Düşünüyordum Olaylara insan, İnsanlara olay çıktı Masalımdan.
Biri varmış, biri yokmuş derken Yollardan trenlerden, Sözü aldım getirdim Dağlardan tepelerden.
Ben de biriktirdim Hiç'leri hep'e Bir dağ bozdum Yaptım binlerce tepe.
Kurdum orada burada Ev-ev, köyler kentler, Dağıttım oda oda Dağıttım birer birer.
Dağıldı tepelere Dağların onu ardı, Sevenlere sevilenlere Artık bir tepe vardı.
Birinde sen, birinde ben Öbürlerinde onlar vardı. Aşklar başlayacakken Sonlar tepelerden başladı.
Başladı ayrılıklar, Ayrı ayrıydı adları. Birer birer ayırdılar Evleri odaları.
Bir zaman oralarda Seven özleyen kimdi. Evlerde odalarda Yaşanmayan bir şimdi.
Bir daha düşünürsem masal Bozmayacağım dağları. Düşünmek iyi, düşünmek güzel. Ama önce iyi çizmeli yolları.
Yakın yakın derine El-ele olsun yürümeleri Ayrılığın yerine Mutluluğun şiiri.
ÖZDEMİR ASAF
MUM
Mum yanıyor, zaman yanıyordu.. Bir tarafındakiler gülüyor, Bir tarafındakiler ağlıyordu. Biri vardı aralarında. Düşünüyor, hayata bakıyordu.
Mum yanıyor, zaman yanıyordu Erzurumun köylerinde. Akşamın ve sabahın erken olduğu Ali Baba dağının eteklerinde Geniş vakitler yaşanıyordu.
Mum yanıyor, zaman yanıyordu Hasankale ovasında. Geceye karşıydı karlı Palandökenler. Bir adam vardı hayallerin ortasında.. Kar kadar beyazdı ümidler.
Bu adam üç bin on beşde Yunan medeniyetini okuyordu. Kaldırıp başını kitaplardan Kervanlaşmış dağlara bakıyordu... Bakınca akşam oluyordu.
Hasankale ovasında, Kuruderede Kilometreler santimleşiyor, Santimler asırlaşıyordu.. Güneşe ve geceye karşıydı karlı Palandökenler. O adam hayata bakıyordu.
Bir tarafta ağlayanlar, bir tarafta gülenler.. Bir tarafta bunlar için ölenler.. Mum yanıyor, zaman yanıyordu. Mumun alevi titriyor, Umudun alevi titremiyordu.
ÖZDEMİR ASAF
NOKTA
Bana yalanlar söylese yetinecektim. Ama yalan söyledi.
ÖZDEMİR ASAF
ÖLMEYEN
Sana geliyorum, sana, Beni anla,içimdeki şeytan. Yalnız sensin doğru söyleyen. Gerekince kaçan,gerekince gelen.
Anı kuyularından çekmek bir yudum acı su, Bir yudum acı su, çekmek anı kuyularından, soğuksu.
Bilmedim bu, ya bir korkunun duygusu, Bilmedim bu, ya da bir duygunun korkusu.
Kent dayanıyor bahçenin duvarlarına, Yeni bahçeler çiz, gözlerinin kuşlarına.
Hazır kent dayanmışken bahçene Kuşlarını gözüne sal, götür ağaçlarına.
ÖZDEMİR ASAF
Yine de Seviyorum
Sevmek acı sevmek acı... Gözlerin ah.. Ne mazi kaldı, ne fani... Hayatın tamamı acı.. Sevmek benim işim... Yine de seviyorum seni, yine de büyüyor göz bebeklerim. İşte sevmek benim işim.. İşte sen işte ahh...
Nazım Hikmet Ran
Neylersin
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur Sevgilim gülümse, her şey unutulur Suskunuz bu akşam üstü Hasrete yanmışız, neylersin
Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye Kalırsa, sadece o hüzün kalır.. Sen de anladın ki yapa-yalnızız... Buluşmamız yasak, Görüşmemiz uzak... Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız, Neylersin...
Ah güzelim, İncinmiş bir sesi vardır yağmurun; Yanaklarına vurduğunda hissedersin. Ve bir veda sözcüğü, saçlarına, Titreyen bir öpücükle dokunduğunda; Bu anı dondurmaya yetmez nefesin. Bir film sahnesi gibi Akar gider ayrılık, Neylersin...
Biz zaten hiçbir romanda Kendi hayatımıza rastlamadık. Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı. Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı. Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız. Oysa tuttuğumuz balıkları bile Yeniden denize bağışlamıştık. Biz, hayata dair Hiçbir yanlış yapmamıştık... Neylersin...
Biz bu sonucu haketmedik, Hayır, etmedik... Ömrümüz bu talana lâyık değildi.
Bazen acı vurdu, bazen de yağmur Hiç gülmedi yüzümüz, Hiç büyümedi gülümüz... Bizi yalnızca akşamlar kucakladı, Biliyorsun, Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...
Bir gün, bu öykünün sonuna gelince Ansızın desem ki: hoşça kal canım! Unutursun, Mecburen unutursun... Yıldızlar söner, bu aşk da biter! Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız. Neylersin...
Ah bebeğim, ah.. Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının, Dudaklarına sızınca farkedersin. İçindeki vurgun aşklar mezarlığında, Ayrılık, ölümden üste yazılınca, Gideni durdurmaya yetişmez sesin... Bir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar, Neylersin...
Biz zaten hiçbir sinemaya Tam vaktinde yetişemedik. Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı. Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı. Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi. Oysa Nuh'un Gemisi'nde bile Bize yer kalmamıştı. Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı. Neylersin...
Biz bu aşkı sürdüremezdik, İnan, sürdüremezdik... Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.
Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur... Unutmasan bile artık Unutur gibi yapacaksın. Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda, Hiç bitiremediğim Bir şiir olarak kalacaksın...
Yusuf Hayaloğlu
Misafir
Dün fena sıkıldım akşama kadar İki paket cigara bana mısın demedi Yazı yazacak oldum, sarmadı Keman çaldım ömrümde ilk defa Dolaştım Tavla oynayanları seyrettim Bir şarkıyı başka makamla söyledim Sinek tuttum bir kibrit kutusu
Allah kahretsin, en sonunda Kalktım buraya geldim
Orhan Veli Kanık
:)
AŞK ADAMI
Dolaştığım denizlerce düşünüyorum, Bineceğim son gemi değil midir Hayır sahibi omuzlarda giden tabut. Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydım eğer, Derdim ki: 'Elbet bir ağlayanım olur benim de; Ramazan geceleri Yasin okuyanım, Baharda kabrime menekşe getirenim de.'
Fakat bütün bunlar da olur, Yine tasa etmem, Yine kırılmam kimseye. Ben aşk adamıyım, Sevmeye geldim insanları, Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye; Hesapsız, karşılıksız, Ayrılık gayrilik gözetmeden. Gün gelip gidersem şayet, Öyle severekten gideceğim ki, Karanlık kıyılardan bile olsa, Candan selamlarım, Civarımdan geçecek gemileri; Güneşli gemileri; Şarkılı gemileri; İçlerinde kendim varmışım gibi!
Cahit Sıtkı TARANCI
BAHAR SARHOŞLUĞU
İlk sevgilimin gülüşüne benzer Bir Nisan havası değil mi esen? Zincirlere, kelepçelere inat, Kanatlarımı açmak zamanıdır; Allahaısmarladık kaldırımlar.
Giyenler düşünsün dar elbiseyi; Ölçülü sözü, hesaplı adımı Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan; Saltanat sürer gibi uçuyorum, Erk ağacı gelin olduğu gün.
Hayranım bu şehrin bacalarına. İrili ufaklı, hep bir ağızdan, Nasıl derinden gökyüzüne doğru Bir türkü söylüyorar öyle sessiz! Dumanı daim olsun güzel baca!
Yuvası saçakta kalan kırlangıç, Yuvası dallara emanet serçe. Derken camiler üstünde güvercin, Minareler katında geçiyorum, Gökyüzü mahallesi istanbul'un.
Süt beyaz bir martıyım açıklarda. Gemilere ben yol gösteriyorum, Buğday ve ilaç yüklü gemilere. Bir kanat vuruşta bulutlardayım; Bir süzülüşte vatanım dalgalar!
CAHİT SITKI TARANCI
BİR DE BAKMIŞIM Kİ ÖLMÜŞÜM
Bir de bakmışım ki ölmüşüm Dünya sönmüş başucumda Bir türlü gözümden gitmez
Ne gurbetlere düşmüşüm İsterdim ki avuçlarımda... Kimse halim sual etmez
Sorma nelerden olmuşum Nelere etmişim veda Böceklere gücüm yetmez
CAHİT SITKI TARANCI
BENCE SEN DE SIMDI HERKES GIBISIN
Gözlerim gözünde aski seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence simdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece Kaçiyorum bugün senden gizlice Kalbime baktim da iyice Anladim ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karisti simdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de simdi herkes gibisin..
NAZIM HIKMET
BİR UMUT
Yorgunsun,uzaklardan gelmişsin; Yitirmişsin neyin varsa birer birer. Bir sağlık,bir sevinç,bir umut... Onlar da neredeyse gitti gider.
Dost bildiğin insanların yüzleri Aynalar gibi kapkara. Suyu mu çekilmiş bulutların? Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.
Taşlara düşen saat gibi, Ne artı, ne eksi. Bir sağlık,bir sevinç,bir umut Hikaye hepsi.
CAHİT SITKI TARANCI
YALNIZLIK
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan, Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık. Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü, Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı. Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü Kimsesiz gönlüm kadar hiçbir gönül duymadı.
Bir ayna parçasından başka beni kim anlar, Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde? Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar; Aynalar da olmasa işim ne yeryüzünde?
CAHİT SITKI TARANCI
YALAN DÜNYA
İlk günden alıştığımız emektar dünya, Anne yüzünde dost yüzünde evlat yüzünde. Her sabah yeniden başlayan şeye doymadık, Düşümüz gerçeğimiz ne varsa yeryüzünde.
Gökyüzü belledik şu ürperen maviliği, Başımız darda kalınca el açtığımız yer. Gökyüzüdür avutan akıllıyı deliyi, Gökyüzünde bulutlar uçurtmalar ümitler.
Her mevsimiyle insanı ayrı ayrı saran, Bunca güzelliği nasıl koyup gideceğiz. Yaman çalacak o çalmayası saat yaman, Geçmiş ola bir kez yumuldu mu gözlerimiz.
CAHİT SITKI TARANCI
TALİHSİZ
Arzunun bir hayalet sardığı bir geceydi, Bir geceydi hakikat yalanlara baş eğdi. Bu gecenin susuzluk mahsulüsün bunu bil.
Kundaksız uzatıldın iğneli beşiğine Ve böylece Azrail Istırabı mıhladı küçücük benliğine.
Ecelin kucağında erirken çocukluğun, Aleme sırdı senin varlığın ve yokluğun. Hala bilinmez nedir kalbindeki bunalan.
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir; Bence bayram ufukta gün bitincedir.
Günün geçit vermez karlı dağlarını Sanki sihirbaz bir el eritincedir.
Bütün gün beklediğim bahar ki gece, Gökte yıldızların da ümidincedir.
Yollar, yollarda nihayet içime denk, Sonsuzlaşarak başı boş gidincedir.
Ben ister güleyim, ister ağlayayım, Sesimi yalnız kendim işitincedir.
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir; Bence bayram ufukta gün bitincedir.
CAHİT SITKI TARANCI
DENİZ..
Bu akşam vakti deniz, O bütün hasretimiz, Sanki gelmiş de dile, Nedametin sesiyle, Çarparak kayalara, Yetmez mi, diyor deniz, Karada çektiğiniz?
CAHİT SITKI TARANCI
İLK AŞKLAR
Felek ne kadar kahretse kalbimize, Zaman zaman hatırladığımız olur, Hangi dilber ilk aşkı tattırdı bize; Bir bahtiyarla yaşadığımız olur. Ah o yaz gecesi, o mehtap, o havuz! Balkonundan gül atan cömert sevgili! Aşkınla deli divane olduğumuz, Sarmaşığa tırmandığımızdan belli. Belki bugün bu yaşta tekrar olunmaz, İlk aşk gecesinin masum yeminleri, Fakat nerde ilk öpüşün verdiği haz? Saadet bilmiyorum o hazdan gayri.
CAHİT SITKI TARANCI
KAR VE BEN
Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgar. Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu? Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?
Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar!
Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine. Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu. Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;
Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine. CAHİT SITKI TARANCI