Şimdi Ara

Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
350
Cevap
118
Favori
23.808
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
8 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Evet arkadaşlar, pek çoğunuz belki şu linkteki konuyu hatırlayacaktır:

    http://forum.donanimhaber.com/m_53307013/mpage_1/key_/tm.htm

    Bundan aylar önce kafama koyduğum, uzun zamandır hayal ettiğim Trakya-Ege-Antalya otostop turunu forumda Into.the.Beauty (Ali) ile gerçekleştirmeyi başardık.
    30 Haziran 2012 sabahı çıktığımız yolcuğumuz 11 Temmuz 2012'de bitti.

    Yaklaşık 750 tane resim, 9 tane kısa video ve yolculuk boyunca tuttuğumuz bir günlük var.
    Tüm bunları foruma koyduğum halde sayfayı açmakta zorlanacak çok arkadaş olur diye resimleri, facebook hesabıma attım ve 2 albüm halinde yayınladım.
    Albümler herkese açıktır, resimleri rahatlıkla görebilirsiniz.

    quote:

    Öncelikle yolculuğun maliyeti hakkında bilgi vereyim.

    Çantalarımız 96 lira.
    Matlarımız 10 lira.
    Çadırımız 35 lira
    Kullanmadığımız ve resimlerin hiçbirinde olmayan kamp tüpümüz 15 lira

    Malzemelerin dışında yanımıza 150'şer lira harçlık aldık.
    Yol boyunca en fazla para soğuk suya harcamışızdır.
    Bu yolculukla ilgili tek pişmanlığım yanımıza termos almamak oldu.
    Bunun dışında yolculuk başında yanımıza 14 tane konserve aldık.
    Bunlar bizi yolculuğun son 3 gününe kadar rahat rahat idare ettirdi.
    Sonrasında cepten yemeye başladık.
    Kamp ocağını kullanmadık çünkü yanında getireceğimiz malzemeler yoktu. Kullanmanın bir anlamı da kalmadı.


    Ben burada seçtiğim bir kaç resmi size göstereyim, diğerlerine albümlerden bakarsınız.


     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]

     Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]





    Diğer Resimler İçin;

    http://sdrv.ms/179hnUX







    quote:

    Ve Günlüğümüz



    30 Haziran (İstanbul-Tekirdağ)

    Bugün benim için önemli serüvenimin ilk günü. Kenan adlı arkadaşla görüşecekti. Nasıl biri olduğunu bilmiyorum fakat içinde iyi umutlar besliyorum. Esenlerde buluştuğumuzda erzakları tamamladık. B. Çekmeceye doğru yola koyulduk otobüsle. B.Çekmecede'den sonra ilk otostopumuzu çektik. Charlie adında keşin tekiydi. Pek iyi başlangıç değildi ama bir başlangıç. Otostop çeke çeke Tekirdağ'a gelidk. Burda Kenan'ın arkadaşlarıyla takıldık.
    Sonra uyumak için bir yer aramaya başladık.Halka açık parkta çadırı kurmayı denedik ama gecenin karanlığında kuramadık. Sığınmak için bir camiye gittik.Cami avlusunda bir adam vardı. Bisikletini kenara bıraktı. Bizim gibi avluda uyumaya başladı. Ama bir süre sonra farkettik ki adam gaydi.Yanımızda uyumuş numarası yapıp 31 çekiyordu. Avluda yerde duran halılardan birini üstüne sarıp onunla yerde sürünüyor, yanımıza yaklaşıp üşümeyin halının altına gelin diyordu. Uyuyamayacağımızı ve kelle koltukta olduğumuzu anlayınca çok erken saatlerden camiyi terkettik.

    1 Temmuz (Tekirdağ-Şarköy-Gelibolu)

    Gayden uzaklaşmak amacıyla yürüyerek camiden çıktık ve ana yola doğru ilerledik. Ancak Yusuf adlı bu gay bizi iyi bir arkadaş olarak bellemiş ki bizi bırakmıyordu. O da bisikletiyle bizimle gemleye başladı. Biz onunla tek kelime konuşmamamıza rağmen onun çenesi durmuyordu. Bir süre sonra bu gay, yol üzerinde gördüğü bir camiye sabah namazını kılmak için gitti. O cmaiye gidince bizde mesefeyi açıp uzaklaştık. Ana yola girip hemen otostopa başladık ve Kumbağ'a vardık. Sonrasında Şarköy'e gitmek için yola çıktık. Ancak bu yol öyle bir yoldu ki tek tük araba geçiyordu, yolu toprak yoldu. Günün en sıcak saatlerinde, sırtımızdaki yükle bayır dolu bu yolda 4 saat boyunca yürüdük. Ve sonradan öğrendik ki daha yolu yarılamamışız bile. BU yürüyüşe bu çileye son noktayı 'Mehmet' isimli 2 abi koydu. Arabalarına bindik ve Yeniköy'ü de geçip Uçmakdere'de indik.Burada Mehmet abilerle birer çay içip kalktık. Ardından çektiğimiz otostopla bir aile durdu. Adam, arabada annesi, eşi ve kızı olmasına rağmen bizi arabaya aldı ciddi bir mesafe bizi götürdü. Sonrasında çektiğimiz otostoplarla Şarköy, civar köyler ve en sonunda Gelibolu'ya vardık. İşin güzel tarafı Gelibolu'ya bir kamyonetin kasasında yüzümüz rüzgardan yamulmuş bir şekilde girdik. Gelibolu'ya vardığımızda telefonları şarj etmek için durduk. Bir kahvahaneye girdik. Ali orada da uyudu. Kahvehane sahibine söyleyip eşyalarımızı emanet ederek gezmeye çıktık ve gece kalmak için bir yer aramaya başladık. Önce camileri gezdik fakat kapalıydılar. Bizde kuytu bir yerde çadırı uyku tulumu gibi kullanıp yattık. Sabaha kadar 4-5 kere uyansakta uyumayı başardık.

    2 Temmuz (Lapseki-Ezine-Edremit-Ayvalık)

    Kıçımız donar bir şekilde yola koyulduk. Gelibolu'dan Lapseki'ye gemiyle gittik. Lapseki'den otostopla Çanakkale'ye geçtik ama hiç uğrayamadık buraya. Oradan peyniri ile ün salmış Ezine'ye girdik. Buradan bir çakı aldık. Gezilecek yerleri dolaştık. Hazır buraya gelmişken Bozcaada'ya gidelim dedik ve başladık otostopa. Bir bayan bizi sahile kadar götürdü. Oradan bilet aldık, saat 2'de gemi kalkıyordu ve bizim bir buçuk saatimiz vardı. Plaja gidip denize girdik. Deniz çok soğuktu. 15 dk. yüzüp çıktık. Kumsal, Sahra çölünü andırıyordu. Esen rüzgar sayesinde kıçımız başımız kum doldu. Saat 1.30 olmasına rağmen gemizi az farkla kaçırdık. Buradan tekrar Ezine'ye döndük ve Edremit'e doğru otostopa başladık.
    Edremit'e vardığımızda telefonların şarkı bitmişti. Telefon bayilerine girip doldurttuk. O sırada Edremiti gezelim dedik. Bizi görenler turist sanıp 'Hello' diyordu. Ama bir çocuk vardı ki yanındaki arkadaşına söylediği söz bizim serüvenin ilk repliği oldu: Olum Bak Alman.
    Edremit'ten sonra Ayvalık'a geçtik. Buranın meşhur tostunu ve dondurmasını yedik. Akşam olmuştu kalacak cami aradık ve bir tane bulduk.Caminin kuytu bir yerinde çadırımızı açtık ve uykuya daldık.

    3 Temmuz (Ayvalık-Dikili-Aliağa)

    Güneş gözümüze ilk vurduğunda ağar topar camiden kaçtık. Ayvalık sahilini gezmeye başladık. Sahilde tekne turu yapıyorlardı. Kişi başı 20 Tl verip tura katıldık. Sınırsız balık denmişti bize ama 1 kilo balık bile vermediler.Teknenin üstünde oturduk, güneşlendik. Balıkesir'in 12 adalarını gezdik bazı yerlerde durup yüzdük daha doğrusu Kenan yüzdü. Ben dibe battım. Bir yüzme molasından sonra Cunda adasında dolaştık. Ne yazık ki böyle güzel bir adayı 45 dk. gibi az bir süre gezebildik. Tekneye geri dönüp Ayvalık'ta tekne turumuzu bitirdik. Saat 18.30 civarıydı. Ayvalık'a indiğimizde Ayvalıkta'taki İzmir yolunda Otostopa bşaladık. Uuzn yürüyüşümüzün sonunda Ali adında bir adam bizi arabasına aldı. Biraz muhabbet ettik. Adam acayip hızlı gidiyordu. Yolda birkaç yerde durup adamın işine yardım ettik. Fırınlara susam satıyordu. İyi birine benziyordu. Aliağa'ya gelmeden başka bir arkadaşını alabilmek için Boxer model arabanın arkasına geçtik. Biraz gittikten sonra durduk. Herhalde geldik diye arabanın arka kapasını açtık.Kapıyı açar açmaz Ali abi gaza bastı. Araba giderken arkada kapı açık kaldı. Ölümle burun buruna gelmiştik. Az daha akan trafiğin içine düşüyorduk. Ali abi anlamasın diye kapıyı elimizle tuttuk. Allah'tan bir şey anlamadı. Aliağa'ya vardığımızda kalacak bir yer aramaya başladık. Bir parkin çimenliğine çadır açtık, uyuduk.

    4 Temmuz (Karşıyaka-Konak-Güzelbahçe-Çeşme)

    Sabah kalktığımızda içimiz titriyordu. Kenan arkadaşımızın gözü enfeksiyon kapmış, kıpkırmızı olmuştu. Sağlık ocağına gittik 2-3 ilaç yazdı. Ama Kenan çok fazla ilaç yazdı, ben bunları almam dedi. Sağlık ocağının bankında kahvaltımızı yaptık. Kurabiyelerin ve Ezine peynirinin için karınca dolduğundan atmak zorunda kaldık. Aliağa'da İzban istasyonuna kadar yürüdük. İzmir Banliyösü ile Karşıyaka'yı biraz gezdikten sonra vapurla Konak'a geçtik. Kava çok sıcaktı, yüzümüz yanıyordu. Oradan otobüsle Güzelbahçe'ye gittik ve otostopa başladık. Bir kamyon durdu. Mehmet adından yaşlı bir amcaydı. Çok ilginç hikayeleri vardı. Arabasına aldığı İspanyol turiste yapmaya çalıştıklarından, develerin nasıl seviştiğine kadar orjinal anılarını anlattı. Urla-Çeşme yol sapağında inip kendimizi kurtardık. Buradan da bir otostopla Alaçatı'ya geçitk. Buranın denizi çok güzeldi bir kaç saat yüzdük güneşlendik.Bizden şezlong parası da aldıklar ama olsun, değdi. Denüzden sonra hava kararmaya başlıyordu. Yatıcak yer aramaya başladık.Ilıca sahilinin balıkçı limanına doğru ilerledik. Burada kuytu bir yer bulduk. Önce biraz dinlendik, dinlenirken yemeğimizi yedik. Yemekte barbunya pilaki ve ton balığı vardı. Sonrada çantalarımızı çimenlerin arasına sakladık. Ardından Ilıca'yı çantasız gezdik. Saatler ilerlemişti, uykumuz geldi. Çantalarımızı sakladığımız yerin yakınına çadırı kurduk ve hemen uyuduk.

    5 Temmuz (Çeşme-Seferihisar-Kuşadası-Söke-Didim)

    Sabah erken saatlerde uyandık ve uyandığımızda anladık ki çadırı çeşitli pisliklerin (bebek bezleri, eski gıda artıkları...) olduğu bir yere kurmuşuz. Hemen hazırlanıp yola koyulduk. Çeşmedeydik ve yola devam edebilmemiz için Güzelbahçe'ye geri dönüp oradan Seferihisar'a geçmemiz gerekiyordu. Otostopa başladık. Bir süre sonra duran genç biri Seferihisar yakınlarına gidiyormul. Hemen atladık arabaya. Seferihisar'a 13 km. kala indik. Tkerar otostopa başladık. Duran Cemil isiminde yaşlı ve çevresinde saygın olan biriydi. Geçen kış aylarında otostopçuların saldırısına uğramış biriydi ayrıca. Durdu ve bizi Seferihisar girişine kadar götürdü. Arından çeşitli otostoplarla önce Özdere sonra Kuşadasına vardık. Burayı detaylıca gezdikten sonra Aydın Söke'ye oradan da Didim'e geçtik. Didim'in Altınkum sahilinde gezdik ve konakladık. Burada önce yer sıkıntısı çektik, turistik ve aşırı kalabalık olduğundan çadıra müsait olan azdı. Ayrıca çantaları bırakacağımız bir yerde bulamadık. Uzun ve yoruyucu arayışların sonrasında açık bir alanda bir ağacın altına çadırı kurduk ve uyuduk.

    6 Temmuz (Milas-Bodrum)

    Ertesi gün uyandığımızda artık yola çıkma vaktiğinin geldiğini anladık. Didik/Altınkum plajında şampuanla güzel bir duş aldık. Bu duş içinde 2'şer lira bayıldık. Sonra ana yola doğru yürümeye başladık. Didim çok uzun bir düzlükten oluştuğu için ana yola çıkmamız epey bir zamanımızı aldı. Anayola çıktı ve ordan otostopla Bodrum'a geçtik. Milas sandığımdan daha küçük ve hareketsizdi. Bizi olan iki gencin tavsiyesiyle burayı es geçtik. Bu iki genç ile Bodrum'da bir kaç kez daha karşılaştık. Onlarda bizim gibi kafalarına göre geziyorlarmış. Tek farkımız onların arabası var, bizim yok.
    Bodrum'da arabayı bir otoparka soktular. Zaten sonra yolumuz ayrıldı onlarla. Biz sırtımızda çantalarla sahili dolşamaya çalışıyorduk ama çantalar çok ağırdı ve bize gereksiz yük yapıyordu. Çantaları bırakmadan gezemezdik ve bırakacağımız bir yerde bulamıyorduk. Aklımıza en son otogardaki emanetçi geldi. 15 lira karşılığında çantaları bırakıp Bodrum'da iyice gezdik. Emanetçiye 11.30 gibi geleceğimizi söylemiştik. O saatlerde gelip çantalarımızı aldık ve bize daha önceden söylenen kamp için uygun olan Bardakçı'daki bir tepeye gittik. Orada muhteşem bir manzere vardı. Bodrum ayaklarımızın altındaydı. Bir konserve açıp karnımızı doyurduk ve uykuya daldık. Ben (Kenan) orada gün doğumunu izleyip, fotoğraflar çekti.

    7 Temmuz (Marmaris-Fethiye)

    Bodrumun muhteşem manzarasında uyandık. Sabahın sıcağı başımıza vurmuştu. Arkamızda 3 deve vardı. Onların fotoğrafını çekip yola koyulduk. Yürüyerek anayola çıktık. Oradan Marmaris'e doğru otostopa başladık. Fakat otostop çektiğimiz adam bizi farklı güzergahdan götürdü. Marmaris'e vardığımızda güneş tam tepemizdeydi. Burası Bodrum'dan daha güeldi fakat Bodrum kadar hareketli değildi. Marmaris'in denizine girelim dedik. Denizi çok güzeldi. Çantaları sahilde bir ailenin yanına emanet bırakıp Marmaris'i gezmeye çıktı. Sahili baştan sına gezdik. Çarşı falan derken Fethiye'ye doğru yola çıktık. Barış adında bir abi durdu. Sağolasın bizi Fethiye'ye kadar götürdü. İyi biriydi, bol bol gırgır yapıp güldük. Barış abi de bizim gibi geziyormuş fakat arabasıyla. Barış abiyle uzun sayılabilecek bir yolculuk yaptık.Yolcuğun sonunda Fethiye/Merkez'e vardık ama bir müddet şehir merkezini aradık, sonra marina sonra barlar sokağını. Fethiye'de uzun bir süre arabayla bunları aradıktan sonra sahil kıyısnda indik. Yollarımız Barış abiyle burada ayrıldı. O barlar sokağına, biz ise çantalarımızı bırakmak için göümüze kestirdiğimiz çiğ köfteciye gittik. Birer dürüm yiyip çantalarımızı orada bıraktık. Ardından Fethiye'yi gezmeye başladık. Uzun süre sahilide ve Fethiye içerisinde dolandık ancak Fethiye sandığımız gibi hareketli bir yer değildi. Gece hayatı sahile kurulan lokantalardan ibaretti. En sonunda Fethiye'den umudu kestik ve ilk indiğimiz yerin yakınında parka çadırımızı kurduk, orada uyuduk.

    8 Temmuz (Ölüdeniz-Kemer)

    Fethiye'de uyandıktan sonra artık Ölüdenüz'e geçmemiz gerektiğini düşündük. Fethiye Merkez boştu, fazla durmanın alemi yoktu. Fethiye içerisinde Öldeniz'e gitmek için otostop çeksek de duran olmadı. Çünkü yol otostopa elverişli değildi. Bizde anayola yakın en müsait yerde durduk. Çektiğimiz otostop sonrasında bir kişi durdu. Bizi yanlış hatırlamıyorsam Ovacık isimli öky yolu sapağında indirdi. Yol otostop için elverişli olduğundan hemen başladık. Bir süre sonra iki genç bayan durdu. Kısa bir sohbetin ardından bizi sahile yakın yerde indirdikler. Sahilin sağ tarafına o meşhur Ölüdeniz koyuna ilerledik. Giriş paralıydı. Bozuklukların dolduğu kağıt paraların azaldığı cüzdandan çıkarıp ödemeyi yaptık. Burada deniz girdik. Deniz hakikaten çok güzeldi. Sığ değildi, derindi. Kıyısı kum değildi ama bembeyaz ufak çakıl taşları ile kaplıydı. Denizin berraklığı, temizliği çok iyiydi. 2 metre derinlikten denizin dibine bakın rahatlıkla görebiliyordunuz dini. En güzel tarafı da müthiş bir manzara eşliğinde yüzüyorduk. Bir müddet burada zaman geçirdiğinte sonra hazırlanıp tekrar harekete geçtik.Şimdi sıra Antalya'daydı.

    Sahilden ayrıldık, bir durakta otostopa başladık. Bir süre sonra genç bir çift durdu. Onlarda Burdur'a gidiyorlarmış. Bizi Antalya yol ayrımına kadar atabileceklerini söylediler. Bahsettiği yol ayrımı Ölüdeniz'e 90 km uzaklıktaydı. Yani Antalya'ya çok yaklaşmış oluyorduk. Kabul ettik. Hemen hemen her arabada bize sorulan tipik sorular bu arabada da soruldu.Ardından biraz muhabet ettik. Bir süre sonra şoför olan abinin 'işte burası' sözüyle uyandım. Dediği kavşakta indik. Tam karşımızda Söğüt Belediyesinin girişi vardı. Yol kenarında, uzun yoldan gelenler için kebapçılar felan vardı. Karnımız açtı ve kuzu çevirmelerin önünden ağzımız sulana sulana geçtik. En sonunda dayanamadık, kuzu yiyemiyorsak bari bisküvi alalım, bisküvi yiyelim dedik :) Etraf bu kebapçılara rapmen tenhaydı, sessizdi. Biz yine otostopa başladık. Bir müddet sonra bir kamyonet durdu. İçindeki abi bizi Korkuteli'ne kadar bıraktı. Bu yolculuk esnasında enfes doğa manzalarıyla karşılaştık. Korkuteli karayolundan yine yola devam ettik. Duran biri Antalya'da Üniversite Hastanesine gidiyormuş.Hemen atladık. Bu sık sık cami açıp dışarı tüküren kişiyle Antalya'ya vardık.

    Zorlu bir yere gelmiştik. Büyükşehirler otostop için elverişsiz oluyordu. Ve bizimde daha önceden hiç gelmediğimiz, bilmediğimiz bu karışık mevkiden Kemer'e geçmemiz gerekiyordu. Otostopa başladık, uzun bir süre sonra biri durdu ve bizi o sıcaktan kurtardı bir süreliğine. Ardından Konyaaltı plajlarının bulunduğu yerde indik. Orada biraz su molası verdikten sonra çektiğimiz otostop sonucu biri durdu. Aslen Kazakistanlı olan ve 5 günlüğüne geldim 15 yıldır burdayım diyen bu kişiden Kemer ve Ruslar hakkında epey bildi aldık. Kendisinin muhabetti iyiydi, dostaneydi, aynı zamanda esrarkeşti. Bize Kemer'de nerede çadır kurulabileceğimizi de söyleyip Kemer'in merkezinde indirdi.Merkezi bir müddet gezdik ardından çantalarımızı bırakacağımız bir yer aramaya başladık. Esnaflara sorduk, soruşturduk. En sonunda lüks kafe ve restaurantların arkasında kalan bri çay ocağına girdik. Sağolsun oradakiler kabul etti ve çantalarımızı oraya koyduk. Çantalardan kurtulmuştuk ve rahatlamıştık bir şekilde Kemer'i kolaşan ettik. Rusların bu kadar yoğun bir şekilde ilk defa burada gördüm. Cadde de önümüze çıkan her 10 kişiden en az 8'i Rustu. Gezip gördükten sonra karınımız acıktı. Çantalarımızı bıraktığımız çay ocağına gittik. İki tost yedik ve çantalarımızı aldık. Çay ocağının sahibi olan abiyle orada samimiyeti kurduk. Bir daha Kemer'e gelirsem ilk ona uğrararım. Çantaları aldıktan sonra kamp yerine doğru ilerledik. Yaklaşık 3 km yürüdük. Burada çadırımızı kurup, uyuduk.

    9 Temmuz (Antalya Merkez-Alanya)

    Sabah uyandığımız bu kamp yeri Antalya yoluna çok yakındı. Hemen Antalya Merkez için otostopa başladık. Önce bir genç durdu. Bizi bir müddet götürdükten sonra tatil köylerinin olduğu bir yol ayrımında indirdi. Sonrasında başa bir adam durdu ve bizi Antalya Merkez'e kadar götürdü. Sağolsun iyi biriydi. Hatta bize kartını verdi ama arabasında resmen terden koltuğa yapışıyordum. Arabada havalandırma yoktu. Camlar tam açılmıyordu ve şoför hızlı gitmiyordu. Arabanın içinde resmen piştik. Antalya'nın o sıcağında Güllük caddesinde inince 'Oh Be' demek zorunda kaldık. İndikten sonra Güllük caddesinden aşağı doğru ilerliyorduk ki benim çantamın dışındaki matım düşmüş. Ben mat düştükten kısa bir süre sonra durumu fark ettim. Hemen cadde de aramaya başladım. Ortalıkta gözükmüyordu. Tam ümidi kesmişken bir yaşlı amca bana bu senin mi diyerek matın yerini gösterdi.Mat trafik ışıklarının yanında düşmüşsonra rüzgarla karşı caddenin köşesine kadar gitmiş. Garip bir tebessümle gidip matımı aldım. Ardındantekrar gezmeye başladık. O gün Antalya'yı gezmek için baya bir yol yürüdük. Sonra yeter bu kadar deyip Alanya'ya geçelim dedik. Ancak Alanya yolu buradan çok ters kalmış. Bize çevre yoluna çıkmamızı söylediler. Başladık yürümeye. O gün o sıcaklıkta en az 10 km. yürümüşüzdür. Yetmedi bir de çevre yolunda 3 saat boyunca otostop çektik. O sıcak o çaresizlikle bu yolculuğumuzun en zor 2. gününü yaşadık. Artık çaresizlikten deftere ' ALANYA ' diye yazdık. Otostop çekerken bunu şoförlere doğru kaldırdık. Hayatmda böyle bir çilekeş anda hiç bu kadar eğlenmemiştim. Şoförler yazdığımızı yazıyı okumak için şekilden şekile giriyordu. O yüz hallerini görünce yorgunluğum bir nebze azaldı. Ancak bu taktikte işe yaramadı. En sonunda deftere Alanya yerine ' DURUN BEA ! ' yazdım. Bir müddet böyle otostop çektik. Bundan da bir iş çıkmıyacapımı anlamak üzereydik ki yan yolda ismi Tekin olan bir abi durdu. Meğerse bizim Durun Bea yazısını görmüş, geri dönmüş. Sağolsun arabasına aldı bizi. Çok iyi biriydi. Alanya'ya gideceğimizi söyleyince bize Rus kızlarla ve Alanya'yla ilgili bilgiler aktardı. Tekin abi de 1 haftalığına Alanya'ya gelmiş 25 yıldır Alanya'da yaşıyormuş. Evli, çocukları var ama çocukluğunda Rus hareketliliği yaşamış. Bizi işi çıkmasaydı Alanya'ya kadar atacaktı. Ancak işi çıkınca Manavgatta bıraktı. Biz ordan yine otostopa devam ettik. Bir süre sonra duran adamın şekli bizi şaşırttı.

    Adam sarıklı, sakallı biriydi. Bizi arabasına aldı ve. Bizde adettir, kimin arabasına binersek onun suyundan gideriz. Yine aynı şeyi yaptık. Abi hocalık okuduğundan ve dini tarafı ağırlıklı olduğundan her konuya dini yaklaışıyor, bizde onay verip kafa sallıyordu.Çok gariptir bir otostopa bu otostop serüvenine adı Charlite olan bir esrarkeşle başlayıp bir hacı,hocayla bitirdik. Alanya merkezde indik. Yine çantaları bırakacak yer aradık ve taksi durağında taksicilere durumu acınaklı bir şekilde anlattık. Çantalarımızı orada bıraktık, caddeye girdik ve o cadde de Alanya'ya geldiğimizi anladım. Kızlar fenaydı. Telefonumu şarj için bir markete bıraktım. Sonra uygun bir parka çekilip çadırımızı kurduk, uyuduk ama 2 saat sonra, saat 3 sularında Ali beni uyandırdı.

    Uyandırınca 'bak' dedi arkamı gösterek. Baktım. Bir de ne göreyim hemen bir metre uzağımızda bir çift sevişiyor ve ilerisini getiriyordu. Uyku sersemiydim ve içindem izlemeyeyim dedim ve çadırın içine girdim. Ancak Ali izlemeye devam etmiş. Bende çadırın içine girdim ama seslerden uyuyamadım. Kısa bir süre sonra sevilen kız yerden kalkıp Ali'ye tekme attı. Bunları ben duyuyordum ve sandım ki herhalde Ali izliyor diye kızdılar ve tekme yedi. Sonra çadırın dışında bir hareketlilik oldu, yabancı olan tahminim Alman olan bu çift kendi aralarında sinirli sinirli konuşuyordu. Çıktım çadırdan. Bir baktım sevişen erkek Ali'nin yanına gelmiş berbat İngilizcesiyle 'You don't touch my girlfriend' diyerek kızgın bir şekilde söyleniyordu. Bende araya girip 'What's the problem, man' moduna girdim. İşin garip tarafı Alman erkek bana Ali'yi şikayet ediyordu. Ali polisi ara deyince telefona yöneldim. O esnada herhalde polis lafını duymuş olacaklar ki yanımızdan ayrıldılar. Sonra Ali bana olayı anlattı. Meğer bunları izleyen bir Ali değilmiş. Bizim yakınımızda bir de apaçi kılıklı genç biri varmış. Bu apaçi sürüne sürüne bu çiftin arkasına geçmiş ve kıza elini daldırmış. Bu erkekle kız olayın farkında vardığından apaçi kaçmış. Elleyen kişiyi de bizim Ali sanmışlar. Böyle bir olay başımızdan geçtikten sonra uyuması zordu ama uyuduk.


    10 Temmuz (Alanya)

    Sabah parkta uyandık. Artık vaktimiz boldu ama paramız yoktu. Yine gezilip görülmesi gereken yerleri gezdik, gördük. Alanya Kalesi, Kızıl Kule, Tarihi Tershane, Alanya'nın uzun ve kısa iki yakasınıda gezdik. Kısa yakasında denize girdik. Çantaları ise çadırı kurduğmuz yerin hemen yanındaki çimenlere sakladık. Bütün gün boyunca Alanya'yı gezdik. Alanya'nın kısa yakası uzun yakasına göre daha durgun. Kısa yakada sahil boyunca oteller var. Yakanın sonunda 2 tane beach club var. Uzun yakanın başlangıcında Alanya Kalesi var. Hemen yakınında barlar sokağı, diskkolar, gece kulüpleri var. Sahili kısa yakaya göre daha geniş. Bol bol parklar var. Limanında gece gündüz denize açılan tur gemileri bulunuyor. Gece bir kaç tanesi discoya çevriliyor. Sahilin ilerisinde halka açık havuzlar ve şenzlongları beleş olan plajlar var. Biraz daha doğuda lüks gece kulüpleri ve otellerle dolu ama kule kale dibi kadar hareketli değil. Alanyum alışveriş merkezi civarındaki mahalle neredeyse katıksız Rus mahallesi olmuş.Rusların haricinde Alanya'da Alman nüfusuda fazla. Alanya ile ilgili bu kadar bilgiden sonra kendimize dönelim.


    Gündüz 4-5 gibi karınımız çok acıkmıştı. Sabahta zaten birer tane bisküvi yemiştik. Karnımızın açlığından çevreyi gözlemleyecek halimiz kalmadı. Bizde çareyi piknik yapanlarda bulduk. Ali sağolsun gidip önce yakınımızda piknik yapan yerde yiyecek bir şeyler istedi, kendimizi acındırarak. Kadınlar başta yiyeceklerinin kalmadığını, kalan az bir şeyi de çocuklara ayırdıklarını söylediler. 5 dakika sonra teyzenin biri acımış olacak ki elinde 2 poğaça ile geldi. Hemen yedik. O anki açlığın etkisiyle poğaça çok lezzetli geldi bize. Ama bu 2 poğaça yetmedi tam tersine açlığımızı daha da artırdı. 10-15 dakika sonra Ali'yi ikna edip başka piknikçilerden yiyecek istemesini söyledim. Sağolasun yine gitti. Ama bu sefer Ali'ye 'yok, yok' deyip geri yollamışlar. Arada bir 10-15 dakika daha geçti ki 'yok yok' diyen piknikçilerin arasından bir teyze bize, kısır,domates, marul, kek, çay getirdi. Allah razı olsun. Bir güzel yedik. 12 günlük bu serüven içerisinde iki kere adam gibi bir şey yedik. Biri buydu, diğeri Ayvalık tostuydu. Akşam yine bir önceki gece uyuduğumuz yere çadırı serdik. Yine tam uyumak üzereydik ki 10-15 metre uzağımızda biri Almanyalı Türk ve 2 dallama genç bir şarapçı amcaya musallat oldu. Eş cinsel hareketler ve şakalar yapıp şarapçı amcayı baya bir rahatsız ettiler. O adam çok acımıştım hatta bir ara polis çağırmayı düşündüm. Ama sabah uyandığımda gördüm ki yine o kişiler kardeş kardeş takılıyorlar kendi aralarında.


    11 Temmuz (Alanya)

    Bugün otobüsle dönüş günü olduğu için geç kalktık. 9 gibi uyandık. Denize girdim, biraz güneşlendik. 11 gibi simit-ayran-çizi bisküvi yedik. Ali'nin 3.30'da benim 4.00'da otobüslerimiz var.


    Bu 12 gün hayatmın şüphesiz ki paha biçilmez kesitlerinden biri oldu.
    Pişman değilim ve kendimle gurur duyuyorum.
    Bir hayalimi daha gerçekleştirdim.
    Mutluyum.
    Çünkü bu yolculuk nice bu tarz yolculukların ilk halkası olacak.

    Nice yolculuklara.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ekmek arası sakız -- 27 Ocak 2014; 15:17:40 >







  • yav he he

    Reklam alınır ilk yorum
  • Böbrekler yerinde mi ?






























  • < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ekmek arası sakız -- 12 Temmuz 2012; 21:05:48 >




  • malzeme bolmuş bir de blog aç bence
  • Olm hayalimi gerçekleştirmişsiniz len, gaza geldim vallahi. Tebrik ediyorum sizi
  • REKLAM ALANI

    DİP NOT: EMEĞE SAYGI
  • *REKLAM ALANI*

    Güzel resimler.
  • Youtube'a mı koyuyorsun videoları kenan ?


    Edit:



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Into.the.Beauty -- 12 Temmuz 2012; 21:11:35 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Into.the.Beauty

    Youtube'a mı koyuyorsun videoları kenan ?

    Evet. Face çok bekletiyor.
  • harbi güzel

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  •  Vee Otostopla Türkiye'yi Gezdik ! [ Bol SS ] [ Videolar Eklendi ]


    çok güzel birşey ama
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 1024

    malzeme bolmuş bir de blog aç bence

    Ciddi ciddi düşünüyorum hocam bunu .d
  • Burası değerlenir
  • Reklam

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tekrardan okuyorum günlüğü. Harbi çok güzeldi. Yine olsa yine yapardım
  • Cok iyi ya bekarken yapilmasi gereken en onemli seylerden biri.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kckfrk -- 12 Temmuz 2012; 19:09:56 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Rizörv
  • http://www.haberturk.com/yasam/haber/66125-gelinlikli-otostopcu-gebzede-kayboldu
    sonunda tecavüz edilip ormana atılıyor tabi cesedi
    organları bi kontrol ettirin
  • Buraya reklam alınırrr
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.