Şimdi Ara

Dilinizden Utanmayın!!!!...............................................

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
27
Cevap
0
Favori
998
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  Dilinizden Utanmayın!!!!...............................................

    Gazetelerden birisinin arka sayfasında Cenk-Erdem ikilisinin dillerini tutmuş resminin başlığıydı bu.



    Dilinizden Utanmayın!


    Başlığın altında "Türkçe dünyanın en köklü dillerinden biri. Onu yabancı sözcüklerle kirletmeyin. Türkçe kullanın!" yazıyordu.



    Bence çok mühim bir kampanya. Detaylarını öğrenmek için verilen e-posta adresinden yola çıkarak Reklam Yaratıcıları Derneği'nin sitesine ulaştım. Ve çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Sanki yukarıdaki kampanyayı düzenleyenler kendileri değilmiş gibiydi site.



    Gündem başlığı altında ilk konu "Dilimizden Utanmayalım!" kampanyası. İkinci konu ise " 70. Copy Break Brifi Hazırlanın! Eylül'de Beyin Fırtınası var."



    Güzide Türkçemizde copy, break, brif kelimeleri var da benim haberim mi yok diye çok merak ettim açıkçası.



    Devam edelim. Yan sütunda "Online Galeri" var. Allah'tan gallery diye yazmamışlar. Online kelimesi ne zamandır Türkçe'den sayılıyor. Ben bilmiyorum bilenler lütfen yorum bölümünden cevap yazsın.



    Çerçevenin altında "Copyright RYD © 2003 I Created by Hiperaktif" yazısı göze çarpıyor.



    "Biz reklamcıyız. Reklamını yaptığımız herşeyin iyi olduğunu düşünmüyoruz. Biz aldığımız paraya bakarız" diye cevap verebilirler. Ama yine de "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" demekten kendimi alamıyorum.



    Not

    Cenk - Erdem'in resmini Online Galeri'de bulamadığım için Ahmet Gülhan'ın poz verdiği afişi koydum.


    Linkler:

    www.ryd.org.tr



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cehennemden_Cennete -- 31 Ağustos 2005, 19:40:58 >







  • ne diyim herşeyi demişin zaten
  • Türkçeyi kirletmekten ziyade türkçeyi yabancı aksanıyla maksatlı konuşmaya çalışanlar var..
    Bu şekilde havalarına hava katacaklarını zannediyorlar..
    Artık türkçeyi ağzımızda sanki sakız varmış gibi konuşmuyalım, ya ingilizce konuşun yada türkçe ikisini karıştırıp çorba yapmayın tadı hiç güzel olmuyor.
  • Mesela ben ığdırda doğup büyüdüğüm için türkçe konuşamıyorum azerice hep türkçe konuşmaya çalınca hemen dökülüyorum bi kere istanbula halamlara gitmiştik onlarda bi carrefour a götürdü o üst katta ki yemek yerlerinde iki kelime konuşup yemek alamadım inanırmısınız yabancı ülke gibi geldi bana
  • Beni delirten yazı şekilleri(msn'de,forumlarda falan):
    gidices, yaw, a.q. dewam, yoq, bilmem ne rules, bilmem ne by bilmem kim,ç yerine ch kullanılarak yazılanlar chirkin (çirkin), refüze etmek, çek etmek, upload etmek, final etmek, tayming, halftaym
    vs. vs.


    Kimseyi bu şekilde yazmaması için zorlayamam ama bir milletin en önemli varlıklarından biridir dil ve dili yokolmaya başlayan bir millet zaten yok olmaya mahkumdur.

    Ayrıca BURAYA YAZMANIN NE ÖNEMİ VAR,BURAYA YAZINCA TÜRKLÜKTEN Mİ UZAKLAŞIRIM diyen arkadaşlara da şunu söyleyeyim:BURADA YAZDIKLARIMIZ AZ ÇOK DA OLSA KARAKTERİMİZİ ORTAYA KOYAR.
  • çok güzel bir çalışma

    ayrıca
    Yıllardır uğraş veren
    Sinanoglu.Net
  • evet gercekten sinanoglu net cok guzel isler yapıyor
  • valla türkçe artık o kadar kısaltılarak konuşuluyoki yakında millet işaretlerle konuşmaya başyılacak
  • quote:

    Orjinalden alıntı: hayalprenses*

    valla türkçe artık o kadar kısaltılarak konuşuluyoki yakında millet işaretlerle konuşmaya başyılacak


    Doğru söylüyorsun,yakında maalesef Türkçe diye bir dil kalmayacak.İngilizce-Fransızca-Türkçe karşımı ucube bir şey çıkacak ortaya.




  • Bence Türkiye'de bu konunun içtenlikle mücadelesini veren tek kişi Prof.Dr. Oktay SİNANOĞLU. Ama yeterince destek görmüyor bence
  • ya bu konu giderek kötüye gidiyor.önüne de geçemiyoruz.en azından kendi adıma bir türlü engel olamıyorum çevreme.
    bakın ne diycem;
    şu an burda ahkam kesenler olarak hepimiz bundan sonra bu forumda(bu da türkçe değil ki) gördüğümüz tüm hataları alıntı yaparak mesajla uyaralım.ne dersiniz?ben bir iki defa yaptım pek ipleyen olmadı.üstelik çıban gibi ortada kalıyorum destek veren olmayınca.
    yapalım mı ne dersiniz????
  • Çok zor ama imkansız değil.Bugün rusya kendi dilini kaybetmek üzere ingilizce öğrenmesi gerçekten kolay geliyor.

    Yarın da sıra bize gelindiğinde bu muhteşem dilimizi çok ararız.
  • cemal kutayın turk dili ile ilgili kitabı okunursa dilin ne kadar önemli unsur olduğu ortaya çıkar.
    açıkçası yaş ortalaması küçük olan bi forum ve bu konuda küçük arkadaşlar pekde duyarlı değiller. malum özenti meselesi ama elbette hepsi öyle değil.
    bu tür konular forumda dikkat çekmiyor gırgır şamata olması yetiyor bazılarına bu topicler sıkıcı geliyor.
  • bu forumu açan arkadaşa çok teşekkür ediyorum dikkat ettim her mesajında yada her açtığı forumda böyle şeyleri dikkat ediyo böyle milliyetçi insanlara ihtiyacımız var!!!
  • şaşkın ördek kıçından dalarmış...

    ryd'de öyle yapmış..!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ogencer

    ya bu konu giderek kötüye gidiyor.önüne de geçemiyoruz.en azından kendi adıma bir türlü engel olamıyorum çevreme.
    bakın ne diycem;
    şu an burda ahkam kesenler olarak hepimiz bundan sonra bu forumda(bu da türkçe değil ki) gördüğümüz tüm hataları alıntı yaparak mesajla uyaralım.ne dersiniz?ben bir iki defa yaptım pek ipleyen olmadı.üstelik çıban gibi ortada kalıyorum destek veren olmayınca.
    yapalım mı ne dersiniz????



    Baba güzel diyorsun da uyarılan arkadaşımız da diyecek ki:SANANE YA,SANA MI SORACAĞIM?İSTEDİĞİM GİBİ YAZARIM!!!

    O zaman ne yapılacak?
  • böyle konuşuyoruz ama ben hala indiriyorum yerine download ediyorum diyorum
  • Atatürk Diyor ki:

    Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde baslıca etkendir.

  • DİLİMİZİ KORUYALIM


    Aslında bu başlığı seçerken “Acaba kavram olarak bir yanlışlığa sebep olabilir mi?” diye günlerce kararsız kaldım. Çünkü ancak aciz, bakıma muhtaç olan bir şey koruma altına alınır. Bu tarz bir söylemle dilimizin acizliğini, korunmaya muhtaç olduğunu ima ederek ona hakaret mi ediyordum? Hayır, kesinlikle hayır. Biliyorum ki bizim dilimiz tarihler boyu, zengin bir kültür, bilim ve sanat dili olarak var olmuş ve bu varlığını da ebediyen sürdürecektir. Ancak zaman içerisinde dilimizin güncel sorunlar sonucu kirletilmeye başlatıldığı da hiç kimsenin göz ardı edemeyeceği acı bir gerçektir. Başımızı kuma gömerek bunu görmemezlikten gelmek aymazlığın ta kendisidir. Bunun nedenleri ve niçinleri üzerinde duracak değilim. Amacım, bu aymazlığa dur diyerek, gittikçe körelmeye başlayan toplumdaki dil bilincini yeniden canlandırmak, bu doğrultuda da alaca karanlık içindeki dilimiz adına bir mum yakıp parıltısına parıltı katmaktır, gücümün yettiğince.

    Bugün dilimizdeki sözcük sayısının 75.000 olduğunu düşünürsek (TDK Türkçe Sözlük 1998) ve biz bu dağarcık içindeki sözcüklerimizin sadece 200-300 en fazla 500 kadarıyla yetinip gerisini sayfalar arasına mahkûm ediyor ve gerek duyulduğunda dış kaynaklı karşılıklarına “havalı” oluyor diye itibar ediyorsak, hiç bir zaman yabancı sözcüklerin istilasıyla oluşan tabelalardan dolayı sokaklarımızın bize yabancılaştığından şikâyetçi olmaya hakkımız olamaz. Tarihin kayıtlarına göre, Osmanlı Devletinin son günlerindeki işgal döneminde İstanbul caddelerinin görüntüleri de böyleymiş. Hadi o dönem diyelim ki kaçınılmaz zorunlu bir hâldi. Ya bugün! Arife gerekmezmiş tarif. Tarihten ders alamayan bir ulusun, geçmişini kaybettiği gibi gelecekten söz etmeye de hakkı yoktur. O tarih bir daha yazılmayacaktır.

    Herkesi aslına davet ediyor, silkinip şöyle bir bakalım çevremize diyorum. Bakalım da görelim ne oyunlar tezgâhlanıyor: Vatan, millet adına. İlgisizlik arşa yükselirken entel geçinen özenti uşakları bilinçsizce açılan tezgâhta dilimi katledip gönüllü tezgâhtarlık yapıyor üç kuruşluk çıkar uğruna. Dil elden gitmiş kime ne?

    DİLİMİZİ KORUYALIM
    ama bağnazca bir tutum sergileyerek değil. Dil toplumun, halkın malıdır. Halka ters düşmek ikilem doğurur. Yanlış ama yaygın olan bir kullanımın önüne geçemezsiniz. Bunu zorlamaya çalışırsanız yapmanız gereken yeni düzenlemelerde de güven sağlayamazsınız. Dilimizde yaşayan, yaygın bir kullanım alanına sahip, yazımı ve söylemiyle artık bizden bir parça halini almış bu sözcükleri “yabancı kökenlidir” diye dışlayamazsınız. Yoksa siz dışlanırsınız. Bu durumda yapılması gereken şey o sözcüğe karşı Türkçe eş anlamlı bir sözcük türetmektir. Zaman içerisinde ana dilin verdiği tad, yabancı sözcüğü dışlayacak, o sözcüğü öldürecektir. Bunun gerçekleşmesi için olmazsa olmazların en başında, bilimsellik ve halkla bütünleşmek gelir. Halktan kopuk bir aydın kesim halkın diline ne derece gerçekçi anlamda tercüman olabilir. Masa başında kariyer yapmanın, politika üretmenin, bireyselliğin dışında kime faydası olabilir. Ama dil bireyselliğin aşılmasını gerektiren millî bir bütünlüğün temeli değil midir?

    Bilim dünyasındaki hızlı gelişim ve buna paralel olarak gelen araç ve gereçlerin önüne set çekmenin mantığı olabilir mi? Elbette hayır. Ama bu ürünlerin, beraberinde gölge gibi sinsice ve acımasızca dilimize sokmaya çalıştıkları sözcükleri yanlarında getirmelerine de izin veremeyiz. Vermememiz gerekir. En kısa zamanda bunları adlandıracağımız sözcükleri gün ışığına çıkarmalıyız. Bir anlık gecikmenin bile vereceği zarar, çığa dönüşen kar zerreciğinden farklı olmayacaktır. Eğer başı boş bırakılır, bir sözcükten bir şey olmaz, düşüncesi arkasına gizlenerek avuntu içine girersek sadece ve sadece kendimizi kandırmış oluruz. Bu damlacıkların zamanla nelere mal olacağı, göl mü yoksa sel mi olacağı, önünde nasıl durulacağı iyi hesaplanmalıdır.

    Sözcüklerin türetimi sırasında iki aşamalı yol izlenmek zorundadır. Bu iki aşamada bilimsellik ön planda olmalıdır.

    1-
    Meslekî açıdan inceleme: Kullanıma yeni giren ürünle ilgili uzman kişilerin bir araya gelerek yapacakları inceleme sonucu hangi kavramların ortaya çıkabileceğini belirlemeleri gerekmektedir.

    2-
    Dil açısından inceleme ve sonuçlandırma: Birinci aşamadaki uzman kişilerin elde ettikleri veriler, dil uzmanlarıyla bir araya gelinerek tartışmaya açılmalı ve sonuçta dilin yapısına uygun en güzel yapılar belirlenmelidir.

    Bu iki aşama birbirini tamamlayan bir mekanizma olmak zorundadır. Aksi takdirde birinden birinin işin dışında bırakılması sonuçun sağlıklı olmayacağı ve işin şansa bırakılacağı anlamına gelecektir. Burada da iş yine bireysellikten ziyade grup çalışmasına düşmektedir. Ancak ve ancak bu şekilde dil kirliliğinin önüne geçilebilir. Ülkemizde de bu işlerin yürütülmesinden sorumlu olarak TDK ön plana çıkmaktadır. Bu yasalar gereği de böyledir. Ancak yasalar TDK’na bu görevi verirken bize de “Siz durun, bu sizin işiniz değil!” dememiştir. Dolayısıyla bir kenarda seyirci kalıp birilerinden medet umacağımıza bir an önce bu ulusun bir bireyi olarak sorumluluğumuz olması gereken şeyi yani “boşvercilik” kınından sıyrılarak üstümüze düşeni, dilimize sahip çıkıp onu korumayı üstlenmeliyiz.

    Kendimizle barışık olamadığımız, başkalarının bizden üstün olduğu düşüncesinin ezikliğinden kurtulamayıp dilimize, dinimize, kültürümüze sahip çıkamadığımız, hele hele yozlaşmasına "bananecilikle" yaklaşarak tarihimizi, onurlu geçmişimizi unutup onursuz yarınlara meyl ettiğimiz sürece boyunduruk boynumuzun borcudur.

    Gelecek kuşakların hâlâ gurur duyabilecekleri bir dilinin olmasını istiyor, Türk’e Türkçeden başka bir dil yakışmaz diyorsak gelin DİLİMİZİ KORUYALIM.




  • valla ben buralara yazarken dikkat etmem ama günlük hayatta konuşurken tek kelime yabancı kullanmam...türkçe mi koruyorum...
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.