Şimdi Ara

MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
99
Cevap
3
Favori
36.193
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Tarihimizde yer alan elem verici olaylardan biri. "Menemen Olayı"
    Şehit asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY'a Allah rahmet eylesin diyerek konuya başlıyorum.

    Bu olay resmi tarihimizde hep aynı şekilde anlatıldı. Kitaplarda, ansiklopedilerde hep aynı dar kalıplarda basitçe bizlere aktarıldı. Ta ki 2006 yılına kadar. 2006 yılında Genelkurmay arşivlerinden çok ilginç belgelere ulaşıldı. Arkasından da o günleri yaşayanlarla yapılan röportajlar. Lütfen zamanınız yettiğince hepsini okuyunuz. İlk olarak konuya Can Dündar'ın Milliyet Gazetesinde yayınlanan röportajıyla başlayalım. Gerçek Menemen tanıklarıyla...

    Kaynak: Can Dündar web sitesi



    Menemen'in son tanıkları anlatıyor:

    "'70 bin Arap geliyor' dediler. Korktuk. Alkışladık"

    Menemen'de Kubilay'ın katledilişine tanıklık edenlerle 10 yıl önce bir belgesel için görüşmüştüm. Belgeselde kısaca yer verebildiğimiz bu tanıklıkları bugün, Kubilay'ın katledilişinin 75'inci yılında ilk kez yayımlıyoruz


    SAMİ ÖZYILMAZ
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    "Kubilay 'Hücum' dese hepsi süngünün ucunda kalırdı"
    Eniştem bakkaldı. Sabah dükkanı açmış. 'Menemen'in etrafını 70 bin Arap'ın çevirdiğini' duymuş. Eniştem 'Gel dükkanı kapatalım' diye beni kaldırdı. Dükkanı kapattık. O eve gitti. Ben Hükümet'in (Vilayet'in) önüne gittim.
    6-7 kişi vardı orada... Normal adamlardı, kafaları kasketli, omuzlarında çanta var. Birinin eli silahlı... Ellerinde bir bayrak... Musabey köyünün Çarşı Camii'nden almışlar sabah namazında... 'Öğlene kadar o bayrağın altından geçen geçecek, geçmeyen kılıçtan geçecek' diyorlarmış.
    Millet etraflarını çevirmiş. Ben köşeden onlara bakıyorum. Epey durdular. Hükümet tarafından ya da büyüklerden kaymakam, hoca falan gelse, sivillere 'Yakalayın bu adamları' dese, yakalarlardı.
    Ondan sonra telefon ettiler Alay'a... Bir manga asker geldi karşı sokaktan... Asker süngüyü taktı. Siviller açıldı. Orada Kubilay askere süngüyü taktıktan sonra 'Hücum' dese, hepsi süngünün ucunda kalacaktı.
    Bir silah patladı. Bir tek el ateş edildi. Kubilay ayağından vuruldu. Asker geri kaçtı. Millet kaçıştı.
    Kubilay önce Hükümet'e giriyor, kapılar kapalı. Oradan geri, camiye dönüyor, cami avlusundaki taşın dibinde düşüyor. Bunlar da gidip başını kesiyorlar.
    Sonra askere telefon ediyorlar Hükümet'ten... Asker geliyor. Kahveden onlara makineleri tüfeklerle ateş ediyor. Hepsi esrarkeşmiş zaten. Asker hepsini vurdu, yalnız bir tanesi kaçtı, onu gördüm.
    Sonra bütün cesetleri topladılar oraya... Halk toplandı, jandarmalar, subaylar geldi, ölülerin torbalarından esrar çıktı, parça parça... Ben de esrarı ilk orada gördüm. Cesetleri kamyonlarla götürdüler.
    Sonra sıkıyönetim oldu. Kaçan adamı bulmak için haftalarca nöbet tuttuk. Evleri aradılar tek tek... Manisa'da bulundu. Bir oduncunun ekmek torbasını almış. Oduncu da ihbar etmiş, yakalanmış orada... 28-29 gün sonra... Mahkemeye getirdiler. Adama bizi gösterip 'Bunlardan kimse var mıydı?' diye sordular. O da bakıp 'Bu vardı', 'Bu yoktu' diyordu. 'Var' dese yandın.
    Ben şofördüm. Mahkemenin emrinde akşam iki araba nöbet bekliyorduk. Adam kimin ismini söylediyse 'Getirin' diye telefon ediyorlardı. Getiriyorduk, içeride mahkeme ediyorlardı.
    Onların asılacağı gün, nöbet yine bendeydi. Korkudan otomobilin dışına çıkmıyordum. Hep seyrettik, üzüldük.
    Hükümet'in altında Birincieller'in evi var, önce onu astılar: Manisalı Hocazade Ahmet Efendi... Astıktan sonra önüne ismini asıyorlar. Ondan sonra geldik akasyaların altında birini astılar. Sonra Ali Efendi'yi tütün satılan barakanın yanında astılar. Adamlara mecburen cigara satan Molla Osman'ı astılar. O çok bağırdı asılırken 'Kurtarın' diye, askerler vaziyet aldı. Ondan sonra sırayla asıldı, asıldı, ta çarşının içine kadar hepsini gördüm.Kamyonlarla atıp mezara götürdüler öğlene kadar...
    Bence asılanlar içinde suçlu olan yoktu. 6-7 tane sarhoşun işi... Bunlar içinde Menemen'den bir Gazozcu Abbas vardı, bir de Kubilay'ın kafasını bayrağa asmakta kullandıkları urganı elinden aldıkları çocuk...
    Olaydan sonra bizi caminin önünde topladılar. Sivil birkaç kişi vardı, bir de alay komutanı paşa... Orada gözlüklü bir sivil "Menemen'i toprak halinde (yerle bir) görseydim, iftihar ederdim" dedi.
    Bunlar gelmeden Menemen'de gericilik yoktu. Ama parti meselesi vardı. Serbest Fırka kazanmıştı. Onun intikamı mı, bilmem. Bildiğim şu ki Menemen'in bu işte hiçbir suçu yok. Zaten içlerinde Menemenli de yok."

    * * *

    SABAHAT ERKAL
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    "Atatürk geçerken pencereyi açmazdı"
    Babam Sabri Bey, Seferihisar'dan Menemen'e posta müdürü olarak atandı. İlkokulu bitirince 14 yaşında postanede çalışmaya başladım. Kubilay okulunun karşısındaki bir Rum evinde oturuyorduk.
    Menemen mutaassıp küçük bir kasabaydı. Biraz gericiliği vardı. Mesela şapkaya karşı çok düşmanlık vardı. 'Şapkayı gavurlar giyiyor, biz nasıl giyeriz?' derlerdi.
    O gün babam sabah 5'te postaneye gitmiş. Kahvenin önünde 6 kişinin hu çektiğini görmüş. Bunlar esrarkeşmiş, içip içip köylerden silah bıçak topluyorlar, şehre girince 'Biz mehdiyiz. Arkamızda 70 bin kişi var, Müslümansanız bu bayrağın altından geçin, yoksa kurtulamazsınız' falan diyorlarmış. Babam Kaymakam'ın evine gidip durumu anlatmış. Alay Kumandanı'na gitmişler. Kumandan, hemen 'Cephane alın ve Hükümet meydanına gidin' diye emir vermiş. Kubilay'ı görevlendirmişler.
    Kubilay bir manga askerle meydana gitmiş. Gençlikten olsa gerek, hemen 'Ne istiyorsunuz?' diye birinin yakasına yapışmış. Fakat içlerinden biri silahı ateşleyince Kubilay ayağından vurulmuş. Askerler de ellerinde süngü olduğu halde kaçmışlar. Kubilay sürüne sürüne yakındaki camiye kaçmış, musalla taşına yaklaştığı sırada Mehmet'lerden birisi (bunlar dört Mehmet, iki Zeki idi) gidip bağ bıçağıyla kafasını kesmiş. Civardaki dükkanlardan sopa, ip istemişler. Kafayı sopanın ucuna asmışlar. 'Biz mehdiyiz' deyince halk da inanmış.
    Biz pencereden seyrediyorduk, geçenler kaçışırken 'Kafayı değneğin ucuna takmışlar, gözlerini açıp kapatıyor' diyordu, çok fena oluyorduk. Böyle bir kargaşa... O sırada babam geldi eve, anneme 'Kadriye, siz hemen ev sahibinin evine geçin, memur ailelerine karşı bir hareket var' dedi. Bu arada iki bekçi de vurulmuştu. Kubilay'ın cenazesinde onlar da vardı arkada...
    Adamlar, 'Arkamızda 70 bin kişi var' dediğinden çalılar, bağlar, her yer arandı. Hatta komutan tepelere toplar, tüfekler yerleştirdi. Şimdiki Kubilay İlkokulu'na kurulan Divan-ı Harp mahkemesinde ben şahitlerin ifadesini yazıyordum. Köyden gelen adamlara, hocalara 'Allahınız kim?' diye soruyorlardı. Onlar da 'İstanbul'da Esat Hoca' diyordu. Mehdi diye bunlara tapmışlar.
    Esat Hoca'yı İstanbul'dan sedyeyle getirdiler. 90 yaşındaydı, eceliyle ölür diye asmadılar. Zaten çok yaşamadı, öldü. İdam edilecekleri gün babam dışarı çıkmadı, bizi de çıkarmadı. İbret için ortalığa asmışlar. Asılanlar içinde adamlara sigara, kazma, ip verenler de vardı. Babama durumu haber verdiği için İçişleri Bakanlığı takdirname verdi. Maaşına zam yapıldı.
    Sonradan duyduk ki, Atatürk Manisa, Menemen çevresinden trenle geçerken penceresini bile açmazmış. Biz istasyona giderdik onu görelim diye, göremezdik."

    * * *

    MUSTAFA ŞENGÖNÜL
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    Ben Menemen'de marangoz çırağıydım. Dükkanı açmaya gittim. Karşımda uncu Mehmet Efendi vardı. Belediye Meclis üyesiydi. Bana 'Dükkanı açma, eve git. Çarşıda bir karışıklık var' dedi. 'İzmir'den 70 bin kişi harekete geçti. Burayı işgal edeceklermiş' diye duyduk.
    Ben dükkanı açmadan döndüm. Ama sonra meraktan geri gittim. Köşeden baktım, direğin etrafında 7-8 kişinin döndüğünü gördüm. Menemenli değillerdi. Bazısı sakallı. Aralarında genç olanlar da vardı. Bozalan'da kazandıkları parayla esrar alıp içmişler diye duyduk sonradan... Ellerinde silah vardı.
    Bekçi Hasan'ı kafasından vurdular. Yere düştü. O zaman millet kaçtı. O ara Kubilay alaydan bir manga askerle gelmiş.
    Ben Kubilay'ı tanıyordum. Bizim mahallede otururdu, yüksekte, Dermandağı'nda ev tuttuydu, gidip dönerken bizim evin önünden geçerdi. Uzun boyluydu.
    Kubilay askeri yolun kenarına bırakmış, adamların yanına gitmiş.'Ne yapıyorsunuz burada?' diye sormuş. Adamlardan birine tokat atmış. Bunun üzerine ateş etmişler Kubilay'a, yaralanıp yere düşmüş. Silah patlayınca asker kaçmış. Cephanesizmiş. Kubilay sürüne sürüne cami avlusuna girmiş. Arkadan gelip kafasını kesmişler. Ben kanları gördüm sonradan... Karşıda eskici Kamil vardı ondan ip alıp kafasını bayrağın üstüne bağlamışlar.
    Fabrikada çalışan bir Musevi vardı, oradan geçerken 'Sen de bayrağın altından geç' dediler. Bayrağın altından onu da geçirdiler. Karşıda Molla Osman'ın çalıştığı bir büfe vardı, ondan sigara aldılar.
    Sonra ahaliye mecburi alkış yaptırdılar. Millet '70 bin kişi geliyor' korkusundan yaptı. Hepimiz korktuk. Meğer adamlar sarhoşken böyle demişler, hepsi yalanmış.
    Ordu, haber alınca geldi. Kahvenin oraya mitralyözü koydular, bunlara ateş ettiler, kimi yaralandı, kimi öldü. Manisalı genç olan, mezbahanın oradan kaçtı.
    Sonra sokağa çıkma yasağı kondu. Şimdiki Kubilay okulunun orada mahkeme oldu. Her gün benim dükkanın önünden geçiyorlardı. 4-5 jandarma bir kişiyi götürüyordu. Elleri kelepçeliydi. Sakalları uzamıştı.
    İstanbul'dan bir şeyh geldi, o da mahkemelik oldu. Bunların asılacağı gece 'Yarın hepimiz asılıyoruz' demiş, kendisi de o gece mahpusta ölmüş.
    Ben hepsinin asıldığını gördüm. Sabah geldiğimde caminin yanından Kabak Pazarı'na kadar 8-10 kişi vardı. İstasyonda 7 kişi vardı. Tren yolunda böyle boydan boya asılmışlardı. Kamil de istasyonda asılmıştı. Önlerinde bir kağıt vardı, ne suçu olduğu yazılıydı.
    Manisalı bir çocuk, Kubbeli bakkalın önünde asılmıştı.
    Suçsuz olanlar da asıldı. 'Neden sigara verdin?', 'Neden ip verdin?' diye Kamil'le Molla Osman'ı astılar. Halbuki Menemen içinden o hadiseye karışan kimse yoktu.
    Sonradan bir emir gelmiş 'Menemen'i yakın' diye. Onu duydum. Korktuk tabii... Manisa'dan her sene otobüslerle gelip miting yapmaya başladılar. Çok şeyler söylediler bize, ama katlandık. Çünkü Menemenlilerin bu işte zerrece günahı olmadığını onlar da bilmiyordu."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YorgunDemokrat45 -- 23 Aralık 2009; 15:18:28 >








  • Genelkurmay Başkanlığı'nın arşivine göre Kubilay'ın katilleri esrarkeş

    'İrticaî kalkışma' şeklinde sunulan Menemen Olayı ile ilgili önemli belgelere ulaşıldı. Genelkurmay ve Emniyet arşivi, Kubilay'ı katledenlerin esrarkeş olduğunu ortaya koyuyor.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    Emniyet raporu: Esrarlı sigarayla tasarrufunu artırıyormuş

    Kubilay'ı öldüren Derviş Mehmet'in çevresindeki insanları esrarla etki altına aldığına ilişkin bir başka resmî bilgi de Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında yer alıyor. Dönemin İçişleri Bakanlığı'na 25 Aralık 1930'da "Vali Kazım" imzasıyla gönderilen 7 maddelik raporun 4. maddesinde şunlar yazılı: "Bunların hepsinde esrar ve esrarlı sigara olup, Derviş Mehmet bunları Manisa'da alıştırmış ve bununla da tasarrufunu artırıyormuş."

    Tarihe 'Menemen Olayı' olarak geçen Asteğmen Kubilay'ın katledilmesinin üzerinden 76 yıl geçti. Ancak 'irticaî kalkışma' olarak sunulan hadiseyle ilgili şüpheler zihinlerden hiç çıkmadı. Gerek Mehdiliğini ilan edip topladığı bir avuç müridini esrar içirerek kendisine bağlayan Derviş Mehmet'in kimliği, gerekse resmî makamların olay sırasındaki ihmalleri, resmî teze karşı çıkan araştırmacıların "komplo" iddiasına yol açtı. Bu tartışma her 23 Aralık'ta yeniden gündeme gelirken, Zaman olayın perde arkasıyla ilgili önemli bir belgeye ulaştı.

    O dönemde Büyük Erkan-ı Harbiye Riyaseti olarak adlandırılan Genelkurmay Başkanlığı'na ait 26 Aralık 1930 tarihli bir belge, hükümet yetkililerinin ihmallerine dikkat çekiyor. Genelkurmay tarafından Menemen'e gönderilen 1. Kolordu Komutanı Vekili Muğlalı Mustafa Paşa (Mustafa Muğlalı) hadiseden üç gün sonra Ankara'ya ilettiği raporda Derviş Mehmet'in şüpheli hareketlerinin yetkili mercilerce bilindiğine işaret ediyor. Buna rağmen gerekli takibatın yapılmadığı; uzaktan seyirci kalınarak adeta "olay çıkmasına göz yumulduğu" ima ediliyor. Emniyet arşivlerindeki bir belgede ise Derviş Mehmet'in etrafındaki insanları esrara alıştırıp, istediğini yaptırdığı belirtiliyor. Dokuz maddeden oluşan dört sayfalık Genelkurmay raporunda da kendisini 'Mehdi' ilan eden Derviş Mehmet'in Manisa'da bir esrarkeş kahvesini mekan edindiği ve çevresindeki insanlarla uzun süre şüphe uyandıracak fiiller içinde bulunduğu kaydediliyor. Derviş Mehmet'in bu şüpheli halinin bilinmesine rağmen ortadan kaybolduğuna dikkat çekilen raporda, "Kayboluşları Manisa hükümetine bildirilmesine rağmen, Menemen'e gelene kadar 15 gün boyunca gezdikleri civar köylerde ahaliye telkinatta bulunmalarına rağmen bundan haberdar olunmaması ve hükümet konağı önüne gelene kadar Menemen hükümetinin bundan hiçbir suretle malumat almaması" eleştiriliyor.

    GENELKURMAY ARŞİVLERİNDEKİ BELGELER:

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü

    1. Kolordu Komutan Vekili Mustafa Paşa'nın hazırladığı Menemen Raporu, 26 Aralık 1930 tarihini taşıyor.
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü




    Link:http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=476957




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YorgunDemokrat45 -- 23 Aralık 2009; 11:57:22 >




  • Başka bir bilgi içerikli haber daha. Kaynak tumgazeteler.com adlı haber arşiv sitesidir (link).



    25.12.2006

    Tarihçilerden ortak tavır: Menemen`in istismarı bitmeli

    76 yıl önce gerçekleşen Menemen olayları sırasında asteğmen Kubilay ve iki bekçiyi şehit edenlerin `esrarkeş` olduğunu gösteren belgeler büyük ilgi gördü.

    Tarihçiler, Genelkurmay ve Emniyet arşivine dayanılarak ortaya çıkarılan gerçekler ışığında menfur hadisenin yeniden tanımlanması gerektiğini ifade ediyor. Bir kesimin ısrarla `irtica kalkışması` diye sunduğu olayların faillerinin İslami değerlerle ilgisinin bulunmadığını vurgulayan uzmanlar, Menemen vesile kılınarak dindar halk üzerinde baskı oluşturulmasına karşı çıkıyor. Araştırmacı-yazar Mustafa Armağan, Derviş Mehmet`in dindarlıkla ilgisinin olmadığını ifade ederken, olayın CHP örgütünün iktidarını kuvvetlendirmeye yaradığına dikkat çekiyor. Tarihçi İsmet Bozdağ da katillerin esrarkeş olduğu yönündeki bilgilerin delillendirilmesinin büyük önem taşıdığını kaydediyor. Tarihçi Caner Arabacı ise Menemen`in içyüzünün akademik çevrelerde bilinmesine rağmen yüksek sesle ifade edilmediğinin altını çiziyor.

    Araştırmacı-yazar Mustafa Armağan, Derviş Mehmet olarak anılan kişinin dindarlıkla ilgisi olmadığını vurguladı. `Menemen olayı kimin işine yaramıştır?` diye soran Armağan şu tespitleri yaptı: `Komplo olup olmadığından emin değilim. Ancak ben meselenin bir başka boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Menemen olayı, CHP örgütünün iktidarını kuvvetlendirmeye yaramış ve onu `eleştirilemez bir konuma` taşımıştır. İnönü ve CHP`nin devlete hakim olma sürecinde bir dönüm noktası teşkil eder. Ve partinin devletle bütünleşme süreci hızlanır.` Derviş Mehmet`e ilişkin ilginç bilgiler veren Armağan, Cumhuriyet gazetesini kaynak göstererek şunları dile getirdi: `Olayın sanıkları içinde esrar içenler olabilir; fakat bir başka belgeden (O tarihlerde Cumhuriyet`te çıkan bir yazı) aslında Derviş Mehmet`in Çerkez Ethem`in arkadaşı olduğunu ve onunla beraber çalıştığını öğreniyoruz. Çerkez Ethem`le birlikte Yunanistan`a kaçmış ve 150`liklerden olmadığı için 1930`lara doğru tekrar Yunanistan`dan Türkiye`ye geliyor. Bu olay, bu kişilerin kullanılmış olabileceği izlenimi veriyor.`

    Tarihçi İsmet Bozdağ, tozlu arvişlerde bekleyen belgelerin irdelenmesiyle bu tür tartışmalı konuların derinlemesine incelenme imkanı bulunduğunu belirtti. Menemen olayıyla ilgili gerek hükümet temsilcilerinin ihmalleri, gerekse olayın faillerinin esrarkeş olduğu yönündeki iddiaların söylenegeldiğini hatırlatan Bozdağ, `Bu tür belgelerle bunlar delillendirilmiş oluyor.` dedi. Dönemin hükümeti tarafından olayın kendi lehine kullanıldığını ifade eden Bozdağ, `Bu konuda çok detaylı ve bilimsel çalışmalarım olmadı. Ancak, aktarabileceğim şudur: Olay meydana geldiği zaman aslında çok küçük bir olay gibi göründü. Ama birdenbire patladı. Hükümet bu hadiseyi kendi lehine kullanmak istedi.` değerlendirmesinde bulundu.

    İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Toktamış Ateş ise Derviş Mehmet`in esrarkeş olduğunun aslında `sır` olmadığını kaydetti. Tarihçiler tarafından bilinen gerçeğin bu olaylar hakkında ciddi ipuçları verdiğini belirten Ateş, `Derviş Mehmet ve adamlarının esrar içerek şehre indiği ve bu olaylarla Menemen halkının hiçbir ilgisi olmadığı biliniyordu. Zaten zaman içinde o halkın kendi halinde mütedeyyin Müslümanlar olduğu görülmüştür.` diye konuştu. Ateş, bu yıl Menemen olaylarının yoğun bir şekilde gündemi meşgul etmesinin nedenini de `Türkiye`nin içinde bulunduğu siyasal ortam`a bağladı.

    Mustafa Armağan: Menemen olayı, CHP örgütünün iktidarını kuvvetlendirmeye yaramış ve onu `eleştirilemez bir konuma` taşımıştır.

    İsmet Bozdağ: Bu tür belgelerle yıllardır ileri sürülen iddialar delillendirilmiş oluyor. Dönemin hükümeti hadiseyi kendi lehine kullandı.

    Toktamış Ateş: Kubilay`ı şehit eden kişilerin esrarkeş olduğunu tarihçiler biliyordu. İlçe halkının olayla hiçbir ilgisi olmadığı da zamanla anlaşıldı.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü

    Zaman`ın dün manşetten yayınladığı arşiv belgeleri tarihçileri heyecanlandırdı.

    `Bugünkü komploları daha iyi anlıyoruz`

    Selçuk Üniversitesi`nden Yard. Doç. Caner Arabacı, belgelerin Menemen olaylarının arkasındaki gerçeklere ışık tuttuğunu söyledi. Bu olayların akademik çevrede yıllardır bilinmesine rağmen yeterince dile getirilemediğine dikkat çeken Arabacı, `Derviş Mehmet geceleri çevresindekilerle esrar içerek her türlü ahlaksızlığı yapan bir insandı. Bu insanlar gündüz de başlarına yeşil sarık sararak halka çok farklı görünüyordu.` diye konuştu. Olayların tam anlamıyla açığa çıkması halinde yıllardır yapılan hataların önüne geçilebileceğini vurgulayan Arabacı, sözlerini şöyle sürdürdü: `Yıllarca inançlı insanlar bu olay nedeniyle baskı gördü ve dışlandı. Gerçeklerin açığa çıkması bugün yapılan komploları anlamada büyük önem taşıyor. Çünkü bu olayların arkasında yer alan planları ne halk biliyor ne de kendini aydın kabul eden kişiler.` Nergihan Çelen, İstanbul





  • Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü



    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm




  • quote:

    Orijinalden alıntı: lehrer35

    Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm




    Alkol almazlar kesinlikle ama ottur günahı yoktur diyip üfleyen çok var




  • Birileri yine kendi tarihlerini yazmaya çalışıyorlar ama o tarih 1923'te yıkıldı.
    Konuyu iyice okudum! Olayı genel olarak çok eskiden duymuştum ama böyle sunulması da iyi oldu, hazırlayan arkadaşa teşekkürler.
    Aşağıdaki olayda bir benzeri Kubilay olayının! Aklınca kurnaz birisi hatta "Aaa, bakın burada olay o kadar büyümemiş, Kubilay'da tarihe niye böyle geçmiş ki? " diye soru üretebilir, sanırım alttaki anlatılandan birşey anlamıyandır!
    Yalnızca olguların saptanması yetmez, bilmek yetmez, soruda sorulması gerekir!
    İster istemez 2 soru takıldı kafama, birisi Yeni Türkü'nün de dikkatini çekmiş!
    1)" Sadece 7 kişimi yaptı bu olayı?" Sanırım yapanların geniş bir destekçi tabanı olmalı! O tabana ulaşmanında bir yolu olmalı! İlkel gelebilir ama bazı uluslarda uygarlık böyle gelişir!

    Alttaki Çağlayangil'in anıları kitabında da yayınlanmış yazı sanırım bir fikir verir bu olayın nasıl takibedilmesi, ve kavranmasının gerektiği hakkında! Bir Tarikat olayı asla tek başına bir iki "meczup" işi olmaz altta ve arkada birileri, destekleyicileri mutlaka vardır! Merak edenler alttaki linkten Güneri Civaoğlu'nun yazısına da ulaşabilirler! Benim önerdiğim yalnızca anlamak için bir metod, yoksa olayı ve yöntemi bugün onaylamak mümkün değil. Ama sağ görüşlü Liberal fakat Kurtuluş Savaşı görmüş Celal Bayar'ın tavrı ilginç gelebilir bazılarına, şaşırmasınlar! Gericiliğe-irticaya bu çok sert karşı duruş bilmelerinden kaynaklanıyor, Kurtuluş Savaşında karşılaştıklarından kaynaklanıyor!

    http://www.milliyet.com.tr/1997/06/15/yazar/civaoglu.html

    Atatürk gibi davranınız

    Güneri Cıvaoğlu

    Merhum Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in ANILAR adlı kitabından bir bölüm yansıtacağım:
    "DYP'nin kökleri" olan Demokrat Parti'nin, irticaa bakış açısını yansıtan bu satırlar, ibretle okunmalıdır.
    Bugünkü DYP'liler, RP kafasıyla kader birliği etmek aymazlığının belki de farkına varırlar.


    ANILAR'ın 332. sayfası şöyle bir arabaşlıkla başlıyor.


    Ulu Cami'de bir cuma

    "Bursa'da Hükümet Konağı'nda oturuyorum. Yanımda rahmetli Turan Kapanlı var. Kapanlı, Bursa Cumhuriyet Savcısı. Birden bir gürültü koptu. Pencerelere koştuk. Bir kamyoncu Vali Konağı'na yanaşıyordu. Kamyonetin içinde, başından kanlar akan beş, altı kişi ve polisler.
    Emniyet Müdürü'ne hemen sordum. 'Bunlar Ulu Cami'de hadise çıkardılar' dedi. Günlerden cumaydı. Cuma namazı kılınıyor. İmam, cuma hutbesini okumak için minbere yönelmiş. İçlerinde 'Ben Mehdiyim' diyen bir zat, imama mani olmuş. Bu sırada cemaatin arasında tekbirler başlamış. Maşlahlılar zuhur etmiş. Kılıçlarını da çekmişler. 'Ben Mehdiyim' diyen zat minberde hükümet ve Atatürk aleyhine sözler sarfetmeye başlamış. Cemaat şaşkın, donmuş kalmış. O gün izinli olup da cuma namazını kılmaya giden bir polis memuru çekmiş tabancasını minbere doğru yürümüş. Cemaat galeyana gelmiş. Mehdi ve takımını dövmüşler. Yaralamışlar. Polis güç yetişmiş. Hepsini derleyip, toplayıp benim odama getirdiler."


    Bayar telefon da

    İhsan Sabri Çağlayangil, anlatımını şöyle sürdürüyor:
    "Turan Kapanlı, gelenleri sorgulamaya başladı. Bu arada da polis Emniyet Genel Müdürlüğü'ne İçişleri Bakanlığı'na durumu bildirmiş. İçişleri Bakanı, Başbakan'ı haberdar etmiş.
    Daha biz işin aslını öğrenemeden telefon çaldı. Reisicumhur Celal Bayar'ı karşımda buldum:
    'Ne oluyor İhsan Bey,' dedi.
    Basit bir zabıta vakası değildir. Meczubların işi, dedim ve vakayı anlattım. Tesadüfen odamda savcının olduğunu ve tahkikatın yürütüldüğünü söyledim. Celal Bayar ciddileşti. Bana:
    'Basit bir zabıta vakası değildir. Yapanlar meczup dahi olsalar, bir teşkilatın adamıdırlar. Türkiye'ye ne gelirse irticadan gelir. Bir gerici hareketi karşısındayız. Vaka sizin anlattığınız gibi basit bir hadise değildir. Muhakkak arkalarında bir teşkilat vardır. Menemen olayı gibi bir hadise ile karşı karşıyayız. Şimdi İçişleri Bakanı'na özel bir uçakla Bursa'ya gitmesi için talimat verdim. Birbuçuk saat sonra oradadır. Her işinizi bırakınız ve bu işin aslını meydana çıkarmaya bakınız' dedi.
    Ben de kendilerine cevaben:
    'Sayın Reisicumhurum siz telaşlısınız. Benim ne yapmamı emredersiniz' diye sordum.
    - Siz Atatürk olsaydınız ve Atatürk sağ olsaydı ne yapardıysa, öyle hareket ediniz ve olayın gerçek yüzünü meydana çıkarınız-"


    Tarikat işiymiş

    İhsan Sabri Çağlayangil, nihayet hadisenin arkasında bir tarikat izinin bulunduğunu şöyle anlatıyor:
    "Celal Bayar'ın olayı bu denli ilzam etmesine şaşırdım. Hadiseyi birkaç meczubun düşünmeden yaptığı hareketler sayıyordum.
    Bu arada Savcı Kapanlı da soruşturmayı, yakalananları sıkıştırarak sürdürüyordu. Bütün aradığı da bu olayın çıkarılması için nerede toplanıldığı ve karar verildiğiydi. Bir ara Kapanlı, bunları dövmeye başladı. Şaşırdım. Valilik makamında bu tür bir davranışı uygun bulmuyordum. Ama bir şey de söyleyemiyordum. Bir de tutukluya bu tür bir davranış benim insan ve demokrasi anlayışıma sığmıyordu pek." (Merhum Turhan Kapanlı'yı yakından tanıma fırsatını buldum. Dostu oldum. Nazlı Ilıcak'ın dayısıdır. Fevkalade şık, zarif, beyefendi bir insandı. Bu dayak olayına gerçekten şaşırdım. G.C.)
    "Ama Kapanlı biraz daha kendi anlayışı ve metodları içinde sanıkları sıkıştırınca, bu olayın Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde tarikat mensubu bir tren makasçısının evinde planlandığını öğrendik.
    ............ Makasçıyı yakaladık.
    Rahmetli Celal Bayar haklı çıkmıştı.
    Bu olay örgüt işiydi. Ve örgüt tarafından planlanmıştı.
    Sanıklar toplandı, tutuklandı ve mahkeme edildiler. Mahkum oldular.
    O gün Celal Bayar'ın irticaya karşı ne kadar hassas olduğuna tanık oldum."

    İbret

    İhsan Sabri Çağlayangil, gerçek bir devlet adamıydı. Yürekli adamdı.
    Sıkıyı gördüğünde, palamarı çözen tatlı su demokratı ya da yalağı değildi.
    Her askeri müdahaleden sonra, asker, Demirel'i bertaraf ederek, yeni bir parti kurma görevini, yani kendi desteklerinde liderliği Çağlayangil'e önermiştir.
    Çağlayangil, o bilge hali ve ağırlıklı üslubuyla bu önerileri geri çevirerek, en zor ve en yalnız günlerinde hep Demirel'in ve demokrasinin yanında yer almıştır.
    Ama...
    Demokrasiyle, irtacaya çanak tutmayı aynı şey sanmak gafleti ve delaleti içine hiç düşmemiştir.
    Bugün, DYP'de kimi arkadaşlarının ve DYP'ye sonradan gelmelerin, bir yandan Demokrat Parti köklerinden olduklarını iddia ederken, öte yandan irticaa da, koltuk değneyi olduklarını gördükçe, herhalde kemikleri sızlıyordur.

    2) İkinci soruda Atatürk niye trenle geçerken perdeleri kapanıyordu, ve niye hiç gelmedi Menemen'e?
    Atatürk'ü severim, ülkenin kurucusu olmasından değil! Kişi olarak, söyledikleri, yaptıkları, Çanakkale Şehitleri için yazdığı yazı, gençliğe hitabesi, birçok şeyi hoşuma gider ondan severim. Bu yüzden perdelerin kapanması ve hiç gitmemesi Menemen'e ilgimi çekti!

    İstanbul'a kurtuluş savaşından 3 yıl sonra gittiğini duymuştum! Bildiğim kadarıyla bazı şehirlere hiç gitmedi! İki bildiğim örnekten birisinde Samsun'a çıktıktan sonra bir şehre gitmek istediği ama padişahımız Efendimizi çok seven bu şehirden "gelme keseriz" cevabı aldığı! Diğeri herkesin bildiği bir Orta Anadolu şehri! Menemen'le ortak yönleri neydi ki ülkeyi kuran kişi kendi kurduğu Ulusun bazı yerlerini görmezden geliyordu? Hadi bizi yıllarca aldattılar diyelim, onu da mı aldattılar?

    Bu ülkede müslüman olduğu için öldürülen kimse olduğunu duymadım, tersinden çok var ama! Ama kendi haline müslümanlığını yaşamak isteyen insanlarda Kubilay'ı kesen garip yaratıkların, veya yukarda Mehdi diye ortalığa fırlayan vatandaşın, veya Usame Bin Laden'in içlerinden çıkmaması için ellerinden geleni vede gerekeni yapmak zorunluluğundadırlar diye düşünüyorum! O cenahta böyle üretim devam ettikçe başka birileride kendilerini " Atatürk gibi davranmak" zorunluluğunda hisseder doğal olarak.
    Doğal olarak zamanın akışı içerisinde Kubilay olayı yerini bulur, gözden geçirilecek yerleri gözden geçirilir, haksızlık varsa onarılır.
    Ama sanırım o günlere daha çok zaman var.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: lehrer35

    Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü



    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm



    bakın da birilerinin dedelerini görün




  • quote:

    Orijinalden alıntı: antonidas


    quote:

    Orijinalden alıntı: lehrer35

    Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü



    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm



    bakın da birilerinin dedelerini görün


    En azından benim dedelerim belli...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi A.E.C -- 2 Temmuz 2011; 23:04:29 >




  • Menemen olayına benzediği için bir haberi sizinle paylaşmak istedim.
    Söyleyecek söz bulamıyorum

    http://www.haber7.com/haber/20110702/Ozel-Harpcinin-Madimak-Katliami-itiraflari.php

    İki gün içerisinde örgütleme yapılamaz iki gün içerisinde daha farklı insanlar faaliyete sokulur.

    Bizim bölgede yaptığımız en büyük olay insanların Madımak oteli önünde toplandığı zaman taşı atmamız ve geri çekilmemizdir.

    Yanlış hatırlamıyorsam altılı gruba ayrıldığımız timde beşinci gruptaki bir arkadaş ilk başta bir mermi sıktı. Ve arkasından molotof kokteylleri daha sonra Madımak otelinin içerisine girmeye çalışan insanlar oldu.

    Askeriye o konuda yetersiz kaldı ve olay beklenenin dışına çıktı.

    Bir kişi yakalandı. O dava askeri mahkemeye getirildi. Erzincan ikinci ordu komutanlığına iki gün sonra da nasıl olduysa yangın çıktı dosyalar yandı. Basına sadece orduda yangın eğitimi verildiği yansıdı.

    Madımak otellerinin yanmasından önceki sahneleri televizyonda görüyorsunuz silah çeken üç dört kişi var, hepsi farklı tarafa ateş ediyor hiçbiri otele ateş etmiyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: PAXMAHNHOB


    quote:

    Orijinalden alıntı: lehrer35

    Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm




    Alkol almazlar kesinlikle ama ottur günahı yoktur diyip üfleyen çok var

    sizin gibi islamı imanı bilmiyen insanlar varya işiniz gücünüz bilmeden tenkit etmek git bakayım bi tane ehl-i sünnet alime sana böyle bi fetva vericekmi bak arkadaşım zaten kovulmuşsun sitedende sana bi akıl vereyim islamın yasakladığı isimler değildir ismin bira şarap esrar eroin olması mevzu bahis olmaz islamda islamda baz aklı başından almasıdır zaten şarap kelimemi eşarptan gelir eşart ise başı kapatan örtüdür yani burdaki şarap kelimemesi aklı kapatan aklı baştan alan demektir yani bu demek oluyorki bir aklı baştan alan ne var ise haramdır buna ottur günahı yoktur diyeni kafir eder helal haram harama helal demek Ehl-i Sünnet fıkhında insanı kafir eder bilmeden konuşmayalım....




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.