Şimdi Ara

VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN' (28. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
10.280
Cevap
58
Favori
1.056.948
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2627282930
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: omurkadir

    @asclepius
    Hocam uygulamanız güzel olmuş,güle güle kullanın.Ancak ampül gördüğüm kadarıyla sarı ışık veriyor.Siz tavan lambasını beyaz ledlerle değiştirmiştiniz,ayak lambaları da beyaz olsa daha hoş olur.Hem gösterge ışıkları da beyaz.Veya araç içi tuşlarla uyumlu olarak kırmızı...
    İç ambians aydınlatması da olsa süper olacak aslında.


     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'


    Sizinde dediğiniz gibi ampul sarıya yakın soft bir ışık veriyor. Tavan ampulleri ile aynı renkteler.
    Aydınlatma lambası içinde ampulle birlikte geliyor.
    Sadece makyaj aynası ışıklarını LED ampul ile değiştirdim.
    (Dikkat, tavan ve ayak bölgesi ışıkları azalarak söndüğü için LED kullanımına uygun değil)
    Bir sonraki çalışma iç ambians aydınlatması olacak, bekleyin :)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 34UD5759

    Ersin abi, jant seçimi mükemmel fikir.. Pacific jantı çok güzel uymuş araca, ayrıca ayak aydınlatması işlemi de ucuza yapılan ama çok da iyi görünen bir modifikasyon olmuş.. ben epeydir şerit led alıp o bölgeleri aydınlatma için ayarlayım diye düşündüm ama kabloyu nerden çekeceğime karar veremedim, belki çakmaktan filan alırım dedim ama üşendim doğrusu uğraşmaya.. elektrikçi filan şart değil de kabloyu nereye irtibatladılar serviste acaba? ben de yaparım bunu..



     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'


    Not: Üstteki Bora Pasific fotoğrafını ben çekmedim, kaynağını bilmiyorum. Sadece jantları göstermek için ekledim.

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'



    Barış Abi, nerelerdesin?
    Ayak bölgesi aydınlatmanın maliyeti sadece 68 lira tuttu, araca epey hava kattı.
    Bu kadar gösterişli ama maliyeti düşük uygulamayı neden standart yapmazlar, anlamıyorum.
    Şerit LED orjinal donanımda olmadığı için hiç düşünmedim. Hatta makyaj ayna ampullerini eski orjinal ampullerle değiştireceğim.
    Polo orjinal alaşım jantları yaklaşık 1000-1200 lira civarında ama modellerini beğenmedim.
    Bora Pasific jantları çıkma olarak çok daha ucuza aldım, satan arkadaşın da işine geldi.
    Lastik masrafı olmadığı için maliyet düşük oldu. Amaç minimum harcama.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi asclepius -- 21 Temmuz 2010; 10:37:01 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: asclepius

    Barış Abi, nerelerdesin?
    Ayak bölgesi aydınlatmanın maliyeti sadece 68 lira tuttu, araca epey hava kattı.
    Bu kadar gösterişli ama maliyeti düşük uygulamayı neden standart yapmazlar, anlamıyorum.
    Şerit LED orjinal donanımda olmadığı için hiç düşünmedim. Hatta makyaj ayna ampullerini eski orjinal ampullerle değiştireceğim.
    Polo orjinal alaşım jantları yaklaşık 1000-1200 lira civarında ama modellerini beğenmedim.
    Bora Pasific jantları çıkma olarak çok daha ucuza aldım, satan arkadaşın da işine geldi.
    Lastik masrafı olmadığı için maliyet düşük oldu. Amaç minimum harcama.


    Sn. asclepius,

    Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
    Bence ayak aydınlatması çok güzel olmuş. Elinize sağlık. Jantlarınız da çok şık, güle güle kullanın..

    Benim sormak istediğim yaptığınız ayak bölgesi aydınlatması için sadece:

    Lambalar
    Fişleriyle birlikte orijinal kablolar

    mı var. Yani aracın hiçbir kablosunu kesmeden, bozmadan, sadece bu orijinal yedek parçaları alıp, lambaları ve kablo fişlerini ayrılmış boş yerlerine takarak işlem bitiyor mu?
    Sigorta kutusuna bile dokunulmuyor mu?

    Aracın hiçbir aksamına dokunmadan takabilecek isek ben de yaptırmak istiyorum. O yüzden sordum.

    Not 1: Makyaj aynaları aydınlatması için içimden geçeni söylemişsiniz. SARI IŞIK çok daha güzel bence de. Biraz çakma xenon gibi durmuş idi ledli beyaz makyaj lambaları. Gerçi zevkler ve renkler de tartışılmaz.
    Not 2: Passat başlığında, burada sizi eleştirdikleri için POLO başlığını bıraktığınızı söylemişsiniz. Boşverin, kızmayın. POLO başlığını siz açmışsınız, ben çok faydalandım bilgilendirmelerinizden. Onun için de teşekkür ederim.

    selamlar,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi calik -- 21 Temmuz 2010; 15:50:52 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: asclepius

    Barış Abi, nerelerdesin?
    Ayak bölgesi aydınlatmanın maliyeti sadece 68 lira tuttu, araca epey hava kattı.
    Bu kadar gösterişli ama maliyeti düşük uygulamayı neden standart yapmazlar, anlamıyorum.
    Şerit LED orjinal donanımda olmadığı için hiç düşünmedim. Hatta makyaj ayna ampullerini eski orjinal ampullerle değiştireceğim.
    Polo orjinal alaşım jantları yaklaşık 1000-1200 lira civarında ama modellerini beğenmedim.
    Bora Pasific jantları çıkma olarak çok daha ucuza aldım, satan arkadaşın da işine geldi.
    Lastik masrafı olmadığı için maliyet düşük oldu. Amaç minimum harcama.


    abicim gazlıyoruz sağda solda, geçen gece Etiler'de gezinirken kulaklarını çınlattım..

    ya senin araba yeni ya şimdi, orijinal olmayan bişeyler illa ki sırıtır(jant hariç, gerçekten ayrı güzel olmuş).. ama benimkini 2005 Mart ayından beri tepe tepe kullanıyorum, dolayısıyla eskidiği için her bi çakma -ama güzel gösteren- modifikasyona varım.. bi ara Rekor'da orijinal alüminyum pedal seti buldum 60 TLye, hemen alıp çaktım pedallara ama biraz manasız bi iş gibi oldu.. neticede ayağının altında altın kaplama pedal olsa ne?

    ben okuma lambalarını (ön-arka) ve makyaj ayna lambalarını direk şerit ledlerle değiştirdim.. azalarak sönme olayında da hiç bir sorun olmuyor, ben beyaz ışığı daha çok sevdiğimden gözüme daha hoş geliyor..

    jant hususunda da ben de mevcut 14"lerden 15e çıkmak istiyorum, lastikler de eskidi ama epey maliyetli oluyor sıfır 15"lastik + jant.. senin yaptığın gibi uygun çıkma bulmak lazım belki..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: GökAy54

    Yanlız aracı VW göndermez. İthalatçi firma şartname oluşturur firma ona göre fiyat ve donanım belirler. Dolayısıyla tüm suç distribütöründür bence. Bir de donanımla ilgili hatam varsa zaten kabul ettim, ama az önce nerden baktım da sis farı alaşım jant ve deri direksiyonu ekledim hala onu arıyorum. Baktım ve yazdım çünkü...Tekrar özür...

    Bir de bilmiyorum ikinci paragraftaki düşünceleriniz bana mı ama eğer bana ise tekrar söylüyorum ben hiç fiesta alınmaz demedim benim de düşündüğüm arabalardan biri ama benim tercihim VW, bunun nedeni VW'e daha çok güveniyor olmamdır dedim. Ford'a neden güvenmediğime gelince de Yakınlarımdan geçmişte ford alan bazı tanıdıklarımın bir kısmında aracın boya hatası çıkması, ya komple tekrar boyanması, yada zaten götürdüğünüz bir başka serviste sizin 2 saat önce aldığınız arabaya komple boyalı denmesi, gibi bazı canımı sıkan konular olmuştu. Bunların tabiki istisna olduğunu varsayıyorum ve bu sayede fiestayı hala ikinci seçenek olarak saklıyorum.


    Öncelikle şunu belirteyim VW dese ki "ben ESPsiz, yan hava yastıksız göndermem aracı", Doğuş ne yaparsa yapsın böyle bir aracı getiremez. VW gibi kendini diğerleri ve BMW, Mercedes gibi firmaların arasında konumlandırmaya çalışan bir marka için böyle şeyler yaptığı sürece o uğraştıkları imajı ben de oluşturamazlar. Neden acaba bu saygıdeğer marka Almanyada, İngilterede manuel kliması dahi olmayan baz donanımlı yani Trendline araçlarda ESP ve hava yastıklarını standart sunuyor da burada Almanyada da varolan Comfortline donanımının ESP ve yan hava yastığı olmayanını satıyor ve bu özellikleri opsiyon olarak bile sunmuyor, bunu da biri açıklayıversin bana bir zahmet. Ben zaten kimseye Polo almayın demiyorum, daha iyi bir güvenlik donanımı seviyesiyle alın diyorum. 30600 mü fiyatı, 33000 olsun ama ESPli, yan hava yastıklı vs. olsun.


    quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    Sevgili omurkadir,

    Bu direksiyondaki ambleme bakma olayı ile ilgili hatırladığım bir tatsız anıyı da tam da yeri gelmiş iken müsaadenizle yazmak isterim. Sizin şahsınıza yazmıyorum. İlgili tüm insanlara aktarmak için yazıyorum.

    Daha önce de söylemiştim. Benim ailemin de FORD marka aracı olmuş idi. 3 adet FORD TAUNUS, 1 adet GRANADA kullandık.
    1991 model FORD TAUNUS marka aracımızı, sanırım 1997 yılında İstanbul Maltepe ŞAHSUVAROĞLU servisine bakım için götürdüm. FORD TAUNUS, biliyorsunuz o ŞAHSUVAROĞLU servisine sadece en fazla 10 km uzaklıktaki, FORD-OTOSAN fabrikasında üretilmiş ve 6-7 yaşlarında idi. Ne oldu biliyor musunuz? ŞAHSUVAROĞLU FORD Yetkili Servisi, FORD marka aracımı içeri almadı. Ben şaka yapıyorlar sandım. Yanlış firmaya mı geldim dedim. Servisin tabelasına baktım FORD yazıyor. Tam da dediğiniz gibi direksiyondaki FORD amblemine baktım. Görevliye:

    -Burası FORD servisi değil mi? diye sordum
    -Evet dedi
    -Benim direksiyonumda da FORD amblemi var? Benim aracım FORD değil mi diye sordum
    -FORD dedi
    -Neden aracımı servise almıyorsunuz diye sordum?
    -TAUNUS lara biz bakmıyoruz dedi
    -Kim bakıyor diye sordum?
    -Sanayide ustalara gösterebilirsiniz dedi
    -Bu arabayı sanayideki ustalar testere çekiç ile mi yaptılar? Neden onlara götüreyim? Ben aracıma yetkili serviste bakım yaptırmak istiyorum dedim.
    -Maalesef aracınızı alamayız dediler.

    Tıpkı sizin de belirttiğiniz gibi direksiyondaki FORD amblemine ve FORD yazısına öylece bakakaldım.

    Daha sonra başka bir işim için FORD fabrikasına gittiğimde, fabrikadaki satış sonrası hizmetler müdürlüğüne uğradım. Durumu anlattım. Şahsuvaroğlu aracıma bakmadı dedim. Fabrikadakiler ne dese beğenirsiniz?

    Kem, küm, evet bakmıyoruz. İstanbul'da Atatürk Sanayinde 1 tane servis ayırdık, oraya önceden randevu alarak gidebilirsiniz diyebildiler. Daha FORD TAUNUS 10 yaşını bile doldurmamış idi.

    Ben de peki dedim. Artık FORD satış sonrasına "ne olur aracıma siz bakın diye yalvarmaktan vazgeçip" mecburen ustalara gidip bakımı yaptırdım. O aracımızı da sattıktan sonra da benim için FORD marka araç satın almak bitmiş oldu.

    Şimdi bunu yapan FORD-OTOSAN satış sonrası ve FORD Fabrika. Türkiye'de "En İyi Yerli" diye ürettiği arabasını TANIMIYOR. SERVİSE ALMIYOR. Meğer Şahsuvaroğlu'nun aracıma bakmaması kendi insiyatifi değil FORD-OTOSAN ın uygulaması imiş.

    Bu olaydan biraç yıl sonra 1986 model BMW 316 aracımı 16 YAŞINDA İKEN, BORUSAN a servise götürdüm. Hiçbir soru sormadan içeri alıp işlemini yaptılar. Biz bu modele bakmıyoruz filan demediler. Yurtdışında üretilmiş bir aracı, Türkiyedeki distribütörüne götürdüm, dikkat edin lütfen.

    Bu olayı her yeri geldiğinde anlattım ve Allah sağlık verdikçe de anlatacağım ki insanlar ne nedir bilsin, öğrensin.

    Bu olaydan yıllar sonra ise 1973 model VW kaplumbağamız için Almanya'ya aracın şasi numarasını vererek bir e-posta gönderip, aracımıza doğum günü kutlaması yapmak istiyoruz, aracın üretim tarihi ve özelliklerini öğrenmek istediğimizi söyledik. VW Almanya'dan aracın üretim tarihi ve tüm üretim bilgilerini ve aksesuarlarını içeren bir e-posta geldi. Bunu yaptığımızda araç en az 30 YAŞINDA idi.

    Dolayısıyla ben direksiyonlardaki amblemlerin arkasında ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Hem teknik olarak epey biliyorum, hem de yaşayıp tecrübe ettiğim için biliyorum.

    Yukarıdaki benim FORD ile ilgili yaşadığım örnek olay, daha önce FORD ile ilgili yazdığım e-postaların sebebi değildir sakın yanlış anlaşılmasın. Daha önceki görüşlerime ilaveten, bugün aklıma geldiği için bu olayı ekleyeyim ve insanlar öğrensin diye yazdığım bir bilgidir. Bu olaydan bağımsız olarak FORD/VW ile ilgili düşüncelerimi zaten yazmış idim.

    Sonuç olarak, direksiyondaki o amblemin bir anlamı var. Arkasında bir zihniyet ve felsefe var. Çalışan, emek veren binlerce insan var ve onların emeğini, anlayışını, kabiliyetlerini, bilgisini, vs. temsil ediyor.

    Anlayana tabi...

    sevgiler,




    İşte bunları görebilmek için hayatta kalma ihtimalinizi de artırmanız faydalı olabilir.

    Saygılar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    quote:

    Orijinalden alıntı: asclepius

    Barış Abi, nerelerdesin?
    Ayak bölgesi aydınlatmanın maliyeti sadece 68 lira tuttu, araca epey hava kattı.
    Bu kadar gösterişli ama maliyeti düşük uygulamayı neden standart yapmazlar, anlamıyorum.
    Şerit LED orjinal donanımda olmadığı için hiç düşünmedim. Hatta makyaj ayna ampullerini eski orjinal ampullerle değiştireceğim.
    Polo orjinal alaşım jantları yaklaşık 1000-1200 lira civarında ama modellerini beğenmedim.
    Bora Pasific jantları çıkma olarak çok daha ucuza aldım, satan arkadaşın da işine geldi.
    Lastik masrafı olmadığı için maliyet düşük oldu. Amaç minimum harcama.


    Sn. asclepius,

    Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
    Bence ayak aydınlatması çok güzel olmuş. Elinize sağlık. Jantlarınız da çok şık, güle güle kullanın..

    Benim sormak istediğim yaptığınız ayak bölgesi aydınlatması için sadece:

    Lambalar
    Fişleriyle birlikte orijinal kablolar

    mı var. Yani aracın hiçbir kablosunu kesmeden, bozmadan, sadece bu orijinal yedek parçaları alıp, lambaları ve kablo fişlerini ayrılmış boş yerlerine takarak işlem bitiyor mu?
    Sigorta kutusuna bile dokunulmuyor mu?

    Aracın hiçbir aksamına dokunmadan takabilecek isek ben de yaptırmak istiyorum. O yüzden sordum.

    Not 1: Makyaj aynaları aydınlatması için içimden geçeni söylemişsiniz. SARI IŞIK çok daha güzel bence de. Biraz çakma xenon gibi durmuş idi ledli beyaz makyaj lambaları. Gerçi zevkler ve renkler de tartışılmaz.
    Not 2: Passat başlığında, burada sizi eleştirdikleri için POLO başlığını bıraktığınızı söylemişsiniz. Boşverin, kızmayın. POLO başlığını siz açmışsınız, ben çok faydalandım bilgilendirmelerinizden. Onun için de teşekkür ederim.

    selamlar,




    Merhaba calik,
    Merak etmeyin, aracın hiçbir yerini kesmeden,kırmadan,bozmadan yapılan bir işlem bu.
    Makyaj aynasının LED ampullerini çıkarıp, orjinal ampulleri tekrar taktım bu arada.
    Bende sizin yazdıklarınızı ilgiyle takip ediyorum. Teşekkürler.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 34UD5759


    quote:

    Orijinalden alıntı: asclepius

    Barış Abi, nerelerdesin?
    Ayak bölgesi aydınlatmanın maliyeti sadece 68 lira tuttu, araca epey hava kattı.
    Bu kadar gösterişli ama maliyeti düşük uygulamayı neden standart yapmazlar, anlamıyorum.
    Şerit LED orjinal donanımda olmadığı için hiç düşünmedim. Hatta makyaj ayna ampullerini eski orjinal ampullerle değiştireceğim.
    Polo orjinal alaşım jantları yaklaşık 1000-1200 lira civarında ama modellerini beğenmedim.
    Bora Pasific jantları çıkma olarak çok daha ucuza aldım, satan arkadaşın da işine geldi.
    Lastik masrafı olmadığı için maliyet düşük oldu. Amaç minimum harcama.


    abicim gazlıyoruz sağda solda, geçen gece Etiler'de gezinirken kulaklarını çınlattım..

    ya senin araba yeni ya şimdi, orijinal olmayan bişeyler illa ki sırıtır(jant hariç, gerçekten ayrı güzel olmuş).. ama benimkini 2005 Mart ayından beri tepe tepe kullanıyorum, dolayısıyla eskidiği için her bi çakma -ama güzel gösteren- modifikasyona varım.. bi ara Rekor'da orijinal alüminyum pedal seti buldum 60 TLye, hemen alıp çaktım pedallara ama biraz manasız bi iş gibi oldu.. neticede ayağının altında altın kaplama pedal olsa ne?

    ben okuma lambalarını (ön-arka) ve makyaj ayna lambalarını direk şerit ledlerle değiştirdim.. azalarak sönme olayında da hiç bir sorun olmuyor, ben beyaz ışığı daha çok sevdiğimden gözüme daha hoş geliyor..

    jant hususunda da ben de mevcut 14"lerden 15e çıkmak istiyorum, lastikler de eskidi ama epey maliyetli oluyor sıfır 15"lastik + jant.. senin yaptığın gibi uygun çıkma bulmak lazım belki..



    Barış Abi,
    Etiler!e gelip uğramamak var mı? Gelecek sefer gelmeden ara. Oturup birşeyler atıştırırız.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: asclepius

    quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    quote:

    Orijinalden alıntı: asclepius

    Barış Abi, nerelerdesin?
    Ayak bölgesi aydınlatmanın maliyeti sadece 68 lira tuttu, araca epey hava kattı.
    Bu kadar gösterişli ama maliyeti düşük uygulamayı neden standart yapmazlar, anlamıyorum.
    Şerit LED orjinal donanımda olmadığı için hiç düşünmedim. Hatta makyaj ayna ampullerini eski orjinal ampullerle değiştireceğim.
    Polo orjinal alaşım jantları yaklaşık 1000-1200 lira civarında ama modellerini beğenmedim.
    Bora Pasific jantları çıkma olarak çok daha ucuza aldım, satan arkadaşın da işine geldi.
    Lastik masrafı olmadığı için maliyet düşük oldu. Amaç minimum harcama.


    Sn. asclepius,

    Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
    Bence ayak aydınlatması çok güzel olmuş. Elinize sağlık. Jantlarınız da çok şık, güle güle kullanın..

    Benim sormak istediğim yaptığınız ayak bölgesi aydınlatması için sadece:

    Lambalar
    Fişleriyle birlikte orijinal kablolar

    mı var. Yani aracın hiçbir kablosunu kesmeden, bozmadan, sadece bu orijinal yedek parçaları alıp, lambaları ve kablo fişlerini ayrılmış boş yerlerine takarak işlem bitiyor mu?
    Sigorta kutusuna bile dokunulmuyor mu?

    Aracın hiçbir aksamına dokunmadan takabilecek isek ben de yaptırmak istiyorum. O yüzden sordum.

    Not 1: Makyaj aynaları aydınlatması için içimden geçeni söylemişsiniz. SARI IŞIK çok daha güzel bence de. Biraz çakma xenon gibi durmuş idi ledli beyaz makyaj lambaları. Gerçi zevkler ve renkler de tartışılmaz.
    Not 2: Passat başlığında, burada sizi eleştirdikleri için POLO başlığını bıraktığınızı söylemişsiniz. Boşverin, kızmayın. POLO başlığını siz açmışsınız, ben çok faydalandım bilgilendirmelerinizden. Onun için de teşekkür ederim.

    selamlar,




    Merhaba calik,
    Merak etmeyin, aracın hiçbir yerini kesmeden,kırmadan,bozmadan yapılan bir işlem bu.
    Makyaj aynasının LED ampullerini çıkarıp, orjinal ampulleri tekrar taktım bu arada.
    Bende sizin yazdıklarınızı ilgiyle takip ediyorum. Teşekkürler.

    Alıntıları Göster
    quote:



    Merhaba calik,
    Merak etmeyin, aracın hiçbir yerini kesmeden,kırmadan,bozmadan yapılan bir işlem bu.
    Makyaj aynasının LED ampullerini çıkarıp, orjinal ampulleri tekrar taktım bu arada.
    Bende sizin yazdıklarınızı ilgiyle takip ediyorum. Teşekkürler.





    Merhaba asclepius,

    Teşekkür ederim bilgilendirme için.
    Ben de 9N3 e yaptıracağım o zaman.

    selamlar,




  • quote:

    Orijinalden alıntı: leylek1983

    quote:

    Orijinalden alıntı: GökAy54

    Yanlız aracı VW göndermez. İthalatçi firma şartname oluşturur firma ona göre fiyat ve donanım belirler. Dolayısıyla tüm suç distribütöründür bence. Bir de donanımla ilgili hatam varsa zaten kabul ettim, ama az önce nerden baktım da sis farı alaşım jant ve deri direksiyonu ekledim hala onu arıyorum. Baktım ve yazdım çünkü...Tekrar özür...

    Bir de bilmiyorum ikinci paragraftaki düşünceleriniz bana mı ama eğer bana ise tekrar söylüyorum ben hiç fiesta alınmaz demedim benim de düşündüğüm arabalardan biri ama benim tercihim VW, bunun nedeni VW'e daha çok güveniyor olmamdır dedim. Ford'a neden güvenmediğime gelince de Yakınlarımdan geçmişte ford alan bazı tanıdıklarımın bir kısmında aracın boya hatası çıkması, ya komple tekrar boyanması, yada zaten götürdüğünüz bir başka serviste sizin 2 saat önce aldığınız arabaya komple boyalı denmesi, gibi bazı canımı sıkan konular olmuştu. Bunların tabiki istisna olduğunu varsayıyorum ve bu sayede fiestayı hala ikinci seçenek olarak saklıyorum.


    Öncelikle şunu belirteyim VW dese ki "ben ESPsiz, yan hava yastıksız göndermem aracı", Doğuş ne yaparsa yapsın böyle bir aracı getiremez. VW gibi kendini diğerleri ve BMW, Mercedes gibi firmaların arasında konumlandırmaya çalışan bir marka için böyle şeyler yaptığı sürece o uğraştıkları imajı ben de oluşturamazlar. Neden acaba bu saygıdeğer marka Almanyada, İngilterede manuel kliması dahi olmayan baz donanımlı yani Trendline araçlarda ESP ve hava yastıklarını standart sunuyor da burada Almanyada da varolan Comfortline donanımının ESP ve yan hava yastığı olmayanını satıyor ve bu özellikleri opsiyon olarak bile sunmuyor, bunu da biri açıklayıversin bana bir zahmet. Ben zaten kimseye Polo almayın demiyorum, daha iyi bir güvenlik donanımı seviyesiyle alın diyorum. 30600 mü fiyatı, 33000 olsun ama ESPli, yan hava yastıklı vs. olsun.




    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    quote:

    Orijinalden alıntı: leylek1983

    quote:

    Orijinalden alıntı: GökAy54

    Yanlız aracı VW göndermez. İthalatçi firma şartname oluşturur firma ona göre fiyat ve donanım belirler. Dolayısıyla tüm suç distribütöründür bence. Bir de donanımla ilgili hatam varsa zaten kabul ettim, ama az önce nerden baktım da sis farı alaşım jant ve deri direksiyonu ekledim hala onu arıyorum. Baktım ve yazdım çünkü...Tekrar özür...

    Bir de bilmiyorum ikinci paragraftaki düşünceleriniz bana mı ama eğer bana ise tekrar söylüyorum ben hiç fiesta alınmaz demedim benim de düşündüğüm arabalardan biri ama benim tercihim VW, bunun nedeni VW'e daha çok güveniyor olmamdır dedim. Ford'a neden güvenmediğime gelince de Yakınlarımdan geçmişte ford alan bazı tanıdıklarımın bir kısmında aracın boya hatası çıkması, ya komple tekrar boyanması, yada zaten götürdüğünüz bir başka serviste sizin 2 saat önce aldığınız arabaya komple boyalı denmesi, gibi bazı canımı sıkan konular olmuştu. Bunların tabiki istisna olduğunu varsayıyorum ve bu sayede fiestayı hala ikinci seçenek olarak saklıyorum.


    Öncelikle şunu belirteyim VW dese ki "ben ESPsiz, yan hava yastıksız göndermem aracı", Doğuş ne yaparsa yapsın böyle bir aracı getiremez. VW gibi kendini diğerleri ve BMW, Mercedes gibi firmaların arasında konumlandırmaya çalışan bir marka için böyle şeyler yaptığı sürece o uğraştıkları imajı ben de oluşturamazlar. Neden acaba bu saygıdeğer marka Almanyada, İngilterede manuel kliması dahi olmayan baz donanımlı yani Trendline araçlarda ESP ve hava yastıklarını standart sunuyor da burada Almanyada da varolan Comfortline donanımının ESP ve yan hava yastığı olmayanını satıyor ve bu özellikleri opsiyon olarak bile sunmuyor, bunu da biri açıklayıversin bana bir zahmet. Ben zaten kimseye Polo almayın demiyorum, daha iyi bir güvenlik donanımı seviyesiyle alın diyorum. 30600 mü fiyatı, 33000 olsun ama ESPli, yan hava yastıklı vs. olsun.




    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,


    Alıntıları Göster
     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'


     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'




    Arkadaşlar buda benim 6R'ım . üzerinde golf jantları var. en kısa sürede jantlara bir kat boya atacağım :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi gto -- 24 Temmuz 2010; 7:55:01 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik



    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,



    Audi, BMW ve Mercedes hakkında söyledikleriniz kendi fikrinizdir, ancak saygı duyabilirim çünkü benim VW Grubu ve diğerleri hakkındaki yorumlarım daha farklı. Ben öyle Mercedesin uçtuğunu, kaçtığını düşünmüyorum, BMWnin de öyle. Hatta bence VW Grubu gayet başarılı oldu Audi markasını Mercedes, BMW ayarına getirme konusunda. Gerek model çeşitliliği, gerek fiyat politikalarıyla rakip olarak kimi seçtikleri belli ve başarılı da oldular. Mercedes ve BMW'nin Almanyadaki potansiyel müşterilerini çaldılar, hatta toplam satışlarda da 2009 itibariyle diğer iki firmanın önüne geçtiler. Bence artık Mercedes, BMW alacak insanlar Audi'yi de bu ayarda düşünüp tercihlerini bu yönde kullanıyorlar. Tabi Mercedes ve BMW de durumun farkındadır.

    Bence VW de marka olarak kendisini Mercedes, BMW, Audi üçlüsünün altında bir yerlerde konumlandırmaya çalışıyor. Zaten grup olarak Audi>VW>Seat>Skoda gibi bir sıralama oluşturdukları da net bir şekilde belli, ayrıca Audi-Seat, VW-Skoda çapraz kardeşliğiyle de ürün çeşitliliğinde farklı boyutlara geldiler grup olarak. Lamborghini, Bugatti ve Bentley de zaten daha sembolik araçlar üretiyorlar. E tabi VW grubunun en büyük hissedarı olarak Porsche'yi de tebrik etmek gerekiyor. VW Group ile Porsche'un birleşmesi söz konusuydu, bu da gerçekleştiğinde daha da güçlenirler zaten.

    ESC konusuna gelince devlet desteği var mı bilmiyorum ancak bazı markaların Almanyada da bazı modellerinde ESC'yi sunmadıklarını veya opsiyonel sunduklarını düşününce pek ihtimal vermiyorum, bilen varsa ben de merak ettim. Ancak şunu biliyorum Avrupada 2012 yılından sonra kaydedilecek yeni modellerin hepsinde, 2014ten sonra da tüm otomobillerde standart olarak bulunması ile ilgili düzenleme yapıldı.

    Ben ABS+4(hatta mümkünse 6) hava yastığını zorunlu görüyorum, alınabiliyorsa da ESP alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizim insanımızın çoğunda ABS ve 2 hava yastığı yeterli düşüncesi hakim. Nasıl olsa satılıyor, bu yüzden de adamlar bu haliyle getiriyorlar Poloyu buraya. Ben de bu yüzden soranlara Polo'yu şu anki donanımıyla güvenlik yönünden yeterli görmediğimi, daha iyi bir güvenlik donanımıyla gelirse de parası önemli değilse alınabilecek bir araç olarak öneriyorum.

    Saygılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kensai-X -- 24 Temmuz 2010; 19:39:29 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: leylek1983

    quote:

    Orijinalden alıntı: calik



    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,



    Audi, BMW ve Mercedes hakkında söyledikleriniz kendi fikrinizdir, ancak saygı duyabilirim çünkü benim VW Grubu ve diğerleri hakkındaki yorumlarım daha farklı. Ben öyle Mercedesin uçtuğunu, kaçtığını düşünmüyorum, BMWnin de öyle. Hatta bence VW Grubu gayet başarılı oldu Audi markasını Mercedes, BMW ayarına getirme konusunda. Gerek model çeşitliliği, gerek fiyat politikalarıyla rakip olarak kimi seçtikleri belli ve başarılı da oldular. Mercedes ve BMW'nin Almanyadaki potansiyel müşterilerini çaldılar, hatta toplam satışlarda da 2009 itibariyle diğer iki firmanın önüne geçtiler. Bence artık Mercedes, BMW alacak insanlar Audi'yi de bu ayarda düşünüp tercihlerini bu yönde kullanıyorlar. Tabi Mercedes ve BMW de durumun farkındadır.

    Bence VW de marka olarak kendisini Mercedes, BMW, Audi üçlüsünün altında bir yerlerde konumlandırmaya çalışıyor. Zaten grup olarak Audi>VW>Seat>Skoda gibi bir sıralama oluşturdukları da net bir şekilde belli, ayrıca Audi-Seat, VW-Skoda çapraz kardeşliğiyle de ürün çeşitliliğinde farklı boyutlara geldiler grup olarak. Lamborghini, Bugatti ve Bentley de zaten daha sembolik araçlar üretiyorlar. E tabi VW grubunun en büyük hissedarı olarak Porsche'yi de tebrik etmek gerekiyor. VW Group ile Porsche'un birleşmesi söz konusuydu, bu da gerçekleştiğinde daha da güçlenirler zaten.

    ESC konusuna gelince devlet desteği var mı bilmiyorum ancak bazı markaların Almanyada da bazı modellerinde ESC'yi sunmadıklarını veya opsiyonel sunduklarını düşününce pek ihtimal vermiyorum, bilen varsa ben de merak ettim. Ancak şunu biliyorum Avrupada 2012 yılından sonra kaydedilecek yeni modellerin hepsinde, 2014ten sonra da tüm otomobillerde standart olarak bulunması ile ilgili düzenleme yapıldı.

    Ben ABS+4(hatta mümkünse 6) hava yastığını zorunlu görüyorum, alınabiliyorsa da ESP alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizim insanımızın çoğunda ABS ve 2 hava yastığı yeterli düşüncesi hakim. Nasıl olsa satılıyor, bu yüzden de adamlar bu haliyle getiriyorlar Poloyu buraya. Ben de bu yüzden soranlara Polo'yu şu anki donanımıyla güvenlik yönünden yeterli görmediğimi, daha iyi bir güvenlik donanımıyla gelirse de parası önemli değilse alınabilecek bir araç olarak öneriyorum.

    Saygılar.


    Mercedes'i ayrı tutuyorum ve diğer firmalar ile aynı cümle içinde kullanmamak için bu cümlemi bitiriyorum :) .
    BMW de geri kalan firmalar arasında ayrıdır.
    VW'nin AUDI markasıyla BMW ve diğerinin müşterilerini çaldığı elbette doğrudur. Ancak müşteriyi çalıyor olmaları aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Herşeyden önce fiyat sıralamasında:
    Mercedes > BMW > AUDI olduğunu unutmayın.
    Günümüzde otomobil satın alacak müşteriler:
    1-kadınlar
    2-aksesuar
    3-fiyat
    unsurlarını esas olarak dikkate aldıkları için, sizin gibi kıyaslamalar yapabiliyor veya sonuçlara varıyorlar. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak bu demek değil ki bu firmalar aynı kalitede. Hepsi farklı.

    Müşterilerin bu "davranışı" iki köklü firmayı zorluyor evet doğru. Ancak daha da önemlisi Alman otomotiv endüstrisini zorluyor. Almanlar "teknik" açıdan dünyanın en mükemmel araçlarını yapıyorlar. Ancak buna müşteri artık para vermiyor. Gidip daha ET gibi gözüken, ne idiğü belirsiz ve ne işe yaradığı belli olmayan yamru yumru çizgileri, düğmeleri, camları vs. olan, daha fazla aksesuarı olan, üstelik daha da ucuz olan örneğin Peugeot veya FORD a para veriyor. Almanlar, kendi kıstaslarına göre bir yürüyen aksam, direksiyon, vites kutusu, motor,
    vb. yapıyorlar ve bir PEUGEOT fiyatına ancak arabanın yürüyenini bitirebiliyorlar. Çünkü çok fazla kıstasları var ve araba yapmayı gerçekten biliyorlar. Ancak böyle olunca da arabayı süsleyen, müşteriyi cezbeden aksesuarlar kısmına para kalmıyor! Bu yüzden de karlılıkları son derece düşük. Hatta zorlanıyorlar, VW nin şu anda zorlandığı gibi.

    Bu Alman ve Alman dışı otomotiv ayrımı, Almanya içinde de geçerli. BMW ve diğer firmaların, bilgi, görgüsü ve kalitesi "fiyatları ile orantılı" sıralanır. Dolayısıyla pahalı olanları üretenler giderek daha çok zorlanıyor, rekabet edebilmek için bazı şeylerden taviz veriyor. Yani üsttekiler kaliteyi eksiltiyor (bildiklerinden fedakarlık ediyor), alttakiler de tırmalayarak yükseltmeye çalışıyor, AUDI gibi.

    2 araçta ismen aynı aksesuarın olması bu araçları aynı kalitede yapmaz. Sizin ABS, ESP, direksiyon, gösterge paneli vb. diye düşünebileceğiniz herşeyin içini "firmaların kendileri" hazırlar. Örneğin ABS nin donanımını BOSCH verir ama yazılımını firmalar yapabiliyorsa hazırlar (yapamayanlar doğrudan BOSCH tan ister). O yazılımları yazmak da "bilgi ve tecrübe" ister. Frene bastığınızda FORD, VW, BMW de ABS ler tamamen farklı yazılımlarla çalışır. ESP de öyle. Direksiyon cevabı da öyle. Vs. Vs.

    Sonuçta, günümüz müşterisi yukarıdaki önceliklere bakıyor ve yapacak birşey yok. En azından kendi inanıyor aynı arabayı daha ucuza aldığını sanarak mutlu oluyor ;)

    VW nin güçlendiği filan yok. Geçtiğimiz yıllarda PORSCHE mali kriz içinde iken VW onun yüklü miktardaki kısmını (belki tamamını) satın aldı. Ancak yukarıda anllattığım üretim felsefesi ve maliyet ilişkisinden dolayı, VW maksimum tavizle, maksimum ortak parça kullanımı ve model çeşitliliğine rağmen (AUDI, SEAT, SKODA) epey zamandır mali krizde, bıçak sırtında. PORSCHE ise yine yukarıdaki sebeplerden ötürü, tarihinde görülmemiş karlar yapıyor (çünkü fiyat kategorisi çok farklı). Şimdi de VW i rahatlatmak için PORSCHE onun bir miktar hisselerini alacak. Ne hazindir ki, sizin gibi düşünen müşteri kitleleri yüzünden :)) , VW bile o kadar araç yapıp SATIYOR OLMASINA RAĞMEN mali olarak aşağı gidiyor. Bu nasıl oluyor sizce? Aptal mı Almanlar? Ucuza maletme yetenekleri Fransızlardan veya Japonlardan daha mı kötü? Adeta "kabul edilebilir bir araba yaptığı için" batıyorlar. Çünkü insanlar değil Mercedes, BMW yi anlamak, daha VW nin, Peugeot veya FORD dan neyinin farklı olduğunu anla(ya)mıyor (ya da parası olmadığı için anlamamazlıktan geliyor) ve ucuza yöneliyor ve hatta ucuzlarının daha iyi olduğuna inanıp, başkalarını da inandırma gayretine giriyor :)

    Mercedes'e ilk aracı olarak sahip olan kişi, maddi durumu elveriyorsa genelde başka firmaya geçmez. Bu durum BMW için de, daha az oranda olsa da, geçerli (Mercedes e geçebilir). Diğer firmalara sahip olanlar ise, paraları olur ise, hep yukarıdakileri hayal ederler. Bu da bir nevi "subjektif" bir göstergedir.

    Keşke bunların teknik olarak neden elma/armut olduklarını anlayabilseydiniz (durum o kadar vahim ki, başka bir başlıkta "VW nin neden E serisi aracı yok" tartışılıyor ve bazıları Passat ı BMW 5 serisi ile karşılaştırıp aynı kalitededirler diyor) ...

    Bu mesele ile ilgili daha yazmayacağım, hem sıkıldım hem de diğer insanları da sıkmış olabilir artık, özür dilerim. Burası VW başlığı, konu dışına çıkmaya gerek yok.

    Saygılarımla,




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    quote:

    Orijinalden alıntı: leylek1983

    quote:

    Orijinalden alıntı: calik



    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,



    Audi, BMW ve Mercedes hakkında söyledikleriniz kendi fikrinizdir, ancak saygı duyabilirim çünkü benim VW Grubu ve diğerleri hakkındaki yorumlarım daha farklı. Ben öyle Mercedesin uçtuğunu, kaçtığını düşünmüyorum, BMWnin de öyle. Hatta bence VW Grubu gayet başarılı oldu Audi markasını Mercedes, BMW ayarına getirme konusunda. Gerek model çeşitliliği, gerek fiyat politikalarıyla rakip olarak kimi seçtikleri belli ve başarılı da oldular. Mercedes ve BMW'nin Almanyadaki potansiyel müşterilerini çaldılar, hatta toplam satışlarda da 2009 itibariyle diğer iki firmanın önüne geçtiler. Bence artık Mercedes, BMW alacak insanlar Audi'yi de bu ayarda düşünüp tercihlerini bu yönde kullanıyorlar. Tabi Mercedes ve BMW de durumun farkındadır.

    Bence VW de marka olarak kendisini Mercedes, BMW, Audi üçlüsünün altında bir yerlerde konumlandırmaya çalışıyor. Zaten grup olarak Audi>VW>Seat>Skoda gibi bir sıralama oluşturdukları da net bir şekilde belli, ayrıca Audi-Seat, VW-Skoda çapraz kardeşliğiyle de ürün çeşitliliğinde farklı boyutlara geldiler grup olarak. Lamborghini, Bugatti ve Bentley de zaten daha sembolik araçlar üretiyorlar. E tabi VW grubunun en büyük hissedarı olarak Porsche'yi de tebrik etmek gerekiyor. VW Group ile Porsche'un birleşmesi söz konusuydu, bu da gerçekleştiğinde daha da güçlenirler zaten.

    ESC konusuna gelince devlet desteği var mı bilmiyorum ancak bazı markaların Almanyada da bazı modellerinde ESC'yi sunmadıklarını veya opsiyonel sunduklarını düşününce pek ihtimal vermiyorum, bilen varsa ben de merak ettim. Ancak şunu biliyorum Avrupada 2012 yılından sonra kaydedilecek yeni modellerin hepsinde, 2014ten sonra da tüm otomobillerde standart olarak bulunması ile ilgili düzenleme yapıldı.

    Ben ABS+4(hatta mümkünse 6) hava yastığını zorunlu görüyorum, alınabiliyorsa da ESP alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizim insanımızın çoğunda ABS ve 2 hava yastığı yeterli düşüncesi hakim. Nasıl olsa satılıyor, bu yüzden de adamlar bu haliyle getiriyorlar Poloyu buraya. Ben de bu yüzden soranlara Polo'yu şu anki donanımıyla güvenlik yönünden yeterli görmediğimi, daha iyi bir güvenlik donanımıyla gelirse de parası önemli değilse alınabilecek bir araç olarak öneriyorum.

    Saygılar.


    Mercedes'i ayrı tutuyorum ve diğer firmalar ile aynı cümle içinde kullanmamak için bu cümlemi bitiriyorum :) .
    BMW de geri kalan firmalar arasında ayrıdır.
    VW'nin AUDI markasıyla BMW ve diğerinin müşterilerini çaldığı elbette doğrudur. Ancak müşteriyi çalıyor olmaları aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Herşeyden önce fiyat sıralamasında:
    Mercedes > BMW > AUDI olduğunu unutmayın.
    Günümüzde otomobil satın alacak müşteriler:
    1-kadınlar
    2-aksesuar
    3-fiyat
    unsurlarını esas olarak dikkate aldıkları için, sizin gibi kıyaslamalar yapabiliyor veya sonuçlara varıyorlar. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak bu demek değil ki bu firmalar aynı kalitede. Hepsi farklı.

    Müşterilerin bu "davranışı" iki köklü firmayı zorluyor evet doğru. Ancak daha da önemlisi Alman otomotiv endüstrisini zorluyor. Almanlar "teknik" açıdan dünyanın en mükemmel araçlarını yapıyorlar. Ancak buna müşteri artık para vermiyor. Gidip daha ET gibi gözüken, ne idiğü belirsiz ve ne işe yaradığı belli olmayan yamru yumru çizgileri, düğmeleri, camları vs. olan, daha fazla aksesuarı olan, üstelik daha da ucuz olan örneğin Peugeot veya FORD a para veriyor. Almanlar, kendi kıstaslarına göre bir yürüyen aksam, direksiyon, vites kutusu, motor,
    vb. yapıyorlar ve bir PEUGEOT fiyatına ancak arabanın yürüyenini bitirebiliyorlar. Çünkü çok fazla kıstasları var ve araba yapmayı gerçekten biliyorlar. Ancak böyle olunca da arabayı süsleyen, müşteriyi cezbeden aksesuarlar kısmına para kalmıyor! Bu yüzden de karlılıkları son derece düşük. Hatta zorlanıyorlar, VW nin şu anda zorlandığı gibi.

    Bu Alman ve Alman dışı otomotiv ayrımı, Almanya içinde de geçerli. BMW ve diğer firmaların, bilgi, görgüsü ve kalitesi "fiyatları ile orantılı" sıralanır. Dolayısıyla pahalı olanları üretenler giderek daha çok zorlanıyor, rekabet edebilmek için bazı şeylerden taviz veriyor. Yani üsttekiler kaliteyi eksiltiyor (bildiklerinden fedakarlık ediyor), alttakiler de tırmalayarak yükseltmeye çalışıyor, AUDI gibi.

    2 araçta ismen aynı aksesuarın olması bu araçları aynı kalitede yapmaz. Sizin ABS, ESP, direksiyon, gösterge paneli vb. diye düşünebileceğiniz herşeyin içini "firmaların kendileri" hazırlar. Örneğin ABS nin donanımını BOSCH verir ama yazılımını firmalar yapabiliyorsa hazırlar (yapamayanlar doğrudan BOSCH tan ister). O yazılımları yazmak da "bilgi ve tecrübe" ister. Frene bastığınızda FORD, VW, BMW de ABS ler tamamen farklı yazılımlarla çalışır. ESP de öyle. Direksiyon cevabı da öyle. Vs. Vs.

    Sonuçta, günümüz müşterisi yukarıdaki önceliklere bakıyor ve yapacak birşey yok. En azından kendi inanıyor aynı arabayı daha ucuza aldığını sanarak mutlu oluyor ;)

    VW nin güçlendiği filan yok. Geçtiğimiz yıllarda PORSCHE mali kriz içinde iken VW onun yüklü miktardaki kısmını (belki tamamını) satın aldı. Ancak yukarıda anllattığım üretim felsefesi ve maliyet ilişkisinden dolayı, VW maksimum tavizle, maksimum ortak parça kullanımı ve model çeşitliliğine rağmen (AUDI, SEAT, SKODA) epey zamandır mali krizde, bıçak sırtında. PORSCHE ise yine yukarıdaki sebeplerden ötürü, tarihinde görülmemiş karlar yapıyor (çünkü fiyat kategorisi çok farklı). Şimdi de VW i rahatlatmak için PORSCHE onun bir miktar hisselerini alacak. Ne hazindir ki, sizin gibi düşünen müşteri kitleleri yüzünden :)) , VW bile o kadar araç yapıp SATIYOR OLMASINA RAĞMEN mali olarak aşağı gidiyor. Bu nasıl oluyor sizce? Aptal mı Almanlar? Ucuza maletme yetenekleri Fransızlardan veya Japonlardan daha mı kötü? Adeta "kabul edilebilir bir araba yaptığı için" batıyorlar. Çünkü insanlar değil Mercedes, BMW yi anlamak, daha VW nin, Peugeot veya FORD dan neyinin farklı olduğunu anla(ya)mıyor (ya da parası olmadığı için anlamamazlıktan geliyor) ve ucuza yöneliyor ve hatta ucuzlarının daha iyi olduğuna inanıp, başkalarını da inandırma gayretine giriyor :)

    Mercedes'e ilk aracı olarak sahip olan kişi, maddi durumu elveriyorsa genelde başka firmaya geçmez. Bu durum BMW için de, daha az oranda olsa da, geçerli (Mercedes e geçebilir). Diğer firmalara sahip olanlar ise, paraları olur ise, hep yukarıdakileri hayal ederler. Bu da bir nevi "subjektif" bir göstergedir.

    Keşke bunların teknik olarak neden elma/armut olduklarını anlayabilseydiniz (durum o kadar vahim ki, başka bir başlıkta "VW nin neden E serisi aracı yok" tartışılıyor ve bazıları Passat ı BMW 5 serisi ile karşılaştırıp aynı kalitededirler diyor) ...

    Bu mesele ile ilgili daha yazmayacağım, hem sıkıldım hem de diğer insanları da sıkmış olabilir artık, özür dilerim. Burası VW başlığı, konu dışına çıkmaya gerek yok.

    Saygılarımla,


    Alıntıları Göster
    Merhaba arkadaslar,

    2010 model 1.4 benzinli duz vites Polo sahibiyim. Arac henuz 9.500 km'de. 50 TL benzinle sehirici ortalama 230 km yol yapabiliyorum. Sizce yakit tuketimi normal seviyede mi, ilk olarak bunu sormak istiyorum.

    Ikincisi, VW servisinde garanti kapsaminda Lpg taktirilabildigini soyledi bir arkadasim. Dogru ise fiyat araligi/model nedir, ruhsata isletme vs. islemlerini servise yaptirabilir miyim, dikkat edilmesi gerekenler vb. tavsiyelerinizi rica ediyorum.

    Tesekkurler




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik


    quote:

    Orijinalden alıntı: leylek1983

    quote:

    Orijinalden alıntı: calik



    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,



    Audi, BMW ve Mercedes hakkında söyledikleriniz kendi fikrinizdir, ancak saygı duyabilirim çünkü benim VW Grubu ve diğerleri hakkındaki yorumlarım daha farklı. Ben öyle Mercedesin uçtuğunu, kaçtığını düşünmüyorum, BMWnin de öyle. Hatta bence VW Grubu gayet başarılı oldu Audi markasını Mercedes, BMW ayarına getirme konusunda. Gerek model çeşitliliği, gerek fiyat politikalarıyla rakip olarak kimi seçtikleri belli ve başarılı da oldular. Mercedes ve BMW'nin Almanyadaki potansiyel müşterilerini çaldılar, hatta toplam satışlarda da 2009 itibariyle diğer iki firmanın önüne geçtiler. Bence artık Mercedes, BMW alacak insanlar Audi'yi de bu ayarda düşünüp tercihlerini bu yönde kullanıyorlar. Tabi Mercedes ve BMW de durumun farkındadır.

    Bence VW de marka olarak kendisini Mercedes, BMW, Audi üçlüsünün altında bir yerlerde konumlandırmaya çalışıyor. Zaten grup olarak Audi>VW>Seat>Skoda gibi bir sıralama oluşturdukları da net bir şekilde belli, ayrıca Audi-Seat, VW-Skoda çapraz kardeşliğiyle de ürün çeşitliliğinde farklı boyutlara geldiler grup olarak. Lamborghini, Bugatti ve Bentley de zaten daha sembolik araçlar üretiyorlar. E tabi VW grubunun en büyük hissedarı olarak Porsche'yi de tebrik etmek gerekiyor. VW Group ile Porsche'un birleşmesi söz konusuydu, bu da gerçekleştiğinde daha da güçlenirler zaten.

    ESC konusuna gelince devlet desteği var mı bilmiyorum ancak bazı markaların Almanyada da bazı modellerinde ESC'yi sunmadıklarını veya opsiyonel sunduklarını düşününce pek ihtimal vermiyorum, bilen varsa ben de merak ettim. Ancak şunu biliyorum Avrupada 2012 yılından sonra kaydedilecek yeni modellerin hepsinde, 2014ten sonra da tüm otomobillerde standart olarak bulunması ile ilgili düzenleme yapıldı.

    Ben ABS+4(hatta mümkünse 6) hava yastığını zorunlu görüyorum, alınabiliyorsa da ESP alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizim insanımızın çoğunda ABS ve 2 hava yastığı yeterli düşüncesi hakim. Nasıl olsa satılıyor, bu yüzden de adamlar bu haliyle getiriyorlar Poloyu buraya. Ben de bu yüzden soranlara Polo'yu şu anki donanımıyla güvenlik yönünden yeterli görmediğimi, daha iyi bir güvenlik donanımıyla gelirse de parası önemli değilse alınabilecek bir araç olarak öneriyorum.

    Saygılar.


    Mercedes'i ayrı tutuyorum ve diğer firmalar ile aynı cümle içinde kullanmamak için bu cümlemi bitiriyorum :) .
    BMW de geri kalan firmalar arasında ayrıdır.
    VW'nin AUDI markasıyla BMW ve diğerinin müşterilerini çaldığı elbette doğrudur. Ancak müşteriyi çalıyor olmaları aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Herşeyden önce fiyat sıralamasında:
    Mercedes > BMW > AUDI olduğunu unutmayın.
    Günümüzde otomobil satın alacak müşteriler:
    1-kadınlar
    2-aksesuar
    3-fiyat
    unsurlarını esas olarak dikkate aldıkları için, sizin gibi kıyaslamalar yapabiliyor veya sonuçlara varıyorlar. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak bu demek değil ki bu firmalar aynı kalitede. Hepsi farklı.

    Müşterilerin bu "davranışı" iki köklü firmayı zorluyor evet doğru. Ancak daha da önemlisi Alman otomotiv endüstrisini zorluyor. Almanlar "teknik" açıdan dünyanın en mükemmel araçlarını yapıyorlar. Ancak buna müşteri artık para vermiyor. Gidip daha ET gibi gözüken, ne idiğü belirsiz ve ne işe yaradığı belli olmayan yamru yumru çizgileri, düğmeleri, camları vs. olan, daha fazla aksesuarı olan, üstelik daha da ucuz olan örneğin Peugeot veya FORD a para veriyor. Almanlar, kendi kıstaslarına göre bir yürüyen aksam, direksiyon, vites kutusu, motor,
    vb. yapıyorlar ve bir PEUGEOT fiyatına ancak arabanın yürüyenini bitirebiliyorlar. Çünkü çok fazla kıstasları var ve araba yapmayı gerçekten biliyorlar. Ancak böyle olunca da arabayı süsleyen, müşteriyi cezbeden aksesuarlar kısmına para kalmıyor! Bu yüzden de karlılıkları son derece düşük. Hatta zorlanıyorlar, VW nin şu anda zorlandığı gibi.

    Bu Alman ve Alman dışı otomotiv ayrımı, Almanya içinde de geçerli. BMW ve diğer firmaların, bilgi, görgüsü ve kalitesi "fiyatları ile orantılı" sıralanır. Dolayısıyla pahalı olanları üretenler giderek daha çok zorlanıyor, rekabet edebilmek için bazı şeylerden taviz veriyor. Yani üsttekiler kaliteyi eksiltiyor (bildiklerinden fedakarlık ediyor), alttakiler de tırmalayarak yükseltmeye çalışıyor, AUDI gibi.

    2 araçta ismen aynı aksesuarın olması bu araçları aynı kalitede yapmaz. Sizin ABS, ESP, direksiyon, gösterge paneli vb. diye düşünebileceğiniz herşeyin içini "firmaların kendileri" hazırlar. Örneğin ABS nin donanımını BOSCH verir ama yazılımını firmalar yapabiliyorsa hazırlar (yapamayanlar doğrudan BOSCH tan ister). O yazılımları yazmak da "bilgi ve tecrübe" ister. Frene bastığınızda FORD, VW, BMW de ABS ler tamamen farklı yazılımlarla çalışır. ESP de öyle. Direksiyon cevabı da öyle. Vs. Vs.

    Sonuçta, günümüz müşterisi yukarıdaki önceliklere bakıyor ve yapacak birşey yok. En azından kendi inanıyor aynı arabayı daha ucuza aldığını sanarak mutlu oluyor ;)

    VW nin güçlendiği filan yok. Geçtiğimiz yıllarda PORSCHE mali kriz içinde iken VW onun yüklü miktardaki kısmını (belki tamamını) satın aldı. Ancak yukarıda anllattığım üretim felsefesi ve maliyet ilişkisinden dolayı, VW maksimum tavizle, maksimum ortak parça kullanımı ve model çeşitliliğine rağmen (AUDI, SEAT, SKODA) epey zamandır mali krizde, bıçak sırtında. PORSCHE ise yine yukarıdaki sebeplerden ötürü, tarihinde görülmemiş karlar yapıyor (çünkü fiyat kategorisi çok farklı). Şimdi de VW i rahatlatmak için PORSCHE onun bir miktar hisselerini alacak. Ne hazindir ki, sizin gibi düşünen müşteri kitleleri yüzünden :)) , VW bile o kadar araç yapıp SATIYOR OLMASINA RAĞMEN mali olarak aşağı gidiyor. Bu nasıl oluyor sizce? Aptal mı Almanlar? Ucuza maletme yetenekleri Fransızlardan veya Japonlardan daha mı kötü? Adeta "kabul edilebilir bir araba yaptığı için" batıyorlar. Çünkü insanlar değil Mercedes, BMW yi anlamak, daha VW nin, Peugeot veya FORD dan neyinin farklı olduğunu anla(ya)mıyor (ya da parası olmadığı için anlamamazlıktan geliyor) ve ucuza yöneliyor ve hatta ucuzlarının daha iyi olduğuna inanıp, başkalarını da inandırma gayretine giriyor :)

    Mercedes'e ilk aracı olarak sahip olan kişi, maddi durumu elveriyorsa genelde başka firmaya geçmez. Bu durum BMW için de, daha az oranda olsa da, geçerli (Mercedes e geçebilir). Diğer firmalara sahip olanlar ise, paraları olur ise, hep yukarıdakileri hayal ederler. Bu da bir nevi "subjektif" bir göstergedir.

    Keşke bunların teknik olarak neden elma/armut olduklarını anlayabilseydiniz (durum o kadar vahim ki, başka bir başlıkta "VW nin neden E serisi aracı yok" tartışılıyor ve bazıları Passat ı BMW 5 serisi ile karşılaştırıp aynı kalitededirler diyor) ...

    Bu mesele ile ilgili daha yazmayacağım, hem sıkıldım hem de diğer insanları da sıkmış olabilir artık, özür dilerim. Burası VW başlığı, konu dışına çıkmaya gerek yok.

    Saygılarımla,



    özür dileyerek kalite konusuna bir katkıda bulunmak isterim.

    Kalite göreceli bir kavram olmadığı gibi kendi içinde de rekabet edecek bir kavram değildir.
    Kalite, neye ait ise, ait olduğu o ürünün üreticisi tarafından belirlenmiş hedeflere hizmet etmesi için korunması gereken standartlardır, ölçüdür. Bazı ürünler için çeşitli standardizasyonlar bulunur, kalite belgesi veya ölçütleri gibi.
    Bir makina parçası belirli bir sıcaklıkta şekil değiştirmeden çalışıyor ise, belli bir kimyasal ile temasından etkilenmiyor ise veya bir plastik malzeme üretim beklentilerini karşılıyor ve bu sürekli sağlanabiliyor ise "üretim kalitesi veya standardı" gibi kavramlar geçerli olur.
    ABC marka araçtaki motor üretim hedefi olan 300.000 km yolu sorunsuz gidecek şekilde çalışıyor ise kaliteli demektir. Ama 100.000 den sonra yatak sarıyorsa kalitesizdir, çünkü hedefine ulaşamamıştır.

    Yıllardır Otomotiv Genel bölümünde "o araç kaliteli, bu araç kalitesiz" şeklinde yorumlara bakıp imreniyorum, çünkü bu şekilde yorumlamak çok temel bir bilgi seviyesini gösteriyor. Araç ve kalite laflarını duymuş, kendine göre bir tanım yapmış ve buna göre tüketim yapıp mutlu rahat yaşıyor insanlar.

    Yorumlardan gördüğüm, Mercedes veya BMW gibi markaların size göre kaliteli olduğu, diğerlerinden ayrı değerlendirdiğiniz. Ancak bu sadece o firmaların kendilerine daha yüksek hedefler koymuş olmasından kaynaklanıyor, bence genel olarak Alman halkının mükemmel iş çıkarma felsefelerinden kaynaklanıyor. Yoksa o araçların daha kaliteli veya Peugeot'a göre daha iyi araç yapmalarından değil.

    Ben sizin saydığınız pek çok markanın hedefleri benzer olduğu sürece birbirleriyle rekabet edecek ölçüde ürünler çıkarabileceğini düşünüyorum, sadece ticarette her tip müşteriye hitap edecek arzın olması gerektiği noktası kaçıyor gibime geldi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi meke -- 26 Temmuz 2010; 10:59:20 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: meke

    quote:

    Orijinalden alıntı: calik


    quote:

    Orijinalden alıntı: leylek1983

    quote:

    Orijinalden alıntı: calik



    VW kendini BMW nin arasında konumlandırmaya çalışmıyor. VW bu işi güya diğer firması AUDI ye yaptırmaya çalışıyor, onun da BMW ile bir alakası yok ve olamaz. Mercedes ise "O" ve diğerlerinin "O" sudur. Diğer firma isimleri ile aynı cümle içinde kullanılmaz :)

    Asıl konumuza döncek olur isek: Almanya ve İngilterede ESP nin standart olarak sunulması "bildiğim kadarıyla" 2 sebepten:

    1-Özellikle Alman tüketicisi, otomotiv konusunda çok bilgili. Fren mesafesi nedir? ESP nedir? gibi teknik konuları standart Alman vatandaşı bayağı biliyor. Bu bir devlet politikası. Eğitim ve bilgilendirme ile sürekli işleniyor ve insanlara anlatılıyor.

    2-ESP li araçlar için bir vergi teşviği gibi bir durum var. Devlet tarafından da destekleniyor diye biliyorum. Yanılıyor da olabilirim, bilen arkadaşlarımızın düzeltirlerse memnun olurum.

    Bu nedenle günümüzde bir Alman vatandaşının yeni alacağı bir aracı ESP siz alması neredeyse imkansız. Sevgili leylek1983 ün de hassasiyet gösterdiği şekilde Almanların da güvenlik konusunda hassasiyetleri var. Buna inandırılmışlar. Bence bizim tüketicimizde zamanla belki bu yönde eğitilip, inandırılabilir, o zaman da kimse TR de ESP siz araç satmaz. Ben, tercih ettiğim markada birçok aksesuarı olmasın, ESP olsun diye isterim. Buna önem veriyorum ama Türkiye'de insanlar genelde öyle değil. 2. el GOLF alma istiyordum, sahiplerine ESP var mı diye sorduğumda, %10 var olduğundan emin olabilidi, diğerleri ASR yi ESP diye söylediler. ESP nin ne olduğunu da çoğunluk bilmiyor, Ne işe yarayacağını da bilmiyor.

    leylek1983 arkadaşımıza "alacağınız marka içinde güvenlik donanımı olarak ESP/havayastığı olsun" düşüncesinde kesinlikle katılıyorum. Açıkçası havayastığı 2/4 bence o kadar önemli değil. 2 tanesi var ise gayet iyi. Çünkü asıl koruma işini emniyet kemeri yapıyor. Mümkün olan durumlarda 2 havayastığı + ESP donanımı minimum tercih olmalı bana göre. Sonra da yeterli bir takip mesafesiyle sürme (Alman vatandaşları takip mesafesi nedir onu da çok iyi biliyorlar :) ).

    selamlar,



    Audi, BMW ve Mercedes hakkında söyledikleriniz kendi fikrinizdir, ancak saygı duyabilirim çünkü benim VW Grubu ve diğerleri hakkındaki yorumlarım daha farklı. Ben öyle Mercedesin uçtuğunu, kaçtığını düşünmüyorum, BMWnin de öyle. Hatta bence VW Grubu gayet başarılı oldu Audi markasını Mercedes, BMW ayarına getirme konusunda. Gerek model çeşitliliği, gerek fiyat politikalarıyla rakip olarak kimi seçtikleri belli ve başarılı da oldular. Mercedes ve BMW'nin Almanyadaki potansiyel müşterilerini çaldılar, hatta toplam satışlarda da 2009 itibariyle diğer iki firmanın önüne geçtiler. Bence artık Mercedes, BMW alacak insanlar Audi'yi de bu ayarda düşünüp tercihlerini bu yönde kullanıyorlar. Tabi Mercedes ve BMW de durumun farkındadır.

    Bence VW de marka olarak kendisini Mercedes, BMW, Audi üçlüsünün altında bir yerlerde konumlandırmaya çalışıyor. Zaten grup olarak Audi>VW>Seat>Skoda gibi bir sıralama oluşturdukları da net bir şekilde belli, ayrıca Audi-Seat, VW-Skoda çapraz kardeşliğiyle de ürün çeşitliliğinde farklı boyutlara geldiler grup olarak. Lamborghini, Bugatti ve Bentley de zaten daha sembolik araçlar üretiyorlar. E tabi VW grubunun en büyük hissedarı olarak Porsche'yi de tebrik etmek gerekiyor. VW Group ile Porsche'un birleşmesi söz konusuydu, bu da gerçekleştiğinde daha da güçlenirler zaten.

    ESC konusuna gelince devlet desteği var mı bilmiyorum ancak bazı markaların Almanyada da bazı modellerinde ESC'yi sunmadıklarını veya opsiyonel sunduklarını düşününce pek ihtimal vermiyorum, bilen varsa ben de merak ettim. Ancak şunu biliyorum Avrupada 2012 yılından sonra kaydedilecek yeni modellerin hepsinde, 2014ten sonra da tüm otomobillerde standart olarak bulunması ile ilgili düzenleme yapıldı.

    Ben ABS+4(hatta mümkünse 6) hava yastığını zorunlu görüyorum, alınabiliyorsa da ESP alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizim insanımızın çoğunda ABS ve 2 hava yastığı yeterli düşüncesi hakim. Nasıl olsa satılıyor, bu yüzden de adamlar bu haliyle getiriyorlar Poloyu buraya. Ben de bu yüzden soranlara Polo'yu şu anki donanımıyla güvenlik yönünden yeterli görmediğimi, daha iyi bir güvenlik donanımıyla gelirse de parası önemli değilse alınabilecek bir araç olarak öneriyorum.

    Saygılar.


    Mercedes'i ayrı tutuyorum ve diğer firmalar ile aynı cümle içinde kullanmamak için bu cümlemi bitiriyorum :) .
    BMW de geri kalan firmalar arasında ayrıdır.
    VW'nin AUDI markasıyla BMW ve diğerinin müşterilerini çaldığı elbette doğrudur. Ancak müşteriyi çalıyor olmaları aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Herşeyden önce fiyat sıralamasında:
    Mercedes > BMW > AUDI olduğunu unutmayın.
    Günümüzde otomobil satın alacak müşteriler:
    1-kadınlar
    2-aksesuar
    3-fiyat
    unsurlarını esas olarak dikkate aldıkları için, sizin gibi kıyaslamalar yapabiliyor veya sonuçlara varıyorlar. Buna kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak bu demek değil ki bu firmalar aynı kalitede. Hepsi farklı.

    Müşterilerin bu "davranışı" iki köklü firmayı zorluyor evet doğru. Ancak daha da önemlisi Alman otomotiv endüstrisini zorluyor. Almanlar "teknik" açıdan dünyanın en mükemmel araçlarını yapıyorlar. Ancak buna müşteri artık para vermiyor. Gidip daha ET gibi gözüken, ne idiğü belirsiz ve ne işe yaradığı belli olmayan yamru yumru çizgileri, düğmeleri, camları vs. olan, daha fazla aksesuarı olan, üstelik daha da ucuz olan örneğin Peugeot veya FORD a para veriyor. Almanlar, kendi kıstaslarına göre bir yürüyen aksam, direksiyon, vites kutusu, motor,
    vb. yapıyorlar ve bir PEUGEOT fiyatına ancak arabanın yürüyenini bitirebiliyorlar. Çünkü çok fazla kıstasları var ve araba yapmayı gerçekten biliyorlar. Ancak böyle olunca da arabayı süsleyen, müşteriyi cezbeden aksesuarlar kısmına para kalmıyor! Bu yüzden de karlılıkları son derece düşük. Hatta zorlanıyorlar, VW nin şu anda zorlandığı gibi.

    Bu Alman ve Alman dışı otomotiv ayrımı, Almanya içinde de geçerli. BMW ve diğer firmaların, bilgi, görgüsü ve kalitesi "fiyatları ile orantılı" sıralanır. Dolayısıyla pahalı olanları üretenler giderek daha çok zorlanıyor, rekabet edebilmek için bazı şeylerden taviz veriyor. Yani üsttekiler kaliteyi eksiltiyor (bildiklerinden fedakarlık ediyor), alttakiler de tırmalayarak yükseltmeye çalışıyor, AUDI gibi.

    2 araçta ismen aynı aksesuarın olması bu araçları aynı kalitede yapmaz. Sizin ABS, ESP, direksiyon, gösterge paneli vb. diye düşünebileceğiniz herşeyin içini "firmaların kendileri" hazırlar. Örneğin ABS nin donanımını BOSCH verir ama yazılımını firmalar yapabiliyorsa hazırlar (yapamayanlar doğrudan BOSCH tan ister). O yazılımları yazmak da "bilgi ve tecrübe" ister. Frene bastığınızda FORD, VW, BMW de ABS ler tamamen farklı yazılımlarla çalışır. ESP de öyle. Direksiyon cevabı da öyle. Vs. Vs.

    Sonuçta, günümüz müşterisi yukarıdaki önceliklere bakıyor ve yapacak birşey yok. En azından kendi inanıyor aynı arabayı daha ucuza aldığını sanarak mutlu oluyor ;)

    VW nin güçlendiği filan yok. Geçtiğimiz yıllarda PORSCHE mali kriz içinde iken VW onun yüklü miktardaki kısmını (belki tamamını) satın aldı. Ancak yukarıda anllattığım üretim felsefesi ve maliyet ilişkisinden dolayı, VW maksimum tavizle, maksimum ortak parça kullanımı ve model çeşitliliğine rağmen (AUDI, SEAT, SKODA) epey zamandır mali krizde, bıçak sırtında. PORSCHE ise yine yukarıdaki sebeplerden ötürü, tarihinde görülmemiş karlar yapıyor (çünkü fiyat kategorisi çok farklı). Şimdi de VW i rahatlatmak için PORSCHE onun bir miktar hisselerini alacak. Ne hazindir ki, sizin gibi düşünen müşteri kitleleri yüzünden :)) , VW bile o kadar araç yapıp SATIYOR OLMASINA RAĞMEN mali olarak aşağı gidiyor. Bu nasıl oluyor sizce? Aptal mı Almanlar? Ucuza maletme yetenekleri Fransızlardan veya Japonlardan daha mı kötü? Adeta "kabul edilebilir bir araba yaptığı için" batıyorlar. Çünkü insanlar değil Mercedes, BMW yi anlamak, daha VW nin, Peugeot veya FORD dan neyinin farklı olduğunu anla(ya)mıyor (ya da parası olmadığı için anlamamazlıktan geliyor) ve ucuza yöneliyor ve hatta ucuzlarının daha iyi olduğuna inanıp, başkalarını da inandırma gayretine giriyor :)

    Mercedes'e ilk aracı olarak sahip olan kişi, maddi durumu elveriyorsa genelde başka firmaya geçmez. Bu durum BMW için de, daha az oranda olsa da, geçerli (Mercedes e geçebilir). Diğer firmalara sahip olanlar ise, paraları olur ise, hep yukarıdakileri hayal ederler. Bu da bir nevi "subjektif" bir göstergedir.

    Keşke bunların teknik olarak neden elma/armut olduklarını anlayabilseydiniz (durum o kadar vahim ki, başka bir başlıkta "VW nin neden E serisi aracı yok" tartışılıyor ve bazıları Passat ı BMW 5 serisi ile karşılaştırıp aynı kalitededirler diyor) ...

    Bu mesele ile ilgili daha yazmayacağım, hem sıkıldım hem de diğer insanları da sıkmış olabilir artık, özür dilerim. Burası VW başlığı, konu dışına çıkmaya gerek yok.

    Saygılarımla,



    özür dileyerek kalite konusuna bir katkıda bulunmak isterim.

    Kalite göreceli bir kavram olmadığı gibi kendi içinde de rekabet edecek bir kavram değildir.
    Kalite, neye ait ise, ait olduğu o ürünün üreticisi tarafından belirlenmiş hedeflere hizmet etmesi için korunması gereken standartlardır, ölçüdür. Bazı ürünler için çeşitli standardizasyonlar bulunur, kalite belgesi veya ölçütleri gibi.
    Bir makina parçası belirli bir sıcaklıkta şekil değiştirmeden çalışıyor ise, belli bir kimyasal ile temasından etkilenmiyor ise veya bir plastik malzeme üretim beklentilerini karşılıyor ve bu sürekli sağlanabiliyor ise "üretim kalitesi veya standardı" gibi kavramlar geçerli olur.
    ABC marka araçtaki motor üretim hedefi olan 300.000 km yolu sorunsuz gidecek şekilde çalışıyor ise kaliteli demektir. Ama 100.000 den sonra yatak sarıyorsa kalitesizdir, çünkü hedefine ulaşamamıştır.

    Yıllardır Otomotiv Genel bölümünde "o araç kaliteli, bu araç kalitesiz" şeklinde yorumlara bakıp imreniyorum, çünkü bu şekilde yorumlamak çok temel bir bilgi seviyesini gösteriyor. Araç ve kalite laflarını duymuş, kendine göre bir tanım yapmış ve buna göre tüketim yapıp mutlu rahat yaşıyor insanlar.

    Yorumlardan gördüğüm, Mercedes veya BMW gibi markaların size göre kaliteli olduğu, diğerlerinden ayrı değerlendirdiğiniz. Ancak bu sadece o firmaların kendilerine daha yüksek hedefler koymuş olmasından kaynaklanıyor, bence genel olarak Alman halkının mükemmel iş çıkarma felsefelerinden kaynaklanıyor. Yoksa o araçların daha kaliteli veya Peugeot'a göre daha iyi araç yapmalarından değil.

    Ben sizin saydığınız pek çok markanın hedefleri benzer olduğu sürece birbirleriyle rekabet edecek ölçüde ürünler çıkarabileceğini düşünüyorum, sadece ticarette her tip müşteriye hitap edecek arzın olması gerektiği noktası kaçıyor gibime geldi.

    Alıntıları Göster
    Buda benim araç.

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'

     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'




  • quote:

    Orijinalden alıntı: meke

    özür dileyerek kalite konusuna bir katkıda bulunmak isterim.

    Kalite göreceli bir kavram olmadığı gibi kendi içinde de rekabet edecek bir kavram değildir.
    Kalite, neye ait ise, ait olduğu o ürünün üreticisi tarafından belirlenmiş hedeflere hizmet etmesi için korunması gereken standartlardır, ölçüdür. Bazı ürünler için çeşitli standardizasyonlar bulunur, kalite belgesi veya ölçütleri gibi.
    Bir makina parçası belirli bir sıcaklıkta şekil değiştirmeden çalışıyor ise, belli bir kimyasal ile temasından etkilenmiyor ise veya bir plastik malzeme üretim beklentilerini karşılıyor ve bu sürekli sağlanabiliyor ise "üretim kalitesi veya standardı" gibi kavramlar geçerli olur.
    ABC marka araçtaki motor üretim hedefi olan 300.000 km yolu sorunsuz gidecek şekilde çalışıyor ise kaliteli demektir. Ama 100.000 den sonra yatak sarıyorsa kalitesizdir, çünkü hedefine ulaşamamıştır.

    Yıllardır Otomotiv Genel bölümünde "o araç kaliteli, bu araç kalitesiz" şeklinde yorumlara bakıp imreniyorum, çünkü bu şekilde yorumlamak çok temel bir bilgi seviyesini gösteriyor. Araç ve kalite laflarını duymuş, kendine göre bir tanım yapmış ve buna göre tüketim yapıp mutlu rahat yaşıyor insanlar.

    Yorumlardan gördüğüm, Mercedes veya BMW gibi markaların size göre kaliteli olduğu, diğerlerinden ayrı değerlendirdiğiniz. Ancak bu sadece o firmaların kendilerine daha yüksek hedefler koymuş olmasından kaynaklanıyor, bence genel olarak Alman halkının mükemmel iş çıkarma felsefelerinden kaynaklanıyor. Yoksa o araçların daha kaliteli veya Peugeot'a göre daha iyi araç yapmalarından değil.

    Ben sizin saydığınız pek çok markanın hedefleri benzer olduğu sürece birbirleriyle rekabet edecek ölçüde ürünler çıkarabileceğini düşünüyorum, sadece ticarette her tip müşteriye hitap edecek arzın olması gerektiği noktası kaçıyor gibime geldi.




    Sn. meke,

    Öncelikle nazik ilgi ve katkınız için teşekkür ederim. TDK ya göre Kalite
    1. Bir şeyin iyi veya kötü olma özelliği, nitelik
    2. Bir ürünün bilinen en iyi özellikleri bünyesinde taşıması durumu.

    1-Düşüncelerinizin "Alman mükemmeliyetçiliği ve sonuçları" kısmına katılıyorum. Evet doğru.

    2-Kaliteyi bir üreticinin kendi içindeki kalite standardı olarak almanız doğru ama firmaları karşılaştırmak için çok da anlamı yok.
    Yani PEUGEOT ve VW nin eşdeğer ürünlerinde kendi hedefledikleri kaliteyi ve standartları %100 tutturmuş olmaları demek (diyelim ki motorları 300,000 km dayandı), birbiriyle aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Bu tarz kalite hedefleri ve standartları zaten çoğunlukla müşteriye beyan edil(e)mez. Müşteri, ilk etapta basitçe ancak maksimum hız, yakıt tüketimi, aksesuarlar gibi özelilkleri kıyaslayabiliyor. Firma içindeki hedeflerin tutturulmuş olması farklı firmalarla kıyaslamada bir gereklilik ama yeterli değildir.

    3-Mercedes i diğerlerinden ayrı tutuyorum, aşağıda sonra değineceğim.

    4-BMW ve diğer firmaların kalitelerinin farklı olmaları, sadece basitçe HEDEFLERİ ÖYLE OLDUĞU İÇİN değildir. Eğer sizin dediğiniz gibi olsa idi: Her firma, bir toplantı yapıp, EĞER KARLI İSE, kendine herhangi bir kalitede, örneğin en yüksek kalitede ürün üretme hedefi koyup, sonra da hemen, örneğin Mercedes S sınıfında ve kalitesinde bir araç yapıp satardı. Bu mümkün değil. Çünkü "bilgi, know-how", tecrübe, firma felsefesi gibi hususların birarada olması gerekiyor. En önemli koşul bilgi. Bilmeden birşey yapmak mümkün değil. Yani her firmanın yüksek kalitede araç yap(a)mamasının sebebi karlılık kıstası değil, bilgi yetersizliği ve buna bağlı olarak MEVCUT BİLGİSİ İLE REKABETÇİ BİR ÜRÜN ORTAYA KOYAMAYACAK OLDUĞUNU bilmesi. Biz o yüzden otomotiv sektöründe araba yapmayı bilenler ve bilmeyenler veya otomotiv üretimini bilenler veyaz az bilenler diye sınıflandırıyoruz ve AYIRIYORUZ.

    Örneğin neden hiçbir firma Mercedes gibi SEYEHAT OTOBÜSÜ yapmaya yeltenemiyor? Çünkü Mercedes kabaca 100 senedir otobüs yapıyor ve neredeyse en iyisini yapıyor. Diğer firmalar isteseler ve PARA AYIRABİLECEK OLSALAR bile, mevcut bilgileri ile rekabet edebilecek bir seyehat otobüsü yapamayacaklarını biliyorlar. Bu örnek, sizin düşündüğünüz gibi "bilginin mevcut olduğu, sadece üreticilerin karar vermediği/istemediği için o kalitede ürün yapmadıkları" tezinin bizce yanlış olduğunu açık olarak gösterebilir.

    Otomotiv endüstrisinde son 10 yılda hızla değişen bir durum var. Otomotiv üreticileri eskiden olduğu gibi OEM den parça alırken artık ilaveten OEM den KOMPLE SİSTEMLER almaktadır. Püskürtme sistemi, elektirik sistemi, ABS, ESP, komple yürüyen aksam, vites kutusu vb. Artık bütünüyle komple "sistem" veya "platform" satın alınıyor. Bunun ilk nedeni de üretim sayılarını artırarak OEM lerdeki fiyatların düşürülebilmesi ve ikinci nedeni ise, platform veya parça bazında mükemmelleşmeyi sağlamak hayali (Örneğin bir tane direksiyon sistemi yapıp, tüm modellere "sadece ölçülerini değiştirerek" onu takmak. POLO ile PASSAT ın direksiyon sistemi, ölçüleri dışında aynı olsun gibi). VW bu felsefeyi savunuyor ve uygulamaya çalışıyor. Mesela GOLF, SEAT TOLEDO, tamamen aynı yürüyeni kullanıyor AMA içine serpiştirilen know-how miktarı farklı. Yani VW nin süspansiyon, direksiyon yani komple yürüyen aksam ayarları ile GOLF ünkü farklı. Bakın dikkat edin, bunu aynı firma, aynı platformu kullananan 2 ürün için bile farklı yapıyorken benzer/aynı platformaları alan farklı üreticilerde ise bu know-how tamamen farklıdır. Herkes kendi bilgi ve görgüsünü katıyor. Birbiriyle elbette rekabet ediyorlar ancak bahsettiğimiz köklü firmalar, diğerlerinden bilgi olarak UZAK ARA öndedir. Ne kadarını ürüne yansıtır? elbette müşterinin ödeyebileceği kadarını. Aradaki farkın nedeni, bu köklü firmalar ile diğer firmalar arasındaki ARABA olayına bakış ve ele alış açısındaki farklılık ile başlar bilgi farklılığı ile biter.

    Size, ilgi göstermiş olmanızdan ötürü, arkadaşlar arasında yapmış olduğumuz bir liste gönderiyorum. Böyle bir liste yapmamızın nedeni, çalıştığımızın sektörün otomotiv olması, bizlerin de Makine Müh. olmalarından dolayı duyduğumuz ilgilidir (listeyi yapanlar Müh., Y.Müh. ve Dr. Müh kişilerden oluşuyor). Bazı kısımlarını anlamayabilirsiniz (otomotivci değilseniz). Söz konus liste Mercedes için ve 1990 yılında tasarımına başlanmış ve 1995 yılında üretimine başlanmış 15 YAŞINDA Mercedes E200 (W210) serisi için tespit edebildiğimiz bazı özellikleri içermektedir:

    MERCEDES

    -Dünya üzerinde şimdiye kadar ürettiği tüm araçlara daima yedek parça sağlayan tek firma olmasi. Örneğin 1901 model bir Mercedes'in bile yedek parçasını satın alabilirsiniz

    -Aracın gereken ve önemli parçalarında şasi numarasının (VIN) olması. Diğer birçok firmada en fazla 2 yerde şasi numarası bilgisi vardir

    -Şasi numarasi bilindiğinde aracın tüm özelliklerine (Üretim bilgileri, üzerinde kullanılan parçalar ve numaraları, aksesuarları, diğer özellikleri) ulaşılabilmesi. Bu, günümüz teknolojisinde kolay gibi gözükebilir ancak hala çoğu firma bunu başaramıyor. Mercedes'de ise bu özellik ilk kurulduğundan beri var

    -Aracın hemen bütün parçalarinda (o-ring gibi basit parçalar da dahil) bir parça numarasının olması

    -Aracın istenirse fabrikadan teslim alınabilmesi ve hatta aracın daha fabrikadan çıkmadan üretim hattında, son parçaları takılır iken müşteriye gösterilebilmesi

    -Her ama herşeyinin isteğe bağli olarak seçilebilmesi. Hiçbir Mercedes'in diğerine benzememesi (Türkiye gibi ülkeler için müşteri kolay karar verebilsin diye çeşitli aksesuar paketleri yapılır). Gerçekte Mercedes bayisinde siparişi verilirken, her ayrıntısına karar verilebilmesi. İstemediğiniz özelliklerin çıkarılması ve boşuna para verilmemesi. Bu yüzden dolayi, bir Mercedes için full+full herşey var tabirini duyunca hemen oradan uzaklaşılmalıdır. Çünkü bir Mercedes hemen hiçbir zaman tüm olabilecek aksesuarlar ile olamaz. Kimse bunu ödememiştir.

    -Herşeyin isteğe bağli olmasi nedeniyle aynı kasa bir Mercedes de fiyatin rahatlıkla 3 kata kadar yükselebilmesi

    Mercedes E200 (W210) 1995 YILI

    1. Hava ile acilan (pnömatik) merkezi kilidi
    2. Ayak freni olayı ve ayak freninin tekrar bosaltilmasinin sesi
    3. Motor kaputunun açıldıktan sonra ilave bir mandalla arkaya kadar katlanmasi (90 dereceden de fazla, 120-130 derece)
    4. Yag filtresinin sadece kagit kisminin degismesi
    5. Triger kayisi gibi bir sacmaligin olmayisi
    6. Yıldızın sürekli sürücüye ve sürücünün yaninda oturan yolcuya bakmasi
    7. Aletin bozuk zeminde sürekli saga sola "mik-mik" seklinde sallanmasi
    8. Herseyinin asiri rahat defalarca sökülmesi, sökülürken kırılmamasi, bozulmaması, tekrar eskisi gibi takılabilmesi
    9. Kapılarının kapanma sesleri
    10. Bagaj kapaginin dügmesine basinca kendiliginden acilmasi
    11. Park lambalarını kapatınca, icerideki bazı aydınlatmaların sonradan sönmesi
    12. Icerideki malzemenin kalitesi
    13. Bir ampülü kesilince iceride sari(!) Renkli bir isik yanmasi
    14. Dogru oturma pozisyonu bulundugunda tasiti sürerken aşırı zevk vermesi
    15. Ic hacminin rakiplerine göre (örnegin bmw 5 serisi, audi a6...) Cok daha genis ve ferah olmasi
    16. 100 km'de 8.5 litre tüketim ile 6000 km yol yapmis olmasi (tr seyahati) aracin bos ağırlığı 1500 kg, tr seyahati sirasinda ortalama ağırlığı 1850 kg !
    17. İç hacmi cok ferah olmasina ragmen 480 cm gibi mütevazi bir boyunun ve normal bir eninin olmasi, S sınıfını da hususi taşıt olarak alıp binmek mümkün ama dünya seyahatine uygun degil, bazi yerlerden geçmiyor.
    18. Ön koltuklar arasındaki kol dayama yerine hem sürücünün hem de sürücünün yaninda oturan kisinin birbirlerine degmeden rahatca kollarını koyabilmeleri
    19. Görünür bir yerde bir anten olmamasına rağmen radyosunun özellikle de önemli istasyonlarda hic parazit yapmaması
    20. Buzu ya da buğuyu cöz dediginde, aletin, arka cam rezistansı, hava üfleme, dış dikiz aynaları ısıtması vb. gibi tüm elindeki imkanları aynı anda devreye sokması ve sonra da çıkarması, arka cam rezistans düğmesinin ayrıca olmayısı
    21. Normalde klimasının her zaman devrede olması, sadece EC (Economy) düğmesine basınca devreden cikmasi, yani default modun klima acik durum olmasi, acikken isik yanmamasi, kapali iken isik yanmasi
    22. Icindeki plastik aksamının ve tahta dekorasyon aksaminin kalitesi
    23. Stoplarin mikalarının kademeli olmasi, yani basamak basamak bir yapisi olmasi, eski Mercedes otobüslerde oldugu gibi.
    24. Cam suyu yariya geldiginde (bitmeye yakinken degil !) cam suyu ikaz lambasinin yanması.
    25. Arabaya girdiginde park lambalari yanik ve anahtar cekiliyken teybin sadece "ON" dügmesinin, far acma dugmesinin de üzerindeki isiklarin sadece bir kısmınin yanmasi. Yani sadece kumanda edilebilecek yerlerin ışıklarının yanması.
    26. Ikazlarin sari, ciddi uyarilarin kırmızı yanmasi. Ama cam suyu ve benzin bitti ikazlarinin ikisi de sari renkli olmalarina ragmen, benzin bitiyor lambasinin cok daha parlak olmasi.
    27. Tek kollu silecek calistiginda arabanin saga sola cok az yalpa yapmasi yani mik-mik şeklinde sallanması
    28. 27.nci maddeye benzer sekilde mars motoru calisirken arabanin saga sola hem yalpa yapmasi hem sallanmasi
    29. Arka orta kol dayamanin icinde ilkyardim cantasinin olmasi
    30. Arka bagajla ic yolcu hacminin birbirinden tamamen ayri ve izolasyonlu olmasi. Bir kablo gecirecek kadar bile bir delik olmamasi
    31. Direksiyonun(ŞÖFOR KAPISINI AÇTIĞINIZDA KAPIYA DOĞRU)eğik durmasi
    32. Ic havalandirma dügmesinin bir süre sonra kendiliginden devreden cikmasi (İÇ HAVALANDIRMA DEVREYE ALINIP UNUTULUR İSE, BELİRLİ SÜRELERDE (40 dk DA 1 KEZ GİBİ) KENDİLİĞİNDEN DIŞARIDAN BİRAZ TAZE HAVA ALIP SONRA DIŞ HAVAYI TEKRAR KAPATMASI)
    33. Bugu cöz dügmesinin bir süre sonra kendiliginden devreden cikmasi
    34. Arabaya önden yaklasip uzaktan kumanda ile acinca, dikiz aynasindaki yesil isigin, kapatinca da kirmizi isigin yanip sönmesi
    35. Uzaktan kumandanin arabaya ancak cok yaklasildiginda kumanda etmesi, böylece uzakta iken yanlislikla basip arabayi acmanin mümkün olmamasi. Uzaktan kumada ile acma ve kapama dügmelerinin ayni olmasi ve dügmenin asiri sert olmasi. Uzaktan kumandada baska dügme de olmamasi. Uzun süreli basişta camlarin hepsini birden sunroof ile beraber acmasi ya da kapamasi
    36. Her iki arka kapida da esya koymak icin yer ve her ikisinde de kül tablasi (!) olmasi.
    37. Sadece arka yolcularin tepesindeki lambanin söför tarafindan ayrica yakilabiliyor olması.
    38. Otomatik Vites, Tempomat (Cruise Control), Yagmur Sensörü ve Otomatik Klima devredeyken sana sadece gidiyor olmanın keyfinin kalıyor olmasi ve arabayi yönlendirmek disinda hicbirsey yapmaman.
    39. Park yerinde kontak anahtari teyp pozisyonundayken ve yagmur çiselerken yagmur sensörünün ara ara devreye girip ön cami silmesi. Silecekler insanın kendini, elinde kahve ile bir kösede arabası ile bekleyen dedektif gibi hissettmesini sagliyor.
    40. Silecek suyu deposunun 5.5 litre hacminde olusu.
    41. 195 mm enindeki kış lastikleri ile de, 215 mm enindeki yaz lastikleri ile de direksiyon hissinin cok iyi ancak tabii olarak birbirinden epey farkli olmasi.
    42. Fren pedali hissinin "eşsiz" olmasi.
    43. Gaz pedalinin epey bir sert (VE YERDEN BİTME) olması
    44. Kapi kulplarinin çekilerek açılması
    45. Kapı fitillerinin kumas kapli olmasi ve yagmurda bile kuruymus gibi durmalari, kisin buzlu havalarda bu fitiller sayesinde kapilarin asla yapismamasi.
    46. Otomobilin kriko vurulacak yerlerinin asiri belirgin ve saglam olmasi.
    47. Benzin depo kapagi ya da bagaj kapağı icin arabada ya da kumandada ayri bir acma dügmesi gibi bir sacmaligin olmayip, merkezi kilitle birlikte acilmasi
    48. Ön sinyal lambalari yandiginda, sinyal reflektörlerinin iyiliği yüzünden 200 metre ilerideki trafik tabelalarinda kendi sinyal verdigimi fark edebilmem
    49. Ön camurluklarda tekerlegin hemen önünde minik kulaklar olmasi. Arabanin önüyle bir kaldirima yanasirken önce bu kulaklar kaldirima sürttügünden sürücünün bunu duyup vazgecme sansinin olmasi. Yoksa genelde tamponu sürterek yanastiginiz bir kaldirimdan geri geri giderken tamponun baglantilarini zorlamak hatta koparmak mümkün olabilir.
    50. Hava ile katlanan arka kafalıklar olması
    51. Ne marka oldugu belli olmayan cok kaliteli bir teyp ve hoparlörler
    52. Arkada model ve motor hacmi yazisının iptal edilebiliyor olması
    53. Vites kolunun hareket ettigi yolda zikzaklar olusu ve bu sayede bir kere bile vites kolunun pozisyonuna bakmadan senelerce (!) vites degistirebilme. Ve aynı markadan diger taşıtlara da binildiğinde aynı hissin doğması.
    54. Tempomat'in (Cruise Control) aşırı kullanışlı olması. (Diğer markalarla karşılaştırıldığında, arada dağlar denizler kadar fark olması.)
    55. 1995 yilinda piyasaya çıktığında zaten tüm seride standart olan ABS, ASR ve Bremsassist'in şaşırtıcı bir huzurla çalışmaları.
    56. Aracin icine oturup emniyet kemerini taktiktan sonra kontak acilirsa, konforu saglamak amaciyla emniyet kemerlerinin otomatik olarak biraz gevsetilmesi.
    57. Radyonun sesinin kanal degistirince yavasca kisilip, yeni kanalin sesinin yavasca gelmesi, ayni seyin teyp'te kasetin yüzünü degistirirken ve teyp-radyo arasi gecislerde de olmasi.
    58. Marsa basarken, teybin sesinin gitmemesi, sileceklerin durmamasi, farlarin kapanmamasi.
    59. Gaz pedalinin ilk basta cok hissiz olmasi, bunun komforlu sürüsü saglamasi ve sakin sürüse tesvik etmesi, ayrica tasitin cesitli organlarina gelen yüklerin kollektifini cok yumusatmasi, tasitin ömrünü uzatmasi.
    60. Radyo-teyp en yüksek sesle bile calarken aküye bagli olan tüketeclerin enerjilerinin kisilmamasi, örnegin farlarin stoplarin isik siddetlerinin ziplamamasi.
    61. Bagaj kapaginda kilit mekanizmasinin hemen yaninda bagaji kapatmak icin bir kulp olmasi.
    BAGAJ KAPAGI UZUN SURELİ ACIK OLACAK ISE, BAGAJ LAMBASINI IPTAL ETMEK ICIN, BAGAJ LAMBASI DUGMESININ DISARI CEKILMESI, ISINIZ BITINCE DUGMEYI DISARI CEKTIGINIZI HATIRLAMAYA GEREK OLMADAN BAGAJIN KAPATILMASI VE DUGMENIN KENDILIGINDEN ESKI HALINE DONMESI
    STEPNE BOLUMUNE BAKMAK ICIN BAGAJ HALISINI, OZEL TUTMA KULPUNDAN TUTUP KALDIRDIGINIZDA, SIZ STEPNEYE BAKARKEN KULPUNDAN TUTTUGUNUZ BAGAJ HALISININ BIR ANDA ARKA CAMIN ALT OLUGUNA TAKILMASI VE BAGAJ HALISINI ELDE TUTMANIZA GEREK OLMAMASI
    62. Pek cok ülkede sehir icinde azami hiz sinirlari olan 30km/h ve 50 km/h icin hiz göstergesinde sari bölgeler olmasi ve hic bir arabada olmadigi kadar hiz göstergesini iyi ve hizli okuyabilme ve hiz sinirlarina iyi oriyente olabilme.
    63. Sunroof kapatma düğmesinin sunroof yukari dogru eğik olarak kalkmış durumda iken, hem ileri itince hem de aşağı çekince aynı vazifeyi görmesi yani sunroof'u kapatmasi.
    64. Silecek suyu deposu kapağı yerinden çıkarıldığında serbest olarak elde kalmaması, depoya bir plastik parca ile bagli olmasi, silecek suyunun isitmasinin olmasi, ısıtmanın gercekten bir kettle'dakinden bile daha iri kıyım bir celik ısıtıcı veya motor suyu ile yapılıyor olmasi.
    65. Silecegi istenen zamanda calistirmak üzere silecek kolunun iceri bastirilabilmesi ve bunun cok pratik olması.
    66. Arabanın kapısını açar açmaz göstergelerde dış sıcaklığın ve saatin sürücünün son derece açık bir şekilde görebileceği şekilde belirivermesi.
    67. Orta kol dayamanin altindaki kutunun kapaginin birakilan yerde durmasi, bu sayede icinden bir sey alip koymanin cok kolaylasmasi.
    68. Kontak acildiginda klimanin hemen üflemeye baslamamasi. Bir süre durmasi daha sonra yavas yavas vantilatörü devreye sokmasi.
    69. Farlari acan salterin simetrik olmamasi. Şalterin bir tarafına baş parmağın diğer tarafına da elin işaret ve orta parmaklarının oturması.
    70. Aküsünün, ne kadar eziyet edersen et ve ne kadar kisa mesafelerde kullanirsan kullan ve ne kadar az devirle gidersen git asla zayiflamamasi, bitmemesi.
    71. Akü koltuk altında olmasına ragmen, akü takviyesi yapmak icin koltugu sökmek gerekmemesi, kaput altında ikincil akü baslari bulunmasi.
    72. Sigorta kutusunun aracin üc ayri yerine dagitilmis olmasi.
    73. Akünün üzerinde yazanlara göre arabanin üzerindeki akünün orijinal Mercedes-Benz yani 12 yillik olmasi (2009 model arabada, 1997 model akü. Nasil oluyor anlamadim.) Pek cok baska arabaya da o akü ile aslanlar gibi takviye yapıp calistirdim.... Opel Vectra'lar, Audi 80'ler vb.
    74. Metal (hava kacirmayan) hava supap kapakları.
    75. Sınyal kolunun attıgı zaman bırkac kez tıtremesı ve aşırı zevk veren "tırr" dıye bır ses cıkarması. Tüm Mercedes araçlarda aynı sinyal kolu mekanizması vardır.
    76. Tum dugmelerıne basarkenkı dugmelerın sertlıklerı ve cıkardıkları sesler
    77. Inanılması guc bır mekanızma ıle calısan bır arka cam perdesı olması ve perdenın ıstenen her pozısyona bır dugme ıle ayarlanabılmesı
    78. Elektrıklı koltuk ayar dugmelerının koltuk ve koltugun parcaları seklınde olması
    79. Arka bagaj acma dugmesı uzerınde kırmızı renkli bagaj acık uyarı lambası olması ve bu lambanın çok özel ve hassas gözenekli yapısının ancak 10 cm yakından bakınca anlaşılabilmesi ve bunu farkeden kişinin lambanın teknolojisi ve güzelliği karşısında dehşete düşmesi
    80. Kilometre saati aydınlatmasının "eşşiz" olması
    81. Km saatindeki sağ ve sol sinyal lambalarının ayrı ayrı ve büyük olması
    82. Yakıt bitme uyarı ışığının iki kenarı yarım ay ve poligon bizatihi göstergenin kendisi olması. Yakıt ibresi bitmeye yaklaşınca, ibrenin altında sarı renkli ibrenin hareketine uygun bir bölgenin yanması. Yakıt ibresinin bu ışık bölgesinin üzerinde kalarak aşağıya düşmeye devam etmesi
    83. Dörtlü ikaz lambasının aydınlatmasının diğer aydınlatmalardan daha parlak yanması
    84. Dikiz aynasının arkasında da güneşlik olması
    85. Vites boşta, motor çalışırken şuursuzca gaza basanlar için, motor devrinin 3000-3500 civarında otomatik olarak kesilmesi ve siz gaza tamamen bassanız bile, motorun o devri geçmeden tatlı tatlı yakıtı kesip vererek sizi şuurlu olmaya davet etmesi
    86. Reflektörün bagaj kapağının iç kısmında hazır bulunması
    87. Avantgarde modellerde marşa otomatik olarak basması, anahtarı bir kez çevirip bıraksanız bile, marşa basmaya devam etmesi ve motor çalıştıktan sonra marşın devreden çıkması (böylece şuursuzca marşa basıp, motor çalıştıktan sonra marş motorunun hasar görmesinin engellenmesi)
    88. Tüm cam düğmelerinin açma/kapama yönünde çift kademeli olması. 2. Kademe otomatik açma/kapama olması
    89. Tüm camlarda kapanma sırasında birşey sıkışmasına karşı emniyet olması, camların otomatik olarak geri dönmesi ve bunu aşırı güzel yapmaları
    90. El freni (ayak freni) çekili ise hareket ettikten sonra belirli bir hızın üzerinde sizi sesli olarak uyarması
    91. Araç dururken direksiyonu sağ veya sol yapınca, aracın burnunun ve kaputun üzerindeki yıldızın 3 cm kadar sağa/sola kayması
    92. Klima sıcaklık tuşlarının kırmızı artırma/mavi azaltma tuşlarına aynı anda basınca 22 c ye ayarlanması
    93. Aracın çekilmesi sırasında alarmını susturmak için ayrı bir düğme olması
    94. Torpidonun üzerine (selpak kutusu vb.) Birşey konulamayacak şekilde torpidonun eğimli olması. Mercedes in torpidosunun üzerine birşey konmasına pek müsaade etmez. Uygun görmez.
    95. Park sensörlerinin ışıklı gösterge ve uyarılarının aşırı iyi çalışması, arka park sensörünün içeride arka cam ortasında olması, geri vitesde iken devreye girmesi, dikiz aynasından veya arkaya dönüldüğünde rahatlıkla görülmesi
    96. Park sensörlerinin ışıklı göstergelerinin kenarlarında halka şeklinde bir ışık olması. Bu ışığın normalde kapalı olması, örneğin otoyolda dur kalk yaparken, öndeki araca belli bir mesafe yaklaşınca önce kenar çerçevesindeki ışığın yanması (park sensörleri aktif denmesi), yaklaşmaya devam edince de göstergenin içindeki mesafe gösteren asıl ışıkların yanması
    96. El freni (ayak freni) için ayrı bir balatanın olması
    97. Otomatik vitesli olanlarda tam gaz konumunda eşşiz bir şekilde vites değiştirmesi
    98. Elektrikli ayarlanan koltuklarda güvenli olmayan ayarlamalara müsaade etmemesi, örneğin sürücü koltuğu tam geri alındığında başlığın otomatik olarak yükselmesi, direksiyonun uygun konuma geçmesi vb.
    99. Eşşiz bir far açma düğmesi olması. Sağ/sol park lambaları, sis lambaları ve farların tek düğme merkezinde kontrol edilmesi
    100. Kontak anahtarının direksiyona değil, karşıya torpidoya sokulması
    101. Dörtlü ikaz lamba frekanslarının kendine has olması
    102. Kapı kilit mekanizmalarının en az 40 senedir aynı sistemde olması (kapı tarafında çivi gibi bir çıkıntı var)
    103. Kapı tutamakları ve açma kollarının ergonomik olması, bazı araçlar gibi rastgele konulmaması, kapılar kilitli ise, kapı açma koluyla önce kilidin sonra kapının açılabilmesi
    104. Torpidoda orta konsoldaki kapakların hidrolik bir sisteme bağlı gibi ağır ağır kayarak hareket etmesi
    105. Kalorifer hava üfleme ızgaralarının açık kapalı göstergelerinin de aydınlatılmış olması
    106. Torpido gözünün kilitlenebilmesi ve soğutulması

    Bu özellikler 15 yaşında bir araca ait olup hepsinin bir anlamı ve önemi vardır. Bu özelliklerin bazıları günümüzdeki diğer araçlarda da artık görülmeye başlanmıştır. 15 SENE SONRA. Bunlar buzdağının sadece görünen kısmının küçük bir parçasıdır. Dolayısıyla Mercedes O ve diğerlerinin O sudur ve diğer firmalardan ortalama 20 yıl ileridedir. "Otomobilin Geleceği" sloganının arkası doludur.

    Diğer firmalar da buna benzer şekilde kalite olarak birbirinden FARKLIDIR. Günlerdir VW/FORD kıyaslamasında söylemeye çalıştığım şey budur.

    Saygılarımla




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi calik -- 26 Temmuz 2010; 16:51:12 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Elensar77

    Buda benim araç.
     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'



    Çok güzel, sade ve şık.
    Güle güle kazasız belasız günlerde kullanın

    selamlar,




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    quote:

    Orijinalden alıntı: Elensar77

    Buda benim araç.
     VW POLO V KULÜBÜ 'BÜYÜKSÜN'



    Çok güzel, sade ve şık.
    Güle güle kazasız belasız günlerde kullanın

    selamlar,


    Alıntıları Göster
    Sayın Calik, aslen Makine Mühendisi olduğumu belirterek başlayayım.

    Bu düzeyli sohbete devam etmemek elde değil.

    Aşağıda alıntıladığım kısımda bir yanlış anlaşma var, tam anlatamamış olmalıyım.

    quote:

    "Kaliteyi bir üreticinin kendi içindeki kalite standardı olarak almanız doğru ama firmaları karşılaştırmak için çok da anlamı yok.
    Yani PEUGEOT ve VW nin eşdeğer ürünlerinde kendi hedefledikleri kaliteyi ve standartları %100 tutturmuş olmaları demek (diyelim ki motorları 300,000 km dayandı), birbiriyle aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Bu tarz kalite hedefleri ve standartları zaten çoğunlukla müşteriye beyan edil(e)mez. Müşteri, ilk etapta basitçe ancak maksimum hız, yakıt tüketimi, aksesuarlar gibi özelilkleri kıyaslayabiliyor. Firma içindeki hedeflerin tutturulmuş olması farklı firmalarla kıyaslamada bir gereklilik ama yeterli değildir.


    İlk cümledeki konuda, firmaları kalite açısından karşılaştırmadım, ama sanki siz Peugeot ve VW hakkında bu tip bir kıyasa girmişsiniz.

    "Hedefleri öyle olmadığı" tanımımda ısrarcı olmakla birlikte, sizin yaklaşımınız olan "bunu yapamayacak olmaları" gerekçesine de tamamiyle katılıyorum. Zaten hedefleri kapasite ve bilgi seviyesine göre koymak gereğini bu boyuttaki tüm üreticilerin gayet iyi bildiğini kabul edersek, bilmedikleri detayda ürün çıkartamayacakları için hedeflerini daha makul ölçüde tutmak onlar için mantıklı olacaktır.
    Mercedes gibi bir markanın (firma değil marka) eskiden beri gelen mirası zaten bu hedeflerin korunmasıdır. İlk günlerden beri farklı ve daha detaylı üretim yapan bir firma artık markalaşmıştır, marka değeri ürünlerinin önüne geçmiş, ürünlerinin marka değerine layık olma stresi gün geçtikçe artmıştır.

    Sizin arkadaşlarınızla beraber yaptığınız liste Mercedes firmasının daha kaliteli üretim yaptığının göstermez, bu detayların hepsine hizmet edecek bir hedef konmuş olmasındandır. Eğer hedefleri bu tip bir ürün olmasaydı, sonrasında duruma bakıp "bu tip bir hizmet sunalım" diyemezlerdi. Dolayısıyla yine başa döndüm, hedefe göre üretim yapılır, kalite bu ana hedefin alt hedefleridir. Sonuç hedefe uygun çıktığında, testler de başarılı olduğunda arza geçilir. Müşteriye sunulur, müşteri beğenir, beğenmez ama ürünün kalitesi hep bakidir.

    Bu tip bir yaklaşım ve üretim gösteremeyecek firmalar vardır, hatta çoğunluktadır. Ancak bu konu tek bir kelimeye - kalite - indirgenemez diye düşünüyorum. Bir ürün, üretim ve kalite hedeflerine uygun ise kalitelidir, yüzüne bile bakmayacağınız kadar çirkin olsa bile.

    Bu durumda her tür olasılığı düşünerek, geri dönülmez riskleri değerlendirerek üretim yapan uzay araştırma kuruluşları ise en kaliteli ürünleri yapıyor diyebilir miyiz?

    Dip not: Yaptığınız liste oldukça detaylı, ama bir yandan da bu kadar detaylı liste hemen her marka için hazırlanabilir. Bu kadar detay düşünmek bir firmanın detaylara önem vermesi, burdan da müşteri memnuniyeti yaratması sonucunu doğurabilir. Ancak dünyanın en kaliteli aracı ünvanını Toyota kazanmış değil midir? Üretimin mükemmelleşmesi, verimli hale getirilmesi, kalitenin arttırılması vb konulara Almanlardan daha başarılı örneğin Japonlar olduğunu düşünüyorum. Başlangıç noktaları taklit bile olsa, Almanlar gibi sanayinin çekirdeğinden gelmeseler de, dipnota örnek olabilir diye düşündüm.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi meke -- 26 Temmuz 2010; 17:54:33 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: meke

    Sayın Calik, aslen Makine Mühendisi olduğumu belirterek başlayayım.

    Bu düzeyli sohbete devam etmemek elde değil.

    Aşağıda alıntıladığım kısımda bir yanlış anlaşma var, tam anlatamamış olmalıyım.

    quote:

    "Kaliteyi bir üreticinin kendi içindeki kalite standardı olarak almanız doğru ama firmaları karşılaştırmak için çok da anlamı yok.
    Yani PEUGEOT ve VW nin eşdeğer ürünlerinde kendi hedefledikleri kaliteyi ve standartları %100 tutturmuş olmaları demek (diyelim ki motorları 300,000 km dayandı), birbiriyle aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Bu tarz kalite hedefleri ve standartları zaten çoğunlukla müşteriye beyan edil(e)mez. Müşteri, ilk etapta basitçe ancak maksimum hız, yakıt tüketimi, aksesuarlar gibi özelilkleri kıyaslayabiliyor. Firma içindeki hedeflerin tutturulmuş olması farklı firmalarla kıyaslamada bir gereklilik ama yeterli değildir.


    İlk cümledeki konuda, firmaları kalite açısından karşılaştırmadım, ama sanki siz Peugeot ve VW hakkında bu tip bir kıyasa girmişsiniz.

    "Hedefleri öyle olmadığı" tanımımda ısrarcı olmakla birlikte, sizin yaklaşımınız olan "bunu yapamayacak olmaları" gerekçesine de tamamiyle katılıyorum. Zaten hedefleri kapasite ve bilgi seviyesine göre koymak gereğini bu boyuttaki tüm üreticilerin gayet iyi bildiğini kabul edersek, bilmedikleri detayda ürün çıkartamayacakları için hedeflerini daha makul ölçüde tutmak onlar için mantıklı olacaktır.
    Mercedes gibi bir markanın (firma değil marka) eskiden beri gelen mirası zaten bu hedeflerin korunmasıdır. İlk günlerden beri farklı ve daha detaylı üretim yapan bir firma artık markalaşmıştır, marka değeri ürünlerinin önüne geçmiş, ürünlerinin marka değerine layık olma stresi gün geçtikçe artmıştır.

    Sizin arkadaşlarınızla beraber yaptığınız liste Mercedes firmasının daha kaliteli üretim yaptığının göstermez, bu detayların hepsine hizmet edecek bir hedef konmuş olmasındandır. Eğer hedefleri bu tip bir ürün olmasaydı, sonrasında duruma bakıp "bu tip bir hizmet sunalım" diyemezlerdi. Dolayısıyla yine başa döndüm, hedefe göre üretim yapılır, kalite bu ana hedefin alt hedefleridir. Sonuç hedefe uygun çıktığında, testler de başarılı olduğunda arza geçilir. Müşteriye sunulur, müşteri beğenir, beğenmez ama ürünün kalitesi hep bakidir.

    Bu tip bir yaklaşım ve üretim gösteremeyecek firmalar vardır, hatta çoğunluktadır. Ancak bu konu tek bir kelimeye - kalite - indirgenemez diye düşünüyorum. Bir ürün, üretim ve kalite hedeflerine uygun ise kalitelidir, yüzüne bile bakmayacağınız kadar çirkin olsa bile.

    Bu durumda her tür olasılığı düşünerek, geri dönülmez riskleri değerlendirerek üretim yapan uzay araştırma kuruluşları ise en kaliteli ürünleri yapıyor diyebilir miyiz?

    Dip not: Yaptığınız liste oldukça detaylı, ama bir yandan da bu kadar detaylı liste hemen her marka için hazırlanabilir. Bu kadar detay düşünmek bir firmanın detaylara önem vermesi, burdan da müşteri memnuniyeti yaratması sonucunu doğurabilir. Ancak dünyanın en kaliteli aracı ünvanını Toyota kazanmış değil midir? Üretimin mükemmelleşmesi, verimli hale getirilmesi, kalitenin arttırılması vb konulara Almanlardan daha başarılı örneğin Japonlar olduğunu düşünüyorum. Başlangıç noktaları taklit bile olsa, Almanlar gibi sanayinin çekirdeğinden gelmeseler de, dipnota örnek olabilir diye düşündüm.



    Sn. meke,

    Tahmin ettiğim tepkileri vermişsiniz :)

    Size cevabı yazarken (Taşıt Tekniği Konusunda uzman arkadaşım (Dr. Mak. Müh.)) da görüş belirtmiş ve "kalite" kelimesinin algılanmasında sizin ile bizim aramızda farklılığımız var diye beni uyarmış idi. "Kalite" nin sözlük tanımını o yüzden verdim.

    Haklısınız, kalite kelimesi anlatmak istediğim için tam kelime değil. Belki "iyi araba" denebilir. Kalite kelimesine takılmayın lütfen. Biz, "araba" olayını icad eden Almanlar'ın bakış açısını, bilgisini ve biraz da ırkçı olarak "Almanlar ne yaparsa en iyisini yapmalıdır" iddiaları ile daha farklı ve Dünyanın en iyi otomobillerini yaptığını ve tüm bu değerlerin toplamına "kalite" kelimesini atfettiğimiz için biraz yanlış anlaşılma oldu.

    Ben sizin firmaları karşılaştırmadığınızı anladım. Tam da onu söylemek istedim, firmanın kendi içinde kaliteli araç yapması, kendi hedeflerine ulaşması, başkalarıyla kıyaslarken yeterli değil dedim. Bu konuda aynı düşünüyoruz bence.

    Mercedes marka/firma düzeltmesi için teşekkür ederim, haklısınız.

    Yine kalite kelimesinin algılanmasından dolayı listemizin kaliteyi göstermediğini söylemişsiniz. Sadece kalite kelimesi yeterli değil belki. Sizin algıladığınız anlamdaki kaliteye biz "sorunsuzluk" diyoruz. Genelde kaliteli olan sorunsuzdur ama tam da aynı şeyler değil. Araba üreticileri nasıl o ve diğerleri diye ayrılıyor ise sorunsuzluk konusunda da TOYOTA ve diğerleri diye ayrılıyorlar. Bu kesin. Sorunsuzluk konusunda Mercedes dahil, diğer tüm firmalar, TOYOTA yı hedef olarak almaktan vazgeçmiş durumdalar. Çünkü TOYOTA ile sorunsuzluk konusunda rekabet edilemeyeceğini hepsi anlamış ve pes etmiş durumdalar. Onlar bu konuda kendi aralarında rekabetteler. Ancak bu, TOYOTA nın Mercedes ten iyi bir araba olduğunu göstermez. Örneğin 2 önceki COROLLA nın yol tutuşu +- 1 şerit idi. Sadece sorunsuz olduğunu gösterir. Sorunsuzluk konusunda riske girmemek için de TOYOTA yeni teknoloji geliştirmez (hala bile). Ancak Avrupa ve ABD nin oturmuş teknolojilerini taklit eder. Yine "bilgi" ve "bilmek" olayına örnek olarak TOYOTA nın çok az bildiği F1 e girip, yıllarca en çok bütçeyi harcamış olmasına rağmen, hiçbir başarı elde edememesini verebiliriz. Çünkü F1 bilgisi ve kültürü yok. Oysa ne güzel de sizin dediğiniz gibi niyetlendiler, çok miktarda Para + İnsan + Zaman ı biraraya getirdiler, hedef koydular ama F1 de hiçbirşey yapamadan PES ettiler. Bizim de demek istediğimiz bu.
    Bilmek olayı ve firmaların farkları.

    Listemizi çok küçümsemişsiniz. O liste başka markalarda hazırlanamaz. Elbette bir liste hazırlarsınız ama bizim yazdığımız hemen her maddedin altında:
    - bir nedeni
    - insan faktörü
    - anlayış
    - bunları yapabilecek bilgi görgü
    - estetik

    vs. var. Her madde üzerinde çok çalışma ve emek var. İnsanı önemseme ve insana değer var. Madem başka markalarda hazırlanabiliyor neden o markalar ancak 20 yıl sonra Mercedes i taklit edebiliyor? Oradaki özelliklerin çoğu diğer firmaların 20 yıl sonra eriştiği özelliklerdir. Bugün üretimde olan E serisi de aynı şekilde fersah fersah öndedir (Daha bir de S serisi var).

    Bugün FORD FOCUS un şu anki veya bir önceki makyajsız tipinde "Dörtlü İkaz Işığı" hala aydınlatılmamaktadır. Oysa Mercedes in dörtlü ikaz ışığı 30 yıldır aydınlanıyor, üstelik DİĞER TÜM IŞIKLARDAN DAHA ŞİDDETLİ ŞEKİLDE KIRMIZI ile aydınlanıyor. Bunlar basit gibi gözükebilir. Ama hiç de değil.

    FORD CONNECT, 3. viteste, 15-30 km/saat hızlarda gazdan ayağınızı alıp fren pedalına basmakta iken, İLERİYE DOĞRU FIRLIYOR ! Siz frene basmakta iken, araç hızlanıyor! Ama bazıları, bu firmalarda aynı aksesuarlar var diye diğerlerinden iyidir diyor. Gerçekten iyi, frene basarken hızlanan araç. Benzer birçok örnek diğer markalar için de verilebilir.

    Yine FORD tan örnek. FORD ESCORT a şasi numarası fabrikadan yanlış vurulmuş. Vatandaş, FORD TR den, bu yanlışlıkla ilgili yazı istiyor. Firma, "araç 10 yaşını geçmiştir bizi ilgilendirmez" diye cevap veriyor. Biz üniversite olarak bilgi istiyoruz, bize de aynı cevabı veriyorlar. 10 yaşını geçen FORD, sanki FIAT veya RENAULT olmuş da onları ilgilendirmiyor. Ürettiği aracı tanımıyor.

    Esas olarak aynı fikirdeyiz diye düşünüyorum. Sizin cümlelerinizle:


    quote:


    "Hedefleri öyle olmadığı" tanımımda ısrarcı olmakla birlikte, sizin yaklaşımınız olan "bunu yapamayacak olmaları" gerekçesine de tamamiyle katılıyorum. Zaten hedefleri kapasite ve bilgi seviyesine göre koymak gereğini bu boyuttaki tüm üreticilerin gayet iyi bildiğini kabul edersek, bilmedikleri detayda ürün çıkartamayacakları için hedeflerini daha makul ölçüde tutmak onlar için mantıklı olacaktır.


    Yani "bize göre" aksesuarları aynı diye FORD/PEUGEOT/VW/BMW vs. vs. aynı kalitede iyilikte vs. kesinlikle değildir.

    Saygı ve selamlar,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi calik -- 26 Temmuz 2010; 20:40:12 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: calik

    quote:

    Orijinalden alıntı: meke

    Sayın Calik, aslen Makine Mühendisi olduğumu belirterek başlayayım.

    Bu düzeyli sohbete devam etmemek elde değil.

    Aşağıda alıntıladığım kısımda bir yanlış anlaşma var, tam anlatamamış olmalıyım.

    quote:

    "Kaliteyi bir üreticinin kendi içindeki kalite standardı olarak almanız doğru ama firmaları karşılaştırmak için çok da anlamı yok.
    Yani PEUGEOT ve VW nin eşdeğer ürünlerinde kendi hedefledikleri kaliteyi ve standartları %100 tutturmuş olmaları demek (diyelim ki motorları 300,000 km dayandı), birbiriyle aynı kalitede oldukları anlamına gelmez. Bu tarz kalite hedefleri ve standartları zaten çoğunlukla müşteriye beyan edil(e)mez. Müşteri, ilk etapta basitçe ancak maksimum hız, yakıt tüketimi, aksesuarlar gibi özelilkleri kıyaslayabiliyor. Firma içindeki hedeflerin tutturulmuş olması farklı firmalarla kıyaslamada bir gereklilik ama yeterli değildir.


    İlk cümledeki konuda, firmaları kalite açısından karşılaştırmadım, ama sanki siz Peugeot ve VW hakkında bu tip bir kıyasa girmişsiniz.

    "Hedefleri öyle olmadığı" tanımımda ısrarcı olmakla birlikte, sizin yaklaşımınız olan "bunu yapamayacak olmaları" gerekçesine de tamamiyle katılıyorum. Zaten hedefleri kapasite ve bilgi seviyesine göre koymak gereğini bu boyuttaki tüm üreticilerin gayet iyi bildiğini kabul edersek, bilmedikleri detayda ürün çıkartamayacakları için hedeflerini daha makul ölçüde tutmak onlar için mantıklı olacaktır.
    Mercedes gibi bir markanın (firma değil marka) eskiden beri gelen mirası zaten bu hedeflerin korunmasıdır. İlk günlerden beri farklı ve daha detaylı üretim yapan bir firma artık markalaşmıştır, marka değeri ürünlerinin önüne geçmiş, ürünlerinin marka değerine layık olma stresi gün geçtikçe artmıştır.

    Sizin arkadaşlarınızla beraber yaptığınız liste Mercedes firmasının daha kaliteli üretim yaptığının göstermez, bu detayların hepsine hizmet edecek bir hedef konmuş olmasındandır. Eğer hedefleri bu tip bir ürün olmasaydı, sonrasında duruma bakıp "bu tip bir hizmet sunalım" diyemezlerdi. Dolayısıyla yine başa döndüm, hedefe göre üretim yapılır, kalite bu ana hedefin alt hedefleridir. Sonuç hedefe uygun çıktığında, testler de başarılı olduğunda arza geçilir. Müşteriye sunulur, müşteri beğenir, beğenmez ama ürünün kalitesi hep bakidir.

    Bu tip bir yaklaşım ve üretim gösteremeyecek firmalar vardır, hatta çoğunluktadır. Ancak bu konu tek bir kelimeye - kalite - indirgenemez diye düşünüyorum. Bir ürün, üretim ve kalite hedeflerine uygun ise kalitelidir, yüzüne bile bakmayacağınız kadar çirkin olsa bile.

    Bu durumda her tür olasılığı düşünerek, geri dönülmez riskleri değerlendirerek üretim yapan uzay araştırma kuruluşları ise en kaliteli ürünleri yapıyor diyebilir miyiz?

    Dip not: Yaptığınız liste oldukça detaylı, ama bir yandan da bu kadar detaylı liste hemen her marka için hazırlanabilir. Bu kadar detay düşünmek bir firmanın detaylara önem vermesi, burdan da müşteri memnuniyeti yaratması sonucunu doğurabilir. Ancak dünyanın en kaliteli aracı ünvanını Toyota kazanmış değil midir? Üretimin mükemmelleşmesi, verimli hale getirilmesi, kalitenin arttırılması vb konulara Almanlardan daha başarılı örneğin Japonlar olduğunu düşünüyorum. Başlangıç noktaları taklit bile olsa, Almanlar gibi sanayinin çekirdeğinden gelmeseler de, dipnota örnek olabilir diye düşündüm.



    Sn. meke,

    Tahmin ettiğim tepkileri vermişsiniz :)

    Size cevabı yazarken (Taşıt Tekniği Konusunda uzman arkadaşım (Dr. Mak. Müh.)) da görüş belirtmiş ve "kalite" kelimesinin algılanmasında sizin ile bizim aramızda farklılığımız var diye beni uyarmış idi. "Kalite" nin sözlük tanımını o yüzden verdim.

    Haklısınız, kalite kelimesi anlatmak istediğim için tam kelime değil. Belki "iyi araba" denebilir. Kalite kelimesine takılmayın lütfen. Biz, "araba" olayını icad eden Almanlar'ın bakış açısını, bilgisini ve biraz da ırkçı olarak "Almanlar ne yaparsa en iyisini yapmalıdır" iddiaları ile daha farklı ve Dünyanın en iyi otomobillerini yaptığını ve tüm bu değerlerin toplamına "kalite" kelimesini atfettiğimiz için biraz yanlış anlaşılma oldu.

    Ben sizin firmaları karşılaştırmadığınızı anladım. Tam da onu söylemek istedim, firmanın kendi içinde kaliteli araç yapması, kendi hedeflerine ulaşması, başkalarıyla kıyaslarken yeterli değil dedim. Bu konuda aynı düşünüyoruz bence.

    Mercedes marka/firma düzeltmesi için teşekkür ederim, haklısınız.

    Yine kalite kelimesinin algılanmasından dolayı listemizin kaliteyi göstermediğini söylemişsiniz. Sadece kalite kelimesi yeterli değil belki. Sizin algıladığınız anlamdaki kaliteye biz "sorunsuzluk" diyoruz. Genelde kaliteli olan sorunsuzdur ama tam da aynı şeyler değil. Araba üreticileri nasıl o ve diğerleri diye ayrılıyor ise sorunsuzluk konusunda da TOYOTA ve diğerleri diye ayrılıyorlar. Bu kesin. Sorunsuzluk konusunda Mercedes dahil, diğer tüm firmalar, TOYOTA yı hedef olarak almaktan vazgeçmiş durumdalar. Çünkü TOYOTA ile sorunsuzluk konusunda rekabet edilemeyeceğini hepsi anlamış ve pes etmiş durumdalar. Onlar bu konuda kendi aralarında rekabetteler. Ancak bu, TOYOTA nın Mercedes ten iyi bir araba olduğunu göstermez. Örneğin 2 önceki COROLLA nın yol tutuşu +- 1 şerit idi. Sadece sorunsuz olduğunu gösterir. Sorunsuzluk konusunda riske girmemek için de TOYOTA yeni teknoloji geliştirmez (hala bile). Ancak Avrupa ve ABD nin oturmuş teknolojilerini taklit eder. Yine "bilgi" ve "bilmek" olayına örnek olarak TOYOTA nın çok az bildiği F1 e girip, yıllarca en çok bütçeyi harcamış olmasına rağmen, hiçbir başarı elde edememesini verebiliriz. Çünkü F1 bilgisi ve kültürü yok. Oysa ne güzel de sizin dediğiniz gibi niyetlendiler, çok miktarda Para + İnsan + Zaman ı biraraya getirdiler, hedef koydular ama F1 de hiçbirşey yapamadan PES ettiler. Bizim de demek istediğimiz bu.
    Bilmek olayı ve firmaların farkları.

    Listemizi çok küçümsemişsiniz. O liste başka markalarda hazırlanamaz. Elbette bir liste hazırlarsınız ama bizim yazdığımız hemen her maddedin altında:
    - bir nedeni
    - insan faktörü
    - anlayış
    - bunları yapabilecek bilgi görgü
    - estetik

    vs. var. Her madde üzerinde çok çalışma ve emek var. İnsanı önemseme ve insana değer var. Madem başka markalarda hazırlanabiliyor neden o markalar ancak 20 yıl sonra Mercedes i taklit edebiliyor? Oradaki özelliklerin çoğu diğer firmaların 20 yıl sonra eriştiği özelliklerdir. Bugün üretimde olan E serisi de aynı şekilde fersah fersah öndedir (Daha bir de S serisi var).

    Bugün FORD FOCUS un şu anki veya bir önceki makyajsız tipinde "Dörtlü İkaz Işığı" hala aydınlatılmamaktadır. Oysa Mercedes in dörtlü ikaz ışığı 30 yıldır aydınlanıyor, üstelik DİĞER TÜM IŞIKLARDAN DAHA ŞİDDETLİ ŞEKİLDE KIRMIZI ile aydınlanıyor. Bunlar basit gibi gözükebilir. Ama hiç de değil.

    FORD CONNECT, 3. viteste, 15-30 km/saat hızlarda gazdan ayağınızı alıp fren pedalına basmakta iken, İLERİYE DOĞRU FIRLIYOR ! Siz frene basmakta iken, araç hızlanıyor! Ama bazıları, bu firmalarda aynı aksesuarlar var diye diğerlerinden iyidir diyor. Gerçekten iyi, frene basarken hızlanan araç. Benzer birçok örnek diğer markalar için de verilebilir.

    Yine FORD tan örnek. FORD ESCORT a şasi numarası fabrikadan yanlış vurulmuş. Vatandaş, FORD TR den, bu yanlışlıkla ilgili yazı istiyor. Firma, "araç 10 yaşını geçmiştir bizi ilgilendirmez" diye cevap veriyor. Biz üniversite olarak bilgi istiyoruz, bize de aynı cevabı veriyorlar. 10 yaşını geçen FORD, sanki FIAT veya RENAULT olmuş da onları ilgilendirmiyor. Ürettiği aracı tanımıyor.

    Esas olarak aynı fikirdeyiz diye düşünüyorum. Sizin cümlelerinizle:


    quote:


    "Hedefleri öyle olmadığı" tanımımda ısrarcı olmakla birlikte, sizin yaklaşımınız olan "bunu yapamayacak olmaları" gerekçesine de tamamiyle katılıyorum. Zaten hedefleri kapasite ve bilgi seviyesine göre koymak gereğini bu boyuttaki tüm üreticilerin gayet iyi bildiğini kabul edersek, bilmedikleri detayda ürün çıkartamayacakları için hedeflerini daha makul ölçüde tutmak onlar için mantıklı olacaktır.


    Yani "bize göre" aksesuarları aynı diye FORD/PEUGEOT/VW/BMW vs. vs. aynı kalitede iyilikte vs. kesinlikle değildir.

    Saygı ve selamlar,


    Alıntıları Göster
    "İyi araba" tanımı ile ortada buluştuk. Gerçi bu durum da "neye göre iyi?" polemiğine dönüşebilir

    Mercedes gerçekten iyi araba yapıyor. Yeni E serisi, hele ki cabrio modeli ile çifte kavrulmuş ayarında bir araç.

    D sınıfı araç satın almamda Alman arabası almaya karar vermem ancak yıldız sahibi olmaktan kendimi uzak görmem sebebiyle Passat almışlığım da vardır




  • 
Sayfa: önceki 2627282930
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.