Şimdi Ara

Yusuf Has Hâcib ve Kutadgu Bilig

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
26.005
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Yusuf Has Hâcib ve Kutadgu Bilig


     Yusuf Has Hâcib ve Kutadgu Bilig


    11. yüzyılın başlarında Balasagun'da doğmuş olan Yusuf Has Hâcib asil bir aileye mensuptur. Balasagun'da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi) adlı yapıtını 1069 yılında Kaşgar'da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Ebû Ali Hasan ibn Süleyman Arslan Hakan'a sunmuştur.

    Kutadgu Bilig, her iki Dünya'da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek maksadıyla yazılmıştır. Yusuf Has Hâcib'e göre, öteki Dünya'yı kazanmak için bu Dünya'dan el etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır; oysa başkalarına yararlı olmayanlar ölülere benzer; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya'da hem de öteki Dünya'da mutlu kılacaktır.

    Yusuf Has Hâcib bu yapıtında bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.

    Yusuf Has Hâcib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söyler. Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.

    Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib'in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Platon'un devlet ve toplum anlayışı çok iyi bilinmekte ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Bilimin ve bilginlerin değeri anlaşılmıştır; bilim, güvenilir bir rehber olarak düşünülmektedir.

    KUTADGU BİLİG'den;

    *Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.

    *Allâh'a sığın, onun emrine itaatsizlik etme!

    *Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.

    *Allah'tan ne gelirse ona râzı ol!

    *Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.

    *Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünya kalır; onun kısmetine ancak iki top bez düşer.

    *Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar..

    *Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.

    *Bütün halka içten gelen merhamet göster.

    *Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.

    *Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır.

    *Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.

    *Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul.

    *Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.

    *Dünya ve âhireti her ikisini birden elde etmek istersen, şu birkaç işi bırakma; muktedirsen bunları mutlaka yerine getir!

    *Elini uzatarak gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.

    *Ey asil insan! insanlığı elinden bırakma; insanlığa karşı daima insanlıkla muamele et.

    *İşi adaletle yap, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme; Allah'a kulluk et ve O'nun kapısına yüz sür.

    *Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır.

    *Hiç bir işte acele etme, sabırlı ol, kendini tut; sabırlı insanlar arzularına erişirler.

    *Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye, fakat helal ye.

    *Hangi işe girersen, önce sonunu düşün; sonu düşünülmeyen işler, insana zarar getirir.

    *Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme; hep iyilik yap, kendi heva ve heveslerine hakim ol.

    *Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle! ölümsüz olursun.

    *İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.

    *Ey nimet sahibi olan kimse, şükret. Şükredene Tanrı nimetini artırır.

    *İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.

    *İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir. Mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebalı altında kalır.

    *Çok mal aç gözlüyü doyurmaz. Ecel gelince pişman olur, fakat artık işini yoluna koyamaz.

    *Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.

    *Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır. Elinden gelirse, kötülüğün inadına iyilik yap.

    *Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.

    *Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur.

    *Gönlünü ve dilini doğru tut!

    *Gurur faydasızdır, o insanları kendinden soğutur. Alçak gönüllülük ise insanı yükseltir.

    *Halka faydalı ol, onlara zarar verme!

    *Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar.

    *Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle.

    *Her bakımdan tam zengin olmak istersen, kanaatkâr ol. Böylece kendi nasibini elde etmiş olursun.

    *Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.

    *İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et. Acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir.

    *İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur.

    *İnsan süsü, yüz; yüzün süsü, göz; aklın süsü, dil; dilin süsü, sözdür.

    *İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.

    *insanlığı nisbetinde mukabelede bulun. Böyle mukabelede bulunduğu için, insana insan adı verilmiştir.

    *İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.

    *İnsanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.

    *İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır!”

    *Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur.

    *Kimin sana biraz emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.

    *Kötülük değersiz bir şey olduğu için, onu yapan da değersizdir.

    *Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan seni yükseltir.

    *Öfke ve gazapla işe yaklaşma; eğer yaklaşırsan, ömrü heder edersin.

    *Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esirdir.

    *Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama. Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 21 Nisan 2006; 12:07:04 >







  • Karahanlılar dönemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız gibi; bu devletin 'vatandaşı' olan Yusuf hakkındaki bilgilerimiz de yok denecek kadar azdır. O'nun hakkında bütün bildiklerimiz, eseri okuyuculara takdim etmek amacıyla, sonradan ve başkalarınca eserin başına eklenen mukaddimelerin verdiği bilgilere ve eserin kendisinden çıkarılabilecek ipuçlarına dayanmaktadır.

    Bu ipuçlarına dayanılarak, hayatının bazı yönlerini tespit ve tahmin etmek mümkün ise de; tam bir biyografisini oluşturmak imkânsızdır. Kitap boyunca adını bile sadece bir kez, "Kitap sahibi Yusuf, büyük has hacib, kendi kendine nasîhat eder" başlıklı, son bölümünde anmıştır. Bu başlıktan baş teşrifatçı olduğu da anlaşılmaktadır.

    Esere eklenen mukkadimenin bildirdiğine göre, Yusuf Balasagun'ludur. Kitabın yazıldığı çağlarda Balasagun şehri 'Kuz-Ordu' adını taşıyor ve Kaşgar ile birlikte, XI. yüzyıl Orta Asya Türk kültürünün ve dilinin merkezi sayılıyordu. Balasagun'un asîl ailelerinden birine mensup olan Yusuf, eserinin esasını burada yazmış ve düzenlemiş, ancak son şeklini doğduğu yerden ayrıldıktan sonra gittiği Kaşgar'da vermiştir. Kitabını huzurunda okuyarak, Tavgaç Kara Buğra Han'a sunmuş; O da çok beğenerek Yusuf'a Has Hâcib ünvanı vermiş ve onu kendi yakınları arasına almıştır.



    Herkese yarayan fakat hükümdârlara daha çok yarayan6 kitaba 'Kutadgu Bilig' adını vermesini, "kitaba Kutadgu Bilig adını koydum ki, okuyanı kutlandırsın" diyerek açıklar. Yusuf, üzerinde 18 ay uğraştığı eserini 1069/1070'de tamamladığına ve yazmaya başladığı zaman 50 yaşlarında bulunduğuna bakılırsa 1018/1019 yıllarında doğmuş olmalıdır. Ölüm tarihi hakkında bilgimiz olmamakla birlikte, eserin sonradan eklenen kısımda iyice ihtiyarladığını söylemesinden uzun yaşadığı düşünülebilir.Karahanlı Devleti döneminde Türkler ileri bir uygarlığa sahiptiler. Arap, Fars, Çin, Hint ve Batı uygarlıkları ile temas halindeydiler ve buralardaki gelişmeleri izleyebiliyorlardı. Türkler İslâmiyeti kabul ettikleri zaman yazıya, kitaba, eğitime yabancı barbar bir millet değildiler. Karahanlılar, İslâm kültür dairesine girmiş olmakla birlikte, köken olarak doğularındaki yüksek Uygur kültürüne de bağlıydılar ve bu kültür, Çin tarihçilerine göre, daha V. asırda oldukça parlak ve geniş bir edebiyata sahipti; yazılı eserleri olduğu gibi, hanların sarayında vakânüvisler de bulunurdu. Meşhur Çin elçisi Wang Yen-Te onuncu asırda, Uygur ülkesinde gördüğü kitaplıklardan bahseder.

    İşte, Yusuf böyle bir kültür ortamında yetişmiş bir Türk entelektüelidir. O, Kutadgu Bilig'i yazdığı sıralarda, Kaşgar yakınlarında, Sıngı-Seli-Tutung Budist sutrası Suvarnaprabhasa'yı Altun-Yaruk adı altında Türkçe'ye çevirmekte Kaşgarlı Mahmud ise, meşhur lûgatını kaleme almaktaydı. Yusuf, çevresinde bulunan büyük kültürlere ve bunların dillerine âşina idi ve eserinden anladığımız kadarıyla edebiyata, ilâhiyata, folklora, siyasete, felsefeye ve devrinin tüm pozitif bilimlerine ilişkin ansiklopedik bilgiye de sahipti. Hatta, devrinin bilginlerine Öklid geometrisi bilmeleri gerektiğini tavsiye ediyordu. Yusuf, devlet adamı olma sıfatı ile Budist ve Manihaistlerle de sık sık görüşmüş, bu inanç sistemlerini de yakından tanımıştı. Bütün bunlarla birlikte, Yusuf, Türklüğünün bilincinde olmuş; geçmişine ve diline bağlı kalmıştır. Bu tavrı ile o, Bilge Kağan'lardan beri aktarılan zihniyeti taşıyan hattın bir unsuru olmuştur.

    Yusuf, İslâmiyet'in etkisiyle değişmekte olan Türk-Uygur toplumunun geleneksel ahlâki ve hukukî telâkkilerini tespit etmiş; yaşadığı çevrenin sosyal ahlâkını, devlet yönetimi hakkındaki esaslarını, hukuk anlayışlarını ve askerlik esaslarını unutulmaktan kurtarmış ve gelecek kuşaklara aktararak, elde edilmiş kültür hazinesinin yaşamasını sağlamıştır. Yusuf'un eseri sadece bu yönüyle değil, İslâmiyet'i kabul etmekle yepyeni bir medeniyet çevresine giren bir toplumun, şiddetle sarsılan eski ve geleneksel değerlerini yeni bir senteze vardırmak endişe ve çabasını yansıtması bakımından da çok önemlidir. Yusuf, bu süreçte kendini gösteren münzevî zahid tipine karşı, şiddetle, insanın toplum içindeki yaşayışını savunuyordu.Yusuf'a ilişkin son bir bilgi olarak; Arsal'ın -ihtiyat kapısını açık bırakmak şartı ile-Kutadgu Bilig'de kut'u temsil eden Ay-Toldı ile Aklı temsil edenÖgdülmiş'inşahıslarında, şâirin kendisini tasvir etmiş olduğunu sandığını söyleyebiliriz.B.Kutadgu BiligKutadgu Bilig, İslâm-Türk klâsik edebiyatının, şimdilik ilk Türk eseridiEdebî bakımdan ilk sayıldığı gibi, dil bakımından da Orta Türkçe veya daha dar bir sahada düşünürsek, Hakaniye Türkçesi'nin ilk örneğidir. Kitabın yazıldığı lehçe, Karahanlı Devleti'ndeki bütün boyların konuşma dili değil, anlaşma dili, yani devlet ve yazı dili idi. Kaşgarlı Mahmud'un bu lehçeyi 'Hakaniye' adıyla anması da bunu göstermektedir. Kutadgu Bilig'de dil henüz saflığını korumaktadır.

    Eserde güçlü bir İslâm-İran etkisi olmakla birlikte Arapça ve Farsça sözler yüz tane kadardır. İlginç olan, bunların içinde İslâmiyet'e ait 'helâl, haram, ecel, şükür, dua, şeriat, tarikat, fazl, nimet' gibi sözcükler bulunmasına rağmen ve Yusuf da müttaki bir Müslüman olduğu halde, 'Allah' kelimesinin bir kez bile kullanılmamış olmasıdır. Genellikle Türkçe 'Tanrı', 'İdi', 'Bayat', 'Ugan' ve seyrek olarak da Arapça 'Rab' kelimeleri kullanılmıştır. 'Peygamber' ve 'Resul' kelimeleri de kullanılmamış, onların Türkçe karşılığı olan 'Yalavaç' ve 'Savcı' tercih edilmiştir.

    En dikkat çekici olanı ise 'Tengri Taâla' ifadesidir ve bir sentezin sembolü gibidir. Eserin adı 'kutadgu' ve 'bilig' gibi iki Türkçe kelimeden meydana gelmiş bir tamlamadır. Tamlanan 'bilig' kelimesi, 'bil-' fiil kökünden '-g' fiilden isim yapma eki ile yapılmış bir isim olup, 'bilgi' demektir. Tamlayan 'Kutadgu' kelimesi ise, 'kut' isim kökünden '-ad-' isimden fiil yapma eki ile yapılmış 'kutad-' fiilinden '-gu' eki ile yapılmış bir isimdir.

    Kutadgu Bilig, 'kutlandıran bilgi' veya 'kutlu olma bilgisi' demektir. Bu çeviri üzerinde anlaşılmakla birlikte, kök unsur olan 'kut' kelimesinin anlamı üzerinde bir türlü fikir birliğine varılamamıştır. Vámbéry, Radloff ve Thomsen bu sözün 'saadet' anlamında kullanıldığını düşünmüşlerdir; Barthold'a göre 'majeste' (Haşmetmeab) karşılığı olarak kullanılmıştır. Arsal ve Kafesoğlu, kelimenin 'siyasî iktidar' kavramını ifade ettiğini, 'tâlih', 'saadet', 'bahtiyarlık' gibi karşılıkların ikinci plânda kalan ve ancak sonraları ortaya çıkan tâli anlamlar olduğu kanaatindedirler. Karamanlıoğlu, 'kut' kavramının tamamen 'devlet' sözünün bugün de ifade ettiği anlamlar karşılığı olduğunu kabul ediyor; yani, hem hükümranlık hem saadet. Bu yorum, doğruya en yakın olanı gibi görünmektedir.

    Bütün bu tartışmalar boyunca, Yusuf'un bilerek bir 'dil oyunu' yapmış olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Belki de, bu dil oyunu sayesindedir ki, Kutadgu Bilig felsefî yoruma daha uygun bir hale gelmiştir: Hükümdâr olabilecek kişi, hükümdâr olmakla, ancak kendini gerçekleştirebilir. Bu gâyeye eriştiğinde tamamlanmış olur ve aynı anda mutluluğa da kavuşur. Zirâ, mutluluğun önündeki en büyük engel 'eksiklik'tir.

     Yusuf Has Hâcib ve Kutadgu Bilig


    Kutadgu Bilig'in bu güne değin üç nüshası bulunmuştur. Bunların hepsi de eserin yazıldığı dönemden çok sonra, eserin aslından değil de, kopyalarından alınmış ikinci kat kopyalardır. Bu nüshalar, bulundukları yerlerin adları ile Viyana, Mısır ve Fergana nüshaları olarak anılırlar. Uygur harfleri ile yazılı olan Viyana nüshası 1439'da Herat'ta kopya edilmiştir. Aynı yüzyıl içinde Tokat'a, oradan da 1474'de İstanbul'a getirilmiştir. Ünlü tarihçi Hammer, bunu XIX. yüzyıl başlarında İstanbul'da satın alarak Viyana Saray Kitaplığı'na vermiştir. Bilim dünyasında ilk tanınan nüsha budur. Arap harfleri ile yazılı olan ve Kahire'deki Kral Kitaplığı'nda bulunan Mısır nüshasının ne zaman yazıldığı belli değildir. Bu nüsha 1896'da tespit edilmiştir. 1914'de bulunan ve yine Arap harfleri ile yazılmış olana Fergana nüshası ise, eldeki nüshaların en eskisidir ve XIII. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.Her üç nüshanın tıpkıbasımları Türk Dil Kurumu'nca yayımlanmıştır. Bu üç nüshanın karşılaştırılması ile meydana getirilen metin ve eserin günümüz Türkçesi'ne çevirisi, Reşit Rahmeti Arat tarafından hazırlanmıştır.

    Arat'ın hazırladığı karşılaştırmalı nüsha 88 bölümden oluşmaktadır. Baştaki 11 bölüm giriş, 74 bölüm asıl konu, son 3 bölüm de bitiriş bölümleridir.

    Eser, genellikle mesnevî biçimiyle, sondaki bitiriş bölümleri de kaside biçimiyle yazılmıştır; bunlar 6299 beyit tutmaktadır. İçinde 173 tane de dörtlük vardır ki, hepsi birden 13.290 dize etmektedir. Bu dörtlükler biçimdeki millî unsuru teşkil etmektedirler.Kitabın başında sonradan başkalarınca eklenmiş olan, nesir ve nazım olmak üzere iki önsöz vardır; bunlar eserin yazarı, konusu ve şöhreti hakkında bilgi vermektedirler.

    Sözü edilen üç nüshanın da Türkler'in hâkim olduğu coğrafyalarda bulunmuş olması, Kutadgu Bilig'in, vaktiyle bütün Türk dünyasına yayılmış olduğunu gösterir. Yayık nehrinin ağzına yakın, Saraycık denilen yerde, üzerinde Kutadgu Bilig'den alınmış dizelerin olduğu bir çömleğin bulunması, bugüne kadar bulunan nüshaları az olmasına rağmen, zamanında epeyce meşhur olduğunu düşündürtür. Kutadgu Bilig allegorik bir münâzara karakterindedir. Eserin temeli dört kavram üzerine kurulmuş; bunlar kişileştirilerek eserin dört kahramanı ortaya çıkartılmıştır. Bunlar dört kişi olmakla beraber, kitap ikili konuşmalardan oluşur. Dört temel kavram ve bunları temsil eden kişiler şunlardır:

    Kün-Togdı (hükümdâr): 'köni törü' (Adâlet) Ay-Toldı (vezir): 'kut' Ögdülmiş (vezirin oğlu): 'ukuş' (Akıl) Odgurmış (vezirin kardeşi): âkıbet (hayatın sonu) Bu dört kişi arasında geçen konuşmalarda; birey, toplum ve devlet hayatının düzenlenebilmesi için gerekli olan görgü, bilgi ve erdemlerin neler olduğu ve bunların nasıl elde edilip kullanılacağı anlatılır. Böylelikle, ideal olan devlet ve toplum yapısı belirlenmek istenir.

    Sadece dört kavramın birbirleriyle olan ilişkileri veya temsilci kişilerin konuşmalarının içerikleri açılarından sonuçlar çıkarmak mümkün olduğu gibi, her iki durum gözetilerek de değerlendirme yapılabilir. Bugüne kadar, eser ile ilgili yapılan çalışmalarda, üzerindeki Hint-İran, Çin, Yunan ve İslâm etkileri vurgulanmıştır. Bunların hepsi mümkün olabilir. Türkler İslâmiyet'i doğrudan doğruya Araplar'dan değil, aranlılar vasıtasıyla almışlar ve özellikle Maveraünnehir'deki İran kültürüyle ilişkide olmuşlardır. Çin'i ikibin yıldır tanımaktadırlar ve kültür alışverişinde bulunmuşlardır. İslâm felsefesi ise, Yunan felsefesinin en büyük mirasçısı olmuş; özellikle Aristoteles felsefesi, bu topraklarda, başta Fârâbî ve İbn-i Sinâ olmak üzere temsil edilmiştir.

    Ancak bu durumların hiçbirisi Kutadgu Bilig'in özgün olmadığını göstermez. Çünkü, Kutadgu Bilig'in önemi hikâyesinde ve şeklinde değil, kitaptaki tartışmaların konu içeriğindedir. Sosyal hayat, ahlâk, bilgi ve özellikle devlet anlayışı hakkındaki fikirler, tamamen eski Türk geleneğinin sonucudur. Kutadgu Bilig'de iyiliği telkin eden sözlerin dayanağı ise, bütün dinlerde ve ahlâkçı felsefe sistemlerinde rastlanabilen evrensel ilkelerdir ve kimsenin malı değildir. Eser üzerindeki çalışmalarıyla tanınan İtalyan Türkolog A.Bombaci, "tamamen orijinal bir eser olduğu hükmüne varıyoruz" demektedir. Bu tartışmaların dışında, çok yeni olarak, eser üzerinde bir Sümer etkisinden söz ediliyorsa da, bunu temellendirmek oldukça güçtür; yine de hükmü zamana bırakmak gerektir.

    Çoğu zaman, tartışmaların odağında, esere sonradan eklenen mukaddimelerde bulunan sözler vardır. Bunlara göre esere, Çinliler, Edebü'l-mülûk; Maçinliler, Âyînü'l-memleke, Doğulular, Zînetü'l-ümerâ; İranlılar, Şahnâme ve Turanlılar da Kutadgu Bilig derler49. Bu sözlerin eser üzerindeki etkileri gösterdiği iddia edildiği gibi, tam tersine, eserin etkilerini gösterdiğini savunanlar da vardır.

     Yusuf Has Hâcib ve Kutadgu Bilig


    Kutadgu Bilig'in, dönemini tasvir ettiği; yaşamasını istediği değerleri tespit ettiği; mâziyi canlandırmak istediği ve ideal bir toplum ve devlet modeli tasarladığı söylenmiştir. Bunların hepsi de içiçe geçmiş şeylerdir ve doğrudur. Eserin ne tür nedenlerden dolayı kaleme alındığı bilinmemekle beraber, dışarıdan gelen bir emir veya istek üzerine yazıldığını gösteren bir işaret yoktur. Yusuf'un, yaşadığı dönemin iç karışıklıkları yüzünden sarsılmış olan toplum ve devlet düzenini, bir ideal devlet tasarlamak suretiyle eleştirdiği anlaşılmaktadır. Kitabın sonlarında yer alan "Zamânenin bozukluğunu ve dostların cefâsını söyler" başlıklı bölümde bunu açıkça görmek mümkündür.

    Kutadgu Bilig, geçmişe referansla geleceği kurma çabasıdır. Yüzyıllar boyunca imparatorluklar kurmuş bozkır atlı kültürünün pratik zekâ ve zihniyetini 'teorileştirme' denemesidir.Türk kültürü bakımından tartışılmaz bir öneme sahip Kutadgu Bilig, Roux'ya göre, bunun yanısıra başka bir işlevi daha gerçekleştirmiştir. Bu da, kavmî ve dilbilimsel köklerine hâlâ bağlı kalmayı sürdüren bir dinin gerçekten evrensel nitelikte bir dine dönüşmesine yardımcı olmaktır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 21 Nisan 2006; 12:08:45 >




  • LİYAKATLİ YÖNETİCİLERDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER


    Büyük Türk düşünürlerinden Yusuf Has Hacib

    Büyük Türk düşünürlerinden Yusuf Has Hacib’in neredeyse asırlar öncesinde 1070 yılında yazdığı muhteşem Kutadgu Bilig adlı eserinin “Beyliğe Layık Bir Beyin Nasıl Olması Gerektiğini Söyler” başlıklı bölümden bazı alıntılar sunucak olursam;

    “Bey memleket ve kanunu siyaset ile düzene koyar; halk hareketini onun siyasetine bakarak tanzim eder.”

    ********************


    “Beyler örf ve kanuna nasıl riayet ederlerse, halk da aynı şekilde örf ve kanuna itaat eder.” “Beyler hangi yoldan giderse, beylerin bu gidişi kulunda yoludur.”

    ********************


    “Beyin özü sözü doğru ve tabiatı güzide olmalıdır.” “Bey doğru sözlü olmalı, tavır ve hareketleri itimat telkin etmelidir ki, halk ona inansın ve huzur içinde yaşasın.”

    ********************


    “Halk için beyin çok seçkin olması lazımdır” “Beyin gönülü, dili ve tabiatı düzgün olmazsa, saadet memlekette dolaşamaz, kaçar.” “Avam tabiatının beye yakın olması uygun düşmez; bu tabiat yaklaşırsa, bey itibarını derhal kaybeder.”

    ********************


    “Bey haya sahibi, yumuşak huylu ve asil tabiatlı olmalıdır.”

    ********************


    “Bey adı bilig kelimesi ile ilgilidir; bilig’in lamı giderse, beg adı kalır.” “Bey halkı bilgi ile elinde tutar; bilgisi olmazsa aklı işe yaramaz.” “İnsan her işe başlarken bilgi ile başlar ve akıl ile sona erdirir.” “Beylik hastalığının ilacı akıl ve bilgidir.”

    ********************


    “Bey adil olmalıdır.” “Ey hakim, memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın.”

    ********************


    “Bey haya sahibi ve insanların seçkini olmalı;haya sahibinin tavır ve hareketi eksilmeyen bir bütündür. “ “Bey takva sahibi ve temiz olmalıdır; eğer bey takva sahibi ve temiz kalpli olmazsa, hiç bir vakit temiz ve isabetli hareket edemez.”

    ********************


    “Bey her türlü fazileti tam olarak elde etmeli; uygunsuz ve olmayacak işlerden uzak durmalıdır.” “Seçkin bir bey olabilmek için fazilete kıymet verilmelidir.”

    ********************


    “Halk için beyin cesur ve kahraman olması iyidir; büyük işleri ancak bu meziyetler ile karşılamak mümkündür.” “Cesur, gözü pek olan insan için mal eksik olmaz, ak doğan için de yem eksik olmaz.”

    ********************


    “Arslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri karşısındakilere arslan kesilir. Eğer arslanlara köpek baş olursa, o arslanların hepsi köpek gibi olur.”

    ********************


    “Bey sabırlı ve sakin olmalıdır.” “Sabır ve sükunet bey için bir ziynettir; bunlar beyliğin başta gelen meziyetleridir.”

    ********************


    “Bey mütevazi ve alçak gönüllü olmalı, suçlu kimselerin de suçunu affetmelidir.” “Bey mağrur, kabadayı ve kibirli olmamalı; beyler büyüklük taslar ve kibirli olurlarsa, ey oğul onlar şüphesiz itibar görmezler.”

    ********************


    “Ey bilgili insan, her işte itidalden ayrılma.”

    ********************


    “Bey tok gözlü, sözünde ve hareketinde açık ve vazıh davranmalıdır.” “Gözü aç adam hiç bir şey ile doymaz; Aç gözlülük, ilacı ve devası bulunmayan bir hastalıktır; onu bütün dünya kahinleri bir araya gelse yine tedavi edemezler. Bütün açlar yer ve içerler de, nihayet doyarlar; aç gözlü adamın açlığı ancak ölümle nihayete erer.”

    ********************


    “Bey çok ihtiyatlı ve çok da uyanık olmalı; beyler ihmalkar olurlarsa, bunun cezasını başkaları çeker.”

    ********************


    “Bey fesatlık yapmamalıdır. Bu hareket yüzünden ikbal elden gider.”

    ********************


    “İnatçılık insan için ağır bir yüktür; inatçılıktan kendini kurtar ve onunla savaş.” “Bir bey için fena olan şeylerden birisi inatçılıktır.”

    ********************


    “Halkın zengin olması için, doğru kanunlar konulmalıdır.” “Hangi bey memlekette doğru kanun koydu ise, memleketini tanzim etmiş ve gücünü aydınlatmıştır.” “Memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın.”

    ********************


    “Memleketin direği, temeli, sağlamlığı, esası ve kökü iki şeye bağlıdır. Bunlardan biri halkın hakkı olan kanun, diğeri de hizmette bulunanlara dağıtılan gümüştür.” “Hangi bey askerini memnun etmezse, kılıç da kınından çıkmaz.”



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 21 Nisan 2006; 12:03:16 >




  • Gerçekten konu için teşekkür ederim
    Bu değerli düşünürün aklımda kalan birkaç sözü ile devam etmek istiyorum. Umarım hata yapmam.

    * Insanın gönlü dipsiz denize benzer. Bilgi, inci gibi dibinde yatar. Denizden çıkartmasa inciyi insan. Ha inci olmuş ha çakıl taşı.

    * Bilgi bil, insan ol kendini yükselt, ya da hayvan ismi al ve insanlardan uzaklaş.

    * Bilgi bir deniz gibidir, serçe emse emse ne kadarını ağzına alabilir ki...
  • bu konu için bende teşekkür ederim..
    çok derin bir bilgiye sahip değildim ama okuduklarım benim için bir başlangıç niteliği taşıyacak..
  • tşk dostum ..
  • Estağfurullah. . .
    Umarım yararlı olabilir. . .
  • teşekkürler mimayınkaf verdiğin bilgiler için
  • teşekkürler daha öncede dede korkut hakkında bilgi vermiştin, çalışmalarının devamını bekleriz,
  • @: Üst konuda idari açıdan sabit olmaları gerekenler azaldığı için bundan böyle varsa çıkabilecek iki üst konuyu cumadan cumaya üste taşıyacağız. Bu haftaki ikinci konumuz budur. Bu güzel konu için topici açanı kutlarız. ayrıca mimaynkaf bu güzel derleme için seni tebrik ederim.

    Eğer mecburi üst konularımız idari şekilde artarsa tek üst konu tekrar gündeme gelebilir.


    Sevgiyle kalın. İyi Günler.


    ---------------

    edit: kelime hatası



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hare Rama -- 5 Haziran 2006; 18:57:53 >
  • teşekkürler..
    ayrıca üst konu yapılmasıda isabet olmuş..

    elinizde varsa diğer ünlü türk eserleriyle ilgili derlemeleride görmek isteriz..
  • “Arslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri karşısındakilere arslan kesilir. Eğer arslanlara köpek baş olursa, o arslanların hepsi köpek gibi olur.”
    Ne güzelde yazmış, konu için teşekkürler.
  • konuyu açan arkadaşa ve onu gerektiği şekilde onurlandıran yönetime teşekkür ederim. böylesine bilgilere gerçekten çok ihtiyacımız var. bilmek işin yarısı ise bilgiden amel etmek kalan yarısı. sizler bir yarısını vermişsiniz bizler tamamlamaya çalışalım inşallah..
  • çok teşekkürler lisede görmüştük tabi adlarını biliyorduk yalnızca içeriklerini değil
  • Okumadım gözüm korktu okumaya. Ama güncellemk istedim. Belki görmeyenler vardır.
  • Aruz vezniyle: (feülün feülün feülün feül) Yusuf Has Hacip’in Karahanlı Türkçesiyle(Hakaniye Türkçesi) yazılmış,devlet yönetimiyle ilgili manzum yapıt.6645 beyitlik büyük hacimli yapıt.Siyasetname nitelikleri taşıyan bir öğüt din,mitoloji,felsefe,aile düzeni,ahlak,devlet ve saray örgütü,ordu,gelenek ve görenek,tarım,hayvancılık,el sanatları vb. konularda bilgilerin yer aldığı ansiklopedik bir kaynak niteliğindedir.


    bkz: www.kutadgubilig.org



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metanetbybrk -- 20 Ağustos 2006; 19:55:06 >
  • Kabalcı yayınlarından çıkan bi Kutag Bilig sürümü var. ki kitap o kadar kalın ki, o kitabı okuyan muhtemelen bi daha hiç bir şey okumak istemeyecektir.
  • Mimayınkaf derlemeniz benim için çok faydalı oldu. Ellerinize sağlık.
  • ÇOK TEŞEKKÜRLER ONU BİZE TEKRAR HATIRLATTIĞIN İÇİN.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.