Şimdi Ara

Erzurumlu İbrahim Hakkı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
0
Favori
3.406
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Erzurumlu Ibrahim Hakkı Efendi'yi tanıyor muydunuz? Darvinden önce söylediklerini? Çok ilginç çok...



    "Ama kesin olan şu ki, bir cahillikle bir kötü niyet aynı sonucu veriyorsa, aralarında ayrm yapmaya gerek yoktur.

    ‘Milli’ özelliğini yitirmiş bulunan Eğitim Bakanlığı le TÜBİTAK yönetimine, önce Darvin doğmadan 50 yıl önce, 1756’da MARİFETNAME adlı kitabını yazmayı bitiren Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’nin hem evrim konusunda, hem de sözde dini koruma gerekçesiyle bilimsel yönteme ve nesnel bulgulara karşı çıkma sapkınlığı konusunda yazdıklarını bildirelim; sonra da böyle bir sapkınlığın yol açtığı kötülükler konusunda yaptığı müthiş uyarıyı hatırlatalım:

    Önce Osmanlıca aslını sunalım:

    «İmtizac-ı anasırdan iptida madeniyat hasıl olup, ondan nebatat peyda olup, ondan hayvanat vücuda gelmiştir ve hayvan kemalini buldukta insan zahir olmuştur...» «... Ve amma hayvanat ile insan arasında mutavassıtların azharı maymundur: zira ki, şearü zenebden maada birun-u derunu insana müşahib dir».

    Evrimi açıklarken de şunarı yazıyor:

    «... mertebe-i hurmadan meratib-i hayvana ta uruç edip nice sînin ol meratipte muammer olmuştur. Tâ fiil ve surette insana müşabih olan nesnas ve maymun mertebesin bulmuştur. Ve ol mertebeden dahi uruç edip suret-i insana gelmiştir.»

    Bir de güzel türkçemize çevirelim :

    «Öğelerin uyuşup birleşmesinden ilkin madenler oluşup, ondan bitkiler ortaya çıkıp, ondan hayvanlar ortaya çıkmıştır ve hayvan olgunlaştığında insan ortaya çıkmıştır.. .» «ve ama hay vanlar ile insanlar arasındaki aracıların en belirgini maymundur: çünkü kılı ve kuy ruğundan başka dışı ve içi insana benzer...»

    Evrimi betimleyici sözleri: «Hurma ba samağından türlü hayvanlar basamaklarına yükselip nice yıllar (çağlar, Ö.O.) o basamaklarda yaşam sürmüştür. Tâ, davranım ve biçim olarak insana benzeyen nesnas ve maymun basamağını bulmuştur. Ve o basamaktan da yükselerek insan biçimine gelmiştir.» Mârifetnâme, Bulak Basımevi, Mısır, 1835. s. 28, 29.

    Milli Eğitim Bakanlığı ile TÜBİTAK’ın bugün yaptığı gibi, 1970’lerde de Mârifetnâme’yi bugünkü abeceye ve Türkçeye aktaranlar, yukardaki bölümleri ve başka kimi bölümleri çıkararak bastılar! Yani kitap makaslanarak basıldı!

    Oysa İbrahim Hakkı Efendi’nin kendisi, bilimin baskı altına alınmasına karşı, bu olaydan tam 221 yıl önce, aynı kitabında şu bilimsel yöntem uyarısını da yapmıştı:

    «Ol kimse ki bu makule umuru iptalde münazarayı levazım-ı diniyeden zanneder, ol kimse taz’if ve tevhin ve cinayet aled-din etmiş olur. Zira ki umur-u mezkûrenin vukuuna bera hin-i hendesiye ve hesabiye delalet eder. Bir kimse ki ona muttali olup tahkikine kadir olur ve sebebinden ve vaktinden ve miktarından ve müddet-i bekasından haber verir, ona denilse ki bu şer’-i şerife muhaliftir ol yakîn üzre istidlal eylediği emirde şüphe etmez, belki şer’-i şerifte istişkâl eder ki yakîne muhalifüşşer nice olur? deyu tevcihe başlar. Pes şer’-i şerife yoluyla ta’nedenlerin zararından, yolsuz nusret edenlerin zararı ekserdir.»

    Türkçesi şu:

    «Bu tür işleri (bu kitapta açıklanan doğa ve insan olgularını, Ö.O.) çürütmek için tartışmayı dinin gereği sa nan kimse, dini zavıflatmış, değersizleştirmiş ve dine karşı cinayet işlemiş olur. Çünkü söz konusu edilen olayların gerçekten olduğunu hendese ve hesap kanıtları gösterir. Bunu öğrenip doğrulamasını yapabilen ve nedenini, zamanını, tutarını ve süresini bildiren kimseye bunun dine aykırı olduğu söylenecek olursa, o kişi akıl yo luyla çıkardığı sonuçtan kuşkulanmaz, belki dinden kuşkuya düşerek: «akla aykırı din nasıl olur?» diye sormaya başlar. Dine yolu yordamıyla eleştiri getirenlerin verdiği zarara göre, dine yanlış biçimde yardımcı olanların verdiği zarar da ha çoktur.» Mârifetnâme, s. 45.)

    Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi, kitabındaki bu görüşlerinden dolayı ne baskıya uğradı, ne de kitabı yasaklandı.

    Tersine, Türk halkı, O’nu, asıl olarak peygamberler, pek seyrek olarak da çok yüksek değer verdiği kişilikler için kullandığı bir sanla, “Hazretleri” sanıyla anmış ve benimsemiştir. Evet, halk arasında söylenen biçimiyle tam adı, ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI EFENDİ HAZRETLERİ’dir!"







  • Ne zaman bu kişinin adını biryerde görsem cinsellik hakkındaki yorumları ve tavsiyeleri aklıma geliyor bunlardan birkaçı şöyle :

    Erzurumlu İbrahim hakkı hazretleri buyuruyor ki:

    Euzü besmele çekerek yatağa girmeli ve yatarken okunacak duaları okumalı.

    * Cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
    * Pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
    * Gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
    * Ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
    * Kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
    * Ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
    * Baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [Erkekle kadın arası bir şey]
    * Cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
    * Kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
    * Berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
    * Taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
    * Sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
    * Orgazma ererken, her ikisinin düşüncesinde ne şekil varsa, çocuk ona yakın olur.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: metete

    Ne zaman bu kişinin adını biryerde görsem cinsellik hakkındaki yorumları ve tavsiyeleri aklıma geliyor bunlardan birkaçı şöyle :

    Erzurumlu İbrahim hakkı hazretleri buyuruyor ki:

    Euzü besmele çekerek yatağa girmeli ve yatarken okunacak duaları okumalı.

    * Cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
    * Pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
    * Gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
    * Ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
    * Kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
    * Ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
    * Baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [Erkekle kadın arası bir şey]
    * Cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
    * Kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
    * Berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
    * Taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
    * Sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
    * Orgazma ererken, her ikisinin düşüncesinde ne şekil varsa, çocuk ona yakın olur.






    yukardaki yazıdan çıkan sonuç: Çok büyük bilim adamıymış rahmetli




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tecniq


    quote:

    Orijinalden alıntı: metete

    Ne zaman bu kişinin adını biryerde görsem cinsellik hakkındaki yorumları ve tavsiyeleri aklıma geliyor bunlardan birkaçı şöyle :

    Erzurumlu İbrahim hakkı hazretleri buyuruyor ki:

    Euzü besmele çekerek yatağa girmeli ve yatarken okunacak duaları okumalı.

    * Cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
    * Pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
    * Gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
    * Ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
    * Kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
    * Ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
    * Baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [Erkekle kadın arası bir şey]
    * Cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
    * Kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
    * Berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
    * Taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
    * Sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
    * Orgazma ererken, her ikisinin düşüncesinde ne şekil varsa, çocuk ona yakın olur.






    yukardaki yazıdan çıkan sonuç: Çok büyük bilim adamıymış rahmetli




    Katılıyorum




  • Cima eylemek
  • ne hikmetse evrimci zihniyet aslen olanca güçleri ile dine dair aktarımlardan alıntılardan uzak dursalar da (üyeleri konu sahibini kastetmiyorum) ya cehalet yada art niyetten ötürü ibrahim hakkı hz bile bu evrim işine ortak etmeye çalışırlar !!hemen hemen her evrimci sitede bu yazının değişik versiyonlarını görmeniz mümkündür !!

    sanırım ihtimal ya dini duyguları kuvvetli olan okuyucuları bahsi geçen muteber isim(ler) vesilesi ile devşirip netice olarak evrim hanesine artı puan yada hiç olmassa acaba mı ? !! deme ihtimalini canlı tutma adına girişimlerini sürdürürler .. çabalarının ardı arkası kesilmez

    kısmen anlarım ve doğal karşılarım elbette insan inandığı değerleri (fikirleri) savunma yolunda çaba sarfetmelidir ancaaaaaakkkkk

    çarpıtma eksik bilgi verme ve izahın bir kısmını alıp bütünden koparıp kendi anlayışına kılıf olarak sunmak ahlaksızlıktır !!

    neden mi mezkur esere baktığınızda meselenin aktarıldığı gibi olmadığını rahatlıkla görebiliriz !!(tercümeden kaynaklanan farklılıklar anlam bütünlüğünü bozmuyor hatırlatırım )

    İbrahim Hakkı Marifetnamesi'nde meseleyi şöyle nakleder:

    quote:

    "Allah'ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur, (ateş, hava, su ve toprak) birbirlerine karışır ve birleşir. Bu karışım ve birleşmeden önce madenler meydana gelir. Bundan da bitkiler, maden ve bitkilerin birleşmesinden de hayvanlar meydana gelir ve hayvan soyu kemalini, en uygun şeklini bulunca insan hasıl olur" (Hakkı, İ. Marifetname, s.29).


    İbrahim Hakkı Hz.leri burada tahavvülat-ı zerrat'tan (atom ve moleküllerin hal değiştirmesi) bahsetmekte, bu elementlerin kademe kademe hangi mertebelerden geçerek insan vücudunda yer aldığına işaret etmektedir. Nitekim, bu ifadelerinden bir kaç paragraf sonra meseleyi iyice açıklığa kavuşturmakta ve şöyle demektedir:

    "O akıcı vücut, bitki alemine girerken bazı afetler, hastalıklar ona saldırır ve bu yüzden bitki olmaz. Yahut bitki olurken kemale gelmeden, olgunlaşmadan evvel bozulur. Bitkilik vasfını kaybeder ve hayvanlara yem olmaktan çıkar. Yahut hayvana yem olacak duruma gelir. Fakat yenmeden evvel yok olur gider ve bu yolda, bu suretle nice yıllar gecikir. Bazen de bir hayvan, insanın yemesine elverişli bir duruma gelmişken yenmeden evvel bozulur ve bu yüzden hayvanı insan mertebesine naklettirmeye, dönüşmeye engel olur. Bazen de bozulmadan insan mertebesine naklolur" (a.g.e., s. 30).


    Bu ifade hiç bir yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır. Burada nazara verilmek istenen husus; elementlerin tahavvülat (hal değiştirme)'la bir mertebeden diğerine geçtiğidir. Topraktan bitki vasıtasıyla alınan faraza bir sodyum atomu, çiçekte canlılık kazanmakta, koyunda daha hareketli bir hale geçmekte, insan bünyesine gelince en yüksek mertebeye ulaşmış olmaktadır. Şimdi fennen tesbit edilen de bunun haricinde bir şey midir? Vücudumuzda görev yapan atom ve moleküller, bitki ve hayvani gıdalardan aldığımız elementler değiller mi? Aslında toprakta bulunan elementlerden doğrudan istifade edemediğimiz için bitki ve hayvanlar devreye girmektedir. İslam alimleri bu geçişi tasvir etmektedirler.


    İbrahim Hakkı, canlıların yapı benzerliklerine göre sınıflandırıldığına da dikkati çekmekte ve madenlerle bitkiler arasında ara varlığın mercan, bitkilerle hayvanlar arasındakinin hurma, hayvanlarla insanlar arasındakinin de maymun olduğuna işaret etmektedir.

    Görüldüğü gibi, bu bir sınıflamadır. Canlıların hikmetle ve kademe kademe yaratıldığına, bunlar arasında yapı benzerliklerinin bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Darwin'in, "tabii seleksiyonla basit bir türden yüksek yapılı organizmaların tesadüfen teşekkül ettiği" görüşüyle yukarıdaki ifadeler, birbirleriyle iltibas edilmeyecek kadar açıktır.


    Bütün bunlara rağmen, belirtmeye çalıştığı görüşlerde yanlış anlaşılma söz konusu ise, mesuliyet yine O'na ait değildir. Çünkü İbrahim Hakkı eserinin çoğu yerinde başkalarının görüşlerini nakleder. Nitekim bu konuya da; "Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki" sözüyle başlamış ve böylece bu hususla alakalı mesuliyeti onlara yüklemiştir. İşin aslı da odur. Çünkü bunlar ayet ve hadislerden değil, hikmet ehlinden nakillerdir.


    İbrahim Hakkı Hz.leri ilk insanın yaratılışıyla alakalı olarak da şu ifadeyi kullanmıştır: "Cinlerin yaratılışından 20 bin yıl sonra Cenab-ı Hak. Hz. Adem (as)'i yaratmak isteyince Azrail (as)'i yeryüzüne gönderip ona, yedi iklimden toprak aldırmış ve sonra Cebrail (as)'i gönderip o kuru toprağı yoğurtup hamur haline getirtmiş ve 40 gün o şekilde bekletmiştir. Sonra Cenab-ı Hak bu hamura, Numan vadisinde, en güzel şekilde suret vermiş ve kendi ruhundan başına üfürerek diriltmiş ve melekleri ona secde ettirip, yeryüzünde evlatlarına peygamber yapmıştır" (a.g.e., s. 18).

    (Hz. Âdem'in toprak, çamur, çamurdan alınmış bir öz, kokuşmaya hazır ve kendisine şekil verilmiş bir balçık ve balçıkken şekillenip kupkuru bir hâl almış bir nesneden yaratıldığını ve düzenlenip, insan şekline konduğunu, bundan sonra da kendisine İlâhî ruhtan nefhedildiğini anlatmaktadır. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve selem), Âdem'in bütün yeryüzünün toprağından, bir bakıma yeryüzündeki elementlerden süzülerek (tasfiye) yaratıldığını ifade eder ki, belki burada balçıktan kasıt bir protein çorbası veya bir macun olabilir. Ayrıca bu süzmeden dolayı Hz. Âdem'e, "süzülmüş" mânâsına "safiy" ve "Safiyyullah" denir !!)

    Şimdi bu fikirleri, dile getiren bir alimi, insanın maymundan evrimleştiğini savunan bir kimse olarak takdim etmek, İbrahim Hakkı'yı kendi adına konuşturmak olur ki, bu da en azından tarafsız ilim ahlakıyla bağdaşmaz.


    O'nun, bütün canlıların en uygun tarzda yaratıldığını belirten şu ifadesi de oldukça dikkat çekicidir:

    "Cenab-ı Hak, her şeyi münasip, yerli yerinde ve güzel bir ortamda yaratmıştır. Her canlıya yaraşan ve yarayan ve her organın durumuna uygun olan mizacı, tabii bir yapıyı ona vermiştir.

    Ve bütün alemde olan mizaçların en uygununu ve en mükemmelini insana ihsan etmiştir. Her organa en uygun ve yararlı mizacı, tabiatı, yapıyı vermiştir." (a.g.e., s. 164).

    Bu ifadeleri kullanan birisinin evrimci olması mümkün mü? Esasen insanoğlunun ilk yaratılışına izah araması tabii bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla İslam alimleri de müşahedeye uygun yorum getirmişlerdir.


    tüm bunların yanında kalkıp emmarenin aldığı (hayvani) suretlerden ve mesh meselesinden bahsetsem işler iyice karışır

    ayrıca evrim teorisine karşı çıktığı için uni den atılan (ne ilginçtir ki dergi kapağı yüzünden kıyametler koparan zihniyet teoriyi desteklemiyor diye okuldan rahatlıkla attırabiliyor insanı !!! sansüre hayır mı dediniz peki bu uygulamanın adı nedir )

    prof.dr.adem tatlı nın

    http://www.sorularlaevrim.com/index.php?oku=102

    sitesinde de islam alimlerinin evrim hakkındaki görüşleri den alıntılar mevcuttur

    dileyen inceleyebilir

    gelelim şu cima meselesine malumunuz lugavi karşılığı cinsel ilişkidir

    ve alıntılanan tavsiyeler ayet hadis kaynaklı olmayıp toplumun edinimlerinden derlenmiş "bilimsel tespitler olarak öne sürülmemiş bu yönde bir iddaa ile ortaya konmamıştır" !!(hatırlatmakta fayda var inan kardeşler için) cinsel ilişki başlangıcında besmeleyi anmaları luzumludur gereklidir astronomi fizik tıp psikoloji sosyoloji alanında ciddi çalışmaları ve eserleri olan ibrahim hakkı hz yabana atılacak insan değildir el yazması eserlerini binlerce dolar ödeyerek (astronomi ve tıp alanında) akrabalarından satın alan avrupalılar en azından böyle düşünüyor

     Erzurumlu İbrahim Hakkı


    Şeyhi için inşaa ettiği düzeneğin bulunduğu türbe

    Türbe kesme taştan sekiz köşeli olup, üzeri güneş ışıklarına açık bir kubbe ile örtülmüştür. Devrinin ünlü astronomi ve din bilgini olan ve Marifetnâme isimli eseri olan İbrahim Hakkı’nın (1702-1780) kurduğu bir düzenekle yanında bulunan kuledeki prizmadan yansıtılan güneş ışıklarının üst örtüden geçerek İsmail Fakirullah’ın sandukasını her yıl 21 Mart tarihinde aydınlatması sağlanmıştır. Bu güneş ışınları Kalet-ül Üstad denilen 40x40 cm. ölçüsündeki bir pencereden yansıtılıyordu. Ancak, 1963 yılında yapılan onarım sonucunda bu düzenek bozulmuş ve bu özellik ortadan kalkmıştır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 14 Ağustos 2009; 21:15:41 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bingo crepuscule

    ne hikmetse evrimci zihniyet aslen olanca güçleri ile dine dair aktarımlardan alıntılardan uzak dursalar da (üyeleri konu sahibini kastetmiyorum) ya cehalet yada art niyetten ötürü ibrahim hakkı hz bile bu evrim işine ortak etmeye çalışırlar !!hemen hemen her evrimci sitede bu yazının değişik versiyonlarını görmeniz mümkündür !!

    sanırım ihtimal ya dini duyguları kuvvetli olan okuyucuları bahsi geçen muteber isim(ler) vesilesi ile devşirip netice olarak evrim hanesine artı puan yada hiç olmassa acaba mı ? !! deme ihtimalini canlı tutma adına girişimlerini sürdürürler .. çabalarının ardı arkası kesilmez

    kısmen anlarım ve doğal karşılarım elbette insan inandığı değerleri (fikirleri) savunma yolunda çaba sarfetmelidir ancaaaaaakkkkk

    çarpıtma eksik bilgi verme ve izahın bir kısmını alıp bütünden koparıp kendi anlayışına kılıf olarak sunmak ahlaksızlıktır !!

    neden mi mezkur esere baktığınızda meselenin aktarıldığı gibi olmadığını rahatlıkla görebiliriz !!(tercümeden kaynaklanan farklılıklar anlam bütünlüğünü bozmuyor hatırlatırım )

    İbrahim Hakkı Marifetnamesi'nde meseleyi şöyle nakleder:

    quote:

    "Allah'ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur, (ateş, hava, su ve toprak) birbirlerine karışır ve birleşir. Bu karışım ve birleşmeden önce madenler meydana gelir. Bundan da bitkiler, maden ve bitkilerin birleşmesinden de hayvanlar meydana gelir ve hayvan soyu kemalini, en uygun şeklini bulunca insan hasıl olur" (Hakkı, İ. Marifetname, s.29).


    İbrahim Hakkı Hz.leri burada tahavvülat-ı zerrat'tan (atom ve moleküllerin hal değiştirmesi) bahsetmekte, bu elementlerin kademe kademe hangi mertebelerden geçerek insan vücudunda yer aldığına işaret etmektedir. Nitekim, bu ifadelerinden bir kaç paragraf sonra meseleyi iyice açıklığa kavuşturmakta ve şöyle demektedir:

    "O akıcı vücut, bitki alemine girerken bazı afetler, hastalıklar ona saldırır ve bu yüzden bitki olmaz. Yahut bitki olurken kemale gelmeden, olgunlaşmadan evvel bozulur. Bitkilik vasfını kaybeder ve hayvanlara yem olmaktan çıkar. Yahut hayvana yem olacak duruma gelir. Fakat yenmeden evvel yok olur gider ve bu yolda, bu suretle nice yıllar gecikir. Bazen de bir hayvan, insanın yemesine elverişli bir duruma gelmişken yenmeden evvel bozulur ve bu yüzden hayvanı insan mertebesine naklettirmeye, dönüşmeye engel olur. Bazen de bozulmadan insan mertebesine naklolur" (a.g.e., s. 30).


    Bu ifade hiç bir yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır. Burada nazara verilmek istenen husus; elementlerin tahavvülat (hal değiştirme)'la bir mertebeden diğerine geçtiğidir. Topraktan bitki vasıtasıyla alınan faraza bir sodyum atomu, çiçekte canlılık kazanmakta, koyunda daha hareketli bir hale geçmekte, insan bünyesine gelince en yüksek mertebeye ulaşmış olmaktadır. Şimdi fennen tesbit edilen de bunun haricinde bir şey midir? Vücudumuzda görev yapan atom ve moleküller, bitki ve hayvani gıdalardan aldığımız elementler değiller mi? Aslında toprakta bulunan elementlerden doğrudan istifade edemediğimiz için bitki ve hayvanlar devreye girmektedir. İslam alimleri bu geçişi tasvir etmektedirler.


    İbrahim Hakkı, canlıların yapı benzerliklerine göre sınıflandırıldığına da dikkati çekmekte ve madenlerle bitkiler arasında ara varlığın mercan, bitkilerle hayvanlar arasındakinin hurma, hayvanlarla insanlar arasındakinin de maymun olduğuna işaret etmektedir.

    Görüldüğü gibi, bu bir sınıflamadır. Canlıların hikmetle ve kademe kademe yaratıldığına, bunlar arasında yapı benzerliklerinin bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Darwin'in, "tabii seleksiyonla basit bir türden yüksek yapılı organizmaların tesadüfen teşekkül ettiği" görüşüyle yukarıdaki ifadeler, birbirleriyle iltibas edilmeyecek kadar açıktır.


    Bütün bunlara rağmen, belirtmeye çalıştığı görüşlerde yanlış anlaşılma söz konusu ise, mesuliyet yine O'na ait değildir. Çünkü İbrahim Hakkı eserinin çoğu yerinde başkalarının görüşlerini nakleder. Nitekim bu konuya da; "Ey aziz, hikmet ehli demişlerdir ki" sözüyle başlamış ve böylece bu hususla alakalı mesuliyeti onlara yüklemiştir. İşin aslı da odur. Çünkü bunlar ayet ve hadislerden değil, hikmet ehlinden nakillerdir.


    İbrahim Hakkı Hz.leri ilk insanın yaratılışıyla alakalı olarak da şu ifadeyi kullanmıştır: "Cinlerin yaratılışından 20 bin yıl sonra Cenab-ı Hak. Hz. Adem (as)'i yaratmak isteyince Azrail (as)'i yeryüzüne gönderip ona, yedi iklimden toprak aldırmış ve sonra Cebrail (as)'i gönderip o kuru toprağı yoğurtup hamur haline getirtmiş ve 40 gün o şekilde bekletmiştir. Sonra Cenab-ı Hak bu hamura, Numan vadisinde, en güzel şekilde suret vermiş ve kendi ruhundan başına üfürerek diriltmiş ve melekleri ona secde ettirip, yeryüzünde evlatlarına peygamber yapmıştır" (a.g.e., s. 18).

    (Hz. Âdem'in toprak, çamur, çamurdan alınmış bir öz, kokuşmaya hazır ve kendisine şekil verilmiş bir balçık ve balçıkken şekillenip kupkuru bir hâl almış bir nesneden yaratıldığını ve düzenlenip, insan şekline konduğunu, bundan sonra da kendisine İlâhî ruhtan nefhedildiğini anlatmaktadır. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve selem), Âdem'in bütün yeryüzünün toprağından, bir bakıma yeryüzündeki elementlerden süzülerek (tasfiye) yaratıldığını ifade eder ki, belki burada balçıktan kasıt bir protein çorbası veya bir macun olabilir. Ayrıca bu süzmeden dolayı Hz. Âdem'e, "süzülmüş" mânâsına "safiy" ve "Safiyyullah" denir !!)

    Şimdi bu fikirleri, dile getiren bir alimi, insanın maymundan evrimleştiğini savunan bir kimse olarak takdim etmek, İbrahim Hakkı'yı kendi adına konuşturmak olur ki, bu da en azından tarafsız ilim ahlakıyla bağdaşmaz.


    O'nun, bütün canlıların en uygun tarzda yaratıldığını belirten şu ifadesi de oldukça dikkat çekicidir:

    "Cenab-ı Hak, her şeyi münasip, yerli yerinde ve güzel bir ortamda yaratmıştır. Her canlıya yaraşan ve yarayan ve her organın durumuna uygun olan mizacı, tabii bir yapıyı ona vermiştir.

    Ve bütün alemde olan mizaçların en uygununu ve en mükemmelini insana ihsan etmiştir. Her organa en uygun ve yararlı mizacı, tabiatı, yapıyı vermiştir." (a.g.e., s. 164).

    Bu ifadeleri kullanan birisinin evrimci olması mümkün mü? Esasen insanoğlunun ilk yaratılışına izah araması tabii bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla İslam alimleri de müşahedeye uygun yorum getirmişlerdir.


    tüm bunların yanında kalkıp emmarenin aldığı (hayvani) suretlerden ve mesh meselesinden bahsetsem işler iyice karışır

    ayrıca evrim teorisine karşı çıktığı için uni den atılan (ne ilginçtir ki dergi kapağı yüzünden kıyametler koparan zihniyet teoriyi desteklemiyor diye okuldan rahatlıkla attırabiliyor insanı !!! sansüre hayır mı dediniz peki bu uygulamanın adı nedir )

    prof.dr.adem tatlı nın

    http://www.sorularlaevrim.com/index.php?oku=102

    sitesinde de islam alimlerinin evrim hakkındaki görüşleri den alıntılar mevcuttur

    dileyen inceleyebilir

    gelelim şu cima meselesine malumunuz lugavi karşılığı cinsel ilişkidir

    ve alıntılanan tavsiyeler ayet hadis kaynaklı olmayıp toplumun edinimlerinden derlenmiş "bilimsel tespitler olarak öne sürülmemiş bu yönde bir iddaa ile ortaya konmamıştır" !!(hatırlatmakta fayda var inan kardeşler için) cinsel ilişki başlangıcında besmeleyi anmaları luzumludur gereklidir astronomi fizik tıp psikoloji sosyoloji alanında ciddi çalışmaları ve eserleri olan ibrahim hakkı hz yabana atılacak insan değildir el yazması eserlerini binlerce dolar ödeyerek (astronomi ve tıp alanında) akrabalarından satın alan avrupalılar en azından böyle düşünüyor

     Erzurumlu İbrahim Hakkı


    Şeyhi için inşaa ettiği düzeneğin bulunduğu türbe

    Türbe kesme taştan sekiz köşeli olup, üzeri güneş ışıklarına açık bir kubbe ile örtülmüştür. Devrinin ünlü astronomi ve din bilgini olan ve Marifetnâme isimli eseri olan İbrahim Hakkı’nın (1702-1780) kurduğu bir düzenekle yanında bulunan kuledeki prizmadan yansıtılan güneş ışıklarının üst örtüden geçerek İsmail Fakirullah’ın sandukasını her yıl 21 Mart tarihinde aydınlatması sağlanmıştır. Bu güneş ışınları Kalet-ül Üstad denilen 40x40 cm. ölçüsündeki bir pencereden yansıtılıyordu. Ancak, 1963 yılında yapılan onarım sonucunda bu düzenek bozulmuş ve bu özellik ortadan kalkmıştır




    Haklı söze Hacı Emmin ne desin? Aydınlatıcı açıklamanız ve isabetli yorumunuz için sonsuz teşekkürler...




  • @ bingo crepuscule ;

    Teşekkürler bilgiler için.

    Toplumun edinimlerinden çıkan sonuçlar bana komik geldi, size çok doğal ve gerçekçi geldi sanırım bilgiler Yabancı bir bilim adamı (Müslüman olmayan - mesela ateist ) böyle birşeyden bahsetse yerden yere vurursunuz ve bunları Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini söylerdiniz zanımca Neyse

    İyi günler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 15 Ağustos 2009; 16:00:10 >




  • beğenirsiniz beğenmessiniz kabul edersiniz etmezsiniz ama hepimiz biliriz halk arasında oldukça yaygın olan bu yönde inanış ve anlayış mevcuttur marifetnamede bahsinin geçmiş olması onları bilimsel gerçek yapmadığı gibi müellifi de bilimsel tespitler olarak sunmamıştır kıyasınız yanlış zira bilimsel tespitler olmadığını zaten ifade ettim

    ve rica ederim ne demek elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bingo crepuscule

    beğenirsiniz beğenmessiniz kabul edersiniz etmezsiniz ama hepimiz biliriz halk arasında oldukça yaygın olan bu yönde inanış ve anlayış mevcuttur marifetnamede bahsinin geçmiş olması onları bilimsel gerçek yapmadığı gibi müellifi de bilimsel tespitler olarak sunmamıştır kıyasınız yanlış zira bilimsel tespitler olmadığını zaten ifade ettim

    ve rica ederim ne demek elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum


    Halk arasında yaygın derken?

    Baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [Erkekle kadın arası bir şey] ?

    Ben söylediği şeyler bilimseldir demedim ki siz karşı çıkıyorsunuz?




  • 1700 yıllardan bahsediyoruz metete günümüzde bile ne enteresan inanışlar var kurnazlık yapma konu ibrahim hakkının güya evrimi desteklediği rivayeti idi ki asılsız bir iftira ve evrimci saptırmasıdır sen bu duruma vakif olduğundan sanırım aklınca meseleyi başka yöne çekmeye çalışıyorsun seni gidi seni
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bingo crepuscule

    1700 yıllardan bahsediyoruz metete günümüzde bile ne enteresan inanışlar var kurnazlık yapma konu ibrahim hakkının güya evrimi desteklediği rivayeti idi ki asılsız bir iftira ve evrimci saptırmasıdır sen bu duruma vakif olduğundan sanırım aklınca meseleyi başka yöne çekmeye çalışıyorsun seni gidi seni


    Hocam kurnazlık yapmıyorum, ayrıca yapmaya çalışsam da o konuda elinize su dökemem şu bölümü tekrar ekliyorum:

    "Yabancı bir bilim adamı (Müslüman olmayan - mesela ateist ) böyle birşeyden bahsetse yerden yere vurursunuz ve bunları Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini söylerdiniz zanımca" diyorum. Açık ve net.

    İslam dünyasında evrime benzer görüşler vardır, bunu kabul etmelisiniz Ayrıca bilim evrenseldir, kapı herkese açık. Müslüman adam evrim teorisiyle ilgilenemez diye birşey yok, çarpıtmayalım ayıp oluyor




  • bakınız metete anlamak istemiyorsunuz galiba kim olursa olsun eğer bilimsel gerçek adı altında alıntıladığınız söylentileri aktarırsa karşı çıkarım bizzat ismi geçen ibrahim hakkı dahi bu söylentileri bilimsel gerçekler adı altında ele almamıştır ki kendisi bilim adamıdır aynı zamanda neden hala bu saçma kıyasa saplandığınızı anlamış değilim

    uzun sayılacak bir süreden beri forumdayım ve aktardıklarım yazdıklarım arasında dile getirdiğiniz adaletsiz anlayışı savunduğuma şahit oldunuz mu ..sanmıyorum yanlış ve hata kimden gelirse gelsin reddederim istisnası yoktur ancaak bu noktada hatırlatmam gerekir ki yanlış nedir kime göre yanlışdır kıstaslar nelerdir hangi cetvele göre ölçüp biçilecek konunun içeriğine göre değişir hatırlatırım

    gelelim evrim teorisine sıcak bakan görüşlere bu onların dünyevi görüşleridir yine onları bağlar islamı değil




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bingo crepuscule

    bakınız metete anlamak istemiyorsunuz galiba kim olursa olsun eğer bilimsel gerçek adı altında alıntıladığınız söylentileri aktarırsa karşı çıkarım bizzat ismi geçen ibrahim hakkı dahi bu söylentileri bilimsel gerçekler adı altında ele almamıştır ki kendisi bilim adamıdır aynı zamanda neden hala bu saçma kıyasa saplandığınızı anlamış değilim

    uzun sayılacak bir süreden beri forumdayım ve aktardıklarım yazdıklarım arasında dile getirdiğiniz adaletsiz anlayışı savunduğuma şahit oldunuz mu ..sanmıyorum yanlış ve hata kimden gelirse gelsin reddederim istisnası yoktur ancaak bu noktada hatırlatmam gerekir ki yanlış nedir kime göre yanlışdır kıstaslar nelerdir hangi cetvele göre ölçüp biçilecek konunun içeriğine göre değişir hatırlatırım

    gelelim evrim teorisine sıcak bakan görüşlere bu onların dünyevi görüşleridir yine onları bağlar islamı değil


    Peki uzatmayayım gayet dağıttım zaten konuyu

    Dünkü habertürk programında ilahiyatçı olduğunu söyleyen birisi vardı ve adem ile havvayı cennetten indirilmesini ve kurandaki çoğu unsurun birer sembol olduğunu bir olguyu bu sembollerle dile getirdiğindne bahsetti, bu ilahiyatçının sölyediği şeyler islama ait değil mi?

    Evrime sıcak bakıyor ancak başlangıcı, tanrıya dayandırıyordu.

    Ayrıca ;
    "gelelim evrim teorisine sıcak bakan görüşlere bu onların dünyevi görüşleridir yine onları bağlar islamı değil "
    Bu da sizin dünyevi görüşünüzdür sizi bağlar islamı değil



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 15 Ağustos 2009; 16:39:58 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: metete

    Peki uzatmayayım gayet dağıttım zaten konuyu

    Dünkü habertürk programında ilahiyatçı olduğunu söyleyen birisi vardı ve adem ile havvayı cennetten indirilmesini ve kurandaki çoğu unsurun birer sembol olduğunu bir olguyu bu sembollerle dile getirdiğindne bahsetti, bu ilahiyatçının sölyediği şeyler islama ait değil mi?

    Evrime sıcak bakıyor ancak başlangıcı, tanrıya dayandırıyordu.

    Ayrıca ;
    "gelelim evrim teorisine sıcak bakan görüşlere bu onların dünyevi görüşleridir yine onları bağlar islamı değil "
    Bu da sizin dünyevi görüşünüzdür sizi bağlar islamı değil




    Hayır islama aid değil bizzat kendisinin yorumudur üzerinde taşıdığı sıfatı etketi ne olursa olsun bizler değerlendirmeye aldığımızda ana kaynaklarımıza bakarız eğer onlarda (kuran ve sünnetde ) iddaa ettiği şeyler mevcut değilse itibar edilmez

    bu ülkede her alanda her şeyin cılkını çıkaranlar mevcut ilahiyatçıyım diyerek horuzu kurban edenleri mi ararsın örtü emri yokturu mu hatta namz dahi yoktur deme cürretini gösteren ahmak ilahıyatçılarda mevcut varda var batınısinden bilmem necisine kadar düşün yani..

    evrim ile alakalı bırakınız işareti ima dahi bulamazsınız islami kaynaklarda (evrim teorisi ni baz alarak ifade ediyorum)

    not : oldukça önemli bir işi halletmek için pc başından ayrılmak durumundayım döndüğümde konu yerinde duruyorsa devam ediriz

    sağlıcakla kalınız



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 15 Ağustos 2009; 16:53:23 >




  • ıcımden cok sey demek gelıyor ama demeyecem..su evrım sacmalıgına bu mubaregıde karıstırdınız ya helal olsun!!!
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sey15da25

    ıcımden cok sey demek gelıyor ama demeyecem..su evrım sacmalıgına bu mubaregıde karıstırdınız ya helal olsun!!!


    Allah bu zata iftira edenlerin cezasını versin
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.