Şimdi Ara

Dizel motorların devir bandı - güç ve tork eğrileri hakkında

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
1
Favori
3.086
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Herkese merhaba.

    Biraz önce Efe ile dizel ve benzinli motorların güç eğrileri hakkında tartışırken aklımıza bir soru takıldı.

    Benzinli motorlarda motor hacmi, besleme tipi, silindir yapısı, egzantrik, subap gibi değişkenlere bağlı olarak motorun güç eğrisi ciddi değişkenlikler gösteriyor.

    Özellikle hacim değiştiği zaman motorun karakteri çok değişiyor.

    Şöyle ki, 1.4 litrelik atmosferik bir benzinli aracın devir bandında 4.000 devrin altı genelde bomboş oluyor.

    Ancak hacim arttığı zaman (yüksek devir çeviren motorlardan bahsetmiyorum) 3.000 devir gibi maksimum tork gelebiliyor.

    Aklıma ilk gelen motorlardan şöyle bir bahsedeyim:

    1.4 litre hacimli herhangi bir motor: Neredeyse hepsinin devir bandı aynı. 4.000 devir altı boş.

    3.0 litre hacimli BMW motoru: Devir çevirmeyi sevse de hacimden ötürü alt devirler de çok zayıf değil.

    5.5 litrelik Merc motoru: Yanlış hatırlamıyorsam bu motor 3.000 devirden önce maksimum torkunu veriyor.

    Bu 3 motorun da ortak özelliği benzinli ve atmosferik olması.

    Şimdi dizel motorlara bakalım:

    Dizel motorlarda ise hacim ne olursa olsun, devir bandının dolu olduğu kısım 2.000 - 4.000 devir arası. Bu durum 1.3 Multijet'te de, babamdaki 2.5 Ranger'da da, 6.0 Audi motorunda da aynı. Demek istediğim, devir bandı hacme göre değişkenlik göstermiyor. Hacmin artması sadece gücü ve torku arttırırken daha rafine ve kullanışlı bir devir bandı sunmuyor bizlere.

    Dizellerdeki bu durumun teknik açıklaması nedir? Teknik bilgisi yüksek üstadlarımızdan cevap bekliyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Polemik -- 6 Haziran 2010; 13:51:09 >







  • Dizelin devir bandıyla fazla oynanamıyor bildiği kadarıyla.Yani mecburen 5000 devirde kesiyorlar.Dolayısıyla 6.0 cc de olsa 1.2 cc de olsa güç bu devir aralığında veriliyor.
    Şu anda imzana gülmekten aklıma başka bir şey gelmiyor.
  • Ben de oynanmadığını biliyorum, ama sorduğum soru neden oynanamadığı.
  • Hadise dizel vs. atmosferik hadisesi değil; hadise doğal (atmosferik emiş) vs. cebri-emiş, özellikle de turbo. Turbonun çalışma mantığını ve prensibini iyi incelerseniz sorunun cevabını orada bulursunuz. Türbo belli bir devirden sonra wastegate yüzünden, devir ne olursa olsun hep aynı hacimde havayı motora gönderir ve motora giden hava miktarı bu yüzden rpm'le değişmez. Ama atmosferik bir motorda durum bunun tersidir, volumetrik verim rpm'le birlikte artar, belli bir devirde pik yapar, pik yaptığı devir aynı zamanda max. tork devridir. Daha sonra ise yavaşça veya hızla (kam açısı ve zamanlamasına bağlı olarak) düşmeye başlar.

    Yani mesele dizel çevrimi, otto çevrimi değil, mesele turbo mu atmosferik mi? Turbo benzinli motorlar da dizellerle benzer güç grafiklerine sahiptirler bu yüzden...

    Wastegate'i devre dışı bırakırsanız turbo devirle görece daha orantılı hava gönderir silindirlere (birebir orantılı değil çünkü krank mili ile motora doğrudan bağlı değildir turbo) fakat bu defa da motoru pert edersiniz.




  • 1.olarak benzinliler 6000-7000 devir çevirebiliyor.dizeller 4500 civarı.dizellerde güç zaten kısa bir devir aralığında verildiğinden bu fark fazla açılmıyor.mesela benzinlide max torku,max devirin 2/3ünde de verebilir 1/2sinde de.dizelde de aynı şekilde 2/3 te de verebilir 1/2de de.
    2.olarak ise bence en önemlisi TURBO.
    turbo beslemeli benzinlilerde de max tork neredeyse aynı devirlerde üretiliyor.
    tabi bunun teknik detaylarını bilmiyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tralles


    Yani mesele dizel çevrimi, otto çevrimi değil, mesele turbo mu atmosferik mi?


    Eyvallah dayii
  • Tralles hocamın da belirttiği gibi olay benzinli motorların volümetrik verimiyle alakalı. Devir arttıkça volumetrik verim arttığından atmosferik benzinlilerde belli bir devirden aşağısı zayıf. Turbo benzinliler ise turbo dizeller gibi.

    Atmosferik dizel motorlarda yanma odasına gönderilen hava devirle değişmiyor, yükün artmasına cevap ancak enjektörlerin püskürttüğü yakıt miktarıyla gerçekleşiyor. Turbo dizellerde ise turbodan 1750-2000 d/d aralığından itibaren maksimum verim alınmakta ve maximum mil ortalama basınçları, maximum tork bu devirlerde elde edilmekte. Dizel vuruntusu meydana gelmesi ve yakıt fazlalık katsayısının benzinlilerden düşük olması ise dizelin devir çevirmesini azaltan nedenlerden bazıları.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • konusu değil ama aklıma bir soru geldi.
    mesela gaz pedalına 2cm basıyoruz.araç 2000 devirde,
    aynı şekilde basmaya devam ediyoruz, devir 5000e çıkıyor.
    yanma odasına gönderilen benzin miktarı sabit midir yoksa değişir mi?
    dizel-benzinli karbüratör-enjeksiyon farkeder mi?
  • Söylediklerimi biraz daha açayım:

    Normal atmosfer basıncı 14,7 PSI ya da 1 bardır. TUrbo üzerinde wastegate denilen bir tahliye süpapı vardır. Siz tturbonun kompresör basıncını atmosfer basıncının 1,5 katı yani 1,5 bar veya 22 PSI civarına ayarlarsanız. daha açık bir deyişle piston alt ölü noktadayken içeri dolan havanın silindir cidarlarına yaptığı basınç cm2 başına 1,5 kg civarında olacak şekilde ayarladıysanız, wastegate bu basınç 22 PSI (1,5 bar)'ı aşınca otomatik olarak yanmış hava tahliye vanasını açar ve fazla basınca yol açan yanmış havayı tahliye ederek hava basıncını (yoğunluğunu) sabit tutar. 22 PSI'lık wastegate ayarına sahip turbolu bir motorun da volumetrik verimi otomatik olark %150'ye eşitlenir (atmosferik yoğunluk/silindirdeki yoğunluk%).

    Wastegate ne zaman bunu yapar? turbonun türbin basıncı yeterli seviyeye ulaştığı zaman. Bu yeterli seviye motordan motora değişmekle birlikte 1500-1700 rpm civarındadır. Bu rpm'den itibaren ayarlanmış wastegate yüzünden türbo motora 1500 devirden aşağı yukarı 3500 devire kadar hemen hemen sabit basınçta hava gönderir. Motorun kullanmadığı fazla basınç cut-off valfi aracılığı ile tahliye edilir (motor dekompresyondayken).
    Demek ki turbo motorlarda motor tipine (benzin/dizel) bir miktar değişmekle birlikte genel olarak 1500-3500 rpm arasında sabit yoğunlukta hava gönderilmektedir. Eğer siz bu aralıkta motorun avansı ile oynamazsanız, motorun emişini öldürecek kadar kısa kam zamanı ve/veya sınırlı süpap lifti kullanmazsanız, olacak olan şudur: 1500-3500 rpm arası sabit BMEP ve dolayısıyla sabit tork çıktısı. Beygir gücü bu aralıkta otomatikman rpm'deki artış oranı mertebesinde artacaktır. Peki 3500 rpm'de ne oluyor?

    1. basınç yineleme frekansı artık motoru zorlayacak kadar artıyor onun için basıncı bir miktar düşürmek gerek; bu da 2 yolla yapılabilir ya avansla oynarsınız ya da püskürtmeyle.

    2.Azalan verim yasası bu rpm civarında kendini göstermeye başlar. 3500'e kadar motor süpapları gelen basınçlı havayı içeri alabilecek kadar uzun süre açık kalırken, 3500 rpm civarında içeri hava alma hızı ile süpapların bu havayı izin verme süresi eşitenir ve bu rpm'den sonra süpaplar içeri bu yoğunlukta havayı alamıyacak kadar kısa sürelerde açık kalmaya başlar. daha net bir deyişle havanın içeri giriş hızı, süpabın kapanma hızına yenilir. Örneklemek gerekirse:

    DEVİR___HAVA BASINCI___piSTON EMİŞ SIĞASI (BAR)
    1500 rpm 1,5 2,5
    2000 rpm 1,5 2,3
    2500 rpm 1,5 2,0
    3000 rpm 1,5 1,7
    3500 rpm 1,5 1,5
    4000 rpm 1,5 1,2

    Yani süpap zamanlaması ve lifti başlangıçta olandan daha yüksek yoğunlukta hava girişine izin vermekteyeken bu rpm'le birlikte azalır, belli bir devirde başabaş noktasına gelir ve sonra da daha az yoğunlukta havanın girişine izin vermemeye başlar. BU klasik bir azalan verimlilik örneğidir.

    Turbo motorlarda durum bu. Superşarjı motorlarda ise durum biraz daha farklı ama atmosferik motorlar hava emişi için tamamen rpm bağımlı. Atmosferik motorlarda girdap etkisiyle içeri giren hava miktarını artırmak mümkün bunu süpap çapı, açısı ve liftiyle ayarlayabiliyoruz. Optimum bir nokta var, bu optimum noktayı tasarımcılar rpm bandında belli limitler dahilinde istedikleri noktaya yerleştirebiliyorlar. Maksimum tork da bu optimum noktada gerçekleşiyor, üstünde ve altında tork azalıyor.

    Küçük hacimden büyük veya aynı hp'yi çıkarmak isteyen tasarımcılar doğal olarak bu optimum emiş noktasını kam profilleri ve çap/derinlik oranı ile oynayarak rpm bandında daha üstlerde bir noktaya taşıyorlar ama bunun bir bedeli var: alt devirler böyle yapmasalardı olacak olandan çok daha düşük tork (güç) sunmaya başlıyor. Bu da "ne ka ekmek, o ka köfte" kuralı.

    Kuralımız bol, tasarımda her zaman sınırlar ve birbiriyle çelişen hedefler vardır. Aynı anda herşeye sahip olamazsınız. Aslında hem benzinli hem de dizel motorlar gerçekten çok verimsiz motorlardır. Elektrik motorları bunların yanında çağ atlamış kadar verimlidirler. Ama elektirik motorunun ihtiyaç duyduğu elektiriği depolamak, benzinli motorun ihtiyaç duyduğu benzini depolamak kadar kolay değil maalesef. Bir gün bu gerçekleşirse bu saçma sapan kam açısıydı, turboydu, süpap liftiydi, yanma sıcaklığıydı, bıjiydi gibi envayi türlü luzumsuz hokkabazlıktan kurtulup elektirk motorlarının o büyüleyici basitliğinden çıkan çarpıcı rpm bandı boyunca sahip olduğu tork ve HP değerlerinden söz ederiz yakında inşallah.
    Ne havayı kirletiyor, ne ses yapıyor, ne dururken çalışmak zorunda, egsoz pulu yok, yağ eksilme yağ koyma derdi yok, hava filtresi benzin filtresi, enjektör temizliği, yağ filtresi derdi yok, araba duruyorken çalışmak zorunda değil ve biz böyle bir motor yerine onca olumsuzluğa sahip içten yanmalı motorları kullanıyoruz. Bu nasıl bir kaderdir bilmiyorum...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tralles -- 10 Haziran 2010; 8:44:49 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tralles

    ...
    Kuralımız bol, tasarımda her zaman sınırlar ve birbiriyle çelişen hedefler vardır. Aynı anda herşeye sahip olamazsınız. Aslında hem benzinli hem de dizel motorlar gerçekten çok verimsiz motorlardır. Elektrik motorları bunların yanında çağ atlamış kadar verimlidirler. Ama elektirik motorunun ihtiyaç duyduğu elektiriği depolamak, benzinli motorun ihtiyaç duyduğu benzini depolamak kadar kolay değil maalesef. Bir gün bu gerçekleşirse bu saçma sapan kam açısıydı, turboydu, süpap liftiydi, yanma sıcaklığıydı, bıjiydi gibi envayi türlü luzumsuz hokkabazlıktan kurtulup elektirk motorlarının o büyüleyici basitliğinden çıkan çarpıcı rpm bandı boyunca sahip olduğu tork ve HP değerlerinden söz ederiz yakında inşallah.
    Ne havayı kirletiyor, ne ses yapıyor, ne dururken çalışmak zorunda, egsoz pulu yok, yağ eksilme yağ koyma derdi yok, hava filtresi benzin filtresi, enjektör temizliği, yasğ filtresi derdi yok, araba duruyorken çalışmak zorunda değil ve biz böyle bir motor yerine onca olumsuzluğa sahip içten yanmalı motorları kullanıyoruz. Bu nasıl bir kaderdir bilmiyorum...


    Petrol baronlarının musluğu nasıl akacak yoksa?? Adamlarda bu teknoloji var bence şimdiden ama hibrid mibrid oyalıyorlar işte..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tralles

    Söylediklerimi biraz daha açayım:

    Normal atmosfer basıncı 14,7 PSI ya da 1 bardır. TUrbo üzerinde wastegate denilen bir tahliye süpapı vardır. Siz tturbonun kompresör basıncını atmosfer basıncının 1,5 katı yani 1,5 bar veya 22 PSI civarına ayarlarsanız. daha açık bir deyişle piston alt ölü noktadayken içeri dolan havanın silindir cidarlarına yaptığı basınç cm2 başına 1,5 kg civarında olacak şekilde ayarladıysanız, wastegate bu basınç 22 PSI (1,5 bar)'ı aşınca otomatik olarak yanmış hava tahliye vanasını açar ve fazla basınca yol açan yanmış havayı tahliye ederek hava basıncını (yoğunluğunu) sabit tutar. 22 PSI'lık wastegate ayarına sahip turbolu bir motorun da volumetrik verimi otomatik olark %150'ye eşitlenir (atmosferik yoğunluk/silindirdeki yoğunluk%).

    Wastegate ne zaman bunu yapar? turbonun türbin basıncı yeterli seviyeye ulaştığı zaman. Bu yeterli seviye motordan motora değişmekle birlikte 1500-1700 rpm civarındadır. Bu rpm'den itibaren ayarlanmış wastegate yüzünden türbo motora 1500 devirden aşağı yukarı 3500 devire kadar hemen hemen sabit basınçta hava gönderir. Motorun kullanmadığı fazla basınç cut-off valfi aracılığı ile tahliye edilir (motor dekompresyondayken).
    Demek ki turbo motorlarda motor tipine (benzin/dizel) bir miktar değişmekle birlikte genel olarak 1500-3500 rpm arasında sabit yoğunlukta hava gönderilmektedir. Eğer siz bu aralıkta motorun avansı ile oynamazsanız, motorun emişini öldürecek kadar kısa kam zamanı ve/veya sınırlı süpap lifti kullanmazsanız, olacak olan şudur: 1500-3500 rpm arası sabit BMEP ve dolayısıyla sabit tork çıktısı. Beygir gücü bu aralıkta otomatikman rpm'deki artış oranı mertebesinde artacaktır. Peki 3500 rpm'de ne oluyor?

    1. basınç yineleme frekansı artık motoru zorlayacak kadar artıyor onun için basıncı bir miktar düşürmek gerek; bu da 2 yolla yapılabilir ya avansla oynarsınız ya da püskürtmeyle.

    2.Azalan verim yasası bu rpm civarında kendini göstermeye başlar. 3500'e kadar motor süpapları gelen basınçlı havayı içeri alabilecek kadar uzun süre açık kalırken, 3500 rpm civarında içeri hava alma hızı ile süpapların bu havayı izin verme süresi eşitenir ve bu rpm'den sonra süpaplar içeri bu yoğunlukta havayı alamıyacak kadar kısa sürelerde açık kalmaya başlar. daha net bir deyişle havanın içeri giriş hızı, süpabın kapanma hızına yenilir. Örneklemek gerekirse:

    DEVİR___HAVA BASINCI___piSTON EMİŞ SIĞASI (BAR)
    1500 rpm 1,5 2,5
    2000 rpm 1,5 2,3
    2500 rpm 1,5 2,0
    3000 rpm 1,5 1,7
    3500 rpm 1,5 1,5
    4000 rpm 1,5 1,2

    Yani süpap zamanlaması ve lifti başlangıçta olandan daha yüksek yoğunlukta hava girişine izin vermekteyeken bu rpm'le birlikte azalır, belli bir devirde başabaş noktasına gelir ve sonra da daha az yoğunlukta havanın girişine izin vermemeye başlar. BU klasik bir azalan verimlilik örneğidir.

    Turbo motorlarda durum bu. Superşarjı motorlarda ise durum biraz daha farklı ama atmosferik motorlar hava emişi için tamamen rpm bağımlı. Atmosferik motorlarda girdap etkisiyle içeri giren hava miktarını artırmak mümkün bunu süpap çapı, açısı ve liftiyle ayarlayabiliyoruz. Optimum bir nokta var, bu optimum noktayı tasarımcılar rpm bandında belli limitler dahilinde istedikleri noktaya yerleştirebiliyorlar. Maksimum tork da bu optimum noktada gerçekleşiyor, üstünde ve altında tork azalıyor.

    Küçük hacimden büyük veya aynı hp'yi çıkarmak isteyen tasarımcılar doğal olarak bu optimum emiş noktasını kam profilleri ve çap/derinlik oranı ile oynayarak rpm bandında daha üstlerde bir noktaya taşıyorlar ama bunun bir bedeli var: alt devirler böyle yapmasalardı olacak olandan çok daha düşük tork (güç) sunmaya başlıyor. Bu da "ne ka ekmek, o ka köfte" kuralı.

    Kuralımız bol, tasarımda her zaman sınırlar ve birbiriyle çelişen hedefler vardır. Aynı anda herşeye sahip olamazsınız. Aslında hem benzinli hem de dizel motorlar gerçekten çok verimsiz motorlardır. Elektrik motorları bunların yanında çağ atlamış kadar verimlidirler. Ama elektirik motorunun ihtiyaç duyduğu elektiriği depolamak, benzinli motorun ihtiyaç duyduğu benzini depolamak kadar kolay değil maalesef. Bir gün bu gerçekleşirse bu saçma sapan kam açısıydı, turboydu, süpap liftiydi, yanma sıcaklığıydı, bıjiydi gibi envayi türlü luzumsuz hokkabazlıktan kurtulup elektirk motorlarının o büyüleyici basitliğinden çıkan çarpıcı rpm bandı boyunca sahip olduğu tork ve HP değerlerinden söz ederiz yakında inşallah.
    Ne havayı kirletiyor, ne ses yapıyor, ne dururken çalışmak zorunda, egsoz pulu yok, yağ eksilme yağ koyma derdi yok, hava filtresi benzin filtresi, enjektör temizliği, yağ filtresi derdi yok, araba duruyorken çalışmak zorunda değil ve biz böyle bir motor yerine onca olumsuzluğa sahip içten yanmalı motorları kullanıyoruz. Bu nasıl bir kaderdir bilmiyorum...


    hocam, burdan anladığım kadarıyla dizellerin 3500den sonra başlayan ve 4000 den sonra ilk devirlere göre ölü gibi hareket etmesinin nedeni bar oranının düşük kalması, şimdi chip yapıldığında bar oranının yükseltilmesinin nedenini çok daha iyi anladım sanırım, yükseltiğinde 4000 bin devirden sonrada güç üretmeye devam ediyor, doğru anlamışmıyım?. standart araba üreticilerinin de bunu yapmıyor olmasının nedeni herhalde dizelin ilk amacının ekonomi olması ve böyle bir işe kalkışıldığında doğal olarak güçlendirilmesi gereken diğer parçaların maliyeti yüzünden yüksek devir çeviren dizel yapmıyorlar.




  • Tam olarak değil,. Chip tuning yapıldığında esasen değiştirilen şey enjektörlerin pulse süresidir. Zaten ECU'nun elinde bundan başka silah yok. Motora giren havayı ne artırabilir ne de azaltabilir. Bütün yapabildiği enjektörlerin püskürtme süresini sensörlerden (ateşleme sensörü, hava akış sensörü, gaz kelebeği sensörü, termostat sensörü, oksijen sensörü vs.) aldığı bilgiye göre püskürtme süresini ayarlamaktan ibarettir. Bu püskürtme süreleri fabrikada doğrudan en yüksek güç verecek şekilde değil, mevcut emisyon sınırları dahilinde en yüksek gücü ve yakıt ekonomisini verecek şekilde ayarlanır. Yani fabrika 3 parametrenin ortak optimizasyonunu arar. Siz emisyon yasalarını ve yakıt ekonomisini boş verirseniz, aynı motordan daha farklı psükürtme süreleri ile daha yüksek güç elde edebilirsiniz. Chip tuninging esası budur. Motor gücünü yükseltirsiniz ama emisyondan ve/veya tasarruftan ödün verirsiniz.

    3500-4000 devirden sonra hava emiş veriminin azalması "kam lift x duration" çarpımının küçülmesindendir. Motor süpapları 4000 devirde 2000 devirde açık kaldığı sürenin yarısı kadar açık kalır. Motora aynı miktarda hava girişine izin vermek için ya lifti artırmak gerekir ki bu dinamik olarak mümkün değildir ya da süreyi uzatmak gerekir. ya da süpap çaplarını büyütebilirsiniz.Burada anlatması uzun sürecek nedenlerle süreyi de fazla uzatamazsınız. Ama süpap çaplarını büyütebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken daha büyük süpaplar kullanmak ama bunun bir maliyeti var. 1500 devrin altında büyük süpaplar yüzünden hiç girdap etkisi kalmayacağından, rölanti-1500 (kabaca) devir aralığında motor çok ölü olacaktır. Bu da turbo lag etkisini daha da artırır ve aracın kullanımını güçleştirir.

    quote:

    Orijinalden alıntı: barcelona


    quote:

    Orijinalden alıntı: tralles

    Söylediklerimi biraz daha açayım:

    Normal atmosfer basıncı 14,7 PSI ya da 1 bardır. TUrbo üzerinde wastegate denilen bir tahliye süpapı vardır. Siz tturbonun kompresör basıncını atmosfer basıncının 1,5 katı yani 1,5 bar veya 22 PSI civarına ayarlarsanız. daha açık bir deyişle piston alt ölü noktadayken içeri dolan havanın silindir cidarlarına yaptığı basınç cm2 başına 1,5 kg civarında olacak şekilde ayarladıysanız, wastegate bu basınç 22 PSI (1,5 bar)'ı aşınca otomatik olarak yanmış hava tahliye vanasını açar ve fazla basınca yol açan yanmış havayı tahliye ederek hava basıncını (yoğunluğunu) sabit tutar. 22 PSI'lık wastegate ayarına sahip turbolu bir motorun da volumetrik verimi otomatik olark %150'ye eşitlenir (atmosferik yoğunluk/silindirdeki yoğunluk%).

    Wastegate ne zaman bunu yapar? turbonun türbin basıncı yeterli seviyeye ulaştığı zaman. Bu yeterli seviye motordan motora değişmekle birlikte 1500-1700 rpm civarındadır. Bu rpm'den itibaren ayarlanmış wastegate yüzünden türbo motora 1500 devirden aşağı yukarı 3500 devire kadar hemen hemen sabit basınçta hava gönderir. Motorun kullanmadığı fazla basınç cut-off valfi aracılığı ile tahliye edilir (motor dekompresyondayken).
    Demek ki turbo motorlarda motor tipine (benzin/dizel) bir miktar değişmekle birlikte genel olarak 1500-3500 rpm arasında sabit yoğunlukta hava gönderilmektedir. Eğer siz bu aralıkta motorun avansı ile oynamazsanız, motorun emişini öldürecek kadar kısa kam zamanı ve/veya sınırlı süpap lifti kullanmazsanız, olacak olan şudur: 1500-3500 rpm arası sabit BMEP ve dolayısıyla sabit tork çıktısı. Beygir gücü bu aralıkta otomatikman rpm'deki artış oranı mertebesinde artacaktır. Peki 3500 rpm'de ne oluyor?

    1. basınç yineleme frekansı artık motoru zorlayacak kadar artıyor onun için basıncı bir miktar düşürmek gerek; bu da 2 yolla yapılabilir ya avansla oynarsınız ya da püskürtmeyle.

    2.Azalan verim yasası bu rpm civarında kendini göstermeye başlar. 3500'e kadar motor süpapları gelen basınçlı havayı içeri alabilecek kadar uzun süre açık kalırken, 3500 rpm civarında içeri hava alma hızı ile süpapların bu havayı izin verme süresi eşitenir ve bu rpm'den sonra süpaplar içeri bu yoğunlukta havayı alamıyacak kadar kısa sürelerde açık kalmaya başlar. daha net bir deyişle havanın içeri giriş hızı, süpabın kapanma hızına yenilir. Örneklemek gerekirse:

    DEVİR___HAVA BASINCI___piSTON EMİŞ SIĞASI (BAR)
    1500 rpm 1,5 2,5
    2000 rpm 1,5 2,3
    2500 rpm 1,5 2,0
    3000 rpm 1,5 1,7
    3500 rpm 1,5 1,5
    4000 rpm 1,5 1,2

    Yani süpap zamanlaması ve lifti başlangıçta olandan daha yüksek yoğunlukta hava girişine izin vermekteyeken bu rpm'le birlikte azalır, belli bir devirde başabaş noktasına gelir ve sonra da daha az yoğunlukta havanın girişine izin vermemeye başlar. BU klasik bir azalan verimlilik örneğidir.

    Turbo motorlarda durum bu. Superşarjı motorlarda ise durum biraz daha farklı ama atmosferik motorlar hava emişi için tamamen rpm bağımlı. Atmosferik motorlarda girdap etkisiyle içeri giren hava miktarını artırmak mümkün bunu süpap çapı, açısı ve liftiyle ayarlayabiliyoruz. Optimum bir nokta var, bu optimum noktayı tasarımcılar rpm bandında belli limitler dahilinde istedikleri noktaya yerleştirebiliyorlar. Maksimum tork da bu optimum noktada gerçekleşiyor, üstünde ve altında tork azalıyor.

    Küçük hacimden büyük veya aynı hp'yi çıkarmak isteyen tasarımcılar doğal olarak bu optimum emiş noktasını kam profilleri ve çap/derinlik oranı ile oynayarak rpm bandında daha üstlerde bir noktaya taşıyorlar ama bunun bir bedeli var: alt devirler böyle yapmasalardı olacak olandan çok daha düşük tork (güç) sunmaya başlıyor. Bu da "ne ka ekmek, o ka köfte" kuralı.

    Kuralımız bol, tasarımda her zaman sınırlar ve birbiriyle çelişen hedefler vardır. Aynı anda herşeye sahip olamazsınız. Aslında hem benzinli hem de dizel motorlar gerçekten çok verimsiz motorlardır. Elektrik motorları bunların yanında çağ atlamış kadar verimlidirler. Ama elektirik motorunun ihtiyaç duyduğu elektiriği depolamak, benzinli motorun ihtiyaç duyduğu benzini depolamak kadar kolay değil maalesef. Bir gün bu gerçekleşirse bu saçma sapan kam açısıydı, turboydu, süpap liftiydi, yanma sıcaklığıydı, bıjiydi gibi envayi türlü luzumsuz hokkabazlıktan kurtulup elektirk motorlarının o büyüleyici basitliğinden çıkan çarpıcı rpm bandı boyunca sahip olduğu tork ve HP değerlerinden söz ederiz yakında inşallah.
    Ne havayı kirletiyor, ne ses yapıyor, ne dururken çalışmak zorunda, egsoz pulu yok, yağ eksilme yağ koyma derdi yok, hava filtresi benzin filtresi, enjektör temizliği, yağ filtresi derdi yok, araba duruyorken çalışmak zorunda değil ve biz böyle bir motor yerine onca olumsuzluğa sahip içten yanmalı motorları kullanıyoruz. Bu nasıl bir kaderdir bilmiyorum...


    hocam, burdan anladığım kadarıyla dizellerin 3500den sonra başlayan ve 4000 den sonra ilk devirlere göre ölü gibi hareket etmesinin nedeni bar oranının düşük kalması, şimdi chip yapıldığında bar oranının yükseltilmesinin nedenini çok daha iyi anladım sanırım, yükseltiğinde 4000 bin devirden sonrada güç üretmeye devam ediyor, doğru anlamışmıyım?. standart araba üreticilerinin de bunu yapmıyor olmasının nedeni herhalde dizelin ilk amacının ekonomi olması ve böyle bir işe kalkışıldığında doğal olarak güçlendirilmesi gereken diğer parçaların maliyeti yüzünden yüksek devir çeviren dizel yapmıyorlar.




  • anladım hocam teşekkürler
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.