Şimdi Ara

EFSANELERİN EFSANESİ 331.DÖNEM FEDAİLERİ(Aralık-2009) KD. ve YD. SUBAY ADAYLARI (10. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
76.188
Cevap
37
Favori
2.183.994
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Askerlik Durum Belgesi Nedir ?
    a. Askerlik kararı alınan her yedek subay aday adayına askerlik şubeleri tarafından verilen ve ilgilinin; kimlik, öğrenim, yoklama, grup numarası ve sevke tâbi olduğu celp dönemi vb. gibi askerlikle ilgili bilgilerini içeren bir belgedir
    b. Askerlik durum belgesi, ilgililerin;

    (1) Silâhaltına alınacağı tarihe kadar bir işte çalışmaları,

    (2) Lisansüstü eğitim yapmak için üniversitelere sunulması,

    (3) Kişilerin silâhaltına alınacağı tarihin kendilerine tebliğ amacıyla, askerlik kararı alındığında veya daha sonra ihtiyaç duyulduğunda verilebilmektedir. Bu belge daha sonra çoğaltılarak kullanılabilir.

    c. Yedek subay aday adaylarının grup numaralarına göre, kesin olarak hangi celpte silâh altına alınacakları, 17 nci madde (2006 yılı yd.sb. celp dönemleri ve sevk edilecek gruplar) ve/veya askerlik şubelerinden öğrenilebilir.

    ç. Askerlik durum belgesi, gereksinim duyulması halinde yeniden, yerli veya yabancı askerlik şubelerinden müracaatla alınabilir. Ancak bakaya durumunda olanlara (Mahkemesi devam edenler dahil) askerlik durum belgesi verilmez. Bunlara sadece sevke tabi olduğu dönemi gösterir bakaya durum belgesi verilir
  • Bişi sormak istiyorum. 1 ağustosta basvurular baslıyor. Ama muayene veya gata ya sevk işlemlerini daha once yapabılıyormuyuz ?
  • Paşa abinizden bir kaç bilgi size elimde daha çok bilgi var zaman zaman paylaşırım sizlerle...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: birkan19071907

    bende mezun oldum arkadaşlar, Ocak 1982 doğumluyum var mı daha yaşlısı

    Yaşasın 331 kardeşliği


    Bana neden paşa abi diyorlar sanıyorsun 1976
  • Bu ameliyat raporu ne ki? Ben apandist ameliyatı olmuştum 2 sene önce bana rapor fln vermediler...
  • oo paşa abi hoşgeldin tekrar uzaklaştırma almıştın galiba
  • 329 Dönem dedeniz geldi askere gitmeden edindigim bilgiler dogrultusunda sorunuz varsa cevaplayabilirim torunlar
  • işte nihayet yaş kemale erdi. lise, üniversite, yüksek lisans, doktora, doçentlik, profesörlük derken sonunda deniz bitti. artık bir karar vermenin zamanıdır. ya nasa'nın mars görevine gönüllü yazılıp iki yıl daha tecil alacaksınız (ki kaç kaç nereye kadar), ya da çoğu türk gencinin yıllardır yapmakta olduğu gibi askerlik şubesi - sınav merkezi - nizamiye algoritmasını izleyerek asker ocağının yolunu tutacaksınız. hele ki astek olarak seçilme şanssızlığına uğramadıysanız sizden iyisi yok, tam beş ay altı günlük temiz hava - bol(!) gıda - sağlıklı yaşam kürü sizi bekliyor.

    evet beş ay altı gün. resmi olarak askerlik süreniz tam altı ay. ama bunun baştan on iki günü seçme ve yerleştirme işlemlerinden dolayı, sondan (ya da ortadan) on iki günü ise izin haklarınızdan dolayı uçuyor. bakın yirmi dört gün daha kısaldı askerlik. hadi yine iyisiniz.

    iyisiniz ama, gün hesabını tam bu noktada artık bırakmanız gerektiğini önemle hatırlatmak isterim. askerde kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülük gün saymaktır. bir saymaya başladınız mı, o günler saatlere, saatler dakikalara dönüşmekte gecikmez. "n'olacak zaman geçer" demeyin. askerlikte zamanın akışı sivil hayattan farklıdır. dört yüz elli günden geriye sayıp son haftasına gelmiş, "abi yedi gün geçmez, bitmez." diye kafayı çizen çok adam gördüm; bu duruma düşmekten kaçının.

    size neden poşet dendiği ile ilgili sayısız hikaye dinleyeceksiniz. birini de ben nakledeyim. askerliği on beş ay (eskiden on sekiz ay) yapan uzun dönemler, içi yazlık-kışlık kat kat elbise ve çeşitli ıvır zıvır dolu boyları kadar bavullarıyla birliklerine teslim olurken, kısa dönemler üç beş parça eşyalarını bir torbaya doldurup, ellerini kollarını sallayarak giriyorlarmış nizamiyeden içeri; poşet lafı da oradan kalmış.

    siz yine de tansaş poşeti yerine küçük de olsa bir çantayı tercih edin. bu çantanın içinde de bolca iç çamaşırı (yeşil) ve çorap olsun (siyah, uzun konçlu). söz konusu giysilerin mümkün mertebe pamuklu kumaştan olmasına dikkat edin. size askeriyeden verecekleri çorap-çamaşır vs. hem –her gün çamaşır yıkamayı düşünmüyorsanız- asla yetmez, hem de bunlar oldukça kötü kalite sentetik kumaşlardan mamul olacağından, ayağınız mantardan götünüz pişikten kurtulmaz. çorap, çamaşır, havlu (açık mavi, ciddiyim) gibi elzem malzemeler dışında alacağınız her türlü ağırlık ise, adı üstünde, ağırlıktır.

    ikinci önemli konu kişisel hijyen malzemeleridir. traş takımı, sıvı sabun, kolonya filan alın mutlaka, ihmal etmeyin. ama fazla da abartmayın olayı; gidip de norveçli balıkçıların kreasyonundan tam takım tuvalet çantası derlerseniz kırık damgası yemeniz kaçınılmaz olur, benden söylemesi. mesela arko mütevazi ve gayet yaygın kullanılan bir markamızdır; ondan şaşmayın. bir de “süper sağlıklı olacam” diye vitaminleri, besin desteklerini filan doldurmayın çantaya, kapıda alıyorlar onları.

    askerliğinizin ilk dört haftası, acemi birliği denen bir ortamda, sizin gibi sudan çıkmış balık modunda gezinen poşetlerle omuz omuza geçecek. bu arada, eğer türkiye’nin büyük bir şehrinden gelme veya kalbur üstü eğitim kurumlarının birinden mezunsanız, kafanızdaki üniversite mezunu profiliyle gerçeğinin ne kadar uyumsuz olduğunu görerek şaşıracaksınız. evet, türkiye’nin kaymak tabakası bu arkadaşlardır; alıcılarınızın ayarıyla oynamayınız.

    acemilik genel olarak oyun gibi bir şeydir. bir takımınız olur ve ördek ailesi gibi ne var ne yok beraber yaparsınız. çok abartılı bir hata yapmadığınız sürece pek fazla üstünüze gelen olmaz. ne de olsa henüz silaha el basıp yemin etmemişsinizdir; pek de asker sayılmazsınız. bu ilk dört hafta sırf spor ve eğitimle geçer. zavallı komutanlarınız aslında askerlik yaşını çoktan aşmış siz tomrukları yontup askere benzetmek için ellerinden geleni yaparlar. ama uzun dönemlere üç ayda ancak verilebilen eğitimi yirmi sekiz günde sindirmeniz pek mümkün olmadığından, hiçbir zaman tam askere benzemediğiniz gibi, kendinizi öyle hissedemezsiniz de. kıt’alarda poşetlere belli bir şüpheyle yaklaşılmasının sebebi budur sanırım.

    ordu beden eğitiminin tüfekli ve tüfeksiz hareketleri, silah söküp takma, nişan alma ve atış, esas durma, uygun adım yürüme ve koşma, sağa sola dönme, tekmil verme vs. yanında vatandaşlık bilgisi ve inkılap tarihiyle ilgili de muhteşem dersler alacak, gelibolu kahramanı seyit onbaşı’yı ilkokuldan yıllar sonra yeniden hatırlayacak, vatanın bölünmez bütünlüğünü nasıl koruyacağınızı bir iyice öğreneceksiniz. derslerinize güzel çalışın ki çavuş diplomanızdaki notunuz yüksek olsun, inekler sizi.

    yirmi sekiz günlük eğitimin sonunda ise yemin edecek ve ilk hafta sonu izninize (cuma akşamından pazar akşamına kadar) çıkacaksınız. bu izni iyi değerlendirin, çünkü epey bir süreliğine görüp göreceğiniz en büyük (ve tek) rahatlık budur. izin bitiminde ise kuralarınız çekilecektir. kısa dönemlerin çoğu ya kendi birliklerinde, ya da aynı garnizona bağlı bir başka birlikte kalırlar. yani şehir değiştirme ihtimaliniz düşük. ama askerlikte hiçbir şeyin olmadığı gibi bunun da garantisi yoktur; kendinizi 24. mekanize piyade tugayıyla kosova yolunda bulursanız “n’oldu?” diye bana gelmeyin, askerliğiniz çok!

    nihayet kuranız da çekildi ve onbaşı rütbesiyle usta birliğinize katılıyorsunuz, ve işte tsk’dan hayatın acımasız gerçekleri de burada başlıyor. usta birliğinde ilk günler, “ağaç yaşken ezilir” hesabı, bölük komutanından tutun da çamaşırhane sorumlusu ere kadar herkes sizi gücü nispetinde ezmeye çalışacaktır. burada ne kolunuzdaki onbaşı rütbesi, ne tahsiliniz, ne de yaşınız işe yarar. en pis işler, bitmek tükenmek bilmez angaryalar hep sizindir. durun hemen ümitsizliğe kapılmayın, daha güzeli de var: birkaç gün sonra atış talimine gidecek ve ardından silahlı nöbet tutmaya başlayacaksınız. artık sabah 06.00 - gece 11.00 oradan oraya koşturduktan sonra bir de 01.00-03.00 ve 05.00-07.00 nöbetlerini tutmaya, zombi gibi ortalarda dolanıp bulduğunuz her fırsatta, ayakta da olsa uyumaya hazır olmalısınız.

    fazla endişeye gerek yok, zor günler elbet geçecek, zamanla siz ortama, insanlar size alışacak. birlikteki kıdeminiz artarken rütbeniz de çavuş olacak ve siz de ortam insanlarından biri haline gelecek, uçmakta ustalaşan yavru kartalların havada hareket etmesi gibi askeri yaşam içinde daha rahat hareket etmeye başlayacaksınız. hele son bir ayınızda birliğin kralı gibi bir şey olacağınızı söyleyeyim de iyice götünüz kalksın.

    ama tüm bunların pek de önemi yok aslında. esas önemli olan, o zor günlerde ve bağlı olarak takip eden askerlik yaşantınızda sizin nasıl davrandığınız. “ben buraya layık değilim” anlamsız kibiriyle size verilen angarya işleri küçümser, görevlerinizi yerine getirmekten kaçınma yollarını arar, insanlara tepeden bakmayı alışkanlık haline getirirseniz, o size dıştan “hoca” diye hitap edenler bile arkanızdan küfreder, “amına kodumun poşeti” demekten geri durmazlar. ama alçakgönüllü ve sorunlar karşısında metin olursanız, işten-görevden kaçmaz, ama mümkün olduğunca kendinizi de ezdirmez, insanlara yardım etmeye çalışır, özü sözü bir bir kişi olarak tanınırsanız, o yirmi yaşındaki çocuklar size can-ı gönülden hoca derler; dertlerini, üzüntülerini sizinle paylaşır, sizi başları üstünde taşırlar.

    uzun dönem askerlerle ilişkilerinizde açık ama dikkatli olun. sizin altı ayda geçip gittiğiniz askerliği on beş ay yapan, sizin gibi üç kısa dönemin gelişini ve gidişini gören, komutanlar tarafından size göre çok daha fazla ezilen bu insanlar, size karşı kafadan ve haklı olarak bir miktar tepkilidirler. sakın ola ki, tekrar ediyorum sakın ola ki “ama ben de dört sene üniversite okudum, öss’yi kazanacam diye götüm düştü, bik bik…” olaylarına girmeyin. birincisi, bu muhabbet size en ufak fayda sağlamaz; ve ikincisi, içlerinde düşünen birisi çıkıp da eğitimde fırsat eşitliği veyahut eşitsizliği konusunda size okkalı bir diskur çekerse o laflar götünüze kaçıverir. benim dönemimden bazı poşetlerin başına geldi, oradan biliyorum. sizin yapacağınız şey sakin olmak ve o dört senelik müthiş tahsil hayatınızın ağırlığını davranışlarınızla hissettirmektir. adam gibi hareket eder, götünüzü başınızı oynatmazsanız, zaman içinde insanlar size saygı duymaya başlayacaktır.

    üstlerle iyi ilişkiler kurmak ise bambaşka bir konudur. unutmayın, komutanlarla konuşurken, daha doğrusu komutanlar size bağırırken kullanmanız gereken iki anahtar kalıp vardır: “emret komtanım!!!” (yes sir) ve “emredersiniz komtanım!!!” (sir yes sir). ünlemleri ne kadar çok bağırmanız gerektiğini anlayasınız diye üçlü üçlü koydum. diyelim ki komutan size “git karargaha bak bakalım ben orada mıyım.” veya “yarrak asker git bana iki demet kırmızıya boyanmış osuruk düğümü getir.” gibi bir emir verdi, sakın ola ki “neler oloyor? ben kimim? evrende yalnız mıyız?” tarzı sorgulamalara girişmeyin. yapmanız gereken tek şey “emredersiniz komtanım!” diye avazınız çıktığı kadar bağırıp topuklarınız götünüze çarpa çarpa koşarak ortamdan uzaklaşmaktır.

    ve buradan geliyoruz bağırma meselesine. bağırmak askerliğin özüdür. üniversite mezunu, kültürlü, nazik ve iyi sevişen bir erkek olarak en çok zorlanacağınız konu da muhtemelen budur zaten. askerde alçak sesle konuşma, hatta konuşma diye bir şey yoktur. tekmil verirken, emir verirken, emir alırken, bir işi, bir oluşu, herhangi bir şeyi dile getirirken daima bağırmak esastır. sivil hayatta nasıl bağıra çağıra konuşanlar etrafı rahatsız ediyor diye ayıplanıyorlarsa, askerde de iyi bağıramayanlara kötü gözle bakılır, toplumdan dışlanırlar. hatta acemi eğitiminin önemli bir bölümü bağırma üzerine kuruludur. başlarda mutlaka zorlanacaksınız ama kendinizi zorlayın ve bağırın. bağırmazsanız hayatta kalamazsınız.

    nöbet ve içtima, içtima ve nöbet… askerliği askerlik yapan bitmez tükenmez azot döngüsü. içtima günde minimum üç adet ve ortalama yarımşar saat mal gibi bekleme olayıdır. çaycı, çorbacı, genelkurmayın bütün bilgisayarlarını tamir eden adam gibi ultra önemli bir göreviniz olmadıkça içtimadan kaçamazsınız; ki sözü geçen görevler de genelde içtimayı özletir niteliktedir; uyandırayım. tabi siz çavuş olacağınız için içtima bağlamak adı verilen çok bilinmeyenli denklemle de karşı karşıyasınız ki, söylenebilecek tek şey: şimdiden geçmiş olsun. nöbet içinse söylenecek fazla bir şey yok, elde tüfek iki saat dikiliyor, yaklaşan olursa var gücünüzle bağırıyorsunuz. uyumamaya çalışın. iki hafta disko beş dakikalık uyku için gerçekten ağır bir bedel. denebilir ki, askerliğin özü nöbettir, içtimadır.

    askerliğin özü, mevsime göre değişir, ilkbahar ve yaz aylarında ot yolma, sonbaharda yaprak toplama, kışın ise kar küremedir. ben yüksek ihtisasımı ot yolma disiplininde yaptığım için biraz bu husustan bahsedeyim. aman ot yolma deyip geçmeyin; askeriyenin nasıl hiçbir şeyi sivil hayata benzemiyorsa, otları da benzemez doğal olarak. siz yüz elli adam araziye yayılmış canla başla onları yolmaya çalışırken kanlarının son damlasına kadar kendilerini savunan, elinizi başınızı kanatan, parçalayan canavarlardır bunlar. alien’dır, zerg’dir, ne bileyim ben tyranid’dir. bazen siz mi otu yoluyorsunuz, yoksa ot mu sizi yoluyor şüpheye düşebilirsiniz; yapacak bir şey yok, katlanacaksınız.

    yukarıdaki üç paragrafı da okuduysanız anlamış olacağınız gibi, askerliğin özü diye bir şey yoktur. belki de askerlik, zamanın gerçek doğasını kavrayabilmemiz için tanrı’nın ve türk silahlı kuvvetleri’nin bize yaptığı bir lütuftur. çünkü 24 saatin 24’ünü de, her dakikanın ağır ağır geçişini hissederek idrak etme fırsatı sivil hayatta pek karşınıza çıkmaz. belki shaolin eğitiminde olabilir, ama o da çok uzun sürüyor.

    fakat sonuçta o beş ay altı günden geriye kalan, terhisten sonraki ilk günlerde sabah 06.30’da kalkıp sokağa çıkıp koşmak, gece 03.00’da kalkıp balkonda 3-5 nöbeti tutmak, yeşil giysi görünce midenin bulanması, yerde ot görünce yolmadan duramamak gibi anomalilerdir. korkmayın, zamanla geçiyor.
  • way kısa dönem çavuş nerlerdesin ya bizimkiler şaka yapmış alınmışsın galiba geri dön 329. dönemler özledi seni



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi smallsway -- 23 Haziran 2009; 21:19:08 >
  • küçük bir yanlış anlaşılma olmuştu hallettik kardeşim...
  • Torunlar gönül isterdiki sizde 329 dönem olarak askere gidin ama nasip kısmet diyecegim şu başvuru tarihleriniz 1 ağustos 31 ekim size tavsiyem 1 ağustosta bağlı oldugunuz askerlik şubenizin bağlı oldugu askerlik dairesi başkanlığına dilekçe ve durum belgenizi gönderin ne kadar erken gönderirseniz o kadar erken gideceginizi ögrenirsiniz geç kalıp başvurdugunuz zaman sıkıntı ve stresli günler geçirirsiniz 329 dönem dedeniz olarak tavsiye ederim kışlaya katıldıgım zaman eger çarşı iznim olursa tecrübelerimi sizlerle paylaşırım kolay gelsin torunlar
  • Torunlar sizinde aklınıza takılır die düşünerek yazmak istiyorum askere çağrı tebligatı bu tebligat meselesi yüzünden 329 dönem topic te dalga konusu haline geldim ve artık tamamen 329 dönem topicle baglarımı koparttım girmiyorum artık oraya sizleride bu konuda aydınlatmak istiyorum başvurdugunuzda aklınza muhakkak takılabilir çünkü şunu söyleyeyim bu tebligat denen yazı bazılarına geliyo bazılarına gelmiyo mesela 329 döneme ilk başvuranlardan birisi benim 1 nisan da başvurmuştum bana tebligat gelmedi çok bekledim gelir mi acaba die gelmedi ümidimi kestim beklemiyorum artık gelsin die sevk evraklarımı almaya gidecem bakalım sorun çıkmaz die umut ediyorum bahtınız açık olsun torunlar
  • Torunlar başvuru yaparken bağlı oldugunuz askerlik dairesi başkanlığını bilmiyorsanız Asal sitesinde dairelerle ilgili liste var ordan bakabilirsiniz ayrıca orda yazacagınız dilekçe örnegide var o dilekçe örnegini worde kopyalayıp üzerinde düzenleme yapıp çıktısını alabilirsiniz
  • quote:

    Orjinalden alıntı: smallsway

    way kısa dönem çavuş nerlerdesin ya bizimkiler şaka yapmış alınmışsın galiba geri dön 329. dönemler özledi seni

    selam tertip şaka bir yapılır iki yapılır ama sürekli tekrarlanıp kendi aralarında dalga konusu haline gelirse benim yapabilecegim bişey yoktur benim için 329 dönem topic olayı kapanmıştır
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KD ÇAVUS

    Torunlar sizinde aklınıza takılır die düşünerek yazmak istiyorum askere çağrı tebligatı bu tebligat meselesi yüzünden 329 dönem topic te dalga konusu haline geldim ve artık tamamen 329 dönem topicle baglarımı koparttım girmiyorum artık oraya sizleride bu konuda aydınlatmak istiyorum başvurdugunuzda aklınza muhakkak takılabilir çünkü şunu söyleyeyim bu tebligat denen yazı bazılarına geliyo bazılarına gelmiyo mesela 329 döneme ilk başvuranlardan birisi benim 1 nisan da başvurmuştum bana tebligat gelmedi çok bekledim gelir mi acaba die gelmedi ümidimi kestim beklemiyorum artık gelsin die sevk evraklarımı almaya gidecem bakalım sorun çıkmaz die umut ediyorum bahtınız açık olsun torunlar

    Yani başvurunun kabul edilip edilmediği son 1 aya kadar belli olmuyor.Boşuna paniğe kapılmayalım.

    Birde şubeye gittikten sonra daire başkanlığına posta ile başvursak olurmu diye soracaktım.Uğraşmayalım öyle oluyorsa.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi baltar6 -- 24 Haziran 2009; 0:16:01 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KD ÇAVUS

    ''üniversite mezunu, kültürlü, nazik ve iyi sevişen bir erkek olarak''




    bu yazı süper olmuş yaa arşivime kaydettim :) özellikle bu bölümü :p
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KD ÇAVUS


    quote:

    Orjinalden alıntı: smallsway

    way kısa dönem çavuş nerlerdesin ya bizimkiler şaka yapmış alınmışsın galiba geri dön 329. dönemler özledi seni

    selam tertip şaka bir yapılır iki yapılır ama sürekli tekrarlanıp kendi aralarında dalga konusu haline gelirse benim yapabilecegim bişey yoktur benim için 329 dönem topic olayı kapanmıştır


    walla sensiz topik çekilmiyo KD çavuş boşver onlar baksın dallgasına bana da gelmedi tebl,gat biiz tebligatsızlar olarak ayrı takılırız
  • quote:

    Orjinalden alıntı: baltar6

    quote:

    Orjinalden alıntı: KD ÇAVUS

    Torunlar sizinde aklınıza takılır die düşünerek yazmak istiyorum askere çağrı tebligatı bu tebligat meselesi yüzünden 329 dönem topic te dalga konusu haline geldim ve artık tamamen 329 dönem topicle baglarımı koparttım girmiyorum artık oraya sizleride bu konuda aydınlatmak istiyorum başvurdugunuzda aklınza muhakkak takılabilir çünkü şunu söyleyeyim bu tebligat denen yazı bazılarına geliyo bazılarına gelmiyo mesela 329 döneme ilk başvuranlardan birisi benim 1 nisan da başvurmuştum bana tebligat gelmedi çok bekledim gelir mi acaba die gelmedi ümidimi kestim beklemiyorum artık gelsin die sevk evraklarımı almaya gidecem bakalım sorun çıkmaz die umut ediyorum bahtınız açık olsun torunlar

    Yani başvurunun kabul edilip edilmediği son 1 aya kadar belli olmuyor.Boşuna paniğe kapılmayalım.

    Birde şubeye gittikten sonra daire başkanlığına posta ile başvursak olurmu diye soracaktım.Uğraşmayalım öyle oluyorsa.

    Evet Torun hemen hemen 1 aydan önce kesinleşmiyor gönderiyosun dilekçeyi 2 hafta sonra atıyosun mesela kem küm ediyolar zaten daire başkanlığından yerel şubenize listelerin gönderilmesi 1 ayı buluyor o bakımdan erken başvurup sonucu erken ögrenmekte fayda vardır şubeye son yoklamanızı olmaya gideceksiniz son yoklamanızı olduktan sonra eger yerel şubeniz degilse erken sevk dilekçesiyle alakalı işiniz yok o şubede yapmanız gereken dilekçeyi ve durum belgenizi bağlı oldugunuz daire başkanlığına iadeli tahahütlü göndermektir fax yoluylada gönderebilirsiniz ama faxsı göndermeden önce daire başkanlığıyla iletişime geçmeniz lazım
  • Günaydın Torunlar sorular varsa alayım burdayım
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KD ÇAVUS

    Günaydın Torunlar sorular varsa alayım burdayım



    ya dede..ben geçen günde sordum muayene için neden asker hastanesine gönderiyolar şubelerde olmuyomu bu muayane.
  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.