Şimdi Ara

Özgür İrade - Makineler

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
171
Cevap
0
Favori
3.913
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Son zamanlarda özgür irade ile ilgili yazılar çarpıyor gözüme.Benim bu konuda bazı düşüncelerim var.Paylaşmak isterim.Yalnız bu yazılar +7 yaş ve grubu içindir.Sağlam bir duruşa sahip olun ona göre. (Şaka)

    Hemen hemen hepiniz Ben robot filmini ve Terminator film serisini görmüşsünüzdür.Terminator 3 filminde kaslı Arnold ve güzel yok edici Kristanna (Sıvı metal) karşımızdaydılar.Tüm bunlara baktığımda aklıma yapay zeka teknolojisi geliyor.Geçenlerde arkadaşın birisi yapay zeka üzerine (http://www.a-i.com/) bir link vermişti.Burada ALAN ismindeki sohbet botu ile bir konuşma yaptım.Yeterince zeki değildi.Ancak sorduğum soruların çoğuna, en azından sorduğum sorunun içeriklerine yönelik, cevaplar vermede başarılıydı.Bu sohbet botunu programlayanlar onun veri bankasına karşılaştığı kelimelere nasıl yanıtlar sunabileceğine yönelik bir iç mekanizma yazmışlar.C++ programı kulanılarak yazılmış çoğu verileri.Aranızda programcılıktan az çok anlayan var ise kolayca fark edeniniz olur.Ben ALAN'a soru soruyorum:

    A: Adın ne?

    B: Benim adım ALAN.

    Yukarıdaki diyalogda belirttiğim sohbet botu sorduğum soruları kendi veri bankasında eşleyip bana uygun olabilecek en güzel yanıtı yapıştırıveriyor.Şimdi Terminator ile ne alaka diyebilirsiniz?Ancak alakalı.Şimdi bu robot aşırı zeki.Gelecekte tasarlanıp geçmişe gönderilmiş.Buralar hikaye ama asıl demek istediğim nokta bu robot'un bir özgür iradesinin var olup olmadığıdır.Arnold belli görevler alıyor ve bunu tamamlamak için çeşitli yollara baş vuruyor.Örneğin dünyaya çıplak geliyor.Sonra kendisine elbise buluyor.Gözlük tercihini yapabiliyor.Derken koruması gereken kişileri korumak için elinden geleni yapıyor.Silah şeçimi tamamen kendi ellerinde, ister bıçak kullanır, ister pompalı tüfek.Demem o ki Terminator Arnold her ne kadar programlanmış olsa da dünyaya geldiği zaman kendi seçimlerini yapacak özgür bir iradesinin olduğu görülüyor.Elbetteki Arnold'u programlayanlar onun için "Dünyaya indiğin vakit kendine 44 beden bir elbise bul then if else bir gözlük bul else deri ceket bul"... gibi komutlar yazmamışlardır.Programcıların fuzzy mantık yöntemi ile ona "Türlü problemlerinle başa çık" diye yazmış olmaları yeterlidir sanıyorum.Gerisi Arnold'a kalmış.

    Şimdi burada yapay zeka kavramının son teknolojik gelişmelerde mümkün olduğunu görüyoruz.Belki bir gün gelecek makineler dünyayı gerçekten ele geçirecekler.Peki bunun sorumlusu gerçekten de robotlarda mı yoksa onları programlayanlarda mı olacak?Robot bir tür özgür irade geliştirecek şekilde programlanmış ise robotun sapıtması programcıyı bağlar mı?Eğer robotun içerisine sapıtmasını sağlayabilecek bir mekanizma koymuş ise programcılar o halde sorumlu elbetteki onlar olacaktır.Ancak burada unutulmamalıdır ki insanlar özü itibariyle hataya yatkın canlılardır.İnsanların geliştireceği robotlar özgür irade sahibi olsalar da yapacakları hatalar yine insan kaynaklı olacaktır.

    Geleyim asıl meseleye.Biz insanlara.Sizce bizler de bizden çok üstün bir güç ya da güçler tarafından programlanmış ve tasarlanmış olan yapay zekalar olabilir miyiz?Tıpkı biz insanlar yapay zekaya yavaş yavaş can verirken bize de can veren, bizi dünyaya çıplak gönderen, sonra seçimlerimizi küçücük de olsa bize bırakan ve gerisindeki tüm kontrolleri kendi elinde tutan bir güç var mıdır?

    Varsa niye var olabilir?Yoksa niye yok olabilir? Bu konuda tartışmaya ne dersiniz?

    Zor gelirse abi silerim topiği bak.



    _____________________________




  • track kardeşim ben de bunu anlatmaya çalıştım topic pek sevilmedi ama en azından determinizm-özgür irade falan diye 3 topic açılmasına vesile oldu,
    evrim tartışmalarına biraz felsefeyle mola verelim...

    eğer ruh denen şeyin varlığını kabul etmezsek terminatör den ve yapay zeka'dan pek farkımız kalmıyor,

    zaten a-i ci amcalarımız da ne diyor "we're creating a new form of life" "yeni bir yaşam formu yaratıyoruz"

    sebep-sonuç döngüsünün dışına çıkabilmemiz için maddi aleme dışsal olan bir karar mekanizmasını kabul etmek durumundayız(ruh).

    yoksa birilerinin kontrolünde olmasak bile çevresel faktörlerin kontrolünde, saatin çarkından pek de bir farkımız kalmayacak

    bu arada eğer bir gün o yapay zeka denen terabaytlık yazılım kendi kendisini farkederse ve bir mutasyonla/ yada bir müdahele ile ayaklanırsa işte o zaman ayvayı yediğimizin resmidir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 20 Ocak 2006 0:21:24 >
    _____________________________




  • Haklısın vese.Ancak şu var.Bizi yaratan çok üstün bir güç var ise onun yazmış olduğu programlama dili bizim için ruh anlamına gelmez mi zaten?Ben olayın teknik kısmından bahsetmiyorum.Yani Arnold aslında basit bir teneke değil.O da bir anlamda bir ruh taşımıyor mu?Nasıl bir ruh bu dersen dini anlamda bir ruh demek istemiyorum.Arnold'un seçimlerini etkileyen o programlama dilindeki mucizeden bahsediyorum.Eğer biz insanların hayal bile edemeyeceği üstün bir yaratıcı var ise onun bizleri yaratmak için kullandığı teknik biz insanlarca bilinebilir mi?Elbette ki hayır.Belki yaratıcının kodları için biz ruh diyoruzdur kim bilir?O bizlere "Başınızın çaresine bakın" gibi bir komut verip seçimlerimizi (cüz-i) olarak da olsa bize mahsus kılsa bizler yapay zeka da olsak ne fark eder ki?Bu bizi değersiz mi kılar?Bir bilgisayar eğer ki kendisinin farkına varacak bir düzeye gelirse o bilgisayar da en az insan kadar değer arzetmez mi?Benim vurguladığım daha farklı ve derin bir nokra vese.Bak bizlerde Arnold gibi çıplak geliyoruz bu dünyaya.Elbet onun gibi bir yok edici olarak değil ancak bizlere ne yüklenmiş ise onu yaşamaya (böyle bir şeyi kabul eder isek).

    Asıl vurgulamak istediğim şu: İnsan yapay zeka da olsa eğer "yaratılmış" ise bir "değer" taşır.İnsan yapay zeka olsa da bu özgür iradesinin olamayacağı anlamına da gelmez.

    Yok eğer biz insanlar kozmik bilinemezliğin bir parçası olarak, tamanen bilinemeyen veya kestirilemeyen türlü tesadüfler fırtınasının bir sonucunda var olduysak o zaman bizler "değer" taşır mıyız?Ya da şöyle sorayım.Biz insanların değerli sıfatını taşıması için yaratılmış olması mı daha önemlidir yoksa tamamen bilinemeyen bir etki tarafından kör bir şekil almamız mı önemlidir?Biz insanlar herşeye anlam yükleme delisi olduğumuz için "nereden geliyor bu merak?" sorusunu sorgulamak da bir anlamda amaçlarım arasındadır.
    _____________________________




  • oooo track gene canavar gibi bir topic açmışsın. seni hortlatan topiği açtığım için kendimi kutluyorum

    bence robotlarda yapay zeka ne kadar gelişirse gelişsin insanlar kadar strateji üretemeyecekleri için insanlar karşısında daima hezimete uğramaya mahkum olacaklardır. yapay zekaları asla insan zekasıyla başa çıkamayacak, insan beyninin kıvrak zekasına mağlup olacaklardır. bu bilgisayar oyunlarındaki ve satrançtaki yapay zekaya benzemez çünkü database karıştırmakla üreticilik apayrı şeyler. peki yapay zeka fikir üretemezmi? üretebilir ama programı elverdiği kadar üretebilir, bir yere gelir insan beyni ne olursa olsun baskın çıkar çünkü insan beyninin fikir üretmede sınırı yok.

    tasarlanma meselesine gelince, ben tasarlandığımıza eminim. bir erkekle bir kadını yan yana koyup incelersek, ikisininde birbiri için tasarlandığını göreceğiz. erkek ve kadının birbirleri için tasarlanmadığını iddia edersek, neye göre oluştuklarını izah etmeliyiz. başka neye göre oluşmuş olabilirler? erkek ve dişinin oluşumu bana daima enteresan gelmiştir. bu taşa toprağa ağaca benzemez. ortada birbiri için üretilmiş iki canlı var. cinsel organlarından tutun, duygularına kadar. tasarım harikası
    seçimlerimizi bize bırakan ve gerisindeki tüm kontrolleri kendi elinde tutan bir güç var mıdır diye birbirimize sorarızda neden var diye soramıyoruz işte. çünkü karşımızdaki muhatap, o güç oluyor. o gücede sen neden varsın diye soramıyoruz
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    bence robotlarda yapay zeka ne kadar gelişirse gelişsin insanlar kadar strateji üretemeyecekleri için insanlar karşısında daima hezimete uğramaya mahkum olacaklardır. yapay zekaları asla insan zekasıyla başa çıkamayacak, insan beyninin kıvrak zekasına mağlup olacaklardır. bu bilgisayar oyunlarındaki ve satrançtaki yapay zekaya benzemez çünkü database karıştırmakla üreticilik apayrı şeyler. peki yapay zeka fikir üretemezmi? üretebilir ama programı elverdiği kadar üretebilir, bir yere gelir insan beyni ne olursa olsun baskın çıkar çünkü insan beyninin fikir üretmede sınırı yok.


    insanı değerli kılan "seçim yapabilme yetisi" dir.

    hayvanlar bu yetiden mahrumdur, bir anlamda çok gelişmiş makinelerdir.

    insanı mekanik evren sistemden soyutlayan şey "insan ruhu" dur.

    insanı yapay zekadan ayıran şey hardware/software (beyin) den öte tuşlara dokunan bir ruha sahip olmasıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 20 Ocak 2006 0:44:46 >
    _____________________________




  • insanı değerli kılan şeyin özgür iradesi ve bu iradeyle tarckın bahsettiği o gücü bulması olduğunu zaten o güç bize bildiriyor. o gücü anlamak için insana yüklenen ruh, ne derece bir sorumluluk altına girdiğininde farkında değildir. peki insan zekası yaratılmış olsa dahi, ki bana göre yaratılmıştır, yapay zekaya benzetebilirmiyiz? görünüşte benzeyebilir ama cüz-i iradeyi yada özgür iradeyi işin içine kattığımızda yapaylıktan çıkıyor ve sorumluluk altına giriyor. sorumlulukta insana bir değer katıyor. hayvanlar birbirlerini yerler ama sorumlu değillerdir. ama insan her yaptığından sorumludur. insana o güç tarafından verilen bu değer, gücü takdir edebilecek olan aklı ve ruhundan dolayıdır.
    trackın kör tesadüfler sonucu oluşsaydık değerli olurmuyduk sorusu enteresan bir soru. eğer öyle olsaydı birbirimiz için belki bir değer ifade ederdik ama sadece o kadar. ölümle yok olup giden bir şeyin toprağa kadar değeri olur sonrası yokluk ve çer-çöp olacak bir şeyin ne değeri kalır?
    _____________________________




  • C4 ve Vese sizleri anlıyorum.Ancak ben aklımdan geçenleri tüm derinlikleri ile anlatmakta güçlük çekiyorum.

    Ben "insan ruhu" nu reddetmiyorum.İnsanın bir ruhunun olup olmadığına bilimsel bir perspektiften bakılırsa yoktur cevabı ile karşılaşılabilir.Ancak insandaki inanç mekanizması "ruh" kavramına yönelik açılımlarda bulunmuştur.

    Ben özgür iradeyi de reddetmiyorum.Aslında ister inanın ister inanmayın ama eğer ben bir tür yapay zeka olsaydım bundan rahatsızlık duymazdım.Neden?Çünkü en azından yaratılmış bir varlık olduğumu bilirdim.Ben özgür iradeye sahip olamasam, hayvanlar gibi olsaydım bu yazıları şu an burada yazamıyor olurdum.Aslında mesele bu da değil.Mesele eğer bizler, aslında tüm canlılar alemi, tüm bu dünya, tüm bu kainat üstün bir gücün yaratmışlığının bir parçası ise o zaman hepimiz birer mucize değil miyiz?Bizim zeka vermeye çalıştığımız bilgisayarlar, o salt makine gibi ezberden davranan hayvanlar alemi, dağlar, taşlar, denizler bunların hepsi birer tasarlanış olmaz mı?Ancak burada bu yargıyı tam anlamıyla koyamıyorum.Çünkü ister somut anlamda isterse soyut anlanma bilinemeyen pek çok şey var.Bu nedenle elimde yaratıcıya yönelik bir kanıt yok ise tek yapacağım şey "subjektiflik içeren inanç" duygusu olacaktır.

    Benim asıl tartışmak istediğim nokta yaratılmış olmak, yapay olmak, özgür iradenin olmadığı anlamına mı gelir?Benim kişisel görüşüm bizler yapay da olsak yaratılmış da olsak bu bizi değersiz kılmaz, iradesiz kılmaz, bizleri bir tür hiç kılmaz.Ancak şu anki var oluşumuz hiçliğin, belirsizliğin bir parçası ise biz insanlardaki bu "merak" duygusunun bu "yaratılma" hissinin nasıl var olduğu kafamı kurcalıyor.Hepsi bu.Ancak yine de tarafsız bir açıdan yaklaşıyorum olaya.Bunca bilinemezlik içerisinde tek yapacağımız şey ya varsayımlar ve zanlar ile bir hayat sürdürmek ya da subjektif inanç duygusunun bir parçası olarak hayata yön vermek.Biz insanların başka seçenekleri var mı dersiniz?
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500
    Benim asıl tartışmak istediğim nokta yaratılmış olmak, yapay olmak, özgür iradenin olmadığı anlamına mı gelir?Benim kişisel görüşüm bizler yapay da olsak yaratılmış da olsak bu bizi değersiz kılmaz, iradesiz kılmaz, bizleri bir tür hiç kılmaz.Ancak şu anki var oluşumuz hiçliğin, belirsizliğin bir parçası ise biz insanlardaki bu "merak" duygusunun bu "yaratılma" hissinin nasıl var olduğu kafamı kurcalıyor.Hepsi bu.Ancak yine de tarafsız bir açıdan yaklaşıyorum olaya.Bunca bilinemezlik içerisinde tek yapacağımız şey ya varsayımlar ve zanlar ile bir hayat sürdürmek ya da subjektif inanç duygusunun bir parçası olarak hayata yön vermek.Biz insanların başka seçenekleri var mı dersiniz?


    biz eninde sonunda yapayız, tartışma "kim yaptı?" sorusundan çıkıyor,

    eğer bizler maddenin kendi kendini örgütlemediyle ortaya çıkmışsak zaten "özgür irade" diye birşey yoktur....

    gerçeği apaçık-tersi düşünülemez şekilde görebilmemiz mümkün değil,

    bu yüzden akıl&vicdan vb. latifelerimizi kullarak bir takım kararlar almak durumundayız.

    başka bir seçeneğimiz yok...

    (kaotika'ya not: kin tutmuyor olabilirsin ama hemen parlıyorsun, bu not kısa süre sonra kendi kendini imha edecektir)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 20 Ocak 2006 1:53:55 >
    _____________________________




  • track iyi oldu saol,
    iyice bunalmıştım, önce evrimden, sonra da sonluydu sonsuzdu muhabbetinden

    ben vese'ye katılmıyorum.
    Bizim zeka dediğimiz hatta özgür irade dediğimiz olay tamamen beynimizin hiç bir makine ile mukayese edilemeyecek kadar karmaşık yapısından kaynaklanmaktadır. herbiri saniyenin bindebiri hızla işlem yapan milyarlarca sinir hücresi... ve bu sürekli devinim halinde.

    şayet günün birinde aynı karmaşıklığa sahip makineler yapılabilirse bizim sahip olduğumuz özelliklere bence sahip olabilirler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 20 Ocak 2006 2:02:39 >
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    şayet günün birinde aynı karmaşıklığa sahip makineler yapılabilirse bizim sahip olduğumuz özelliklere bence sahip olabilirler.



    Sen de sağ ol Kao.Az buçuk aklım ile felsefeye soyundum işte.Senin şu yukarıdaki cümlen dikkatimi çekti.Sana bir sorum olacak bu yönde.Şimdi biz insanlar yapay zeka işini o kadar ilerletsek ki ilerde bizlerden kat kat daha zeki olan canlılar üretsek.Hatta bu canlılara etten bedenler versek.Bir anlamda tabiri caiz ise o yapay zekanın Tanrısı biz olsak.Derken günün birinde bu zeka türü hepimizi öldürüp yoluna devam etse.Bazıları kalkıp başka dünyalara gidip orada hayatlar kursalar.Orada teknolojik bilgilerini kullanıp bir atmosfer örseler ve dünyamıza benzer bir hayat kursalar.Derken onlarda zamanla bize benzeseler ve kendi aralarında "biz kimiz, nerden geldik, bizi kim yarattı" gibi sorular sorsalar.İçlerinden bazıları inançlı olacak, bazıları olmayacak.Ama işin aslı onlar ne şekilde olursa olsun bir zamanlar galaksi içerisinde pek de güçlü olmayan bir tür olan insan ırkı tarafından yaratılmış olacaklar.Şimdi tüm buradaki bilgilere bakarsan sen de merak ettiğim bir şey var.İşin içerisine hiç bir dini veriyi sokmadan da olsa bu şekilde bir yaratıcının olabileceği ihtimali aklına geldi mi hiç?

    Sakın yanlış anlama Kao.Sadece merak benimkisi.Yani işin içerisine asla cennet, cehennem, günah, sevap veya buna benzer kavramları asla katmadan ve düşünmeden bir Tanrı kavramı oluştu mu beyninde?Bana sorarsan benim aklıma bu şekilde bir ihtimalde de olsa bir Tanrı kavramı kafamda oluşuyor.Sen buna ne dersin?Bilgisayarlar bir gün biz Tanrılarını öldürüp bizleri unuttuktan sonra boşluğa düşerler mi dersin?Bak yineliyorum sakın kişisel alma.Sadece bu konudaki düşünceni merak ettim.Hepsi bu.Eğer konuyu saptırmış gibi olduğunu düşünürsen ve rahatsızlık duyarsan silerim mesajımı.
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Ancak şu anki var oluşumuz hiçliğin, belirsizliğin bir parçası ise biz insanlardaki bu "merak" duygusunun bu "yaratılma" hissinin nasıl var olduğu kafamı kurcalıyor.

    güzel bir noktayı yakalamışsın track . insanda var olan yaratılma hissinin ana-babasının öğretilerinden geldiğini iddia edemeyiz çünkü bu bir bilgi değil dediğin gibi bir his. bu his bazı insanda belirginleşirken bazı insanlardada iyice belirginsizleşebiliyor ama varlığı genede hissediliyor. insan bu konuda yaşamı boyunca değişik düşünceler içerisindedir kimi zaman bir düşünce baskın çıkarken kimi zamanda diğeri baskın olur, ona görede hayatını sürdürür, davranışlarını ona göre düzenler.

    yalnız birde şu var, şurası muhakkakki insanın seçim yapmaktan başka yapabileceği bir şey gerçekten yoktur. insan bazı kurallara uymak zorundadır ve bunda kendi iradesi yoktur. doğum-ölüm gibi. her insan doğarak dünyaya adım atar, ölümlede dünyadan ayrılır. bu inanan inanmayan herkes için bir kural. ama yok oluş insana mahsus bir şey olamaz diye düşünüyorum çünkü insanın manevi yapısı itibariyle yok oluş insana gerçekten yakışmıyor. insan aklı ve ruhu ile diğer canlılardan ayrılmışsa, ölüm ile onların yok oluşlarına ortak olmamalı. insanı solan bir bitki, ölüp giden bir kedi yerine koyamayız. yıpranıp giden bir taş, buharlaşıp giden bir su olamaz insan. eğer böyle düşünen varsa, kendisini tanıyamamış demektir. insan kendisine bakıp diğer canlılardan farkını anlar elbette, bu da onu yaratıldımmı sorusuna muhatap kılar. yaratıldığını kabul ederse, kendisini tanımış, kendi kendisinin farkına varmış demektir aksi taktirde kendisinin farkına varamamıştır. eğer yaratılmadığını ve kendisinin bir şekilde oluştuğunu iddia ederse, o zaman neden diğerlerinden farklı olduğunu sorması gerekir. tabiki buna herkes kendince bir cevap bulacaktır ama bu cevap ne kadar tatminkar olur? elbette belki kendisi için tatminkardır ama ölümle yok olup gideceği düşüncesi onu yaşamı boyunca rahatsız edecektir. başkalarını bilmem ama böyle bir düşünce beni rahatsız eder

    mesela tasavvuf ehli diye tabir ettiğimiz kişler vardır, bunların yaşam gayeleri, ölmeden yaratıcıya ulaşmaktır. bunun için değişik öğretiler geliştirilmiştir ve sonradan çıkartılan bir takım safsatalar hariç bunlar sonuç veren metodlardır. kişi devamlı surette yaratıcıya ruhen bağlı olabilmeyi dener, yani senin bahsettiğin "his" si kuvvetlendirmeye çalışır. başarılı olursa, his onda öyle kuvvetli bir hal alırki, histe kaybolabilir. tasavvuf ehlinin bu "his" te kaybolmaları aslında yaratıcıya bir delildir, kendileri içinde yaşamın yegane gayesidir, ölmeden "his" si yaşayabilmektir.

    insan dediğin gibi bir seçim yapmalıdır başka bir seçimi yoktur
    _____________________________




  • trackfind,
    sen muhakkak battlestar galactica'nın yeni bölümlerini indirip seyretmelisin. hani hatırlarsın galaktikalılar ve cylonlar. işte o klasik dizinin yeni uyarlaması, yani devamı gibi birşey. ama kişiler, olaylar, insanlar farklı.

    şöyle başlıyor.
    Cylons created by human.... and they evolved... now they have a plan...
    cylonlar evrim geçirmiş ve artık etten kemikten bir hale bürünmüşler (biyolojik evrim değil) ve yeni dizinin felsefesi çok güçlü olaylar çok ilginç. ve eski dizideki gibi cuvv cuvv kuru savaş sahnelerinden ibaret değil.
    istersen sana cd ler halinde göndereyim. ama türkçe altyazı yok. ingilizceden ingilizceye altyazı var. amerikada yeni sezonda yeni bölümleri gösterime giriyor

    senin anlattıkların bana bu diziyi anlattı.
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    mesela tasavvuf ehli diye tabir ettiğimiz kişler vardır, bunların yaşam gayeleri, ölmeden yaratıcıya ulaşmaktır. bunun için değişik öğretiler geliştirilmiştir ve sonradan çıkartılan bir takım safsatalar hariç bunlar sonuç veren metodlardır. kişi devamlı surette yaratıcıya ruhen bağlı olabilmeyi dener, yani senin bahsettiğin "his" si kuvvetlendirmeye çalışır. başarılı olursa, his onda öyle kuvvetli bir hal alırki, histe kaybolabilir. tasavvuf ehlinin bu "his" te kaybolmaları aslında yaratıcıya bir delildir, kendileri içinde yaşamın yegane gayesidir, ölmeden "his" si yaşayabilmektir.



    bütün bu maddesel saçmalıklardan sıyrılıp, bu hissin peşine düşmeyi ciddi ciddi düşünüyorum,

    burada mesele gerçek bir yol gösterici bulabilmek...
    _____________________________




  • vese tavsiye ederim ama dediğim gibi gerçekten "his" te kaybolabilirsin. seçim senin
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4
    vese tavsiye ederim ama dediğim gibi gerçekten "his" te kaybolabilirsin. seçim senin


    bu "kaybolmak" kelimesini ne kadar bilinçli kullanıyorsun bilmiyorum ama,

    islam mutasavvıflarından budist rahiplere kadar her mistik bu "kaybolma (fena denir tasavvufta) hissi" ni yaşamışlardır.

    tek fark içinde kayboldukları şeyi herkes kendi meşrebine göre yorumlarmış, birileri "brahman" demiş, birileri "Allah"

    felsefe tarihinde mistiklerin aynı şeyi rapor etmeleri (unity) bayağı tartışılmış, bir çok kimse tarafından tecrübelerinin "geçerli" olduğuna delil sayılmıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 20 Ocak 2006 2:11:43 >
    _____________________________




  • C4 seni anlayabiliyorum.Bu kadar mükemmel oluşuna anlam verdiğin bir dünya var.Bir hayat var çevrende.Ağaçlar, kuşlar, rengarenk çiçekler, yemyeşil alanlar...İnsan bunları gördükçe "ben nasıl oluyor da saf bir bilinç olarak bunları görebiliyorum?" "Bunları görmeyi ben mi seçtim yoksa beni birisi mi gönderdi?" sorusu da aklın bir köşesinde her zaman bulunuyor.Elbette hayatta zorluk çeken çiçeklerin renklerini göremeyen, nefesini rahat alamayan, zorluk çeken insanlar da var bu dünyada.Ve o insanlar da kendilerince "Ben bu dünyaya acı çekmeye mi geldim, keşke gelmez olaydım, bir gün yüzü görmedim" şeklinde sorular sorup sitem ediyorlar.Hatta bu tür insanlar yok olmayı dahi tercih edebilecek hale gelebiliyorlar.Aslında buradaki mesele dönüp dolaşıp bizim kendi iç dinamiklerimize dayanıyor.İnsan istese az ile de yetinip bir soğan ve kuru ekmek ile de bu dünyayı cennete çevirebiliyor, bazıları da sahiplendikçe sahiplenmek isteyip isteklerinin ve sahip olduklarının sahibi oluveriyor.Garip bir dünya C4.İç dinamikleri sağlam tutmalı.İstememeyi istemeli öyle sanıyorum ki.Yok olmaya gelince ben bir gün zaten yok idim.Mesela 100 yıl önce.O zaman neredeydim?Bu sorunun cevabını kim verebilir?Bir zamanlar yok idim.Karanlıklar ve hissizlikler dünyasının kendisinden haberi olmayan kralıydım.Şimdi var oluş ülkesinde bir vatandaşım. Bilmem belki ölüm sonrası eski karanlıklar ülkesine dönebilirim ancak kim bilir belki bir gün yine var oluş ülkesinin farklı bir boyutunda vatandaş olurum.Kısacası bunların hepsi gece gece çözülmemiş bir bilmece.

    @Kao valla bahsettiğin diziden hiç haberim yok.Takip edebilirim.İlginçmiş doğrusu.Benim bi arkadaş var divx falan uğraşan bi sorarım ona.Yoksa sana dönüş yaparım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi iZCi_500 -- 20 Ocak 2006 2:22:29 >
    _____________________________




  • vese,
    diğer topikte de anlattım. benim de madde gerçeğinin farkına varma diye bahsettiğim buna benzer birşey. Sonuçta hepimiz insan olduğumuz için dünya görüşlerimiz farklı olsa da benzer tepkiler veriyoruz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 20 Ocak 2006 2:10:25 >
    _____________________________
  • vese tabiki bizi fenafillah alakadar eder adamın brahmada budada nirvanada şeytanda vs.de kaybolması onun sorunu. o bence sadece kendi hezeyanları içerisinde kaybolmuştur. çünkü zat tektir ve doğru yere yönelen doğru yerde kaybolur yanlış yere yönelen zannedersem sadece kaybolduğuyla kalır.

    mesela seyri sulük tabir edilen bu yolda bir tehlikede kişinin yolculuğu sırasında kendisini, benliğini görmesidir. bu tehlikeye düşene diğer güçler etki ederler ve tek zat'a yöneldiğini sanan yolcu, tek'e yönelmekten alıkonur, budistler vs gibi oda kendi kendine hezeyanlara girer.
    islam dairesi dışında bu işlere soyunan zaten baştan kaybetmiştir, nerede kaybolursa kaybolsun ne ifade eder.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 20 Ocak 2006 2:13:45 >
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4
    e tabiki bizi fenafillah alakadar eder adamın brahmada budada nirvanada şeytanda vs.de kaybolması onun sorunu. o bence sadece kendi hezeyanları içerisinde kaybolmuştur. çünkü zat tektir ve doğru yere yönelen doğru yerde kaybolur yanlış yere yönelen zannedersem sadece kaybolduğuyla kalır.
    mesela seyri sulük tabir edilen bu yolda bir tehlikede kişinin yolculuğu sırasında kendisini, benliğini görmesidir. bu tehlikeye düşene diğer güçler etki ederler ve tek zat'a yöneldiğini sanan yolcu, tek'e yönelmekten alıkonur, budistler vs gibi oda kendi kendine hezeyanlara girer.
    islam dairesi dışında bu işlere soyunan zaten baştan kaybetmiştir, nerede kaybolursa kaybolsun ne ifade eder.


    şöyle olmaz mı peki, hintli de Tanrı da kayboluyor ama "brahman" diyor..

    ya da islami anlamda bir kavrayışa varamasa da bir şeyler hissediyor


    quote:

    yanlış yere yönelen zannedersem sadece kaybolduğuyla kalır.


    buna da güldüm valla, komik olmuş, "kaybolduğuyla kalır"



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 20 Ocak 2006 2:19:19 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500
    Yok olmaya gelince ben bir gün zaten yok idim.Mesela 100 yıl önce.O zaman neredeydim?Bu sorunun cevabını kim verebilir?Bir zamanlar yok idim.Karanlıklar ve hissizlikler dünyasının kendisinden haberi olmayan kralıydım.Şimdi var oluş ülkesinde bir vatandaşım.

    ben o cevabı rahatlıkla verebilirim. 100 yıl önce ruhunun yaratıldığı alemde sıranı beklemekteydin, ölüncede gene oraya gideceksin. tabiki bu hususta kimseye somut bir delil gösterilemez bilet vs. gibi, bu da bir inanç meselesi. inançlar inançları doğurur. var oluşunu doğumuna endeksleyen yanılır çünkü aslı olmayanın astarıda olmaz
    _____________________________
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.