Şimdi Ara

### Necmettin Erbakan Devrimi !!! DEVRİM ARABALARI 1 MAYISTA TEKRAR VİZYONDA

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
41
Cevap
0
Favori
31.036
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Yeryüzündeki hiç bir otomobil onun kadar yanlış tanıtılmadı, onun kadar aşağılanmadı. 40 yıla yakın bir süre boyunca -olanca masumiyetine karşın- 27 Mayıs darbesinin simgesi gibi görüldü ve gösterildi. Kimileri "modeli çalıntı" dedi, kimileri ise "Erbakan'ın başarısız girişimlerinden biri olduğunu" savundu. Ama "devran er ya da geç döner" demiş atalarımız. Çoğu otomobil kullanmayı dahi bilmeyen 23 Türk mühendisinin 129 günlük onur mücadelesinin ürünü olan "Devrim", şimdi artık yavaş yavaş iade-i itibarına doğru emin adımlarla ilerliyor. Türk otomotiv tarihinin bu en duygusal öyküsünün baş kahramanını yakından tanımış olmaktan dolayı kendimi çok şanslı sayıyorum.

     ### Necmettin Erbakan Devrimi !!! DEVRİM ARABALARI 1 MAYISTA TEKRAR VİZYONDA


    mal Tarihi::::::::::: 1961
    Ağırlık:::::::::::::::: 1250 kg.
    Uzunluk:::::::::::::: 4500 mm.
    Genişlik:::::::::::::: 1800 mm.
    Yükseklik:::::::::::::1550 mm.
    İmal Yeri::::::::::::: Eskişehir Demiryolu Fabrikası
    İmal Süresi::::::::::: 4,5 ay
    Üretim Sayısı::::::::: 4 Adet Binek Otomobili
    10 Adet Motor::::::: 4 adet A4L tipi 3 adet A4T tipi 3 adet B3T tipi
    7 Adet Şanzuman:::: 3 adet A tipi 4 adet B tipi
    Silindir Sayısı::::::::: 4
    Silindir Çapı::::::::::: 81 mm.
    Silindir Hacmi::::::::: 20 70 cm
    Strok:::::::::::::::::: 100 mm.
    Kompresyon::::::::::: 6,8 : 1
    Güç:::::::::::::::::::: 50 HP
    Devir:::::::::::::::::: 3600 d/d
    Karakteristik::::::::::: Dört zamanlı

     ### Necmettin Erbakan Devrimi !!! DEVRİM ARABALARI 1 MAYISTA TEKRAR VİZYONDA


    DEVRİM

    Efsane otomobil'e dokunmak

    Yeryüzündeki hiçbir otomobil onun kadar yanlış tanıtılmadı, onun
    kadar aşağılanmadı.
    40 yıla yakın bir süre boyunca -olanca masumiyetine karşın- 27 Mayıs
    darbesinin simgesi gibi görüldü ve gösterildi.

    Kimileri "modeli çalıntı" dedi, kimileri ise "Türk mühendislerinin
    yetersizliğinin simgesi" olduğunu ileri sürdü.
    Ancak gerçek o kadar farklıydı ki...Türkiye, destansı filmlere konu
    olabilecek "büyük cesaret öyküleri"nin öyle pek
    sık yaşanmadığı bir ülke. Gündelik hayatında "kira ve fatura ödeme"
    çemberinin içine sıkıştırılmış olan bir toplumun
    mensupları, bu kısır döngüden sıyrılıp kendilerini nasıl aşabilirler
    ki? Bizlere dayatılan tek boyutlu hayat ve buna bağlı

    olarak gelişen köşeye sıkışmışlık duygusu, sadece ilginç ve sıradışı
    toplumsal portreler üretmedeki kabızlığımızın
    değil, edebiyatımızda polisiye, bilim-kurgu ya da gerilim gibi
    popüler türlerin güdük kalışının da temel nedeni kanımca.

    Türk milletinin mensupları boylarını aşan işlerle uğraşmayıp
    sürekli "ekmek" peşinde koşmalı, öyle değil mi ya!

    İşte "Devrim", bundan tamı tamına 42 yıl önce, hayâl kurması
    şiddetle yasaklanmış olan böyle bir toplumda doğdu.
    Türkiye'nin ilk gerçek yerli otomobil prototipiydi o. Koç
    topluluğunun resmî tarihe göre "ilk" sayılan "Anadol"undan
    daha önce doğmuştu. Ancak, dedik ya, bu sıkıştırılmış toplum için
    haddi fazlasıyla aşan bir çabanın, cüretkâr bir
    hayâl gücünün ürünüydü "Devrim".

    Nitekim, anında cezalandırıldı. Bir daha da yıllar boyunca kimseler
    adını bile anmayacaktı. Anmamak şöyle dursun,
    üç tane gıcır gıcır "Devrim"den ikisinin karanlık güçler tarafından
    preslenerek yok edildiğini biliyoruz bugün.
    Sonuncu otomobili ise ona emek veren Eskişehirli işçiler güç bela
    kurtardılar hayâl düşmanlarının ellerinden...

    "Bana bir otomobil yapın"

    Yıl 1961... Cemal Gürsel cuntası işbaşındadır ve Menderes'in
    idamının üzerinden henüz çok kısa süre geçmiştir.
    Çeşitli firmalarda çalışan 23 tecrübeli Türk mühendisi, kendilerine
    gönderilen ayrı ayrı mektuplarla "mühim bir
    konuyu istişare etmek üzere" Ulaştırma Bakanlığı'na davet edilirler.
    Bu insanların bazıları yurt dışında görev
    yapmaktadır; ancak mesajı alan herkes "devletin isteği başımız
    üstüne" diyerek işini gücünü bırakıp Ankara'ya gelir.

    O yılın 16 Haziran'ında bakanlıkta biraraya gelen mühendislere,
    bizzat Cemal Gürsel'den gelen "çok gizli" damgalı
    bir emir okunacaktır: "Bu yılın Cumhuriyet Bayramı törenlerinde
    halkımızın görüş ve takdirlerine sunulmak üzere,
    hem tasarımı hem de malzeme olarak tamamen yerli malı bir otomobil
    üretmenizi istiyorum."

    O gün orada bulunan 23 mühendis bu emri "Türk insanının makûs
    talihine karşı bir meydan okuma" olarak algılarlar.
    En küçük bir tereddüt ya da endişe sergilenmeksizin derhal işe
    başlanır. Çalışma mekanı olarak Devlet Demiryolları'nın
    Eskişehir'deki Cer Atelyesi seçilir. Zaman müthiş dardır, Cumhuriyet
    Bayramı'na kadar yalnızca 129 günü vardır ekibin...

    Günde birkaç saat uyuyarak ve bu süre zarfında tesislerden hiç
    ayrılmaksızın, modeli tümüyle kendilerine ait olan,
    tüm parçaları el işçiliğiyle üretilmiş, 4 silindirli ve
    direksiyondan vitesli harika bir "aile otomobili" üretir
    kahramanlarımız.

    Hem de bir tane değil, tam üç tane!

    Üç araç da insanüstü bir çabanın sonucunda 28 Ekim akşam saatlerinde
    tamamlanmıştır. Araçlara "Devrim 1",
    "Devrim 2" ve "Devrim 3" ad> ı verilir. Mühendislerden biri
    Cumhurbaşkanı'nın alternatif bir renk isteyebileceğini
    düşünerek, araçlardan birinin siyah olmasını teklif eder.
    Böylelikle, iki araç krem rengi kalırken, üçüncüsü ise
    onu 29 Ekim geceyarısı Ankara'ya götüren "Karakurt" treninde binbir
    güçlük içinde siyaha boyanır.

    Depolarında, trendeki güvenlik kuralları gereği hiç benzin
    bulunmayan "Devrim"ler, 29 Ekim törenlerinde
    Cemal Gürsel'e hipodrom önünde kılpayı yetiştirilir.
    Çevresinde yarattığı panik ortamıyla araçlara doğru düzgün bir
    benzin ikmali yapılma şansı dahi tanımayan Gürsel,
    bindiği krem renkli "Devrim"den inip siyah "Devrim"e geçince, aracın
    zaten az miktarda olan benzini de biraz sonra biter.

    Ve siyah "Devrim" yarı yolda durur. Gürsel'in, şoför koltuğundaki
    mühendise sorusu kısa ve nettir: "Ne oldu?"

    Şoför, "Benzin bitti Paşam" der korkarak. Bunun üzerine "Garp
    kafasıyla araba yapıyorsunuz, ama Şarklı olduğunuz için
    benzin koymayı unutuyorsunuz" diyerek hışımla aracı terkeder Gürsel.
    Oysa, o aracı yapmayı başaranlar deposuna benzin koymayı da
    bilmektedirler elbette. Fakat, kimse aksiliğin yaşanan
    panikten kaynaklandığını cunta liderine anlatamaz ve "Devrim'ler"
    daha doğdukları gün bizzat devlet eliyle öldürülürler.

    Arkalarında, kendilerine doğru düzgün bir teşekkür bile edilmemiş 23
    tane gözüpek mühendisi bırakarak...

    'Devrim' koruma altında...

    Aradan geçen yıllarda Eskişehir DDY tesislerinin, hem yurt içi hem
    de yurt dışı pazarlara vagon ve makine üreten dev bir

    devlet şirketine dönüştüğünü görüyoruz. "Tülomsaş" adını alan bu
    şirketin hangarlarından birinde, tamamen orada çalışan
    insanların özverisiyle korunmaya çalışılan iki numaralı "Devrim",
    hakkında sarfedilen onca hakaret cümlesine inat,
    adetâ akıllı bir varlık gibi yokoluşa direndi. Zaman zaman test
    sürüşleri için çalıştırılması dışında, işçiler bu eşsiz yadigârı

    yıpratmamaya azami özen gösterdiler.

    "Efsane otomobil" ile ilk kez bundan bir kaç yıl önce Tülomsaş'ı
    ziyarete gittiğimde tanışmıştım. Orijinal jantların göbeklerinde

    ve kaputunda "Devrim" yazısını görünce içimin fena olduğunu
    hatırlıyorum.
    Ama beni en çok "Devrim"in ön paneli etkilemişti o zaman.
    Kadranlarındaki bütün ibareler Türkçeydi.
    "Hararet","benzin", "yağ" gibi sözcükleri görünce kendimi bir an
    için Alman gibi hissettim. Diyeceksiniz ki bu ne demek şimdi?

    Hani Almanlar'ın yüzde yüz kendi üretimleri olan BMW, Mercedes, Opel
    gibi dünya markası olmuş otomobillerine bindiklerinde

    yüzlerine yayılan mağrur bir ifade vardır ya, "Devrim"in milliyetçi
    kadranı da bana bir an için ona benzer bir gurur duygusu

    vermişti işte. Bu karşılaşmadan önce ve sonra bir daha hiç
    yaşayamadığım türden bir gurur...

    Geçtiğimiz günlerde, "Devrim"in son durumunu öğrenmek üzere, uzun
    bir aradan sonra yeniden Tülomsaş'ı aradım ve
    Basın-Halkla İlişkiler Müdiresi Semiha Ünal ile görüştüm. Ünal, bu
    görüşmemizde bana sevindirici bir haber verdi.
    Geçtiğimiz aylarda Tülomsaş Genel Müdürü Dilaver Zeki Daloğlu'nun
    direktifleriyle tesisin bahçesinde bir "mini müze"
    oluşturulmuş ve "Devrim" bu müzede yıpratıcı iklim koşullardan
    etkilenmeyeceği camekanlı bir bölüme konulmuş.

    Ne güzel! Birileri yıkmaya çalışırken, birileri de herşeye rağmen
    direniyor ve bir kentin onuru olan bu eşsiz eseri koruma

    altına alıyor. Tülomsaş ailesine buradan içten bir selam
    gönderirken, yolu bundan sonra Eskişehir'e düşecek okurlarımıza

    da ısrarla sesleniyorum: Gidin ve Tülomsaş'ın bahçesindeki "Devrim"i
    mutlaka görün. Onu, bu ülkede toplu iğne bile
    üretilemediği bir dönemde Türk mühendisleri yaptı. Ve birçoğu o
    günlerde henüz otomobil kullanmayı dahi bilmiyordu.


    vikipedia da devrim otomobili bilgileri...


    Devrim, Türkiye'nin Cemal Gürsel'in istek ve özel direktifi ile üretilen, ordunun binek otomobil ihtiyacını karşılamak amacı da güden, ilk yerli ve seri üretim hedefiyle başlanan otomobil projesidir.Dönemin rakamlarıyla 1.400.000 TL'ye malolmuş ve 4.5 ay gibi kısa bir süre içinde proje tamamlanmıştır.

    Otomobil dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'i (Cemal Ağa) Cumhuriyet bayramına götürerek hem tanıtımını hem ilk vazifesini gerçekleştirecek iken benzinin bitmesi nedeniyle sadece 100 metre gidebilmiştir. Cemal Gürsel tarafından "Garp kafasıyla araba yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk" mizahi tabirine de konu olmuştur.

    İşin aslında Eskişehir'den, Ankara'ya trenler ile taşınan devrim otomobillerine benzin koyulmamıştır.Çünkü trende oluşabilecek bir tehlikede otomobillerin en az zararlar kurtarılması düşünülmüş ve araçların ihtiyacı benzinin de Ankara'da konvoy yolunun üzerinde bulunan bir Mobil istasyonundan alınması, ve buraya kadar aracın ihtiyaç duyacağı benzinin mühendisler tarafından trene koyulması dahi mühendislerin en ince detayları dahi ne kadar düşündüğünü ve planladığını gösterir. Trenden indirilen arabalara çok daha sonradan Cumhurbaşkanı binmeden önce yapılan hazırlıklar sırasında neden benzin ikmali yapılmadığı bugün dahi bilinmez.Ancak konvoy Mobil istasyonuna uğrayıp vakit kaybetmek istemez ve böylelikle arabalar benzinsiz kalır.

    Motoru eski bir 6 silindir Chevrolet motorudur.İki silindiri kesilip dört silindire indirilmiş, daha sonrada bundan kalıp yaparak arabalara monte edilmiştir.

    İki farkli renk otomobil götürülmüştür.Bej renk Devrim ve Siyah (Makam Aracı modeli) Devrim.Siyah olana Cemal Gürsel bindirilmiş ve 100 metre gidebilmiştir.Geçen sürede Bej renkli olanın benzin ihtiyacı karşılanıp, Cemal Gürsel siyahtan indirilerek Bej renkliye bindirilmiş ve o gün belirlenen tüm güzergahları başarıyla tamamlamışlardır.

    Devrimin o dönemde makina mühendisliği alanında Türkiye için gerçekten bir devrim olabileceği düşünülmekte, adı bu yüzden Devrim konulmuştur. Eğer Devrim beş arabayla kalmasaydı, şu anda Türkiye dünyanın en büyük makina sanayiilerinden birini kurmuş olabileceği yönünde fikirler mevcuttur. Devrim'in önemi Türk elinden ilk üretilen araba olması ve Türk mühendisliğinin bir şeyler yapabileceğini, başarabileceğini göstermiş olmasıdır. Ayrıca benzin, yağ, hız gibi göstergelerin Türkçe ikazlarla belirtilmesi de buna eklenebilir.

    Bej renkli bir kopyası hala Eskişehirde saklanmakta ve hala çalışır halde tutulmaktadır.


    Üretici marka: Eskişehir Demiryolu Fabrikası
    Model Adı: Devrim
    Üretim yılı: 1961
    Motor tipi: 10 Adet Motor :
    4 adet A4L tipi
    3 adet A4T tipi
    3 adet B3T tipi
    Silindir Sayısı : 4
    Dört zamanlı
    Silindir Çapı : 81 mm
    Strok : 100 mm
    Kompresyon : 6,8 : 1
    Silindir Hacmi : 2070 cm3
    Devir : 3600 d/dk
    Motor gücü: 50 HP
    Uzunluk: 4500 mm
    Genişlik: 1800 mm
    Yükseklik: 1550 mm
    Boş ağırlığı: 1250 kg
    İmal Tarihi : 1961
    Ağırlık : 1250 kg.
    Uzunluk : 4500 mm.
    Genişlik : 1800 mm.
    Yükseklik : 1550 mm.
    İmal Yeri : Eskişehir Demiryolu Fabrikası
    İmal Süresi : 4,5 ay
    Üretim Sayısı : 4 Adet Binek Otomobili
    10 Adet Motor : 4 adet A4L tipi 3 adet A4T tipi 3 adet B3T tipi
    7 Adet Şanzuman : 3 adet A tipi 4 adet B tipi
    Silindir Sayısı : 4
    Silindir Çapı : 81 mm.
    Silindir Hacmi : 20 70 cm
    Strok : 100 mm.
    Kompresyon : 6,8 : 1
    Güç : 50 HP
    Devir : 3600 d/d
    Karakteristik : Dört zamanlı,

    16 Haziran 1961 TCDD Fabrikalar ve Cer Daireleri Yönetici ve Mühendisleri ile toplantıda Ulaştırma Bakanlığının yazısı okunarak, 29 Ekim 1961 tarihine kadar binek otomobili tipinin geliştirilmesi görevinin TCCD işletmesine verildiği bildirilir.

    Bu iş için 1.400.000 TL. ödenek ayrıldığı belirtilir. Süre 4,5 aydır. Bu süre içinde bu çapta bir geliştirme çalışması yapılabilir mi ki? Bırakınız geliştirmeyi hiçten yola çıkarak çalışabilecek bir otomobil yapılabilir miydi?

    Tüm ülkede Üniversiteden Basınına, bir avuç sanayicisinden politikacısına, sesi duyulabilen kimse ne otomobil ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu.

    Fakat bu inanılmaz şey gerçekleşiyor ve 28 Ekim 1961 sabahı Türkiye’de yapılan bir otomobil, kaportası pürüzsüz olmasa da, kendi tekerlekleri üzerinde ve yine Türkiye’de yapılan kendi motorunun gücüyle Büyük Millet Meclisi Binası önüne götürülerek Devlet Başkanı Cemal GÜRSEL paşaya sunulabiliyor, bir ikincisi paşayı Anıtkabir’e götürüyor, sonra da Hipodrom'daki geçit resmine katılıyordu.

    Bu nasıl gerçekleşmişti? Ne getirmiş, ne götürmüştü?

    Projeyle başka bir kuruluşun değil de TCDD’nin görevlendirilmiş olması, o tarihlerde TCDD’nin onarım amacıyla kurulmuş fakat geniş ölçüde yedek parça imal eden Ankara, Eskişehir, Sivas ve Adapazarı’ndaki fabrikaları ile önemli bir teknik potansiyeli ve yetişmiş işçisinden mühendisine kadar güçlü bir teknik kadrosunun bulunmasıydı.

    Yüksek Mühendis Emin BOZOĞLU yönetim grubunun başı olarak 20 mühendisin olağanüstü bir tempoyla fakat gönül rahatlığı içinde çalışmasını sağlayıp eşyöneltmek suretiyle birinci derecede rol oynamıştı.

    Zamana karşı yapılan yarışın kazanılmasında ikinci etken, görevalan mühendislerin, proje süresince hafta sonları da dahil her gün, en az 12’şer saat, gerektiğinde bazı geceleri, sökülmüş bir otomobil sedirinin üzerinde birkaç saat kestirerek işbaşında kalmayı yüksünmeyecek ölçüde davaya gönül vermiş olmalarıydı.

    Çalışmalar için, Eskişehir Demiryol Fabrikalarında dökümhane olarak yapılıp kullanılmayan bir bina seçildi. Elden geldiğince çeşitli tipte otomobil yapısını yakından inceleyerek fikir edindikten sonra yapılacak tipin boyutları, motor, şanzıman vb. öteki grup ve parçaların nasıl tasarlanıp imal edileceği üzerinde durulması sonucuna varıldı.

    Önce otomobilin ana hatları belirlendi. Dört ile beş kişilik, toplam 1000-1100 kg. ağırlığında ortaboy denilebilecek bir tip üzerinde uzlaşıldı. Motor 4 zamanlı ve 4 silindirli olarak, 50-60 BG. vermeliydi.

    Karoser için hazırlanan 1/10 ölçekli maketlerden seçilen 1/1 ölçekli alçı modeli yapıldı. Kroserin damı, kaput ve benzeri saçları, sonra bu modelden alınan kalıplarla yapılmış beton bloklara çekilmek ve çekiçle düzeltilmek suretiyle tek tek imal edildi.

    Karar verilen yandan subablı bir 4 silindirli motorun, gövde ve başlığı Sivas Demiryol Fabrikalarında dökülüp, Ankara Fabrikasında işlendi. Piston, segman ve kolları Eskişehir’de yapıldı. Motor Ankara Fabrikasında monte edildi. Frenlemede 40 BG.’den fazla güç alınamayan bu motora alternatif olarak Ankara Fabrikası aynı gövde ve krank milinden yola çıkarak başka bir tip geliştirdi.

    B Tipi adı verilen üstten subablı bir üçüncü motorda bu kez tanınmış bir 6 silindirli otomobil motorundan esinlenerek, fakat krank ve eksantrik milleri yeni baştan çizilip, hesaplanmak suretiyle Eskişehir’de imal edildi. Bu motor frenleme de 60 BG.’ye ulaşmış ve daha sonra Diesel’e çevrilerek istasyon aydınlatılmasında kullanılmak üzere yapılan elektrojen gruplarına uygulanmıştır.

    Süspansiyon grubu ön takımları için “Mc Phearson” sistemi önerilmişti. Bu gün çok yaygın kullanılan bu sistem, o tarihte bulduğumuz kadarıyla bir tek firma tarafından uygulanıyordu. Benimsendi ve Eskişehir’de yeniden imal edildi.

    Eylül sonuna doğru, ön ve arka camları, piyasada bulunabilenlere uydurmak zorunluluğuyla modele göre biraz değiştirilmiş iki gövde çatılmış ve biri A diğeri B tipinden iki ayrı motor hazırlanmış bulunuyordu.

    Şanzumanlar, Ankara Fabrikasınca tümü yerli olarak yapılmıştı.

    Montaja geçildiğinde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri de gövde-motor uyumunu sağlamak, debriyaj, gaz ve fren kumanda mekanizmalarını yerleştirmek ve direksiyonun en uygun konumunu bulmaktı. Ayarlı direksiyon önerisi kabul edilmedi. İki yıl sonra Cadillac bunu bir yenilik olarak getiriyordu.

    Nihayet Ekim ortalarında Devrim otomobillerinden ilki tecrubeye hazır duruma gelebildi. Elektrik donanımı, diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları ve motor yatakları ile cam ve lastikleri dışında tüm parçalar yerli idi.

    Bir yandan bu ilk otomobilin yol tecrübeleri sürdürülürken bir yandan da ikinci otomobilin yetiştirilmesine çalışılıyordu. Siyah renkteki bu iki numaralı Devrim’in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabilmişti. Pasta ve cilası Ankara’ya sevkedilmek üzere yüklendiği trende, gece yol alırken yapıldı. Buharlı lokomotiflerde, çekilen trende bacadan *küfür yasak*raması olası kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltılmıştı.

    Tren sabaha karşı Ankara’ya geldi. İki Devrim o zamanlar Sıhhıye semtinde, şimdiki Adliye Sarayı’nın yerindeki Ankara Demiryol Fabrikasına indirildi. Manevra imkanı sağlamak için depolarına yalnızca birkaç litre benzin kondu. Asıl ikmal, sabahleyin Sıhhıye’deki Mobil Benzin İstasyonundan yapılacak, sonra da Meclis’e gidilecekti. 29 Ekim sabahı Fabrikaya gelen otomobilli, motosikletli oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskordun arasında Devrim’ler yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için Mobil’e uğramadan yola devam ettiler. Meclis’in önüne gelindiğinde durum anlaşıldı, acele getirilen benzin 1. arabaya kondu, 2 numaraya konacağı sırada Cemal Paşa Meclis’in önüne gelmiş ve Anıtkabir’e gitmek üzere 2 numaralı Devrim otomobiline binmişti. Yola çıkıldı fakat, 100 metre kadar sonra motor öksürerek durdu. Cemal Paşa’nın “Ne oluyor?” sorusuna direksiyondaki Y. Muh. Rıfat SERDAROĞLU “Paşam, benzin bitti.” cevabını verdi. Paşa’dan özür dilenerek 1 numaralı Devrim’e geçmesi rica edildi. Büyük bir hoşgörü ile buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir’e bu otomobil ile gitti, inerken ünlü “Batı kafasıyla otomobili yaptınız ama doğu kafasıyla ikmali unuttunuz.” sözlerini söyledi.

    Ertesi gün bütün gazetelerin sözbirliği etmişçesine “100 metre gidip bozuldu” başlığını attıkları 2 numaralı Devrim aynı gün Hipodrom’daki geçit törenine katılıyor, basınımız ne bunu, ne de Cemal Paşa’nın Anıtkabir’e bir başka Devrim otomobili ile gittiğini yazmıyor, yalnızca haber, yorum ve fıkralarda harcanan bunca paranın boşa gittiğinden dem vuruyorlardı. Oysa aynı yıl Tarım Bakanlığı bütçesine konmuş bulunan “At neslinin ıslahı” için 25 milyon TL ödenekten ve sonucundan kimse söz etmiyordu. Hala merak eder sorarım at neslinde o günden buyana bir gelişme sağlanmış mıdır diye...

    Bir de otomotiv sanayimize bakalım: Ekonominin gerekleri uyarınca montaj biçiminde başlayıp bugün büyük birer sanayi kuruluşu durumuna gelmiş bulunan Kamyon-Otobüs-Otomobil firmaları yüzbinlerce araç üretebiliyor... Ve bunlar ithal yolları açık olduğu halde satışlarını arttırabiliyorlar.

    Acaba bugüne kadar basınımızdan olumlu yazılar almamış olan Devrim Otomobilleri yapılmasaydı, Türkiye’de bir otomotiv sanayii oluşabilir miydi, hiç sanmıyorum. Çünkü Devrim Otomobillerinin ortaya çıkmasıdır ki “Türkiye’de otomobil ve motor yapılamaz” görüşünü yıkmış tartışmaların yönü değişmişti.

    Salih KAYASAĞIN
    Mak.Yük. Mühendisi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi McManamann -- 27 Nisan 2009; 17:52:52 >







  • tamamen elle üretim... üretilen araçlardan biri kayıp, biri de eskişehir tülomsaş lokomotif fabrikasinin bahcesinde camekanda duruyor...
    İLK YERLİ ÜRETİM OTOMOBİL DEVRİM
    29 Ekim 1961 tarihine kadar binek otomobili tipinin geliştirilmesi görevinin TCDD işletmesine verildiği bildirilir...


    İmal Tarihi::::::::::: 1961
    Ağırlık:::::::::::::::: 1250 kg.
    Uzunluk:::::::::::::: 4500 mm.
    Genişlik:::::::::::::: 1800 mm.
    Yükseklik:::::::::::::1550 mm.
    İmal Yeri::::::::::::: Eskişehir Demiryolu Fabrikası
    İmal Süresi::::::::::: 4,5 ay
    Üretim Sayısı::::::::: 4 Adet Binek Otomobili
    10 Adet Motor::::::: 4 adet A4L tipi 3 adet A4T tipi 3 adet B3T tipi
    7 Adet Şanzuman:::: 3 adet A tipi 4 adet B tipi
    Silindir Sayısı::::::::: 4
    Silindir Çapı::::::::::: 81 mm.
    Silindir Hacmi::::::::: 20 70 cm
    Strok:::::::::::::::::: 100 mm.
    Kompresyon::::::::::: 6,8 : 1
    Güç:::::::::::::::::::: 50 Hp
    Devir:::::::::::::::::: 3600 d/d
    Karakteristik::::::::::: Dört zamanlı



    16 Haziran 1961 TCDD Fabrikalar ve Cer Daireleri Yönetici ve Mühendisleri ile toplantıda Ulaştırma Bakanlığının yazısı okunarak, 29 Ekim 1961 tarihine kadar binek otomobili tipinin geliştirilmesi görevinin TCDD işletmesine verildiği bildirilir.

    Bu iş için 1.400.000 TL. ödenek ayrıldığı belirtilir. Süre 4,5 aydır!. Bu süre içinde bu çapta bir geliştirme çalışması yapılabilir mi ki? Bırakınız geliştirmeyi hiçten yola çıkarak çalışabilecek bir otomobil yapılabilir miydi?

    Tüm ülkede Üniversiteden Basınına, bir avuç sanayicisinden politikacısına, sesi duyulabilen kimse ne otomobil ne de motor yapılabileceğine inanıyor, özel sohbetlerde, röportajlarda, film gösterili konferanslarda bu görüş vurgulanıyordu.

    Fakat bu inanılmaz şey gerçekleşiyor ve 28 Ekim 1961 sabahı Türkiye'de yapılan bir otomobil, kaportası pürüzsüz olmasa da, kendi tekerlekleri üzerinde ve yine Türkiye'de yapılan kendi motorunun gücüyle Büyük Millet Meclisi Binası önüne götürülerek Devlet Başkanı Cemal GÜRSEL paşaya sunulabiliyor, bir ikincisi paşayı Anıtkabir'e götürüyor, sonra da Hipodrom'daki geçit resmine katılıyordu.
    Bu nasıl gerçekleşmişti? Ne getirmiş, ne götürmüştü?

    Projeyle başka bir kuruluşun değil de TCDD'nin görevlendirilmiş olması, o tarihlerde TCDD'nin onarım amacıyla kurulmuş fakat geniş ölçüde yedek parça imal eden Ankara, Eskişehir, Sivas ve Adapazarı'ndaki fabrikaları ile önemli bir teknik potansiyeli ve yetişmiş işçisinden mühendisine kadar güçlü bir teknik kadrosunun bulunmasıydı.

    Yüksek Mühendis Emin BOZOĞLU yönetim grubunun (Necmettin Erbakan'da gruptadır) başı olarak 20 mühendisin olağanüstü bir tempoyla fakat gönül rahatlığı içinde çalışmasını sağlayıp eşyöneltmek suretiyle birinci derecede rol oynamıştı.

    Zamana karşı yapılan yarışın kazanılmasında ikinci etken, görevalan mühendislerin, proje süresince hafta sonları da dahil her gün, en az 12'şer saat, gerektiğinde bazı geceleri, sökülmüş bir otomobil sedirinin üzerinde birkaç saat kestirerek işbaşında kalmayı yüksünmeyecek ölçüde davaya gönül vermiş olmalarıydı.

    Çalışmalar için, Eskişehir Demiryol Fabrikalarında dökümhane olarak yapılıp kullanılmayan bir bina seçildi. Elden geldiğince çeşitli tipte otomobil yapısını yakından inceleyerek fikir edindikten sonra yapılacak tipin boyutları, motor, şanzıman vb. öteki grup ve parçaların nasıl tasarlanıp imal edileceği üzerinde durulması sonucuna varıldı.

    Önce otomobilin ana hatları belirlendi. Dört ile beş kişilik, toplam 1000-1100 kg. ağırlığında ortaboy denilebilecek bir tip üzerinde uzlaşıldı. Motor 4 zamanlı ve 4 silindirli olarak, 50-60 BG. vermeliydi.

    Karoser için hazırlanan 1/10 ölçekli maketlerden seçilen 1/1 ölçekli alçı modeli yapıldı. Kroserin damı, kaput ve benzeri saçları, sonra bu modelden alınan kalıplarla yapılmış beton bloklara çekilmek ve çekiçle düzeltilmek suretiyle tek tek imal edildi.

    Karar verilen yandan subablı bir 4 silindirli motorun, gövde ve başlığı Sivas Demiryol Fabrikalarında dökülüp, Ankara Fabrikasında işlendi. Piston, segman ve kolları Eskişehir'de yapıldı. Motor Ankara Fabrikasında monte edildi. Frenlemede 40 BG.'den fazla güç alınamayan bu motora alternatif olarak Ankara Fabrikası aynı gövde ve krank milinden yola çıkarak başka bir tip geliştirdi.


    B Tipi adı verilen üstten subablı bir üçüncü motorda bu kez tanınmış bir 6 silindirli otomobil motorundan esinlenerek, fakat krank ve eksantrik milleri yeni baştan çizilip, hesaplanmak suretiyle Eskişehir'de imal edildi. Bu motor frenleme de 60 BG.'ye ulaşmış ve daha sonra Diesel'e çevrilerek istasyon aydınlatılmasında kullanılmak üzere yapılan elektrojen gruplarına uygulanmıştır.

    Süspansiyon grubu ön takımları için "Mc Phearson" sistemi önerilmişti. Bu gün çok yaygın kullanılan bu sistem, o tarihte bulduğumuz kadarıyla bir tek firma tarafından uygulanıyordu. Benimsendi ve Eskişehir'de yeniden imal edildi.

    Eylül sonuna doğru, ön ve arka camları, piyasada bulunabilenlere uydurmak zorunluluğuyla modele göre biraz değiştirilmiş iki gövde çatılmış ve biri A diğeri B tipinden iki ayrı motor hazırlanmış bulunuyordu.
    Şanzumanlar, Ankara Fabrikasınca tümü yerli olarak yapılmıştı.

    Montaja geçildiğinde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri de gövde-motor uyumunu sağlamak, debriyaj, gaz ve fren kumanda mekanizmalarını yerleştirmek ve direksiyonun en uygun konumunu bulmaktı. Ayarlı direksiyon önerisi kabul edilmedi. İki yıl sonra Cadillac bunu bir yenilik olarak getiriyordu.

    Nihayet Ekim ortalarında Devrim otomobillerinden ilki tecrubeye hazır duruma gelebildi. Elektrik donanımı, diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları ve motor yatakları ile cam ve lastikleri dışında tüm parçalar yerli idi.

    Bir yandan bu ilk otomobilin yol tecrübeleri sürdürülürken bir yandan da ikinci otomobilin yetiştirilmesine çalışılıyordu. Siyah renkteki bu iki numaralı Devrim'in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabilmişti. Pasta ve cilası Ankara'ya sevkedilmek üzere yüklendiği trende, gece yol alırken yapıldı. Buharlı lokomotiflerde, çekilen trende bacadan sıçraması olası kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltılmıştı.


    Tren sabaha karşı Ankara'ya geldi. İki Devrim o zamanlar Sıhhıye semtinde, şimdiki Adliye Sarayı'nın yerindeki Ankara Demiryol Fabrikasına indirildi. Manevra imkanı sağlamak için depolarına yalnızca birkaç litre benzin kondu. Asıl ikmal, sabahleyin Sıhhıye'deki Mobil Benzin İstasyonundan yapılacak, sonra da Meclis'e gidilecekti. 29 Ekim sabahı Fabrikaya gelen otomobilli, motosikletli oldukça kalabalık bir trafik ekibinden oluşan eskordun arasında Devrim'ler yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için Mobil'e uğramadan yola devam ettiler. Meclis'in önüne gelindiğinde durum anlaşıldı, acele getirilen benzin 1. arabaya kondu, 2 numaraya konacağı sırada Cemal Paşa Meclis'in önüne gelmiş ve Anıtkabir'e gitmek üzere 2 numaralı Devrim otomobiline binmişti. Yola çıkıldı fakat, 100 metre kadar sonra motor öksürerek durdu. Cemal Paşa'nın "Ne oluyor?" sorusuna direksiyondaki Y. Muh. Rıfat SERDAROĞLU "Paşam, benzin bitti." cevabını verdi. Paşa'dan özür dilenerek 1 numaralı Devrim'e geçmesi rica edildi. Büyük bir hoşgörü ile buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir'e bu otomobil ile gitti, inerken ünlü "Batı kafasıyla otomobili yaptınız ama doğu kafasıyla ikmali unuttunuz." sözlerini söyledi.

    Ertesi gün bütün gazetelerin sözbirliği etmişçesine "100 metre gidip bozuldu" başlığını attıkları 2 numaralı Devrim aynı gün Hipodrom'daki geçit törenine katılıyor, basınımız ne bunu, ne de Cemal Paşa'nın Anıtkabir'e bir başka Devrim otomobili ile gittiğini yazmıyor, yalnızca haber, yorum ve fıkralarda harcanan bunca paranın boşa gittiğinden dem vuruyorlardı. Oysa aynı yıl Tarım Bakanlığı bütçesine konmuş bulunan "At neslinin ıslahı" için 25 milyon TL ödenekten ve sonucundan kimse söz etmiyordu. Hala merak edip sormak gerekir at neslinde o günden buyana bir gelişme sağlanmış mıdır diye...

    Bir de otomotiv sanayimize bakalım: Ekonominin gerekleri uyarınca montaj biçiminde başlayıp bugün büyük birer sanayi kuruluşu durumuna gelmiş bulunan Kamyon-Otobüs-Otomobil firmaları yüzbinlerce araç üretebiliyor... Ve bunlar ithal yolları açık olduğu halde satışlarını arttırabiliyorlar.

    Acaba bugüne kadar basınımızdan olumlu yazılar almamış olan Devrim Otomobilleri yapılmasaydı, Türkiye'de bir otomotiv sanayii oluşabilir miydi, hiç sanmıyorum. Çünkü Devrim Otomobillerinin ortaya çıkmasıdır ki "Türkiye'de otomobil ve motor yapılamaz" görüşünü yıkmış tartışmaların yönü değişmişti.
    Devrim'in Yapım Aşaması...


    Devrim'lerin Üretimi devam etseydi , Türkiye şu anda Otomotiv sektöründe çok büyük bir yol almıştı...




  • DEVRİM ARABALARI YOLA ÇIKIYOR

    Devrim'in öyküsünü anlatan Devrim Arabaları filminin çekimleri tamamlandı.
    Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla üretilen Türkiye'nin ilk yerli arabası Devrim'in öyküsünü konu alan "Devrim Arabaları" filminin çekimleri tamamlandı. 23 mühendisin kariyerlerini riske atarak giriştikleri üretim sürecini konu alan film, 24 Ekim'de vizyona girecek.

    Tolga Örnek'in ilk sinema filmi "Devrim Arabaları"nın çekimlerine 4 Temmuz'da, Devrim'in aslına uygun olarak özel dökümlerle yeniden üretildiği, 1960'ların ruhunu yansıtan dev bir plato haline getirilen İstanbul Beykoz Eski Kundura Fabrikası'nda başlandı. Filmin senaryosu, 1961'de üretilen ancak daha ilk kullanımda yolda kalan Devrim arabasından yola çıkılarak yazıldı. Filmde, Atatürk'ün sağladığı burslarla yurtdışında okuyan Cumhuriyet kuşağı bilim adamları ve mühendislerinin ilginç portrelerine de yer veriliyor. Film, Devrim Arabaları'nı üretme görevini üstlenmiş 23 mühendisin, kariyerlerini ve aile hayatlarını riske atarak girdikleri macerayı, zamanla, yoklukla, politikayla, karşılarına çıkan sayısız engelle mücadelelerini anlatıyor. Filmde, Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Sait Genay, Altan Gördüm, Vahide Gördüm, Seçil Mutlu, Uğur Polat, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal, Selçuk Yöntem ve Haluk Bilginer rol aldı.

    Senaryosunu Murat Dişli'nin yazdığı filmde Halit Ergenç, motor konusunda uzman Uğur adında bir mühendisi canlandırıyor.

    bu motor konusundaki uzman Erbakan Hoca olabilir mi?:)

    ne kadar objektif olacak film ve aslına ne kadar uygun olacak?inşaallah amacından sapmaz ve ideolojinin gölgesinde kalmaz...




  • Paylaşımın için teşekkürler...
    Hepsini büyük bir zevkle okudum..
    Ayrıca yakın dönemde sinemada gösterilen "Devrim Arabaları" adlı filmde de bu efsanenin hikayesi anlatılmaktadır.Geçen sene Ekim ayında gösterime girdi...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sæm -- 27 Nisan 2009; 17:51:50 >
  • Ve Devrim Arabaları İkinci Kez Vizyonda

    http://www.haberturk.com/haber.asp?id=143129&cat=190&dt=2009/04/27

    Yönetmen Tolga Örnek'in filmi yoğun talep üzerine 1 Mayıs'ta ikinci kez vizyona girecek.

    27.04.2009 10:32

    Yönetmen Tolga Örnek'in Türkiye'nin ilk otomobili ''Devrim''i konu alan filmi ''Devrim Arabaları'', yoğun talep üzerine 1 Mayısta ikinci kez vizyona girecek.

    AA muhabirinin Pinema Filmcilikten aldığı bilgiye göre, yönetmen Tolga Örnek'in senaryosunu Murat Dişli ile birlikte yazdığı film, 24 Ekim 2008'de sinemaseverlerle buluştu.

    Dönemin Cumhurbaşkanı olan ve ''Yerli üretim bir otomobil yapılmasını emreden'' Cemal Gürsel'i Sait Genay'ın canlandırdığı filmde, Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Altan Gördüm, Vahide Gördüm, Seçil Mutlu, Uğur Polat, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal, Selçuk Yöntem ve Haluk Bilginer rol aldı.

    Film, halktan ve resmi kurumlardan gelen yoğun talep üzerine 1 Mayısta yeniden gösterime girecek. Filmin ikinci vizyonu için yeni bir afiş ve ''İmkansızı gerçekleştirmek için cesur yürekler gerekir'' şeklinde yeni bir slogan hazırlandı.

    Filme, ikinci vizyonda ana sponsorlar Doğuş Holding, Doğuş Otomotiv, Garanti Bankası ve Koç Allianz'ın yanı sıra TCDD, okullar, üniversiteler ve bazı kuruluşlar da destek verecek.

    -KONUSU-

    ''Devrim Arabaları'' adlı filmin konusu özetle şöyle:

    ''Yıl 1961. Otomotiv Endüstri Kongresi sonrası verilen davette iş adamları, gazeteciler, bürokratlar, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ülkenin kalkınmasının durumunu tartışmaktadırlar. Cemal Ağa sinirlenip bu ülkenin otomobil bile imal edebileceğini söyler. Bir anda bu iddia ciddi bir meydan okumaya dönüşür. Paşa emrini verir. Yaklaşmakta olan Cumhuriyet Bayramı'na ilk yerli otomobil yetişecektir. Neredeyse imkansız bu görevi hem gerçekleştirebilecek hem de kabul edecek kişi aranır. Gündüz Serter'de karar kılınır. Gündüz Bey, güvendiği mühendislerden bir ekip kurar. Yaklaşık 130 günde sıfırdan bir otomobil imal edeceklerdir. Otomobilin gösterileceği 29 Ekim tarihine kadar neredeyse hiç görüşmemek üzere ailelerinden ayrılan ekip, Eskişehir'de kendilerine tahsis edilen eski bir atölyede buluşur. Araba yapmak için gerekli özel bir makine, tesisat olmadığı gibi basit bir vinç ve küçük el aletleri dışında hiçbir şeyleri yoktur. Güya devlet eliyle yapılan bu projeye Cumhurbaşkanı dışında herkesin muhalefet ettiği buradan bile bellidir. Uzun araştırmalar ve teknik toplantılardan sonra nasıl bir araba yapılacağına karar veren ekip, imalata geçtiğinde makine parkı eksikliğini fazlasıyla hisseder. Aslında arabadan önce yapılması gereken, arabayı yapacak makinelerin yapılmasıdır. Ancak buna zaman yoktur. Ekip her şeyi pratik çözümlerle, şartları zorlayarak halleder. Zor şartlarda, aksiliklerle son günlere yaklaşılırken ilk arabanın marşına basılır. Uykusuz geçen son hafta ile birlikte bir araba daha imal eden ekip, ertesi gün Ankara'da Paşa'nın huzuruna çıkacak arabaları 28 Ekim gecesi trene yüklerler. Devrim, ilk ve son yolculuğuna hazırdır.''

    -ÖDÜLLER-

    ''Devrim Arabaları'', 14. Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyuncu Ödülleri'nde sinema dalında ''7 Başrol, 7 Unutulmaz Performans'' yorumuyla ''En iyi erkek oyuncu'' ödülünü aldı. Ödülü oyuncular, Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Altan Gördüm, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal ve Selçuk Yöntem paylaştı.

    41. Sinema Yazarları Derneğince verilen ''Türk Sineması Ödülleri''nde de filmin müziklerini yapan Demir Demirkan ''En İyi Müzik'' ödülünün sahibi oldu.

    20. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde sanat yönetmeni Veli Kahraman ise ''En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü'' alırken, film, yurt içindeki birçok festivalden ödülle döndü.

    ''Devrim Arabaları'', 11-16 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek Monaco Film Festivali'nde açılış filmi olurken, 11-19 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Milano Film Festivali'ne de katılacak. Festivalde yapılacak yarışmada Taner Birsel ''En İyi Erkek Oyuncu'', film ise ''En İyi Film'' ödüllerine aday gösterildi.

    Film, 19-21 Şubat 2010'da düzenlenecek Canada Film Festivali'ne de davet edildi.

    -ARAŞTIRMA 2 YIL SÜRDÜ-

    Yönetmen Tolga Örnek'in eline 4 yıl önce Aydın Engin'in ''Devrim''in hikayesinin anlatıldığı bir yazı dizisi geçti. Projeyi bütünüyle araştırmaya başlayan Örnek, Eskişehir Tülomsaş Fabrikası'nda orijinal otomobili gördü, teknik özelliklerini inceledi, döneme ait gazeteleri taradı ve halen hayatta olan mühendislerle görüşmeler yapılarak, 2 yılda araştırmasını tamamladı.

    Murat Dişli ile sürdürülen yazma süreci tamamlandığında ortaya çıkan öykü sadece bir mühendislik öyküsü değil, insanı, dostluğu, inancı, dayanışmayı anlatan duygu yüklü bir senaryoya dönüştü. Seyirciye, Türk tarihinin unutulmuş bir sayfasından öte, cesur ve yürekli olağan insanların olağanüstü hikayesi sunuldu.

    Beykoz'daki eski Kundura Fabrikası'nda yapılan çekimler 6 hafta sürdü. Sette yardımcı oyuncular da dahil olmak üzere 115 kişilik ekip ortalama günde 16 saat çalıştı. Demir Demirkan tarafından hazırlanan müzikler Prag Flarmoni Orkestrası tarafından canlı çalındı. Filmin tüm ses tasarım, efekt ve miksajı İngiltere'de Zound Ses Tasarım tarafından gerçekleştirildi.

    -''DEVRİM''İ 10 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ-

    Bu arada, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla 1961 yılında o zamanki adıyla Eskişehir Demiryolu Fabrikası'nda imal edilen ilk Türk otomobili ''Devrim'', yaklaşık 10 yıldır Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş'nin (TÜLOMSAŞ) bahçesindeki camlı özel bölmede sergileniyor.

    ''Devrim''i, filmin gündeme gelmesinden ve Eskişehir-Ankara arasında hızlı tren seferlerinin başlamasından sonra 10 bin kişi ziyaret etti.

    Yetkililer, ''Devrim'' ile hatıra fotoğrafı çektiren ziyaretçilerin otomobile hayran kaldıklarını, çoğu zaman gözlerinin dolduğunu bildirdi.

    Otomobil sektöründen pek çok firma ''Devrim''e ücretsiz bakım, onarım ve yedek parça desteği vermek istiyor. Yerli bir lastik firması o dönemde ithal lastik kullanılan ''Devrim''in lastiklerini değiştirmeyi teklif ederken, bir başka firma ''Devrim''e boya koruması yapma önerisinde bulundu. TÜLOMSAŞ yetkilileri talepleri değerlendireceklerini ifade etti.

    Egzoz borusu yanda olan, uzun ve kısa farları ayak ile çalışan ''Devrim'', toplam 1250 kilogram ve saatte maksimum 140 kilometre hız göstergesine sahip. Güvenlik gerekçesiyle benzin konulmayan ve aküsü çıkartılan ''Devrim''in düzenli teknik kontrolleri yapılıyor.




  • Almayanın ürettiği leopar tanklarını araştıma bölümünün baş mühendisliğinide yaptı
  • şu filmi izleyememiştim. izliyim. bir beyin ürününün; nasıl bir mantıksızlık sonucu yitirdiğimizin canlı örneği..aynı mantıksızlıklar silsilesi ile daha neleri yitirdik bugüne kadar. Devrim Arabaları forever
  • Arkadaşlar;Erbakan ın bu projeyle bağlantısını anlayamıyorum;hiç ismi geçmiyor ama zamanında duyduğumda Erbakan yaptı diye biliniyordu;Erbakan ın Türkiye'ye getirisi pancar motorlarıdır ve hala bazı köylerde çalışıyormuş
  • bu mudur yani?
  • Ne kadar adi oyunlar değilmi... Arabayı yapmışız yürütmüşüz ama medya destek olacagına köstek olmuş... O arabaya destek sürseydi şimdi Türk sanayisinin dominosu olurdu.
  • erbakan gerçekden çok iyi bir mühendisdi ülkesini gerçekden seven insanlar arasında dır ve bu uğurda elinden geldiğini yapmaya çalışmışdır ayrıca şu anda köylerimizde bulunan tüm eski traktörlerin yapımında erbakanın projeleri çalışması vardır adam mükemmel derecede kafası vardı ama bırakmadılar laiklik ayaklarıylan onu saf dışı ettiler. onun gibi bir adam bu ülkye bida gelmez getittirmezler
  • Merak etmeyin erbakan gibi daha ne çok bilim adamimiz var.Ama bagimsiz olmayinca neye yarar?Bu ulkede size hiç bir zaman %100 turk mali bir sey ürettirmezler!!!Ancak baskalarinin yaptigini montaj yaptirirlar.
    Galiba hiç bir zaman bagimsiz bir ülke olamiyacagiz.Bizi bir ahtapot gibi sarmislar.Istedikleri gibi kullaniyorlar
  • şu an askeriye tank projeleri için Erbakan'a para ödüyor.Erbakan'ın hayata geçmemiş projeleri de askeriye de bekliyor.
    Erbakan Türkiye'nin en büyük 3 beyninden biridir.28 şubat sürecinde yaşanan oyunları şu günlerde okuyoruz.Onun döneminde elektrik, su paraları yurtdışında bankalarda toplanıyordu.ve yalnızca bu paraları Türkiye deki bankalara aktararak havuz sistemi oluşturdu, böylece emekli ve memura % 50 gibi zamları yaptı.

    İlerde bu adamın kıymetini anlarız umarım.

    Siyasi olarak desteklemesem de büyük adam
  • yani, ben de demek istiyorum belki birileri görürde .....
  • leopar tanklarının mimarıda Erbakanmış sanırım
  • Erbakan zeki birisidir.
  • Almanya ona Şuan leopar tankları projeleri için para ödemektedir. ____
    Refahyol iktidarının yıpratılması sürecinde bir anda ortaya çıkarak inançlı insanları töhmet altında bırakan, medyanın cilaladığı Müslüm Gündüz, Fadime Şahin Ali Kalkancı üçlüsü hakkında dün ortaya atılan iddia o korkunç günlerin acısını çeken insanların adeta kanını dondurdu.

    28 Şubat sürecinde, Aczimendi Tarikatı'nın ağına düşüp iğfal edilmiş mağdur kızı olarak tanınan Fadime Şahin'in aslında pavyonda çalışan bir telekız, TV ekranlarını uzun süre meşgul eden 'irtica' haberlerinin başlıca konuğu, Fadime Şahin'in "Bana tecavüz etti" dediği sahte Şeyh Ali Kalkancı'nın da işsiz güçsüz bir alkolik olduğu ortaya çıktı. Bunları bilipte bilmemezlikten gelen tükürdüğünü yalamak istemeyen vatan hainleri yüzünden ülkemiz şimdiki olması gereken yerin çok gerisindedir Erbakanın icraatlarını bilmeyen araştırsın da öğrensin.




  • Erbakan çok büyük bir beyindir Allah uzun ömürler versin leopar tanklarının projesi Erbakana aittir.
  • Arkadaşlar Devrim Arabaları projesinde Necmettin Erbakan'ın uzaktan yakından alakası yoktur.2 gün önce üniversitemizde 1000 kişilik güzel bir katılımla Devrim Arabaları filmi gösterimi gerçekleşmiştir;ve yönetmen Tolga Örnek gösterimden sonra bizlerin sorularına cevap vermiştir.Bir arkadaş neden devrim arabaları filminde Erbakanın isminin neden geçmediğini sordu;bunun üzerine yönetmen Tolga Örnek çok sinirlendi ve Erbakanın bu projede uzaktan yakından alakası olmadığını;sadece o iktidara gelmeden önce birçok köşe yazarları tarafından böyle söylentilerin yayıldığını söyledi;o dönemde de Erbakan araç yapımı üzerinde çalışıyormuş ama projede görevlendirilen bir mühendis olmamış.Bu bilgiyi de devrim arabalarının yapımında emeği geçen mühendislerin(maalesef şu anda sadece 4ü yaşıyormuş);kızları ve oğulları desteklemiştir.Lütfen bilgi karışıklığı olmasın...

    *Devletimizde laik düzeni beyhude çabalarla değiştirmeye çalışan ardından da ağzının payını alan Erbakan hakkında 'Hangi Erbakan' adlı kitabı okumanızı da tavsiye ederim.Zekasının nelere işlediğini görmeniz için... *




  • nemettin erbakanın bildiğim italyan lombardini dizel su motoru baz alınarak üretilen pancar su motorunun ilk versiyonunu gümüş motor olarak üretmiş ve o yıllarda yerli imalat fikri ile ortaya çıkan devrim arabaları mühendis ekibinde emin bozoğlu başkanlığında çalışmıştır. kuşkusuz bu ekipte katkıları çok fazladır. ama sırf politik kimliği yüzünden diğer 22 mühendisin hakları yenerek, erbakana yüklenmektedir. sanki erbakan tek başına arabayı yapmış gibi
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.