< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KillForYou! -- 5 Haziran 2006; 16:06:07 > |
HI - FI ile ilgili temel bilgiler
-
-
High - End Nedir ?
--------------------------------------------------------------------------------
High-End ses müzige duyulan tutku ve müzigin ne kadar iyi sekilde tekrar üretildigi ile ilgilidir.High-End ses besteci veya icracinin verdigi müzikal mesaji maximum geçerlilik,duygu ve yogunluk ile dinleyicinin evinde tekrar olusturmanin arastirmasidir.Müzik önemli oldugu için gerçege mümkün olan en yakin haliyle tekrar üretmek de önemlidir.
High-End ses ürünleri elektronik esya satan dükkanlarda satilan “stereo sistemler” ile çok ufak benzerlikler tasiyan bir dizi özel müzik üreten parçadan olusur. Müzik üreten bir sistem, çamasir makinesi veya tost makinesi gibi bir ev aleti degil, plaklarimizda ve Cd’lerimize kodlanmis müzigin engin duygusal ve ve entellektüel potansiyelini ifade eden cihazlardir.Müzik üretiminin kalitesi ne kadar yüksek olursa müzikle kuracaginiz baglanti o kadar yüksek olacaktir.
Müzik ve müzigin tekrar üretilmesi konusundaki High-End audio degerleri ve göstergeleri High-End ses cihazlarinda açikça yer alir.Bu cihazlar orijinal canli müzik performansina bizi bir adim daha yaklastirirlar. Bu tarz cihazlarin parçalari teknik bilgi ve müzikal duyarliligini birlestiren kendini isine adamis uzmanlarca tasarlanir elle üretilir ve tek bir neden için var olurlar – müzik dinleme deneyimini zenginlestirmek.
Hi-Fi dünyasinda var olan bir yanlis kani da High-End Audio’nun yüksek fiyatli ses ve sistemleri manasina geldigidir..Mass market mantiginda High-End Audio hos özellikleri ve milyarderleri hedefleyen fiyat etiketleri olan karmasik stereo ekipmanlarindan baska bir sey demek degildir.Elbette bu cihazlarin performanslari elektronik alet satan dükkanlarda bulabileceklerinizden çok daha iyi olacaktir, ancak bunlari almaya kimin gücü yetebilir ki ?
Daha da kötüsü High-End Audio sadece egitimli,zevk sahibi, zor begenen dinleyiciler,snoblar veya elektronik alet çilginlarina hitap eder olarak görünüyor, sokaklardaki averaj insanlar için degil.
High-End Audio bunlarin hiçbirisi degildir.Ilk olarak “High-End” tabiri ürünlerin performanslarina hitap edilerek kullanilmistir,fiyatlarina degil.Bir çok gerçek High-End sistemi büyük magazalarda satilan hepsi bir arada sistemlerden pahali degildir hatta bazen daha ucuzdur.Bir çok sistem duyuyorum ki hem averaj bir müsterinin bütçesine uygun hem de yüksek kalite müzik üretimi konusundaki öz’ü içinde barindiriyor.
Her ne kadar High-End cihazlari yüksek fiyatli da olsa, bu evinize yüksek kaliteli bir ses sistemi kurmak için kredi almaniz anlamina gelmiyor.Mükemmel ses sunan bir sistem düsündügünüzden daha ucuza mal olabilir.
Ikinci olarak High-End Audio müzikal deneyimle kurulan iletisimle alakalidir.Müzik sistemlerine karmasik, kullanilmasi zor özellikler eklemek demek degildir.Aslinda, High-End sistemlerini kullanmak mass-market orta seviye Hi-Fi sistemlerini kullanmaktan çok daha kolaydir. Bunun nedeni High-End etigine göre gereksiz özelliklerin elimine edip, bunun yerine paranin ses kalitesine harcanmasidir. High-End Audio müzik asiklari içindir elektronik ustalari için degil.
Üçüncü olarak müzigi seven herkes yüksek kaliteli ses sisteminin degerini taktir edebilir,neyin iyi bir ses oldugunu anlamak için altin bir kulaga sahip olmak gerekmez, iyi ve orta karar ses üretimi arasindaki farklar açikça asikardir.gerçek bir High-End ses sistemini ilk defa dinleyen birisinin tepkisi ( çogunlukla saskinlik ve memnuniyet ) High-End Audio’nun herkes tarafindan kolaylikla taktir edilecegini gösterir. Eger müzikten hoslaniyorsaniz, High-End bir sistemle daha fazla keyif alirsiniz.Bu, bu kadar basittir.
High-end audio’nun hedefi dinlenilen cihazin “yok olmasini” saglamaktir. Bu gerçeklestiginde müzisyen ve dinleyici arasinda en üst iletisim noktasina ulasilir. High-end Audio cihazlarla, aletlerle alakali degil, müzikle alakalidir.
High-end credo müzik sinyalinin ne kadar az islemden geçerse o kadar iyi olacagini savunur. Herhangi elektrik devresi, kabloveya tonal kontrol sinyalin kalitesini düsürür, tabii ki müzikal tecrübeyi de. Bu nedenle high-end bir cihazda grafik equalizer, alt harmonik sytnhesizer veya diger ölçücüler bulamazsiniz. Bu tarz cihazlar müzikal gerçeklikten uzaklasmanin yani sira sinyale gereksiz devreler eklerler. High-end ürünler müzisyen ve sizin aranizdaki elektronik aletlerin adedini en aza indirerek müzikal deneyimin berrakligini en üst düzeye çikarirlar.
Daha az daha fazladir…
Kendinizi Grand Canyon’da bir uçurumun kenarinda ihtisamin güzelligine yenik düsmüsken hayal edin. Dünyanin içine oyulmus bu devasa heykelin azametini tecrübe etmekle kalmaz tüm ufak detaylari da görürsünüz.
Tas tabakalarin üzerlerindeki bir tondan diger tona geçisleri fark edersiniz.Kirmizinin binlerce tonu arasindaki farkliliklar gözünüze çarpar.Devasa yapilarin üzerindeki ince detaylar bir bakista kolayca çözülür ve begeniniz daha da derinlesir.Isik ve gölgenin kontrasti çatlak ve yariklarin bitip tükenmez labirentini açiga çikarir.Ne kadar uzun ve yakindan bakarsaniz daha fazla ayrinti görürsünüz.Duyularinizin zenginligi sessizce uçurumun kenarinda tabiatin sirrina varilmaz güzelligi karsisinda kalakalmanizi saglar.
Simdi kendinizi Grand Canyon’a hepsi birbirinden transparan ama çok kalin bir çok camdan yapilmis bir pencereden bakarken hayal edin.Bir pencere cami hafif gri saydamsizligi ile bu canli renkleri donuklastirsin ve benzer renklerin kolayca göze çarpmayan farkliliklarini yok etsin. Isik ve gölge arasindaki kontrasti azaltan diger cam Grand Canyon’un derinligini kanvas bir portre görüntüsüne çevirsin. Son olarak pencere çerçevesinin kendisi sizin manzaranizi kapatsin ve Canyon’un genel etkisini yok etsin .Grand Canyon’da uçurumun kenarinda durmanin verdigi direk ve kesin gerçeklik yerine gördügünüz gri,sentetik ,cansiz bir görüntü olacaktir.Bu görüntüyü televizyondan da izleyebilirdiniz!
Yeniden olusturulan müzigi orta karar bir sistemden dinlemek Grand Canyon’a bu cam pencerelerin ardindan bakmak gibidir. Playback zincirindeki her halka -Cd sürücü,pikap preamfi, poweramfi, hoparlör ve onlari birbirine baglayan kablolar- bir sekilde üzerinden geçen sinyale distorsiyon verir.
Halkadaki cihazlardan biri enstrümantel dokuya sinyale kaba,taneli bir karakter ekleyebilir.Bir digeri yüksek ve yumusak sesler arasindaki dinamik kontrasti azaltarak besteci veya icracinin ifadesini yok edebilir.Bunun yaninda bir baskasi da ince tonal renkleri yok ederek müzige kasvetli bir hava verebilir, tüm enstrumanlari ayirt edilemez bir tini ile örtebilir.Bunlarin sonucunda pencerenin çerçevesi - bu durumda elektronik ve mekanik playback sistem olarak adledilebilir - müzisyenin artistik maksadinin enginligini azaltir.
High-End Audio mümkün oldugu kadar çok pencere camini ortadan kaldirmayi, kalanlarin da mümkün olan en transparan hale gelmesini saglamayi hedefler. Ne kadar az pencere cami olursa,içinden geçen sinyal o kadar az etkilenir,canli performansa daha fazla yakinlasilir ve müzikal mesajla baglanti o denli derin gerçeklesir.
Sizce neden High-End Audio ürünleri müzikal anlamda mass-market stereo sistemlerinden daha transparan pencere camlaridir. High-End cihazlari iyi gerçek sesi üretmek için tasarlanmislardir.Bazi keyfi teknik spesifikasyonlar ile iyi performans göstermeleri için tasarlanmalari zorunlu degildir.
Gerçek bir High-End tasarimcisi cihazi yapim asamasinda dinlemeye baslar,parçalarda degisiklikler yapar,mümkün olan en gerçek sesi üretebilmek için farkli teknikler dener. Müzikal deneyimi en iyi aktaran cihazi üretmek için teknik beceri ve müzikal duyarliligini birlestirir.Bu kendini isine adamislik çogunlukla yüzlerce saat müzik dinleme ve itina ile sesi etkileyen her faktöre dikkat etmeyi gerektiren hareketli bir ugras haline gelir.Her ne kadar ürünün satis fiyati ayni kalsa da siklikla ürünün sesini iyilestirmek için daha pahali parçalar eklenir, bu daha nitelikli parçanin digerlerinden süphesiz daha fazla olan maliyeti firmanin karindan düsülecektir,neden mi? Çünkü High-End tasarimcisi müzik ve müzigin yeniden üretimine derin önem verir.
Tam aksine mass-market ses cihazlari çogunlukla ‘kagit üzerinde’ iyi duracak sekilde tasarlanir.Bunun iyi bir örnegi 1970 ve 80’lerdeki “THD Savaslari”dir. Total hormanik Distortion anlamina gelen THD egitimsiz tüketiciler tarafindan amfi kalitesini ölçen bir terim olarak kullaniliyordu.Eger bu terimi siz de kullandiysaniz endiselenmeyin,audio hakkinda bilgi sahibi olmadan önce ben de THD rakamlarina bakardim.
O siralarda THD degeri ne kadar düsükse amfi’nin o kadar iyi oldugu farz edilirdi.Bu gerçek dev elektronik üreticilerinin neredeyse yok sayilacak kadar az THD degerlerine sahip cihazlar üretmesine yol açti ve hangi firmanin THD spesifikasyon’larinda ondalik virgülden sonra daha fazla sifira sahip oldugunu yarisina dönüstü.( örnek olarak, 0,001 % ) Bir çok tüketici sadece bu özellige bakarak receiver’lar veya amfi’ler aldilar.
Her ne kadar cihazin düsük THD degerine sahip olmasi iyi bir tasarim hedefi olsa da, problem bu asiri düsük distorsiyon figürlerinin nasil elde edildigiydi .
Amfilerin distorsiyonunu düsürmek için kullanilan bir yöntemde “feedback” geri yükleme diye adlandirilan, çikis sinyalinin bir kismini alip giristen tekrara yükleme seklinde gerçeklestirilen yöntemdir.Yüksek miktarda geri yükleme THD’yi düsürüyor ama amfi’nin müzikal kalitesini düsüren bir çok baska problem de yaratiyordu. Dev elektronik sirketleri ürünlerinin ses kalitesinin kötü olmasiyla ilgileniyorlar miydi? Hiçbir sekilde! Önemli olan tek sey büyük miktarlarda satilacak bir mal yapmakti.
Müzikal performansa karsilik önemsiz teknik spesifikasyon’lari öne çikartip , bunu tüketicilere çok önemli bir deger gibi sattilar. Bu ürünleri satin alan tüketiciler cihazlari dinlemek yerine bu teknik özelliklere bakarak seçiliyorlar ve kötü sesli sistemlere sahip oluyorlardi. Ironik olarak en düsük THD’ye sahip olanlar büyük ihtimalle en kötü ses kalitesine sahip olanlardi.
Bu örnek bir ses cihazinin ne yapmasinin hedeflendigi düsünüldügünde mass-market üreticileri ve high-end firmalari arasindaki büyük farki ortaya koyuyor. High-end üreticileri ürünün test sonuçlarinda nasil performans gösterdiginden çok ürünün sesinin nasil oldugu ile ilgilenirler. Bilirler ki müzikal hassasiyete sahip bir dinleyici spesifikasyonlara degil ses kalitesi temeline dayanarak ürün satin alir.
High-end ürünleri yalnizca kulak hassasiyeti ile degil, yaptiklari isten gurur duyan zanaatkarlar tarafindan elle üretilirler. Montajcilarin çogu audiofillerin kendileridir ve ürünlerin yapiminda adeta kendi evlerinde kullanacaklarmiscasina titiz davranirlar. Detaylara harcanan bu titizlik yapim kalitesinin çok yüksek olmasini saglar. Yüksek yapim kalitesi ürünün sesinin daha iyi olmasini saglamasa da ürünün saglamlik ve güvenilirlik garantisi olur. Bunun yaninda özenle elde yapilmis bir ürün sahibinin cihaziyla gurur duymasini saglar. Ki bu hiçbir mass-market ürününün sahip olamayacagi bir özelliktir.
High-end Audio ürünleri orta sinif hi-fi ürünlerden daha iyi bir satis sonrasi hizmetine sahiptir. High-end üreticileri ürünleri ve müsterilerine daha fazla önem verdikleri için daha cömert degistirme sartlari ve daha iyi servis sunarlar. High-end üreticisinin bir ürünü garanti disinda tamir etmesi nadir görülen bir durumdur. Bu söylediklerimden sizin de kesin bu tarz bir muamele göreceginizi çikartmayin ama mass-market ürünlerinde söz konusu dahi olamayacak sartlar siklikla high-end sektöründe yer alir.
Birçok high-end ürünü ABD’de tasarlanir ve üretilir ve Amerikan yapimi Audio ürünlerinin kalitesine dünya çapinda saygi duyulur. Amerika’daki high-end Audio üretiminin %40’indan fazlasi çogunlukla uzak dogu olmak üzere ihraç edilir. Transportasyon, gümrük vergisi gibi masraflar eklendigi için high-end cihazlarin yurtdisinda Amerika satis fiyatinin neredeyse iki katina satildigi dogrudur. Bu arada yurtdisinda amerikan ürünlerine var olan ilgi, Amerika’da en iyi Audio cihazlarinin Japon’yada üretildigi seklindeki yaygin kaniyi da dikkate deger kiliyor.
En derinlerde high end ürünlerinin daha temelden mass-market ürünlerinden farkli olduklarini düsünüyorum. Kavramdan amaca, tasarimdan yapima, pazarlamadan nasil kullanildiklarina kadar high-end ürünleri orta seviye hi-fi ürünlerinden çok farklilar. High-end cihazi müzigin ne kadar basarili olarak tekrar üretildiginin ve dinleyicisine ne kadar keyif verdiginine duyulan derin alakanin fiziki göstergesidir.
High-end’i mass market ürününden ayiran tasarimcisinin müzige olan ilgili yaklasimidir. O , diger ürünler gibi satilacak kutular yaratmaz, müsterisinin müzikal deneyimini etkileyecek müzik aletleri tasarlar.. High end tasarimcisi kendisi de dinlemek isteyecegi kalitede ürünler tasarlar. Çünkü müzigi önemser, muhtemelen binlerce kilometre ötede bu müzigi dinleyecek olan kisinin müzigin keyfini tecrübe edip etmemesi onun için önemlidir. Dinleyici müzike ne kadar fazla dahil olursa, tasarimci isini o kadar iyi yapmis demektir. High end tasarimcisi için elektronik ve mekanik tasarim yalnizca teknik bir girisim anlamina gelmez, tutku ve kendini adama gerektiren bir istir bu. Ürün tasariminin her yönü – müzikal oldugu kadar teknik – bu tarz bir adanmisliga alisik olamayanlari sasirtacak derecede titizce incelenir.
Yeniden müzik üretiminin deger sistemleri varliginin özüne kadar iner. Yapilan isin sonucu müzik dinleyicisinin müzikle daha güçlü ve yogun bir iliski kurmasini saglar.
Neden high-end Audio? Neden high-end ses?
Bunu cevabi müzik dinlediginiz odada ses sisteminin ortadan kaybolarak yerini besteci veya icraciya biraktigi andir. Bunun cevabi müzikal doruk noktasinda hissettiginiz fiziki üsüsmedir. Bunun cevabi fiziki dünyanin yok oldugu, yalniz sizin ve müzigin kaldigi noktadir.
Bu high-end’dir.
alıntıdır....
-
Selam, Konuda kimler var, güzel konuymuş, sürükleyici, okuyorum 6. sayfaya geldim.
Benimde ses merakım, Babamın sene 90 da çarkıfelekte verilen Beko setten alması ile başladı.
set benim yüzümden birçok bozulmalara dehset şeylere maruz kaldı, sonra 95 lerde gazeteden mini teyp aldık, o sırada yine telefunken teyp aldık,
sene 2000 lerde beko teyp tamir edildi, telefunken ile bozuk sağlam yerlerini kurcalayıp, telefunkeni mefta ettim.
2000 lerde aldığımız arabada Alpine teyp, aciko 7 band anfiliekolayzer (iyisinden), arkada 2 adet pioneer impp kolon , bir süre onlarla takıldım, 2005 2010 arası.
2010 da askerden geldim, pioner imppler kurumuştu artık, yavaş yavaş sesin bilincine eriştim.
Askerden önce Evde ne beko kalmıştı nede telefunken , hepsini bozdum.
teyzem arçelik müzik setini verdi, bir süre sonra onuda bozdum, Pc den müzik dinlemek modaydı o zaman, okulda yaptığım amfiler ile dinlerdik.
İşte o zamanlar müziksetlerinin yerini 2.0 / 2+1 4+1 gibi tenekeler almaya başladı.
sonra teyzemin hoparlörleride bir şekilde yok oldu 🤣 .
Ben iki kolon bir amfi ile gece müzik dinlemeyi, her sesin tınısını hissetmeyi sevdim.
Gelelim tiz ses detay deneyim olayıma;
Arkadaş odunlukta bir cift pioner titanyum tizli hoparlör atıl durumda al senin olsun dedi. Tabi o zaman titanyum falan bilmiyorum, sene 2016 lar.
arabaya monte ettim, 7 band ekonun dijitali var,, arkadaş bir ses bir ses bir detay var.
sene 90 ların ürünü.
Müzik dinlemiyormuşum dedim.
önceki hoparlörleride çöpe atar gibi arkadaşa verdim.
bir süre sonra birisi bozuldu, tizi öyle kalitelimişki fark etmedim . tamirci yapamadı, bende soğudum zaten konileride yumuşamıştı, tiz ünitelerini alıp , hoparlörcüye verdim.
orjinal başka yeni cift pioner aldım, tiz yok. şaka gibi.
sonra araç degisti, tizleri seyyar bağlıyordum, yeni araca yakıştıramadım, böyle net tiz nerden bulurum derken, cadence tx6 tiz bass takım aldım. onların tizide titanyummuş, pionerleride saklıyorum.
Gelelim evlerdeki teyp mevzusuna ,
Diğer teyzemlerin önceden Arcelik seti vardı, ama iyiydi kolonları, önleri demir korumalı, 16cm woofer. cihaz Samsung ürünü aslında .
Aynısından Ankarada gördüm, tam takım 150 tl, o sırada kardesimde Ankarada, satın aldım, adanaya geldi.
Bir arkadaştanda 2 adet sony kolon aldım.
2 adet stk anfi ünitelerim var,
2 adet 16cm lik beyaz nikelaj korumalı eskiye has görünümlü kolonlarım var.
-
dogru sölüyorsun iyi bir hi-fi sistemi dinledikten sonra megaworks gigaworks radyo gibi kalır: -
Ses Sistemi Performansı
--------------------------------------------------------------------------------
Dolby Surround - Dolby Digital - DTS - THX Sistemler
Kısaca özetlersek
4+1 ses sisteminiz varsa ön sağ ve sol hoparlörleri monitorunuzun yada Tv nin yanlarına yerlestirebilirsiniz.Manyetik korumalı olduklarından monitorden yada Tv den etkilenmezler. Oturacağınız yer bu yerlestirdiginiz hoparlorlerle ve sizin arasında bir uçgen cizilebilecek şekilde olmalıdır.
Arka hoparlörler ise genelde ön hoparlörlerle aynı paralelde olacak şekilde oturacağınız yerden daha geride bir yere koyulmalıdır.Aralarındaki mesafe için tam olarak belirtilebilecek bir doğru ölçü olmamakla birlikte ön hoparlörlerin yakınlığının aynısı olmaları ya da bunu ancak yarısı kadar daha geçebilecekleri tavsiye olunur.Doğru pozisyona ulaştığınızı genel olarak şöyle anlarsınız: ön sol hoparlörden arka sağ hoparlöre ve arka sol hoparlörden ön sağ hoparlöre çizeceğiniz doğruların oluşturduğu çarpının tam ortasında ya da ön hoparlörlere yakın bir kısmında olmalıdır oturduğunuz yer.
Hoparlörlerin kulaklarınıza yakın mesafede kulaklarınızdan biraz daha aşağıda olması da önerilebilir.Bu yüzden kendi ses sisteminizle gelen ayaklara arka hoparlörleri takarak onları yükseltmeniz eğer böyle bir aksesuar gelmediyse piyasadaki sistemler genelde standart tripodlara uyum sağlayabilecek boşluklara sahip olduğu için bunları da kullanabilirsiniz.
Sisteminiz 5+1se yani yerleştireceğim bir hoparlör daha varsa işte bu merkez hoparlörü de monitörünüzün yada Tv nin üstüne tercihen bir koruma padinin üstüne koyarak yerleştirmelisiniz.Eğer monitörünüz yada Tv niz tavsiye ettiğimiz gibi en azından 17''-19'' veya 84 ekrandan büyük ise ya da yüksek bir yerdeyse merkezi hoparlörünüzün yönünü biraz aşağı bakacak şekilde ayarlamanız daha iyi olacaktır.
Tüm bu pozisyon ayarlarını yaptıktan sonra seçtiğiniz bir filmi mümkünse bol efekt içeren filmlerden birini DvDRom yada DvD Playera yerleştirin ve denemeler yaparak tam performansa ulaşmaya çalışın.Bir karşılıklı konuşma sahnesi açtığınızda ses monitörünüzün içinden geliyormuş gibi olmalıdır ve aksiyon sahnelerindeyse her sesin geldiği yönü tam olarak ekrandaki görüntüye eşdeğer bir şekilde arka ve ön hoparlörlerinizden hissedip duyabilmelisiniz.
Şimdi bazı zeki okuyucular belkide en önemli parça olan Sub-Wooferı unuttuğumuzu düşünüyorlar ama unutmadık sadece sona sakladık: Ses sistemimizin Bass sesleri sağlamaya yarayan bu güçlü parçası genelde odanın bir köşesine kenarlarından 5er Cm kalacak şekilde yerleştirilir ama köşelerde onu koyacak yer bulamıyorsanız bir duvara yakın koymanızı kesinlikle önereceğim çünkü gerçek Bassı ancak böyle alabilirsiniz. Sub-Wooferınızı yerleştirdikten sonra Bass ayarınıda yaparak kendi dinleme zevkinize göre bir ayarda sabit bırakıp artık Sub-Wooferı sadece o aksiyon sahnesinde sizi yerinizden hoplatıcak çılgın sahnelerdeki muhteşem desteğiyle hatırlayın ve birdaha sadece tozunu almak için yanına gidin.
THX Sistemler
Sesler daha berrak... Görüntüyle birlikte akıp gidiyor... Kendinizi filmin içindeymiş gibi hissetmek sıradan bir olay haline gelmiş. Hani elinizde olsa kalkıp lazer kılıcınızı kınından çekivereceksiniz... Bütün bunlar nasıl mı oldu? George Lucas gururla sunar...
Ev sinemasına göz kırpan herkes, son dönemde cihazların üzerinde beliren THX logosunun farkına varmıştır. Daha da ilginci, bu logonun altında küçük puntolarla yazılmış olan bir Lucasfilm ibaresi göze çarpar. Tahminler doğrudur: yine bir George Lucas numarasıyla karşı karşıyayız. THX, George Lucas'ın yıldız gibi parlayan firması Lucasfilm'in sinema salonlarına, ses sistemlerine, multimedia ve otomobil sistemlerine verdiği bir uygunluk lisansı aslında. Bir tür kalite/standart onay belgesi. THX'in ne olduğunu ayrıntılarıyla anlatmadan önce, kısa bir özet geçelim. Üzerinde THX logosunu gördüğümüz sistemler ses performansı olarak Lucasfilm tarafından onaylanmış, yüksek düzeyli ürünlerdir. Kısacası, ''iyidirler.''
THX'in adı, George Lucas'ın ilk uzun metraj filmi ''THX 1138''den geliyor. Lucas hayranlarının ''Ustanın en iyi filmi dedikleri 1970 tarihli yapımda Robert Duvalle ve Donald Pleasence başrollerindeydi. Yapım ekibinde Francis Ford Coppola, filmin müziklerinde de Lalo Schifrin gibi bir deha yer alıyordu. Kısacası daha ilk filminde bir yıldızdı Lucas. Film, ilaçların ve seksin yasaklandığı, insanlarının adının kodlardan oluştuğu, yönetimin teknolijiye devredildiği bir dünya geleceği üzerine kuruluydu. Yani biraz ''Büyük Birader'', biraz ''Cesur Yeni Dünya'', biraz Logan'ın Kaçışı arası bir filmdi THX 1138. Lucas'ın görüntüye ve sese düşkünlüğünün ilk kanıtı olacak denli de sıra dışı bir yapımdı.
THX Nedir?
THX, sinema salonlarının, ev sinema sistemlerinin akustik performansını arttırmaya yarayan bir ses düzenleme yöntemi. Lucasfilm'in geliştirdiği bu teknolojiye uygun standarttaki ürünler, yine Lucasfilm tarafından ''test edilip onaylandıktan'' sonra, THX sertifikasını alıyorlar. Son dönemde, THX sertifikası alan ürünler kervanına, otomobil ses sistemleri ve bilgisayar/multimedia ürünleri de katıldı. THX'in varlığı, temelde şu gereksinime dayanıyor. Filmlerin postprodüksiyon aşamasındaki ses düzenlemeleri, özellikle son 25 yıldır daha büyük bir özenle yapılıyor. Yönetmenler, teknik ekipler, izleyicinin üzerinde yaratmak istedikleri etki için sesten bol bol yararlanıyorlar. Ancak hem sinema salonlarının, hem de ev sinema sistemlerinin mekanın kendi yapısına bağlı olarak çok farklı performans göstermesi, George Lucas gibi bir titizlik abidesini sinema sektöründe yeni ses standartları geliştirmeye itiyor. Sonuçta da karşımıza THX çıkıyor. Bu standart sayesinde, izleyicilerin yönetmenin gerçekleştirmek istediği etkiye daha yakın bir ortam içinde bulunmaları mümkün.
Evde THX'e ne gerek var?
THX'le ilgili bilmeniz gereken iki temel şey var. Birincisi, ev sineması tipik bir sinema salonuna göre büyük farklılıklar göstermesi. Temel fark, mekan özelliklerinden kaynaklanır. Büyük bir sinema salonundaki ağır perdeler, kaplamalı duvarlar, kumaş kaplı koltuklar ve kalabalık, sesin belli bir düzeyde emilmesine neden olur. Bu nedenle, filmlerin ses kayıtları, bu emilme göz önüne alınarak düzenlenir. Oysa aynı kaydı evin bir odasına kurulmuş olan ev sineması sistemiyle oynatmaya/dinlemeye çalıştığınızda, fazlasıyla ''parlak'' seslerle karşılaşırsınız. Kısacası, duyduğunuz sesler, yönetmenin sizin duymanızı istediği sesten çok farklı, kimi zaman da film izlemenin tadını kaçıracak denli parlaktır. İkincisi de, film ses kayıtlarıyla müzik kayıtlarının, ses sistemlerinden farklı farklı özellikler beklemesi. Bu nedenle, sistemin patlama seslerinin, özel efektler, konuşmalarının ve müziğin gerektirdiği farlı performansları gösterebilmesi gerekir. İşte bu durumun farkına varan George Lucas'ın sunduğu çözüm, THX.
THX, DVD'de ya da film seslerinin kaynağında sinema salonuna göre kodlanmış olan sesleri işleyerek ev sinemasına uygun hale getirir. THX, yüksek frekanslı seslerin yeniden eşitlenmesiyle ev içinde dengeli bir ses sağlar. Bir tek cümleyle özetlediğimize bakmayın, bu işlem teknik olarak epey karmaşık.
THX ne yapar?
Sinemalarda surround sesleri vermek için salonun kıyısında bir çok hoparlör bulunur; oysa ev sinema sistemlerinde, bu hoparlör sayısı genellikle ikidir (son sistemlerde, arkaya eklenen iki surround hoparlörle birlikte bu sayı dörde Sub woofer ve back center ile altıya çıktı). THX, bu farklılığın yaratacağı performans sorununu gidermek için ön ve surround hoparlörler arasında bir ''ses rengi eşlemesi'' işlemini üstlenir. Böylece odanın içinde ''hareket eden'' sesin tonunu dengeler. Dolby Pro-Logic ses işlemesinde, her iki surround hoparlöre ses veren surround kanallar mono bir sesle beslenir. Bu kanallara tıpkı sinemada duyduğunuz gibi yaygın, dolaylı bir ses verebilmek için THX ses sinyallerini dekorelasyon sürecinden geçirir. Bu süreç, ön hoparlörlerden duyduğunuz sesle surround hoparlörler arasında zaman açısından küçük bir farklılık yaratır; böylece iki farklı ses duyarsınız ve zihninizde ''psikoakustik'' bir mekan hissi oluşur. Digital 5.1 kayıtlardaysa ses sinyali zaten stereo olarak verilir; bu nedenle dekorelasyon kendini devreden çıkararak stereo sinyale uyum sağlar. Sinema salonlarına göre çok daha küçük mekanlarda kullanılan ev sineması sistemleri, görece daha küçük hoparlörlere sahiptir. Dolayısıyla, bas sesler için ek bir subwoofer'a ihtiyaç duyulur. THX'in bas yönetimi, düşük frekanslı bas seslerin doğrudan subwoofer'a yönlendirilmesini sağlayarak diğer hoparlörlerinizin performansını arttırır. Digital 5.1 kayıtlarda da, bas seslerin üst eşiğini denetleyerek subwoofer'a aşırı yük binmesini önler.
THX için gerekenler
Daha önce söylediğimiz gibi, ses sisteminin müzik kayıtlarında ayrı, film kayıtlarında ayrı bir performans göstermesi gerekir. Evde film izleyen insanlar, genellikle koltuklara kanepelere yayılmış haldedir; dolayısıyla öndeki kanalların bir yandan geniş bir açıya yayılabilen öte yandan da ekrandaki hareketlerle bire bir uyumlu olan bir ses üretebilmesi gerekir. Bu durum, merkezi hoparlörün eklenmesiyle ve ön hoparlörlerin yatay bir düzleme sesi dağıtabilmesiyle sağlanır. Sesin dikey dağılması sınırlı tutulur; zira müziğin e ses efektlerinin merkezi hoparlörden gelen konuşma seslerini bulandırmaması gerekir. THX, surround kanallar için kullanılacak hoparlörlerin ''dipol'' (çift yönlü) olmasını öneriyor. Oturma noktasının sağına va soluna yerleştirilen bu hoparlörler, ses doğrudan kulağınıza yönlendirmek yerine odanın ön ve arka duvarına doğru yönlendirilir. Böylece izleyicide bir mekan hissi oluşması sağlanır. THX için kullanılacak subwoofeer'lar, insan kulağının duyabileceği en düşük frekans olan 20Hz de dahil olmak üzere tüm frekansları verebilir olmalıdır. Öte yandan, bir patlamanın insanı yerinden hoplatan sesini verebilmek için 105 desibelik bir ses yüksekliğine ulaşabilbelidir; üstelik bu işi de seste hiçbir bozulma, distorsiyon yaratmadan yapmalıdır.Kimi THX onaylı sistemlerde, bu nedenle çift subwoofer kullanılabilir. Amplifikatörlerse, hoparlörlerin aksiyon sahnelerinde sık sık karşılaştığımız üst eşik düzeyindeki sesleri bozulmadan verebilmesini sağlayacak denli güçlü olmalıdır. Aynı zamanda, yüksek ses düzeyini bozulmaya neden olmaksızın uzun süre koruyabilecek özelliklere sahip olmalıdırlar.
THX Tarihi
1982
George Lucas teknolojisinin son ürünü postprodüksiyon derdine düşmüştür. Bir çok araştırmanın ardından, Lucasfilm mühendisleri miksaj odaları için ideal olarak tanımlanan bir ortam geliştirirler. Bu ortamda, THX sistem geliştirilir. İlk THX miksaj odası Lucasfilm binasında açılır.
1983
Lucasfilm'in THX birimi devreye girdi. THX Sistemi tanıtımın ardından Hollywood camiasında kabul gördü. İlk iki THX sineması ''Return of the Jedi''- Jedi'nin Dönüşü'nün ilk gösterime ev sahipliği yapmak üzere devreye girdi.
1990
THX Ev Programı start aldı. Lucasfilm mühendisleriyle ses-görüntü sanayisinin önde gelen üreticileri, THX teknolojisini tüketici elektroniği alanına aktarmak için kolları sıvadı.
1993
THX Lazer Disk Programı ortaya çıktı. Lucasfilm, stüdyolara video disk prodüksiyonu aşamasında kalite kontrol hizmeti vermeye başladı.
1994
Ev elektroniği alanında üretilen ilk ''dört başı mamur'' THX sistemi, ''Complete Home THX System'', tanıtıldı.
1996
Lazer Disk Programı, DVD ve video kasetleri de içerecek şekilde genişledi. Adı ''THX Mastering Program'a dönüştü.
1997
Dünya çapında THX sertifikası alan sinema ve miksaj stüdyosu sayısı 1.600'e ulaştı. Pazardaki THX sertifikalı ev elektroniği ürünlerinin sayısı 250'yi buldu.
1998
THX, DVD standartları için sertifika standartlarını açıkladı.
1999
THX, Dolby Laboratuarları'yla el ele verip Surround EX'i yarattı. THX Lucasfilm yapımcılıkla birlikte, prodüksiyonu baştan sona dijital olarak gerçekleştirilmiş ilk filmine imza attı: ''Star Wars Episode 1''.
2000
THX sertifikalı sinema sayısı, dünya çapında 2.700'e ulaştı.
2001
THX ''THX Multimedia'yı devreye soktu. Dünyanın tamamı onaylanmış ilk THX Multimedia Ssitem'i ortaya çıktı (Dell THX sertifikalı bilgisayarlar ve bilgisayarlarla birlikte kullanılabilen, Türküye'de daha yüzünü göremediğimiz Klipsch Promedia serisi hoparlör, ses işlemcisi takımları).
THX Ev Sineması Rehberi
THX Ev Audio Sistemi nedir?
Çok kanallı, ev ses sistemleri için tasarlanmış bir çözümdür. Bu çözümün üretilmesinin altında, aslında büyük sinema salonları için üretilmiş olan sinema ses kayıtlarının ev içinde aynı performansı gösterememesi yatar. Bu durumun iki sonucu vardır:
1. Büyük salonlar için üretilmiş kayıtların evde dinlenmesi sonucunda oluşan ses farklılıklarının giderilmesi.
2. Çok kanallı ses yayınında ortaya çıkan farklı ses alanlarının düzgün bir şekilde yeniden üretilmesi.
THX Ev Sistemi Dolby Digital ve DTS'le uyumlu mu?
Evet. Bütün sinema ses kayıtları -genellikle- 4 ve 5.1 kanala göre üretilir. THX'in yaptığı bu ses kayıtlarını yeniden işleyerek ev ortamına uygun hale getirmektir.
THX Ev hoparlörleri müzik dinlemek için uygun mu?
Evet. THX Ev sineması için üretilen hoparlörler çok kanallı sese (4 ya da 5.1 kanal) uygun olarak üretilir. Müzik dinlerken ön hoparlörlerden daha berrak bir ses alırken surround hoparlörlerin oluşturduğu mekan hissi de artar.
4 ya da 5.1 kanal için üretilmiş bir kaydı THX Ev Audio Sistemi'nde dinlemenin ne yararı var?
1. Daha doğal bir ses dengesiyle karşılaşırsınız. Sıradan ev ses sistemlerinde dinlediğiniz film kayıtları, olağandışı ''parlaklıkta'' bir ses verir.
2. Konuşmalar daha belirgindir. 5.1 kanal miksajlarında, 5 ana kanalın tümü de aynı anda devrededir. Bu nedenle kimi aksiyon efektlerinin konuşmaları anlaşılmaz, duyulmaz hale getirmesi, bastırması mümkündür. THX'de ise yüksek ya da karmaşık ses efektlerine karşın konuşmalar rahatlıkla ayırt edilebilir.
3. Ön ve surround hoparlörlerden gelen sesler birleştiği için, sesin yarattığı psikoakustik etki daha güçlüdür. Kendinizi filmin içinde hissetmeniz kolaylaşır.
4. Sesin görüntüyle uyumu daha fazladır.
5. Filmin ses kaydının yaratabileceği ses bozulmaları azalırken, bas seslerin en alt iki oktavını daha açık ve net bir şekilde duyabilirsiniz.
THX'ten yararlanmak için bütün sistemin THX uyumlu olması mı gerekir?
Hayır. Bütün parçalar, hoparlörler, alıcı, subwoofer, amplifikatör, equalizer, kablolama, ev sinemasının ses üretiminde ayrı ayrı sorunların üstesinden gelir. Herhangi bir ev sineması sisteminde herhangi bir THX sertifikalı bileşeni kullanmak mümkündür. Ancak bütün bileşenlerin THX sertifikalı olması apayrı bir surround ses etkisi yaratır.
Hangi THX?
Karşılaştığınız ev eğlencesi ürünlerinin üzerinde birden çok THX ibaresi görebilirsiniz. Endişeye mahal yok; hepsi temel THX özelliklerine sahiptir. İşte farkları...
THX Ultra
Aslında stüdyolar için tasarlanmış, başlangıcından bu yana THX olarak bildiğimiz şey. Temel THX özelliklerinin hepsini içeriyor.
THX Select
Daha küçük mekanlarda aynı THX kalitesini sağlamanın yanı sıra, boyut ve tasarım olarak sistemlerin daha esnek olmasına da olanak veriyor. Dolayısıyla daha ucuz bir çözüm alternatifi olabiliyor.
THX Surround EX
Sinema salonları için tasarlanmış olan Dolby Digital Surround EX'in ev sinemalarına uyarlanmış versiyonu denebilir. Bu sistemde, varolan surround hoparlöre bir de arka surround ses alanı eklenebiliyor. Böylece, sağ ve sol surround hoparlörlerin arasına, arkanıza bir ya da iki surround hoparlör daha eklemek mümkün. Bu sisteme göre kodlanmış DVD'ler, 5.1 Digital sistemlerle de uyumlu.ş THX Surround EX'in uygulandığı ilk film tabii ki bir Lucas filmi: ''Star Wars Episode 1: Phantom Menace''.
THX Ultra 2
Lucasfilm'in yeni THX numarası. Eylül 2001'de duyulan bir sistem, çok kanallı herhangi bir programı, 8 kanal üzerinden yayınlayabiliyor. 5.1 ya da daha yüksek kanal için hazırlanmış kayıtları işleyen Ultra 2, sesi 7 hoparlör ve bir subwoofer'a uygun olarak yeniden düzenliyor. Böylece sisteme iki de arka surround hoparlör ekleyip daha çevresel, mekan oluşturan bir ses elde ediyorsunuz.
alıntıdır,,,,
-
quote:
Orjinalden alıntı: scanregrestore
arkadaslar gercekten bu bilgileri veren arkadasların söyledikleri doğru zaten bir hi-fi ye harcanan para giga mega logitech ten on on bes tane alır hem teseahuratlı hemde pro sistemler bizim arkadasda var bir hi-fi sistem çeyrek volume de müzik dinlemeye çalıştık çalıştık diyorum acayip anlatılmaz bir ses ancak yasanılır inanırmısınız bir bass bir yüksek ses var yanımdaki arkadasımın sesini duyamıyorum en yüksek sesle bağırıyor çocuk ses bir gıdım bana ulaşmıyor hem yüreyim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu sistemde bir sony anfi technics md çalar pioneer cd calar denon kaset çalar technics equlizer var idi dört boyum kadar nerdeyse hoparlör kabinleri ve her birinin içinde bir tizz bir midd iki bass ve içindede gizli sayamadım bir dizi hoparlörler vardı önde ki hoparlörlerin özel yapım olduğunu söyleyebilirim çünkü bobinleri gözüküyordu yani şeffaftı insan müzik dinlemenin keyfine bu gibi setlerde çıkarıyordu subwooferi yoktu ama aratmıyordu diyebilirim yani abartmıyorum ew sallanıyordu ewe gittiğimde ise geçici bir sağırlık gecirdim diyebilirim........
bende bir hi-fi sistemi resmi paylasıyım sizinle
Hifi yada hi-end sistemlerde amac yuksek guclu ses degildir. Amac aslına uygun sese yaklasabilmektir. Canlı muzik performansı vermesi, sahne olusturmasıdır. Bir konser salonunda dinlediginiz dinamige yakın ses vermek icin tasarlanırlar ve buda oyle kolay bir sey degildir haliyle fiyatlarda bu olcude cok tepelere cıkar. Yuksek ses seviyeleri ve guclu bas elde etmek kolaydır. Ama canlı bir gitar yada piano sesini tekrar uretmek her sistemin harcı degildir. Hifi yada hi-end sistemler sesi abartmazlar oldugu gibi dogal verirler. Konser salonunda sound dengesi nasılsa hifi sistemlerdede oyle duyulmalıdır. Alt, orta, yuksek frekanslar yerli yerinde olmalıdır. Eger bas yada tiz sesler olması gereginden fazla ise zaten hifi dısına cıkmıstır bile. Cunku kaynakta olmayan bir ses uretilmeye baslamıstır. Hifi yada hi-end sistemlere gonul vermis insanlar ses gucune bas siddetine bakmazlar sesin dogallıgına bakarlar. Basların yumusak derinden abartılmadan uretilmesini isterler. Tizlerin yine dogal bir sekilde metalik olmayan bu sektordeki tabir parlak olmayanını isterler. Orta sesler cok onemlidir. Alt ve ust frekanslardan cok daha onem tasır orta frekanslar. Ses gucu en son plandadır. Ayrıca muzikte subwoofer ın yeri yoktur. Subwoofer efekt icin vardır. Patlamalar, carpısmalar gibi uzayan basları uretmek icindir. Muzikte kullanılırsa dengeyi bozar zaten. O yuzden hifi, hi-end sistemleri yuksek ses ve bas canavarları gibi algılamayın.
-
Son soru olması gerekmez.Ben soruları yanıtmalamktan zevk alıyorum.
Stereo anfilerde çok çok ucuz değil.350-400 arası.Eğer ucuz bişi istiyosan Rx-357 almalısın.Onlarında fiyatları 400-500 arası. -
Merhaba arkadaşlar umarım bu bilgiler işinize yarar.Kullandığım kaynaklar PCMAGAZINE 2000 dergisindeki yazı ve Serway Fizik2 kitabı.Dergideki ve kitaptaki yazılarda sizlere gerekli olan kısımları aldım ve kendi yorumlarımı ekliyerek her harfi benim tarafımdan yazılarak hiçbir sanal kaynaktan kopyala yapıştır yapılmadan çünki bu emek hırsızlığı oluyor benim tarafımdan yazılmıştır.Yazı genel bilgilerin yanı sıra benim yorumalrım olduğu cümlelri de içerdiği için yanlış bilgiler olabilir yada yazım hataları olan kısımlar olabilir. Böyle bir durumda lütfen beni pmden uyarın.İlginize şimdiden teşekkür ederim.Saygılarımla KIZILKORSAN.
Ses Nasıl Oluşur?
Yaşamımızda büyük önemi olan ve günümüz teknolojisinin uğuruna büyük çalışmalar yaptığı sesi anlatmak çok basit.Her şey iki cismin çarpışması sonrasında açığa bir enerjinin çıkması ile başlar ve bu enerji etrafa dalgalar dizisi olarak yayılır.Havanın basıncında büyük değişimlere neden olan bu dalgalar da kulak zarımız tarafından algılanır ve kulak kemikleri vasıtasıyla beynimize sinyaller şeklinde iletilir.İştebu sinyalleri işleyen beyinde gelen uyarıları ses olarak yorumlar.Ama bu basit açıklama beynin her sesi yorumlayabildiği anlamına gelmiyor. Yetişkin bir insan için 20hz den 20khz e kadar olan sesleri duyduğu söylemesine rağmen bizler 16-18khz in üzerindekileri algılamıyoruz.
Peki tabiatta bu şekilde cereyan eden ses olayı,elektronik dünyada nasıl elde ediliyor?Bu sorunun cevabı aslında biraz öncekilerden farklı değil.Yani olay sadece doğayı taklit etmek.İş,hava basıncındaki değişimleri elektrik sinyalerine çevirmek ve daha sonra bu sinyalleri tekrar basınç şeklinde geri vermektir.Fakat basit gibi görünen bu iş,bugün kulandığımız PC ler için oldukça karmaşık işlemlerin ürünüdür.Temelde Pclede bu işi ses kartı ve hoparlörden oluşan bir sistem bir sistem yapar.Ses kartları sesi üreten ünite,hoparlör ise üretileni taşıyan ve açığa çıkaran bir aracıdır.Üretimi gerçekleştiren ses kartı birçok ekipmandan oluşur.Bunlardan birisi “wawetable”dır.Wawetable,üzerine tüm enstürüman seslerinin ayrı ayrı işlendiği bir pano gibi düşünülebilir.Bu pano istediğimiz sesleri veren ve adına DSP(Digital Signal Processor-Digital Sinyal İşleyici)denilen bir birim tarafından idare edilir.Biz yazılımlarla istediğimiz sesleri Cpu ya söyleriz.Bunun üzerine Cpu DSP ye şit senden şu şu sesleri vermeni istiyorum diyerek saat darbelerini gönderir.Uyarıyı alan DSP de wawetable üzerinden istenilen sesleri farklı hızlarda okuyarak alır ve gerekli efektleri ekleyerek ses kartının çıkışına gönderir.İşte bu anda hoparlör sistemi devreye geçer.İlk amplifikatöre gelen ses,Buradan hoparlöre dağılır.Hoparlörler vermeleri gereken ses sinyallerini alırlar ve içlerindeki mekanik yapıları kullanarak diyafram üzerinden ses dalgalarını iletirler.Yüksek veya alçak sesler ise gelen elektrik voltajları üzerinde amplifikatörlerce oynanarak elde edilir.
Genel olarak bu şekilde çalışan ses sistemleri bazı noktalarda farklılıklar gösterir.Mesela digital ses bunlardan biridir.Digital ses özelliği bulunan bir kart istenen sesi digitale veya analog a çevirmek için bir çift DAC (Digital to Analog Convertor-Analogdan-Digitale Çevirici) programlanabilir sample oluşturucu içerir.Bu çeviriciler alacağımız sesin kalitesini arttırırken,ses kartlarına başka artılarda kazandırmışlardır.Peki bu artılar nelerdir ve bize neler sağlıyorlar.
Günümüz Ses Kartlarına Genel Bir Bakış
Artık ses kartları PC nin ilk ses standartı ADLib in sade yapısından karmaşık DSP motorlarına dönüşmüş durumda.Üstelik bu gelişme o kadar hızlı oluyorki nereye gittiğini kestirmek zor ama etkileyici artıları olduğu kesin.PC de sanal dünyayı gerçeğe yaklaştıran 3D ses.Bu devasa teknolojik adımların ardında ise hepimizin yakından tanıdığı bir kaç kuruluş var.Creative,Philips,Dolby,Sony,EMU ve şu an piyasada olmayan hatırladığım kadarıyla ekran kartı piyasasında olan S3 tarafından satın alınan ESS.
Creative in ses teknolojileri üzerinde çalışan kolu olan Sound Blaster,birçok ilke imza atmış bir firma.İlk 8 ve 16 bit lik ses kartları ile tanıdığımız Sound Blaster,liderliğini ise 1997 de piyasaya sürdüğü AWE64 ile kanıtladı.Fakat Sound Blaster bize en çok sevdiren dijital sesdir herhalde.Çünki dijital ses bir çok uygulamanın önünü açmış ve 3boyutlu ses teknolojisi için önemli bir adım olmuştur.Bir ses işleme tekniği olan dijital ses teknolojisi ilk olarak CD lerde karşımıza çıktı.Daha sonra Sony ve Hp saniyede 41,800 kere işleyen bu tekniği manyetik bantlarda veri tutmak için kullandılar.Sound Balsterda bu işi ses kartlarına uygulamayı başardı.Creative Labs,EMU10K1,,Aureal Vortex2 ve ESS Canyon3D gibi ses hızlandırıcı çipler sayesinde bu işi başarmışlardır.Ses çipleri ile ses programcısı arasında API denilen tercümanlar görev alır.Ses programcısı film veya oyundaki istenilen formatta CD ye veya DVD ye API leri kullanarak kayıt eder.Ses kartıda bu kayıtları yine API leri kullanarak okur ve hoparlör üzerinden verir.
Günümüz API leri
3D grafiklerin ortaya çıkması 3D ses teknolojilerinin de doğmasına sebep oldu.İlk meyvelerini oyunlarda veren bu teknolojiler arasında zamanla bir yarış başladı.Fakat ortada bir yarış olması için yarışacak bir alan gerekliydi.Daha sonra bu işe ilk girişenler bu işin adını "AP"I koydular.Zamanla bir çok firada API olayının gücünü anladı ve kolları sıvadı.Sonuçta ortaya bir sürü tanım ve yapı çıktı.Bunları kısaca özetliyecek olursak;
Direct Sound 3D(DS3D)
Diğer API lerinde üzerine inşaa edildiği DS3D Microsoft tarafından geliştirilmiştir.DS3D verilecek sesi görüntünün durumuna göre düzenleyen bir pozisyonel ses sistemidir.DirectX 7 den itibaren dinleyici ile nesneler arası uzaklık ölçülerek yankı gibi efektler de verilmeye başlanmıştır.EAX ve A3D gibi API lerinde temeli DS3D dir.
EAX
Creative tarafından geliştirilen EAX 3D ses algoritmalarında kısa sürede ciddi bir standart haline gelmiştir.DS3D temellendirdiği EAX önceden kayıt edilmiş efektleri kullanır. ve oynanan oyuna oldukça etkileyici bir atmosfer katar.İlk versiyonu EAX 1.0 sadece yankı efekti içerirken EAX 2.0 ses dalgalanmalrını önleyen ve bozuk sesleri emen yeni bir teknoloji sunuyor.Kulaklıkla pek işe yaramıyor.
A3D
En çok kullanılan programlama arabirimi olan A3D,Aureal firması tarafından üretilmiştir.Ailenin ilk ferdi olan A3D 1.0 sadece 4.1 hoparlörler tarafından destekleniyordu.Ama daha sonra A3D 2.0 ile tanıştık.A3D nin özelliği ise sahip olduğu kapalı oda simülasyonu sayesinde cisimlerin geometrik ve fiziksel 3D seslerini verebilmesi.Mesela kapalı bir ortamdaki görüntüde duvara çarpan bir cismin oluşturduğu ses dalgasının oda içinde aldığı hal bu teknikle yakalanabiliyor.Ayrıca A3D EAX tan farklı olarak A3D destekli kulaklıklarda oldukça etkilidir.
SENSAURA
Elli yılı aşkın bir süredir ses teknolojilerinin içinde olan Sensaura,EMI müzik firmasının arge kolunu oluşturur.İnsan kulağını birçok fiziksel ve bilgisayar modelinin geliştirerek bildik 3D ses algoritmalarını bir kenara bırakmış EnvironmentalFX,MacroFX,ZoomFX ve Multidrive teknolojilerini bulmuştur.Bunlardan Multidrive teknolojisi çoklu hoparlör sistemlerinde arka lanallara HRTF özelliği kazandırır.Bu sayede arka sesin sağdanmı soldanmı geldiği anlaşılır.
QSOUND
Qsound API si genelde müzik endüstrisinde ve ev stereo sistemlerinde kullanılıyor.Bu API nin diğerlerinden en bariz farkı kendi 3D algoritması sayesinde sese farklı etkiler katmasıdır.EAX sı ve DS3D yi destekler.
SÖZLÜK
Analog:Dış etkilere eçık olan bir bağlantı türüdür.Çevresel cihazardan etkilenerek parazit yapması ve sinyal kaybına uğraması muhtemeldir.
Dijital:dış etkilerden etkilenmeyen bir bağlantı tütüdür.Veriler sayısal ortamda hareket etmektedir.eğer temiz kayıt ve çalma yapılmak isteniyorsa dijital
bağlantı kullanılmalıdır.dijital bağlantıda veriler fotonlar yoluyla iletilirler.bu iletim için optik kablolar kullanılır.bu arabirim sayesinde CD player,Dvd gibi cihazlardan
sayısal veri aktarımını kayıpsız bir şekilde yapabilirsiniz.
S/PDIF:Sony/Philips Interchabge Format.Kullanıcıların dijital sinyal kullanan ses boardları ve speakerlar gibi ses ekipmanlarını kartlara bağlanabilmelerini sağlayan bir arabirimdir.
Wav:Waveform Audio.Windowsa özgü olan bir dijital ses formatı.
Bit:Verileri saklamak için kullanılan temel binary dijit.1veya 0 olabilir.
16 Bit ses:Dijitalize edilmiş ses samplelarının çözünürlüklerini gösteren bir ölçü ünitesi.16 bit kompakt diskler için kullanılanbir standarttır.
dB(desibel):Sesin gücünü ve yoğunluğunu ölçen bir logaritmik cetvel birimidir.Mesela fısıltı 30dB,normal konuşma 50dB,Bir Trenin geçerkenki sesi 120dB ve bir jet uçağının sesi 150 dB dir.
Sample:Analog bir sinyali dijital birime çevirme işlemi sırasında analog sinyallerin düzenli olarak belirli aralıklarla ölçülmesi ile oluşan yapılardırçBu değerler daha sonra dijital
sunum sağlamakiçim kodlanırlar.
MIDI:Musical Inturement Digital Interface.Bilgisayarlarla klavye gibi müzikal enstürmanlarla simüle eden cihazlar arasında iletişim için kullaılan bir özelliktir.
Mpeg-2 Ses:Geliştirilmiş düşük frekans kanalına(subwofer) ek olarak,beş kanal bant genişliğini içerir.
Sound Blaster:CreativeLabs tarafından geliştirilen Pc ler için ses standart faktörü olan bir ses kartı ailesi.
Distorsiyon:Amplifikatörün gönderdiği sesi hoparlörün değiştirerek vermesidir.Bunun sebebi ise diyaframların ses dalgalarını oluşturabilmek için saniyede binlerce kere titremesi ve sonuçta gevşemeleridir.Diyaframda oluşan bu gevşemelerde sesin doğru bir şekilde verilmemesine sebep olur.
Hoparlör ve üçüncü boyut
Pc de cd veya dvd sürücü diski okur ses kartı bunu yorumlar ön amplifikatör ses seviyesini kontrol eder de se sinyallerinin kullanacağı elektrik gücünü temin eder ve sonra
hoparlörler de bu sinyalleri ses dalgalrına çevirir.Tabi ki bu uzun yoldan ses kulağımıza gelirken değişerek gelir.işte bu durumda kaliteli hoparlör seçimi ortaya çıkar.Hoparlör sistemleri bu işi nasıl yapar?Önce hoparlörlerin yapısına bakalım.Bir hoparlör kabin,basket,mıknatıs,voicecoil(sesarmalı),diyafram,örümcek ev süspansiyon denilen parçalardan oluşur.Bu parçalardan oluşur.Bu parçalardan basket çember yapılı bir parçadır ve diğer parçaları tutar.Koni ve kubbe biçimli diyaframla katlı yapıdaki ses sarmalı ise arka arkaya bağlıdır.Ses sarmalı katlı ve hareketli olduğundan titreşimleri ile diyaframı çalıştırır.Örümcek ve süspansiyon ise hareket sırasında kabini titremesini önlemek için tasarlanmıştır.
Seste bu parçaların uyumlu bir şekilde çalışması ile ortaya çıkar.Amplifikatörden gelen sinyaller sabit mıknatısın ve sessarmalının etkisiyle bir manyetik alan oluştutrur.
Bu manyetik alan sessarmalının katmanlı metal yapısında ileri geri hareketlere sebep olur.Bu hareketlerde diyaframa ulaşınca diyaframda masaj etkisi yapar ve diyaframda bu dokunuşları ses dalgalarına çevirir.Ama işin içine sistem kelimesi girerse bazı ek görevler malzemeler de kaçınalmaz olur.Amplifikatörlerin görevi gelen ses sinyallerinin hoparlörlere ulaşmasını sağlamakve ses seviyesini kontrol etmektir.Crossover devrevreleri ise amplinin vermiş olduğu bu sinyalleri uygun hoparlörlere dağıtır.Bu devreler bazı sistemlerde amplinin yanında bulunurken çok pahalı sistemlerde her hoparlörün içinde ayrı ayrı bulunur.Crossoverlar farklı tip ve güçte olan hoparlöre farklı frekanstaki sinyalleri
gönderirler.eğer yapısı uygun olmayan bir hoparlöre yüksek frekanslı bir ses gönderirsek hiçbir şey duymayabiliriz.İşte bu ayrımı yapan crossoverlar sistem anlayışının ve 3 boyutlu sesşerin temelini oluştururlar.Her hoparlörün bütün sesleri veremeyeceğini söyledik.Bunu nedeni farklı frekanstaki seslerin havada değişik şekilde yol almalarıdır.Mesala tiz dediğimiz yüksek frekanslı sesler bize direk olarak gelir ve havada dağılmamaları gerekir.Bu da tiz seslerin ufak diyaframlar tarafından üretilmeleri anlamına gelir."Bass"sesler ise düşük frekanslıdır ve dağınık şekilde yol alırlar.Bu sebeple büyük diyaframlara ihtiyaç duyarlar.İşte sesler arasındaki bu ayrımlar hoparlörlerinde
çeşitlenmesine yol açmıştırlar.Çünli tiz ve bass sesleri hoparlörlerin yapıları ile direk ilgilidirler.Tiz sesler "tweeter"dediğimiz boyutları ufak ve diyaframları kubbe biçimli hoparlörler tarafından verilir.Crossover devresi sesleri parçalara bölünce tweeter "2000Hz-20Khz" arası benimdir diyerek harekete geçer.Tiz ses çıkarmak için saniyede binlerce kez titreşim yapan tweeterların diyaframları bu nedenle zarar görmemeleri için çapları 1-2 inç kadar olup genelde metaldir.Crossoverın orta sevyeli sesleri çıkarması için yardımına midrange dediğimiz orta seviye hoparlörleri koşar.Bu hoparlörler 2000,3000HZ den 200,500 Hz e kadar frekansları kontrol eder.5-8 inç çapında olan midrange hoparlörler koni yapılı kalın kağıt ve polipropilen maddeden diyaframlar kullanırlar.Şimdi sıra bass seslerinin babası wooferlarda.Wooferlar ise 8 inçten 18 inçlik subwooferlara kadar uzanırlar.Düşük frekanslı sesleri verdiklerinden geniş diyaframları vardır ve patlama gibi derin sesleri verirler.Woofer da midrange gibi kalın kağıt ve polipropilen maddeden diyafram kullanır.Ama boyutları ses frekansına göre çok çeşitlilik gösterir.İşte crossever devreleri hoparlör seçimini bu kriterlere göre yaparlar.
Hoparlör Tasarımı
Üç yollu hoparlör sistemi bir bas(woofer) bir arabölge(midrange) ve bir tizden(tweeter) meydana gelmektedir.Tiz bildiğimiz gibi yüksek frekanlı sesleri,bas düşük,orta ise ara frekansları vermek için kullanılır.Düşük,ara,yüksek frekansları geçiren süzgeç(crossover) bulunduran iç içe devreler elektrik sinyallerini uygun hoparlöre yönlendirir.Bir hoparlörün etkin dairesel açıklığı yaklaşık olarak onun çapıdır.Ses dalgaları dalgaboylarının hoparlörlerin tipik boyutlarıyla karşılaştırılabilir olmasından dolayı,kırınım etkileri açısal ışınım desenini belirlemektir.Çok kullanışlı olması için bir hoparlör geniş açı bölgesinde ses yayımlamalıdır öyle ki bir dinleyici en yüksek ses şiddetini duymak için odada belirli bir noktada durmak zorunda olmasın.Açısal ışınım desenine dayanarak bir 6 inçlik ara bölge hoparlörünün en kullanışlı olduğu frekans bölgesini inceleyelim. Ses hızının havadaki değeri 344m/sn dir.Dairesel açıklık için kırınım etkileri lamda=1.22(L) ve hoparlörün çapı(R) olduğunda formülümüz
((344/(LxR)) buradan 6inç=0,15metre ====>((344/(1,22x0,15m))=1900Hz frekansın üzerindeki bütün frekanslarda düzgün olmayan sesçıkarmasını bekleriz.
RMS ve PMPO
RMS bir Amplinin uzun süreli çalışmarda verebileceği maksimum verme gücüdür.PMPO ise patlama gibi bir anlık yükselen sesleri maksimum verme gücüdür.
Size vereceğim bu örnek kafanızda umarum bir fikir oluşturabilir 3000 Watt lık bir PMPO sahip bir setin woofer çapı en az 50cm olmalıdır.Yani kutularda yazılan fazladan PMPO ların hepsi Ticari amaçlı yanlış ölçülmeden hakzıs kazanç elde etmek için yazılmıştır.
Hoparlör Formatları
Bu formatlar direk yayılım,dipolar,bipolar ve omnipolar şeklinde sıralanır.
Direk yayılımlı hoparlörler tek kabinde birçok sürücü bulundurularve sesi dirak verirler.
Dipolar ve bipolar hoparlör ise çevresel etki meydana getirerek kullanılırlar.bunlar ev sineması çoklu hoparlör sistemleri gibi tümleşik sistemlerde görev alırlar.Bunlarda hoparlör hem ön taraftan hem de arka taraftan ses dalgalrı yayar ve ses dinleniciye direk gönderilmez.Duvarlarda ve cisimlerden yansıyan dalgalar çevresel bir dolaşım oluşturur.Çok nadir karşılaşılan omnipolar hoparlörler ise aynı anda tüm yönlere ses yayarlar.Bu formatların arasında özellikle dipolar ve bipolar hoparlörler sahip oldukları çevresel ses özelliği ile 3D ses kavramımızı yaşantımıza yerleştirmişlerdir.Oynadığımız oyunlar ,filmler,müzikler bunlara iyibirer örnektir.
3D SES
3D ses selerin çıktığı ortama göre sesin uzaklık,açı,derinlik,yön şiddeti hesaplanarak oluşturulan sestir.Bunu eğer varsa bir Creative audgydeki eax demoları hani şu odanın içindeki eax demosu kafatası gülüyor falan yada Realtekin 3D Audio Demosunda deneyebilirsiniz.Bu işi eskiden en iyi Creativenin ve Philipsin ses kartları yapıyor.Şu anda ise bu işi onboard ses çözümleride başarılı bir şekilde yapıyorlar.Günümüz 3D sistemlerde ise AC3,Dolby Surround,Dolby Digital,Dolby Pro-Logic1 ve 2,DTS,Dolby Digital EX tir.THX ise bir ses sertifikasıdır.Lucasfilm tarafından üretilen THX bir sistemde sesi ses programcısı istediği kanala yönlendirir.Mesela Önden duyduğumuz sesi ses programcısı arkadan duyaca bir kanaldan verebilir.THX ayrıca bir kalite standartıdır.Bu belgeyi alan setler en zorlu testleri başarı ile bitirmiş demektir.3D ses temelde 5 kanalı destekler.Bunlar ön sağ arka sağ,ön sol,arka sol ve merkez düşük frekanslı sesler için de ayrıca wooferdır.Piyasada 2,2+1,4+1,5+1,6+1,7+1 hoparlörler mevcuttur.
Eğer bir Dolby Digital bir film izlemek için 5+1 veya çevresel sesi destekleyen bir oyun oynamak istiyosanız kesinlikle en az 4+1 kullanmalısınız.Bunların hepsi Sesin bir kulağımızdan diğer kulağımıza geçiş süresinin 0,1 msn olması ile olur.İkiside aynı anda duysaydı bu çevresel ses dediğimiz olay olmazdı.Gelen sesin hangi yönden olduğunu anlayamazdık.Bu gecikme reflekslerimizden tutun her şeyde bizi etkiliyor.Bizler Muhteşem ince hesaplara göre yaratılmış varlıklar olduğumuzdan dolayı Allah'a bol bol şükretmeliyiz.
Hoparlör Yerleşimi
Hoparlör yerleşiminde temel prensip üçgen kuralıdır.Bu dinleyiciyle hoparlör arası uzaklığın hoparlörler arasındakinden fazla olması demektir.Hoparlörler arası açıda önemlidir.Bu aldığınız setlerin kutuları üzerinde genellikle küçük bir şekilde kullanıcıya hoparlörlerin hangi açıyla yerleştireceği kısaca gösterilir.Wooferlar duvara yada köşeye koyulmalıdırlar.Mesela Woofer duvara yerleştirilince bass sesi +3dB artarken köşede ise +6dB artıyor.Surrroundlar kesinlikle dinleyici ile paralel ve eşit uzaklıkta olmalıdır.Yani | o | bu şekilde olmalı.Yuvarlak şekil dinleyiciyi doğrular ise hoparlörleri gösteriyor.Ayrıca surroundların(arka sağ ve sol)izleyiciden 20 ile 30 cm yüksekte olmaları efektleri arttıran bir özellik.
Hoparlör Seçiminde Son Olarak Dikkat Edeceğimiz Hususlar
+++Aldığımız setin croosoverlarının ve amplifikatörünün kaliteli olması.Değilse bazı frekansları kayıpolabiliyor ve sesi net temiz alamıyoruz.Tizler cızırtı yapabiliyor.Basslarda boğulma yada patlak bir ses şeklinde olması.
+++Mayetik korumasının olup olmadığı varsa ne ölçüde olduğu yoksa monitörümüz gibi bazı elektronik aletlerde görüntü bozulmalrı monitörün sağının solunun morarıp yeşillenmesi gibi...
+++Beraberinde gelen kabloların uzunluğu ve sete ilave aygıt bağlanılması
+++Her ses sisteminde bulunan elektronik gürültünün ne seviyede olduğu
+++Setin genel olarak malzeme ve işcilik kalitesi.Özellikle Wooferın sesi iyi verebilmesi için üretildiği malzeme türü ahşapmı bir kabinde yoksa plastik bir kabine yerleştirimiş.
+++Ses ayarlarının ses seviyesi,bas,tiz,açma kapama ayarlarının wooferın üzerindemi yoksa masaüstündeki hoparlördemi yoksa ayrı bir aygıtlamı yapıldığı
+++Hoparlörlerin sesinin ayrı ayrı ayarlanabilmesi
+++Kumandasının olup olmadığı
+++PMPO dan çok RMS değerinin Watt gücünden değerinin verilmesi
+++Setin frekans bant aralığının genişliği bu çok önemli buna kesinlikle dikkat edilmeli.
+++Ve son olarak seti koyacağımız odanın akustiği ve metrekare olarak ölçüsü ve setin sesi bozulmadan sağladığı metrekare ölçüsü büyük salonlar içinmi yoksa odanız içinmi bu set buda çok önemli yoksa paralarınız ve setin kalitesi hiçbirşey ifade etmez.
Setinizi Nasıl Test Edersiniz?
Önce kulaklarınıza güvenmelisiniz.Sağlıklı bir insan yapılan deneyler sonucu 16Khz üstündeki sesleri duymadığı tespit edilmiştir.İstisnalar kaideyi bozmaz.Sonra sesten yalıtılmış ve sesin emilmesini engelleyecek bir yer ayarlamamız lazımki bu evlerimizde imkansız bunu ayarlayana helal olsun ben böyle bir yer gördüm Tvde her taraf kapalı bir salonda heryer ahşap üçgen takozlarla kaplanmış bir yer neyse konuyu pek dağıtmayayım.Bir desibel ölçer alet.Biz bu aleti bulduğumuzu varsayalım bundan sonra kaliteli bir ses kartı Creative Audgyler bu iş için biçilmiş aygıtlardır Philips ve Hercules de öyle.Şimdi gerekli yazılımları söylüyorum bunlar Winamp yanlış duymadınız çünki Winamptaki EQ ve Winampın ön amplifikatör bu iş için çok ideal.Ez Audio,Jet Audio ve Surround Mixer adlı program ve elimizde frekans ölçen bir alet oladığından buna aslında pek gerek bizler için biz bunun yerine THX testlerinde kulanılan demoları kullansak yeter çümki oradaki sesler özel ayarlanmış frekanslı seslerdir.Ve Creativein EAX demosu.Quake3 Arena ve Unreal Tourment oyunları.Ve güzel efektler olan DVD ler Yüzüklerin Efendisi 2 ve 3 benim gözdem sonra Terminatör3 ve Pearl Harbor filmindeki sesler.Şimdi setimizi nasıl test edeceğimizi kısaca anlatim önce Ez Audio gibi ses kanallarının ve genel sesin ayrı ayrı ses şiddetini gösteren bir program böylece ekranda yazan değer ile dB ölçerin gösterdiği değer aynı mı değilmi buradan ses sisteminin çıkabildiği max seviyeyi görürüz.Frekansı ölçmek için ise frekans ölçebilecek bir aygıt kolay bulamayacağızdan dolayı THX in testlerini kullanabiliriz.Çeşitli frekans değerli sesleri denyerek ses sistemimizin hangi frekanslara cevap verebildiğini bulabiliriz. Gerçekte duymamız gereken bir sesi test esnasında hoparlörden duyamazsak veya çok az duyuyorsak bu hoparlör bu frekansataki sesi veremiyor demektir.Örneğin 30Hz desteklediğini söyleyen bir setin wooferına 30Hz de bir ses yolladığımızda bu sesi duymuyorsak bu setin wooferı 30Hz değildir.Daha yukarda bir değerdir.Mesela ben eski setimde Yüzüklerin Efendisi 2 filmindeki bir sahnede nazgül efendisinin kalesinden havaya doğru yeşil bir ışık çıkıyor kapılar açılıyor mordor askerleri dışarı çıkıyor falan bu sahnedeki ışığın çımadan önceki bir sesi vardı yerin altından geliyormuş gibi çok derin bir sesti ve sonra birden derin bir patlama Frodo yere düşüyordu sarsıntıdan işte bu sesi ben ilk defa sinema salonunda duymuştum.Sanki sinemanın zemini sökülüyordu.Ses öyle bir sallamıştıki ahşap zemini.Ama eski setimde çok çok az bir uğuldama olarak duymuştum bu sesi oda kafamı wooferın dibine yaklaştırınca.Ordaki nazgülün çığlıkları yüksek desibelli tiz seslerine iyi birer örnektir.Ben kulaklarımı kapatmak zorunda kalmıştım sinemada hatta salondan çıkanlar bile olmuştu dayanamayıp.Umarım sizlere ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.Tizlerinde kalitesi aynı şekilde olur eğer hoparlör sesi vermezse veya seste çatlamalar oluyorsa bu hoparlörün tiz sesleri pek iyi değildir.Tabi bunun nedeni daha önceden söylediğim gibi kaliteli crossover ve kaliteli amplifikatör kullanılmıyorsada meydana gelebilir.Bir hoparlörde benim bazı küçük seler dediğim daha çok tekno şarkılarda yada rock türü şarkılarda gizlenmiş seslerin temiz,net ve aslına uygun doğal bir şekilde verilmesi kaliteli tiz anlamına gelir.Orta seslerde hoparlörde boğulma olmadan bende buradayım demeli.Genelde orta frekanslı seslere kurşun sesleri iyi bir örnektir. ve son olarak diyeceğim ve önemli unsurların en başında yazmam gereken işcilikte sağlam ve kaliteli ise o set vereceğeniz her kuruşu hak eder.
KIZILKORSAN
10 KASIM 2005 Perşembe
-
Fark olmasına olur ama sen Hi-Fi sisteminde bir Audio CD dinlediğin zaman tekrar mp3 dinlemek istemezsin. -
Affan dostum herşey için teşekkür ediyorum. Seti kendi evimde deneme şansım olmadı. Sadece geç vakit Günce nin sürüne sürüne (kedi) isimli parçasını orta ses düzeyinde dinledim. O şarkının bas larını çok severim. Setteki ses çok iyiydi. Ben 43 yaşındayım. Çocukluğumdan beri ses sistemlerine hastayım. Babam eve ben ortaokuldayken küçük stereo bir teyp aldığında dünyanın en mutlu insanı olmuştum. Bu virüs yıllar önce bulaşmıştı da para yoktu. Üstad ben daha çok yerli pop yabancı pop dinliyorum. Halk müziği fanatiğiyim. Sezen Sertap Gülşen Günce Fatih Erkoç dinlerim. Musa Eroğlu, Kubat, Neşet Ertaş da dinlerim. Ayrıca Sanat Müziğini de severim. Enstrumantal dinlerim. Rock ve Klasik müziği de ara ara dinlerim. Evden pek çıkmam. Hafta sonları saatlerce müzik dinlediğim olur. İnşallah bu set beni keser. Ama yinede stereo anfide bu parçanın sesi nasıl çıkardı sorusu zihnimi hep kurcalayacak. Şeytan diyorki hazır başlamışken JBL 90 veya 100 al birde stereo anfi şöyle güzel bir de sehpa oooh. Hani derlerya kırkından sonra azanı teneşir paklar ben o cinstenim herhalde. Üstad WHARFEDALE almayı düşünmem herhalde JBL anfisiyle sub ile beni büyüledi. Ya B/W alırım (çok pahalı) yada senin gibi jbl90 yada 100 alırım eğer alırsam stereo anfi olarak ne önerirsiniz. slm. Daha sonra setle ilgili düşüncelerimi yazarım Henüz yorum yazacak kadarusta olamadım. Saygılar.
-
civil civil arkadaş teşekkür ederim. İşte ben bu forumu bu nedenle seviyorum. Bir derdin bir sorunun mu var. Öğrenmek istediğin bir şey mi var sor anında cevabını al. Arkadaşlar hepinize iyiniyetlerinizden ve ilginizden dolayı çoooooook teşekkür ederim. Bu sıcak havayı ve samimiyeti başka bir yerde bulabileceğimi sanmıyorum. -
Ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi malesef hifi sektöründe de doğru kabul edilen pek çok yanlış klişe vardır.En çok tekrar edilen ve kabul gören bazıları:
Anfin kaç wattsa speakerın wattı ondan %50 fazla olsun ki yanmasın.
Speakerın wattı ne kadar fazla ise o kadar çok ses çıkartır.
Çok yollu speaker daha iydir.
Florstend speaker bookshelf speakerdan daha iyidir.
Eski cihazlar şimdikilerden çok iyi idi.Nerde o eski ampli ve receiverlar!
Speaker ne kadar büyükse o kadar iyi.
Bazı speakerlar bazı müzik türlerinde iyidir diğer türlerde kötüdür.
Bu klişelerin çoğu malesef yetersiz satıcılar tarafından uyduruldu ve konu hakkında yeterli bilgisi olmayan tüketiciler tarafından gerçek kabul edildi.Malesef hepsi nerede tamamiyle yanlıştır.Şimdi kısaca sıradan gidelim.Eğer merak ettiğiniz konuda daha detaylı bilgi isterseniz yazın.Şimdilik teknik detaylara girmeden kısaca özetleyeceğim.
Anfin kaç wattsa speakerın wattı ondan %50 fazla olsun ki yanmasın.YANLIŞ !
AKSİNE AMPLİ NE KADAR GÜÇLÜ OLURSA SPEAKERI O KADAR İYİ KONTROL EDER.O YÜZDEN ÖZELLİKLE 90 dB VE ALTINDA MÜMKÜN MERTEBE GÜÇLÜ AMPLİ SEÇMEKTE FAYDA VARDIR.
Speakerın wattı ne kadar fazla ise o kadar çok ses çıkartır.YANLIŞ !
WATT BİR ENERJİ BİRİMİDİR.MEKANİK BİR ARAÇ OLAN SPEAKERIN BİRİM ZAMANDA HARCADIĞI ENERJİYİ İFADE EDER.SPEAKERIN ÜRETTİĞİ SESİN ŞİDDETİ dB CİNSİNDEN GÖSTERİLİR.HER 3 dB SES ŞİDDETİ %10 ARTAR.
Çok yollu speaker daha iydir.YANLIŞ !
TEORİK OLARAK SESİN TEK BİR NOKTADAN ÇIKMASI DAHA İYİDİR.CABASSE, TANNOY, KEF, MENGER,LOTH GİBİ MARKALAR BU TEKNOLOJİYİ GELİŞTİRİYORLAR AMA HENÜZ TAM ANLAMIYLA KUSURSUZ BİR SİSTEM YAPILAMADI.O YÜZDEN HALA ÇOK YOLLU SİSTEMLER KULLANMAK ZORUNDA KALIYORUZ.ÜNİT SAYISI NE KADAR FAZLA OLURSA O KADAR FREKANS,CROSSOVER,FAZ KAYMASI,FAZ KIRILMASI GİBİ SORUNLAR ARTAR.
Florstend speaker bookshelf speakerdan daha iyidir.YANLIŞ !
İYİ SPEAKER KÖTÜ SPEAKER VARDIR.İYİ BİR BOOKSHELF KÖTÜ BİR FLORSTAND DEN DAHA İYİ ÇALAR VE DAHA FAZLA BAS ÜRETEBİLİR.AYRICSA ÖZELLİKLE BİZİMKİLER GİBİ UFAK VE ORTA BOY SALONLARDA SAHNE VE İMAJ ÜRETMEKTE DAHA BAŞARILARDIR.
Eski cihazlar şimdikilerden çok iyi idi.Nerde o eski ampli ve receiverlar! YALAN !
O GÜNLERDE BULUNAN AZ SAYIDAKİ MARKALAR ANCAK BUGÜNKÜ HİGH END MARKALARLA KARŞILAŞTIRILABİLİR.ÖRNEĞİN 1957 SENESİNDE SCOTT AMPLİ 250 USD YE SATILIRKEN 57 MODEL CHEVROLET İN FİYATI 1000 USD NİN ALTINDAYDI.O ZAMANIN 250 DOLARI BUGÜN YAKLAŞIK 3000 DOLAR EDİYOR.YANİ O TARİHLERDE SATIŞ FİYATI 250 DOLAR OLAN TECHNİCS BİR AMPLİ VEYA RECEİVERI BUGÜNKÜ 3000 DOLARLIK BİR AMLİ İLE KIYASLAYABİLİRSİNİ, 300 EUROLUK YENİ BİR TECHNİCS AMPLİ İLE DEĞİL.AYRICA BU KLİŞEYE YURT DIŞINDA 50-100 DOLARA SATILAN ESKİ CİHAZLARA BİNLERCE DOLAR ÇEKEN SATICILARIMIZIN DA KATKISI ÇOKTUR.
Speaker ne kadar büyükse o kadar iyi.YANLIŞ !
GELİŞEN TEKNOLOJİLER,YENİ MALZEMELER, GELİŞMİŞ ÜRETİM TEKNİKLERİ ARTIK HACİM İHTİYACINI İKİNCİ PLANA İTTİ.
Bazı speakerlar bazı müzik türlerinde iyidir diğer türlerde kötüdür.YANLIŞ !
BİR SPEAKER İYİ İSE HER TÜR MÜZİKTE İYİDİR.KÖTÜ İSE KEZA GENE HER TÜR MÜZİĞİ KÖTÜ ÇALAR.BU İNSANLARIN BEKLENTİLERİ VE DİNLEME ALIŞKANLIKLARI İLE İLGİLİ BİR ÖNYARGIDIR.ÖRNEĞİN ROCK MÜZİĞİ OLMASI GEREKENDEN YUMŞAK ÇALAN BİR SPEAKER JAZZ VEYA KLASİK MÜZİĞİ DE OLMASI GEREKENDEN YUMŞAK ÇALAR Kİ BU İSTENE BİR ŞEY DEĞİLDİR VE BU SPEAKER İÇİN YUMŞADEĞİL KÖTÜ TANIMLAMASI YAPMAK GEREKİR.BU ARADA ŞUNU BELİRTEYİM EN ZOR MÜZİK TÜRÜ KLASİKTİR VE KLASİK MÜZİĞİ DOĞRU ÇALABİLEN BİR SPEAKER HER TÜR MÜZİĞİ ÇALABİLİR.
-
HOPARLÖR SEÇİMİNDEKİ YANSIMA
1. HOPARLÖR SEÇERKEN
Dikkat! Hoparlör seçimi, ses düzeneğinizin genel niteliği açısından büyük önem taşıdığından, vereceğiniz en önemli kararlardan biridir.
Sizin için en uygun olduğunu düşündüğünüz seçenekleri belirledikten sonraki aşamalarda yapmanız gerekenlerse, ürünlerin teknik özelliklerini incelemek ve benzer (mümkünse aynı) ortamlarda bunları dinleyerek birbirleriyle kıyaslamanızdır.
Ürünlerin teknik özelliklerini incelerken aşağıdaki noktalara dikkat etmeniz sağlıklı bir değerlendirme yapabilmeniz açısından önemlidir:
Bir hoparlörün teknik özellikleri birbirinden bağımsız olarak yapılan hesaplamalar ve ölçümlerin sonuçlarını yansıtmaktadır, ancak hiçbir şekilde ürünün üretmekte olduğu sesin niteliği konusunda bir fikir veremeyecekleri unutulmamalıdır.
Kullanılan ölçüm teknikleriyse sadece üreticiden üreticiye farklılıklar göstermekle kalmayıp, bazen de ölçüm sonuçları farklı üreticiler tarafından farklı şekillerde ifade edilebilmektedir.
Örneğin: iki faklı hoparlör için belirtilen 93 dB değeri tek başına hiçbir anlam ifade edemeyebilir. Çünkü, 93 dB değeri, belli bir sürüş gücünün sonucu olarak (genellikle 1 Wat), hoparlörün ürettiği ses şiddetinin hoparlör ekseni üzerindeki bir mesafeden ölçülmesiyle elde edilmiştir. Ses şiddeti uzaklığın karesiyle orantılı olarak değiştiğinden, 1 metrelik mesafeden yapılan ölçümde 93 dB seviyesine ulaşan bir hoparlör, aynı değerin 0.5 metreden ölçüldüğü diğer hoparlörden dört kat daha verimlidir. Sizin de göreceğiniz gibi, her iki hoparlörden de herhangi bir dinleme seviyesindeki aynı şiddetteki sesi elde edebilmek varsayımıyla yola çıktığımızda, bu hoparlörlerden biri için 25 Wat’lık bir yükseltici kullanmamız yeterliyken, aynı seviyeye ulaşabilmek için diğer hoparlörü 100 Wat’lık bir güçle sürmeye ihtiyaç duyacağımız ortaya çıkmaktadır.
İlerleyen bölümlerde farklı üreticiler tarafından sunulan çeşitli çizim ve eğrileri nasıl yorumlayıp karşılaştırma yapabileceğimizi göreceğiz.
Ancak, bu aşamaya geçmeden önce bazı temel noktaları açıklığa kavuşturmamız gerekmektedir:
Hoparlörün ne kadar güçle sürülebildiğinin ürettiği sesin niteliği ve ses şiddetinin seviyesiyle (sound pressure level) uzaktan ya da yakından bir ilgilisi yoktur.
Yükseltici ile hoparlör fiyatının arasındaki oran belirleyici olmamalıdır. Bütçe açısından olaya yaklaşırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta: bütünü oluşturan her bir bileşenin hoparlörümüzün niteliği ve mizacına uygun olarak seçilmesi olmalıdır.
Aynı kural, mevcut düzeneğimizde bir değişiklik yapmayı düşünmemiz durumunda da geçerlidir. Yeni bir cihaz alırken onun bireysel beceri ve niteliklerinin yanında, düzeneğimizdeki diğer mevcut bileşenlerle birlikte nasıl bir sonuç vereceği de dikkate alınması gereken önemli bir noktadır. Aksi takdirde aldığımız bu yeni cihaz kendi başına ne kadar iyi olursa olsun, toplamda elde edeceğimiz sonuç hayret verecek kadar olumsuz olabilir.
Sürücü birimlerin sayısı hoparlörün niteliği ve becerisi açısından belirleyici değildir.
Kimi kuramların, hangi değerlendirme yönteminin geçerli olup olmadığına bakmaksızın, ürünün iyi özellikleri vurgularken diğer can alıcı noktalardaki ölçümleri ihmal edebilecekleri unutulmamalıdır.
Örneğin: ani atı (pulses) incelemek üzere yapılacak bir çalışmanın atı aralıkları ve atı frekanslarının bilinmeksizin/dikkate alınmaksızın yapılması gibi. Konuyla ilgili daha detaylı bilgiyi “Atı cevabı (pulse response)” başlığı altında bulabilirsiniz.
Pek çok iştah kabartıcı kuramsa, sadece temelinde yatan varsayımları kabul etmemiz durumunda geçerli olabilmektedir. Ne yazıktır ki, ürün tanıtımlarında bu tip kuramlarla sıklıkla karşılaşılmakta, ancak bu yapılırken kuramın dayandırıldığı varsayımın geçerliliğindense hiç bahsedilmemektedir.
Örneğin: bir hoparlörün direnci frekansa bağlı olarak değişim gösterdiğinden, hoparlör direnci mutlak kabul edilmeksizin, seçici filtrenin (crossover filter) başlangıç noktasının/noktalarının kesin olarak belirlenebilmesine imkan yoktur.
2. KAYNAĞINDA MÜZİK
Teknik detaylara geçmeden önce, üretilecek sesi sistemli bir şekilde incelemek konuyu daha iyi kavrayabilmemiz açısından faydalı olacaktır.
Bunu yapabilmek için de piyanoyu örnek olarak alalım. Bir çoğumuzun sesine aşina olduğu bir enstrüman olan piyano tınısal özellikleri bakımından oldukça sıra dışıdır; oldukça dinamiktir ve çok geniş bir aralıkta ses üretebilir.
İlerleyen aşamalarda incelemelerimizde kullanarak, çeşitli örnekler vereceğimiz piyano bir “baby grand” olup, bu çalışma için seçtiğimiz parça da Beethoven’nın 23 numaralı Fa minör sonatı “Appassionata”dır.
Hedefimiz gerçek hayattaki enstrümanın ürettiği ses ile bu sesin yeniden üretilmesi sırasındaki farklılıkları en aza indirmek, bir başka deyişle yüksek sadakatin (high fidelity) tanımına ulaşmaktır.
2.1. Tını (Timbre) ve Renklenme (Coloration)
Resim 1
Yukarıdaki notalardan da görüleceği üzere, piyanist ilk iki notayı aynı anda çalacaktır. Her iki nota da Do sesini ifade etmekte, ancak biri 261.6 Hz, diğeriyse 65.4 Hz’deki farklı oktav aralıklarında bulunmaktadırlar. Bununla birlikte, çalınacak ana sese karşılık gelen tuşlara vurulduğu anda bu seslerin yanında diğer tellerinde titreşime geçmesiyle oluşan harmonikler de meydana gelir. Harmoniklerin niteliği enstrümanın tınısal niteliğini üzerinde de önemli rol oynar; enstrümana karakterini veren, onun ne denli iyi olup olmadığı belirleyen etken budur. Harmonikler frekans aralığında 20.000 Hz’e dek ulaşırlar, harmonik bütünlüğe müdahale etmek enstrümanın tınısını bozmak anlamına geldiğinden, tınısal rengin de değişmesine (coloration) neden olur. Pek çok hoparlörün temel eksiğiyse işte tam bu noktadır.
Bu sorun insan kulağı tarafından kolaylıkla algılayabiliyor olmasına rağmen, cevap eğrisi bu sorunun varlığı hakkında ancak çok küçük bir fikir verebilir. Bu eksikliğin temelinde üretim süreci ve bu süreç boyunca gerçekleştirilen ayarlamalar yatmaktadır; renklenmenin var olup olmadığıysa ancak dinlenerek anlaşılabilir. Yüksek sadakat anlamında olaya baktığımızda sesin renklenmesi, harmoniklerin artarak ya da azalarak farklılaşması, bunun sonucunda da sesin dolgunlaşması ya da zayıflaması durumunu ortaya çıkartır. Bu aşmada şu temel noktaya dikkat etmemiz gerekmektedir: iyi tasarlanmış/üretilmiş bir hoparlör mutlak suretle etkisiz (neutral) olmalıdır. Sonuç olarak, hoparlörün sesine etki eden üretim ve tasarımla ilgili eksiklikler çıplak gözle görülemez; bir Stradivarius ve başarılı bir kopyası ilk bakışta bir birinin aynısıymış gibi görünebilirse de sesleri arasındaki fark şüphe götürmeyecektir.
Aynı durum hoparlörler için de geçerlidir. Bir hoparlörü dinlemeksizin, sadece teknik özelliklerine bakarak, ürettiği ses konusunda fikir sahibi olamazsınız; farklı ürünler arasında kıyas yapmanız gerektiğindeyse bunu mümkün ölçüde ayni cihazlar kullanarak, aynı güç seviyesi ve aynı ortamda yapmanız gerekmektedir.
2.2. Cevap Seviyesi (Response Level), Yükseklik (Height) ve Eğri (Curve)
Appassionate’ın 48. ölçüsü nispeten yüksek olan ve 1318.5 Hz’de tınlayan Fa bemol ile başlamaktadır. 48. ölçüden 50. ölçünün sonuna doğru ilerleyen 36 nota oldukça alt bir ses olan ve 58.27 Hz’de tınlayan Sol bemole kadar uzanmaktadır. Tüm bu sesler pp olarak (hafif şiddette ve aynı güçle) çalınmaktadır. Bu noktada karşılıklı olarak birbirini vurgulayan iki farklı etki ortaya çıkmaktadır.
Resim 2
İlki, Fa bemol (1318.5 Hz) ile Sol bemole (58.27) arasındaki ses seviyesi farklılığıdır. Bir piyanoda aynı güçle çalınan biri yüksek, diğeriyse alçak perdedeki iki ses, bize aynı seviyede tınlıyorlarmış gibi görünür. Gerçekteyse, insan kulağı alt ve üst seslere karşı farklı duyarlığa sahip olmasını telafi edebilmek için, alt sesler üst seslere kıyasla daha bir önem kazanır; bu farklılığın etkisini yenebilmek için enstrüman ürettiği alt sesler daha dolu ve etkili olmalıdır. Bu durum tüm enstrümantal müzikler için geçerli olup, alt ve üst sesler arasındaki farklılık 1’den 1000’e kadar değişiklik gösterebilir. Ancak elektronik müzik söz konusu olduğundaysa durum oldukça farklıdır. Doğası gereği, elektronik müzikte kullanılan enstrümanlar alt ve üst sesleri aynı başarıyla üretebilme becerisine sahiptir ve bu sesler arasındaki seviye de genellikle birbirine oldukça yakındır.
İkincisiyse, bu 36 sesin sürekliliğidir; hiçbiri bir diğerinden ne daha güçlü ne de daha zayıftır. Eğer hoparlörümüz de iyi bir cevap eğrisine (response curve) sahipse, gerçek hayatta bir enstrümanla çalındığındaki gibi (aksi durumda, eşit ses eğrisi-equivalent sound curves-, Fletcher-munson eğrisi vb. hesaba katmamız gerekmektedir), her bir ses aynı seviyede tınlayacaktır. Örneğin, eğer bu eğride 400 ve 450 Hz aralığında 4 dB’lik bir çökme, 700 ve 800 Hz arasında da 3 dB’lik bir şişme varsa duyacağımız ses de aslından oldukça farklı olacaktır. Bu varsayımda, ilk beş notanın çalınışında her şey normal seyrederken, ardından gelen üç nota iki misli daha güçlü duyulacak, takip eden dört nota tekrar normal seviyeye dönerken sonraki iki nota da iki misli daha güçlü duyulacaktır. Burada bahsettiğimiz harmoniklerden farklı bir durumdur. Böylece cevap eğrisinin ne denli önemli olduğunu ortaya çıkmaktadır; cevap eğrisi mümkün olduğunca düz olmalıdır.
Burada muhtemelen bir hata yapılmış olmalı. Eğer cevap eğrisinde bir çökme söz konusuysa; ilk beş notanın çalınışında her şey normal seyrederken, ardından gelen üç nota iki misli daha güçlü duyulacak, takip eden dört nota tekrar normal seviyeye dönerken sonraki iki nota da iki misli daha zayıf duyulacak olsa gerek.
Modülasyon ve tını ise tek ölçüt değildir. Az evvel ses şiddet seviyesinden bahsetmiştik: şu andaysa dinlediğimiz müzik parçasının aynı ses seviyesindeki bir dizi nota şeklinde tınlamaktan çok uzakta olduğu görülmektedir.
2.3. Dinamikler (Dynamics)
Appassionata’nın güzelliği ve canlılığı bir dizi dingin ve şiddetli bölümün varlığından kaynaklanmaktadır. Ona karakterini veren bu ani farklılıklar olmasaydı bu müzik parçası oldukça donuk ve ilgi çekmekten uzak olurdu. Müzik düzeneğimiz de müzikteki bu değişimlere sadık kalarak takip edebilecek beceride olmalıdır; hem “ppp” bölümleri olması gerektiği gibi normal seviyede ve sakince, hem de “ ff” bölümleri gerekli canlılık ve zenginliği vererek çalabilmeli ve bunu her ses seviyesinde koruyabilmelidir. Müzikteki bu iniş çıkışlarsa dinamik (dynamics)olarak adlandırılır.
Resim 3
Detaylara geçmeden önce, elimizdeki notaları ve piyanoyu ve hoparlörlerimizi bir kez daha karşılaştıralım.
Son ölçülerde piyanist üç notaya doğru yavaş yavaş yaklaşmaktadır: Re bemol, La bemol ve Do notaları ppp olarak gayet yumuşak olarak çalınmaktadır. 6 ölçü öncesinde ppp olarak çalınan notalarla şiddetli çalınan akorlar arasına çok büyük bir farklılık vardır. Piyanist piyanonun tuşlarına acımasızca saldırırken, tuşlara bağlı çekiçler hareket ederek telleri vurduğunda son derece şiddetli bir ses oluşur. Oluşan bu sesin ortalama seviyeyse oldukça önemlidir. Bunun yanında, sesin ilk oluştuğu anda meydana gelen ve uç güç (peak power) olarak adlandırılan, çok kısa ancak oldukça şiddetli olan bir diğer oluşum da bizler için çok önemlidir. Bu etki bir enstrümanla oluşturulan tüm seslerin ayrılmaz bir parçasıdır, ppp‘den ff‘ye kadar her vurgu tipi için geçerlidir ve o olmaksızın ses son derece zayıf tınlayacaktır. Her bir nota, her bir akor bir ortalama ve uç enerji bileşiminden oluşur.
Peşi sıra ff ve ppp olarak ilerleyen bir müzik kaydı düşünelim. Eğer müzik dinleme düzeneğimiz en uç noktada oluşan en yüksek ses seviyesini karşılayabiliyorsa dinamiklerle ilgili bir sıkıntı gözlemlemeyiz ve müzikteki değişimleri olması gerektiği gibi duyarız. Fakat eğer bu kabiliyetten yoksunsa, o zaman uç seviyeler kaçınılmaz olarak yuvarlanacaktır. Genellikle yüksek ses seviyelerinde müzik dinlerken karşılaştığımızda farkına vardığımız bu durum dinamiklerin öneminin altında yatan temel etkeni oluşturmaktadır. Düzeneğiniz bir müzik parçasının, ppp’den ff’ye tüm canlılığını yansıtabilecek beceriye sahip olmalıdır. Bu nedenle gerektiği anda kullanabileceği bir yedek gücün varlığına gereksinim duyar.
Eğer bu yedek güce sahip değilseniz, ne yapacaksınız? İçgüdüsel olarak sesi olması gerekenden daha çok açacaksınız. Bu durumda ppp çalınan kısımlar olduğundan daha güçlü duyulacak, ve bu hali hazırda kendi başına ciddi bir sorunken, fff çalınan kısımların güçlü uç güç noktalarında yükselticiniz ve hoparlörünüz bu iniş çıkışları takip edememeye başlayacaktır. Sonuç olarak ses yuvarlanacak ve yükselticiniz de üstesinden gelebileceğinden daha yüksek güç seviyelerinde çalışıyor olması nedeniyle doygunluğa (saturation) ulaşacaktır. Bu durumda, er ya da geç hoparlörlerinize hasar vermek tehlikesiyle karşı karşıylasınız demektir.
Hazır göreceli ses seviyeleri, ppp, ff ve uç güçten bahsetmişken: şimdi gözümüzde bir orkestrayı canlandıralım. Örneğin: tek başına bir flüt ppp çalarken hemen iki saniye sonrasında orkestral bir patlama olduğunu varsayalım. Eğer flüt ve toplam orkestranın oluşturabileceği ses şiddeti arasındaki farkın ne kadar olabileceği konusunda bir fikriniz yoksa hem söyleyelim; flütün sesini 1.000.000 ile çarpmanız yeterli.
Ses şiddetinin tanımlanmasında çok haneli sayılar kullanmamak için logaritmik bir birim olan dB birimi kullanılmaktadır. 60 dB’lik fark yukarıda sözünü ettiğimiz 1.000.000 kat farkı belirtmek için yeterlidir.
dB’deki değişim
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
1 1.26 1.58 2 2.51 3.16 4 5.01 6.31 8 10
Güç oranı
dB’deki değişim
10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60
10 31.6 100 116.2 1000 3162.3 10000 31622.7 100000 316227.8 1000000
Güç oranı
Tablo 1: dB ve güç arasındaki orantı ölçeği
Akustikte tüm seviye ölçümleri bir referans ile ilişkili olarak verilir. Bu referans noktası 1000 Hz frekansındaki bir sesin ortalama duyulabilme eşiğidir. Bu nedenle, 100 dB seviyesi dediğimizde: sözüne ettiğimiz ortalama eşik noktası ile 100 dB’in ses seviyesi arasındaki farkı işaret ediyoruz demektir (10.000.000.000 : 10 log, 10.000.000.000 = 100 dB). Ölçüm cihazına bağlı bir mikrofonu bir piyanonun 1 metre uzağına yerleştirip ardından piyanoda örnek sonatımızın en güçlü ve en zayıf kısımlarını çalarak parçanın ortalama ses seviyesini bulalım: ff olan bir akoru çaldığınızda 115 dB (uç) ve 103 dB (ortalama), ppp olan bir akoru çaldığımızdaysa 60 dB (ortalama) değerleri, bize bu parçanın ortalama ses seviyesinin piyanonun ortalama ses seviyesi değeri olarak kabul edilen 75 dB olduğunu göstermektedir!
Bu ölçümlerden parçanın oldukça büyük bir dinamik farklılığın içerdiğini de görmekteyiz. Aslında, kullandığımız birimin logaritmik olması nedeniyle, 60 dB ve 115 dB arasındaki 55 dB’lik fark aslında 316.000 kat olan bir farkı işaret etmektedir!
Dolayısıyla, eğer düzeneğiniz bu ani yükseliş sırasında oluşan 115 dB seviyesindeki uç seviyeyi sağlayamıyorsa keskin bir doğrulukla çalmaktan, doğal olarak da yüksek sadakat kavramından (hi-fi) bir hayli uzak olacaktır. Tekrar etmek gerekirse, bu anlık bir durumdur ve yüksek seviyede müzik dinmekte olduğumuz anlamına da gelmemektedir. Yapmakta olduğumuz şeyse, gerçek bir enstrümanın sesini tüm zenginliğiyle, ve çalındığı andaki gibi gerçek seviyesiyle, kendi evimizde yeniden oluşturmaya çalışmaktır.
2.4. Atak (Attacks) ve Atı Cevabı (Pulse Responses)
Şimdi aynı ölçümleri yeniden tekrarlayalım. Akorların çalınması sırasında oluşan anlık ani ataklardan ve uç güçlerden bahsettik. Eğer bu atakların hızını azaltırsak, seviye aynı kalsa da müzik yumuşayacaktır.
Bir zilin oluşturduğu ses kolaylıkla izah edilebilir. Ses seviyesi oldukça yüksektir (120 dB civarında). Ataksa oldukça kısadır. Eğer dinleme düzeneğimiz sinyallere cevap vermekte yavaş kalıyorsa: müzikal vurgular şiddetli gürültülere dönüşüverecek ve muhakkak ki bu durumda oluşan sesin aslıyla bir benzerliği de kalmayacaktır. Bu olgu atım cevabı (pulse response) ile açıklanır.
Bu yönde fikir edinebilmek için bir piyanoyu dinlemek bize oldukça yardımcı olacaktır. Eğer atı cevabı yeterince iyiyse her bir akorun atağı doğru şekilde hissedilecektir. Eğer kötüyse, adeta piyanonun pedalı basılı kalmış etkisine kapılırız, ancak bu etkiyi piyano değil ses düzeneğimiz yapmaktadır.
2.5. Netlik (Definition) ve Temizlik (Clarity)
Resim 3
Yukarıdaki dört ölçünün en önemli özelliği bas notalarıdır. İlk akor onbir Mi bemol eşliğinde çalınırken, ikinci akora bu sefer yine aynı sayıda ancak bir üst perdeden (octave) Mi bemol baslar eşlik etmektedir. Ardından sol elle çalınan ve oldukça alt seslerden oluşan yirmidört akor gelmektedir. İyi bir piyano tüm bu sesleri birbirinden ayrı olarak, bir biriyle karıştırmaksızın, doğruluk ve temizlikle üretecektir.
Doğru bir yeniden üretim, tüm bu sesleri bir piyanonun ürettiği gibi yeniden üretebilmek demektir. Ve bu da ancak düzeneğimiz yeterince iyiyse mümkün olabilir. Eğer cevap eğrimiz La bemol civarına (51.9 Hz) kadar inebiliyor ve de hoparlörümüz gerektiği gibi imal edilmişse duyacağımız ses de net ve temiz olacaktır.
Aksi durumda, eğer cevap eğrimizin alt frekanslarında bir sorun varsa, bu frekans aralığına yakın olan sesleri büyük ölçüde etkileyecek, sesler birbirlerine karışmaya başlayacak ve duyacağımız şey anlaşılmaz bir uğultudan farklı olmayacaktır.
Aynı durum kontrbas dinlerken de geçerliliğini korumaktadır. Pek çok hoparlör Georges Brassens’in eşliğini gürültüler arasında kaybolmaya mahkum ederken, iyi bir düzenekte Pierre Nicholas’ın eşlikleri tüm ihtişamıyla ortaya çıkacaktır.
2.6. Dinleme Odasının Etkisi ve Yansı (Reverberation)
Şimdiye kadarki incelemelerimizde müzik dinlediğimiz odanın etkilerinden bahsetmedik. Bilindiği üzere her oda kendine has bir akustik mizaca sahiptir. Bu ise odanın boyutlarına, duvarlarda, tavanda, zeminde kullanılan malzemelere, oda içindeki eşyalara ve bunların düzenine bağlıdır.
Piyanonun sesi tüm oda boyunca ilerler ve aynı zamanda ortamdaki her şey tarafından da yansıtılır. Ayrıca kaynak sese etki eden yansı durumu da söz konusudur.
İlk bakışta, bir enstrümanın gerçek sesini kaydedebilmek için, sesin daha sonra yeniden üretileceği odada kayıt yapmak bir çözüm olarak akla gelebilir. Ancak bu her şeyi daha da olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü, kaydın çalınması esnasında odada oluşacak yansı, kayıt sırasında mikrofonla alınan ilk yansının üzerine binecek ve ses aslından daha da uzaklaşacaktır. Çözümse kaydı düşük yansı üreten etkisiz (neutral) bir odada yapmaktır. Bu ortama önceden piyanonun olduğu yere, hoparlörlerimizi yerleştirmemiz durumunda, piyanodan ve hoparlörlerden duyduğumuz sesin neredeyse aynı olduğunu görürüz.
Bu arada, Dusseldorf’da 1969 yılında düzenlenen Hi-Fi fuarında gerçekleştirilen benzer bir deneyden de söz etmek faydalı olacaktır. Konser dünyadaki en kaliteli yüksek sadakati gösterebilmek amacıyla düzenlenmişti. Bu amaçla Hi-Fi enstitüsü yalnızca dört müzisyen eşliğiyle Mendelsshon Octet konseri sunmaya karar verdi. Konser sırasında, ilk olarak önceden kaydedilmiş olan dört bölüm bir çift hoparlör tarafından, ardından da diğer dört bölüm de müzisyenler tarafından çalınarak salondaki dinleyicilere dinletildi.
Deney sonundaysa, dinleyiciler kayıt ve canlı müzik arasında hiç bir fark göremediklerini belirtmişlerdir.
2.7. Özet
Örnek olarak seçtiğimiz sonatla yaptığımız dinlemeler ve deney sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşmaktayız:
Üretilmesi gereken frekans aralığı: 60 – 20.000 Hz’dir.
Bas - tiz oranı: 1 - 1000
Ortalama ses seviyesi: 75 dB (1 metreden)
ppp bölümler için ortalama ses seviyesi: 60 dB
ff bölümler için ortalama ses seviyesi: 103 dB
ff bölümler için uç güç seviyesi: 115 dB
3. HOPARLÖR CEVABI (SPEAKER RESPONSE)
Bu bölümde hoparlör ve yükselticimizin kaydettiğimiz piyano sesi üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Bu sırada her bir etkinin ölçüm sonuçlarından faydalanacağız. Elde edilen tüm sonuçlar hoparlör hakkında bir fikir edinmemizi sağlayacak ve aynı zamanda da dinleyeceğimiz sese nasıl etki edeceğini gösterecek.
3.1. Tını (Timbre) ve Renklenme (Coloration)
Hoparlörün cevap eğrisi ve diğer teknik özellikleri renklenme konusunda bize ancak çok küçük bir fikir verebilir.
Hoparlörleri denerken bunu aynı güç seviyesinde yapın ve üst sürücü birimlerin kulak hizanızda olmasına özen gösterin.
İnsan sesi iyi bir deney malzemesi olmakla birlikte, piyano ve keman gibi enstrümanları dinlemek de son derece önemlidir. Ürün tanıtımı için hazırlanmış kayıtlara pek güvenmeyin. Ayrıca harpiskord ve org gibi enstrümanlar renklenme konusunda fikir verici olmaktan uzaktırlar. Sentezleyiciler (sintisayzır/synthesizer) ve elektrik enstrümanlarla (elektrik gitar, elektrik bas vb) yapılmış kayıtlarıysa bu deney için asla kullanmayın; çünkü müziğin özel efektler içermesi, kaynak seslerin yükseltici ve hoparlör kullanılarak üretilen enstrüman sesleri olması nedeniyle, duyacağımız sesler hali hazırda renklenmiş seslerdir. Bu tip sesler diğer hoparlörler tarafından kolaylıkla yeniden üretilebilir.
Bir hoparlörün renklendirme etkisinin var olup olmadığını anlamamanın yegane yolu, her şeyden önce dinleyicinin dinlediği enstrüman konusunda bilgi sahibi olmasıdır. Bir enstrümanın nasıl tınladığı, nasıl çalındığı ve ses kaydının nasıl yapıldığı konusunda bilgi sahibi değilsek hoparlörün becerisi konusunda da bir fikir yürütebilmemiz mümkün olmayacaktır.
Elektrikli enstrümanlar için de aynı durum geçerlidir; eğer bir elektrik gitar sesini oluşturan bileşenleri tanıyorsanız yukarıda sözü edilen tehlikelerin sizin için geçerliliği kalmayacaktır. Bu bileşenlerse kabaca şu şekilde sıralanabilir: gitarda kullanılan malzemeler, gitarın inşa tekniği, gitar üzerinde kullanılan mekanik/elektronik donanım, elektrik gitardan çıkan sinyalin gönderildiği yükselticinin tipi, kabin tipi, mikrofon tipi, mikrofon yerleşimi ve efekt birimleridir. Bunların yarattığı farkı biliyorsanız, üzerinde 1x12” sürücü olan birleşik (combo) bir lambalı yükselticiden çıkan Fender tonu ile 100 Wat gücünde bir yükselticinin sürdüğü 4x12” kabinden çıkan bir Gibson sesini birbirinden ayırt etmek için renklendirmenin varlığını sorgulamazsınız.
Kaldı ki, tüm akustik enstrümanların da kendine has bir tınısı ve rengi vardır; bu nitelik her bir enstrümanı bir birinden farklı ve özel kılan en önemli etkendir. Örneğin her ikisi de geleneksel yöntem ve malzemelerle üretilmiş olsalar da bir Martin ya da Taylor gitar birbirinden oldukça farklı tınlar. Sizin kulağınızdaki akustik gitar sesi tanımı önceden bir Taylor tarafından oluşturulmuşsa ve bir düzeneği ilk kez denerken Martin gitarla çalınmış bir kaydı dinliyorsanız düzenekte renklenme olduğu hissine kapılabilirsiniz. Tabii kayıt ve mikrofon teknikleri de işin cabası.
Peki bu iş nasıl olacak diye soracak olursanız, özetle ne akustik enstrümanlara ne de elektrik enstrümanlara renklenme olup olmadığını anlamada tek başlarına bir başvuru kaynağı olarak güvenmek yetersiz kalacaktır. Bunun tek yolu enstrüman sesini tanımaktan, çok müzik ve düzenek dinlemekten geçer.
3.2. Cevap Eğrisi (Response Curve)
Cevap eğrisi bir hoparlörün tüm frekans aralığında üretebildiği sinyal genliğinin (amplitude) görsel anlatımıdır. Bu genliğin ifadesindeyse dB (decibel) birimi kullanılır.
Frekans cevabıysa (frequency response) hoparlör tarafından üretilebilen frekansların rakamsal ifadesidir. Cevap eğrisi bazı ciddi sorunların olup olmadığını hemen görebilmemize yardımcı olur.
Örneğin: Eşit frekans cevaplarına sahip (50 Hz - 20.000 Hz, +2 dB) 50 A ve B hoparlörlerini ele alalım. Bu bilgi bize hoparlörlerin becerileri konusunda oldukça kaba bir fikir vermektedir. Ayrıca frekans cevap aralıklarının aynı olması şüphesiz A ile B hoparlörlerinin aynı olduğu anlamına da gelmemektedir. A hoparlörünün 50 Hz - 20.000 Hz aralığında düze oldukça yakın bir cevap eğrisine sahip olduğunu varsayalım:
Resim 5
A hoparlörünün Yukarıda görülen cevap eğrisine baktığımızda: yükseltici tarafından gönderilen tüm frekans aralığındaki sinyalleri üretmekte oldukça başarılı olduğu görülmektedir. Hiçbir frekanstaki sapma + 1 dB’den daha büyük değildir. Bu da demektir ki hiçbir frekans olması gerektiği seviyeden 1.26 değerinden daha güçlü ya da zayıf duyulmayacaktır.
Şimdiyse B hoparlörünün cevap eğrisine bakalım:
Resim 6
Cevap eğrisinde 50 ve 20.000 Hz’deki cevabının iyi olduğu görülmekle birlikte diğer pek çok frekansta çeşitli oranlarda sapmalar da görülmektedir. Örneğin, 900 Hz’de –6 dB, 4.500 Hz’de +3 dB ve 5.500 Hz’de –5 dB’lik bu sapmalar hiç de küçümsenecek cinsten değildir. Sapmaların görüldüğü frekansların bu hoparlörün alt, orta ve üst sürücüler arasındaki ayrım (cut-off) noktaları olduğunu da hemen belirtelim.
Sonuç: B hoparlöründe 50 Hz deki sesler olması gereken seviyede duyulurken, 900 Hz’deki sesler dört misli zayıf, 4.500 Hz’deki sesler iki misli güçlü ve 5.500 Hz’deki sesler de üç misli kadar zayıf duyulacaktır. Bu nedenle de bir kayıt dinlediğimizde 900 Hz frekansında çalmakta olan bir enstrümanın sesi 4.500 Hz’ de çalmakta olan bir diğer enstrümanın sesinden sekiz kat daha düşük duyulacaktır. Tüm bunlar çizelgelerden ibaret olsa da, en fazla değişimin 1.26 oranında olduğu A hoparlörünün sesleri yeniden üretmekte diğerine kıyasla çok daha başarılı olduğunu ve bu üretim sırasında kaynak sese daha çok sadık kaldığını kolaylıkla göstermekteyiz.
3.2. Frekans Cevabı (Frequency Response)
Frekans cevabı cevap eğrisinin en düz olduğu frekans aralığının rakamsal ifadesidir. Aynı zamanda bu eğrideki sapma toleransının da en fazla ne kadar olabileceğinin de dB cinsinden belirtilmesi gerekmektedir.
Örneğin: 20 Hz - 20 kHz, + 1 dB gibi.
Frekans aralığının uç noktalarının nerelerde olduğunu belirten frekans cevabı değerleri, bu aralıkta neler olup bittiği konusunda bizlere bir fikir vermezler. Oysa bir cevap eğrisine baktığımızda bir sorun varsa bunun nerede ve nasıl bir sorun olduğunu anlamamız oldukça kolaydır. Tabii bunu sağlıklı olarak yapabilmemiz için cevap eğrisi nasıl okumamız gerektiğini ayrıca bazı sorunları gizlemek için kullanılan bir takım hile ve oyunlardan da haberdar olmamız gerekmektedir. Örneğin: çizelgenin yüksekliğini azaltmak, çizelgenin yataydaki kayıt hızını arttırmak, çizelgenin düşeydeki kayıt hızını azaltmak, ölçüm yapılan odanın yapısıyla oynamak vb. sıklıkla başvurulan yöntemlerdir.
3.3. Konum Etkisi (Directivity)
Genellikle çok basit bir nedenden ötürü, cevap eğrisinin ölçümleri hoparlör ekseninden yapılır.
Üst sesler, alt seslerden farklı olarak, oldukça doğrusal bir yön izlerler. Bu nedenle hoparlör ekseni cevap eğrisinin en iyi olduğu noktadır, bu eksenin dışına çıktığımızda bu durum tam tersine dönmektedir.
Resim 7
Sonuç: Hoparlörler yerleştirilirken eksenleri, yukarıdaki şekilde de görülebileceği gibi, dinleme konumumuzla çakışacak şekilde yerleştirilmelidir.
Örneğin: Bir hoparlörün 0, 30 ve 45 derece konumlarından ölçülecek cevap eğrisinin sonuçlarına bakalım. 50 Hz’in her üç konumda da frekans cevabı 0 dB olarak ölçülürken, 15.000 Hz’in frekans cevabı 1 derecede 0 dB, 30 derecede -3 dB, 45 derecede de -6 dB olacaktır.
Resim 8
0 derecede 50 Hz ile 15.000 Hz’i aynı seviyede duyarken, 30 dereceden alt seslere kıyasla üst sesleri neredeyse yarı yarıya azalmış olarak, 45 derecedense dörtte bir oranında azalmış olarak duyarız. Eğer üç kişiyi aşağıdaki şekildeki gibi konumlandırır ve bir müzik dinletirsek, A her sesi aynı seviyede duyarken, B ve C sadece hoparlör tarafından üretilen üst frekansları duyabilecektir.
Resim 9
3.3.1. Hoparlörler ve Konum Etkisi
Resim 10
Konum etkisi üst frekanstaki seslerin dalga boylarının daha kısa olmasından kaynaklanmaktadır (örneğin: 10.000 Hz’in dalga boyu 3.5 cm dir). Hoparlörün zarı (diaphragm) titreşerek ses dalgalarını havaya yayar ve bizim duyduğumuz da bu titreşimlerin toplamıdır.
Şimdi yukarıdaki şekle bakalım:
Kulağımız C noktasında bulunmaktadır. AC ve BC uzaklıklarıysa birbirine eşittir. A ve B’den çıkan seslerdeyse, sinüs dalgasının farklı noktalarında olmalarından dolayı, bir faz kayması söz konusudur. Bu nedenle bir birlerini etkisiz kılarlar ve C noktasından duyulamazlar. Üst frekanslardaki seslerin dalga boylarının oldukça kısa olması bu durumun üst frekanslar üzerinde daha fazla etkili olmasına neden olur. Bu da bize hoparlörlerin ve sürücü birimlerin konum etkisinin neden üst frekanslarda daha baskın olduğunu açıklamaktadır.
Ayrıca bu durum frekans yükseldikçe sürücü birimlerin neden giderek daha da küçüldüğünü de izah etmektedir. Ek olarak, girişimin artması durumunda konum etkisinde de artış olacağından, aynı frekans diliminde birden fazla sürücü birim kullanmanın ne denli yanlış bir yaklaşım olduğunu da kolaylıkla söyleyebiliriz (bazı özel durumlar hariç).
Bu nedenle de üreticilerin pek çoğu konum etkisi azaltılmış üst ses sürücüleri üretmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki, bu üreticilerin tüm çabaları ve geliştirme çalışmaları pek çok açıdan eleştiriyi hak etmektedir. Bu ürünlerin verimleri çoğu zaman oldukça düşüktür ve genellikle sahip oldukları konum etkisi iyi imal edilmiş tipik koni sürücülerden daha kötüdür.
3.4. Temel Hoparlörler Tipleri
A. Elektrostatik (Electrostatic) Hoparlörler
Temel Mantık: Geniş, hafif ve dayanıklı büyük bir yüzeyin elektrik alanla sürülmesi.
Artıları: Zarın (membrane) büyüklüğü sayesinde her bir nokta aynı anda hareket edebilir. Hafif zar daha hızlı çalıştığından yeniden üretim için büyük fayda sağlamaktadır.
Eksileri: Büyük alan konum etkisinin artmasına sebep olur. Çeşitli noktalar arasında oluşan önemli miktardaki girişim hız açısından kazanılan tüm artıları ortadan kaldırır.
B. Şerit (Ribbon) Hoparlörler
Temel Mantık: Bir şeridin manyetik alan vasıtasıyla sürülmesi.
Artıları: Elektrostatik hoparlörlerle aynı artılara sahiptir.
Eksileri: Çok düşük verimle çalıştıklarından boru (horn) tipi birimlerle birlikte kullanılmak zorundadır. Bu birliktelikse problemlerin ikiye katlanmasına sebep olur: şeridin biçimi ve borunun imalatı.
C. Kristal (Crystal) Hoparlörler
Temel Mantık: Elektriksel yüklenme sonucu piezo-elektrik kristalin biçim değiştirmesi.
Artıları: Oldukça düşük atalet. Üretim masraflarının düşüklüğü.
Eksileri: Oldukça düşük verim: zar ve boru kullanımıyla verimi arttırmak mümkün olsa da bu sefer de mevcut sorunların üzerine bir de bunlar eklenir.
C. Konik Zarlı Dinamik Hoparlörler (Dynamic Speaker with Cone Diaphragm)
Temel Mantık: Bobin ve mıknatıstan oluşan bir motorla (sürücü) koninin sürülmesi.
Artıları: En yaygın kullanılan ve bu güne dek üzerinde en çok araştırma yapılmış tiptir. Özenle tasarlanmış örnekler mükemmelliğe oldukça yakın sonuçlar verebilirler (Belirtmek gerekir ki, iyi bir koni üst ses birimi kimi kubbe tipi birimlerden genellikle daha iyi sonuç vermektedir).
Eksileri: Üst seviyelerdeki konum etkisi yüksektir.
C. Küresel Zarlı Dinamik Hoparlörler (Dynamic Speaker with Dome Diaphragm)
Temel Mantık: Bir motor (coil magnet) tarafından sürülen küresel biçimli bir zar içerirler.
Artıları: Küresel biçim çok geniş bir dağılım alanına ulaşabilmek açısından büyük fayda sağlamaktadır. Yüzey alanının çok küçük olması sayesinde üst seslerde oluşabilecek girişimler en aza indirgenebilmektedir.
Eksileri: En etkili yapısal biçimin tasarımı ve malzeme teknolojisine yönelik ciddi araştırma/geliştirme faaliyetleri gerektirmektedir. Zaman zaman verim konusunda sorunlar yaşanabilir.
3.5. Verim
Bir hoparlörün verimi elektriksel gücün bir sonucu olarak ortaya çıkan ses güç seviyesi (sound pressure level) olarak ifade edilir. Belirli bir elektriksel güç karşısında elde edilen ses güç seviyesindeki artış aynı zamanda verimin de artması anlamına gelmektedir.
Verim dB cinsinden ölçülür. Bu ölçümse, ölçüm cihazına bağlı bir mikrofonun hoparlör ekseninde belirli bir mesafeye (genellikle 1 metre) konularak gerçekleştirilir.
Örnek olarak ele aldığımız sonat çalınırken yaptığımız ölçümler bize aşağıdaki sonuçları vermektedir:
ppp: 60 dB
Ortalama ses şiddeti seviyesi: 75 dB
ff: 103 dB
Uç güç: 115 dB
Dinlemekte olduğumuz sistem eğer ortalamada 103 dB ve uç güç olarak da 115 dB ses şiddeti seviyesi üretebiliyorsa piyanodan kaydettiğimiz sese sadık (hi-fi) bir yeniden üretim gösterebiliyor demektir.
Buradaki açıklamaya bir miktar ekleme yapabiliriz: Sadık bir yeniden üretimden bahsederken, yukarıdaki verilerden yola çıkarak, sistemin ortalama ses seviyesi ölçüm değeri olan 75 dB seviyesini üretirken ölçüm değerlerinin alt ve üst uçlarına ulaşabilmek konusunda da aynı başarıyı tekrarlaması gerekmektedir.
Uygulamada hoparlörümüzün bunu başarıp başaramadığını nasıl anlayacağız?
Bir hoparlörün teknik değerleri verilirken verimi aşağıdaki şekilde gösterilir:
Verim: 1 metreden 1 Wat’da 95 dB (95 dB for 1 Watt at 1 metre)
Bu tanım: yükseltici 1 Wat güç üretirken, hoparlöre 1 metre mesafeden ölçülen ses şiddeti seviyesinin 95 dB olduğu anlamına gelmektedir.
Üretilmesi istenen dB ile güç seviyesini arasındaki oransal ilişkiyi gösteren aşağıdaki ölçek bu konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Üst sıra dB seviyesindeki değişimi alt sıraysa bu değişimi gerçekleştirebilmek için gereken güç oranını göstermektedir.
dB’deki değişim
10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60
10 31.6 100 116.2 1000 3162.3 10000 31622.7 100000 316227.8 1000000
Güç oranı
Tablo 2: dB ve güç arasındaki orantı ölçeği
Örnek: 95 dB verimindeki bir hoparlörle 105 dB ve 115 dB ses şiddeti seviyesine ulaşmak için ihtiyaç duyacağımız yükseltici gücüne belirlemeye çalışalım.
Öncelikle elde etmek istediğimiz ses şiddeti seviyesiyle hoparlörümüzün verimi arasındaki farkı hesaplayalım:
103 dB – 95 dB = 8 dB
8 dB’in güce olan oranı 6.31 olduğundan: 1 metreden bu seviyede duyulacak bir ses üretebilmek için ihtiyaç duyacağımız güç 6.31 Wat’tır. Aynı işlemleri 115 dB için uyguladığımızdaysa 20 dB’lik artışı yapabilmemiz için gereken değerin 100 Wat olduğunu görürüz.
Yukarıdaki veriler sayesinde sürekli güç (continuous power) ve uç güç (peak power) arasında temel farkı da şu anda görmüş oluyoruz.
İyi bir yükseltici rms (root-mean-square) gücünün (etkin güç seviyesi-effective power) üç katını üretebilmelidir (pek çok yükseltici bu değerin sadece iki katına ulaşabilmekteyken, bazı yükselticiler dört kata varan bir verim sergileyebilmektedir).
Söz konusu uç güç piyano ff vurgusuyla çalınırken çekiçlerin tele vurduğu anda ortaya çıkan anlık bir durumdur. 95 dB verimindeki bir hoparlörü süren ve rms gücü 35 Wat olan bir yükseltici ff vurgunun 103 dB ortalama seviyesiyle 115 dB uç seviyeyi üretebilmek için yeterli olacaktır.
Doğal olarak, hoparlörlerimiz bu güç seviyelerini üretirken her hangi bir bozulmanın da (distortion) olmaması gerekmektedir. Bu durum bir sonraki bölümde ayrıca ele alınacaktır.
Örnek: 80 dB verime sahip olan hoparlörlerle karşılaşmak kuvvetle muhtemel bir durumdur. Bu durumda ihtiyaç duyacağımız güçlere bir bakalım:
Elde etmek istediğimiz ses şiddeti seviyesiyle hoparlörümüzün verimi arasındaki farkı yeniden hesaplayalım:
103 dB – 80 dB = 23 dB.
23 dB’in güce olan oranı 200 olduğundan:
1 metreden bu seviyede duyulacak bir ses üretebilmek için ihtiyaç duyacağımız güç bu sefer 200 Wat değerine ulaşacaktır. Aynı işlemleri 115 dB için uyguladığımızdaysa 35 dB’lik artışı yapabilmemiz için gereken değerinse 3162 Wat olduğunu görürüz! En iyimser yaklaşımla rms veriminin 4 katı uç güç üretebilen bir yükseltici kullanmamız varsayımında bu yükselticinin 800 Wat güç üretebilmesi gerekmektedir.
Yukarıda gösterdiğimiz örnekler ışığında, güçlü dinamiklere sahip bir müzik kaydını rahatlıkla dinleyebilmek için seçeceğimiz bir hoparlörün veriminin 92-96 dB aralığında olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Eğer hali hazırda bir yükselticiye sahipseniz, satın alacağınız hoparlör seçenekleri arasında gerçekleştireceğiniz karar aşamasını, ihtiyaç duyacağınız verimin en az ne olması gerektiğinden yola çıkarak bir miktar kolaylaştırabilirsiniz.
Örnek: 20 Wat rms ve 60 Wat uç güç üretebilen bir yükselticimiz olduğunu varsayalım. Daha önce verdiğimiz ölçeği kullanarak 20 Wat’ın 13 dB, 60 Wat’ınsa 18 dB ses şiddeti üretebileceğini bulabiliriz. 103 dB ve 115 dB seviyelerinde bir sesi üretebilmeyi hedeflediğimize göre:
103 - 13 = 90 dB
115 - 18 = 97 dB değerlerini buluruz.
Doğal olarak en yüksek ses şiddeti seviyesini temel almamız gerektiğinden 97 dB hassasiyetinde bir hoparlöre ihtiyaç duyduğumuzu hesaplayabiliriz.
Ayrıca sahip olduğumuz veya satın almayı düşündüğümüz yükseltici/hoparlör ikilisinden elde edebileceğimiz ses şiddeti seviyesini de hesaplayabilmemiz mümkün:
Örnek: 80 Wat uç güç üretebilen ve 92 dB verimine sahip bir ikilimiz olduğunu varsayalım; ölçeğimize baktığımızda 80 Wat ile 19 dB seviyesinde bir artış gerçekleştirebileceğimizi görüyoruz. Eldeki 92 dB üzerine bunu eklediğimizde, bu ikiliden elde edebileceğimiz en yüksek ses şiddeti seviyesinin 111 dB olduğunu görürüz.
3.6. Müsaade Edilebilir Güç (Permissible Power)
Bir hoparlörün, mutlak koşullar altında, hasar görmeksizin sürülebileceği en yüksek güç Wat cinsinden ifade edilir.
Pek çok dinleyici müsaade edilebilir güç ve ses şiddeti (volume) kavramlarını karıştırmaktadır. Az önce ses şiddetinin aslında yükseltici tarafından üretilen güç ve hoparlörlerin verimiyle ilgili olduğundan bahsettik. Buna ek olarak bir hoparlörün üstesinden gelebileceği en yüksek sürüş gücünün yani müsaade edilebilir gücün nasıl belirlendiğini de incelememiz gerekiyor.
Genellikle, hoparlörler ses üretimi için gerekli olan hareketli zarlara sahiptirler. Bu hareket üzerinden bir elektrik akımı geçen bobin sayesinde gerçekleşir. Ancak bu akım süreksizdir, yeniden üretilecek sese bağlı olarak değişik frekanslarda, üretilecek güce bağlı olarak da değişik şiddetlerde farklılıklar gösterir.
Alt ses birimlerindeki hareketli bobinler (moving coils), üst ses birimlerindekilere kıyasla daha büyüktürler, ve bobin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak üstesinden gelebilecekleri güç kapasiteleri de artar. Bu durum bobinlerin ısınmasına da neden olur. Örnek parçamız Appassionata’da genel ses seviyesi, üst ve alt seslerdeki değişimlere bağlı olarak, birbirinden oldukça farklı, hatta zaman zaman bire bin oranına kadar ulaşabilen, değişimler göstermektedir.
Aşağıda yer alan çizim DIN 45573 standardına göre oluşturulmuştur. Buradaki eğri, hoparlörün üç saat boyunca üretmek zorunda olduğu ses aralığını göstermektedir. Tüm bu aralığı kapsayan bir ses sinyali deney sırasında bir dakika boyunca hoparlöre uygulanmış, iki dakikalık da bir kesinti yapılmıştır.
Resim 10
Enstrümantal müzik:
Bu eğri bir enstrümantal müziğin içerebileceği tüm ses aralığına karşılık gelmektedir. Ses şiddetinde ani yükselmelerin olmadığını varsaydığımız değişmezlik durumunda (continuous operation), hoparlörümüzü teknik özelliklerinde belirtilen sürülebilir güç seviyesi değerinde çalıştırabilmemiz mümkündür. Ani çıkışlarda (peak) kimi iyi ürünlerin, bu değerin üç misline ulaşabilmesi mümkündür.
Elektronik müzik:
Alt sesler ve üst sesler arasındaki oranın kabaca bire iki olduğu bir pop müzik parçasını dinlediğimizi varsaydığımızda karşılaşacağımız durumun ne olacağına bir bakalım.
Hoparlörümüzü müsaade edilebilir güç seviyesinde sürdüğümüzde üst ses sürücüsü 100 ila 500 kat daha fazla elektriksel güce maruz kalacağından gittikçe ısınacak ve birkaç dakika içinde de yanacaktır. Eğer bu tarz müzikler dinliyorsanız kullanmakta olduğunuz yükselticinin güç üretim kapasitesinden çok daha fazla güç idare kapasitesine (power handling capacity) sahip hoparlörleri tercih etmeli ya da yükselticinizi asla tam kapasitede kullanmamaya dikkat etmelisiniz.
Şimdiyse belirli bir ses seviyesinde steryo etkisini inceleyelim. Bu durumda iki yükseltici ve iki hoparlör söz konusudur ve bu nedenle de oluşan ses seviyesi de iki kat daha fazladır. Güç seviyesindeki iki katına çıkması da ses şiddeti seviyesinde 3 dB’lik artışa karşılık gelmektedir.
Örnek:
Aşağıdaki üç farklı varsayım üzerinde duralım:
a. 35 Wat rms ve 90 Wat uç güç üretebilen mevcut yükselticimiz için hoparlör almayı düşünüyoruz.
b. 100 Wat değişmez (continuous), 250 Wat uç güç üretebilen ve de 1Wat/1m’de 83 dB verime sahip hoparlörümüz için yeni bir yükseltici almayı planlıyoruz.
c. 30 Wat değişmez (continuous), 90 Wat uç güçle sürülebilenve de 1Wat/1m’de 96 dB verime sahip bir hoparlörü satın almak istiyor ancak mevcut yükselticimizin bu hoparlör için uygun olup olmadığını merak ediyoruz.
Buradaki sorularımıza cevap bulabilmek için önceki bölümlerde verdiğimiz güç/dB oran ilişkisi ölçeğimize ve örnek parçamız üzerinde gerçekleştirdiğimiz ölçümlere tekrar başvurmamız gerekiyor.
a. 35 Wat rms ve 90 Wat uç güç üretebilen bir yükseltici varsayımında: öncelikle 1 Wat güç sonucunda oluşacak ses seviyesine bakmalıyız. Ölçeğe bakacak olursak, 90 Wat 19.5 dB’e karşılık gelmektedir.
Bir Wat için: 115 - 19.5 = 95.5 dB
Steryo düzenek için: 95.5 – 3 = 92.5 dB
Bu hesaplamalar sonucunda, verimi 92.5 dB ve 30 Wat değişmez, 90 Wat uç gücü sürebilen bir hoparlöre ihtiyacımız olduğunu görmekteyiz. 92.5 dB verim ve 30 Wat güç ise:
1 Wat 92.5 dB
dB/Wat ölçeğinden: 30 Wat 15 dB
92.5 + 15+ 3 (steryo) = 110.5 dB seviyesinde değişmez ses şiddeti elde edebilmemizi sağlayacaktır.
Bu seviye piyano gibi bir enstrümanı dinleyebilmemiz için geren seviyenin oldukça üzerinde olduğundan, dinamik anlamında bir sıkıntı yaşamayacağımız açıktır, ancak tabii ki bir hoparlörü satın almaya karar vermeden önce diğer teknik özelliklerini de gözden geçirmemiz gerekir.
b. 100 Wat değişmez, 250 Wat uç güçle sürülebilen ve de 1Wat/1m’de 83 dB verime sahip hoparlörümüz için hangi yükselticiyi seçmeliyiz?
1 Wat 83 dB + 3 = 86 dB
115 – 86 = 29 dB, ff vurgularındaki uç gücü oluşturabilmek için fazladan 29 dB’e ihtiyaç duyduğumuzu görüyoruz. Bunu oluşturabilmek içinse:
dB/Wat ölçeğinden: 29 dB 794 Wat uç güç üretebilen bir yükselticiye ihtiyaç duyduğumuzu anlıyoruz.
Hoparlörümüz ancak 250 Wat müsaade edilebilir uç güce sahip olduğundan, bu hoparlör ile istediğimiz neticeyi elde edebilmemiz imkansızdır. Çok yüksek güçle sürülebilir gibi göründüğünden pek çok yeni başlayan dinleyici için iyi bir hoparlör olarak nitelendirilebilecek bu ürürünün, aslında yüksek sadakatin bakış açısından hiçbir fayda sağlamadığı açıkça görülmektedir.
c. 30 Wat değişmez 90 Wat uç güç üretebilen ve de 1Wat/1m’de 96 dB verime sahip bir hoparlörü satın almak istiyor ancak mevcut yükselticimizin bu hoparlör için uygun olup olmadığını merak ediyoruz.
1 Wat 95 dB + 3 = 98 dB
115 – 98 = 17 dB
dB/Wat ölçeğinden: 17 dB 50 Wat
Bu durumda 50 Wat uç güç üretebilen bir yükseltici bizim için yeterli olacaktır. Ayrıca almayı düşündüğümüz hoparlör 90 Wat müsaade edilebilir uç güce sahip olduğundan herhangi bir sorun yaşamamız da olası görünmemektedir.
1 Wat 95 dB + 3 = 98 dB
103 – 98 = 5 dB
dB/Wat ölçeğinden: 5 dB 3.16 Wat
Bu da bize 3.16 Wat değişmez güç üretebilen bir yükselticinin bizim için yeterli olduğunu göstermektedir. Eğer sahip olduğumuz yükseltici bu gerekleri karşılayabiliyorsa bizim için her şey yolunda demektir. Ayrıca bu hoparlör, 80 Wat uç güç, 30 Wat değişmez güç üretebilen her hangi bir kaliteli yükseltici ile de uyum içinde kullanılabilir.
Özet:
Bir Hoparlörün müsaade edilebilir güç değeri birlikte kullanılacak yükselticinin gücünü belirleyebilmek için gerekli bir unsurdur. Her şeyden önce, kullanacağımız hoparlörün veriminin ne olduğunu, yükseltici ile hoparlörün birlikte kullanıldığında oluşturabilecekleri uç ve değişmez güç değerlerinin ihtiyaç duyduğumuz seviyede olup olmayacağını bilmemiz gerekmektedir.
200 Wat’lık bir hoparlör 20 Wat’lık bir diğer hoparlörden daha güçlü değildir. Bu değer sadece bir verim değeri üzerinden hoparlör ile yükseltici arasındaki işbirliğini ifade eder ve asıl üzerinde durulması gereken nokta da budur. Eğer ağırlıklı olarak pop müzik dinliyorsak, tercihimizi mümkün olduğunca çok müsaade edilebilir gücü karşılayabilen bir üründen yana kullanmamız gerekmektedir, aksi takdirde hoparlörümüz üzerindeki birimleri yakmamız işten bile değildir.
Üzerinde durmamız gereken nokta hoparlörlerimize neyin ulaştığı değil neyin çıktığıdır. Asıl önemli olansa bir hoparlörün ne kadar güce dayanabildiği değil, üretebildiği azami ses şiddeti seviyesidir.
3.7. Yükseltici Gücünün Belirlenmesi
Bu bölümde bir yükseltici alırken ihtiyaç duyacağımız güce nasıl karar verebileceğimizin üzerinde duracağız. Özde, fiyat ne olursa olsun tüm yükselticiler iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Maliyeti belirleyen temel faktörlerden biri olan güç ise çoğu zaman bizim için bir anlam ifade etmeyebilir.
Detaylara girmeden önce bazı önemli noktaları aydınlatalım:
1. Bir ses düzeneğinin gücü onun sunabileceği akustik güçtür.
2. Düzenekte kullanılan yükselticinin gücü düzenekten elde edebileceğimiz toplam gücü ifade etmez. Bu toplam ses seviyesini oluşturmamızda bir diğer önemli etken olan hoparlörler verimiyle de ilişkilidir.
3. Bir hoparlörün üretebileceği akustik güç ile itibari (nominal) güç tamamen birbirinden faklı şeylerdir.
Şimdiyse yeni bir varsayımdan yola çıkarak bu noktaları daha iyi anlamaya çalışalım:
50 Wat rms itibari, 150 Wat uç güç ve 140 Wat doygunluk gücüne (saturation power) sahip olan bir yükselticimiz olsun. Burada ilk kez karşılaştığımız doygunluk gücü kavramı uç güçten farklı olarak sürekliliği olan bir durumdur. Bu değer yükselticinin doygunluğa ulaşarak (saturated) sesler arasındaki dengeyi sağlayamadığı noktayı ifade eder; alt ve üst sesler arasındaki oran artık kaybolmuştur, orta ses ve üst ses üniteleri gereğinden çok daha fazla güce maruz kaldığından hoparlörün bozulması artık an meselesidir.
Bu sorun bir tercih yapmamızı zorunlu kılar. Ve tabii bunun yanında ürünün diğer niteliklerini de bir karara varmadan önce dikkatle incelememiz gerektiğini tekrar belirtmekte fayda var.
Örnek:
a. Yükselticimizi hiçbir tedbir almaksızın kullanmamız durumunda yükselticimizin doygunluk noktasına ulaşması tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz demektir. Eğer hoparlörlerimize bir zarar vermeksizin bu seviyeye ulaşabilmeyi istiyorsak, hoparlörlerimizin karşılayabileceği müsaade edilebilir gücü yükselticimizin itibari gücünden üç kat daha fazla olmalıdır. Örneğin, eğer 20 Wat gücünde bir yükselticimiz varsa, 60 Wat’lık hoparlörlere gereksinimiz vardır.
b. Eğer klasik müzik dinliyor ve yükselticimizin doygunluk seviyesine ulaşmayacağından eminsek aynı güç seviyesindeki yükseltici ve hoparlörleri birlikte kullanabiliriz.
c. Tüm dinamiklerden keyif almak, her bir zilin tınlamasını, tüm ff vurguları eksiksiz olarak duymak istiyorsak, kaydı “canlandırmak” istiyoruz demektir. Bu durumda hoparlörlerimizden daha güçlü bir yükselticiyi kullanmayı tercih edebiliriz. Böylelikle müzikteki her bir yükselişi (peak) eksiksiz bir biçimde dinleyebiliriz. Ancak, bu düzenekte pop müzik veya sentezleyici (synthesiser) ya da örnekleyici temelli (sampler based) enstrümanlar kullanılarak yapılmış kayıtları dinlerken son derece dikkatli olmamız gerekmektedir. Bu tarz müziklerde üst sesler alt seslerle aynı seviyede olduğundan müsaade edilebilir güç sınırı dahilinde olmamıza rağmen üst ses birimimizin (tweeter) yanması an meselesi olabilir.
Bu aşamada tekrar başa dönerek bir hatırlatma yapmakta fayda var. Tüm bu saydığımız nitelikler bir birleriyle doğrudan ilişkilidir. İyi bir hoparlör tüm frekans aralığını (ve de oluşan harmonikleri) karşılayabilmek için iyi bir cevap eğrisine, oda içindeki pek çok noktadan da müzik dinleme keyfimize devam edebilmemiz için mümkün olan en az konum etkisine, yeterli müsaade edilebilir güç seviyesi ve verime, yükseltici tipine bağlı olarak kaydedilmiş enstrümanlara uygun ses gücü üretebilme becerisine ve hepsinden de önemlisi bu enstrümanların dinamiklerini oluşturabilme yetisine sahip olması gerekmektedir.
Bütün bu bilgiler ışığında seçimimizi yaparken en az 90 dB rms verime sahip hoparlörlerden yana kullanmamız gerektiğini kolaylıkla görebiliriz.
Yukarıdaki saptama doğru olmakla ve tamamen katılmakla birlikte bir detayı da belirtmekte fayda var: Geçmişte çeşitli teknik kısıtlar nedeniyle bu hassasiyet seviyelerine ulaşabilen hoparlörler üretmek beraberinde çeşitli güçlükleri de getiriyordu. Teknoloji geliştikçe daha hassas/verimli ürünlerle karşılaşmamız gittikçe daha da olağan hale geldi. Bununla birlikte, her ne kadar devasa güçte yükselticiler gerektiriyor olsalar da, bu gün farklı tasarım felsefelerinden yola çıkarak bu seviyenin oldukça altında verimle çalışan ve iyi ses üreten hoparlörler de üretilmektedir. Bu nedenle verimin nitelik açısından tek başına bir etken olmadığını da unutmamalıyız, en verimli olan en iyidir diye de düşünemeyiz.
1 metre / 1 Wat verimi
Yükselticinin gücü
(her bir kanal için)
Yükselticinin uç gücü
(her bir kanal için)
115 dB seviyesi için: 115 - 3 = 112 dB
(her bir kanal için)
95
92
90 17
35
55 50
100
160 Sorunsuz bölge
88
86 85
130 250
400 Sınır bölgesi
83
80
76
73
70 264
500
1300
2500
5000 800
1600
3900
7500
15000 Ulaşılması imkansız bölge
Tablo 3: Gerekli yükseltici gücünün hesaplanması
(steryo dinlemede 103 dB rms, 115 dB uç güç temel alınmıştır).
3.8. İç Direnç (Empedans-Impedance)
Alternatif akımın iç direnci doğru akımının direncine karşılık gelmektedir. Bu nedenle bizi değişken frekans alternatif akım ilgilendirmektedir.
İç direnç frekansın bir işlevi olarak değişim gösterir.
Bir hoparlörün itibari iç direnci onun asgari iç direncini ifade eder. Şimdi iki önemli nokta üzerinde duralım:
a. Bir yükselticinin yük iç direnci (load impedance) hoparlörün yük iç direncine eşit ya da daha az olmalıdır.
b. Hoparlörler seri bağlanmamalıdır.
Normal şartlarda bir yükselticinin iç direnci hoparlörleri sönümlendirmek için (damping) çok zayıf kalmaktadır (sönüm: zarda oluşabilecek gerçek sesle ilgisiz işaret kaymalarının önüne geçilmesi). İki hoparlörün seri olarak bağlanması durumunda toplam direnç artacağı gibi, bu tip istenmeyen kaymalarda artacaktır.. Bağlantı kablolarının çok uzun ve/veya çok ince olması durumunda da aynı sorunla karşılaşılır. Hoparlörler paralel bağlandığındaysa aşağıdaki bağıntılar geçerlidir:
1/R = 1/R1 + 1/R2
R = Toplam iç direnç
R1 = İlk hoparlörün iç direnci
R2 = İkinci hoparlörün iç direncini ifade etmektedir.
Örnek:
İtibari iç direnci 4 Ohm olan bir yükseltici ile her bir kanalda paralel bağladığımız 8 Ohm’luk hoparlörleri sürmek istediğimizi varsayalım. Bu iki hoparlörün iç direnci aşağıdaki gibi olacaktır:
1/R = 1/8 + 1/8 = 1/4 yani,
R = 4 Ohm olduğunu görüyoruz
Buradan da, yükselticimizin ve hoparlörlerimizin yük iç dirençleri bir birine eşit olduğundan, yükselticimizin son katına zarar vermeksizin bu bağlantıyı gerçekleştirebileceğimizi anlıyoruz.
3.9. Atım Cevabı (Pulse Response)
Atım cevabı bir hoparlörün anlık bir işareti onu bozmaksızın ve artık etki (residual effect) eklemeksizin hızla üretebilmesi becerisidir.
Ne yazık ki, örnek parçamızda piyanoda çekicin tellere vurması anında oluşan bu cevabı ve artık etkiyi bize ifade edebilecek bir standart bulunmamaktadır. Üstelik, osiloskop ölçümlerindeki görünümü bu nitelikleri anlamak açısından da yeterince hassas değildir. Fakat kulağımız bu tip farklılıkları anlamakta pek çok ölçüm cihazına kıyasla daha hassastır.
Bu farklılıkları anlayabilmenin tek yolu hoparlörler arasında bir karşılaştırma yaparken aynı müzik parçasını aynı noktadan dinlemektir.
3.10. Hoparlör Yerleşimi ve Çevresi
Hoparlörlerin müzik dinleyeceğimiz odadaki yerleşimi alacağımız verim ve elde edeceğimiz sesin niteliği açısından büyük önem taşımaktadır. Oluşabilecek sorunların kolaylıkla önüne geçebileceğimiz halde, yerleştim sırasında yapılan hatalar nedeniyle gerçek verimini ortaya koymaktan uzak bir çift iyi hoparlöre sahip olmanın bize hiçbir faydası yoktur.
Steryofonik (stereophonic) etkiyi elde edebilmek için iki mikrofon aracılığıyla kaydedilmiş iki ses işareti ve bu iki farklı kanalın mümkün derecede aslına sadık kalınarak yeniden üretilmesi gerekir. İşitsel steryofoni (stereophoni) görsel steryoskopinin (stereoscopy) bir benzeridir. Bir steryoskopik araç yardımıyla iki farklı resme baktığımızda derinlik etkisinin oluşmasına benzer bir durum steryofoni için de geçerlidir. Sol ve sağ kanallardan duyduğumuz ses derinlik hissinin de oluşmasına neden olur, steryonun altında yatan temel işte budur. Sol kanal soldaki mikrofona, sağ kanal da sağdaki mikrofona karşılık gelir (sol ve sağ yönleri, hoparlörlere yüzümüzü döndüğümüzdeki konumlarına göre ifade edilir).
Hoparlör yerleşiminde aşağıdaki noktalara önem gösterilmelidir:
Hoparlörleri köşelere yakın konumlandırılmaktan kaçının; aksi takdirde alt sesler artacak ve sesteki denge bozulacaktır.
Her iki hoparlör de aynı yatay kodda yer almalı ve dinleme konumunuza bakmalıdır.
Hoparlörler duvarlardan en az bir metre mesafe kalacak şekilde yerleştirilmelidir.
Ayrıca:
Dinleme konumunuz ile hoparlörler arasındaki mesafe, iki hoparlör arasındaki mesafenin bir buçuk katı olmalıdır. Böylelikle orkestrayı oluşturan her bir enstrümanın yataydaki (sol ve sağ) konumlarını daha detaylı bir şekilde ayırt edebilmenizin yanı sıra sesteki derinlik hissi de artacaktır.
Hoparlörler odanın uzun kenarına bakacak şekilde yerleştirilmelidir.
Genel olarak, hoparlörlerin yerden 30 - 40 cm kadar yukarıda olması gerekmektedir. Böylece zeminden kaynaklanabilecek istenmeyen titreşimlerin önüne geçilmiş olur.
Gözünüze en hoş görünen yerleşim en iyi sesi alabileceğiniz yerleşim olmayabilir. Bu nedenle bu detaya takılmayın ve sizin için en iyi bulana kadar çeşitli denemeler yapmaktan kaçınmayın.
Pikabınızı ve hoparlörlerinizi aynı düzleme koymaktan kaçının. Bu durumda oluşacak Larsen etkisi (Larsen effect) sesin zarar görmesine ve bozulmasına yol açacaktır. Pikap mutlak suretle yatay ve oynamaz bir düzlem üzerine oturmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, bir hoparlör her odada farklı davranış gösterir ve yukarıda sıraladıklarımızsa birer tavsiyeden ibarettir.
3.11. Servo-Kontrol (Servo-Conrtol)
Gördüğünüz üzere, ön yükseltici, yükseltici ve hoparlör seçimi oldukça ciddi ve zor bir karardır. Seçeceğimiz ürünlerden her hangi birinin niteliklerinin yanında, hoparlörlerin verimini ya da yükselticinin gücünü belirlerken yapacağımız bir hatanın sonuçları gerçekten de çok vahim olabilir.
Tüm yukarıda saydıklarımızın yanında üstesinden gelmemiz gereken başka sorunlarda vardır. Üç yollu (three way) tasarımlarda sesin her bir birime yönlendirilmesini sağlayan pasif seçici filtreler (crossover filter) bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak frekans aralığındaki her bir bölüntü noktasında ara modülasyonlar (intermodulation) oluşacaktır. İç dirençle ilgili bölümde, iç direncin frekansa bağıl değişim gösterdiğinden bahsetmiştik. Bu nedenle, değişken iç direnç söz konusu olduğunda kararlılığını koruyabilen bir pasif filtre tasarlayabilmek başlıca önem konusudur. Değişken iç direnç, tüm düzenek içinde farklılık göstermenin yanında her bir hoparlör ünitesinde de farklılık gösterir: alt ve üst ses aralığındaki frekanslar doğal olarak bir birinden farklıdır.
Fikrin özü aslında oldukça basit bir temele dayanmasına rağmen, uygulamada altından kalkılması oldukça güç sorunlar barındırmaktadır.
Kaynaktan gelen işaret elektronik seçici filtreyi besleyen ön yükselticiye ulaşır. Bu elektronik filtre değişken olsun ya da olmasın her hangi bir iç direnç etkisi altında değildir. Önceden belirlenmiş her hangi bir mutlak noktadan frekansı parçalara böler. Üç yollu sistemlerde frekans aralığı üç parçaya ayrılır. Her bir frekans aralığı üç ayrı yükselticiye yönlendirilir. Bu yaklaşımın sağlayabileceği faydalarsa kolaylıkla görülebilir. Kullanılan hoparlör birimine bağlı olarak her bir yükseltici bağımsız olarak ayarlanabilir ve her bir ikiliden elde edilebilecek azami verime ulaşılabilir.
Geleneksel Yaklaşım:
Resim 11
Bağımsız Yükselticili Yaklaşım:
Resim 11
(1958 yılında lambalı bileşenler kullanıldığından filtre ve yükselticiler hoparlörlerin dışında yer almaktaydı. Günümüzde yüksek güç üretebilen yükselticiler Cabasse Servo-kontrollü hoparlörlerin içinde bütünleşik olarak kullanılmaktadır).
Bu uygulamanın bir diğer önemli faydası da alt ses birimlerinin de Servo-kontrol ile sürülebiliyor olmasıdır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, her bir birim bir motor (driver) tarafından sürülen bir zardan (diaphragm) oluşmaktadır. Yükselticiden gelen akım farklılıklarıyla harekete geçirilen sürücüyse bir mıknatıs ve bir bobinden meydana gelir. Örneğin gergin bir davul derisini ele alalım: derinin titreşmesi bir ses oluşumuna neden olur. Oluşan sesse davulun titreşim frekansıdır. Hoparlörler de bir titreşim frekansına sahiptir. Eğer bu frekans hoparlör tarafından üretilebilen frekans aralığının mutlak bir noktasındaysa sesin renklenmesine neden olur. Bu nedenle bir hoparlörün titreşim frekansı üretebildiği frekans aralığından mümkün olduğunca aşağıda bir noktaya çekilmelidir (titreşim frekansının çok yüksek olduğu kimi hoparlörlerdeyse, daha önce tınıyla ilgili bölümde, sözünü ettiğimiz istenmeyen gürültülülerin oluşması kaçınılmazdır).
Hoparlörlerimiz sadece kendilerine gelen ses neyse bize de onu iletmelidir.
Bu işin kuramsal kısmıdır. Kesindir ki olduğundan farklı, gerçek olmayan frekanslar da işin içindedir, ancak bunlar azaltılabilir. Daha da önemlisi, alt frekansların üretilmesinin çok daha zor olduğunu da aklımızdan çıkartmamız gerekir. Servo-kontrol bu eksiklikleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Zar üzerinde elde ettiği verileri elektronik filtreye ileten bir hareket algılayıcısı bulunmaktadır. Filtre süratle bu verileri yükselticiye yolladıklarıyla karşılaştırır ve gerekli düzelmeleri yapar. Sonuç olarak sesteki bozulmalar (distortion) büyük ölçüde azalmakta ve alt seslerde çok daha iyi bir cevap eğrisine ulaşılmaktadır. Cabasse Servo birimlerinde, kendi laboratuarlarında geliştirdiği, algılayıcıların hızını ve zar ivmesinin faydalarını bir araya toplayan, özgün bir elektro-akustik servo yöntemi kullanmaktadır.
Ve biraz kuramsal detay
Gerçekte, hoparlör tarafından iletilen akustik işaret yükselticinin sunduğu elektriksel işaretlerin sadık bir yansıması olarak düşünülmez. Yükselticiden gelen işaretler pasif filtreler ve hoparlörün yapısının etkisiyle değişime uğrar. Bu değişikler taşıma fonksiyonları (transfer functions) hesaplamalarına çevrilirler. Ayrıca, gerçek dışı işaretler derhal asıl işaretin önüne geçer. Bunun etkisi başlangıç taşıma durumu (initial transfer conditions) biçimindeki hesaplamalara katılır.
Bu etkilerin bazıları kolaylıkla algılanabilir: Sürücü ataleti (motor inertia-kısa süreli değişimler), titreşimlerin olduğundan fazla sönümlenmesi (sesin komşu frekanslarda uzaması ve yükselmesi).
Bu değişkenlerin tanınması etkilerinin azaltılabilmesini da mümkün kılacaktır. Ancak, bu düzeltmelerin başarısı geleneksel yaklaşımlarda oldukça kısıtlı kalmaktadır.
Başka bir deyişle, bütünleşik yükseltici barındıran hoparlörler birimlerinde söz konusu değişkenlerin oluşturacağı etkilerin bertaraf edilebilmesi mümkündür. Çözümse bir geri besleme denetimi (feedback contol) ya da “sevo” düzeneğinin uygulanmasıdır.
Çeşitli çözüm yöntemleri:
1. Hız: Hızla orantılı bir işaretin kullanımı.
2. Hızlanma: Zarın hızlanmasının incelenmesi.
3. Hız ve hızlanma: Bu iki değerin sonucu olan işaret.
4. Akustik: En uygun çözüm olarak görünse de: hoparlör ve mikrofon arasındaki faz kaymasının olduğu bir düzenek bunun uygulanabilirliğini imkansız kılmaktadır.
Hızın temel alınması durumunda, genellikle köprü devresi (bridge circuit) olarak anılan bir tek devre kullanılır. Ancak bu beraberinde büyük bir olumsuzluğu da getirmektedir: hoparlör ancak çok dar bir frekans aralığında verim gösterebilir.
Bu aralık titreşim frekansına (resonance frequency) oldukça yakın konumlandırılmıştır. Daha önce de anlattığımız üzere bu frekans noktası duyabileceğimiz aralığın altında kalmaktadır. Bu durumda, komşu frekansları düzeltebilmemiz (dengeleyebilmemiz) mümkün olmakla birlikte, yukarıdaki şartlar söz konusu olduğunda hangi çözümü izlememiz gerekmektedir?
Titreşim frekansını yukarıya çekmek de mümkündür. Ancak bu da titreşim frekansı noktasının altında kalan seslerdeki verimin kaybedilmesine neden olacaktır. Bütünleşik yükselticilerin kullanılacağı bir çözüm, alt ses birimleri için oldukça güçlü yükselticilerin kullanılabilmesini sağlar. Fakat seste oluşan bozulmaysa (distortion), böylelikle elde ettiğimiz tüm faydaların bir çırpıda yok olmasına neden olacaktır. Bu nedenle alt sesleri düzeltebilmek ve dengeleyebilmek için hız servosu (speed servo) yapısının kullanılması kaçınılmaz olmaktadır.
Hızlanmanın temel alınması durumunda, zar üzerinde biçimi ve montajı sese etki etmeyecek şekilde tasarlanmış bir algılayıcı bulunmaktadır. Bunları taşıyan birimse normal şartlarda gereken ses aralığını karşılayabileceğinden daha fazla bir harekete sahip olacak şekilde uzatılmıştır. Böylelikle, tüm zarın hızlanmasının tam karşılığı olan veriler toplanır ve ardından bu veriler bir dengeleme devresinden (equalizing circuit) geçirilir.
Bu servo-kontrol düzeneği sürücü tarafından kapsanan tüm frekans değerlerinde işlev görür.
Hızlanma servosunun (acceleration servo) hız servosuyla desteklenmesiyle, asıl önemli olduğu alanda, geçiş aralığı (passband) üzerinde kalan ilk işaret ve geçiş aralığı altında kalan ikinci işaret geriye dönük kullanılır.
Elektronik bileşenler açısından, VTA dizisi hoparlörler servo düzenekler için vazgeçilmez olan, bobin devresini (hoparlör) herhangi bir kondansatör bağlantısı olmaksızın süren, tamamen doğrudan bağlı (bu nedenle doğrudan akım voltaj yükselticisi olarak tasarlanmış) yükselticiler barındırmaktadır. Aynı zamanda bu durum alt sesleri sönümlenmesini arttırdığından ve ara modülasyon oluşumunu azalttığından, hem orta hem de üst sürücü birimleri için de büyük fayda sağlamaktadır
Elektronik filtre ise özel olarak seçilen düşük gürültülü bütünleşik devrelerle donatılmıştır; sürekli kullanımda mükemmel bir kararlılık sağlamalarının yanında, ayrıca servo düzeneğinin getirdiği çok alt seslerdeki büyük miktardaki kazanç nedenliyle de bu bileşenlerin kullanımı kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Son olarak, pek çok seçenek bulunmakla birlikte, bunların pek çoğu büyük olumsuzluklar da içermektedir, en temel sorun ise doğru ayarlara ulaşmadaki güçlüktür.
Cabasse sevo veya geri besleme denetimi basit köprü sistemleriyle karıştırılmamalıdır.
Bu yazı Cabasse firmasının “Reflections on the choice of speakers ...” adlı kitapçığından çevrilmiştir.
Çeviri: Alper UZUN
Çevirmenin notu.
Asıl metin Fransızca’dan İngilizce’ye çevrilerek basılmış olduğundan hali hazırda bazı çeviri hataları, anlam kaymaları ve eksiklikleri içermektedir. İngilizce metnin Türkçe’ye çevirisi sırasında bu hatalar mümkün olduğunca giderilmeye çalışılmış, ancak kimi yerlerde asıl metine sadık kalınması tercih edilerek mevcut hatalar açıklayıcı notların eklenmesiyle giderilmeye çalışılmıştır. Çeviri sırasında “bire bir çeviri“ yapılmamış, gerek yazının içerdiği anlamı güçlendirmek gerekse dilimiz yapısına mümkün olduğunca uygun hale getirebilmek için daha serbest bir yaklaşım izlenmiştir. Fakat bunu yaparken yazının özüne zarar vermemeye de özen gösterilmiştir. Asıl metinin açıklamada eksik kaldığı kimi hususlar ise açıklayıcı notların eklenmesiyle desteklenmeye çalışılmıştır. Metin içindeki tüm bu yardımcı eklemeler “ * “ imleciyle belirtilmiştir.
Ne yazıktır ki, kimi teknik terimlerin dilimizde karşılığının bulunmaması (ya da çevirmen tarafından bilinmemesi) nedeniyle, bazı terimler yabancı dildeki kullanımıyla çeviriye dahil edilmek zorunda kalınmıştır. Bulduğunuz hataları ve önerilerinizi lütfen bildiriniz.
-
• MÜZİK SİSTEMLERİNDE GÜÇ
Giris
Bir müzik sisteminden bahsedilirken en sik kullanilan tanimlamalardan biri sistemin gücüdür. Hatta, bazi brosür ve ilanlarda bildirilen tek özellik güç olabilmektedir. Ancak, bir müzik sisteminin gücü ne ifade etmektedir, ne kadar olmasi uygundur gibi konular çok net degildir. Bu yazida mümkün oldugu kadar basit olarak temel bazi bilgiler verilecektir. Müzik dinlerken tercih edilen ses seviyesi kismen sübjektif bir konu oldugu için uygun güç seviyesi hakkinda kesin bir sonuca ulasilmasi beklenmemelidir.
Bu yazi evde kullanim için tasarlanmis cihazlar ve ev kosullari düsünülerek hazirlanmistir. Yazinin tam olarak anlasilabilmesi için desibel, logaritma gibi bazi kavramlarin bilinmesinde fayda vardir. Ancak, yazinin genelinin anlasilmasi için bu sart degildir.
RMS Güç
Ses, bir ses kaynaginin titresmesinden, yani ileri geri hareket etmesinden olusur. En basit sekliyle bir ses dalgasi Sekil 1'de gösterilmistir.
Sekil 1. Sinüsoidal ses dalgasinin zaman - genlik boyutunda gösterimi
Sekilde yatay eksen zamani, dikey eksen genligi, kirmizi yatay çizgi sifir degerini göstermektedir. A ve B çizgileri arasinda kalan bölümün gücü hesaplandiginda sonuç sifir çikacaktir. Çünkü arti ve eksi bölümlerin toplami sifirdir. Benzer sekilde uzun bir zaman araliginda herhangi bir ses dalgasinin gücü dogrudan hesaplandiginda sonuç hep sifir çikar. Oysa yapilan bir is, harcanan bir güç vardir. Arti ve eksi kisimlarin birbirini götürmesini engellemek için RMS (root mean square, yani karelerin ortalamasinin kare kökü) denen bir hesaplama yöntemi gelistirilmistir. Bu yöntem, elektrik sobasi gibi basit cihazlarin harcadigi gücü ölçmede gayet iyi sonuç vermekle beraber, pratikteki ses dalgalarinin genligi zaman içinde önemli degisiklikler gösterdigi için sesin gücünü tanimlamada yetersiz kalmaktadir. Sekil 2'de gerçek bir müzik sinyalinden 1 saniye uzunlukta bir kisim gösterilmistir.
Sekil 2. Bir saniyelik bir müzik sinyali
Görüldügü gibi müzikte ortalama güç ile kisa araliklardaki güç çok farkli olabilmektedir.
Amplifikatör çikis gücü
Amplifikatörler için üretici firmalar tarafindan bildirilen güç genellikle çikisa sabit bir direnç (4 veya 8 ohm gibi) baglandiginda ilgili cihazin belirli bir distorsiyon (sinyalde bozulma) oranini asmaksizin uzun süre verebilecegi asgari güçtür.
Örnegin, teknik özelliklerinde 8 ohm'da RMS 100 watt oldugu belirtilen bir amplifikatör, sinyal kalitesinde fazla bozulma yaratmaksizin uzun süre en az bu gücü verebilir. Ayrica, seste görece fazla bozulmaya yol açarak daha yüksek güç de üretebilir. Dolayisiyla, kolona göre düsük güçte gözüken bir amplifikatörün kolona zarar vermesi mümkündür. Ayrica, amplifikatörün güç siniri zorlandiginda ortaya çikan bozulmalar sinyaldeki tiz seslerin oranini artirdigi için tiz hoparlörler için ek bir risk olustururlar. Bu nedenle, genellikle amplifikatörlerin gücünün kolonlardan fazla olmasi önerilir.
Bir amplifikatörün akim kapasitesi sinirsiz kabul edilirse çikisina baglanan direncin degeri yariya indiginde amplifikatörün ürettigi güç 2 katina çikar. Ama bu durum pratikte ancak bir ölçüde mümkün olmaktadir. Çünkü her amplifikatörün akim kapasitesinin bir siniri vardir. Ayrica asiri isinma da direnç azaldikça gücün artmasina bir engel teskil eder.
Pratikte bir amplifikatörün ne kadar güç üretebilecegi kolonun özelliklerine de baglidir. Çünkü hemen hemen hiçbir kolon testlerde kullanilan dirençler kadar basit bir yük olusturmaz. Kolonlarin direnci sinyalin frekansina göre degisir. Kolonlar amplifikatörden gelen sinyalle ses ürettikleri gibi kendi titresimleri nedeniyle amplifikatöre de bir sinyal gönderirler. Bu da amplifikatörün yapisina bagli olarak farkli etkiler yaratabilir.
Amplifikatörler konusunda belirtilmesi gereken bir husus da üretilen güç ile "volume" dügmesinin pozisyonu arasinda fazla bir iliski olmadigidir. Amplifikatörün ürettigi güç, giris sinyalinin seviyesi ve kolonun empedansi gibi iki önemli dis etkene de baglidir. Çogu üretici amplifikatörün kazancini gereginden yüksek tasarladigi için çogu zaman volume dügmesi en fazla ortalardayken azami güce ulasilir.
Kolonlarda güç
Kolonlar için bildirilen güç, sinyalin müzikte rastlanan frekans dagilimina uygun olmasi sartiyla, girise uygulandiginda cihazin arizalanmayacagi azami güçtür. Genellikle continuous (sürekli) ve peak (kisa süreli) olarak iki ayri deger belirtilir. Üretici firmalar ölçümlerde çesitli yöntemler kullanabilmekte ve çikan sonuçlar yönteme göre degisebilmektedir. Bazi firmalar kullandiklari yöntemi detayli olarak açiklarken bazilari bu konuda hiçbir açiklama yapmamaktadir.
Müzikte bazi frekanslardaki ortalama seviye daha düsüktür ve kolonlarin dayanabilecegi güç bu varsayimla hesaplanir. Ancak, çesitli türden 15 ayri albümden örnekler alarak yapmis oldugum bir inceleme kisa süreli sinyallerin ortalamaya göre farkli bir dagilimi oldugunu göstermistir. Yanda, incelemenin yöntemi açiklanmaktadir. Sekil 3'te ise inceleme sonuçlari gösterilmektedir. Grafikten anlasildigi gibi, bas ve tiz seslerde ortalama degerlerle azami degerler arasindaki fark orta frekanslardakinden fazladir. Yani, en bas ve en tiz sesler genel olarak zayif olmakla birlikte bazen gayet güçlü olabilmektedirler.
Müzikte sinyalin frekansa göre degisiminin
analizi için kullanilmis olan yöntem
Bu inceleme için senfonik müzik, popüler müzik, jazz, rock gibi çesitli türlerden 15 CD'den rastgele 5'er saniyelik bölümler bilgisayara aktarilmis ve pes pese eklenerek tek bir ses dosyasi haline getirilmistir. Alinan bölümlerin parçalarin en basi veya sonu olmamasina dikkat edilmistir. Ayrica, rastgele örnek almakla, parçalarin en yüksek seviyeli kisimlarindan örnek almanin sonuca etkisi incelenmistir. Ikinci durumda ortalama seviyenin yaklasik 2 db yüksek çikmasi disinda önemli bir fark saptanmamistir ve rastgele örnek alma yolu tercih edilmistir.
Daha sonra ilgili dosyanin CoolEdit adli programin "FFT filter" ve "Statistics" fonksiyonlari ile incelenmesiyle insan kulaginin duyma sinirlari içindeki 10 oktavdan her biri için ortalama RMS güç, tepe seviye ve 50 milisaniyelik araliklar için maksimum RMS güç degerleri saptanmistir. Maksimum RMS güç araligi için seçilen aralik daraldikça sonuçlar giderek tepe degerlere yaklasacaktir. Burada 50 ms seçilmesinin sebebi insan kulaginin bundan daha kisa sürelerde sesin gürlügünü algilamasinin giderek zayiflamasidir. Ancak, müzik sistemlerinin daha dar araliklardaki sinyallere de maruz kaldigi bir gerçektir. Bu sebeple müzik sistemlerinin dayanikliligi ve kalitesi açisindan dikkate alinmasi gereken en emniyetli rakamlarin 50ms için maksimum RMS güç ile tepe degerler arasinda oldugu düsünülmektedir.
Incelenen örnek sayisi ve süresi artirildiginda ortalama ve maksimum RMS degerlerde anlamli bir degisiklik beklenmemektedir. Ancak, tepe degerlerin daha yüksek çikmasi muhtemeldir.
Sekil 3. Müzikte rastlanan seslerin ortalama ve maksimum degerleri ile frekansin iliskisi
Hoparlörlerin arizalanmasi kabaca iki sekilde olmaktadir. Biri ortalama sinyal seviyesinin hoparlörün kaldirabileceginden yüksek olmasi nedeniyle asiri isinma yoluyla, digeri ise kisa süreli sinyallerin hoparlörün mekanik dayaniklilik sinirini asmasi yoluyladir. Mekanik arizalar daha çok bas hoparlörlerde görülmektedir. Tiz hoparlörlerde ise arizalar, daha çok bobinin yalitkan maddesinin erimesi ile kendini gösteren asiri isinmadan kaynaklanmaktadir. Yüksek frekanslarda, Sekil 3'te görülen yüksek tepe degerleri muhtemelen arizalanma riskini fazla artirmamakta, daha çok distorsiyon miktarini etkilemektedirler.
Kolon hassasiyeti
Buraya kadar amplifikatörlerin çikis gücünden ve kolonlarin dayanabildigi giris gücünden bahsettik. Fakat aslinda güç konusunda bir müzik sisteminden beklenen, ses çikis gücüdür. Bu da en çok kolonlarin hassasiyeti (sensitivity) ile iliskilidir. Hoparlör diyaframlari ne kadar hafif olurlarsa olsunlar, özgül agirliklari havaninkinden çok daha yüksektir. Dolayisiyla kolonlara uygulanan gücün çok büyük bir bölümü diyaframi hareket ettirmeye harcanir. Orta randimanli bir kolonda havaya iletilen güç ise %1 civarindadir.
Kolonlarin hassasiyeti genellikle girislerine 1 watt uygulandiginda 1 metre mesafede olusan ses basinç seviyesinin ölçülmesiyle saptanir. Bu ölçümün hangi frekansta yapildigi, 1 watt'in nasil tespit edildigi (kolonlarin direnci her frekansta ayni olmadigi için nominal bir dirence ve uygulanan voltajin o dirençte ne kadar güce denk geldigine göre hesaplama yapilir) gibi faktörlere bagli olarak hassasiyet ölçüm sonuçlari degisiklikler gösterir. Bununla birlikte, firmalarin verdigi hassasiyet degerlerinin kabaca güvenilir oldugunu söyleyebiliriz.
Müzik sistemlerinin çikis gücünün karsilastirilmasi açisindan hassasiyet konusunun önemli olmasinin esas nedeni ise kolonlarin bu konuda çok farkli özelliklere sahip olabilmesidir. Çok uç örnekleri hariç tutarsak kolonlarin hassasiyetinde 20 db'lik farklar olabilmektedir. Bir kolonun kendisinden 20 db yüksek hassasiyetli bir kolonun belirli bir giris gücüyle ürettigi ses basinç seviyesini üretebilmesi için girisine 100 kati güç uygulanmasi gerekmektedir [uygulanan güçleri P1 ve P2 ile gösterirsek, 10Log10(P1/P2)=20; Log10(P1/P2)=2; P1/P2 = 102 ]. Bir baska örnek verecek olursak, uzun süreli dayanabildikleri güç 50 ve 200 watt RMS olan iki kolonun hassasiyetleri ayni oldugu takdirde çikis seviyeleri arasindaki fark 10Log10(200/50) = 6 db olacaktir.
Ses basinç seviyesi farklarinin insan tarafindan nasil algilandigi konusundaki arastirma sonuçlarinda bazi farklar olmakla birlikte en yaygin kabul gören degerler asagidaki tabloda verilmistir.
Ses basınç seviyesi artışlarının algılanışı
1 db Fark edilemeyen değişiklik
3 db Ancak fark edilebilen değişiklik
5 db Rahatlıkla fark edilebilen değişiklik
10 db Yaklaşık 2 katlık fark
20 db Yaklaşık 4 katlık fark
Tabloya göre güçten kaynaklanan 6 db'lik
fark rahatlıkla fark edilebilenden biraz fazla,
hassasiyetler arasındaki 20 db'lik fark ise
4 kat olarak algılanmaktadır.
Bu konuda kendi yaptığım bir deneyde ses seviyesini orta, yüksekçe, yüksek gibi farklı sıfatlarla ifade etmeyi uygun bulduğum değerleri ölçtüm. Sonuçlar 5 ila 7 db arasında, ve ortalama olarak 6 db civarında çıktı. Bu deneyi daha çok kişi ile ve daha sistemli bir şekilde yapmak daha sağlıklı olacaktır, ama bu haliyle de sonuçlar çoğu araştırmacınınkiyle benzerdir.
Özetle, ilk bakışta örneğin 50 watt ile 200 watt'lık sistemlerin gücü çok farklı gibi görünse de insan tarafından algılanan fark çok daha azdır. Dolayısıyla bir müzik sisteminin gücü az bulunuyorsa, hassasiyeti yüksek kolon seçmek gücü artırmaktan muhtemelen daha uygun bir çözüm olacaktır.
Ses basınç seviyesinin sübjektif etkisi ile ilgili inceleme yöntemi
Dinleme, gerçek ortama uygun olması açısından müzik ile yapılmıştır. Ölçümler ise bilgisayarda oluşturulmuş ve CD'ye kaydedilmiş sinüzoidal bir sinyal çalındığında volume düğmesinin her bir konumu için CD player çıkışındaki voltajın ölçülmesi yoluyla yapılmıştır. Dinamik olarak değişen müzik sinyalinin ölçüm için kullanılması hata payını artıracağı için bu yöntem kullanılmıştır.
Uygun ses basınç seviyesi
Müzik dinlemek için uygun ses basınç seviyesinin ne civarda olduğu konusunda çeşitli araştırmalar ve farklı görüşler vardır. Bunların bir kısmı canlı müzikteki veya konserlerdeki ses basınç seviyelerini ölçerek sonuca ulaşmaya çalışmaktadır. Ancak bu çalışmaların büyük bir çoğunluğunda ölçüm mesafesi, seviyenin ortalama mı yoksa azami mi olduğu, kullanılan ağırlık (weighting) tipi, ölçüm cihazının hızı gibi önemli veriler açıklanmamıştır. Ayrıca, bir konser salonu için uygun olan ses seviyesinin ev koşulları için ne kadar geçerli bir gösterge olacağı da şüphelidir.
Uygun ses basınç seviyesi konusunda önemli bir kriter de kulak sağlığıdır. Daha çok endüstriyel gürültülerin oluşturduğu riskleri gösteren bir tablo aşağıdadır.
Ses Basınç Seviyesi
(db spl, A-weighted, yavaş gösterge)
kabul edilebilir günlük azami süre
(saat)
85 16
90 8
92 6
95 4
97 3
100 2
102 1,5
105 1
110 0,5
115 0,25
A-weighting, aslında düşük seviyeli gürültülerin algılanma miktarına göre hazırlanmış bir ağırlıklandırma yöntemidir. Ancak, en yaygın olarak kabul edilen yukarıdaki değerler bu şekilde ağırlıklandırılmıştır. Müziğin endüstriyel gürültülere göre daha az darbeli olması nedeniyle daha az risk oluşturduğu görüşünde olanlar vardır. Ancak, bu konuda farklı görüşler de bulunduğu, ayrıca her insanın ayrı özellikleri olduğu ve kulaklarda uğultu, geçici işitme zayıflaması gibi belirtilerin uzun vadede ortaya çıkabilecek kalıcı hasarların işaretçisi olabileceği unutulmamalıdır.
Kolonlarda hassasiyet bölümünde anlatılan yöntemle yapmış olduğum incelemede ulaştığım ses basınç seviyeleri ile ilgili sübjektif sonuçlar aşağıdadır:
alçak alçak-orta orta yüksekçe yüksek çok yüksek
ortalama 70 76 83 89 94 100
ortalama (A-weighted) 64 70 77 83 88 94
maksimum (50 ms) 85 91 98 104 109 115
Tabloda verilen değerler dinleme mesafesindeki, yani kulak bölgesindeki ses basınç seviyesini (db spl) göstermektedir.
Maksimum değerler müzik sisteminin giriş seviyesi ile çıkış seviyesi arasındaki ilişkinin doğrusal olduğu varsayımına göre hesaplanmıştır. Ancak, özellikle kolonların gücünün sınırına yaklaşıldığında bu varsayımdan uzaklaşılır. Bu bölümde doğrusal yerine azalarak artan bir fonksiyon söz konusudur.
Tabloda verilen değerler belirli bir müzik sistemi ve koşullar çerçevesinde benim kişisel değerlendirmelerimdir. Müzik sistemlerindeki farklara ve kişiye göre değerlendirmeler değişebilir. Bununla birlikte sonuçlar makul ve tutarlı gözükmektedir.
Gerekli RMS güç ve hassasiyet
Çeşitli seviyelerde ses basınç seviyelerini elde etmek için gereken RMS güç (Watts) değerleri çeşitli kolon hassasiyetleri için aşağıdaki tabloda verilmiştir.
hassasiyet
alçak
(85db)
alçak-orta
(91db)
orta
(98db)
yüksekçe
(104db)
yüksek
(109db)
çok yüksek
(115db)
85
1,0000 3,9811 19,953 79,43 251,19 1000,0
88 0,5012 1,9953 10,000 39,81 125,89 501,2
91 0,2512 1,0000 5,012 19,95 63,10 251,2
94 0,1259 0,5012 2,512 10,00 31,62 125,9
97 0,0631 0,2512 1,259 5,01 15,85 63,1
100 0,0316 0,1259 0,631 2,51 7,94 31,6
103 0,0158 0,0631 0,316 1,26 3,98 15,8
106 0,0079 0,0316 0,158 0,63 2,00 7,9
109 0,0040 0,0158 0,079 0,32 1,00 4,0
112 0,0020 0,0079 0,040 0,16 0,50 2,0
115 0,0010 0,0040 0,020 0,08 0,25 1,0
Tabloda bulunmayan hassasiyet ve seviyeler için gerekli güç değerleri aşağıdaki formüle göre hesaplanabilir:
Yukarıda verilen ses basınç seviyelerinin elde edilmesinde oda büyüklüğü, kolon adedi, dinleyicinin kolonlara mesafesi gibi faktörlerin de rolü vardır. Bu faktörlerin ne kadar etkili olacağı teorik olarak hesaplanabilse de pratikte koşullara bağlı olarak önemli sapmalar olabilir. Örneğin, bir ses kaynağına olan mesafenin iki katına çıkması durumunda ses basınç seviyesi açık alanda veya yansımasız odada teorik olarak 6 db azalır. Ancak pratikte kolonun sesi dağıtış şekli (polar response), odanın büyüklüğü, şekli ve ses yutucu özellikleri çok farklı sonuçlara yol açabilir.
Özetle, kolonlar için verilen hassasiyet ve güç rakamları değerlendirilirken istenen ses basınç seviyesinin yanı sıra oda boyutu gibi hususlar da dikkate alınmalıdır. Ayrıca, müzikte sinyalin 50ms'den kısa süreler için daha yüksek seviyelere ulaşabildiği, uç frekanslarda ortalama değerlerden sapmaların fazla olduğu, müzik sistemlerinin gücünün sınırına yakın kullanıldığında sesteki bozulmanın arttığı gibi faktörler de gözönüne alınarak yukarıdaki değerlere bir emniyet marjı eklemek uygun gözükmektedir.
Referanslar
Beranek, Leo L.; Acoustics, 2nd Edition
Colloms, Martin; High Performance Loudspeakers, 3rd Edition
Everest, F. Alton; The Master Handbook of Acoustics, 2nd Edition
Hiraga, Jean; Les Haut-parleurs, 3rd Edition
-
eşşek ile hoşafın hikayesi..
-
Konuyu ilk görünce "ya zaten hi-fi konusuna teoride hakim sayılırım, yeni bir şey görmem heralde" diyerek okudum yazıları. Yanılacağımı da içten içe biliyordum ama bu kadar da ters köşe olunmaz ki canım
Özellikle altta alıntı yaptığım kısım çok etkileyici bir tanımlama olmuş. Emeği geçen herkese teşekkürler.
"Bir müzik sisteminin değerlendirilmesinde sesin niteliklerine ilişkin kriterlerin kontrol edilmesinin yanı sıra, dikkatin tamamen müziğe verildiği aşağıdaki yöntemin de kullanılması şarttır.
>Bas, tiz, detay, distorsiyon gibi hifi jargonunu unutun,
>Sesi değil, müziği dinleyin,
>Enstrumanları ne kolaylıkla diğerlerinden ayırabildiğinize, takip edebildiğinize bakın,
>Müzisyenlerin birbirleriyle uyumlu mu yoksa acemi gibi mi çaldıklarına bakın,
>Müziğin sizi tempo (örneğin ayağınızla) tutmaya yöneltip yöneltmediğine bakın,
>Müzik sisteminin ruh hali ve duyguları iletip iletmediğine, hangi duyguları uyandırabildiğine bakın,
>Müziğin bir müddet sonra sizi yorup yormadığına dikkat edin. "
-
hi-fi sistem cok teferruatlıdır.Oyle dandirik mega ile karsılastırmak sacma zaten (bence mega o kadarda ii bi set degil) -
Konuyu "üst konu" yapıyorum. -
bu bilgiler bundan sonraki tartışmalarımızda çok iyi bir referans oluşturacaktır.katkısı olan herkese çok teşekkürler -
Evet güzel bi çalışma arkadaş uğraşmış...Ama bu yazılar alıntı arkadaşlar biliyosunuz ki bence biraz daha kendi şahsi yorumlarımızı ve bilgilerimizi katarsak daha objektif daha güzel yazılar çıkarabiliriz...
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi atalayalper -- 1 Eylül 2005, 11:35:13 >
En Beğenilen Yanıtlar
Tüm Yanıtları Genişlet
-------------------------------------------------------------------------------- High-End ses müzige duyulan tutku ve müzigin ne kadar iyi sekilde tekrar üretildigi ile ilgilidir.High-End ses besteci veya icracinin verdigi müzikal mesaji maximum geçerlilik,duygu ve yogunluk ile dinleyicinin evinde tekrar olusturmanin arastirmasidir.Müzik önemli oldugu için gerçege mümkün olan en yakin haliyle tekrar üretmek de önemlidir. High-End ses ürünleri elektronik esya satan dükkanlarda satilan “stereo sistemler” ile çok ufak benzerlikler tasiyan bir dizi özel müzik üreten parçadan olusur. Müzik üreten bir sistem, çamasir makinesi veya tost makinesi gibi bir ev aleti degil, plaklarimizda ve Cd’lerimize kodlanmis müzigin engin duygusal ve ve entellektüel potansiyelini ifade eden cihazlardir.Müzik üretiminin kalitesi ne kadar yüksek olursa müzikle kuracaginiz baglanti o kadar yüksek olacaktir. Müzik ve müzigin tekrar üretilmesi konusundaki High-End audio degerleri ve göstergeleri High-End ses cihazlarinda açikça yer alir.Bu cihazlar orijinal canli müzik performansina bizi bir adim daha yaklastirirlar. Bu tarz cihazlarin parçalari teknik bilgi ve müzikal duyarliligini birlestiren kendini isine adamis uzmanlarca tasarlanir elle üretilir ve tek bir neden için var olurlar – müzik dinleme deneyimini zenginlestirmek. Hi-Fi dünyasinda var olan bir yanlis kani da High-End Audio’nun yüksek fiyatli ses ve sistemleri manasina geldigidir..Mass market mantiginda High-End Audio hos özellikleri ve milyarderleri hedefleyen fiyat etiketleri olan karmasik stereo ekipmanlarindan baska bir sey demek degildir.Elbette bu cihazlarin performanslari elektronik alet satan dükkanlarda bulabileceklerinizden çok daha iyi olacaktir, ancak bunlari almaya kimin gücü yetebilir ki ? Daha da kötüsü High-End Audio sadece egitimli,zevk sahibi, zor begenen dinleyiciler,snoblar veya elektronik alet çilginlarina hitap eder olarak görünüyor, sokaklardaki averaj insanlar için degil. High-End Audio bunlarin hiçbirisi degildir.Ilk olarak “High-End” tabiri ürünlerin performanslarina hitap edilerek kullanilmistir,fiyatlarina degil.Bir çok gerçek High-End sistemi büyük magazalarda satilan hepsi bir arada sistemlerden pahali degildir hatta bazen daha ucuzdur.Bir çok sistem duyuyorum ki hem averaj bir müsterinin bütçesine uygun hem de yüksek kalite müzik üretimi konusundaki öz’ü içinde barindiriyor. Her ne kadar High-End cihazlari yüksek fiyatli da olsa, bu evinize yüksek kaliteli bir ses sistemi kurmak için kredi almaniz anlamina gelmiyor.Mükemmel ses sunan bir sistem düsündügünüzden daha ucuza mal olabilir. Ikinci olarak High-End Audio müzikal deneyimle kurulan iletisimle alakalidir.Müzik sistemlerine karmasik, kullanilmasi zor özellikler eklemek demek degildir.Aslinda, High-End sistemlerini kullanmak mass-market orta seviye Hi-Fi sistemlerini kullanmaktan çok daha kolaydir. Bunun nedeni High-End etigine göre gereksiz özelliklerin elimine edip, bunun yerine paranin ses kalitesine harcanmasidir. High-End Audio müzik asiklari içindir elektronik ustalari için degil. Üçüncü olarak müzigi seven herkes yüksek kaliteli ses sisteminin degerini taktir edebilir,neyin iyi bir ses oldugunu anlamak için altin bir kulaga sahip olmak gerekmez, iyi ve orta karar ses üretimi arasindaki farklar açikça asikardir.gerçek bir High-End ses sistemini ilk defa dinleyen birisinin tepkisi ( çogunlukla saskinlik ve memnuniyet ) High-End Audio’nun herkes tarafindan kolaylikla taktir edilecegini gösterir. Eger müzikten hoslaniyorsaniz, High-End bir sistemle daha fazla keyif alirsiniz.Bu, bu kadar basittir. High-end audio’nun hedefi dinlenilen cihazin “yok olmasini” saglamaktir. Bu gerçeklestiginde müzisyen ve dinleyici arasinda en üst iletisim noktasina ulasilir. High-end Audio cihazlarla, aletlerle alakali degil, müzikle alakalidir. High-end credo müzik sinyalinin ne kadar az islemden geçerse o kadar iyi olacagini savunur. Herhangi elektrik devresi, kabloveya tonal kontrol sinyalin kalitesini düsürür, tabii ki müzikal tecrübeyi de. Bu nedenle high-end bir cihazda grafik equalizer, alt harmonik sytnhesizer veya diger ölçücüler bulamazsiniz. Bu tarz cihazlar müzikal gerçeklikten uzaklasmanin yani sira sinyale gereksiz devreler eklerler. High-end ürünler müzisyen ve sizin aranizdaki elektronik aletlerin adedini en aza indirerek müzikal deneyimin berrakligini en üst düzeye çikarirlar. Daha az daha fazladir… Kendinizi Grand Canyon’da bir uçurumun kenarinda ihtisamin güzelligine yenik düsmüsken hayal edin. Dünyanin içine oyulmus bu devasa heykelin azametini tecrübe etmekle kalmaz tüm ufak detaylari da görürsünüz. Tas tabakalarin üzerlerindeki bir tondan diger tona geçisleri fark edersiniz.Kirmizinin binlerce tonu arasindaki farkliliklar gözünüze çarpar.Devasa yapilarin üzerindeki ince detaylar bir bakista kolayca çözülür ve begeniniz daha da derinlesir.Isik ve gölgenin kontrasti çatlak ve yariklarin bitip tükenmez labirentini açiga çikarir.Ne kadar uzun ve yakindan bakarsaniz daha fazla ayrinti görürsünüz.Duyularinizin zenginligi sessizce uçurumun kenarinda tabiatin sirrina varilmaz güzelligi karsisinda kalakalmanizi saglar. Simdi kendinizi Grand Canyon’a hepsi birbirinden transparan ama çok kalin bir çok camdan yapilmis bir pencereden bakarken hayal edin.Bir pencere cami hafif gri saydamsizligi ile bu canli renkleri donuklastirsin ve benzer renklerin kolayca göze çarpmayan farkliliklarini yok etsin. Isik ve gölge arasindaki kontrasti azaltan diger cam Grand Canyon’un derinligini kanvas bir portre görüntüsüne çevirsin. Son olarak pencere çerçevesinin kendisi sizin manzaranizi kapatsin ve Canyon’un genel etkisini yok etsin .Grand Canyon’da uçurumun kenarinda durmanin verdigi direk ve kesin gerçeklik yerine gördügünüz gri,sentetik ,cansiz bir görüntü olacaktir.Bu görüntüyü televizyondan da izleyebilirdiniz! Yeniden olusturulan müzigi orta karar bir sistemden dinlemek Grand Canyon’a bu cam pencerelerin ardindan bakmak gibidir. Playback zincirindeki her halka -Cd sürücü,pikap preamfi, poweramfi, hoparlör ve onlari birbirine baglayan kablolar- bir sekilde üzerinden geçen sinyale distorsiyon verir. Halkadaki cihazlardan biri enstrümantel dokuya sinyale kaba,taneli bir karakter ekleyebilir.Bir digeri yüksek ve yumusak sesler arasindaki dinamik kontrasti azaltarak besteci veya icracinin ifadesini yok edebilir.Bunun yaninda bir baskasi da ince tonal renkleri yok ederek müzige kasvetli bir hava verebilir, tüm enstrumanlari ayirt edilemez bir tini ile örtebilir.Bunlarin sonucunda pencerenin çerçevesi - bu durumda elektronik ve mekanik playback sistem olarak adledilebilir - müzisyenin artistik maksadinin enginligini azaltir. High-End Audio mümkün oldugu kadar çok pencere camini ortadan kaldirmayi, kalanlarin da mümkün olan en transparan hale gelmesini saglamayi hedefler. Ne kadar az pencere cami olursa,içinden geçen sinyal o kadar az etkilenir,canli performansa daha fazla yakinlasilir ve müzikal mesajla baglanti o denli derin gerçeklesir. Sizce neden High-End Audio ürünleri müzikal anlamda mass-market stereo sistemlerinden daha transparan pencere camlaridir. High-End cihazlari iyi gerçek sesi üretmek için tasarlanmislardir.Bazi keyfi teknik spesifikasyonlar ile iyi performans göstermeleri için tasarlanmalari zorunlu degildir. Gerçek bir High-End tasarimcisi cihazi yapim asamasinda dinlemeye baslar,parçalarda degisiklikler yapar,mümkün olan en gerçek sesi üretebilmek için farkli teknikler dener. Müzikal deneyimi en iyi aktaran cihazi üretmek için teknik beceri ve müzikal duyarliligini birlestirir.Bu kendini isine adamislik çogunlukla yüzlerce saat müzik dinleme ve itina ile sesi etkileyen her faktöre dikkat etmeyi gerektiren hareketli bir ugras haline gelir.Her ne kadar ürünün satis fiyati ayni kalsa da siklikla ürünün sesini iyilestirmek için daha pahali parçalar eklenir, bu daha nitelikli parçanin digerlerinden süphesiz daha fazla olan maliyeti firmanin karindan düsülecektir,neden mi? Çünkü High-End tasarimcisi müzik ve müzigin yeniden üretimine derin önem verir. Tam aksine mass-market ses cihazlari çogunlukla ‘kagit üzerinde’ iyi duracak sekilde tasarlanir.Bunun iyi bir örnegi 1970 ve 80’lerdeki “THD Savaslari”dir. Total hormanik Distortion anlamina gelen THD egitimsiz tüketiciler tarafindan amfi kalitesini ölçen bir terim olarak kullaniliyordu.Eger bu terimi siz de kullandiysaniz endiselenmeyin,audio hakkinda bilgi sahibi olmadan önce ben de THD rakamlarina bakardim. O siralarda THD degeri ne kadar düsükse amfi’nin o kadar iyi oldugu farz edilirdi.Bu gerçek dev elektronik üreticilerinin neredeyse yok sayilacak kadar az THD degerlerine sahip cihazlar üretmesine yol açti ve hangi firmanin THD spesifikasyon’larinda ondalik virgülden sonra daha fazla sifira sahip oldugunu yarisina dönüstü.( örnek olarak, 0,001 % ) Bir çok tüketici sadece bu özellige bakarak receiver’lar veya amfi’ler aldilar. Her ne kadar cihazin düsük THD degerine sahip olmasi iyi bir tasarim hedefi olsa da, problem bu asiri düsük distorsiyon figürlerinin nasil elde edildigiydi . Amfilerin distorsiyonunu düsürmek için kullanilan bir yöntemde “feedback” geri yükleme diye adlandirilan, çikis sinyalinin bir kismini alip giristen tekrara yükleme seklinde gerçeklestirilen yöntemdir.Yüksek miktarda geri yükleme THD’yi düsürüyor ama amfi’nin müzikal kalitesini düsüren bir çok baska problem de yaratiyordu. Dev elektronik sirketleri ürünlerinin ses kalitesinin kötü olmasiyla ilgileniyorlar miydi? Hiçbir sekilde! Önemli olan tek sey büyük miktarlarda satilacak bir mal yapmakti. Müzikal performansa karsilik önemsiz teknik spesifikasyon’lari öne çikartip , bunu tüketicilere çok önemli bir deger gibi sattilar. Bu ürünleri satin alan tüketiciler cihazlari dinlemek yerine bu teknik özelliklere bakarak seçiliyorlar ve kötü sesli sistemlere sahip oluyorlardi. Ironik olarak en düsük THD’ye sahip olanlar büyük ihtimalle en kötü ses kalitesine sahip olanlardi. Bu örnek bir ses cihazinin ne yapmasinin hedeflendigi düsünüldügünde mass-market üreticileri ve high-end firmalari arasindaki büyük farki ortaya koyuyor. High-end üreticileri ürünün test sonuçlarinda nasil performans gösterdiginden çok ürünün sesinin nasil oldugu ile ilgilenirler. Bilirler ki müzikal hassasiyete sahip bir dinleyici spesifikasyonlara degil ses kalitesi temeline dayanarak ürün satin alir. High-end ürünleri yalnizca kulak hassasiyeti ile degil, yaptiklari isten gurur duyan zanaatkarlar tarafindan elle üretilirler. Montajcilarin çogu audiofillerin kendileridir ve ürünlerin yapiminda adeta kendi evlerinde kullanacaklarmiscasina titiz davranirlar. Detaylara harcanan bu titizlik yapim kalitesinin çok yüksek olmasini saglar. Yüksek yapim kalitesi ürünün sesinin daha iyi olmasini saglamasa da ürünün saglamlik ve güvenilirlik garantisi olur. Bunun yaninda özenle elde yapilmis bir ürün sahibinin cihaziyla gurur duymasini saglar. Ki bu hiçbir mass-market ürününün sahip olamayacagi bir özelliktir. High-end Audio ürünleri orta sinif hi-fi ürünlerden daha iyi bir satis sonrasi hizmetine sahiptir. High-end üreticileri ürünleri ve müsterilerine daha fazla önem verdikleri için daha cömert degistirme sartlari ve daha iyi servis sunarlar. High-end üreticisinin bir ürünü garanti disinda tamir etmesi nadir görülen bir durumdur. Bu söylediklerimden sizin de kesin bu tarz bir muamele göreceginizi çikartmayin ama mass-market ürünlerinde söz konusu dahi olamayacak sartlar siklikla high-end sektöründe yer alir. Birçok high-end ürünü ABD’de tasarlanir ve üretilir ve Amerikan yapimi Audio ürünlerinin kalitesine dünya çapinda saygi duyulur. Amerika’daki high-end Audio üretiminin %40’indan fazlasi çogunlukla uzak dogu olmak üzere ihraç edilir. Transportasyon, gümrük vergisi gibi masraflar eklendigi için high-end cihazlarin yurtdisinda Amerika satis fiyatinin neredeyse iki katina satildigi dogrudur. Bu arada yurtdisinda amerikan ürünlerine var olan ilgi, Amerika’da en iyi Audio cihazlarinin Japon’yada üretildigi seklindeki yaygin kaniyi da dikkate deger kiliyor. En derinlerde high end ürünlerinin daha temelden mass-market ürünlerinden farkli olduklarini düsünüyorum. Kavramdan amaca, tasarimdan yapima, pazarlamadan nasil kullanildiklarina kadar high-end ürünleri orta seviye hi-fi ürünlerinden çok farklilar. High-end cihazi müzigin ne kadar basarili olarak tekrar üretildiginin ve dinleyicisine ne kadar keyif verdiginine duyulan derin alakanin fiziki göstergesidir. High-end’i mass market ürününden ayiran tasarimcisinin müzige olan ilgili yaklasimidir. O , diger ürünler gibi satilacak kutular yaratmaz, müsterisinin müzikal deneyimini etkileyecek müzik aletleri tasarlar.. High end tasarimcisi kendisi de dinlemek isteyecegi kalitede ürünler tasarlar. Çünkü müzigi önemser, muhtemelen binlerce kilometre ötede bu müzigi dinleyecek olan kisinin müzigin keyfini tecrübe edip etmemesi onun için önemlidir. Dinleyici müzike ne kadar fazla dahil olursa, tasarimci isini o kadar iyi yapmis demektir. High end tasarimcisi için elektronik ve mekanik tasarim yalnizca teknik bir girisim anlamina gelmez, tutku ve kendini adama gerektiren bir istir bu. Ürün tasariminin her yönü – müzikal oldugu kadar teknik – bu tarz bir adanmisliga alisik olamayanlari sasirtacak derecede titizce incelenir. Yeniden müzik üretiminin deger sistemleri varliginin özüne kadar iner. Yapilan isin sonucu müzik dinleyicisinin müzikle daha güçlü ve yogun bir iliski kurmasini saglar. Neden high-end Audio? Neden high-end ses? Bunu cevabi müzik dinlediginiz odada ses sisteminin ortadan kaybolarak yerini besteci veya icraciya biraktigi andir. Bunun cevabi müzikal doruk noktasinda hissettiginiz fiziki üsüsmedir. Bunun cevabi fiziki dünyanin yok oldugu, yalniz sizin ve müzigin kaldigi noktadir. Bu high-end’dir. alıntıdır.... |
Benzer içerikler
- bass kabin litre hesaplama programı
- aux bluetooth dönüştürücü tavsiye
- hoparlör ohm nedir
- jbl clip 3 batarya
- optik ses çıkışı 3.5 jack a dönüştürme
- en iyi bluetooth hoparlör
- dolby atmos
- xiaomi masa saati
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X