Şimdi Ara

Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
213
Cevap
0
Favori
15.897
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • İzmir Şehit Aileleri ve İnsan Hakları Derneği


    Dernek Başkanı : YAVUZ ALPHAN
    URL : http://www.sehitaileleri.org
    E-mail : info@sehitaileleri.org
    Tel : (+90) 0 232 446 23 07
    Halkbank Konak Şubesi
    Hesap Numarası : 16000001



    Ankara Şehit Aileleri Derneği


    Dernek Başkanı : H. Mehmet ALPTEKİN
    İletişim : Adres Necatibey Caddesi Sezenler Sok.
    1/13 Sıhhiye / ANKARA
    Telefon : +90 312 229 53 54
    Fax : +90 312 229 53 54
    URL : http://www.sehitler.org
    E-mail : bilgi@sehitler.org
    Banka Hesap
    Numaraları : Türk Lirası Hesap No 347 421 Ziraat Bankası Ankara Necatibey Şubesi
    Dolar Hesap No 433 984 Ziraat Bankası Ankara Necatibey Şubesi
    Mark Hesap No 433 996 Ziraat Bankası Ankara Necatibey Şubesi





    TSK Mehmetçik Vakfı


    İletişim : Adres Nasuh Akar Mh. 22 nci Sk.
    No: 28 Balgat/ ANKARA
    Telefon : +90 312 284 19 70
    Fax : +90 312 284 19 73
    URL : http://www.mehmetcik.org.tr
    E-mail : mehmetcik@tr.net
    Banka Hesap Numaraları YTL/TL ile yapılacak bağışlar için:

    T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Ş. Hesap no : 39775115-5002
    T.Halk Bankası Meşrutiyet Ş. Hesap no : 16000024
    T.İş Bankası Balgat Ş. Hesap no : 600 000
    Vakıfbank Meşrutiyet Ş. Hesap no : 2040 000
    OYAK Bank Çankaya Ş. Hesap no : 8 888 888-MT-001

    ABD Doları ile yapılacak bağışlar için:

    T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Ş Hesap no : 39791392-5003
    T.Halk Bankası Meşrutiyet Ş. Hesap no : 53000017
    T.İş Bankası Balgat Ş. Hesap no : 400 000
    OYAK Bank Çankaya Ş. Hesap no : 8 888 888-MY-001

    EURO ile yapılacak bağışlar için:

    T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Ş Hesap no : 39791349-5001
    T.Halk Bankası Meşrutiyet Ş. Hesap no : 2P000010
    T.İş Bankası Balgat Ş. Hesap no : 700 000
    OYAK Bank Çankaya Ş. Hesap no : 8 888 888-MY-002









     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cehennemden_Cennete -- 22 Eylül 2005, 12:25:41 >







  •  Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!




  • HEPİNİZDEN ALLAH RAZI OLSUN...



     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!




  • iSTiKLAL MARŞI

    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.

    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
    Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
    Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

    Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
    Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

    Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
    Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
    Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
    Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

    Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
    Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
    Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
    Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

    O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
    Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
    O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
    Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
    Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

    Mehmet Akif Ersoy

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!






  •  Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!




  • Çanakkale
    “Söyle arkadaşım “dedi Anadolulu Mehmet
    Yanıbaşında ki Anzak erine
    “Nerelerden kopup gelmişin
    Neden çökmüş bu mahsunluk üzerine”
    “DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN” dedi gencecik Anzak
    “Öyle yazmışlar mezar taşıma
    Doğduğum yerler öylesine uzak
    Örtündüğüm topraksa gurbet bana”


    “Dert edinme arkadaşım” dedi Mehmet
    “Değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet
    Sende artık bizdensin
    Sende bencileyin bir Mehmet”


    Çanakkale toprağının
    Üstü cennet altı mezar
    Kavga bitmiş mezarlarda
    Kaynaş olmuş yiten canlar
    “Ya sen” dedi Mehmet
    Oyun çağındaki İngiliz erine
    “Yaşın ne senin kardeş
    böylesine erken buralarda işin ne”


    “Yaşım sonsuza dek on beş”
    dedi ufak tefek İngiliz eri
    “Köyümde askercilik oynar
    coştururdum trompetle bizimkileri


    Derken kendimi cephede buldum
    Oyun muydu gerçek miydi anlamadan
    Bir sahici kurşunla vuruldum
    Sustu boynumdaki trompet


    Son verildi böylece oyundan bozma işime
    Gelibolu’da bana bir yer kazıldı
    Mezar taşıma ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ yazıldı
    Öyküm de künyem de bundan ibaret


    Yağmur yağıyordu usul usul toprağa
    Gözyaşları düşerek üstüne sanki
    Damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa
    Sahibini yitiren bir trompet
    “Ya sizler” dedi Mehmet
    Dünyanın dört kıtasından
    Mezar dolusu erlere
    “Hangi rüzgar savurdu sizleri
    bu bilmediğiz yerlere”


    Kimi İngiliz’di kimi İskoç
    Kimi Fransız dı kimi Senegalli
    Kimi Hintli kimi Nepall
    Kimi Avustralya’ dan Yeni Zellanda ’dan Anzak
    Gemiler dolusu asker
    Her biri niye geldiğinden habersiz
    Gelibolu’nun oya gibi koylarından sızarak
    Tırmanmışlardı dağa bayıra
    Siper siper yara gibi yarılan toprak
    Mezar olmuştu savaş ardından onlara


    Kiminin BURADA YATTIĞI SANILIR
    Kiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ
    Kiminin de mezar taşında
    On altı,on yedi on sekiz yaşında
    EBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı
    Çanakkale topraklarında
    Her birinin erken biten yaşam öyküsü
    Eski yazıtlar gibi taşlara böyle taşlara böyle kazılı
    “anlamaz mıyım”dedi “halinizden kardeşler”
    adına yazılı taşı bile olmayan asker
    Anadolulu Mehmet


    “Bende yüzyıllarca yaban ellerde
    Neyin uğruna bilmeden can vermişim
    Kendi yurdum uğruna can vermenin tadına
    İlk kez Çanakkale’ de ermişim


    Uğrunda can verdikçe vatanlaştı ancak
    Ekip biçtiğim padişah mülkü toprak
    Değil mi ki sizler alamazsanız bile
    Bu topraklar almış sizleri basmış bağrına
    Sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale “


    Çanakkale toprağının
    Üstü cennet altı mezar
    Kavga bitmiş mezarlarda
    Kaynaş olmuş yiten canlar


    Bir garip savaştı Çanakkale Savaşı
    Kızıştıkça kızgınlığı dindiren
    Ara verdikçe ateşe düşmanı kardeşe
    Döndüren bir savaş
    Kıyasıya bir savaştı
    Ama saygı üreten bir savaş
    Yaklaştıkça birbirine
    Karşılıklı siperler
    Gönüllerde yakınlaştı
    Düştükçe vuruşanlar toprağa
    Dostlar gibi kaynaştı


    Savaş bitti
    Ölenler kaldı sağlar gitti
    Köylü köyüne döndü evli evine


    Kır çiçekleri geldiler akın akın
    Çekilen askerlerin yerine
    Yaban gülleri dağ laleleri papatyalar
    Kilim kilim yayıldılar toprağa
    Siper siper
    Toprağın savaş yaralarını örttüler
    Koyunlar koruganları yuva yaptı kendine
    Kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine
    Çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle
    Silah yerine sapan tutan elleriyle
    Geri aldı savaş alanlarını doğa
    Can geldi toprağa silindikçe kan izleri


    Yeryüzünde cennet oldu öylece
    O cehennem savaş yeri


    Şimdi Çanakkale Gelibolu
    Bahçe bahçe
    Ülke ülke
    Mezar dolu


    Üstü cennet altı mezar
    Çanakkale toprağının
    Kavga bitirmiş mezarlarda
    Kaynaş olmuş yiten canlar
    “Huzur içinde uyusun”
    Vuruştukları topraklarda
    Kavgadan kinden uzakta
    Yanyana dostça yatanlar

    BÜLENT ECEVİT




  • Kapak olsun size Ermeni Kızıl P.çleri!...
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!


    Sağol dostum hatırlattığın için.
  • "SAĞ KOLUMU KAYBETTİM AMA SOL KOLUM VAR"


    Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş 'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu ,İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar,karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastahaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:

    "Sağ kolumu kaybettim, zarar yok,sol kolum var. Onunla da pekala iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yüne kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır.

    Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz ,affedeniz muhterem kumandanım.."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cehennemden_Cennete -- 20 Eylül 2005, 14:21:10 >




  •  Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
  •  Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!



    Bu Resim Her şeye bedel!


    ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ !

    Kahrolsun Pkk
  • quote:

    Orjinalden alıntı: XaVieR.bb

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!



    Bu Resim Her şeye bedel!


    ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ !

    Kahrolsun Pkk



    Yemin ederim gözlerim doldu.




  • BİR ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN SON MEKTUBU




    Valideciğim,
    Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!

    Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.

    Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu... Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.

    İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:

    Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi.

    Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay...

    Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.

    Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?

    Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.

    İşte onun çobanından 10 paraya aldım.

    Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim.

    Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?

    Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi."

    Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür.

    Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir.

    O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.

    Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu.

    Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.

    Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.

    Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim :

    -Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.

    "Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!"

    Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.

    Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?

    Kadir'e mektup yazdım.

    Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin.

    Çantayı al, sandığa koy. Ben sana vaktiyle anlatmış idim., bu dünya böyledir.

    Fakat sen merak etme. O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık. Yalnız zaman ister.

    Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.

    Oğlun

    Hasan Etem

    4 Nisan 1331

    (17 Nisan 1915)




  •  Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!
  • Allah hepinizden razı olsun..

  • Komando olmak onurumdur


    Hakkari üzümlüde kuzey ıraka sızma operasyonu esasında 12 aralık 1993 te gece saat 21.30 civarında çıkan çatışmada şehit olan 1972 Sakarya doğumlu Jandarma komando onbaşı Zekeriya Gülyaman'ın üzerinden çıkan, şehidin kendi yazdığı ve bu sitedede yer yer eksik metinlerini gördüğüm '' komando olmak onurumdur'' adlı şiirin tam metni şöyledir:



    KOMANDO OLMAK ONURUMDUR

    Olurya bir çatışmada ölürsem
    Arkamdan yas tutmayın
    Bırakın toprağımda rahat biçinde yatayım,
    Bedenimden komandomu çıkarmayın
    Onlar benim gururumdur,
    Botlarımı çıkarmayın
    Onlar nice yolar aşacak
    Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek,
    Elimden tüfeğimi almayın
    O benim namusumdur
    Ölünce mezarıma sembol olacak,
    Yaramın kanını silmeyin
    Ahirette hesabı sorulacak,
    Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın
    O benim madalyam olacak...
    Nur içinde yat, cennetin kanatlı beyaz meleği canım şehidim...





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cehennemden_Cennete -- 20 Eylül 2005, 14:28:19 >





  • BENİM BABAM ŞEHİT OLDU

    BENİM BABAM BEN DAHA ONU TANIYAMADAN ŞEHİT OLDU. ONU SADECE RESİMLERİNDEN TANIYABİLİYORUM. BEN ŞİMDİ ORTAOKULA GİDİYORUM.

    BABAM BENİM SÜNNETİME GELDİ. ONU BEN VE DEDEM GÖRDÜK. AMA YANINA GİTTİĞİMİZDE BİR ANDA KAYBOLDU.

    BENDE ASKER OLACAĞIM. BABAM GİBİ KAHRAMAN OLACAĞIM.

    BABAMI ÖZLÜYORUM VE ONU ÇOK SEVİYORUM.

    AMA BABAMIN DÜŞMANLARINI AFFETMELERİNİ ANLAYAMIYORUM.
     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!


    www.Sehitlerolmez.com





  • “ BENİM GÖZLERİM GÖRECEĞİNİ GÖRDÜ”



    O gün Boğaz tabyaları arasında en çok iş gören ve en çok hasara uğrayan Rumeli Mecidiyesi Bataryası oldu. Sabahtan beri muharebenin en şiddetli anlarında dahi iki sahil arasında gidip gelmekten çekinmemiş olan Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, tabyanın feci durumunu haber aldığı zaman yine motora atlayıp Çimenlik İskelesi’nden karşı sahile hareket etti. Cephaneliği berhava olan tabyanın durumu hazindi. İstihkam yıkıntıları arasında dolaşmakta olduğu sırada bir ağacın altına uzanmış olan bir askerin hali dikkatini çekti ve yanına gidip

    * “ Ne var evlat ?” diye sordu.

    Nefer hemen yerinden fırlayıp esas duruş vaziyeti aldı. Çünkü sesi tanımıştı. Ama gözleri başka tarafa bakıyordu.

    * “ Gözlerine bir şey mi oldu oğlum?”

    O zaman nefer tok sesiyle “ Üzülmeyin efendim” diye cevap verdi. “ benim gözlerim göreceğini gördü” ( Evet düşman gemilerine tam isabet kaydedilmiş ve “Ocean” destroyeri hareket edemez hale getirilmişti.)

    Cevat Paşa sessiz sessiz ağlıyordu.

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!




  • Ben Şehit miyim, hain miyim?.



    1972 doğumluyum...

    Şehidim, 1992''den beri....

    Komando er olarak Diyarbakır''in Kulp ilçesinde görev yapıyordum.

    Devriyeden dönüyorduk.

    Ansızın üzerimize el bombaları fırlattılar; kurşun yağdırdılar. Karşılık verdik...

    Teröristler kaçtılar...

    Baktım ki teğmenim yaralanmış..

    Gittim onu kucağıma aldım ve askeri cipe doğru götürmeye başladım.

    Ansızın dünyam karardı...

    Bir kurşun, kafamin sağından girip solundan çıktı...

    Kucağımda teğmenim, yola devrildim...

    Kanım toprağa yayıldı...

    Ben ne suç işledim?

    Ben Şükrü Eraslan...

    Tokat'ın Reşadiye ilçesine bağlı Büsürüm Beldesi'ndenim...

    Ailem ve akrabalarım düğün dernek ederek yolladılar beni askere...

    Milletim ve vatanım için...

    Diyarbakır'ın kırsalında bir suikast silahı ile beynimi parçaladılar...

    Soruyorum şimdi size: Suçum neydi benim?

    Soruyorum Başbakanıma, dışişleri bakanıma:

    Ben şehit miyim, hain miyim?

    Ben şehit isem beni vuranlar neci?

    Millet de sorsun bunu …

    Güneydoğu'da yolu kesilen, pusuya düşürülen, saldırıya uğrayan ve bu nedenle can veren askerler suçlu mudur?

    Onlar, oralara gidip bu ülke uğruna canlarini vermekle hainlik mi etmişlerdir?

    Sakın, bu nasıl soru demeyin...

    Bakın iki günde beş arkadaşımı daha vurdular...

    Vuranlar mı doğru vurulanlar mı?

    Cevabını başbakanımız versin...

    Çünkü, bizi hatırlayan yok...

    Bütün övgüler, bütün televizyonlar, bütün gazeteler çetecilere...

    Öyle değil mi ey halkım, öyle değil mi?

    Bize vuranlara devlet töreni düzenleniyor…

    Ben Şükrü Eraslan...

    Büsürüm Beldesi''nden...

    Taşı sıksam suyunu çıkartırdım.

    Bu vatan uğruna bin canım olsa binini de verirdim...

    Çünkü, biliyordum ki ölürsem şehit olacağım...

    Gel gör ki şimdi şaşkınım...

    Çünkü, beni Kanas tüfeğiyle vurduranlar; devletimizi yönetenler tarafından neredeyse törenle kabul ediliyorlar...

    Bütün övgüler onlara...

    Suikastçinin akıl hocalarının siyasi hakkı, kültürel hakkı...

    Soruyorum başbakanıma:

    Ya benim yaşama hakkım...

    Bundan büyük hak olur mu?

    Neden kimse onu savunmaz?

    Neredesin komutanim?

    Ben Şükrü Eraslan! Komando er...

    Tokatlı...

    Isparta'da eğitimde iken bana ne demiştin komutanım?

    Siz bu milletin göz bebeğisiniz.

    Ölürseniz şehit, yaşarsanız gazi olacaksınız....

    Öyle mi komutanim?

    Beni vuranlara, şimdi en üst yöneticiler gülücükler yolluyor...

    Kanas silahını kullanan, neredeyse kahraman ilan edilecek...

    Herkes onların kültürel haklarının peşinde...

    Benim yaşama hakkımı düşünen bile yok.

    Neden bizi kandırdınız kumandanim?

    Ve neredesiniz?

    Resmim size yadigar

    Ben Tokatlı komando er Şükrü Eraslan!

    Bir nisan günü Kulp'ta, pusuda kaldım...

    Şu an o kurşun yarasından daha derin bir yaram var.

    Kendimi fena halde aldatılmış hissediyorum.

    Binlerce arkadaşım adına...

    Kanı ile yeri sulayan; arkasından ağıtlar yakılan

    Türk bayrağına sarılı tabutları ile giden arkadaşlarım adına...

    Diyorum ki resmime bakın, bir karar verin:

    Ben Şehit miyim, hain miyim?.

    Serkan Alper

     Şehitlik Nedir Bilmeyenlere! Askerler vurulunca değil unutulunca ölür!




  • “BEDELİ ÇANAKKALE’DE”



    Askerlik vazifesi yaparken vatan uğrunda şehadet mertebesine ermek veya gazi olmak her Türk için tabii bir şeydir. Ancak bu 45 şehit ve 150 gazinin durumu başkadır. Zira bunların istisnasız hepsi( 1909 ve 1914 Askeri Mükellefiyet Kanunu gereğince) askerlik vazifesinden ya muaf ya da maksureli( tecilli) tutulmuş gençlerdir. Bu iki kanun sultani mektepleri talebe ve mezunları askerlik vazifesinden “ maksureli” ettiği gibi , Balkan Harbi sırasında mer’i olan 1909 kanunu da üstelik bütün İstanbul halkını askerlik vazifesinden azade kılmaktadır. bu şehit ve gazilerin hepsi 17-22 yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısmında, bir kısmıysa mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle yarış edercesine askerlik şubelerine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardı. Hatta içlerinden Irak Cephesi’nde şehit düşen 646 Celal İbrahim seferberliğin ilanıyla beraber geceden gidip askerlik şubesinin kapısında sabahlamış ve “ 1 Numaralı Gönüllü” yazılmak şerefini elde emiştir.

    Galatasaraylıların bu şüheda menkıbeleri arasında dünyada eşi bulunamayan bir tanesini ( Mehmet Muzaffer’in Destanını ) Gazeteci Ziyad Ebuzziya şöyle dile getiriyor:

    ****

    Üç aylık bir talimden sonra Mehmet Muzaffer “zabit namzedi” olarak Çanakkale’de idi. ( Mart 1916) müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale’ de uğradıkları mağlubiyetlerden ve verdikleri yüzellibin zayiattan sonra Boğaz ’ı aşamayacaklarını anlamışlar , 1915’in son haftasıyla 1916’nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip çıkıp gitmişlerdi.

    Galatasaray Lisesi öğrencisi iken gönüllü Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Mehmet Muzaffer Bey'in alayının otomobillerine lastik satın almak için bir gecede (1916 yılı baharı) yaptığı sahte 100 liranın ön yüzü. Paranın altında "bedeli Çanakkale'de altın olarak ödenecektir" yazılıdır. Teğmenliğe yükselen bu vatanseverimiz, 1917 yılında Gazze'de şehit düşmüştür.


    Sahte 100 Lira

    Sahte 100 Lira

    Muzaffer Çanakkale’ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman İmroz ve Bozcaada’da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da 1915 Nisan ’ın da Aralık sonuna kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalarla kıyasla bu bombardımanlar “ hiç mesabesindeydi.” Çanakkale’de ki birliklerin büyük bir kısmı Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarına ikmal emri aldılar. Muzaffer birliğinin alay karargahında görevliydi. Alay ’ın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlar ise ancak İstanbul’dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübayalar için arttırma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunları kaybedilecek vakit vardı. Her şey “itimat” ile yürürdü. Muzaffer açıkgözlü ve becerikli İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, gerekli malzemenin temin ve mübayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine itası içinde Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler.

    O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı. Muzaffer aradı,uğraştı,nihayet Karaköy’ de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti , ama yapacak başka bir şey yoktu. Anlaşmaya vardı. Lazım gelen parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer az sonra yaşlı b,r kaymakam Yarbay ’ın huzurundadır. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı. İsteyeceği paranın miktarını sormadan ,”Ne alınacak” dedi. “ Oto kamyon lastiği” cevabını verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik baktı :

    “ bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi yürü git ,insanı günaha sokma para mara yok!...

    Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı. Harbiye Nezareti’nin ( bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden dışarıya ağır ağır yürürken ne yapacağını düşünüyordu. Malzemelere Alay ’ın ihtiyacı vardı. Elindeki( Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemelerde mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi ,bir çaresini bulmak lazımdı...

    Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı birden durdu. Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu.

    Doğru tüccar Yahudi’ nin yanına gitti:

    “ Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek,ezandan sonra gelip malları alamam . gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için sabah ezanında geleceğim malları mutlaka hazır edin...”

    Tüccar “peki” dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti.

    “Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler”

    yahudi yine “peki” dedi. Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi’nin kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime ( yüz liralık kağıt para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci ’ye yollandı. Malzeme şat’a oradan dubada bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu.

    Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası’na gitti. Bozmadılar zira elindeki para sahte idi.

    Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arsında bir de şu ibare bulunuyordu: “ Bedeli Dersaadet’te altın olarak tesviye olunacaktır.”Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı:

    “ Bedeli Çanakkale ‘de altın olarak tesviye olunacaktır.”

    Onun burada altın dediği Çanakkale’de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.

    Sahte paraya gelince...

    Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı. Yapmak mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez. Ancak olay bütün İstanbul’da yayıldı. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendi ’nin kulağına kadar gitti. Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu. Yüzlük taklit evrak-ı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede şeref mevkiinde muhafaza olundu.


    Okuyan olurmu olmazmı bilmem bunca yazıyı ama umarım okursunuz

    Kaynaklar : www.SehitlerOlmez.com




  • okuyoruz...

    onca oyuna, onca yıkma çabalarına karşı bu memleket hâlâ ayaktaysa bu elbet göysündeki mermiyi madalya kabul eden Şerefli Türk Askerinin sayesindedir...
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.