Şimdi Ara

KONU DIŞI 'ÖLÜLERİN DEVRİMİ' 19. BÖLÜM (ATEŞ VE KAN) 31.05.2014 (16. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
543
Cevap
109
Favori
11.756
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1415161718
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ceren'e bak sen adam Ceren Ceren diye kendini tehlikeye atsın Ceren hanim bulduğuna el versin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • XPHOS kullanıcısına yanıt
    İyi gibi gördüm takip
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Santiago Bernabéu

    İyi gibi gördüm takip

    Hoşgeldiniz konuya :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPHOS

    quote:

    Orijinalden alıntı: Santiago Bernabéu

    İyi gibi gördüm takip

    Hoşgeldiniz konuya :)

    Biraz da seni takip edelim kitap okumak yerine :) uzunluğu ne kadar olucak hikayenin?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Santiago Bernabéu

    quote:

    Orijinalden alıntı: XPHOS

    quote:

    Orijinalden alıntı: Santiago Bernabéu

    İyi gibi gördüm takip

    Hoşgeldiniz konuya :)

    Biraz da seni takip edelim kitap okumak yerine :) uzunluğu ne kadar olucak hikayenin?

    70 bolum düşünüyorum hocam

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • XPHOS kullanıcısına yanıt
    yeter bana kolay gelsin şimdiden
  • eline sağlık guzeldi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Al işte niye bu kızlara güvenilmiyor hiç

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ceren. :@ ah Cerenn. :Q Güzeldi kardeş, Eline sağlık. 70 bölüm yazıcaksın, 70 e kadar da okuyacağız. :) Devam et yeterki.
  • Evimde internet yok arkadaşlar
    Yeni bölümü yazdim yarın kafeden yüklerim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Seçim ve ygs haftalarının ard arda gelmesinden dolayı çok beklettim. Yeni bölümü yüklüyorum arkadaşlar. Ayrıca evimde internet yok
  • KAN
    Soğuk bir sabaha uyanmıştı. Gözlerinde bir yanma hissetti. Bütün gece doğru düzgün uyuyamamanın verdiği bir yanmaydı bu. Gece boyunca Ceren'i düşünmüştü. Onu tekrar görme isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Bunu düşünmek bile onu fazlasıyla heyecanladırıyordu. Onun yaşadığına emindi. Garip bir şekilde inanıyordu buna. Onu ve ailesin buraya getirecek güven içinde yaşayacaklardı. Bundan öylesine emindi ki... Ancak içinde farklı bir his daha vardı. Bir kaç kez Sena'yı düşündü. Çok güçlü, sanki bu dünya için yaratılmış bir insandı. Öztürk'den daha dayanıklıydı. Genç ve güzeldi. Atletik bir vücuda ve aynı zamanda mükemmel bir yüze sahipti. Ceren'in güzelliği daha çocuksuydu. Sena ise çarpıcı bir güzelliğe sahipti. Bütün gece yatağında dört dönmüş planlar yapıp vazgeçmişti. En iyi plan, plan yapmamaktı. Bu dünyada her şey tersine gidebilirdi. Ve bu dünyayı tanımadan aptalca planlar yapmaktan vazgeçmişti.
    Yatağında doğruldu, ayakları yere değdiği anda gerçi çekti. Zemin bir hayli soğuktu. Ayağına Caterpillar'larını geçirdi. Gece çıkardığı kemerini geri taktı. Mete, dün gece çadırına uğrayarak, Anadol'un yerini tarif etmiş ve anahtarları vermişti. Silahı ona direk vermek yerine önceden Anadol'a bıraktıklarını söyledi. Çantasını sırtına geçirmeden önce satırın hala yerinde olup olmadığına baktı. Satır çantada yoktu buna fazla takılmadı. Hem henüz yeni olduğu için ona silah vermemişlerdi hemde bu alanda silah bulundurmak yasaktı. Olası durumlarda silahları hemen koridora çıkmadan sağdaki oyuklardan elde edebilirlerdi. Çadırdan dışarı çıktığında çoğunluğunun uyuduğunu fark etti. Uyanık olanlar ise çadırlarının önünde oturuyorlardı. Öztürk onlara selam vererek çıkışa yöneldi. Dışarıda hava henüz aydınlanmamış yada güneş yeni doğuyor olabilirdi. Kapıya geldiğinde bir kaç defa çaldı. Kapı yavaş bir şekilde dışarıya doğru açıldı. Nöbetçiler yüzüne baktıktan sonra kenarıya birer adım çekildi. İkisi günaydın dedi umursamaz bir şekilde. Kapıdakilerden birinin Ceyhun olduğunu fark etti. Çantasından feneri çıkartıp soğuk koridordan ana çıkışa doğru ilerledi. Yaklaşık iki üç dakika kadar yürüdükten sonra demirden kapıya yaklaştı. Orada da iki tane nöbetci vardı. Biri oldukça iriydi. Öztürk'ün suratına el fenerini tuttular onun olduğundan emin oluna dek baktılar. Bir kaç saniye sonra bı rahatsız edici ışığı söndürüp kapıyı açtılar. Ufak tefek olan bol şans diye seslendi.
    Bir kaç dakika daha yürüdükten sonra denilen yeri gördüğünde arabanın olmadığını fark etti. Sinirlenmişti iyice yaklaşınca sinirleri yatıştı. Anadol tamamen siyaha boyanmıştı. Ufka doğru baktığında kızıllığı fark etti. Düşündüğü gibi hava aydınlanmak üzereydi Anadolun kapısını açıp içeriye oturdu. Rahatsız bir ve soğuk bir koltuktu. İçerisi ağır bir biçimde makine yağı kokuyordu. Dikiz aynasına bakınca tüyleri ürperdi..
    Bu Sena'ydı. Gülerek suratına bakıyordu. Öztürk ne diyeceğini bilemiyordu. Neden geldiğini anlayamamıştı. Senaya dönüp;
    "Niçin böyle yaptın?" diye sordu
    Sena omuzlarını silkip;"Bilmem senin pek güvende olmadığını düşündüm" diye cevapladı.
    "Diğerleri bilmiyor mu?" diye sordu Öztürk.
    "Nöbetciler dışında kimse bilmiyor"
    "Bu yaptığın delilik bence geri dönmelisin"
    Sena yavaşça Öztürk'e bakıp;"Senin yaptığında delilik hem senden daha çok tecrübeliyim" diye cevapladı. Ardından yerdeki silahlardan birini Öztürk'e verdi. "Güzel bir silahtır daha etkili olur. Mete'nin ayırdığını kasaya koydum. "
    Öztürk G3 ü eline alıp silahı sıkıca kavradıktan sonra yanına bıraktı. Ardından itiraz etmeden arabayı çalıştırdı. Hava neredeyse aydınlanmış, tekerlekli saman yığını sessiz sabahı çıkardığı motor gürültüsüyle deliyordu. Öztürk, Sena'nın neden geldiğini bir türlü anlayamıyordu.
    Sena Öztürk'e dönüp;"Ailenden hiç bahsetmedin" dedi.
    Özürk bir kaç saniye yutkunup;"Onları trafik kazasında kaybettim. Bir tek ben kurtuldum."
    "Şanslılarmış..." dedi iç çekerek ardından. "Özür dilerim biz bu cehennemden önce ölenleri şanslı sayıyoruz" diye toparladı Sena.
    "Sorun yok bende onları öyle görüyorum. Ama bazen çok özlüyorum... Onlar olmadan çocuk esirgeme kurumunda büyüdüm ardından bizim olan eve yerleştim."
    Sena gözlerini açarak;"Peki ya zorluk çekmedin mi?" diye sordu.
    "Hayır, çocuk esirgeme kurumunda iyi yada kötü birşeyleri tecrübe edindim. Ailemle olan anıları hayal meyal hatırlıyorum. Bazı zamanlar onların aslında bir rüya olduğunu düşünüyorum. Daha sonra fotoğraflar yalın gerçeği aklıma getiriyor." Öztürk'ün gözleri dolmuş, bunu Sena'ya belli etmemeye çalışıyordu. Aklına yine o aile fotoğrafı gelmişti. Öztürk kırmızı bir bisiklette, Ablası yanında, hemen arkalarında birbirine sarılmış annesi ve babası... Öztürk kendini toparlayayıp;
    "Peki senin ailen?" diye sordu.
    Sena derin bir nefes aldıktan sonra;"Ayrılardı. Üniversite okumak için, başka şehirdeydim. Onlardan hiç haber alamadım. İstanbul'dalardı. Orası kaynayan bir kazan olmasına rağmen, oraya gitmek istedim ancak Mete bırakmadı. Sonra kötü bir haber aldım. Öldüklerini öğrendim esrarengiz bir biçimde telsizimden almışım bu haberi. Kötü bir duygu ancak onların yaşadıklarını pek sanmıyorum."(arastır öncekileri)
    Öztürk bir hayli iyimser bir tavır sergileyerek;"Ümidini yitirme her şey olabilir. Peki Mete ile nerede tanıştın?" diye sordu.
    "O benim üniversitede arkeoloji bölümünden hocamdı. Bu olaylar olduktan sonra onunla şans eseri karşılaştık. Ona minnetarım, bu kadar insanı o bir araya getirdi. Çok güçlü bir kişiliği var ve sorunları çözmede üzerine yok. İnsana değer veriyor bu dünyada zayıflık olarak kabul edilse de bence bu onun güçlü yanı."
    "Ne hoş" diye karşılık verdi Öztürk. "Keşke benimde tanıdıklarım olsaydı yanımda daha güçlü olabilirdim."
    "Tanıdıkların yok ancak, yeni tanıdığın insanlar var artık" diye gülerek cevap verdi Sena.
    "Ne demessin. Her neyse neredeyse geldik sayılır dikkatli olmalıyız sen arabada kalmalısın ben gidip onlara bakacağım"
    Sena tereddütsüz;"Hayır buraya kadar boşuna gelmedim" diyerek karşılık verdi.
    Öztürk tartışmayı sürdürmek istemedi. Hava aydınlanmış, güneş doğmuştu. Gökyüzünde tek bir bulut bile olamamasına karşın hava soğuktu. Eve yaklaşmışlardı artık...

    ------karakter geçişi-----
    Ceren, Sezer'le beraber kamyonette ilerliyordu. Yaklaşık bir saattir yoldalardı ve neredeyse yaklamışlardı. Yol üzerinde bir kaç yerden erzak edinmişlerdi. Ailesinin yaşadığından pek emin değildi. Korkuyordu üstelik ve korkusuyla yüzleşmek üzereydi. Sezer'e dönüp;
    "Korkuyorum" dedi dudakları titreyerek.
    "Anlıyorum, ancak sonuç her ne olursa olsun kendini buna hazırlamalısın."
    "Çok zor olacak benim için..." diye cevap verdi Ceren.
    "Doğal bir şey ancak hiç bir şey eskisi gibi değil. Hepimiz sınavlardan geçtik. Benim ailemi gözümün önünde parçaladılar koruyamadım..." Sezer derin bir nefes aldı. Gözleri dolmuştu kendini toparlaması uzun sürmedi. Değişen dünya onuda farklı bir insan olmaya itmişti. Eskisinden çok daha farklıydı...

    --------karakter geçişi
    Sedat bey yeni edindiği tabancayı inceliyordu. Çocuklardan biri radyo başında diğeri ise ölü gibi oturuyordu. Eşi sessiz sedasız sanki hiç felaket gelmemiş gibi örgüsünü örüyordu. Acil olmadıkca dışarı çıkmıyorlardı. Evlerine en az 5 mutfak tüpü, kolilerce makarna ve su doldurmuşlardı. Bunlarla büyük çocuk ve Sedat bey ilgilenmiş gayette başarılı bir iş çıkarmışlardı. Günleri gayet sıradan geçiyor günde iki öğün yemek yiyorlar ve mümkün olduğunca az su içiyorlardı. Tek yaptığı büyük oğluyla tavla oynamaktı. Eski günlerini deniz kenarındaki kahvehanesini özlüyordu. O günler gözünde tüttüğü zaman odasına çekiyordu. Dalgaların sesini dinlerken gazetesini okumayı özlemişti. Arkadaşlarıyla siyaset ve spor konuşmayı özlemişti. Ancak bir hafta önce o arkadaşlarından biri kapısına geldiği zaman ona kapıyı açmamıştı... Her şey bir tarafa en çok kızını özlemişti. Ama bunu kimseye belli etmiyor artık kızları evde konuşulmuyordu. Gençken okuduğu Dostoyevski'nin Ezilenler kitabı aklına gelmişti'de oradaki zavallı adamdan bir farkı kalmamıştı. Gereksiz yere kızına düşmanlık beslemişti, hemde böyle bir dünyada. Gözlerini kapatmış uyukluyordu. Yarı uyku halindeydi ve rüyalar görüyordu bilinçsizce. Tak.. Tak.. Tak... İster istemez tüyleri ürperdi gerçek miydi yoksa bu rüya mıydı. Bir kaç saniye sonra sarsılmaya başladı. Büyük oğlu başında onu uyandırmaya çalışıyordu.
    "Baba uyan kapı çalınıyor"
    Gözlerini açtığında büyük oğlunu karşısında buldu. Biraz öfkelenmişti ancak durumun ciddiyetini anlayınca doğruldu.
    "Kim çalıyor baktınız mı?" diye sordu.
    "Hayır baba kapı çalar çalmaz seni uyandırdık, bakmaya fırsat kalmadı."
    Kapı çalmaya devam ediyordu. Sedat bey kapıya doğru yaklaştı ve kapının gözünden dışarıya baktı. Gözlerine inanamıyordu. Öztürk'tü bu. Ceren'in nişanlanmak için söz kestiği çocuktu. Burada ne işi vardı? Yoksa merak ettiği için mi gelmişti? Ah vefalı çocuk. Ancak onu yanına alamazlardı çünkü, kimseye ihtiyaçları yoktu. Barınmak için geldiyse onu eli boş göndermek zorundaydı. Bu düşüncelerden sıyrılıp kapıyı açtı. Öztürk karşısındaydı ve yanına bir kız vardı. Eskiyi hatırladı tekrar... Ceren, Öztürk'ü tanıştırmak için tıpkı bu andaki gibi gelmişlerdi. İkisi yan yana kapının önündelerdi. Öztürk o günkü gibi yine çekingendi. Sedat bey Öztürk'ü ve yanındakini inceleyerek;
    "Ceren seninle değil mi?" diye sordu.
    O anda Öztürk'ün gözleri fal taşı gibi açılmıştı."Nasıl... Ben onu bir ayı geçkin süredir hiç görmedim." kelimeler ağzında titreyerek dökülmüştü.
    Sedat Bey'in gözleri kararmış vücudu uyuşmaya başlamıştı. Kapıdan destek alarak zorda olsa doğruldu. Gözlerini zorluka açıp Öztürk'e çevirdi. Çocuk onu sol kolundan kavramış, destek olmaya çalışıyordu.
    "İstemez" dedi bir an. Tekrar dikeldi karşısında ve hiç bir şey olamamış gibi ne için geldiğini sorarcasına gözlerinin içine baktı.
    "Ceren ne zamandır yok?" diye sordu Öztürk.
    "Aynı, bir aydır yok"
    "Allahım... Ben onu burada sanıyordum. Sizi almaya gelmiştim." dedi Öztürk.
    "Nereye?" diye sordu Sedat bey hissiz bir şekilde.
    "Buraya yarım saat yakın Urla ile Seferihisar arasında bir maden ocağındayız. Orada sizin gibi aileler var oldukça güvenli ve korunaklı."
    Sedat bey bu kez Sena'nın suratına bakarak;"İstemez" diye cevap verdi. Sesinde netlik vardı.
    O anda eşi öne doğru atılarak;
    "Bunu kabul etmeliyiz burası güvensiz." dedi.
    "Hayır dedim sen karışma sakın." diye sert bir biçimde uyardı Sedat bey. Ardından Öztürk'e dönerek;"Gelmiyoruz bence gitsen iyi olur" dedi.
    Öztürk şaşkınlıkla;"Ama..."
    "Aması yok kararım kesin. Teşekkür ederiz, hoşça kalın, biz yeterince güvendeyiz" diye kelimeleri teker teker sıraladıktan sonra, kapıyı kapattı.
    Sedat bey kapanan kapının arka tarafında çöktü adeta. Evdekilere baktı. Ağladığını hepsi görmüştü bundan utanmıyordu. Gözlerini yere eğerek;
    "Ceren bir gün gelecek biliyorum o yüzden burayı terk edemeyiz" dedi. Sesinde çaresizlik vardı. Büyük oğlu koltuk altından onu destekledi.;
    "Gel baba sen doğru olanı yaptın. Yüzünü yıkamalısın yine tansiyonun yükseldi." dedi. Ardından yavaşça banyoya doğru götürdü.
    Sedat bey ve büyük oğlu banyoya girdikleri anda kapıda bir tıkırdama duyuldu. Küçük çocuk bir an için yerinden fırladı.
    "Öztürk abi yeniden geldi" diyerek kapıya doğru koşar adım yöneldi. Kilitli olmayan kapıyı heyecanla açtı. O anda çocuğun rengi atmıştı. Karşısında yığınla yaratık vardı. Saniyeler içerisinde içeriye doğru yığıldılar. Küçük çocuk geriye doğru kaçmak isterken kafa üstü yere düştü ve bayıldı. Yaratıklardan bir kısmı çocuğun bedenini parçalamaya başladı. Annesi o anda çığlığı basmıştı. Bu acı feryat öylesine netti ki, kulakları sağır edecek cinstendi. Kadını oturma odasının köşesine sıkıştırdıklarında, Sedat bey ve oğlu oturma odasına geldi. İlk gördükleri şey kadının parçalanışıydı. Büyük oğlan annesine doğru fırladı. Babasını yalnız bıraktığı anda bir yaratık Sedat Beyi ensesinden yakalamıştı. Bu acı karşısında olduğu yere çöküverdi. Bir andan birden fazla yaratık onun vücudunu parçalamaya başladı. Diri diri yok oluyordu. Son gördüğü şey oğlunun ısırılışıydı. Büyük çocuk annesinin yanına varamadan kollarından ve göğsünden ısırılmıştı. Buna rağmen annesinin yanına varmaya çalıştı ancak birden fazla el onu yakalamış ve yüz üstü yatırmıştı. Dakikalar içerisinde yaratıklar oturma odasını doldurmuşlardı. Evin ahşap zemini tamamen kırmızıya boyanmıştı.. Artık çığlıklar yerini homurtulara bırakmıştı...

    http://www.dailymotion.com/video/xwo83q_night-moves-country-queen_music




  • Kardeşim eline sağlık, İyiydi..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Dark Knıght

    Kardeşim eline sağlık, İyiydi..

    Teşekkürler :)
  • Cok iyi ancak banyoya gidene kadar 30 saniye gecti diyelim

    Kapı tekrar çaldı ee Öztürk ile sena bu yaratıklarla nasıl karşılaşmadı ki ?

    3-4 bölüm isteriz bayadir yeni bölüm yoktu çünkü



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TheCaliph_ -- 2 Nisan 2014; 20:13:13 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TheCaliph_

    Cok iyi ancak banyoya gidene kadar 30 saniye gecti diyelim

    Kapı tekrar çaldı ee Öztürk ile sena bu yaratıklarla nasıl karşılaşmadı ki ?

    3-4 bölüm isteriz bayadir yeni bölüm yoktu çünkü

    Anlık hocam evin girişiyle alakalı bir durum. Öztürk ve Sena soldan ana yola gittiğinde sesleri işitip eve yönelen sağ taraftan gelen bir grup.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: XPHOS

    quote:

    Orijinalden alıntı: TheCaliph_

    Cok iyi ancak banyoya gidene kadar 30 saniye gecti diyelim

    Kapı tekrar çaldı ee Öztürk ile sena bu yaratıklarla nasıl karşılaşmadı ki ?

    3-4 bölüm isteriz bayadir yeni bölüm yoktu çünkü

    Anlık hocam evin girişiyle alakalı bir durum. Öztürk ve Sena soldan ana yola gittiğinde sesleri işitip eve yönelen sağ taraftan gelen bir grup.

    Peki arabayı hemen ana sokağa park etmemisler o zaman . Yoksa Anadol un calışma sesini duyup onu takip etmezler miydi ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sonu fenaydı
  • hocam gerildim okurken iyi olmuş

    sınava girdin mi peki nasıl geçti girdiysen

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • OutSecT kullanıcısına yanıt
    Teşekkürler hocam kendimi denemek için girdim lys'ye hak kazanmışım
  • 
Sayfa: önceki 1415161718
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.