Şimdi Ara

x

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
1
Favori
365
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • x



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi funky-nd -- 14 Eylül 2016; 11:01:36 >



  • bu guzel olmamış mı beyler yorum yok :(
  • Umarım en kısa sürede her şey yoluna girer Yazını da zevkle okudum, yine güzel yazmışsın. Devamı gelirse ne mutlu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hybrid Theory* -- 12 Ocak 2012; 7:34:10 >
  • inci sözlükteki tsigalko ' dan birebir cümleler aşırmışsın : )
  • quote:

    Orijinalden alıntı: FrankWoods

    ilk konu:
    http://forum.donanimhaber.com/m_56328455/tm.htm

    ilk konunun bir hafta sonrası yani pazartesi günkü başıma gelenler,

    ilk konumdaki gibi sıkılmayacağınızdan eminim

    09.01.2012
    07:30


    17 yıllık hayatımda yaşadığım en kötü olayın ardından bir hafta geçmişti. 1 hafta boyunca onu kafamdan atmak istedim ama onu kafamdan atmak istedikçe ona daha fazla bağlandım.

    tam 168 saat öncesinde onla konuşmadan önce ne duygular içindeydim; şimdi ne haldeydim.

    küfrede küfrede doğruldum yatağımdan..avuçlarımı gözlerime bastırdım..öyle kaldım bir kaç dakika..

    sınavlar filan geri kalan her şey aklımdan çıkmıştı, ama o lanet olası 166 saat öncesi yani onla konuştuklarımı hatırladım gene: "olamayız biz" diyordu.."yapamam" diyordu.

    telefonun alarmını kapattıktan sonra resmen masaya fırlatarak attıktan sonra kendimi yastığa yorgana gömdüm,

    lanet olsun du, allah kahretsin di..nefes bile almadan, nefes alışımı bile hissetmeden uyumak, sadece uyumak istedim, kolay olmadı..yatakta dönmekten yorulup sızdığım gecenin sabahına çıkmak.
    sonunda annem tarafından dürtülerek uyandırıldım,

    "oğlum sen çok geç kalmışsın bugün ya, saat 7.30, kalk hadi, yarım saate otobüsün geçecek" deyip uyandırdı, e tabi annem de biliyor benim her sabah 6 da topu diktiğimi,

    güç bela çıktım yataktan, yüzüme soğuk suyu olanca gücüyle çarptım, hatta kafamı da kısmen musluğun altına soktum..elime ilk geçen gömleği, kravatı giydim, kahvaltı etmedim, çanta hazırlamadım, parfüm sıkmadım..onun yerine deodorantı şöyle bir gezdirdim üzerime..herhalde 3 aylık okul dönemimin en özensiz günüydü o geçtiğimiz gün, doğru dürüst uyanamamıştım bile ki kendimi okul bahçesinin önündeki durakta otobüsten inerken buldum.

    biraz geç kalmışım tabi; okulun bahçesine girdiğimde tören bitmişti, dersin başlamasına da bir iki dakika kalmıştı.




    sınıfa girdim, ama ruh gibiyim..gözlerimi bile açamıyorum. beni dinamik tutan aşk ateşim: hayal kırıklıklarının, ertelenmişliklerin, yanlış anlaşılmışlıkların gölgesinde, artık eskisi kadar ayık tutamıyordu beni..sonunda o 2 saatlik uykuyla oradan oraya zıpladığım günler bitmiş, bünyem iflas etmişti anlaşılan..

    duvar kenarı en arkadaki sırama gömüldüm. 1 hafta boyunca arkadaşlarımı da iplememiştim.

    oturur oturmaz yanımda oturan görkem girdi sınıfa,

    "günaydın? çalıştın mı lan sınava?" deyip gülümsedi,

    gözlerimi açmaya çalışarak,

    "ne sınavı mk" dedim, gözlerim yarı açık öyle duruyorum, tamamen koy verirsem biliyorum ki uyuyakalacağım.

    o gün edebiyat sınavı varmış beyler benim tamamen aklımdan çıkmış. biraz sınava çalışayım dedim ama aklıma sokamadım..bu sefer muhtemelen ipi tutacaktım..o güzelim notların üzerine sı.ıp sıvayacaktım her halde..

    sınav üçüncü dersti. ilk sınavdan kalma bilgilerime güvenerek koydum kafayı. konuları da söyleyeyim merak edenlere tanzimat ve servet-i fünun edebiyatı.

    korktuğum başıma geldi, ilk iki ders uyuyarak geçti beyler..hatta hoca benim üzerimden espri filan bile yapmış, millet gülmüş etmiş, ama uyandırmamışlar..ben farkında değilim. ikinci ders teneffüsünde sınıftakiler filan başıma dikilmişler, gülüşe gülüşe, "hoop kaptaan geldik artık, vardık” filan diye tasak yapıyorlar. “uyan sınav var"

    güç bela kendime geldim


    bizim okuldaki sınavlar dershane sınavları tarzında olur. her sınıfa bir liste gelir ve herkes sınava hangi sınıfta gireceğine bakardı.
    12-A’daydım
    görkemle beraber sınıflara baktıktan sonra, görkeme, "gidip bi yüzüme su çarpıyım, çıkalım" dedim.


    tuvalette, aynaya bakarken gördüğüm yüz bana epey yabancı geldi beyler..göz altlarım, hatta üstleri de şişmiş,kıpkırmızı, sulu..yüzüm filan ısılık gibi olmuş böyle, kafamı montun üstüne koydum ondan olsa gerek, ağzım yüzüm kaymış, burnum büyümüş..bildiğin cin çarpmışa dönmüşüm ak..saçımı başımı hiç sormayın zaten, amatör küme futbol sahalarının kale arkası çimleri gibi..

    "kıssadan hisse: uzun süre uykusuz kalmayın beyler"

    biraz çeki düzen vermeye çalıştım kendime,

    sonra çıktık tuvaletten sınıflara doğru yürüyoruz o ara görkem acayip hareketler yapmaya başladı, bildiğin point guard a perde hazırlayan uzun gibi, yardım savunmasına gelen small forvet gibi, kademeye giren sağ bek gibi ak..böyle bi önüme geçme çabası filan, ayağıma bastı o ara, dedim "lan napıyon, sakin ol" ak ilk defa mı yürüyon,

    neyse, bu bir şey demedi, ama gene böyle bir parselleme çabalarında, ne oluyor bilmem ne derken beyler,

    koridorun sol tarafında bir cep olduğunu düşünün hem geniş hem uzun, bilgisayar ve müzik odasının önü tam, dümdüz o vaziyette ilerlerken, ben de kafamı sola, yani cep tarafına doğru çevirivermişim..şu görkemin deminden beri alan savunması yaptığı yöne doğru..

    hülyayı gördüm..yanında da üç yıldır aynı sınıfta olduğu turuncu kafa az şişmanca bir arkadaşı..

    ha bu arada, sonradan ondan öğrendim ki, adam meğer bütün o abuk subuk hareketleri ben onları görmeyeyim diye yapmış, hani şu önüme geçmeye çalışma, görüş açımı daraltma çabaları filan.. kardeşim benim.. düşünceli kardeşim durumları biliyor tabi benim daha fazla dayanamayıp, hemen oraya yıkılabileceğimden korkmuş.

    ben de korkma dedim kız onu abisi olarak görüyor. tanımıyordu tabi o, turuncu kafayı.

    görkemle ayrıldık ben sınav sınıfıma biraz erken vardım. o ara hoca gelene kadar telefonumdan forum DH’ de takıldım. sonra hoca geldi ve sırayla isimleri okuyup öğrencileri yerleştirdi. sonra sınıfa öyle biri girdi ki bilin bakalım kim. evet doğru tahmin ettiniz o geldi, hülya geldi. bir hafta boyuncaki tamamen mala bağlamış durumuma sebep olan kız geldi.

    vay ak lan? o sene başladığımdan beri hep sınavlara aynı sınıfta girmek istediğim kız; olabilecek en kötü günde benle aynı sınıfta sınava girecekti. geri durmayan talihim, artık tersine mi dönmüştü ne?

    hülya sınıfa girer girmez hoca onun ismini okumuştu ve beni göremeden sırasına oturdu. dört beş kişi daha okunduktan sonra hoca benim ismimi de okudu. ben duvar kenarındaydım. hülya ismimi duyunca şöyle bir sağına dönüp baktı ve tam 45 derece açıyla görmüştü beni. aramızda belki de bir metreden az bir mesafe vardı. anlamsızca baktık birbirimize.



    hay şansıma dedim içimden: en istemediğim günde ona bu kadar yakındım. onu unutmaya çalışırken olabilir miydi böyle bir şey. nasıl bir kaderdir…


    -herkes tekli sıralarda oturuyordu. onuncu sınıfların matematik sınavı bizim de malum edebiyat sınavımız vardı. okul idaresinin amacı kopyayı engellemekti. başarılı da oldu bu sistem.-

    neyse bu bilgiyi de verdik sınav anına gidelim tekrar.

    hoca beni tanıyordu. onuncu sınıfta geometri dersime girmişti. bana seslendi, yanına çağırdı on birinci sınıfların kâğıtlarını dağıttım, kendime de aldıktan sonra oturdum.

    sınava bir başladım, hamur gibiyim ak..

    sınavda kağıtta yazılanları bile okuyamayacak kadar kötü durumdaydım bir ara..

    neyse ki sınav tahmin ettiğimden kolaydı az çok yaptım ve yirmi dakikada bitirdikten sonra beklemeye başladım. sonra ona baktım bir süre yarım açıyla, nasıl zorlandığını tahmin edebiliyordum.

    test sınavları vardı hem de matematik gibi bir dersten. hülya’nın kağıdına baktığımı hoca fark etti ama aynı sınıf olmadığımızı bildiği için pek iplemedi.

    arkalı önlü toplam yirmi soru. arka sayfadaydı, arkadaki on sorudan sekizini yapmıştı ee tabi çalışkan kız.
    -benim kadar olmasa da-
    ve yapamadığı 16. sorusunu kestirmiştim gözüme.


    off soruyu görmüştüm parabol sorusuydu. grafiği gördüm ama o küçük sayıları bir türlü görememiştim.

    sonra duvara yaslanıp hemen arkamdaki çocuğun kağıdına diktim gözlerimi. o da onuncu sınıftı. on altıncı soru arka sayfada, sağ üstte. o da daha yapmamıştı onu. ama evet sayıları artık görebilmiştim. hemen soruyu edebiyat sınav kağıdında boş bi yere çizdim.


    onuncu sınıf matematiğini 96 ortalamayla bitirmiştim. bu tam bana göre bir fırsattı belki ama artık bir umudum, beklentim yoktu ondan yana. ama sevdiğiniz kız ya işte hep bir iyilik yapmak istersiniz, aynı o durumdaydım. ve o iyiliği yapmak için birden ayıldım, uykulu halimden eser kalmamıştı artık.

    soruyu da izah edeyim size belki hatırlarsınız o konuları. bir parabol var. bazı sayılar verilmiş. tam hatırlayamıyorum şu an verilenleri ama taralı üçgenin alanını soruyordu soruda. şöyle şekillendireyim soruyu:

     x


    neyse iki üç dakikalık uğraşımdan sonra soruyu çözdüm. “18” idi beyler emindim, bir kez daha gözden geçirdim evet, çözmüştüm.

    sonra arkamdaki çocuğun kağıdına baktım ön sayfada uğraşıyordu. şimdi tutup da çocuğa “çevir kağıdı” diyemezdim ya.

    velhasıl bulduğum cevabın hangi şıkta olduğunu göremedim. sınavın bitmesine 4 dakika olduğunu fark ettim. edebiyat kağıdımdaki işlemleri, şekli iyice sildim.

    hülya arka sayfadaki diğer boş sorusuyla uğraşıyordu. benim çözdüğüm 16. sorusu hala boştu. kağıtla kalemimi kapıp kağıdı vermeye ayaklandım.

    hülyanın sırasının ve önündeki oturanın sandalyesinin arasındaki boşluktan geçebilmek için yan döndüm. hülya da ben geçeyim diye masasını geri çekti ah ulan ah düşünceli kız. ama ben yine de yan dönerek geçtim. sırtım yarım açıyla hocaya dönük, önüm hülyaya dönük: o aradan geçerken, çaktırmadan 18 cevabının bulunduğu B şıkkını hafifçe işaretledim.
    hülya garip garip baktı. ben de bakışlarımla ve kafa hareketimle ona güven duygusunu yaydıktan sonra hülya silip kendi stiliyle işaretledi.
    ben de edebiyat sınav kağıdımı hocaya teslim ettim.




    ve sınav bitti zil çaldı. koridorda ilerliyoruz yanımda hülya var. “kimden görüp de söyledin :D” dedi. ben de durumu olduğu gibi izah ettim. sonra şaşırdı bayağı ve gülümseyerek teşekkür etti gözlerini ayırmadan.

    tarifsiz bir duygu.. ben de edemiyorum... tarif, ya da tasvire kapalı, bütün edebi icraatların, bütün süslü betimlemelerin, şaşalı mecazların kifayetsiz kaldığı..kısacası sözün bittiği bir nokta.

    neyse, harbiden de kafamda kurduğum gibi oldu lan,


    sonra ayrıldık hafifçe.

    eh..şikayet ediyor da değilim o sınavda yaşadıklarımdan.. sonradan öğrendim ki sorunun doğru cevabıymış. yani doğru kopya vermiştim.

    beyler sizin de düşündüğünüz gibi: ha 5 puan daha olmuş ha olmamış. onun için de benim içimde önemi yok gibi gelebilir.

    ama her şeyden çok değer verdiğiniz birine, en ufak bir iyilik sizin için apayrı bir gurur olabilir. hem de en azından iki üç laf etmiş olduk o soru sayesinde.

    nihayet biraz olsun kendime gelmiş,içime huzur akmaya başlamış bir halde, nispeten umutlu sınıfa doğru gidiyordum,

    kim bilir, belki de değişirdi fikirleri..



    hiç sıkılmadan okudum ama artık kendine gelmen gerekir 12.sınıfsın nisanda sınavın var ona çalışmalısın belki anne , baba tabirleri gibi oldu ama yapman gereken bu aynı aşamaları bende yaşadım hatta öteki konuya ''hocam aynı duyguyu bende yaşadım resmen beni yazmışın anlayabiliyorum seni '' yazmıştım. Dostum tavsiye ihtiyacın yok belki ben yine belirtiyim kızlar gelir geçer bu kadar kafana takmana gerek yok aşka ben pek inanmıyorum zaten aşk değilde güzeldir beğenmişindir ona bi sempatin vardır bu görüşü savunuyorum.




  • Güzel kardeşim o kızı kafandan silemezsin onu geçeceksin. Ama yapman gereken şey odağını ona değil derslerine vermen. Sana şimdi " unut onu. sana kız mı yok lan" diyecem ama beni sallamayacaksın biliyorum. Kızı unutma. Hatta hatırlamak için elinden geleni yap. Hatırladıkça " bana bu yapılır mı lan" diyip belki bir nebze kızdan soğursun. Ama sana tek tavsiyem derslerini boşlama. Kendini biraz toparla. Sosyalleşmeye bak.
  • Sana tavsiyem bu yaşta kızlarla uğraşma.Akılları bir karış havada oluyor çoğununkinin.Büyük ihtimalle tipten kaybediyorsundur ya da diğer kız arkadaşlarına karşı açıklama yapmak istemediğinden reddetmiştir.Edebiyat parçalamaya gerek yok,değmez yani.
    Yazına gelince;saçma.Ayrıca çalıntı cümleler var inci sözlükten.Ayrıntılara düşme bu kadar.Zaman kaybıydı bana göre.Saygılar.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    f(-|x|) Grafiği????
    5 yıl önce açıldı
    Logitech G Pro X
    2 yıl önce açıldı
    x
    geçen yıl açıldı
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.