Şimdi Ara

ölüm üzerine yazılan şiirler!!! (önemli) (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
67
Cevap
1
Favori
172.611
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Ölüm Gelmişse

    Bitmişse
    Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz şafaklar
    Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse
    Bir akşamüstü garipliği
    Sarmışsa her yeri
    Güneş devrilmiş
    Renkler solmuş
    Sesler kesilmişse
    Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan
    Ve çiçekler
    Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın
    Bil ki ölüm saati gelmiştir
    Senden uzak, kendimden uzak
    Tüm umutlardan ve her şeyden uzak
    Ben ölmüşümdür uzaklarda bir yerde
    Gövdesini kurtların oyduğu
    Bir ağaç gibi devrilmişimdir
    O anı sen bileceksin herkesten önce
    Herkesten iyi sen anlıyacaksın
    Çâresizliğini, yıkılmışlığını
    Sevdiğin adamın
    Ve seni nasıl sevdiğini
    Duyacaksın derinden derine
    Belli belirsiz
    Bir gölge düşecek gözlerine
    Fakat ağlamıyacaksın, ağlamıyacaksın
    Sen tek gelinim, sen tek kadınım
    Sen güzelim, nazlım, bebeğim
    Kadersizim sen
    Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim
    Varlığım, nedenim, alınyazım benim
    Elbette ağlamıyacaksın
    Çünkü sonsuzluklar
    Sonsuz sevenler içindir
    Çünkü ölüm
    Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir.

    Ümit Yaşar Oğuzcan




  • PERİŞAN SOFRA

    Öldü; ne rüzgârlar girdi içeri,
    Ne bir kuş havalandı pencereden.
    Öldü; kimse görmedi melekleri;
    Sorma nasıl habersiz gitti giden.

    Bir uzun sefere çıktı, diyorlar;
    Gemiyi gören var mı? hani deniz?
    Sen gittin, soframız oldu târumar;
    Doğan günü yadırgıyor hâlimiz.

    CAHİT SITKI TARANCI
  • Ölmemek

    Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan.
    İnsan... Rüzgârlara bağlı bir düdük.
    İndik de dünyaya karanlıklardan,
    Sıra sıra mezar, başka ne gördük?

    Ölmemek, ilk ve son, büyük kelime;
    Çarpıldık, ölmemek için ölüme!
    Ver Allah'ım, büyük sırrı elime;
    Geçmez ân, solmaz renk, kopmaz bütünlük.

    Necip Fazıl Kısakürek
  • Öldüm ve Öldün!!

    Güneşi tutardım parmak uçlarımda, yanmadan
    Gölgeleri aydınlatırdım, karanlıklarımda
    O kadar güçlüydüm ki, yenilmez ordular gibi
    Söylenmezdi hiç bir nasihat, bir musibete düştüm
    Hiç ölmezdim gibi gelmişti ama ben de vuruldum
    Ve öldüm.

    Dağları taşırdım omuzlarımda, titremezdi ayaklarım
    Ne deprem olurdu bende, ne de hiç bir felaket
    Öyle fikirlere dolanırsın ki, sarsılmaz sanırsın kendini
    Köklü bir ağaç gibi sapasağlam ayakta ölürüm derdim
    Hiç düşmez sanırdım kendimi, bir yüreğin salıncağındaydım
    Ve düştüm.

    Vuruldum bir anda, kanlar içinde kaldı ruhum
    Binlerce orduyla savaştığım bu mahşerde
    Dünyalara karşı alamadılar inandığım değerleri
    Can pazarında değerime satmadılar beni
    Binlerce darbeyle ölmem gerekirdi, olmadı
    Ve sadece sevgilinin sözleri öldürebildi beni
    Uyurken başucunda, bir masalımız vardı bitmeyecek gibi
    Ve bitti.

    Ne zaman değer vermediysem birine dost oldu ardımdan
    Ve ne zaman sevdiysem birini, hep öldürdü beni
    Vuruldum yine işte, akıllanmadım geçmiş ölümlerimden
    Akıllandım sanmıştım oysa, düşmanın darbesi öldürmedi beni
    Duyun dostlar, sevdiğim vurdu beni ve kanlar içinde bıraktı
    Ölümümü beklemeden, hiç tanışmadığımız günlere döndü
    Ve öldüm.

    Ölümümün ardından ağıdımı kendim yaktım
    Kendim ağladım arş-ı alâya figanımı yolladım
    Dirilmez dediğim ruhumun ardından, dua okurken
    Küllerimden doğdum yeniden, sevgiliye inatla
    Ölümü görmeden gitmişti oysa, bil bunu sevgili
    Ben doğdum.

    Üç gün sürdü ölümüm, üç gün cesettim sadece
    Üç gün ağladım kendime, üç gün, gün boyu öldüm
    Hasret kaldığım yüzü de, gözü de, teni de sildim
    Ne senden bana sen kaldı sevgili, ne de ben
    Bitmişliğim vardı, kabirsiz cesettim sadece
    Bugün güneşin doğuşunu seyre daldım
    Güneş gibi doğdum sevgili
    Ve sen öldün.



    Murat Aktaş




  • Ölmek İçin Yaşamak

    Bilinmez acılar var yüreğimin derinliklerinde,
    Yaşamak zor ölümü bekleyen bedende,
    Kimi yaşamak için ölür kimisi de ölmek için yaşar,
    İşte ben ölmek için yaşıyorum,
    Anlamını yaşamın soruyorum,
    Ama anlamıyorum.
    Sürüp giden acıların sürüklediği bir tahta parçasıyım adeta,
    Bir sağa çarpıyorum bir sola.
    Her çarpış başka acılar doğuruyor yüreğimin derinliklerinde,
    Yaşamaya çalışıyorum ölümün eşiğinde.
    Gülmek mi o da ne acaba, ne biliyim,
    Tek güldüğüm şey acınacak halim.
    Ağlamak ise bir yaşam tarzı bende,
    Boş zamanlarımda ağlarım ben genelde,
    Ne zevklidir süzülen gözyaşımın yastığıma düşüşü,
    Ve düşen gözyaşımla hayalimin sönüşü.
    Kadir kıymet bilmezlerin dünyası burası,
    Kimi ilgilendirir ki yanında birinin ağlaması.
    Sen ağlarsın o bakar,
    Sen vurulursun o bakar,
    Sen ölürsün o bakar.
    Acıdım bak yine kendime,
    Nerdeyse ağlıycam yine acınacak halime,
    Artık yoksaydığım hayatta yaşıyorum,
    Yaşamıyorum aslında ölümü bekliyorum,
    Ben zaten ölmek için yaşıyorum.

    Ozan Yağmur




  • quote:

    Orijinalden alıntı: @pi

    SESSİZ GEMİ

    Artık demir alma günü gelmişse zamandan,

    Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

    Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,

    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

    Bîçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

    Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!

    Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;

    Bilmez ki giden sevgililer dönmiyecekler.

    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

    Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

    Y.Kemal Beyatlı

    Bu da benden olsun.

    Qgahah

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.