Şimdi Ara

Friedrich Nietzsche

Bu Konudaki Kullanıcılar:
5 Misafir (2 Mobil) - 3 Masaüstü2 Mobil
5 sn
77
Cevap
2
Favori
9.724
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Friedrich Nietzsche 15 Ekim 1844 - 25 Ağustos 1900
     Friedrich Nietzsche

    Hayatı ve Felsefi Görüşleri ( Vikipedi )

    "Tanrı Öldü" iddiası


    "Tanrı öldü", Nietzsche'nin en popüler sözüdür. Bu düşünceyi Nietzsche, ilk kez Şen Bilim adlı eserinde dile getirmiştir. O dönemin koşullarına göre yorumlanması gereken "Tanrı'nın Ölümü" düşüncesini, kendi tabiriyle bir kaçığın ağzından duyurur. Gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp "Tanrı öldü! Tanrı öldü!" diye bağıran bir delinin ağzından, Tanrı'nın ölümünü ilan eder.
    Friedrich Nietzsche, Basel, yaklaşık olarak 1875.

    Nietzsche "Hiçbir adalete sığmayan, sayısız çatışma ve acılar iyi bir Tanrı'ya nasıl mal edilebilir?" düşüncesinden yola çıkarak, Tanrı'nın ölümünün insanın anlaşılmaz olan doğasını yenmesi için ve üst insan'a ulaşılabilmesi için bir mecburiyet olduğunu savunmuştur.

    Tanrı'nın, insanı yeryüzüne acı çekmesi için yolladığına inanır. Nietzsche bunu Empedokles adlı eserinde de vurgulamıştır. Nietzsche'ye göre "Sanatçı Tanrı" kendisini Yunanlıya bir model olarak sunar. Onun kendisine bir şekil vermesini, mermerin ya da taşın içinde gizli kalan heykeli çıkarıp, sonra da gerçekleştirilen bu sanat yapıtının tadına varmasını önerir. "Hristiyan Tanrı" ise emredicidir. İnsanın dünya nimetlerinden faydalanması yerine, çile çekmesini ister. "Tanrı'yı yadsıyoruz, Tanrı'nın sorumluluğunu yadsıyoruz ve böylece, yalnızca dünyayı biliyoruz." Nietzsche olaylar sonrası insanların Tanrı'yı suçlamayarak suçu dünyaya bulmalarının yanlış olduğunu düşünmüştür. Nietzsche'ye göre geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.

    Bununla beraber, bu araçlar bizim için dayanılması zor bir dünyayı dayanılabilir kılabilmeye hizmet ederler. Bu hizmet yıllardır dinlerin varoluşu ile de desteklenmektedir. Dinler bize öbür dünya gibi güzel vaatler sunarak, bize bu dünyada yapmamız gerekenleri buyururlar. Bu buyruklar, insanların özgür ve başkaldıran doğasını yoketmeye onları birer sürü parçası haline getirmeye yöneliktir.

    Nietzsche Tanrı anlayışına ve hayatı katlanılabilir kılan araçlara karşı çıkar. Öte yandan, bunlar varolmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve ne kadar yüksek düzeyde hayat ve birey bilinci gerektirdiğini söyler. İşte onun istediği de budur. Bilime ve dine hizmet edenler bu noktada birbirinden farklı değillerdir. İkisi de bu araçların ve vaatlerin tekrar tekrar insan hayatına girmesine ve insanların bunlara körü körüne bağlanmasına neden olurlar.

    İnsanlar bu araçlardan kurtulup zorla bir gereklilik kazandırılmış dünyadan sıyrılmalıdırlar. Tanrı ölmüştür; çünkü insan kendi hareketlerini yönlendirebilecek düzeydedir. Fakat tahmin edildiği gibi Nietzsche bu durumdan tam bir çıkış önermez. Bu çıkışı insanların başarabileceğini söyler.

    Tanrı'nın ölümünü büyük bir reddedişe ve kendi üzerimizde sürekli bir zafere dönüştüremezsek, bu kaybın bedelini ödemek zorunda kalırız.

    Aforizma (özlüsöz) Nietzsche'nin en belirgin edebî tarzıdır.


    * Ahlak, bireyin içindeki sürü içgüdüsüdür.

    * Ahlak esasen toplumu çöküntüden kurtaracak ve toplumun muhafazasını sağlayacak bir araçtır.

    * Ahlaki gerçekler diye bir şey yoktur.Ahlaksız toplum vardır.

    * Ah bu melankoli. İnsanın gerçekten boğulabileceği bir deniz var mıdır?

    * Arzularımız o kadar şiddetlidir ki bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur. Lütfen not edin : işte bu , neredeyse ahlakın tanımıdır.

    * Ah, buldum onu kardeşlerim! İşte, en yüce dorukta kanıyor sevinç pınarı benim için! Burada, hiçbir ayak takımının benimle birlikte içemeyeceği bir yaşam var! Akışın nerdeyse pek yoğun geliyor bana, ey haz pınarı! Doldurayım derken, sık sık yeniden boşaltıyorsun kadehi!

    * Ancak hepiniz beni inkar ettiğiniz zaman size dönmek isterim. Gerçekten,kardeşlerim,o zaman kaybettiklerimi başka gözlerle arayacağım.O zaman sizleri başka başka bir sevgi ile seveceğim.

    * Av ve zafer için tutkuyla donanan görkemli yırtıcı hayvan, sarışın canavar görmezlikten gelinemez. Bu gizli temel, zaman zaman patlar, hayvan tekrar vahşete döner. Romalı, Arap, Alman, Japon soyluluğu, Homeros'un kahramanları, İskandinav Vikingleri ... tümü de bu gereksinimi paylaşıyorlardı.Nereye gitseler arkalarında "barbar" kavramını bırakan bu soylu ırklar, en yüksek kültürlerinde bile, bunun bilinçliliğini gösteriyor, gururunu taşıyorlardı.

    * Aşk nedir? Yaradılış nedir? Hasret nedir? Yıldız nedir?" böyle soracaktır son insan ve kırpacaktır gözlerini. O zaman yeryüzü küçülmüş olacaktır, her şeyi küçülten son insan onun üzerinden sıçrayacaktır.Cinsi, toprak piresi gibidir, kökü kurutulamaz; son insan herkesten uzun ömürlü olandır. "Saadeti biz keşfettik"- derler son insanlar ve gözlerini kırparlar.Onlar yaşanması güç semtleri terketmişlerdir: zira hararet lazımdır kişiye. Henüz komşu sevilmektedir, ona sürtünülür. Zira hararet lazımdır kişiye. Hasta olmak ve kuşku duymak günah kabul edilir: sakınarak yürürler. Budaladır, buna rağmen ayakları taşa sürçen ya da insanlara takılıp tökezleyen kişi. Ara sıra bir miktar zehir: bu hoş rüyalar gördürür. Ve nihayetinde alınan fazlaca zehir, huzur içinde bir ölüm temin eder bu da. Hala çalışmaktadır kişi, zira iş eğlencelidir. Fakat dikkat edilir, eğlencenin kişiyi tüketmemesine. Artık kişi ne zenginleşir ne de züğürt kalır. Her ikisine de katlanmak güçtür. Kim hükmetmek ister ki artık? Kim artık itaat etmek ister? İkisine de katlanmak güçtür. Çobansız bir sürü! Herkes aynı şeyi ister, herkes birdir: kendini farklı hisseden, gönüllüdür tımarhaneye. "Bir zamanlar dünyanın tamamı çılgındı." -deyip en kurnazları, göz kırparlar.İnsan zekidir ve olup biten her şeyi bilir: bu nedenle iğnelemelerinin sonu yoktur. İnsanlar hır gür halindedir hala, ancak çabuk barışırlar- aksi takdirde mideleri bozulur.İnsanın, gündüz için ayrı, gece için ayrı, küçük şekerlemeleri vardır: yine de değer verirler sağlığa. "Saadeti biz keşfettik"- derler son insanlar ve göz kırparlar...

    * Ah!..En yüksek umutlarını kaybeden soylular tanıdım ben.Şimdi kara çalmaktalar tüm yüksek umutlarına. Artık küstahça yaşıyorlar,anlık hazlar içinde , ve ertesi güne dair hedefleri yok neredeyse..."Ruh , şehvettir!" .... böyle derlerdi.Bu sırada kırıldı ruhların kanatları ; şimdi yerlerde sürünüyor ruhları ve kirletiyor kemirdiği her şeyi.. Bir zamanlar kahraman olmayı düşünüyorlardı...şehvet düşkünüler şimdi.Kahraman , artık onlar için bir kasvet ve dehşet!Fakat sevgim ve umudumla sana yemin ederim : terk edip gitme ruhundaki kahramanı!Kutlu tut en yüksek umutları!

    * Az bilen ve az düşünen çok konuşur.

    * Acı çeken dostuna dinlenmesi için yer göster ama dikkat et yatak sert olsun.


    * Barış zamanında savaşçı kendine çatar.!

    * Başarının sonu yalnızlıktır.

    * Birini suçlamak üzere ileri uzattığın elinin 3 parmağının seni gösterdiğini unutma.!

    * Benim hayalimdeki aşk, iki insanın birbirini sahiplenme duygusundan çok daha öte bir şey.

    * Başkaları yararına çok şey yapıldığı için dünya mükemmel değildir.

    * Beni öldürmeyen herşey beni güçlendirir.

    * Bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır.

    * Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.

    * Biz arzulanana değil arzulamanın kendisine âşığızdır.

    * Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az ..

    * Bütün hedefler yokedilmiştir.Değer biçmeler birbirlerine karşı cephe almışlardır.

    * Bence hayatın kendisi gelişme içgüdüsü , idame içgüdüsü , güçlerin biriktirlmesi içgüdüsüdür : Güce yönelmenin olmadığı yerde çöküş vardır.İddaam şudur ki,insanlığın yüce değerlerinde işte bu yöntem esiktir ; en kutsal isimler altında hüküm süren değerler , çöküş değerleri , nihilist değerlerdir.

    * Bizi farklı kılan şey , tarihte , doğada veya doğanın arkasında hiçbir Tanrı'yı tanımamamız değildir. Bizi farklı kılan , Tanrı diye hürmet edileni Tanrı'ya benzer bulmamamızdır.

    * Biz , tekrar ahlaktan arıtılmış olan dünyada yaşamaya cesaret eden az ve çok sayıdakiler ; Biz putperestler! İnanca göre ; Olasıdır ki biz , pagan inancın ne olduğunu ilk kavrayanlarız. İnsanın kendisi için daha yüksek varlıklar tasarlaması , lakin O'nu iyinin ve kötünün öte yanında görmesi sözkonusudur.Her yüksek olmanın , ahlaksız olarak takdir etmek mecburiyetinde kalınması sözkonusudur.Biz , "Olimpus"a inanırız! Çarmıha gerilene değil!

    * Bir genci bozmanın en iyi yolu, ona aynı düşüneni farklı düşünenden daha çok saymayı öğretmek.

    * Bu dünya başlangıcı ve sonu olmayan güçten bir canavardır.Büyüklüğün , güç büyüklüğünün çelikten sabit bir toplamıdır.O , ne daha büyür ne de daha küçülür.Kendini tüketmez.Tersine sadece değişir ama bütün olarak değişmez derecede büyüktür.

    * Bakın! Size "Üstinsan"ı öğretiyorum.Üstinsan yeryüzünün anlamıdır. İsteminiz desin ki ; Üstinsan yeryüzünün anlamı olacaktır!

    * Ben nerede canlı bir varlık buyduysam , orada kudrete yönelik iradeyi gördüm.Hizmet edenin iradesinde bile efendi olabilme iradesini gözlemledim.

    * Büyük kozmik söylem: "Ben vahşetim, ben kurnazlığım". Bir hatanın ve tüm acının sorumluluğunu üstlenme korkusuyla alay etmek (yaratıcının alayı). —Hiçbir zaman olunmadığı kadar acımasız olmak, vs. -kendi yapıtından tatmin olmanın en üst biçimi; bu biçimi, bıkmadan usanmadan yeniden inşa etmek için parçalar. Ölüm, acı ve yok olma üzerinde yeni bir zafer.

    * Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır? Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...

    * Bugüne değin iyi ve kötü üzerine en berbat düşünceler ortaya kondu. Bu, her zaman çok tehlikeli bir şey oldu. Vicdan, iyi bir şöhret, cehennem; durumuna göre polisin bizzat kendisi önyargısızlığa izin vermiyordu ve vermiyor. İşte günümüz ahlakı üzerine, her otorite karşısında alınan tavırda olduğu gibi, düşünmemek, pek de konuşmamak gerekiyor. Burada itaat edilir! Dünya var olduğundan bu yana hiçbir otorite kendisinin eleştiri konusu yapılmasına istekli görünmemiştir. Hele ahlakı eleştirmek, ahlakı bir sorun, sorunlu bir şey olarak ele almak: Nasıl olur? Bu ahlak dışı değil miydi -şimdi değil mi?- Ama ahlak, kendisinden eleştiren elleri ve işkence aletlerini uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar, -nasıl "coşturacağını" bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır. Onun kendine karşı tavır almasını başardığı durumlar da var: Bunun sonucunda irade, tıpkı bir akrep gibi kendini sokar. Ahlak, ta başlangıçtan veri ikna etme sanatındaki bütün şeytanlıkları bilir. Bugün bile onun yardımına başvurmayan hiçbir konuşmacı yoktur.

    * Bir şeyde ilk olmak isteyene iyi denir.Ama bir başkasından önde olmak istemeyene de iyi denir.

    * Benim anlatacaklarım , önümüzdeki iki yüzyılın tarihidir.Ben neyin geleceğini ,neyin olacağını anlatacağım , "Nihilizmin Yükselişini"..Bu tarih şimdiden anlatılabilir , çünkü zorunluluğun kendisi burada harekete geçmiştir.

    * Benim dionizik / dionysian kavramım burada ulu bir fiil oldu.Bununla karşılaştığında bütün diğer insani faaliyetler çok zavallı ve göreli kalır.Bir Goethe , bir Shakespeare , bu muazzam ihtiras ve yükseklikte bir saniye bile nefes alamaz ve Dante , Zerdüşt'le kıyaslandığında basit bir mü'mindir...


    * Cins olarak insan her hangi başka bir hayvanla karşılaştırıldığında , bir ilerleme kaydetmez .Bütün hayvanlar ve bitkiler dünyası , alçak olandan daha yüksek olana gelişmez.Hepsi aynı zamanda ,birbirinin üzerinde ,birbirinin içinden ve birbirine karşı gelişirler.En zengin ve en karmaşık biçimler-çünkü daha yüksek tip sözcüğü daha çoğunu ifade etmez daha kolay mahvolurlar.Sadece en alttakiler,en aşağıdakiler görünüşte bir ölümsüzlüğü idame ederler.


    * Dostuna yatacak yer göster ama dikat et yatak sert olsun!

    * Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır.

    * Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz.

    * Doğrunun kayıtsız şartsız dostuna iyi denilir.Ama saygınlığın insanına nesnelerin nurlandırıcısına da iyi denilir.

    * Daha güçlü olana daha zayıf olanın hizmet etmesi ; bunun için onu iradesi ikna ederki zayıf olan üzerine hükmetsin.Sadece bu o zevkten vazgeçemez.Nasıl daha küçük olan daha büyük olana kendisini verirse , en küçük olandan zevk ve güç alması için , tıpkı bunun gibi en büyük olan da kendini kudret uğruna verir , hayatını bunun için kullanır. Bu , en büyük olanın kendini teslim etmesi , vermesi , onun riziko ve tehlikelerle ölüm için zar atmasıdır.

    * Düşününki varoluşun ebedi kum saati defalarca tersine , bir daha tersine çevrilip duruyor.Her seferinde siz de , ben de , içindeki her zerrede sürekli tersine çevriliyoruz ... Zaman ezeli ;zaman sonsuza dek uzanıyorsa , olabilecek her şey , zaten daha önce olmuş değilmidir?Şuanda geçen her şey daha önce de aynı şekilde geçmiş değilmidir?...Zamanın hep varolduğunu , sonsuza dek geriye uzandığını düşünün..Böyle sonsuz bir zamanda , dünyayı oluşturan bütün olayların yeniden bir araya gelişleri,sonsuz kereler kendilerini yinelemeleri demek olmuyor mu?

    * Dionizik kelimesinin manası şudur : Birliğe itilim duygusu ,kişiliğin, günlük olanın, toplumun ötesine, geçicilik uçurumunun ötesine uzanmak: Karanlık, daha dolu, daha değişken hallere doğru, ihtiraslı, acılı dolup taşma; hayatın topyekün karakteri olan, hep aynı kalan, aynı derecede güçlü, haz dolu olanın vecd ile onanması, hayatın en korkunç ve şüpheli niteliklerini kutsayıp iyi gören, neşe ve elemin, panteistce birlikte kabülü; çoğalmaya, verimliliğe, tekerrüre, ebedi istem; yaratmanın ve yoketmenin zorunlu birliği duygusu.

    * Dünya bana bir Tanrı`nın buluşu ve rüyasıymış gibi görünüyor. Dünya canı sıkılmış bir Tanrı`nın gözleri önündeki boyalı buharlara benziyor. İyi ve Kötü, mutluluk ve acı ve sen ve ben, benim için bir yaratıcının gözlerinin önündeki boyalı buharlardır. Yaratıcı gözlerini kendi üstünden çekmek istiyordu ve dünyayı yarattı. Acı çeken birisi için gözlerini kendi acısından başka bir yere çevirebilmek baş döndürücü bir mutluluktur.

    * Daima daha temiz, daima daha uzak olarak düşünülen bir tanrı ile daima daha günahkâr insan arasındaki ayrılığın yarattığı gerginlik, insanlığa zorla kabul ettirilen en büyük kuvvet sınavlarından biridir. Günahkârlar için Tanrı sevgisi bir mucizedir. Yunanlılar tanrısal bilgi ile insan bilgisizliği arasında niçin böyle bir gerginlikle karşılaşmadılar? Bu iki uçurumu birleştiren köprüler, var olmayan yeni yaratıklar olsalar gerek (Melekler mi? Vahiy mi? Tanrı`nın Oğlu mu?)

    * Damların üstünde yükselen kuleleri görmek için , şehri terk etmen gerekir.

    * Deneme ve sorgulama olmuştur tüm yolculuklarım.

    * Egoizm asil bir ruhun temelidir.

    * Ebedi gerçeklik olmadığı gibi, mutlak doğru da yoktur.

    * En insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir.

    * En gizliler!, en güçlüler!, en korkusuzlar!, en yarıgecemsiler!, bir ışık istermisiniz? Bu dünya kudrete yönelik iradedir. Bunun dışında hiçbir şey değildir. Bizzat sizde kudrete yönelik iradesiniz. Bunun dışında hiçbir şey değilsiniz!

    * Eğer müslümanlık, hristiyanlığı küçümsüyorsa bunu yapmakla binlerce kez haklıdır. Çünkü müslümanlık insana değer verir.

    * Ey büyük yıldız!Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun.


    * Fırtınayı getiren en derin ve yumuşak sözlerdir.

    * Felsefe, yaratmanın anlamını kavramaya çalışan bir akımdır.

    * Felsefeyi tehlikeli hale getireceğiz, felsefi bilgiyi değiştireceğiz, yaşam için bir tehlikeli olan bir felsefeyi öğreteceğiz: Yaşama bundan daha iyi nasıl hizmet edebiliriz? Bir fikir insanlığa ne kadar pahalıya mal olursa, o kadar değerlidir. "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; fikirleri için kendini kurban etmekten çekinmiyorsa, tüm tarih bu tür kurban etmeleri çevreleyen dumandan ibaretse, "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; gibi bu popüler kavramlar karşısında "felsefe" kavramının üstünlüğü, felsefenin onlardan daha pahalıya mal olması, onlarınkinden daha büyük kıyımları gerektirmesi dışında nasıl kanıtlanabilir?


    * Gerçeğin düşmanı tabular ve inançlardır.DÜŞÜNÜN..

    * Geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.

    * Gerçek erdem, yalnızca aristokrat azınlık içindir! Herkes için geçerli bir ahlak, gülünç bir fikirdir.

    * Gerçek ve büyük başarılar mutlulukla tanışamaz.


    * Hayat; kendisini alt edenindir.

    * Hala kendinizden herhangi bir şekilde utanıyorsanız bizden değilsiniz.

    * Hayat bir neşe pınarıdır.Lakin ayak takımıda içince tüm pınarlar zehirlenir,bozulur.Ben temiz şeyleriseverim , fakat sırıtkan suratları ve pislerin susuzluklarını görmeyi asla istemem...Onlar kutsal suyumuzu şehvetleriyle zehirlediler.Pis hayallerine zevk diyip , dilide zehirlediler...

    * Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.

    * Hayatını tekrar tekrar aynı hayatı yaşayacakmışsın gibi yaşa, istemediğin bir durumla karşı karşıya kalmışsan ve buna boyun eğiyorsan, diğer hayatlarında da aynı şeye boyun eğeceğini düşünerek, sen en güzeli boyun eğme, bu böyle gitmez; bir şeyi çok mu istiyorsun, ama buna cesaret edemiyor musun, diğer hayatlarında da bu şeyi çok isteyip hiç bir zaman cesaret etmediğin için ulaşmayacaksın, o yüzden sen en güzeli aş kendini, yap yapmak istediğini ki sonunda en mutlu şekilde yaşayabileceğin bir kısır döngü oluşturabilmiş ol.20 Nisan 2008

    * Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam :"bu köprüyü geçip bana gelir misin?" İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın... 12.Mart.2008


    * Issız ve yorucu dorukları sevenlerin kanatları olmalıdır!


    * İnsanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki, canlılar arasında yalnız o,gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.

    * İçine koyacak bir şeyiniz varsa, bir günün bin cebi vardır.

    * İnsan da ağaca benzer, ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o kadar yaman kök salar yere, aşağılara, karanlıklara, derinliğe, kötülüğe.

    * İnsanın ve insanlığın tarihi bilinmez olarak seyreder.Ama ideal hayaller ve onların tarihi , bize gelişmenin kendi gibi görünmektedir.

    * İnsan bir iptir ki hayvanla insanüstü arasına gerilmiştir.Uçurum üstünde bir ip.

    * İnsanlığın içinde müthiş bir güç , kendini deşarj etmek , yaratmak istemektedir.

    * İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.

    * İnsana göre maymun nedir? Gülünecek bir şey ya da acı bir utanç...İşte üstinsana göre de insan aynen böyle olacak ; Gülünecek bir şey ya da acı bir utanç!

    * İradenin tatmini değilidir zevkin sebebi..Tersine irade ileriye gitmek ister ve kendine engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır.Zevk hissi düpedüz iradenin tatminsizliğinden ortaya çıkar.Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.

    * İyi olan nedir?
    -Kudret hissini , kudret iradesini , insanın içindeki kudreti yükselten her şey!
    Kötü olan nedir?
    -Zaaftan çıkan her şey!

    * İnsandaki güçlü ve ulu olan her şey insanüstü ve dışsal olarak düşünüldü.İnsan kendini çok küçümsedi.Kendindeki iki yanı birbirinden ayrı iki alana böldü insan ; Değersiz ve güçsüz yanı ile güçlü ve şaşırtıcı yanını..İlkine insan dedi , ikincisine ise Tanrı!

    * İyi huylu insana,mücadeleden kaçana iyi denir.Ama savaşçı olana da ve zaferi tutkuyla isteyene de iyi denir.

    * İnsanların bir şeyleri var ki ,gurur duyuyorlar onunla.Ne diyorlardı , onları gururlandıran şeyin adına ? Eğitim diyorlar ; kendilerini keçi çobanlarından ayırt eden şeymiş bu!

    * İradenin temini değildir zevkin sebebi.Tersine irade ileriye gitmek ister ve o engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır.Zevk hissi , düpedüz iradenin taminsizliğinden kaynaklanır. Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.

    * İsa`nın Yaptığı Yanlış. — Hıristiyanlığın kurucusu, insanlara günahları kadar hiçbir şeyin acı çektirmediğini düşünüyordu. Yanlışı bu oldu: Kendini günahsız hisseden, bu noktada deneyimi eksik olan bir kimsenin yanlışı! Nitekim ruhu da olağanüstü ve hayalci bir merhametle doldu, bir kötülüğe doğru yöneldi. Fakat günahı icat etmiş olan kendi ümmeti, böylesi bir hâlden pek seyrek olarak büyük bir kötülüğe uğramışçasına acı çekiyordu. Ne var ki, Hıristiyanlar efendilerine hemen hak verme konusunda anlaştılar ve onun yaptığı yanlışı bir gerçek hâline sokarak kutsallaştırdılar.


    * Kadınla buluşmaya gittiğinde yanına kırbacını almayı unutma Gücünü göster.(Kadın yaradılış olarak güçlüden hoşlanır)

    * Kılavuz öğrencisine bütün izleri göstermeli ama gideceği yolu seçmemelidir.

    * Kutsal olan gerçekler değil kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır.Neysen o ol.

    * Kaybetmeyi göze alamayacak kadar az dostum var.

    * Kendi savaşınızı açmalısınız, kendi düşüncelerinizin uğruna. Düşünceleriniz yenilse bile, dürüstlüğünüz zafer çığlıkları atmalıdır bunun için

    * Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler.

    * Kimine göre yalnızlık,hasta kişinin kaçışıdır; kimine göre de, hasta kişilerden kaçıştır

    * Kendine karşı cebir kullanmayana iyi denilir.Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir.

    * Kibar ve soylu olana iyi denir.Ama kimseyi horgörmeyene ve kimseye yukarıdan bakmayana da iyi denir.

    * Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.

    * Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.

    * Keyif ve keyifsizliğin birbirinden asla ayrılmaz şeyler olduğunu düşünelim, öyle ki insan birinin ne kadarına sahip olmak isterse ötekinin de ancak o kadarına sahip olacak. Seçim sizin:1.mümkün olduğu kadar az keyifsizlik, kısacası acısız bir yaşam mı, yoksa o ana kadar hiç tadılmamış zevkleri tatmanın, keyifleri yaşamanın bedelini ödemeyi göze alarak mümkün olduğu kadar çok keyifsizlik mi? Eğer ilk seçeneği yeğler ve acılarınızı azaltmayı, hatta yok etmeyi isterseniz, o zaman zevk alma kapasiteniz de azalacak, hatta yok olacak.


    * Merhameti öldürün.

    * Müziksiz hayat hatadır.

    * Mutluluk hedef değildir.Tersine kudret duygusu hedeftir.İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek , yaratmak istemektedir.O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir.

    * Mantıksal bir çıkarsamayla , ama sezginin anında oluşan keskinliğiyle ,sanatın sürekli gelişiminin Apolloncu ve Dionysoscu bir ikiliğe bağlı olduğunu anladığımızda estetik bilimi için çok şey yapmış oluruz : Yaradılışın , bazen araya giren uzlaşmalara rağmen sürekli çatışan cinsiyet ikiliğine bağlı olması gibi...


    * Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının azatcısıdır.

    * Nihilizmin anlamı nedir? En üst değerlerin derğersizleşmesi. Hedef yok : 'Niçin'e yanıt verilebilinmiş değil.Ya da verilen yanitlar yetersiz kalmistir. Kime gore cunkulerin dogru oldugunu kim bilebilir ki...

    * O... Herşey belirlenmiş bir noktadan sonra O'na yönelir. Fakat kimi farkeder bu yönelimi, kimi ise halen farkında değildir nereden gelip nereye gittiğinin...

    * Öyle kolay bir sanat değildir uyumak. Onun uğruna bütün gün uyanık durmak gerekir.

    * Öldürmeyen acı beni güçlendirir. İngilizcesi (what doesn't kill me makes me stronger)

    * Pazaryerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazaryerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öçten başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki... 27.01.2008

    * Papalığın ... hiçbir zaman Hristiyan siyasetini uygulayacak bir durumu olmadı ; dini reformcular siyasetle uğraştıkları zaman , örneğin Luther gibi , bunların herhangi bir ahlakdışı (immoralist) veya tiran gibi Machiavellici oldukları görülür.

    .

    * Seyirciler bulanık suda balık tutan ile derinden su çekeni kolayca karıştırıyor.

    * Sadece cevaplarını bulabileceğimiz soruları duyarız.

    * Sizin kökeniniz , nereden geldiğiniz değildir.Bundan sonra onurunuzu oluşturan , tersine nereye gittiğinizdir.

    * Sahip olmak ve daha çoğuna sahip olmayı istemek ,tek kelimeyle büyümektir. Bu hayatın kendisidir.

    * Sosyalizm ; sona erdiği düşünülen en cüz'ilerin ve budalaların , yani yüzeysel insanların bir baskısı ve kıskançların , dörtte üç sahte oyuncuların , gerçekte "modern ideleri"nin mantıksal bir sonucudur.Onların , gizli anarşizmlerinin doğurduğu bir durumdur...

    * Sosyalistlerin üslubu, umudları ve hayalleri, zararsız koyun mutluluğunun bir ifadesidir.

    * Sosyalizm öğretisinde, hayatın çok kötü bir şekilde olumsuzlanması, kötü bir şekilde gizlidir. Böyle bir düşünceyi nihai olarak düşünenler, kusurlu doğmuş insanlar ya da ırklar olmalıdır.

    * Sosyalistler, anarşistler, nihilistler varlıklarını başka birini suçlayabilecekleri bir şeyde buldukları nispette , Hristiyanlığa yakındırlar. Zira, Hristiyan da kendi hastalığından, marazlı bünyesinden birini sorumlu tutarak buna daha iyi tahammül edeceğine inanır. İntikam ve kin içgüdüsü her iki durumda da tahammül vesilesi, varlığı koruma içgüdüsü olarak görünüyor.

    * Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...

    * Sanırım en yüce insanın ruhundan bazı şeyleri tahmin edebildim.O insanı -üstinsan- çözen kimse belkide mahvolacak.Ama yine de onu gören, onun mümkün olmasına yardım etmelidir.

    * Sürü hayvanının zayıflığının ürettiği ahlak, decadent-in ürettiği ahlaka çok benzer. Bunlar birbirini anlar ve bir ittifak oluştururlar. Büyük decadent dinler, her zaman sürünün desteğine güvenir-. Kendi başınayken sürü insanında hiçbir hastalık yoktur. Hatta çok değerlidir.Ama yönetilmeye ihtiyaç duyduklarından dolayı, bir çobana gereksinimleri vardır. Papazlar bunu bilir.


    * Şimdiye kadar üstinsan dünyaya hiç gelmedi. En büyük ve en küçük insanı çırılçıplak gördüm. Hala birbirlerine pek fazla benziyorlar. Hakikaten, en büyüklerini bile hala pek insanca buldum.

    * Şövalyece / Aristokratik değer yargıları güçlü bir fiziği, serpilen, dopldolu bir sağlığı gerektirir. Bunları koruyup devam ettirebilmek için de savaşı, macerayı, avcılığı, dansı, harp oyunlarını, yani genel olarak dinç, özgür, neşe dolu faaliyetler gerektirir.


    * Tanrı öldü.Kafanızdaki tüm tabuları yıkın.Düşünün çarpılmazsınız!.


    * Tüm yazılanlar arasında en çok bir kişinin kendi kanıyla yazdığı şeyi severim. Kanla yaz ve göreceksin ki, kan tindir... Etrafımda cinler olsun istiyorum, çünkü ben cesurum. Hayaletleri kaçıran cesaret, kendisine cinler yaratır. —cesaret gülmek ister. Artık hislerinizi paylaşmıyorum; altımda gördüğüm şu bulut, güldüğüm şu karaltı ve ağırlık -işte budur sizin yağmur bulutunuz. Yükselmeyi arzuladığınızda yukarı bakarsınız siz. Ve ben aşağı bakarım, çünkü yükseltilmiş biriyim ben. Aranızdan hanginiz aynı anda hem gülebilir, hem yükseltilmiş olabilir? En yüksek dağa çıkan, tüm matem oyunlarına, tüm matem ciddiyetlerine güler. Cesur, tasasız, alaycı ve şiddet uygular -işte böyle istiyor bizleri bilgelik: O bir kadındır ve daima savaşçıyı sever ancak.

    * Türler gittikçe daha çok yetkinleşmezler ; güçsüz her seferinde güçlüye egemen olur. Çünkü çoğunluktadır ve daha akıllıdır.

    * Tanrı kavramından en yüksek iyiliği uzaklaştıralım- O , bir Tanrı'ya layık olmayandır. Biz bu kavramdan en yüksek bilgeliği de uzaklaştıralım-Bu , Tanrı kavramından , Tanrı'dan bir bilgelik ucubesinin ürünü olan bu akıllılığa sebep olarak filozofların kendini beğenmişliğidir. O , onlara mümkün mertebe eşit görünmelidir. Hayır! Tanrı , en yüksek kudrettir.Bu yeter! O'ndan her şey ortaya çıkar,O'ndan dünya ortaya çıkar.

    * Tipik dindar bir insanın decadence nin bir şekli olup olmadığını belirlemek için ( bütün yenilikçiler kasvetli ve saralıdır) iki tip ; Dionysos ve Çarmıha gerilen ; ama biz burda bir başka tür dindar insanı ihmal etmiyormuyuz? Yani paganı..Pagan mezhebi , hayata şükretme ve onu tasdikin bir şekli değil mi? Bunun en yüksek temsilsici hayatın savunulması ve tasdiki değil mi? Sağlam yaratılmış tür ve vecd ile taşan ruh! Bu ruh türü ki , varoluşun tezatlı ve şüpheli vechelerini kendine alıp kurtarır.İşte burada yunanlıların Dionysos'u nu ortaya koyuyorum : Hayatın dindarca tasdiki...Çarmıha gerilene karşı Dionysos'u!

    * Tüm yazılmışların içinde en çok kanla yazılanı severim.Kanla yaz, göreceksin ki kan, tindir.

    * Uçurumları sevenin kanatları olmalı.

    * Umut sadece eziyetin süresini artırır.

    * Uçmayı öğretemediğinize düşmesini öğretin.

    * Uçuruma gözlerinizi dikip baktığınızda, uçurum da sizin içinize bakmaya başlar.

    * Ümit kötüdür işkenceyi uzatır.

    * Varlık, sonsuz bir yaradır.

    * Yaratıcılık ve keşif acıda ve yalnızlıkta saklıdır.

    * Yiğitlik ; en büyük korkunun ve en büyük ümidinin üstüne üstüne gitmektir.

    * Yüksek sesle konuşanlar ince konuları düşünemez.

    * * Yine de en çok çiy damlası, en sessiz gecede düşer, bilirim.

    * Yükseldikçe uçma bilmeyenlere daha küçük görünürüz.

    * Yükselmek için yalnız kendi gücünüzü kullanın, başkasının sizi yükseltmesine fırsat vermeyin.

    * Yüreğinin sesine kulak verene iyi denilir.Ama sadece yükümüne kulak verene de iyi denilir.

    * Yumuşak ve barışçıl olana iyi denilir.Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir.

    * Yüksek kültür dediğimiz şey , barbarlığın-gaddarlığın ruhsallaştırılmasına ve yoğunlaştırılmasına dayanır.Benim önermem şudur : "vahşi hayvan hiçbir zaman dinlenmeye çekilmemiştir. , o hala yaşamaktadır , büyümektedir , o sadece Tanrı'laşmıştır.

    * Yoldaşlar arar yaratıcı ve hasat arkadaşları: Çünkü ona göre her şey olgun hasat için. Ama yüz orağı yok onun: Bu yüzden yolar başakları öfkeli öfkeli. Yoldaşlar arar yaratıcı, oraklarını bilemesini bilen yoldaşlar. Yıkıcılar denecek onlara, iyi ile kötüyü hor görenler denecek. Hasatçılar ve şenlik edenler onlar hâlbuki. Kendi gibi yaratıcılar arıyor Zerdüşt, hasat arkadaşları ve şenlik arkadaşları arıyor: Sürülerle, çobanlarla, cesetlerle işi ne Zerdüştün! Ve sen benim ilk yoldaşım, hoşça kal! Ağacının kovuğuna güzelce gömdüm seni, güzelce sakladım seni kurtlardan. Ama veda ediyorum şimdi sana, zira vakit erişti. Bir seherle öbür seher arası yeni bir gerçek ayan oldu bana.


    * Zavallı İnsanlık! — Beyindeki kanın bir damla fazla ya da az olması, yaşamımızı tarif edilemeyecek kadar perişan ve zor hale sokabilir. Öyle ki, Prometheus`un akbabadan çektiği acıdan daha fazlasını bu bir damla kandan çekeriz. Ama insan nedenin damla olduğunu bile bilmeyip, "şeytan!" ya da "günah!" diye düşünürse, en korkunç durum işte o zaman ortaya çıkar.

    * Zorla alabileceğin bir hakkın, sana verilmesine izin verme

    * İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.
    * Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
    * Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...
    * Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
    * İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.
    * Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan ...
    * Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
    * Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
    * Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.
    * Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki ...
    * Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyiyüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
    * Yapacak çok şeyi olan insan inançlarını ve genel düşüncelerini hemen hemen hiç değiştirmeksizin korur. Aynı şekilde, bir ülkünün hizmetinde olan her insan ülkünün kendisine artık hiç kulak asmaz; onun buna zamanı yoktur. Demem şu ki, ülküsünün hala tartışılabilir olmasından yana olmak çıkarına aykırıdır.
    * Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
    * Uygarlık tarafından yokedilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.
    * Beni öldürmeyen herşey güçlendirir.
    * Ey büyük yıldız ! Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun.!
    * Bir dost kimdir? Öteki bendir.



    Nietzsche'nin Şiirleri


    Ariadne'nin Yakınması
    Kim ısıtır, kim sever beni daha?
    Sıcak eller uzatın bana!
    Yürek mangalları uzatın bana!
    Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
    can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,
    sarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,
    sen peşimdesin, ey Düşünce!
    Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
    Sen, ey bulutların ardındaki avcı!
    Yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,
    sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!
    Yatıyorum öyle,
    kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle
    bütün sonsuz ezaların,
    vurdun beni
    sen ey zalim avcı,
    sen ey tanınmaz - T a n r ı...
    ur, daha derine vur!
    Bir kez daha, haydi vur!
    Kopar, parçala bu yüreği!
    Niye bu işkence
    körelmiş oklarla?
    Neye göz koydun böyle,
    usanmadın mı bu insan işkencesinden,
    acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?
    Öldürmek değil istediğin,
    yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?
    Bana - niye eziyet ediyorsun,
    sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı?

    Ha ha!
    Usul usul sokuluyorsun
    böylesi gece yarısında? ...
    Ne istiyorsun?
    Konuş!
    Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
    Ha! Çok yaklaştın yanıma!
    Soluğumu duyuyorsun,
    yüreğimi dinliyorsun,
    kıskanç seni!
    - neden kıskanıyorsun beni?
    Git! Defol!
    O merdiven de niye?
    İçeri mi girmek istiyorsun,
    yüreğime tırmanmak,
    en mahrem
    düşüncelerime tırmanmak?
    Utanmaz! Tanınmaz! Hırsız!
    Ne çalmak istiyorsun?
    Ne gözetlemek istiyorsun?
    Ne işkencesi etmek istiyorsun?
    Sen ey işkenceci!
    sen - Cellat - Tanrı!
    Yoksa köpek gibi,
    taklalar mı ataydım karşında?
    teslim mi olaydım, kendimden geçerek
    sevginle - sırnaşarak?

    Boşuna!
    Sürdür batırmanı!
    Zalim diken!
    köpek değilim - avınım yalnızca senin,
    zalim avcı!
    en gururlu esirinim,
    en ey bulutların ardındaki haydut...
    Konuş artık!
    Ey şimşeklerin ardına gizlenen! Tanınmaz! konuş!
    Ne istiyorsun, ey Eşkiya... b e n d e n?

    Nasıl?
    Fidye mi?
    Ne istiyorsun fidye diye?
    Çok iste - böylesi yaraşır gururuma!
    ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!

    Ha ha!
    Beni - istiyorsun ha? beni?
    herşeyimle beni? ...
    Ha ha!
    Ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,
    gururumu kırıyorsun işkencenle?
    S e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?
    kim sever ki beni daha?
    sıcak eller uzat bana,
    yürek mangalları uzat bana,
    bana, yalnızların en yalnızına,
    buzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,
    düşmanları bile
    düşmanları özlemeyi öğreten,
    ver, evet, teslim et,
    ey zalim düşman
    bana - k e n d i n i!

    Kaçıyor!
    Bu kez o kaçıyor,
    tek yoldaşım,
    en büyük düşmanım, tanınmazım benim,
    Cellat-Tanrım benim! ...

    Hayır!
    gel geri!
    bütün işkencelerinle birlikte geri gel!
    Bütün gözyaşlarım
    sana akıyor,
    yüreğimin son alevi
    seni aydınlatıyor.
    Gel, geri gel,
    tanınmaz Tanrım! A c ı m benim!

    son mutluluğum benim! ...

    (***)

    Nietzsche

    Ecce Homo
    Evet, biliyorum nereden geldiğimi
    Daim aç bir alev gibi
    Yakıp tüketirim kendimi
    Işığa döner anladığım herşey
    Geride bıraktığım ne varsa kül
    Ateş benmişim demek ki

    Friedrich NİETZSCHE

    Köprünün üstünde
    Köprünün üstünde durmuşum geçende
    Karanlık geceye bürünmüşüm.
    Bir türkü duyulur uzaklardan
    Altın damlalar yağardı bir de

    Ürperen aynasında suyun
    Gondollar, ışıklar, bir de müzik
    Geçmiş kendinden, yüzdüler alaca karanlığa doğru
    Ruhum, şu görünmez parmakların dokunduğu çalgı,
    Bir venedik türküsü söyledi gizlice,
    Boyam boyam mutluluk içinde ürpererek.
    __Bir duyan varmı dersin?

    Nietzsche

    Nietzsche
    Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
    Cenneti de gördüm, cehennemi de.
    Öyle bir aşk yaşadım ki,
    Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
    Bazıları seyrederken hayatı en önden,
    Kendime bir sahne buldum oynadım.
    Öyle bir rol vermişler ki,
    Okudum okudum anlamadım.
    Kendi kendime konuştum bazen evimde.
    Hem kızdım hem güldüm halime
    Sonra dedim ki ' söz ver kendine '
    Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.
    Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
    Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
    Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
    Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
    Öyle çok değerliymiş ki zaman,
    Hep acele etmem bundandı
    Anladım...

    Nietzsche



    Türküler
    öylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi,
    güler yüzün bir güneş ışığınca
    tatlı ve derin yalnızlığında,
    dalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde.
    gece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum.
    güler bana o tatlı o sevimli
    güneş ışıltılı yüzün,
    ben bir çocuk gibi mutluyum.

    gece yarısı bir de rüzgar
    yavaştan yavaştan pencereme çarpar.
    bir sağnak başlamış inceden
    damlar odama yavaşça.
    mutluluğumun düşüdür benim,
    rüzgar gibi yalar geçer yüreğimi.
    bir buğudur o bakışında senin.
    bir yağmur tadıyla sarar yüreğimi.

    Nietzsche


    Yalnız
    Haykırışan kargalar
    Darmadağın uçuşuyor kente doğru.
    Neredeyse yağacak kar
    Yeri yurdu olana ne mutlu!

    Donmuş kalakaldın,
    Hanidir gözlerin arkada!
    Boşuna kaçışın, ey çılgın,
    Kıştan uzaklara!

    Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle
    Açılan bir kapıdır dünya!
    İnsan senin yitirdiğini yitirse
    Bir yerlerde duramaz bir daha!

    Sen şimdi solgun, sarı
    Kış gurbetlerine lânetli,
    Hep soğuk gök katlarını
    Arayan bir duman gibi.

    Uç git, kuş, söyle ezgini
    Issız çöl kuşlarının sesiyle!
    Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
    Buzların, alayların içine!

    Haykırışan kargalar
    Uçuşuyor kentten yana, dağınık;
    Neredeyse yağacak kar
    Yeri yurdu olmayana çok yazık!

    F. Nietzsche
    (çev. Behçet Necatigil)



    Yanlış Arkadaşlar İçin

    Sen, ey çalan, gözlerin masum mu sanırsın
    Aşırdığın bir tek düşünce mi, aldanırsın!
    Kim ki böyle hem şerefli ve namussuz
    Yemlen avuç dolusu sana verilenden sonsuz
    Al benden olan herşeyi
    Ye kalan masumluğu da temizlen ey domuz!

    Friedrich NİETZSCHE

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Friedrich_Nietzsche
    http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?goster=siirler&sair=8256
    http://tr.wikiquote.org/wiki/Nietzche



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 28 Mart 2009; 18:43:02 >



  • Bu arada bilgi edinilebilecek güzel bir site:
    http://www.ayrinti.net/nietzsche/index.html
  • @ demonchild ;

    İslamiyet hakkındaki fikirleriyle ilgili bir ayzı okumuştum ekliyorum;

    Nietzsche: 'İslâm'ın önünde diz çökmeliydik'

    Türkiye'de entelijansiya olmadığını söylediğimde bazı kişiler rahatsız oluyorlar. Şerif Mardin'in deyişiyle bu ülkede yalnızca "literati"nin / okumuş yazmış kişilerin olması, bırakınız Türkiye'nin, kendi yaratıcı ruhunu ve kurucu iradesini harekete geçirebilmeyi, Türkiye'nin yaratıcı ruhun ve kurucu iradesini neyin oluşturduğunu bilen bilemeyen zihinsizleştirilmiş zihinler etrafta mebzul miktarda kol geziyor.

    Hâl böyle olunca da, ne kendi medeniyet dinamiklerimizle, ne de hâkim kültürün, yani Batı kültürünün medeniyet dinamikleriyle yaratıcı ilişkiler kurabiliyoruz. O yüzden, düşünce hayatında da, sinema, müzik, edebiyat, mimari başta olmak üzere sanat hayatında da dünyaya özgün şeyler armağan edebilecek çapta büyük atılımlar ve açılımlar gerçekleştirebiliyoruz.

    Türkiye'de çok berbat bir entellektüel körleşme ve kötürümleşme var: Batı kültürüyle de, İslâm kültürüyle de kurduğumuz ilişkilerin yalnızca platonik aşk ve nefret ilişkilerine, dayanan simülatif (sığ, sahte ve sathî) ilişkilere dönüşmesi, son kertede, Batılılaşma / sekülerleşme macerasına sürüklenen ülkemizin mecrasını yitirmesine, dolayısıyla hâkim kültürün bütün normalarını ve formlarını kölecesine taklit etmemize, üstelik de karikatürize ederek tepe tepe tüketmemize yol açıyor.

    Karikatürize edilen, belki de en önde gelen Batılı düşünürlerden biri de "ateist" ve "nihilist" diye yaftalayarak üstünü çizdiğimiz ya da duruma göre putlaştırdığımız Nietzsche'dir.

    Nietzsche'yi karikatürize ettiğimizi gösteren en önemli göstergelerin başında onun "Tanrı öldü" sözünü dümdüz bir şekilde anlamaya kalkışmamızdır. Nietzsche, "Tanrı öldü" derken bir ateist veya nihilist olarak konuşmaz; aksine Batı'da Tanrı'nın öldürüldüğünden sözeder. Sözgelişi, Putların Alacakaranlığı başlıklı kitabnda aklın putlaştırılmasına karşı tam bir savaş ilan eder. Socrates'tan başlayark bütün bir Socrates-sonrası, temelde rasyonalist Batı düşüncesini yerden yere vurur.

    Deccal-Sahte İsa başlıklı kitabında ise Hıristiyanlığı, özellikle Tanrı tasavvurundaki absürtlükten ötürü yerle bir eder. Size bugün Deccal kitabında yer alan, onun İslâm'la ilgili tespitlerini aktarmak istiyorum. Okuyunca şoke olacağınızı tahmin ediyorum. (Ayrıca Nietzsche'nin bu iki kitabının bayramdan hemen sonra Külliyat Yayınları tarafından özenli bir çeviriyle -yeniden ve adam gibi bir Türkçe'yle- dilimize kazandırılacağını hatırlatmak istiyorum). İşte Nietzsche'nin, "İslâm'ın önünde diz çökmeliydik" dediği o çarpıcı gözlemleri:

    "Eğer İslâm, Hıristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü İslâm, insanı yüceltir ama putlaştırmaz...

    Hıristiyanlık, bizi, kadim dünyanın [antik Yunan ve Roma] kültürünün mahsulünden mahrum bırakmıştı. Üstelik bununla da yetinmemiş, daha sonraları, bizi İslâm kültürünün mahsûlünden de mahrum etmişti. Aslında bize (insan olarak bize], Grek kültüründen de, Roma kültüründe de, esasta, temel meseleler açısından daha yakın olan, bizim [insan olarak] duygularımıza, zevklerimize ve seçimlerimize daha doğrudan hitap eden İspanya'daki o harikuâde İslâm kültürü ve İslâm kültürünün eşsiz birikimi ayaklar altına alınarak çiğnenmiş ve yok edilmişti (-bunu yapan ayağın ne tür bir ayak olduğunu söylemeye dilim varmıyor, ne yazık ki!-)"

    "İyi de, neden? Nedeni şuydu: Çünkü İslâm kültürü, asil bir kültürdü; çünkü İslâm kültürü, kökenlerini, temellerini insan fıtratına borçluydu [insanın fıtrî özelliklerini muhafaza edebilmesine borçluydu]; çünkü İslâm kültürü, İspanya'daki Müslüman hayatının nâdir bulunan, nefis hazinelerinin üzerinde bile hayata Evet diyordu!... Daha sonraları, Haçlılar, estirdikleri o toz bulutunun ortasında, aslında önünde diz çökmeleri gereken, diz çökmekle daha iyi bir yapmış olacakları bir şeye karşı, asil bir kültüre karşı, bizim bugünkü 19. yüzyıl kültürümüzle mukayese edildiğinde, bizim çağdaş kültürümüzün, kendisini, İslâm kültürünün yanında son derece 'yoksul' ve oldukça 'geç kalmış' bir kültür olarak görebileceği böylesine asil ve yüksek bir kültüre karşı savaş açmışlardı. Haçlılar, ganimet peşinde koşuşturuyorlardı, hiç şüphesiz ki. Çünkü Doğu, İslâm dünyası, zengindi..."

    yeni şafak

    http://www.belgehaber.com/haber.php?haber_id=3235


    Abartılarak ve yanlı bir biçimde yazılmış galiba yazı, az daha müslüman yapıyorlarmış adamı
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.