Şimdi Ara

Siyaset Bilimine Giriş Ders Notları : Marksizm

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2
Cevap
0
Favori
3.535
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Marksizm-sosyalizm-komünizm
    Marxizm: toplumlar, toplum hayatı nasıl daha iyi olur ? sorusuna düşün tarihi içinde sistemli bir cevaptır. Bir ideoloji olarak,( marxistlere göre ideoloji değil) sistemli bir ekonomi politiği olan, kendi içinde son derece tutarlı doğa ve toplum tasavvufudur.
    Kurucusu: karl marx ve neiczhe
    Tarih içinde çok fazla marxist düşünür,marxiszmi her çağda yorumlamıştır. Günümüz düşün dünyası içinde Marksizm bir toplum ideolojisi olma iddaasını kaybetmiştir. Marx’ın son derece önemli tarihsel çözümlemeleri olmasına rağmen geleceğe dair ön deyilerini kendi savı doğrultusunda gelişmemiştir.
    Marx, tarihte ne olmuştur ?
    Tarihteki toplum yapılarının neliğini ve nedenselliğini ortaya korayak son derece isabetli tahliller yapmış olmasına rağmen, bu tahlillerden yola çıkarak, “gelecekte toplum böyle olacaktır.” İddaası gerçekleşmemiştir. Onun iddaası doğrultusunda kuşkusuz ki dünyanın bir çok köşesinde devrimler yapılmış,ama bu devrimler onun istediği, arzuladığı doğrultuda yapılmamıştır.bir çoğuda zamana yenik düşerek ortadan kalkmıştır. Kapitalizmin günümüzde ortaya çıkardığı sorunlarına cevap vermek için, bazı kesimler yeniden yorumlanarak hayat bulma iddaasını hala sürdürmektedir.
    İnsanlığın iki önemli devrimi vardır:
    1-toprağı kullanma, tarım devrimi
    2-sanayi devrimi
    Her –izm toplumsal dinamiklerden bağımsız değildir. Sosyoloji, sanayi devrimi sonucu ortaya çıkmışsa Marxizmin ortaya çıkması, sanayi devriminin yarattığı sorunlardan dolayıdır.
    Marx, olup biteni anlamaya çalışmış, sonrada durumu değiştirmeye çalışmıştır. Bütün filozoflar her devirde anlamaya çalışmıştır. Ama esas olan, değiştirmektir.
    Marx, sistemini kurarken, doğanın ve toplumun işleyiş tarzını bilimsel olarak anlamaya ve çözümlemeye çalışmıştır.
    Düşünen insanın en temel sorusu “varlık nedir ?” dir. Bu soruya 2 tür yaklaşım vardır:
    1- Bütün maddi varlığın arkasında kendisi sebep olan ama kendisinin sebebi olmayan bir varlık olarak idea cinsinden bir töz olduğu iddia edilir ki, biz buna idealizm diyoruz.
    2- “Maddenin var olanın temelinde herhangi bir akılla kavranabilen töz veya tanrı değil, bizzat maddenin kendisidir.” Diyen materyalist görüş. Demek ki iki temel görüş vardır:
    1-idealizm, 2-materyalizm
    Materyalistler, mekanik materyalistler ve diyalektik materyalistler olmak üzere ikiye ayrılır.
    Marxizmi, dünyayı ve dünyada olup biteni anlama açısından diyalektiği bir yöntem olarak kabul etmiştir. Maxizmi anlamak için, diyalektik materyalizmi anlamak gerekir. Marx’ın toplum çözümlemesini anlamak içinse onun kullandığı diyalektik yöntemi anlamak lazım.
    Dünyada gördüğümüz (ağaç, taş,,,) nasıl oluyor da var oluyor ? sorusuna, diyalektik cevaptır. Diyalektik evreni ve toplumu anlamada bir yöntemdir. Diyalektiği anlamadan, dünyanın oluşumunu anlamak mümkün değildir.

    Diyalektik nedir ?
    Dört ana başlık altında anlaşılabilir:
    1.Yasa: Her şey birbirine bağlıdır. Dünyada olup biten her bir olay kendi kendine olmaz. Her sosyal olayın arkasında başka bir sosyal olay vardır. Bir durum koşullar gereği öyledir. Hiçbir durum, sebeplerden bağımsız olamaz. Kar yağıyorsa sebebi vardır. Tabiatta her şey birbirine bağlıdır. Madde kendi içindeki devinimini başka sebeplerle oluşturmaktadır.
    2.Yasa: Her şey durum değiştirir. Gül tohumu, tohum olarak gömülmüştür. Gül olarak açığa çıkar. Her şey durum değiştirir.
    Klasik mantık: bir şey, neyse odur.
    Diyalektik mantık: “bir şey ne ise odur” ifadesi, sadece insan algısına aittir. Halbuki hiçbir şey aynen kalmaz ve bir durumdan başka bir duruma geçer. Bir şeyin değişmesi için koşullar gereklidir. Madde, sürekli devinim içindedir. Bir şarta bağlı olarak sürekli değişmekte, durumun değişimine uğramaktadır.
    3.Yasa: Nitelik değişimi. Gül tohumu artık tohum değil, güldür. Nitelik değişimine uğramıştır. Nicelik değiştikçe, nitelikde değişir. Nitelik değiştikçe, niteliğe dönüşür.
    4.Yasa: Karşıtların savaşımına dayanır. Her madde kendi içinde çelişkisini taşır. bir yanımız ölmek, bir yanımız yaşamak ister. (beyin hücreleri)
    Madde kör, sağır, dilsiz değildir artık. Kendi içinde yasası olan bir devinim ve sürekli hareket halinde olan varlıktır. Her varlık kendi içinde bir başka duruma geçme çelişkisini taşır.
    İnsanlar, belli zaman diliminde insan olmuşlardır. İlk insanlar, komünisttir. Komün hayatı yaşamaktadırlar. Mülkiyetsizdirler. Devletsizdirler. Hür ve bağımsızdırlar. Her şey, kendi çelişkisiyle varsa kendi karşıtıyla oluşmuştur.
    Bu ilkel komünal dönemde insan denen topluluğun, toplu hale gelmiş insanların karşıtı nedir ? Doğadır.
    Yaşamak isteyen insanlar, doğayla savaşmak zorundadır.
    1.Toplum aşaması-ilkel komünal dönem-savaş, doğa
    Doğayla savaşım içine giren insan, doğanın kurallarını öğrene öğrene zaman içerisinde ona hakim olmayı kısmende olsa öğrenmiştir.insan, bu savaşımdan yeni bir döneme geçmiştir. Her şey birbirine bağlı ve durum değiştirir. İnsan-doğa-yaşama-mücadele-savaş yeni bir durum ortaya çıkarmıştır.
    Yeni bir toplum yapısı
    İlkel-komünal dönemden, neolitik dönemde toprağı, hayvanı kullanan insan, mülkiyet elde eden insan dönemine geçilmiştir. Mülkiyet elde etmek, “benim” duygusunun gelişmesi demektir. “benim” duygusu savaş demektir. Savaş, yeni bir toplum düzeninin ortaya çıkması demektir.
    “efendiler ve köleler” i doğurmuştur bu dönem. Toplum, insanlık, ikinci aşamaya geçmiştir. Diyalektik yasa, kendini toplumda göstermeye başlamıştır. 1.aşamadan 2.aşamaya geçmiştir. İlk insanların çelişkisi doğadır. İkinci insanların çelişkisi de doğadır. Ama bir şey daha eklenmiştir: Köle ve efendilik. Artık savaş, köleler ve efendiler arasındadır. Bu savaş, yeni bir toplum düzeni oluşturmuştur:
    2.Toplum aşaması-Feodalite: geniş toprak sahipleri, köleler, köylüler, topraksızlar sınıflarını doğurmuştur. Çatışma ve savaş devam etmektedir. Bu değişim, yeni bir toplum düzenini ortaya çıkarıyor:
    Sanayi toplumu: iki sınıfı ortaya çıkarıyor: işçiler ve iş verenler.
    Kapitalist dönem: İnsanlığın, sosyalizm ve komünizmden önceki en ilerici toplumsal düzenidir. Her düzenden sonra gelen düzen, daha ilericidir, daha ileri bir adımdır.
    Sanayi toplumu özde neyi doğurmuştur ?
    Batı toplumunun maceraperestleri, öte diyarlardan altın ve gümüş getirmişlerdir. Bilginin değişimiyle onu teknolojiye yatırarak yeni bir üretim biçimi yaratmışlardır. Fabrikalar. Fabrika sahipleri ve bu fabrikalarda çalışan milyonlarca işçi.
    Orta çağın insanı, kendi yapında kavrulan, kendi işini kendi yapan insandır. Bu insan, fabrikaya gelip binlerce mal üretiyor. Ama hiçbirine sahip olamıyor. kendi emeğine yabancılaşıyor. Bu insanlar, artı değer üretirler. Her malın bir emek değeri vardır. 1 tl lik malı 5 tl ye satınca 4 tl lik emek payı fabrika sahibinin oluyor. Emek payı fabrika sahibinindir artık.
    ***çelişki, uzlaşmaz çelişkiye dönüşmüştür.
    Emekçi ve burjuva arasındaki çelişki, uzlaşmaz çelişkiye dönünce, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan emekçiler yeni bir dünya düzeni, yeni bir toplumsal düzen için savaşacaklar ve bu savaş, sonunda yeni bir toplum düzenine geçilecektir. Bu düzenin adı: Sosyalizmdir.
    Bu sosyalist aşamada örgütlü bir partiye ihtiyaç vardır. Bu parti, insanları komünizme götürecek, bütün emekçilerin komünist bilinçlenmesini sağlayacak, burjuvalara özgü düşüncelerden kurtaracak öncü kadrodur. Sosyalizm, aynı zamanda proletarya diktatörlüğüdür. Buna devlette diyebiliriz. Artık devlet ortadan kalkmıştır. Burjuvalar, karşı devrim için fırsat kollamaktadır.
    Sosyalizm: “Herkes yeteneğine göre üretecek; ürettiği kadar tüketecektir.” Çelişkiler hala ortadan kalkmamıştır. Bu çelişkileri komünist öncül kadro kaldıracaktır.
    Yıllar geçti. Proletarya diktatörlüğü yıkıldı. Artık devlet diye bir şey yok.
    Komünzm: “Herkes yeteneğine göre üretecek; ihtiyacı kadar tüketecektir.” Artık herkes mutlu. Özgür. Vatan-millet-bayrak yok. Bütün dünya halkaları kardeştir.
    Her toplumsal düzenin temeli üretim ilişkilerine dayanır.
    Bir toplumun örfü adeti geleneği edebiyatı felsefesi dini hukuku sanatı üretim ilişkilerine dayanır. Yani toplum hangi ekonomik faaliyetlerde bulunuyorsa, ona özgü bir üst yapısı vardır.
    ***Alt yapı, üst yapıyı belirler.
    Feodal toplumun insan ilişkileri de feodaldir.
    Kapitalist toplumun insan ilişkileri de kapitalisttir.
    Kapitalist toplum, edebiyatını ona göre oluşturmuştur. Hukukunu, sanatını, dinini ona göre oluşturmuştur.



  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.