kaynaklanan bir yaptırım uygulamaya başladı. Bu yaptırım iki senelik, demek ki bir senesi daha var. Bu Amerika’nın kendi dış politikasıyla ilgili bir konu.

    - ABD Türk firmalarına da ambargoyu uygulamakta ısrarlı olursa bu ne anlama gelir?

    Bence bu bir siyasi mülahazadır. Biz hassasiyetlerin hepsini dikkate almakla mükellefiz tabii ki, NATO ittifakının bir üyesiyiz. Ama bunun ötesinde bu iş 1974’teki gibi Türkiye’ye ambargo veya ona benzeyecek bir duruma girme seçeneğinin dikkatli değerlendirilmesi gerekir. Bu eskalasyondur. Bence kimse açısından mantıklı bir hareket olmaz.

    Devletin iradesi netleşti

    - Son iki yılda etrafımızdaki ülkelerle kavgalı gözüküyoruz. Başbakan’ın çevresinin ‘değerli yalnızlık’ diye tanımladığı bu durum sizin işlerinize yansıyor mu? ‘Artık yalnızlaşıyoruz daha çok kendi işimize bakalım’ gibi bir psikoloji var mı?

    Bize çalışma düzeyinde yansıyan öyle bir psikoloji yok ama şu var; bence hükümet de TSK da, devletin bir bütün olarak bu konudaki iradesi oldukça netleşti. Türkiye savunma sanayisi konusundaki çözümlerini üretecek. Bu taktik bir konu değil. Bugün Suriye ile aramız bozuk diye değil. Zaten bizim o çözümleri yaratmamız onar yılları alacak. Biz mesela Hava Kuvvetleri ile geleceğin milli savaş uçağı projesini çalışıyoruz. İki senedir bunun konsept tasarımı üzerinde çalışmaktayız. Bu projedeki zaman dilimimiz 60 yıl. Bugün Suriye ile aramız bozuk da 60 yıl içinde kim bilir kaç kere düzelecek kaç kere bozulacak. Ama Danimarka olsaydık başka bir analiz yapabilirdik, savunmaya niye para harcıyoruz diyebilirdik. Türkiye’de ise askeri konuların önümüzdeki en az 50 yıl gündemden çıkmayacağını söyler basit bir hesap bile. Etrafımızda neredeyse stabil bir ülke yok, hepsi değişik biçimlerde kargaşa içinde. Türkiye kısa vadeli ve taktik davranamaz. Yarın her şey iyi olacak inşallah diyemez.

    İHA’lar aşağıdakini tanıyamaz.

    - Uludere’de 34 gencin ölümüyle sonuçlanan bombardımana neden olan İHA’lardan (İnsansız Hava Aracı) alınan görüntülerdi. Uludere konusunda sizin gibi bu teknolojileri geliştiren pozisyonlarda olan insanların ne hissettiğini merak ediyorum.

    Biz işin operasyonel tarafında değiliz ama bir şekilde bir köşesinde olan bir kişi olarak yorumlayabilirim. İnsansız hava aracı mücadele etmeniz gereken kimse onunla mücadele etmenizi, ateş gücünüzü noktasal kullanmanızı sağlıyor. Ama bunun da sınırları var. Uludere’de olan bence o. Gece görüşü kameralarının orada aldığı bir izdir. ‘Orada sivil vatandaş yoktur’ şeklindeki bir istihbarat bilgisiyle birleşmesi gerekiyor ki siz ateş gücünüzü oraya sevk edin. Tabii bu olaylar ‘Bu işi daha nasıl iyileştirebiliriz’ şeklindeki arayışlara yol açıyor. Ama teknoloji hiçbir zaman şunu yapmayacak; 10 bin metre irtifada uçan bir hava aracının oradaki kişiyi tanıması noktasına getirmeyecek.

    - Bu tür teknolojilerin saldırı amaçlı kullanımı konusundaki etik tartışmanın Türkiye neresinde?

    Terörle mücadelede Türkiye hep askeri gücünü çok itinayla kullanma gayreti içinde oldu. İsrail’in Gazze harekâtlarını veya Amerika’nın Afganistan’da yaptıklarını düşünün. Oralarda bu harekâtlar hep toptancı bir yaklaşımla yapılıyor, kim varsa bombalıyorlar. Türkiye terörle mücadelenin ilk dönemlerinde bile bu tür bir toptan halka karşı askeri güç kullanımına gitmedi. Ama hataları olmuş olabilir.

    ASELSAN münferit görünüyor.

    - Aselsan ’daki intiharların sizin açınızdan şaibeli bir tarafı var mıydı?

    Biz öyle bir ilişki kuramadık. Aselsan’dan aldığımız verilerde de bunu destekleyen bir şey yok. O resmi tamamlayamıyoruz. Münferit vakalar gibi görünüyor. Fakat bu konuda da çok saf olmamız gerekmiyor. Dünyada böyle şeyler olmuyor değil. Biliyoruz İran’ın nükleer programında çalışan bilim adamları sürekli suikasta uğruyorlar. Bizde de bu bir tedirgin etme enstrümanı olarak kullanıldıysa onu bilemem.

    Kaynak: Cansu ÇAMLIBEL - YÜZ YÜZE 17 Şubat 2014www.hurriyet.com.tr



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İl teber -- 19 Şubat 2014; 1:20:44 >




  • Genel Maksat Helikopteri Projesi 3.5 Milyar Dolara Sikorsky ile imzalanıyor!



    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Barış Kartalı" projesi kapsamında havadan ihbar ve kontrol uçağının, 3. Ana Jet Üssü'nde düzenlenen Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterine giriş töreninde yaptığı konuşmada, hizmete alınan havadan erken ihbar ve kontrol uçağının hayırlı olmasını diledi.

    Türkiye'nin, askeri kara araçlarının tamamını üretebilir hale geldiğini ve uçaklarının modernizasyonunu da kendi imkanlarıyla gerçekleştirebildiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Atak helikopterlerimizin üretimlerine başladık. Bugün ayrıca yeni bir imzayı da attık bu da bizim için çok çok önemli bir imza töreniydi. Genel maksat helikopterleriyle ilgili 3,5 milyar dolarlık bir adımı bugün attık ki burada 109 helikopter inşallah bu da yine Türk Silahlı Kuvvetlerimize katılıyor.


    Türkiye Savunma Sanayi Müsteşarlığı
    Genel Maksat Helikopter Projesi

    Amaç : K.K.K.lığı, Hv.K.K.lığı, Öz.K.K.lığı, Orman Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü ve J.Gn.K.lığı'nın ihtiyacı olan toplam 109 adet genel maksat, muharebe arama/kurtarma ve yangınla mücadele helikopterlerinin tedarik edilmesi.

    Kapsam : Türk Silahlı Kuvvetleri ve Kamu Kuruluşlarının Genel Maksat Helikopter ihtiyacının, Türkiye’de üretileceği bir model ile tedariki.

    Proje Modeli : Ortak üretim.

    Ana/Alt Yüklenici : TUSAŞ (Ana yüklenici), Sikorsky (Ana Alt Yüklenici), ASELSAN (Alt Yüklenici), TEI (Alt Yüklenici), ALP (Alt Yüklenici)

    Sözleşme İmza Tarihi : 21 Şubat 2014

    Sözleşme Bedeli : 3.500.000.000-ABD$



    Tamamı TUSAŞ tesislerinde üretilecek olan Sikorsky S-70i helikopterlerinin Aselsan ürünü modern aviyonik sistemler ve TEI tarafından üretilecek T700-TEI-701 motorları ile donatılması sonucu oluşturulacak T-70 helikopterlerinden, yedi farklı kullanıcı (Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı, GES Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü) için iki ayrı konfigürasyonda, toplam 109 adet üretilecektir.




    ASELSAN Genel Maksat Helikopterinin kokpitini üretecek

    ASELSAN ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI) arasında Genel Maksat Helikopteri programı ile alakalı olarak toplam 491 milyon 468 bin 585 dolar tutarında sözleşme imzalandı.

    ASELSAN Genel Maksat Helikopterinin kokpitini üretecek
    Foto Galeri için lütfen tıklayın.
    ASELSAN'dan Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) yapılan açıklamaya göre, ASELSAN ile TAI arasında Genel Maksat Helikopteri programı ile ilgili olarak imzalar atıldı.

    Toplam bedeli 491 milyon 468 bin 585 dolar tutarında olan sözleşmeler kapsamında teslimatlar 2018-2025 yılları arasında gerçekleştirilecek.

    ASELSAN, helikopterin en kritik elektronik sistemi olan kokpiti tamamen milli imkanlarla üretecek. TAI de helikopterin kritik parçalarının ve gövdesinin üretiminde büyük rol oynayacak. Bunun yanında çok sayıda yerli firma da helikopterin üretimi konusunda destek verecek.

    Kaynak:www.kokpit.aero



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İl teber -- 22 Şubat 2014; 0:47:33 >




  • İşte Barış Kartalları’nın çağrı adları

    Hava Kuvvetleri’ne ciddi bir güç çarpanı oluşturacak E737 Barış Kartalı uçaklarının teslimat töreni Konya’da yapıldı. İşte Türkiye’nin yeni uçakları…

    İşte Barış Kartalları’nın çağrı adları
    Foto Galeri için lütfen tıklayın.
    Konya’da kurulan 131’nci Havadan İhbar Kontrol Filosu, bugün ilk uçağını törenle teslim aldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün katılımıyla tören 3. Ana Jet Üs Komutanlığı’nda yapıldı.

    İlk uçağa ‘Kuzey’ çağrı adı verildi. Bu uçağı Güneş, Doğu ve Batı çağrı adlarına sahip E737’ler izleyecek. Boeing 737 yolcu uçaklarının 700 modelinden geliştirilen uçağın üzerinde Northrop Grumman imalatı MESA radar sistemi bulunuyor. İki pilot ve 14 radar operatörü ile yakıt ikmali yaparak 20 saat havada kalabilecek bu uçaklar, hava sahasını sürekli kontrol edebilecek.

    ORGENERAL ÖZTÜRK: TÜRKİYE’NİN GÜÇ ÇARPANI

    Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk, bu uçakla Türk Hava Kuvvetleri’nin çok önemli bir güç çarpanına sahip olduğuna dikkat çekti. İlk üç uçağın bu yıl, dördüncü uçağın da 2015’te envantere gireceğini belirten Orgeneral Öztürk, “Barış Kartalı 380 kilometre menzelli radarı ile hava sahasındaki her türlü aracı ve füzeyi anında tespit edecektir. Bu uçak aynı zamanda komuta kontrol uçağı olarak da kullanılacaktır” dedi.

    BU GÜNLERDE UÇAKLAR DAHA DA ÖNEM TAŞIYOR

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise savunma sanayinde son yıllarda millileştirme çalışmalarına dikkat çekerek “Hava araçlarında ATAK helikopteri, ANKA İnsansız Hava Araçları, başlangıç eğitim uçağı Hürkuş ile önemli bir alt yapı kazandık. Ortak projelerde ise Türkiye’ye ciddi bir iş olanağı sunuluyor. Örneğin 1,5 milyar dolarlık Barış Kartalı Projesi’nin yüzde 50’si milli kaynaklarla yapıldı” dedi.

    Suriye’deki karışıklığa da dikkat çeken Başbakan Erdoğan, “Envantere giren Barış Kartalı uçağı ile bölgedeki güç dengelerine kendi lehimize önemli bir katkı sağlıyoruz. Bu uçakların önemi, böyle günlerde daha da artıyor” diye konuştu.

    DÜNYADA ÇOK AZ ÜLKEDE VAR

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise HİK uçaklarının dünyanın çok az ülkesinde bulunduğunu belirterek “24 saat boyunca elde edilecek bilgiler sınır kontrollerinin daha iyi yapılacaktır. Avrupa’nın güney kanadının da en etkin olarak kontrolünü sağlayacaktır. Bu tür uçaklar ABD’nin öncülüğündeki 1991’deki Körfez Savaşı’nda kullanılmıştı. Etkin bir şekilde görevlerin çok hızlı yapılmasını sağlamıştı. Biz de 2. Körfez Savaşı’nda AWACS’ları ve Patriotları kullanmıştır. O gün misafir olarak Konya’ya gelen AWACS’lar artık kendi malımız” diye konuştu.



    Kaynak:www.kokpit.aero




  • Göktürk-1 uydusu hizmete gireceği günü bekliyor


    TSK’nın yüksek çözürnürlüklü elektro-optik uydu görüntüsü ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan GÖKTÜRK-I projesinde Mart 2014 ayı itibariyle kritik tasarım aşamasının tamamlanacağı öğrenildi.

    Kritik tasarım aşamasının ardından, uydunun geliştirilmesinden sorumlu alt yüklenici (Thales Alenia Space/Fransa) tarafından Cannes/Fransa tesislerinde GÖKTÜRK-I uydusunun üretim, montaj ve entegrasyon faaliyetleri gerçekleştirilecek. GÖKTÜRK-I uydusu Ağustos 2014 ayı içerisinde TUSAŞ arazisinde tesis edilen Uydu Montaj Entegrasyon ve Test (UMET) Merkezi'nde fırlatma yüklerine ve uzay ortamına olan dayanıklılığın test edilmesi maksadıyla bir dizi testlere tabi tutulacak. Testlerden başarı ile geçmesi durumunda GÖKTÜRK-I uydusunun, 2015 yılında yörüngesine yerleştirilmesi ve 2016 yılı ilk çeyreğinde de tam operasyonel olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterine alınması planlandı.

    GÖKTÜRK-III'TE ASELSAN VE TÜBİTAK DA GÖREV ALACAK

    Gece/gündüz ve her hava şartında keşif ve gözetleme imkanına milli olarak sahip olunması maksadıyla tanımlanan GÖKTÜRK-III projesi ise TUSAŞ ile SSM arasında 08 Mayıs 2013 tarihinde imzalanan sözleşme doğrultusunda başlanmıştı. Projede, TUSAŞ ile birlikte farklı alt yükleniciler (ASELSAN AŞ ve TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü) de görev alacak. İki aşamada gerçekleştirilmesi planlanan GÖKTÜRK-III projesinin ilk aşamasında kavramsal ön tasarım çalışmaları, ardından imzalanacak ikinci sözleşme doğrultusunda ise detay tasarım, üretim, montaj, entegrasyon ve test faaliyetleri gerçekleştirilecek.


    http://kokpit.aero/gokturk-1-casus-uydusu-geliyor




  • Türk savunmasının yüzde 60'ı yerli
    Savunmada milli imkanlara yönelen Türkiye, dünya devleri arasında yerini alıyor.



    Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), 2014 Performans Programı'yla yol haritasını çizerken, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz TSK ihtiyaçlarına yönelik yürürlüğe konulan modernizasyon projelerinin maliyet bazında yüzde 90'ının Türkiye sanayisinin katılımıyla hayata geçirildiğini söyledi. Yurtdışından hazır alıma oranının maliyet bazında yüzde 10'un altına düştüğünü belirten Yılmaz, 2012 rakamlarıyla, TSK ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranının yüzde 60'a ulaştığını ifade etti.

    30 MİLYAR DOLARLIK PROJE
    2003 yılından bugüne kadar maliyeti 30 milyar doları bulan savunma sanayi projesinin yürürlüğe konduğunu söyleyen Yılmaz, '2012 yılı sonu itibariyle toplam savunma ve havacılık sektör cirosu 4,75 milyar dolar olmuş, ihracatı 1,26 milyar dolar, AR-GE harcamaları ise 772 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir' dedi.

    2 MİLYAR DOLAR İHRACAT YOLDA
    Bakan Yılmaz, hedefin önümüzdeki planlama dönemi yani 2016 sonuna kadar savunma ve havacılık sektör cirosunun 8 milyar dolara, toplam savunma ve havacılık sektör ihracatının ise 2 milyar dolara ulaşması olduğunu söyledi. Yılmaz '2023 vizyonu çerçevesinde, ülkemizin dünyada savunma sanayii alanında en gelişmiş ilk 10 ülke arasına girmesi için yılmadan ve yorulmadan büyük bir hassasiyetle çalışacağız' dedi.




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.