Şimdi Ara

Volvo'larımıza Nasıl Bakıyoruz?(Doğru Yıkama, Boya Koruma, Cila, Detailing)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
343
Cevap
12
Favori
30.899
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Merhaba,
    Bu konunun amacı arabalarımıza uyguladığımız bakımların en doğrusunu öğrenmemizi sağlamak. Araba yıkama, temizleme, cilalama, boya koruması-bakımı, detailing, motor koruma-temizleme, jant-lastik temizleme, iç mekan temizleme vs. gibi konuların bu başlık altında konuşulup, bizlerin doğru bilgilere ulaşabilmesini ümit ediyorum. Bu konularda tecrübeli ve bilgili Volvo severlerin bu başlık altında değerli tecrübelerini paylaşacaklarını umuyorum. Volvo forumunda böyle bir konunun eksikliğini gördüm. Umarım kapsamlı ve faydalı olur. Zira araç bakımı konusu, en fazla yanlış bilgi barındıran konuların başında geliyor. Saygılarımla.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kurzweil -- 5 Haziran 2012; 13:14:44 >



  • Ben hemen başlayayım,
    Volvo'mu yeni aldım ve araç bakımı konusunda belli bir bilgi sahibi olsam da, bir önceki arabamda yaptığım hataları bu arabamda yapmak istemiyorum. Baştan sona eksiksiz bir bakım olmasını istiyorum. Konuyla ilgili bazı temel bilgi ve sorularım şu şekilde:
    -Arabama boya koruma yaptırmadım. Boya korumaya inanmadığım için değil, kimseye güvenemediğim ve boya koruma mevzusunun fazlasıyla ticarete döküldüğüne inandığım için. Kafamda canlandırdığım şey, doğru ürün ve doğru yıkama ile, boya korumamı kendim yapmak ve sürdürmek. Bu yapılabilir bir şey midir? Kapalı garajım var.
    -Doğru ürün demişken, Meguiars markasının bu piyasada adının geçtiğini görmekteyim. Herhalde bu markanın ürünlerini tavsiye edersiniz. Bunun dışında 3M ürünlerinin de iyi olduğunu duydum. Özellikle ürün bazlı farklı markaların da tercih edildiğini gördüm. Sadece en iyisi olmalı. 2. 3. sıradaki bir ürün beni ilgilendirmiyor.

    Boya korumanın belki de en önemli safhası olan araba yıkama konusunda, en doğru yıkamanın şöyle yapıldığını biliyorum:
    -Paspaslar yıkanıp kurumaya bırakılmalı.
    -Araba çok kirliyse tazyikli suyla fazla yaklaştırmadan bir ön yıkama yapılmalı.
    -Sonrasında gölgede, çift kova tekniği ve mikrofiber eldiven ile bastırmadan yıkamaya geçilmeli(yukarıdan aşağıya).
    -Durulamadan sonra bir mikrofiber kurutma havlusuyla bastırmadan kurutulmalı.
    -Jantlara jant temizleyici sprey sıkılarak beklenmeli ve durulanmalı.
    -Kuru lastiklere ve aracın plastik yüzeylerine lastik parlatıcı uygulanmalı.
    -Araç içerisinde konsol-kapılar, nemli bir mikrofiber bez ile temizlenmeli.
    -Camlar içeriden başka bir nemli mikrofiber bez ile silinmeli.
    -Araç halısı gerekiyorsa süpürülmeli, eşikler ve kapı kenarları bir-iki bez ile silinmeli.

    -Bu noktada bazı sorularım var,
    *Arabanın yere yakın kısımları daha kirli olacağı için, buralarda ayrı bir mikrofiber bez kullanmak daha mı doğru olur?
    *Jant temizleme spreyi bildiğim kadarıyla kuru janta uygulanıyor. Öyleyse bu işlemi arabayı yıkamadan önce mi yapmalıyız? Diğer türlü jantların kurumasını bekleyeceğiz.
    *Jantları bu şekilde temizledikten sonra, bir de cilalı oto şampuanıyla yıkamak, parlaklık katar mı? Yoksa bunu da jant temizleyici mi yapıyor?(hatta jantlara da quick wax uygulanabilir mi?)
    *Jant temizleyici sprey, lastiklere de uygulanabilir mi?(parlatma amacıyla)
    *Arabanın tekerleri dahil, tüm plastik yüzeylerine aynı plastik temizleyici kullanılabilir mi?
    *Arabanın içerisine herhangi bir kimyasal kullanma taraftarı değilim. Hep nemli bez ile sildim. Konsolun parlamasını istemem. Fakat ayaklarımızın değdiği plastik kısımlardaki kirler sadece nemli bez ile çıkmıyor. Buralara özel bir ürün var mı?
    *Yıkadıktan sonra camlara içten ve dıştan uygulamamız gereken bir işlem var mı? (içeriden buğu giderici gibi)

    Merak ettiğim şey yeni bir arabaya, nano boya koruma gibi olmasa da, kendimiz makine olmadan bir boya koruma yapabilir miyiz?
    Ve ya bu mümkün değilse, arabamızı her seferinde iyi bir cilalı oto şampuanıyla yıkadıktan sonra, quick wax gibi ürünleri uygulamak suretiyle, boyada koruyucu ve parlak bir tabaka oluşturabilir miyiz?
    *Sıfır arabanın boyasına uygulanmaması, yapılmaması gererken bir işlem var mı?
    *Ayrıca arabamıza cila uygulayacağımızı düşünürsek, yıkama işlemi için cilalı oto şampuanı kullanmanın gereği kalıyor mu? Bir kaç kişiden yıkama için bebe şampuanı kullanma önerisi aldım. Bana da sadece yıkamak için mantıklı geldi. Sonrasında da cila atmak suretiyle tabi. Yoksa yapacağımız cilanın daha etkili olması için önce cilalı oto şampuanı mı kullanmalıyız?
    *Kil ne zaman gerekir?
    *Bu 100-150TL'lik basınçlı su püskürtme makineleri yıkamada işe yararlar mı? Mesela şampuan püskürtme hazneli bir makine alsam, arabam çamurluyken, çamur ve kiri şampuan püskürterek yumuşatsam, sonrasında da basınçlı suyla kiri akıtıp asıl yıkamaya geçsem. Pratikte bu mümkün mü, yoksa bu fiyattaki makinelerden bir şey beklememeli miyim?
    *Motor temizliği konusunde ne yapabiliriz?(özel bir ürün var mı?)

    Bu noktada tecrübeli arkadaşların, ürün tercihleri konusunda yardımı gerekiyor.
    *Hangi mikrofiber yıkama eldiveni, mikrofiber kurulama bezi, cila silmek için mikrofiber bez, iç mekan için mikrofiber bez, jant temizleme için sünger-fırça?(kaç tane lazım olur)
    *Hangi oto şampuanı, neden?(bu nötr ph meselesi önemli mi?)
    *Hangi quick wax, neden? Bu ürünü ne sıklıkla kullanmalıyız? Normal wax yerine geçiyor mu?
    *Hangi jant temizleyici?
    *Hangi lastik temizleyici?
    *Hangi plastik temizleyici?
    *Camlar için gereken bir ürün?
    *Tüm bu ürünleri güvenilir olarak nereden satın alabiliriz(HB gibi güvenilir olmayan siteler dışında yani). İnternet harici bulunur mu mesela?
    Saygılarımla.




  • "BİR KOVA SU VE 1 BEZ İLE ARABA YIKANMAZ, SADECE ÇİZİLİR"
    Bir oto yıkamacının duvarında okumuştum bu yazıyı, bu başlığa da güzel oldu!

    Arabamı yıkamak benim için her zaman keyifli bir iş olmuştur, çünkü o işle ilgilenirken başka şey düşünmediğim için, beynimi biraz dinlendirme şansım oluyor (bir de marangozluk işleri yaparken :)) Bu sebeple aracımı %90-95 çoğunlukla kendim temizlerim

    Yukarıdaki sorulardan bir kısmına yanıt olabilecek deneyime sahibim, bunları paylaşmak isterim.

    1- 150 TL civarında satılan basınçlı su makinasını 8 yıldır kullanıyorum. Bizlerin yapabileceği araç temizliği için yeterli olduğunu söyleyebilirim. Elbette ki basınç, profesyonel cihazlardaki kadar yüksek değil (öyle olduğunu söyleyerek satıyorlar). Ama yıkama sırasında süngerinize takılıp boyayı çizebilecek büyüklükteki tüm toz/çamur parçalarını uzaklaştırmak için etkili. Bu tip ürünlerin şampuan haznesi takılıp efektif kullanımı hayal! Sadece basınçlı suyla temizleme yapmak için almanızı önerebilirim (sadece aracınız için değil, balkonunuz, bahçeniz. çatınız ve duvarlarınızda yapacağınız temizlik işlerinde bile kullanabilirsiniz, mesela taşlardan yosun temizlemek veya çatı oluğunuzda biriken ve elle temizleyemediğiniz yaprakları temizlemek için).

    2- Yıkama sırasında şampuanlı suyu aracıma yumuşak bir sünger ile uygularım. Aracım 4 yaşını geçti ama her yıkamadan sonra hala ilk günkü parlaklığına ulaşıyor. Bilirsiniz, ışığa doğru açıdan baktığınızda kaportanın üzerinde birbirinin üstüne binmiş incecik elipsoidal çizikler görülür. 4 yaşını geçmiş aracımda bu çiziklerden çok az var, yani yumuşak sünger kullanımı deneyimlerime göre boyayı çizmeden yıkama yapmak için doğru ürünlerden biri.

    3- Çok kirli aracımı yıkamak için Turtle Wax marka ağır görev şampuanı kullanıyorum, gerçekten kir çözücü yeteneği çok iyi bir ürün, ama matlaştırıyor. İlk yıkamanın ardından Arexons marka (yıllardır kullanırım) cilalı oto şampuanı ile son yıkamayı yapıyorum ve mikrofiber bezle aracımı kuruluyorum.

    Sözünü ettiğim cilalı şampuan gerçekten çok işe yarıyor parlatma konusunda. Piyasadaki en iyi cilalı şampuan budur diyemem ama benim kullandıklarım içinde en iyisi bu! Bir keresinde bu şampuanla yıkayıp kuruladığım aracımın yanına gelen arkadaşım "ıslak mı hala" diye kuruladığım arabaya dokunmuştu (parlaması ıslaklığa yakın derecede yani :)

    4- Yıkama işlemini asla güneşli veya rüzgarlı ortamda yapmam (kapalı garajı olanlar için zaten bu sorun yok). Rüzgar kaldırdığı tozu henüz kurulamaya başladığınız aracınıza yapıştırıyor ve siz kurularken o parçalarla aracınızı çiziyorsunuz.

    5- Halı paspasları her temizlikte yıkamıyorum, yıkadıysam da mutlaka tam kurumasını bekliyorum. Pekçok aracın paspas altında kalan bölümleri başlar ilk çürümeye! Sebebini buna bağlıyorum...

    6- Bir polisaj makinesi almıştım Koçtaş'tan. eksantrik dönme ve titreşimle çalışıyor. Cila uygularken yorulmamanın en iyi yolu! Cilayı uyguladığınız tüylü bir pedi var, cilayı bu ped ile uyguluyorsunuz ardından kuruyan cilayı kaportaya yedirerek parlatma yapan havlu ped ile işlemi bitiriyorsunuz. Elle yapacağınız ciladan çok çok daha iyisini daha kısa sürede ve kollarınız kopmadan tamamlayabiliyorsunuz. Ben ÇBS Belco kullanıyorum cila olarak 2 ayda bir...

    7- Cila boya korumanın en önemli kurallarından biri, zira hem suyu itici özelliği, hem tozlanmayı azaltan özelliği hem de UV filtre özellikleri var. İyi marka cila önerilerine (denenmiş olması koşuluyla) açığım.

    Ancak biriken eski cila kalıntılarını arada bir temizlemek gerekiyor. Bunun için de pasta uygulaması yapılması gerekiyor. Genelde cila ile birlikte formüle edilmiş ürünler satılıyor bu kategoride. Ben Turtle Wax'ı yeterli buluyorum. Bu arada yeni aracın cilasına en az 6 ay dokunmamak en iyisi! Çünkü hiçbirimiz ve hiçbir boyacı (ülkemizde) fabrikadan çıkmış yeni bir Volvo'dan daha iyi bir cilaya sahip edemez aracımızı

    8- Jantlar için iyi bir tavsiyeye ihtiyacım var, çünkü 22 kollu Crius modeli, temizlerken insanı bir hayli zorluyor. Jant için özel fırça kullanıyorum ama kollar arasındaki kirleri temizlemek için bir likit şart!

    9- Aracımın kapı fitilleri ve lastiklerin yanakları için yine Arexons marka kauçuk/lastik koruyucu bir ürün kullanıyorum. Kreme yakın kıvamda ve püskürtülerek uygulanıyor, daha sonra temiz bir üstübü ile yediriliyor. Bu ayrıca yan camların kenarındaki siyah kauçuk fitillere bakım yapmanın da en iyi yolu! Zira bu fitiller, tüm gün dış hava şartlarına maruz kalıyor, özellikle güneş altında çürümekten başka şansları olmuyor. Bu ürün onları parlak tutuyor aşınmalarını yavaşlatıyor...

    10- İç temizlik için şarjlı süpürge ve nemli mikrofiber bez yetiyor. Kapı eşiklerindeki ayak sürtmelerini kamufle etmek için yukarıda sözünü ettiğim lkauçuk/lastik koruyucuyu kullanıyorum.

    11- Motor temizliği için sadece geniş bir boya fırçası kullanıyorum (tozunu almka için) ve nemli bez ile yüzeysel temizlik yapıyorum. Motor yıkama vs kesinlikle yaptırmıyorum, gerekli olduğunu da düşünmüyorum, çok gerekliyse zaten bakımlar sırasında bu ihtiyaç gideriliyor, ama 4 senedir ihtiyaç olmadı!

    12- Göğüslük bakımının en önemli maddesinin onu güneşten korumak olduğunu biliyorum! Kısa süreli park durumlarında bile güneşliği mutlaka örtüyorum. Onun dışında göğüslüğe mat veya parlak hiçbir şekilde koruyucu olduğu söylenen ürünleri uygulamıyorum.

    13- Gösterge pano camı ve müzik sistemi ekranının tozunu ince ve çok yumuşak bir fırça ile alıp ondan sonra siliyorum. Bu şekilde bu parçaları hiç çizmeden temizlemiş oluyorsunuz.

    14- Koltukların dalgıç elbisesi malzemesinden yapılmış kısmını da nemli bezle siliyorum, şayet lekeler var ise önce ıslak havlu ile lekeyi çıkarıp ardından nemli bezle ıslak havlunun kalıntılarını uzaklaştırıyorum.


    Vay be, amma dalmışım yazmaya :)) Ama yazarak paylaşmak bile keyifli geldi doğrusu.

    Herkese kolay gelsin!




  • Sevgili Büyük Bilge,
    Değerli tecrübelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Anladığım kadarıyla sizde araba bakımı mevzusuna benim gibi bakıyorsunuz. Ben de arabamı temizlerken ve bakım yaparken adeta kafamı dinlendiriyorum. Bu yüzden harcadığım emek ve vakit gereksiz ya da boşa olmuyor. Yaptığım işten zevk alıyorum. Kimisi bu denli titiz bir araba bakımının manasını anlayamıyor, gereksiz bir angarya olarak görüyor. Fakat bu işin bir hobi olduğunu ve araba sahibini rahatlattığını düşünmüyor. Mesele kafayı bakım ile kırmak değil, mesele bir şeylerle meşgul olmak ve zihnimizi dinlendirmektir(yigen:)). Sonucunda ortaya çıkan manzara da ödülümüz oluyor.

    Geçen gün servise gittiğimde orijinal Volvo bakım ürünlerini almayı planlamıştım. Fakat Deri Bakımı dışında ellerinde hiçbir ürünün olmadığını öğrendim. Balmumu şampuan, jant temizleyici, iç mekan temizleyici, mikrofiber bezler... Hiçbiri yoktu. Sadece serviste değil, bazıları Türkiye'de bile yokmuş. Bu duruma tepki gösterecek oldum, fakat "bu ürünleri ilk defa siz talep ediyorsunuz" yanıtından sonra bir şey de diyemedim. Yine de servislerde bulundurulursa müşterilerin görüp alabileceğini söyledim ve sadece Deri Bakımını alabildim. Umarım orijinal Volvo bakım ürünlerini bundan sonra getirirler. Her zaman ilk tercihim orijinal ürünler olur. Ayrıca bu ürünleri ilk defa benim talep etmiş olmamı da yadırgadım.

    Sevgili Volvo sahipleri,
    Neden Volvo'nun orijinal bakım ürünlerini talep etmiyorsunuz? Dışarıdan satın alacağımız ürünler, arabalarımızın üreticisinin sunduğundan daha iyi olmazlar ya. Bu mesajı okuyan Volvo sahiplerinden, bundan sonra orijinal Volvo bakım ürünlerini talep etmelerini rica ediyorum. Talep olursa, arz da olacaktır. Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kurzweil -- 5 Haziran 2012; 13:13:42 >




  • Sn. Büyük Bilge,
    1- 150TL'ye aldığınız ve 8 yıl dayanan makinenin modelini merak ettim doğrusu. Şampuan haznesinden beklediğim, mükemmel köpük yaratması değil(Foam Lance misali). Sadece hazne içerisindeki şampuanı arabanın her yerine dağıtabilmesi. Bunu da, arabam çok kirliyse, bir ön yıkama bağlamında yapmayı amaçlamıştım. Hatta sonra eldivenle yıkamaya geçtiğimde bile yine bu şekilde şampuan arabaya püskürtülebilir. Sadece basınçlı su için bu makineyi almayı düşünmüyorum. Bu işi yakınımdaki petrolde bulunan 1TL makinesiyle de yaparım.

    2- Yumuşak sünger konsunda, ben de daha önce böyle deniz süngerine benzer kauçuk hissiyatında bir sünger kullanmıştım. Hiç fena değildi. Yine de gördüğüm kadarıyla bu iş için en iyisi mikrofiber elidvenler. Aslında neyle yıkarsak yıkayalım, çok kirli bir arabayı mikrofiber bez de çizer. Burada ön yıkamanın önemi müthiş.

    3- Dediğinize göre kirli aracınızı, ön yıkama olarak kir çözücü bir şampuanla yıkıyorsunuz. Buradaki sıralama şu şekilde mi?: Basınçlı su, Turtle wax ve sünger ile yıkama durulama, Arexons ve sünger ile yıkama durulama. Aslında bahsettiğiniz gibi çözücü bir şampuan kullanmam. Bu iş için basınçlı su ideal. Ayrıca Arexons'un cilalı şampuanını ben de kullandım uzun süre. Gerçekten de güzel bir parlaklık ve su kaydırıcılık kazandırıyor. Güzel bir ürün, fakat daha profesyonel bir şey arıyorum artık.

    4- Çok doğru.

    5- Bu da çok doğru. Ancak ben kauçuk paspas kullanmayı sevdiğim için, Volvo'nun kauçuk paspaslarını aldım. Kurulama konusu sorun olmuyor yani. Bence halı paspaslar hem güzel görünmüyor, hem de temizlemesi falan zor oluyor.

    6- Cila makineleri bana, kullanmasını bilmeyen ellerde boyaya zarar verecekmiş gibi geliyor. Yüksek devir + basınç + yanlış ürün ile sıkıntı olur. Bunun dışında kulağa hoş geliyor.

    7- Cilaların sanırım katı ve sıvı olanları var. Ve farklı uygulanıyorlar galiba. Mesela bu Quick wax türü cilalar temiz arabaya püskürtülüp mikrofiber bez ile silinmek süretiyle pratik bir şekilde yapılıyor. Merak ettiğim, arabamızı cilalamaya ne zaman ihtiyaç duyacağımızdır. Mesela siz yeni arabanın cilasına 6 ay dokunulmamalı diyorsunuz. O zaman bu boya koruma işlemi, uygulanmadan önce, arabanın cilasına zarar vermez mi?(boya koruma yapmadan önce, koruma, boyaya tutunsun diye bir işlem uygulandığını hayal ediyorum) Ayrıca yeni bir arabayı iyi bir cilalı şampuanla yıkamaktan başka bir işleme gerek yok mudur?

    8- Hangi tür jant olursa olsun bir jant temizleyici, ve sizinki gibi ulaşılması güç noktaları bulunan jantlar için de fırça şart. Balata tozuyla başka türlü başedemeyiz. İyi bir ürün bana da lazım. Temizlerken soldurmayacak tabi.

    9, 10- Yani bir lastik koruyucuyu bütün lastik yüzeylerde sorunsuzca kullanıyorsunuz. İç mekan için, tuşların bulunduğu kısımda mesela, çıkmayan yağ-yapışkan gibi lekeleri, tuşların kaplamasına zarar vermeden nasıl çıkarabiliriz?

    11- Motor yıkamaya ben de karşıyım. Fakat motorun yüzeyine süngerle uygulayabileceğimiz ve toz tutmasını engelleyip parlaklık sağlayacak ürünler var. Bu konuda tavsiyeye ihtiyacım var.

    12- Şimdiye kadar arabamın göğüslüğünü güneşlik ile hiç kapatmadım. Güneşin bu kısma bir zararını da görmedim.

    13, 14- Benim koltuklar bej deri. Volvo'nun deri bakımını aldım. Kullanma talimatını okuduğumda deri temizleme ve koruma kremini(iki ayrı ürün) uyguladıktan sonra, artık derinin lekelere karşı korumasının arttığı yazıyor. Açıkçası bu ürünün temizleme ve bakım amaçlı olduğunu sanıyordum. Fakat lekelere karşı koruma sağladığını(da) öğrendim. Tam olarak karar veremediğim şey, ürünü yeni koltuklara hemen uygulamanın mı, yoksa zamanla kirlenince mi uygulamanın doğru olacağı. Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kurzweil -- 5 Haziran 2012; 13:08:42 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Büyük Bilge


    Bütün yazıyı sıkılmadan ve dikkatlice okudum. Araç yıkamaktan ben de zevk alanlardanım. Çocuk yaştan beri fırsatım oldukça yaparım, ama sizin kadar özenli ve detaylı yapmıyorum bu işi. Yazdıklarınızı izniniz olursa not alıyorum, önümüzdeki ilk pazar uygulayacağım kısmetse.
  • Sevgili Kurzweil,

    Basınçlı su makinesini Koçtaş'tan (Performans marka) aldım. 8 sene önce 100 TL'ye almıştım. Şimdi 150 TL civarında kaliteli markalar satılıyor (Karcher, Black and Decker gibi). Sürekli (mesela hergün birkaç saat ) çalışmadığı için, amatör kullanıma uygun. Ama bugün olsa, sözünü ettiğim kaliteli markalardan alırdım. Şampuan haznesini denedim, ancak içine koyduğunuz şampuanı 10-15 saniyede boşaltıyor, yani aracın heryerine uygulayamadan bitiriyor! Belki kaliteli markalarda bu süre daha uzundur, bilemiyorum.

    Çok kirli aracımı yıkarken aynen yazdığınız sıralamayı uyguluyorum. Kir çözücü şampuan özellikle yapışmış böcek kalıntıları, ağaç özleri gibi kirlerde çok işe yarıyor. Onunla yıkadıktan sonraki matlık aslında, cilalı şampuanla yıkadıktan sonraki parlaklığa ulaşamamamın verdiği bir his olabilir, zira boyaya zarar verecek bir ürünü Turtle Wax "araç şampuanı" olarak satmaz diye düşünüyorum.

    Araçlarımızın kullanma kılavuzlarında da okumuştum, boyanın tam sertleşmesi ilk uygulamadan 6 ay sonrasına kadar sürebiliyormuş. Bu süre içinde boyaya zarar vermemek açısından basınçlı su makinesinin püskürtme ağzını araca 30 cm'den fazla yaklaştırmamak öneriliyor! Basınçlı su bile bu konuda risk ise, cila uygulamasını (hele hele kendimiz yapacaksak) daha riskli diye düşündüğüm için yukarıda "6 ay" gibi bir süreyi telaffuz ettim.

    Ayrıca benim sözünü ettiğim cila makinesi düşük ve sabit bir hızla çalışıyor. Siz sanırım, "spiral" veya "avuç taşlama" denilen ve 11500 d/d hızlara çıkabilen makinelerden söz ediyorsunuz. Evet, o cihazlar bizlerin kullanımı için fazla profesyonel kalıyor (her ne kadar devir ayarı yapılabiliyor olsa da).

    Sıvı (hızlı) cilayı denedim (The Solution marka), ancak çok kısa süreli bir koruyuculuk sağlıyor. Yaklaşık 1 ay önce krem cila uyguladığım kaput ve tavan hala yağmur damlalarını boncuk boncuk tutarken, hızlı cila yaptığım bagaj kapağında bu görüntü yok ne yazık ki! Dolayısı ile klasik yöntemle yapılmış cilanın koruyuculuğunun daha iyi olduğunu düşünüyorum...

    Deri bakımı için aldığınız ürünü hemen uygulamanızı öneririm. Uygulama sonrası oluşacak tabakanın kirlenmeyi engelleme/yavaşlatma etkisi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca sıcak yaz mevsiminde derinin kuruyup, katlanma bölgeleri oluşturmasını da engelleyecektir. Kullanma kılavuzunda da yılda 1-4 kez tekrarlanması öneriliyor.

    Göğüslük için aynı aracı uzun süreli kullanma düşüncesinde olanlara mutlaka güneşlikle korumayı öneririm. Araçlarımızın malzeme kalitesi iyi ama, güneşin gücüne 10 yıldan fazla karşı koyacak kadar değil:))

    Saygılarımla...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: gıda.mühendisi

    quote:

    Orijinalden alıntı: Büyük Bilge


    Bütün yazıyı sıkılmadan ve dikkatlice okudum. Araç yıkamaktan ben de zevk alanlardanım. Çocuk yaştan beri fırsatım oldukça yaparım, ama sizin kadar özenli ve detaylı yapmıyorum bu işi. Yazdıklarınızı izniniz olursa not alıyorum, önümüzdeki ilk pazar uygulayacağım kısmetse.

    Sn gıda.mühendisi,

    Teşekkür ederim :) İzin ne kelime? Bu işlemleri zevkle uygulayan birine "yahu, bu kadar da kılçık olunmaz ki" de deyip geçebilirdiniz. Aslında bazı detayları atlayıp yazdım yazıyı (girer girmez neler yaptıklarımı anlatırsam sizler araçlarınızla hiç ilgilenmiyormuş suçluluğuna kapılmayın diye :) Yeni mesajlardan yeterli cesareti alırsam onları da paylaşacağım. Selamlar...




  • Basınçlı su makinesi ile ilgili olarak aklıma gelen bir "başa gelmiş"i de paylaşmak istiyorum.

    Passat aracını yıkamacıya bırakan arkadaşım, aracını almaya gittiğinde kaputun ortasında, madeni 1 TL büyüklüğünde bir parlaklık görüyor... Yakından bakınca o parlaklığın aracın "sac"ı olduğunu anlıyor! Aracı yıkayan çocuk, inatçı bir kuş pisliğini temizlemek için püskürtme ucunu 2-3 cm mesafede yaklaştırmış. Kullandıkları su artezyen kuyusundan geliyormuş ve ara sıra kumlu çıkan bir suymuş! Düşünsenize o basınçla püskürtülen kumlu su, aracın boyasını tamamen kazımış... Kaskodan (küçük onarımlar klozundan) halletmişti işi arkadaşım.

    Bir de kapı içlerine su tutulması olayı var ki, akıllara zarar. Aracımı dışarıda yıkatırken mutlaka başında bekleyip bu tür hataların yapılmasına izin vermiyorum. Zaten tek bir yere gidiyorum ve beni tanıdıkları için nasıl yıkamaları gerektiğini hatırlayıp, onu uyguluyorlar...

    Özetle, araç temizliği zor zanaat




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Büyük Bilge

    quote:

    Orijinalden alıntı: gıda.mühendisi

    quote:

    Orijinalden alıntı: Büyük Bilge


    Bütün yazıyı sıkılmadan ve dikkatlice okudum. Araç yıkamaktan ben de zevk alanlardanım. Çocuk yaştan beri fırsatım oldukça yaparım, ama sizin kadar özenli ve detaylı yapmıyorum bu işi. Yazdıklarınızı izniniz olursa not alıyorum, önümüzdeki ilk pazar uygulayacağım kısmetse.

    Sn gıda.mühendisi,

    Teşekkür ederim :) İzin ne kelime? Bu işlemleri zevkle uygulayan birine "yahu, bu kadar da kılçık olunmaz ki" de deyip geçebilirdiniz. Aslında bazı detayları atlayıp yazdım yazıyı (girer girmez neler yaptıklarımı anlatırsam sizler araçlarınızla hiç ilgilenmiyormuş suçluluğuna kapılmayın diye :) Yeni mesajlardan yeterli cesareti alırsam onları da paylaşacağım. Selamlar...

    İlk sıfır aracım olan dobloyu 4 yıldır genelde benzincilerde basınçlı suyla fazla özenmeden yıkatıyorum, kendim yıkayacağım zaman fırça sürmemeye özen gösteriyorum ancak araca gözüm gibi bakmama rağmen yüzeysel çiziklere engel olamadım malesef. Bu aralar volvo alma amacındayım, hayırlısıyla yeni aracıma sizin vermiş olduğunuz yararlı bilgilerle bakım yapmak nasip olacak :) Üşenmezseniz daha detaylı bilgileri de okumaya hazırız :)




  • Sn. Büyük Bilge,
    Arabamın kullanma kılavuzunda "yeni bir araba, boyası yeni ve daha hassas olduğu için, ilk birkaç ay boyunca sadece elle yıkanmalıdır" diyor. Ayrıca yüksek basınçlı yıkama konusunda da dediğiniz gibi 30cm'den fazla yaklaşmama konusunda uyarıyor. Ve bir yıldan önce aracımızı cilalamamızın gerekmediği de belirtilmiş. Katı cilayı anladım da, bu sıvı-pratik cilaların kullanılmasında bir sıkıntı olmaz diye tahmin ediyorum. Zira boyaya yedirme gibi bir işlem yok ortada.

    -Boya ürünleri konusunda bilgim sınırlı olduğu için anlamakta güçlük çekiyorum. Taze boyaya cila bile gerekmezken, daha kapsamlı bir işlem olan boya koruma ürünlerini sıfır aracın boyasına uygulamak doğru mu? Yoksa bu iki ürün birbirinden çok farklı yapıdalar mı?

    Arabamın boyası eski olsaydı dahi zaten basınçlı su tutarken yaklaştırmamaya dikkat ederim. Benzinliklerdeki makineler çok güçlüler. Tam tabancanın ağzı boyayı kaldırabilir ya da insanı yaralayabilir. Bunun için, hele hele yeni bir arabada, bu işi kendimiz yapmalıyız. Bir de suyu püskürtürken boyaya dik açıyla değil de yatay bir açıyla tutmamız daha güvenli olur.

    Gerçi bu 100TL'lik makinelerin basıncı o kadar yüksek olmadığı için korkacak bir şey yok. Bu ucuz makinelerin çok sesli çalıştığını duydum. Sizin makineniz de böyle mi? Rahatsız ediyor mu? Şampuan haznesi meselesi benim için önemli. Belki yeni makinelerde daha verimli çalışanlar vardır. Böylelikle en ideal ön yıkamayı yapabileceğimi düşünüyorum. Ama kullanıp da, makinesinin şampuan haznesinin işe yaradığını paylaşacak birisi lazım.

    Deri bakımını da bir ara uygulayacağım. Saygılarımla.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kurzweil

    Sn. Büyük Bilge,
    Arabamın kullanma kılavuzunda "yeni bir araba, boyası yeni ve daha hassas olduğu için, ilk birkaç ay boyunca sadece elle yıkanmalıdır" diyor. Ayrıca yüksek basınçlı yıkama konusunda da dediğiniz gibi 30cm'den fazla yaklaşmama konusunda uyarıyor. Ve bir yıldan önce aracımızı cilalamamızın gerekmediği de belirtilmiş. Katı cilayı anladım da, bu sıvı-pratik cilaların kullanılmasında bir sıkıntı olmaz diye tahmin ediyorum. Zira boyaya yedirme gibi bir işlem yok ortada.

    -Boya ürünleri konusunda bilgim sınırlı olduğu için anlamakta güçlük çekiyorum. Taze boyaya cila bile gerekmezken, daha kapsamlı bir işlem olan boya koruma ürünlerini sıfır aracın boyasına uygulamak doğru mu? Yoksa bu iki ürün birbirinden çok farklı yapıdalar mı?

    Arabamın boyası eski olsaydı dahi zaten basınçlı su tutarken yaklaştırmamaya dikkat ederim. Benzinliklerdeki makineler çok güçlüler. Tam tabancanın ağzı boyayı kaldırabilir ya da insanı yaralayabilir. Bunun için, hele hele yeni bir arabada, bu işi kendimiz yapmalıyız. Bir de suyu püskürtürken boyaya dik açıyla değil de yatay bir açıyla tutmamız daha güvenli olur.

    Gerçi bu 100TL'lik makinelerin basıncı o kadar yüksek olmadığı için korkacak bir şey yok. Bu ucuz makinelerin çok sesli çalıştığını duydum. Sizin makineniz de böyle mi? Rahatsız ediyor mu? Şampuan haznesi meselesi benim için önemli. Belki yeni makinelerde daha verimli çalışanlar vardır. Böylelikle en ideal ön yıkamayı yapabileceğimi düşünüyorum. Ama kullanıp da, makinesinin şampuan haznesinin işe yaradığını paylaşacak birisi lazım.

    Deri bakımını da bir ara uygulayacağım. Saygılarımla.

    Değerli Kurzweil,

    Boya koruma konusundaki soru işaretlerinizde çok haklısınız! Ben de hep düşündüm nedenini... Sanırım yeni araç sahiplerinin bazı zayıflıklarını kullanma fırsatı olarak görülüyor bu durum! Ama sanırım (emin değilim). Bunu anlayabilmenin en iyi yolunun şu olduğunu düşünüyorum;
    - 2 ayrı kişi, aynı tip/model aractan birer tane satın alacak! Birine boya koruma uygulanacak, diğerine uygulanmayacak (kullanıcılar da bilmeyecek)
    - her iki araç ta aynı şartlarda ve aynı km de kullanılacak
    - araçlara aynı temizlik yöntemleri uygulanıp, aynı alanlarda park edilecek
    - aradan belli bir süre geçtiğinde her ikisinin boya durumları kontrol edilecek (parlaklık, su tutma, solma vb konularda)

    Bu çift kör randomize yöntemli çalışmada, araçlardan biri, diğerinden belirgin farklı skorlara sahipse, boya korumanın farkı en net şekilde ortaya çıkacaktır.

    Ne yazık ki ülkemizde kimse, böyle bir çalışmayı yapabilecek para, sabır ve isteğe sahip değil! (başta boya koruma satan şirketler olmak üzere!) Herkes fotoshop mamulü fotoğraflarla işi götürmeye çalışmanın daha kolay olduğunun farkında ve bu yolla pazarlama yapılıyor. Büyük çoğunluk, bizim gibi sorgulamıyor olayı. Bir de bayilere dağıtılan %50 indirimli boya koruma kuponları girdi mi devreye, geçmiş olsun:))

    Benim bu konudaki görüşüm bu! İşin aslını, yukarıdakine benzer bir yöntemle gözleyebilmiş bir arkadaşımızın yorumunu merakla beklerim.

    Not: Sıradan kabul edilebilecek bazı cilaların bile, asit, ateş vb şeylerden, kaportayı koruyabildiğini (kısa süreli olmak üzere) biliyoruz. Ancak bu ürünler zaten 25-30 liraya satılıyor. Bizi 150-300 TL vermeye itecek korumanın sınırları nedir? Bunu merak ediyoruz... Aydınlanmak istiyoruz bu konuda

    Edit: Bendeki basınçlı su makinesi 85 desibel gürültü gücünde (:)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Büyük Bilge -- 5 Haziran 2012; 19:06:34 >




  • Harika başlık, nefis yorumlar... Değerli Kurzweil ve BüyükBilge'ye en içten teşekkürlerimle. Forumdan beklediğimiz de tam budur işte...
  • ellerinize sağlık arkadaşlar, sıkılmadan yorulmadan yapılan ince ve bir o kadarda enfes yorumlarınız için hem kurzweill ve sayın büyük bilgeye tşk.ler.

    sonax ürünlerini ben zaman zaman kullanıyorum ama sizin kadar profesyonel değil.

    şu dublex işi olursa tamirhanem hazır olacak inşallah o zaman sizin uyguladığınız sistemler benim içinde geçerli olacak.

    tekrar bu konu başlığı ve yorumlarını esirgemeyen arkadaşlara teşekkür ederim.

    bu FORUMU işte bu yüzden çok seviyorum. arkadaşlar iyiki varsınız.
  • İyi dileklerini bildiren arkadaşlara çok teşekkürler öncelikle (kendi adıma). Ayrıca Sn. Kurzweil'e de teşekkür ederim bu "işin kendisi kadar kafa dağıtmaya yardımcı" olan başlığı açtığı için. Araçların teknik, yapısal, görüntü, sürüş, tüketim, sağlamlık farklılıkları ve bakım maliyetleri gibi konularla ilgili paylaşımlarda bulunurken, burası bir "teneffüs" gibi çıktı karşımıza doğrusu...

    Bu güzel başlığın heyecanıyla (benim de çok severek yaptığım bir iş olması itibarıyla) hızla neler yaptıklarımızdan bahsetmeye başladık. Ama bu işi severek yapıyor olmaktan başka sebepler de var bana göre! Biraz da bunları paylaşmak istiyorum.

    Ben bir asker çocuğuyum. Küçük yaşlarda babamın görevi gereği çok sık şehir değiştirdik! Öyle ki, her okulu (ilk-orta-lise) 2 şer ayrı şehirde okudum... Babamın hafta sonu nöbetçi olduğu zamanlar bazen ben de onunla birlikte görevli olduğu kıta'ya giderdim. Pekçok askeri birliğin içini görürdük ben ve benim konumumdaki arkadaşlarım...

    Sene 1978-79! Babamın o zaman görevli olduğu birliğin içinde geziyorduk. Tankların önüne geldik, tanklar oldukça eski modeldi o zaman. Ama sürekli hareket etmeye hazır tutulurdu. Öyle ki, tek marşta çalışmayan tankın bakım sorumlusunun vay haline :)) Benim meraklı bakışlarım ve meraklı sorularım üzerine, tankların bakımı ile görevli bir asker, bu araçlar için yaptıkları bakımın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya başladı. Sonra hiç unutmadığım şu cümleyi sarf etti: "ikinci dünya savaşında Almanlar, Rusya cephesine sürdükleri bakımları iyi yapılmamış savaş araçları (tank, kamyon, ZPT vs) sebebiyle çok büyük bir bozguna uğramışlar ve çoğu ölmüş! Biz cephede yaya kalmamak, ateş altında çıplak kalmamak ve ölmemek, mutlaka savaşabilmek için bunlara canımız gibi bakıyoruz!"

    Bir Anadolu Evladına (muhtemelen sivil hayatında tamircilik yapan biriydi bu asker) bakımın ne kadar önemli olduğunu benimsetebilmiş, bakım işinin sadece güzel görüntü değil, aracın hareket kabiliyetinin devamlılığı ve yıllara meydan okumasının en önemli güç kaynağı olduğunu bu kadar iyi anlatabilmiş komuta kademesini de sonradan çok takdir etmiştim kendi kendime... Öyle ya, kendi malına belki bu kadar özen göstermeyen bir vatandaş, devlet malı olarak bildiği araç için nasıl da bilinçlenmiş....

    Kullandığımız özel araçlarımız, herşeyiyle bize ait! Kullanma hakkı, satma hakkı, bakıp bakmama hakkı, rengini değiştirme hakkı, üzerinde bazı değişiklikler yapma hakkı ve daha onlarcası... Sadece ne hakkımız yok biliyor musunuz? Aracımızı kasıtlı olarak yok etme hakkı! Evet, mesela herhangi bir sebeple kızıp, aracınızı yakamazsınız, uçurumdan aşağı sallayamazsınız, balyozla parça parça edemezsiniz. Çünkü araçlarımız aynı zamanda "milli servet" olarak kabul ediliyor. Mülkiyet kanunu ile ilgili olarak değerli Hesheit çok daha fazla bilgiye sahiptir. Eğer bu başlığı okursa, bununla ilgili daha detaylı bir bilgilendirmeyi kendisinden almak isterim.

    Konuyu nereye bağlayacağım? Bağlıyorum :))

    Elbette herkes aracına istediği kadar özen gösterir. Sonuçta bunlar birer mal! Bunu eskitip/eskitmeden bir yenisini satın almak, sadece o kişinin tasarrufundadır... Kimseyi "arkadaş buna iyi bakmıyorsun, senden sonra bunu kullanacak insanlara yazık" diye eleştiremeyiz. Pekçok kişi için de zaten bu konu çok anlamsız ve gereksiz kabul edilir. Alım gücü yüksek olan, istediği aracı alır, istediği gibi kullanır, belli bir km'ye geldiğinde satar yenisini alır ve bunu tekrarlar. Bu bir tüketim tarzıdır. Kimisi alır, yıllarca kullanır, eskidiğinde değiştirir aracını. Kimisi bu eskileri alır sağıyla uğraşır, soluyla uğraşır, önüyle uğraşır, arkasına gelmeden herşeyi tükenmiştir satar! Oysa tüm istediği, ayağının yerden kesilmesidir başlangıçta!!! Ha, bu durum farklı bir ekonomik hareket de oluşturur tabii ki, ama bu hareketin tüketici konumunda olan hep zarardadır genellikle.

    Bugüne kadar (uzun süreli kabul edilebilecek) 14 araç kullandım. Bunların 5 tanesi şahsıma, diğerleri çalıştığım şirketlere ait araçlardı. Kendime ait araçları sattığım insanların bir kısmı ile uzun süre görüştüm. Devrettiğim şirket araçlarını (benden sonra) kullanan iş arkadaşlarımla da... İnanın, kendilerine ne kadar düzgün bir araç teslim ettiğime/sattığıma dair teşekkür etmeyen olmadı. Çünkü hepsine aynı gözle baktım bu araçların! Bana ve ülkeme ait araçlar gözüyle.

    Araçlarımızı ne zaman değiştirebileceğimize dair planlar yaparız. Ama bu planlar her zaman uygulanamayabilir. 50 bin km kullanma niyetiyle alınan bir araç, 400 bin km kullanılmak zorunda kalınabilir... Veya bir araç almak istediğimizde, bu araç yeni bir araç olamayabilir............

    Birgün ben de bu konumda olabilirim ve kullandığım araç aynı zamanda bu ülkenin zenginliği düşüncesiyle tüm araçlarıma hep çok iyi baktım! Hiç zararını gördüm mü? Kesinlikle HAYIR!

    İşte dostlar, mekanik/motor bakımı haricindeki araç bakımı konusundaki titizliğimin sebepleri bunlar!!!!

    Boya bir aracın giysisidir. Onun giysileri ne kadar iyiyse, dış etkenlerden korunması da o kadar iyidir. Sürekli ağaç altına park ettiğiniz aracınızın, ön cam altındaki su giderleri yaprak kırıntıları ile dolup tıkandıkça, tahliye edilemeyen/birikmiş su ve nem sebebiyle orada çürüme başlayacaktır. Yıkayıp kurutmadan yerine koyduğunuz paspaslar, altlarındaki kaporta bölümünü diğer her yerden daha hızlı paslandırıp çürütmeye başlayacaktır. Kışın buzlanmayı engellemesi için yollara atılan tuz, kış sonunda aracınızın altını iyice yıkatmamanız durumunda aracınızın altını çürütmeye başlayacaktır. Daha bir çok risk var kaporta ve giysisi olan boya için... Bunlar aşırı hassasiyet olarak düşünülebilir ama sonuçta mutlaka bize veya birilerine faydası olacak hassasiyetlerdir.


    Bu mesaj biraz sıkıcı gelmiş olabilir okuyanlara, ama hep severek okuyacağımız mesajlarla karşılaşmıyoruz zaten burada Söz, sonrakilerde daha ilginç şeyler paylaşacağım...

    Herkese teşekkürler sabırları için...




  • Sn. irresistible333, sn. ylv77, sn. Büyük Bilge,
    Ben teşekkür ederim.

    Sn. Büyük Bilge'ye hak veriyorum. Arabalarımıza fazladan bakım yapmanın hiç bir zararı olmaz. Faydalarına değinmiyorum bile. Ben şahsen, hadi dışını geçiyorum, içi kir içerisinde bir arabaya bindiğim zaman, sahibinin kendisine saygısı olmadığını düşünüyorum. Kendisine saygısı olan insan yaşadığı ortamı temiz tutar bir kere. Bu bağlamda titiz olan insanları yadırgayanı, asıl ben yadırgarım. Arabasının her daim ilk günkü görünüm ve temizliğinde olması için uğraşan birini takdir ederim. Zaten başka türlüsünü de düşünemem.

    Elimdeki bir değeri, tüm potansiyeliyle kullanmak varken, neden daha azıyla yetineyim? Bence bakım işinin özü budur. O jantlar daha parlak olabilecekken, o plastikler daha parlak görünebilecekken, o boya bir ayna olabilecekken, o iç mekan devamlı sıfır olabilecekken neden daha azıyla yetineyim?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kurzweil -- 6 Haziran 2012; 18:33:18 >




  • Merhaba değerli Volvo sahipleri. Ben de yazdıklarınızı zevkle okuyorum, henüz bir Volvom bile yokken. Daha üniversiteden bu yıl mezun oluyorum inş. Diğer başlıkları da zevkle takip ediyorum. Teşekkürler bilgi paylaşımlarınız için.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Süper bir konu.

    Elinize sağlık Sn.Kurzweil.

    Hakikaten eksikliği olan bir başlıktı forumumuzda.
    20'li yaşlarda amatör olarak ilgilendiğim sonra ki yıllarda profosyonel olarak öğrenmek zorunda kaldığım bir konuda elimden geldiğince paylaşım yapmak benim için onur olur.

    Benim nacizhane başlıca tavsiyem herhangi bir microfiber bez kullanmamanız yönünde olur.
    Ne yazık ki günümüzde popüler olan şeylerin hızla taklitleri çıkmakta ve son kullanıcının da çok bilinçli olmaması durumunda bu ürünlerin boyamızda can sıkıcı etkiler bırakmaktadır.

    İkinci konu ise çok zorunda olmadıkca blmediğimiz yıkamacılarda yeni tabirle oto kuaförlerinde araç yıkatmamamız olacaktır.Bu gibi yerlerde ne olduğu belirsiz merdiven altı ürünler kullanılıyor bunlar parlak yüzeylerde çok belli olmasada mat ve plastik kısımlarda sıkıntı yaratmakta.Bide tabi adamın kamyonet kuruladığı bezle gelip sizin aracınızı kuruluyor olması büyük sıkıntı mesela ben zamanımın çok kısıtlı olduğu zamanlarda ve aracımı yıkatmak zorunda olursam muhakkak kendi bezimi ve şampuanımı veriyorum sadece işcilik yaptırıyorum onu da başında dikilerek :)

    Kendi kendimize yapacağımız uygulamalarda polisaj makinası kullanmamayı öneriyorum.
    Çok ağır çizikler olmadığı sürece yani kalın aşındırıcılar kullanmadığımız durumlarda da gerek yok zaten.Ama risk olduğu unutulmamalıdır.
    Çünkü geri dönüşü imkansız sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz.
    Olabildiğince elle yapılan uygulamalar tercih etmeliyiz.Bununla doğru orantılı olarak elle uygulanan ürünler alırsak çok daha isabetli olur.

    İç mekanda kimyasala kesinlikle karşıyım her türlü silikonlu yada silikonsuz ürün güneşi direkt alan yerlerde zararlıdır.Doğal dokusuna kesinlikle uygulama yapmayın yada yaptırmayın.Çünkü zamanla dashboard vs gibi yerler bu ürünlere baımlı hale geliyor yani matlaşıyor kullanmazsanız parlamıyor.En iyi uygulama temiz bir nemli microfiber bez ile silmektir.

    Aklında kalan belli başlıklar ama bu hamur çok su götürür :)Elimden geldiğince bu konunun içinde olacağım Kurzweil e tekrar teşekkürler ve siyah S6o temizlemede kolaylıklar :)




  • Merhaba sn. mehmet2555.

    Sevgili imagoodman,
    Ben teşekür ederim. Yavaş yavaş takımı kuruyoruz galiba. İçimden bir ses bu konunun amacına olaşacağını söylüyor. Haydi, Volvo forumunun farkını ortaya koyalım.

    Herhangi bir mikrofiber bez kullanmamamız yönündeki tavsiyeniz sanırım yanlış anlaşılabilir. Sizin söylemek istediğiniz, kalitesi belli olmayan bir mikrofiber bez kullanmamamızdır. Aslında bu noktada tavsiyelerde de bulunabilirsiniz. Mesela yıkama için bir mikrofiber eldiven, kurulama için bir mikrofiber havlu, iç mekan için bir mikrofiber bez, cila için özel bir mikrofiber bez kullanmalıyız. Bunların birbirlerinden farkları önem taşıyor. Ve bu farkları öğrenmeliyiz.

    Yıkamacıların her türlüsünden uzak durulması gerektiğini, bu konuyu okuyan tüm Volvo sahiplerinin anlayacağını düşünüyorum. En iyi yıkayanı bile, mesela yukarıdan aşağıya kuralını bozsa(ki bozar), arabayı çizecektir.

    Polisaj makinesi, ve profesyonel ürünleri kullanmamamız konusunda sizinle hemfikirim. Bu makineler ve ürünler gerçekten profesyonellerin kullanımı için üretilmişlerdir. Ve hata affetmezler. Bizler elle uygulanabilen amatör ürünleri kendimiz uygulamalıyız. Amatör ürünler etkisiz değillerdir. Sadece kolay uygulanabilirler. Normal şartlar altında amatör ürünleri uygulamak yeterlidir diye düşünüyorum. Ancak boya da gideremediğimiz bir olumsuzluk durumunda profesyonellere başvurmalıyız.

    İç mekana uygulanacak kimyasalların, güneşin de etkisiyle, uygulanan bölgelere zarar verme olasılığı konusunda çok haklısınız. Zaten yaşam alanımızda kimyasalların işi yok.

    Siyah S60'ım belki çabuk kirlenecek, fakat boya bakımına en iyi sonucu veren renklerin başında da siyah gelir. İyi bir bakım sonucunda, açık renklere oranla çok daha parlak ve derin bir boya görünümü elde ederim. Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kurzweil -- 7 Haziran 2012; 1:02:50 >




  • Konuyu başlatan Kurzweil'e konuya katkısı bulunan herkese öncelikle teşekkür ediyorum. Çok faydalı bir konu olmuş.

    Ben aracımı ikinci el aldım 5 yaşındayken ve boyada ufak tefek çizikler var. Bunlar beni rahatsız etmiyor. Aracımın rengi açık olduğu için toz ve kiri çok göstermiyor. Bu sebeple yıkama işlemini basınçlı su ve cilalı köpük püskürten bir cihaz kullanan benzinlikte yaptırıyorum en basit haliyle. Kurulama işlemini ise müsaitsem orada kendim yapıyorum yoksa malesef yapmıyorum, rüzgar ile kuruyor. Bu sağlıklı birşey değil ancak dediğim gibi çok önemsemiyorum. Boyamın parlaklığı yerinde ve şu an üzerinden 2 yağmur, rüzgar, ağaç döküntüleri ve 2 hafta geçmiş olsa da beni rahatsız eden bir görüntü yok. Açıkçası ince elipsoidal çiziklere dikkat etmedim, bu akşam bir bakayım Buna rağmen sizlerin gösterdiğiniz özeni anlıyorum ve takdir ediyorum. İnsanın kafasını boşaltması ve rahatlaması konusunda eminim etkilidir. Belki bir sonraki aracımı 0km alırsam, ben de heveslenirim. Tabi müstakil bir eve ve kapalı garaja da sahip olmak gerek. Diğer türlü apartman hayatında yorucu olur kanaatindeyim.

    Benim için önemli olan aracın iç mekanının temizliği. En az haftada bir nemli bir mikrofiber bezle özellikle orta konsolda, göstergelerde ve göğüste biriken tozu temizliyorum. Güneşin artık iyice tehlikeli olduğu bu aylarda güneşliği mutlaka kullanıyorum. Paspas üzerindeki ufak taşları ve diğer maddeleri çakmak girişinden çalışan bir el süpürgesi ile temizliyorum. Paspasları süpürge işleminden önce çıkarıp silkelesem de suyla temizleme işini ise daha nadir olarak bir oto kuaföründe yaptırıyorum.

    Geçtiğimiz haftalarda forumda gezerken gördüm, üyelerden bir arkadaş bu işe hobi olarak başlamış ve sonrasında kendi yerini açmış Ankara'da. Bu facebook sayfasının linki: https://www.facebook.com/Perfectotobakim Pek anlamıyorum ancak kaliteli malzemeler kullanıyor ve titiz çalışıyor belli ki. Belki önümüzdeki birkaç ay içerisinde kendisiyle iletişime geçip aracıma bir bakım yaptırabilirim. Özellikle rengi siyah, ya da benzer koyu renk olan araçlarda bu işlemler daha göz alıcı sonuçlanıyor.




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.