Şimdi Ara

Değerler ve Bilim?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
24
Cevap
0
Favori
1.539
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Aslına bakılırsa teknik anlamda düşünüldüğünde hemen hemen tüm canlılar et, kemik, kıkırdak, doku vb. gibi yapılarla örülü.Ancak burada ben merak ediyorum insandaki anlama ve kavrama yeteneği bilimsel açıdan nasıl irdeleniyor ve inceleniyor. Bilime göre insandaki duyguların bir önemi var mıdır? Yani insanların şu ana kadar kurmuş oldukları düzenlerin, yaşantı şekillerinin, hayata bakış açılarının, duygu dünyalarının bir laboratuvar ortamındaki yeri nedir? Bilim tüm bunlara yer vermiyor ise o halde bilim neyin peşinde? Evrim teorisine sıkı sıkıya bağlı bir bilim adamının insani "değerlere" bakış açısı nedir? Bunu merak ediyorum. Yani evrime inanan bir bilim adamının toplumsal değerlere, insani değerlere saygı duyması için herhangi bir gerekçesi var mıdır? Şu an insanlık bir tek hücreden seçilerek, mutasyona uğrayarak veya adı her ne ise bazı aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiş. Doğada tüm bu anlam verilen her şey tamamen gelişigüzel, olasılıkların ötesinde sadece kendi kendine bölünen, çoğalan, karar alan bir mekanizmanın sonucu olarak ortaya çıkmış. O halde "saygı, sevgi, inanç, aşk" denen kavram da sadece bir "kurmaca". İnsanlar farkında olsalarda olmasalarda bir kurmacanın, bir kendini kandırmacanın içerisine gömülmüş durumdalar. Öyle mi? Aksini iddia eden bilim adamı çıkar mı? Bir doktora göre ben sadece bir et miyim? Bir evrimciye göre ben sadece türünü devam ettirmenin peşinde olan hem etle hem otla beslenen bir derece eski adı maymun olan, düşünen bir hayvan türü müyüm? Aksini iddia eden bilim adamı çıkar mı? Aksi iddia edilirse hangi nedenlere dayanarak karşı çıkılabilir? Halbuki insanlara değer veren kutsal kitaplar var bir de. Yaratılanlar içerisinde en şerefli, en güçlü olan insana seslenir, ya da insanı böyle değerlendirir. Halbuki bu da bir tür adrenalin öyler mi? Bu bir tür kandırmaca. Bilim en iyisini tespit eder. Öyle mi? Aksini iddia eden bilim adamı çıkar mı? Halbuki ben bilimi fayda getiren bir güç olarak algılamayı tercih ediyordum. Kendimi kandırmışım!?

    Peki beni "insan yapan" nedir? Beni "bilime zorlayan" güdü nedir? Bendeki "merak duygusu" nedir? Tüm bunların bilimsel bir anlamı var mı? Eğer yok ise niçin bilim bilim diye tutturmuşuz? Zeka nedir? Bir bilim adamına teleskobu yaptıran gücün adı nedir? İlham mı? Peki ilhamı tetikleyen nedir? Bir insandaki araştırmacı ruha güç katan nedir? Bu bir sıvı mı? Yani ilham, çalışma dürtüsü, merak duygusu vücut içerisinde bulunan bir sıvı mıdır? Peki böyle bir sıvı bize nereden geldi? Şu an bilim yapmamı, konşmamı, soyut veya somut bazda düşünmemi sağlayan bu sıvı başka hangi canlılarda var? Bilim "anlamı" öldürüyor mü yoksa? Bilim, teknik olarak tüm insanlarıı diğer hayvanlar ile bir tutuyorsa bir maymunun elinde neden bir teleskop yok? Bir gergedean neden hesap makinesi kulanarak kaç çocuk yapacağına karar vermiyor? Bir kartal yaşlanınca neden gözlük kullanmıyor? Elbet onların da kendilerince bir sistemleri var ancak insanı farklı kılan bir "değeri" yok mu?

    Gerçi şu an yazdığım bu kelimeler de "anlamsız". Öyle mi? Halbuki ne güzel iletişim kuruyoruz birbirimizle! Bir bilim adamına göre adrenalin salgılanıyor olabilir vücudumdan. Beynimdeki birkaç sıvı yer değiştiriyor, vücut ısım artıyor, Broca's bölgesi, Wernicke's bölgesi ve motor korteksi arasındaki karşılıklı etkileşimler konuşmamı sağlıyor, kalp atışlarım hızlanıyor...Tüm bunlar sadece teknik. Bir et yığınından beklenebilecek en doğal tepki. Peki ben kimim? Neyim? Ya sevinçlerim, ya inançlarım, ya duygularım? Tüm bunlar ne olacak? Yoksa tüm bunlar bilim olmadan önce insan denen "hayvanın" sahip olduğu ilkel ganimetler mi?

    Siz ne düşünüyorsunuz bilim severler? Kimiz biz? Bir ert yığını mı sadece? Dünya üzerindeki tümler dinler, tüm felsefi akımlar, tüm sanat eserleri bir kurmaca mı bilim nazarında? Hepsinin teknik bir izahı vardır öyle değil mi? Yoksa ben bile şu anda "duygu sömürüsü yapmaya çalışan" bir tür canlı mıyım? Ne dersiniz? En dürüst halinizle?







  • Sade insan değerli değil değerli olan,
    Tüm hayvanların varlığı belli bir değer taşıyor.
    Yürüyen her beden, mucizevidir.
    Et ve kemik gibi bileşimlerden mürekkep bedenler,
    Sıraladığın her nevi duyguya sahipler.
    Bir kartal miyop olup gözlük takmıyor göklerde gezinirken ama,
    Kimbilir ne manalar geçiyordur beyninden arza dair...
    Başta basit gibi görünen et, tırnak, kemil gibi yapıların düşünce ve ahlak üretmesi
    Bir yerde insana imkânsız ve kılıf gibi gelse de,
    Son derece mükemmlel bir uçağın yere inmesi için basit bir piste ihtiyaç olduğu gibi,
    Duygu, düşünce , akıl gibi üst fonksiyonların da basit bir evi ve kabuğu olmalıdır.
    ve aslında bu bedeni kabuk bile basit görünmemektedir.
    Müthiş bir ucuzluk içerisinde maliyet edilen göz, basit midir?
    Yılanın soyup attığı bir değersizlikte değildir canlı vücudu;
    Bilakis en ufak varlığı bile lam ve lameller altında harikulade görünüyor.




  • bilim nedir? sanırım bir çok arkadaş bilimin ne olduğunu, nelerle ilgilendiğini hala çözememişler. bu forumda ve başka forumlarda ne zaman birisi çıkıp maneviyattan, dinden imandan bahsetse hemen birileri çıkıp "durun bakalım! bilim var! sayenizde geri kaldık!!!" nidaları atıyorlar.

    asıl şaşırtıcı olanı da, tahsil gördükten sonra daha iyi şartlarda yaşamak için yani cebine renkli kağıtçıklardan daha fazla girmesi için ilk fırsatta ülkesini terk edip yurt dışına kaçanlar, kaçmaya azami gayret gösterenler de çoğunlukla bu arkadaşlardır. hem kaçarlar hem de " batırdınız ülkeyi, geri bıraktınız" diye seni beni suçlarlar. şimdi forumlarda bilim tellallığı, ülkenin geri kalmışlığının hesap soruculuğunu yapan arkadaşların acaba kaçı önlerine çıkan ilk fırsatta ülkelerini terk edip yurt dışına gitmeyecek? giderken de sebepleri hazırdır "hocam burada ortam yok, onun için gidiyoruz"

    evet haklısın bu arkadaşlara sorarsan insan bir et. bir et parçası. elektrokimyasal tepkimeler yumağı. bir çöp. yok olup gidecek, böceklere yem olmak için var olmuş bir et insan. bilim var ya, bilim öyle söylüyor çünkü. bilim insanın nasıllarına cevap verebilir ve bilim orada kalır, bu bağlamda bilimin başımızın üzerinde yeri vardır. ama siz her şeyi mekanizmanın nasıl işlediği ile sınırlı tutarsanız, aklı ve ruhu ile en şerefli canlı ünvanını almış insanı bir et parçası olarak, çürüyüp gidecek bir çöp olarak görürsünüz. nasıllarla birlikte nedenleri kovalayan, oradan da bir yaratıcı fikrine yönelen insanları da "bilimse ol" diye küçümserseniz, bilimsel değil olsa olsa faşizan bir tavırlara beyinlere tahakküm etmeye kalkmış olursunuz ki, ayıptır.

    insan ne bir et, ne de bir çöptür. aklı ve ruhu, yaratılış gayesi, sorumlukları olan, duygularla donatılmış bir şaheserdir.




  • insanın dünyadaki varlığına anlam ve eylem açısından bakmak,insan olarak varoluşumuzun bize kendini bir anda ele vermeyen ezeli sırrın çözülmesine yardım eder mi? evet insanın yaratılışı ilk ahitleşme yani insanın ruhlar aleminde ki hayatı ve dünya sürgünü yabancılaşma adil ontolojik nedenlere dayanır..
    ne yaparsak yapalım içimiz de can sıkıcı,karmaşık,bunaltıcı bir durum var belkide yalnızca nisbi bir rahatlık içindeyiz fakat hep içimizde yatıştırılmaya muhtaç bir şeyler bulunuyor..
    işin garip tarafı şu, bize bizim gibi dengimiz varlıkların sunduklarının hiç biri tatminkar,yatıştırıcı gelmiyor..
    toplamını bir araya getirdiğimizde,içinden çıkılması neredeyse imkansız çelişkiler,aykırı şeyler çıkıyor..
    bu yüzyılın insanları olarak şimdilik hepimiz böyle bir alanda dönüp dolaşıyoruz.
    üstelik nasıl bir tecihte bulunacağımız konusunda yeterince ciddi fikirlerimiz,haklı nedenlerimiz olduğu halde,belkide yeterince cesur olamadığımızdan,başkalarına tereddüt içinde olduğumuz izlenimi veriyoruz..
    oysa kendi varlığına inanan insan içinde barındırdıklarının varlığını kabullenmekten oluşan bir kriz yaşamaz..




  • Aslında dinlerin çıkış noktaları incelendiğinde,
    bilinen tüm dinlerin benzer belirsizlikler sonucu
    doğaya karşı soyut bir reaksiyon olarak ortaya çıktıklarını görebiliriz.

    Doğayı anlamak için hayvanlardan farklı olarak insan akla sahiptir.
    Veya gelişmiş bir beyin yapısına.

    Track , güzel bir konuya değinerek , değerlerden bahsetmiş ve hayatın anlamına.
    Bir kağıt parçasına nasıl para diyorsak
    Bir demir yığınına nasıl Uçak , Araba, Bilgisayar diyorsak
    Et yığını olmak ile hayattaki sosyal sorumluluklarını ayırt etmek hemen hemen aynı şeylerdir.

    Yani Bir et yığınının kasaptan alınıpta pek hala toprağa gömülebileceğini , kurtcukların onu yiyebileceğini herkes hesaplar.
    Marketteki etten farklı olarak
    Aradaki ince nuans farkının, İnsan olmak, İnsanca yaşamak yada bunlardan hiçbiri olamamak arasındaki garip çizgi oldugunu tekrar tekrar düşünmeliyiz diyorum..

    Belkide aradığımız kaybettiğimiz değer burda gizlidir.




  • bilim ;

    tablonun şeklini tarif eder, bilim anlam yüklemez.

    mesela bir mühim tabloda hangi tip fırçanın kullanıldığı, ne kadar boya yapıldığı, ne kadar süre harcandığı ile ilgilenir ...

    ancak bilim tabloda ne anlatılmak istenirin sorusuna cevap vermez .

    bu durumda bilim insanı bir hayvan türü (biyolojik anlamda) ele alır.

    ona göre inceler.

    duyguları vardır der ancak duyguların içerisine girmez.

    bir bilim adamı da bilimdeki insan ile sosyal hayatındaki insanı birleştirme ihtiyacı hissetmez.

    mesela büyük bir vefa örneği gösterip de ormanda eski akrabaları olan maymunlar ile sırf akrabalık ilişkisi olduğu için yaşayan bir bilim adamı yoktur ...

    bilim adamı duyguları bir kimyasal reaksiyon olarak görsede her zaman duygularının esiridir.

    hiçbir zaman bu bilim adamı şimdi şöyle bir kimyasal reaksiyon oluyor beynimde oturayım da bu reaksiyon geçince kalkarım ayağa demez ...

    benim fikrim:

    bilim adamlarının tablonun tamamını birleştirmede veya bilimin insanı ile sosyal insan arasındaki bağlantı kurmasında müthiş derecede yanıldığını düşünmekteyim ...

    belki bu bilim adamları sosyal açıdan insan ile sosyal açıdan maymunu inceleselerdi ortak bir ataya sahip olamayacağı düşüncesine varabilirlerdi ...

    belki de incelemişlerdir ancak yeterli olmayabilir ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    bilim adamı duyguları bir kimyasal reaksiyon olarak görsede her zaman duygularının esiridir.



    Bu cümle asıl vurgulamak istediğim noktanın özünü oluşturuor @deep. Hayatta var olan her şeye o kadar üst bir düzeyden baksak ki yani bir anlamda tüm bu duygular aleminden, kurmacalar aleminden bir anda soyutlasak kendimizi o zaman görüyoruz ki bilim denen uğraşı da bu kurmacanın bir parçasıdır. Bilim adamının küçüklüğüne inelim. Kendisine sorulsun: "Ne olmak istiyorsun?" diye. Cevap alırız: "Ben büyüyünce genetik biyimci oyacacağım"Pekiştirme sesleri yükselir: "Aferin de benim güzel kızzıma".

    Demek istediğim şu ki bilim ile uğraşan insanların da harfleri, kelimeleri, cümleleri kullanarak - konuşmayı "öğrenerek" bilim yoluna adım attıkları aşikardır. Bir bilim adamındaki doğayı keşfetme "merakı" bir tür "duygudur". Bu duygu da bu et parçası içerisinde yer alan bir tür kimyasal sıvıdır, hücredir, gendir, veya adı her ne ise...

    Ancak bir insan, bir bilim adamı da tüm bu kurmacaların içerisinde kendisine yer edinmiş ve kurmacalar dünyası içerisinde hangisi en kurmaca, hangisi daha az kurmaca sorularına cevap arıyor. Halbuki bilim de merak üzerine, keşif üzerine hareket eder. Bir bilim adamının elinin altında bulunan mikroskop da aynı et parçasının ürünüdür. Kağıt parçasına para diye anlam yüklüyorsak, bir tür cihaza da "mikroskop" deyip anlam yüklüyoruz.

    Buradaki amacım bilimi karalamak değildir. Böyle bir şeyi yapmak için milyon defa yazı yazsam tüm insanlık üstüme güler. Zaten böyle bir niyetim olamaz da. Bilim insanın daha iyiye varmasını sağlayacak bir araçtır. Bilim insani değerlere katkıda bulunacak bir araçtır. Ruhbilim bunun bir parçası. Ya da et üzerindeki sinirler bilimi. Şunu akıldan çıkarmamak gerekiyor bana kalırsa. İnsanlarda var olan duygulara "acınacak bir gözle bakılırsa" ve bu duygulara acınacak gözle bakanlar bilim dünyasının insanları ise bu bilim dünyasının insanları da bu acınacak duygular sayesinde bir yerlere geldiklerinin farkında olmalılar. Bir insanı bilim adamı yapan da bir tür ilham ve bir tür güdü ise bunlar da bu etin içerisinde bulunan etkileşimlerden öte bir şey değildir.

    Zira bilim adamları da evlenirler, çoluk çocuk sahibi olurlar. Tüm bu kurmacanın içerisinde kurmaca neyi gerektiriyorsa onu yaparlar. Demem o ki hiçbir bilim insanı bu kurmacadan soyut bir yaşam kuramaz, bu kurmacadan soyut bir yaşam ölüm demektir. Öylesine özgün olalım ki öylesine orijinal olalım ki doğuştan bize öğretilen her değeri reddedelim o zaman? Buna gücümüz yetecek mi? Örneğin yeni doğan bir insanı tüm insanlıktan uzak tutalım. Ne dil öğrensin, ne ahlak ne de terbiye...Ne olacak böylesi bir insanın hali? Ancak böylesi bir insan benim nazarımda en özgün ve en orijinal olan insandır ne var ki böyle bir insan yaşamını devam ettiremez. Ettirse dahi insanların insan sınıfına sokmadıkları bir yaratık halinde...

    Şu da bir gerçek ki öğrendiklerimizle sınırlıyız. Duygularımızın esiriyiz. O halde bir bilim adamını dini inançları olan bir insandan ayırt eden ince çizgi nedir? İkisi de duyguları kullanıyorlar. İkisi de kurmacanın bir parçası. Birisi bilim adamı olana dek duygu süzgecinden geçti, bir diğeri ise doğduğundan beri duygularla harmanlandı. Bir duygunun diğer duygudan üstün olan yanını belirten ince bir çizgi var mı? Düşünmek gerek...Elbet yine felsefe yapıyorum. Bilim beynimi ezer...




  • quote:

    O halde bir bilim adamını dini inançları olan bir insandan ayırt eden ince çizgi nedir?


    bilim adamı nasıla bakar

    inançlı insan da nedene bakar

    bilim adamı tablonun tamamının yüklendiği anlam ile ilgilenmez, bilim adamı madde üzerinde yorum yapacak kişilere materyaller sunar ...

    bir bakımada öyle olmalı değil midir ?

    bilim adamı yorum yapmadığı sürece bilim ile objektif ilgilenmeli, bulduğu delilleri bilim adına sunmamalıdır ...

    mesela:

    ilk hücrenin olabileceğini tesadüfe veya rastlantıya atmamalı. çünkü bu bir yorumdur. veya attığı zaman bunun yorum olduğunu, bilimin bir neticesi değil de şahsi fikri olduğunu söylemeli ve bu noktada ayrımı yapmalıdır ...

    inançlı insan da bu arımı yapmalıdır ama salt bilime hiçbir yorum karıştırılmamalıdır ...

    mesela bu konuda zaman gazetesini takdir ederim ...

    haberi haber niteliği ile verir ve yorum sayfasında yorumunu yapar. habere yorum karıştırmaz.

    bilim adamı da bilime yorum karıştırmamalı. evrimin zaten bu hal almaasının nedeni yorum ile bilimi birbirine karıştırmalarından kaynaklanır ...

    bir bilim adamı bilim adı altında yaratılışa karşı çıkamaz ve çıkmamalıdır. bilim gömleğini bir kenara bırakıp yorum gömleği ile yorum yapmalıdır ...

    eğer böyle olursa daha güzel yol alınabilir diye düşünüyorum ...

    bu değerlendirmeden sonra bir bilim adamı ile bir inanış sahibi kimse arasındaki fark şu şekilde özetlenebilir .

    bilim adamı (materyalist olanlar) bilime materyalist anlam yükleyerek o şekilde yorumlayar yol alırlar. materyalizm de her soruya cevap veremediği, nedenlerini de çözemediği için tökezleyip durur ve bu materyalist bilim adamı çelişkiler arzeder ...

    duyguları aşkı şefkati kimyasal reaksiyona indirger vs.

    yani şahsi fikrini bilim ile çorba yaparak bilim adına bize fikirlerini empoze eder ...

    inançlı insan hem de bilgili ise (tahkiki iman sahibi)

    bilimi fikirleri doğrulutusunda kullanır ve Allah ı cc anlatmak için tabiatı malzeme olarak kullanır ...

    evrim ile dinin çatışmasının da temel öğesi bilim adamlarının fikirlerinin bilime karıştırılması sebep olmaktadır ...

    not: biraz dağınık yazdım umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    bilim adamı yorum yapmadığı sürece bilim ile objektif ilgilenmeli, bulduğu delilleri bilim adına sunmamalıdır ...

    mesela:

    ilk hücrenin olabileceğini tesadüfe veya rastlantıya atmamalı. çünkü bu bir yorumdur. veya attığı zaman bunun yorum olduğunu, bilimin bir neticesi değil de şahsi fikri olduğunu söylemeli ve bu noktada ayrımı yapmalıdır ...

    inançlı insan da bu arımı yapmalıdır ama salt bilime hiçbir yorum karıştırılmamalıdır ...

    mesela bu konuda zaman gazetesini takdir ederim ...

    haberi haber niteliği ile verir ve yorum sayfasında yorumunu yapar. habere yorum karıştırmaz.

    bilim adamı da bilime yorum karıştırmamalı. evrimin zaten bu hal almaasının nedeni yorum ile bilimi birbirine karıştırmalarından kaynaklanır ...

    bir bilim adamı bilim adı altında yaratılışa karşı çıkamaz ve çıkmamalıdır. bilim gömleğini bir kenara bırakıp yorum gömleği ile yorum yapmalıdır ...

    eğer böyle olursa daha güzel yol alınabilir diye düşünüyorum ...



    güzel anlatmışsın.
    ne istersin çay, cips?




  • @trackfind500

    Söylediklerini irdeleyip kendimce olumsuz yönlerini görmeye çalıştığım halde bulamadım :) Benzer düşüncelere sahip olduğum birini pohpohlayıp dolaylı yoldan kendime pay çıkarma çabasında değilim ama gerçekten bunlar düşünen bir insanın karşılaştığı tespitler...

    Sanki bu tespitler zaten insanların "ana" sorunun cevabına çok yaklaştığı anlar.. İnsan bu sorulara verdiği ya da vermek istediği cevaplar sonrası kişisel felsefe yönünü tayin etmiş oluyor artık.. Tamamiyle somut varlıktan oluşmuş bir evren modelinde maddeye has özelliklerin dışındaki tanımlamalar anlamsız kalıyor. Laboratuar ortamında anlamı olmayan sıfatları ise bizler her gün kullanıyor ya da meydana getiriyoruz. Vicdan, dürüstlük, kıskançlık gibi 2 milyon yıl önce var olmayan bu soyut sıfatların meydana gelişini açıklamak gerçekten güç. Bu sıfatlarla tanımlanan bir maddenin laboratuar ortamındaki anlamsızlığı insanı düşünmeye itiyor. Bu sıfatların ileri derecede kompleks maddelerde doğal olarak oluşabileğini iddia etmek ve insanı sırf somut bir madde olarak görmek en azından günümüz şartlarında zor görünüyor..

    Bu şekliyle evrende önceden var olmayan adil, kötü, hain, özgür gibi sıfatlar kompleks maddenin oluşuyla ortaya çıkmış sıfatlar maddecilere göre.. Bir zamanlar içinde kütle ve hızdan başka sıfat bulundurmayan evrenimiz zamanla bugün bir insanı nitelendirirken kullandığımız sıfatları kendisi yaratmış.. hatta evren insanı icad ederek kendi kendini yorumlar olmuş.. Evren bu hızla ilerlemeye, gelişmeye devam ederse insanı icad ederek bilinç sahibi olabildiği gibi ileride kendi nefsini beslemek ister bir hal de alabilir belki..? Maddecilerin inandığı sonsuz olasılık evreninde evren sürekli bir gelişim halinde iken bunun sınırı vardır denilebilir mi..? Bu gidişat devam edince evren uzay boşluğunda yapayalnız yaşamak zorunda kalacak tek bir bilinç olarak kalacak.. Bunu öngörmek yanlış mı..?

    Daldan dala atlayarak yazı bütünlüğü namına bişiy bırakmadığımın farkındayım ama kendimi engelleyemiyorum.. Asıl konuya gelirsek; insana has sıfatların evrenin insanı icad etmesiyle oluşması, insanın kendi varlığının farkında olan bir madde olması; içinde bilinç barındırmayan salt somut madde evreninin ve sonsuz ortam koşullarının üstesinden gelemeyeceği şeyler.. Bugünkü evren düzeninde insan denilen bilinçli bir varlığın yer alması bana kalırsa evrenimizin dışarıdan tetiklenmesini gerektirir. Alakasız bi son oldu ama ben düşüncemi empoze edebildiysem ne mutlu




  • Demek insana has duygu ve düşüncelerin bilimsel olarak ne anlama geldiği merak ediliyor. Bunların bilimsel olarak anlamı diğer canlılara nazaran daha kompleks yani daha karmaşık oluşudur.

    Peki bir de diyeceksiniz, insan bunca duygu ve düşünce üretiyor, mana üretiyor, seviyor seviliyor. Bunlar anlamsız mı? hayatın ne manası var?

    Aa bakın şimdi:
    Hayatın mutlak ve objektif bir anlamı yoktur. Bu demek değildir ki, hayatın anlamı olamaz. Çünkü insan hayata kendisi anlam verir. Yaşadıkça ve diğer insanlarla ve diğer canlılarla bir şeyler paylaştıkça kendisi hayatı anlamlandırır. Asıl anlam da buradadır bence. Oysa hayat anlamsız dersek, gerçekten de anlamsız yaparız.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Demek insana has duygu ve düşüncelerin bilimsel olarak ne anlama geldiği merak ediliyor. Bunların bilimsel olarak anlamı diğer canlılara nazaran daha kompleks yani daha karmaşık oluşudur.

    Peki bir de diyeceksiniz, insan bunca duygu ve düşünce üretiyor, mana üretiyor, seviyor seviliyor. Bunlar anlamsız mı? hayatın ne manası var?

    Aa bakın şimdi:
    Hayatın mutlak ve objektif bir anlamı yoktur. Bu demek değildir ki, hayatın anlamı olamaz. Çünkü insan hayata kendisi anlam verir. Yaşadıkça ve diğer insanlarla ve diğer canlılarla bir şeyler paylaştıkça kendisi hayatı anlamlandırır. Asıl anlam da buradadır bence. Oysa hayat anlamsız dersek, gerçekten de anlamsız yaparız.

    insana has duygu ve düşüncelerimizin anlamının karmaşık kelimesi ile anlatılmasının hiç bir bilimsel tutarlılığı olamaz.,diyerek ,illada bilimsel bir kavram bir etiket yükleyeceksek, ruhbilimi altında daha mantıklı daha ayakları sağlam basan bir kavramla nitelendirmemiz gerektiğini düşünüyorum...
    zira ne insanoğluna yabancıdır karakteristik ruhu isimlendirmek ,nede sosyal bilimler açısından bir sorun teşkil eder.savaşçı ruhu var,sanatçı ruhu var teşbihleri bile akıl ve mantık çerçevesinde duyguları müsahhaslaştırmak açısından kolay ,mantıklı ve itiraz edilebilir değildir.
    ruhun varlığını kabul etmemek de bir sorun teşkil etmez bilim sahasını parselleme açısından........




  • quote:

    Orjinalden alıntı: [cins]

    Daldan dala atlayarak yazı bütünlüğü namına bişiy bırakmadığımın farkındayım ama kendimi engelleyemiyorum.. Asıl konuya gelirsek; insana has sıfatların evrenin insanı icad etmesiyle oluşması, insanın kendi varlığının farkında olan bir madde olması; içinde bilinç barındırmayan salt somut madde evreninin ve sonsuz ortam koşullarının üstesinden gelemeyeceği şeyler.. Bugünkü evren düzeninde insan denilen bilinçli bir varlığın yer alması bana kalırsa evrenimizin dışarıdan tetiklenmesini gerektirir. Alakasız bi son oldu ama ben düşüncemi empoze edebildiysem ne mutlu


    İlginç bir söz "evrenin insanı icat etmesi." Koskoca evren, madde bazında düşünülen evren kendi içerisinde bilinçli varlıklarla kuşatıldığının bilincinde mi acaba? İnsan öyle bir canlı ki şu senin de belirtmiş olduğun "farkındalık düzeyi" ile dikkat çekiyor. "Var olduğunun farkında olma" gerçekten muhteşem bir his. Hatta bir o kadar kompleks ve bir o kadar da karmaşık. Dünyaya geliyoruz ve başlıyoruz çevremizde olup bitenleri kaydetmeye. Tanıyoruz dünyayı. Derken gelişip serpiliyoruz. Hayatı yorumlar hale geliyoruz. Ancak neyiz, kimiz, ne için varız, bir amacımız var mı, varsa nedir gibi sorularla artık çocukluk dönemindeki o kendine has duygular yerini farklı bir dünyaya bırakıyor.

    Küçükken hatırlıyorum çevremdeki her şey bir sıcaklık duygusu verirdi bana. Arkadaşlarımla misket oynardım sonra büyük bir heves ile futbol maçı yapılan okul bahçesine doğru yönelirdim. Orada takımlar kurulmuş olurdu ve oyuna alınmayı beklerdim. Derken birisi çıkardı o an ve ben girerdim oyuna büyük bir heyecan ile. Oynardım...oynardım. Terledikten sonra eve gelir ve anneden gerekli paylanmayı da aldıktan sonra Tv başına geçerdim. Öyle bir dünyam vardı ki ne gezegenler ne galaksiler ne de farklı şeyler vardı beynimde. Sadece bir tür mutluluk sarardı içimi. Her şey o mutluluktan ibaretti. Küçükken her şeyin çaresi var gibi gelirdi bana. Derken insan büyüyor ve büyüdükçe aslında kim olduğunu ve ne işe yaradığını soruyor. Çocukluk geride kalıyor. Farkındalık düzeyi arttıkça insan şaşırıyor. Tüm bu duyguların et içerisinde gerçekleşen birkaç tepkimeden ibaret olduğunu öğrenince insanda "farkındalık düzeyinden" de öte çok tuhaf duygular beliriyor.

    Belirttiğin üzere evrenimiz dıştan tetikleniyor mu bu sorunun cevabını vermek şu an için mümkün değil. Acaba biz insanları çepeçevre kuşatan bir kader var mı? Yani tüm bu yaşantılarımızın evrende başka bir yerde bir tür yansıması var mı? Yoksa şu koskoca evrende, şu galaksiler, karadelikler, gezegenler, uydular diyarında kendisinin farkında olan tek canlı insan mı? Korkunç bir boşluğa düşüyor insan. @[cins] aslında söylemek istediklerini kavradım ancak dahasını farklı bir sunumda belirttim. Biraz bence, bencilce bir bakış açısı ile yaklaştım belki ancak tüm insanlarda ortak olan duygulardan biri bu "farkındalık hali" ve ben bunu da vurgulamak istedim. Örneğin bir ameliyat ile insan içindeki bu farkındalık düzeyi, keşif dürtüsü veya merak dürtüsü alınsaydı ne olurdu? Ortaya nasıl bir tür çıkardı? Bilim gelişir miydi? O halde içimizde böyle duygular ve dürtüler var. Bunu kabul edebiliyoruz. Bu tür duyguların ve dürtülerin insanda bulunması tesadüf mü? Yoksa genlerimize milyonlarca yıl önce kodlanmış bir realite mi? Ayrıca insanı bilim yapmaya iten tüm duygular yumağı senin de belirttiğin üzere dışarından tetiklenen bir mekanizma mı? Bunu şu an için cevaplamak münkün değil sanırım.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Demek insana has duygu ve düşüncelerin bilimsel olarak ne anlama geldiği merak ediliyor. Bunların bilimsel olarak anlamı diğer canlılara nazaran daha kompleks yani daha karmaşık oluşudur.

    Peki bir de diyeceksiniz, insan bunca duygu ve düşünce üretiyor, mana üretiyor, seviyor seviliyor. Bunlar anlamsız mı? hayatın ne manası var?

    Aa bakın şimdi:
    Hayatın mutlak ve objektif bir anlamı yoktur. Bu demek değildir ki, hayatın anlamı olamaz. Çünkü insan hayata kendisi anlam verir. Yaşadıkça ve diğer insanlarla ve diğer canlılarla bir şeyler paylaştıkça kendisi hayatı anlamlandırır. Asıl anlam da buradadır bence. Oysa hayat anlamsız dersek, gerçekten de anlamsız yaparız.


    Yani evren daha kompleks, karmaşık olma yolunda ilerliyor öyle mi..? İnsan aracılığıyla kendi kendini anlamdırmaya çalışıyor..?

    Hayatı biz, dünya gezeninde yaşayan bilinçli canlılar, anlamdırmaya çalışıyor isek gerçekten de öznel bi yaklaşım o zaman.. Bilim objektifliği benimsemiş ve doğruya ulaşmadaki en güvenilir danışman olarak bu durumda yaşama dışardan bakarak anlamsız bulmalı..?

    Yani objektif bilime göre insani değerlerin anlamsız olduğu sonucunu mu çıkarıyorsun...? Biz onu anlamdırmaya çalışsak da çalışmasak da..

    Açıkçası ben tam anlayamıyorum.. Hem evrenin bütün yapıtaşlarının madde kaynaklı olduğunu iddia ediyorsun hem de eğer biz anlam yüklersek bazı insani değerlerden söz etmenin mantık dışı olmadığını mı söylüyorsun..? İnsani değerler gibi soyut kavramları göz önünde bulundurarak yaşamanın kişisel bir tercih olduğu söylenebilir mi.. Yani aslında yaşamdaki her oluşu, olayı somut koşullarda değerlendirmenin evrenin objektifliğine daha yakışır bi hareket olduğunu bildiğin halde hayatı anlamdırmaya çalışarak ve bazı insani değerleri kabul ederek huzur bulduğun söylenebilir mi..?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Aa bakın şimdi:
    Hayatın mutlak ve objektif bir anlamı yoktur. Bu demek değildir ki, hayatın anlamı olamaz. Çünkü insan hayata kendisi anlam verir. Yaşadıkça ve diğer insanlarla ve diğer canlılarla bir şeyler paylaştıkça kendisi hayatı anlamlandırır. Asıl anlam da buradadır bence. Oysa hayat anlamsız dersek, gerçekten de anlamsız yaparız.


    Sence bu kadar basit mi Kao? Hem hayatın mutlak ve objektif bir anlamının olmadığını hangi verilere bağlayarak verebiliriz? Bilimsel verilere mi? Hayata bizler anlam katarız bu doğrudur. Hatta hayatta kalabilmek adına pek çok ortak duygu ve düşünce geliştiririz. Kendimizce kurallar koyarız. Ancak bu o kadar da kolay olmasa gerek bilim nazarında. Çünkü bilim duygudan ve subjektiklikten o kadar uzak bir çalışma prensibine sahip ki belirlediği kurallar insani duyguların dışına taşıyor. Bilim anlamı öldürüyor mu diye yazmıştım dikkat edersen. Bunu yazma sebebim vardı. Şöyle ki; dindar bir adam düşün. Hayatının tümü inançları üzerine kurulu. Hayatında attığı adım bile inancının etkilerini taşıyor. Yediği ekmeği, içtiği suyu, edindiği çevreyi, kazandığı parayı kendisini yaratan yüce güce endeksleyen bir insandır bu. Ancak bilim için bu insanın anlam verdiği hayat mühim değildir. Bilim sadece elde ettiği verileri inceleyerek yoluna devam ediyor. Bulguları bir Tanrı'ya dayanmıyor. Ancak bilim yaptığı açıklamalarla dindar insanın hayata verdiği anlamı öldürüyor. Hem de gözünü kırpmadan.

    Ayrıca biz insanlar nasıl oldu da hayata böyle kendimizce anlamlar katabildik? Sivil hayatını anlamlarla süsleyen bir bilim adamı laboratuvara girdiği vakit kendine ait olan ne kadar anlam varsa cebine atıyor. Tekrar sivil hayatına dönüp anlamı cebinden çıkarıyor. İşte ben de diyorum ki bilimi bu kadar özgün yapan, bilimi insan duygularından bu denli sıyrılmış hale getiren de insanların seçimleri ve duygularıdır. O halde farkında olsak da olmasak da bilim de anlam verdiğimiz bir kurmaca. Çünkü şu koskoca evreni açıklayabilecek tek güç bilimdir dersek oldukça tek taraflı bir yaklaşım sergilemiş oluruz. Bu açıdan bakılırsa, dindar bir insan ile bir bilim adamı teknik anlamda farksızdır. İkisi de birer et yığınıdır. Ancak ikisinin duyguları farklı yönlerde gelişiyor.

    Bana sorarsan şu hayatın anlamını açıklamak (ki niye böyle bir ihtiyaç duyarız?) salt bilim ile mümkün değil. Daha geniş bir bakış açısı gerekiyor. Daha objektif olmak için. Ya da olmaya çalışmak için.




  • quote:

    Bana sorarsan şu hayatın anlamını açıklamak (ki niye böyle bir ihtiyaç duyarız?) salt bilim ile mümkün değil. Daha geniş bir bakış açısı gerekiyor. Daha objektif olmak için. Ya da olmaya çalışmak için.


    yukarıda da izahı yapmaya çalıştığım mesele şudur ki:

    bilim hayatı açıklamaz ya da yorumlamaz.

    bilim adına hayat açıklanıp yorumlanmışsa bu o bilim adamının kendi fikridir. bu durumda bilim ruhu ve maneviyatı inkar ediyorsa bu durum bilimin inkarı değil bilim adamının şahsi inkarıdır.

    bilim insanlara yorumlayabilmesi için materyaller sunar. bilim bilmediği gözlemlemediği sonuçları insanlara sunmaz. bilim tekrar edilebilen, denenebilen olgular sunar. bu durumda neyin bilim neyin de insanların şahsi fikri olduğunu izah sadedinde evrim güzel bir örnektir. evrim bir bilimin neticesi değil bilim adamlarının şahsi yorumlarıdır.

    bilim kendi adına her soruya cevap aramaktadır. bunların biri de yaşamın ve türlerin kaynağıdır. Fakat bu soruya net bir cevap veremeyen bilim bir teori üretmiş zamanla da kendisi de inanmıştır. fakat bu teori bilimin bir eseri değil bilim adamının yorumudur.


    senin de dediğin gibi track hocam salt bilim hayatın anlamını açıklamaktan çok uzaktadır. bilim sadece materyal sunar ve yorumunu insanlara bırakır. bir tablo örneğinde olduğu gibi. tabloya anlam verecek insandır. kao nun da dediği gibi kimi insalara göre hayat anlamsızdır ancqak hayatın makro bir anlamı vardır ki bu anlam bireyin anlam verememesinden etkilenmez ...

    hayatın anlamını açıklamaya çalışanlar felsefeciler ve din adamları olmuştur. din ile yola çıkıp anlam katmak isteyenler din adamı felsefe ile yola çıkanlar da filozof olmuşlardır.

    dediğin gibi bu konuda bilim materyal sunup yorumu insana bıraktığına göre bu durumda yorumlayan kişinin fikirleri önemlidir. bu arada önceden de dediğim gibi bilim ile bilim adamının görüşü birbirinden ayırt edilmelidir.

    bilim adamının söylediğ birşey veya yazdığı bir makale her zaman bilim olmak zorunda değildir.

    buradan geldiğimiz netice de bireylerin hayatlara ne anlam kattığıdır.

    o zaman bilimden destek alarak birey olarak hayata ne anlam veriyoruz ?

    mühim olan bu sorunun cevabıdır ...

    bu soruya cevap ararken de kılavuzumuz kimdir ? din mi felsefe mi ?




  • quote:

    şöyle bi okudum da genel olarak hayatın anlamı sorgulanmış başlıkta. bilim, benim hayatımın anlamı hakkında ne söylebilir ki. ona laf mı düşer.


    bilim materyal sunar

    sen de anlam katarsın

    tıpkı bir resmi yorumladığın gibi
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    şöyle bi okudum da genel olarak hayatın anlamı sorgulanmış başlıkta. bilim, benim hayatımın anlamı hakkında ne söylebilir ki. ona laf mı düşer.


    bilim materyal sunar

    sen de anlam katarsın

    tıpkı bir resmi yorumladığın gibi


    bilime en son şeklini insanoğlu verir.. aynen katılıyorum @Deep
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    şöyle bi okudum da genel olarak hayatın anlamı sorgulanmış başlıkta. bilim, benim hayatımın anlamı hakkında ne söylebilir ki. ona laf mı düşer.


    bilim materyal sunar

    sen de anlam katarsın

    tıpkı bir resmi yorumladığın gibi


    Bu @feylesof'un indexi çok güzel oldu,konu açmaya gerek kalmıyor : ) orda buldum bu eski konuyu,denk geldi...

    Şöyle bir konu açacaktım:
    Bilim bir taraf mıdır?


    yani mesela diyelim ki fenerbahçe/porto maçını değerlendiriyoruz...
    X şahsı dedi ki;fenerbahçe takım olarak çok isteksizdi,sanki kazanacaklarına kendileride inanmıyordu,preste bocaladılar çok hata yaptılar hem hiç pres yapmadılar,hırslı değillerdi...

    y şahsı : bir kere fenerbahçe kadro olarak zayıf,eksik oyuncuları çok önemliydi,edu yu semih i aradılar.oyun planı yanlıştı,orta saha ve defans dizilişi rakip takımın kurgusuna göre hesaplanmamıştı vs.


    şimdi x şahsı daha çok "yanlışlanamayan" bir mefhumdan bahsetmiş fakat y şahsı ise "yanlışlanabilir" kuramlarla değerlendirme yapmış.

    sorularımız:
    Y şahsının x şahsına sen bilimsel değilsin,gericisin demeye hakkı varmıdır?
    X şahsının y şahsının bahsettiği somut argümanların tümüne karşı olduğu sonucu çıkar mı?


    daha da renklı sorular çıkabilir tabi...


    Deep'in mesajından devam edersek;bilim insanlığın önüne sürekli bilgi getiriyor,adeta içinde yaşadığımız hayata dair herşeyle ilgili yeni yeni kıyas/deney/gözlem sonuçları-sahaları vs. taşıyor... Peki böyle bir kavram felsefi tartışmalarda "taraf" olabilir mi?




  • arkadaşlar olayları öyle irdelemişsiniz ki bilimden sonrası hakkında bir yazı yok.bilimi keşfeden insan iyilik için mi yoksa kötülük için mi kullancak bu bilimi asıl temel felsefe bundan ibaret çünkü bilim dediğimiz aslında yeryüzündeki olayları oluşu-işleyişi-bitişi hakkında bilgiler üretir bizde bu basamaklar arasında işimize yarayan araçlar-nesneler üretiriz örneğin;bazı mantarların bir takım bakterileri öldürmesi keşfedildi sonra ne oldu penisilin antibiyotik üretildi yani birşeyin işleyişi bulundu sonra bu kullanılarak insanlığın hizmetine sokuldu.Ama aynı şekilde atom bombasını bulan insan insanları öldürmek için kullanıyor.Değerler insanın mutlu olması için değilmidir?İşte en önemli nokta bu bence iyilik için mi kötülük için mi bu bilim?
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.