Şimdi Ara

INSANLIGIN COGALISI (Yaratılışı) İlk İnsan Hz Adem ve Havva

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
269
Cevap
0
Favori
22.506
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaslar bildigimiz gibi insanlıgın ozellikle dine inanan inanmayan herkesin aklına belli donemlerde gelen bir soru vardır.. ki bu soru dini sitelerde bile cokca tartısılır ama mantıklı bir cevap verilemez hicbirzaman..

    İslamiyette anlatılana göre, ilk insan Hz Adem ve eşi Hz Havva dır.. Adem ve Havva dunyaya indikten sonra bircok cocugu olmustur.. Buraya kadar hersey normal.. Adem, Havva ve cocukları ilk nesildir..



    Simdi can alıcı soru olan ve yuzyıllardır felsefe ve din alimlerinin kafasını kurcalayan soru, BU COCUKLAR (insanlıgı olusturan ilkler-kardesler) soylarını devam ettirmek ve dunyaya yayılmak icin kendi aralarında evlenmislerdir..

    --Sizce bu evlenis sekli yani, kardesin kardesle evlenmesi dogru mudur?

    --Okudugum bir cok yerde sutur yazılar var.. ""Adem; oğullarını, Allah'tan gelen emre göre evlendirecekti. Allah, Adem'e ikiz kardeşlerin birbirleri ile evlenmelerini yasak etti. İkizi olmayan kardeşlerin evlenmelerini ise helal etti.""

    --Sizce yukarıda kulaktan kulaga yuzyıllardır soylenen yazılan ve neredeyse tum Muslumanların inandıgı bu cumlede bir yanlıslık yok mu?

    --Okudugum bir yerde "nisa süresi 23. ayet kızkardeşi nikahlamayı haram kılmıştır" yazıyordu.. Bilgili olan arkadaslarımız bu ayete nasıl bir cevap vermektedir..

    --Adem ve Havvanın cocukları birbirleriyle evlenmedilerse (ki evlenselerdi gercekten carpık bir iliski bicimi ortaya cıkmıs olur herseyden once de hastalıklı bir nesil olusurdu) baska bir Adem ve Havva gibi insanlar da Dunya uzerine yerlestirilmis olabilir mi.. Yani aslında bircok Adem ve Havva vardı.. Bunların cocukları birbirleriyle evlendiler..






    --Bilimsel yonden bakarsak kardesin kardesle evlenmesi ya da iliskiye girmesi, "ahlaksal yonden" cok daha onemli bir konu ki bircok hastalıga ve sakat dogumlara hatta ve hatta olumlere giden bir olay.. Bu konuyu biraz arastırdıgımda tam emin olmamakla birlikte hayvanlar uzerinde yapılan deneylerde birsonraki neslin devam etmedigi bile oluyormus.. Yani soyları tukeniyor..

    Bu durumda bilimsel olarak verecek tek cevabım aslında insanlıgın iki insandan turemedigi aynı anda dunyada yasayan bircok insan oldugudur.. Buna insanımsı ya da insan diyin farketmez benim icin onemli olan insanlıgın iki insandan tureyecekse hastalıklı bir yapıda olacagıdır..



    --Dini olarak verilen cevaplar daha cok efsane dogrultusunda, ki bazıları Adem ve Havvanın ikizlerine evlilik izni verilmedigi ikiz olmayanlara ise evlenin denildigidir.. Nufus bir muddet boyle gelistikten sonra ise kardesin kardesle iliskiye girmesi yasaklanmıstır.. Ayrıca Ademin 2000 yıl yasadıgı ve cocuklarının cocuklarını da gordugu yazılır.. Ayrıca bilimsel olarak hastalıgın yayılacagı asikarken ve sakat dogumlar ve olumler olacagı bilinirken dinsel olarak Allahın herseye gucunun yettigi ve bu kardes iliskilerinde bir muddet hastalıklara engel oldugu da soylenmektedir..



    --------------------Soruma gelirsem cok basit.. Sizlerin bu konu hakkındaki goruslerinizi cok merak ediyorum.. Kendime gore musluman ve inanan bir insanım ama bazen okadar cok ince ayrıntılarla ugrasıyoruzki gercegi gormekten uzaklasıyoruz.. Bu konunun da bunlardan birisi oldugunu ve giderek efsanelestirilmis oldugunu dusunuyorum..

    --------------------Ayrıca bukadar eski bir tarih (Adem ve Havva)nasıl olur da yazı bile daha bukadar erken bulunmusken (insanlık tarihine gore) bukadar ayrıntılı birsekilde tasvir edilebilir.. Hz ademin 2000 yıl yasadıgı ya da cocuklarının evlendigi Kuran da yazıyor mu? Kur'an ın eski tarihsel olaylara bazı yerlerde degindigini biliyoruz ama bukadar eski (cok cok eski) bir olaya en ince ayrıntısına kadar deginmismidir.. Yoksa bu anlatılanlar ve heryerde soylenip durulanlar bir efsanemidir?



    Evet cevaplarınızı bekliyorum..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mutu07 -- 19 Ağustos 2008; 17:57:28 >







  • NGC deki arastırma cok ilgimi cekti.. Yalnız kafamı kurcalayan bir konu daha cıkmıs oldu boylece..

    Bildigimiz uzere en azından dini anlatımlarda yazılanlara ve soylenenlere gore Hz Adem ve Havva cennetten Dunyaya indirildiginde ayrı ayrı indirilirler ve Adem bugunku Hindistanda biryere Havva ise yanlıs hatırlamıyorsam Ciddede biryere indirilir.. Birbirlerinden ayrı uzun sure uzuntulu birsekilde yasarlar.. Ve en sonunda Allah ikisini affeder ve birbirlerini tam olarak hatırlamadıgım biryerde bulusturur..

    Arastırmada ise bilimin destekledigi uzere ilk insanımsıların ve insanların yani ortak atalarımızın bulundugu yani insanlıgın ilk olarak tum Dunyaya yayılmaya basladıgı Afrikadan bahsedilmis.. Bahtiyar0011 arkadasımızın soyledigi 140 bin yıl gercekten cok erken bir tarih.. Bana gore insanlıgın tarihi cok daha eski olmalı..




    -----------------------------------------------------------------




    Yukarıdaki dusuncelerimi silmiyorum.. Ve arastırmayı buldum..

    http://www.nationalgeographic.com/adventure/0508/excerpt1.html?fs=www3.nationalgeographic.com&fs=plasma.nationalgeographic.com



    Bu arastırmaya gore arkadasların da soyledigi gibi dunyanın dort biryanından 100.000 kadar insan uzerinde yapılan bir arastırma sonucu ortaya cıkan sonuclar cok sasırtıcı..

    Cıkan sonuclara gore, oncelikle sunu acıklamak gerekiyor.. "Mitokondriyal dna, ogrendigime gore anneden çocuğa babanın genleriyle karışmadan aktarılır ve sadece doğal mutasyonlarla değişime uğrar." Ve bu degisim yaklasık olarak 200.000 yıl kadar once ortaya cıkmıs..





    ----Bu arastırmaya gore, hepimizin ortak babası yani babamın babasının babası, yaklasık 60 ile 90.000 yıl önce yasamıs bir erkek.. Yalnız anlasılması gereken bu erkek bulundugu cografyada yasayan tek erkek degil.. Yani din anlatımıyla Adem degil.. Bu erkek diger erkekler gen aktarımını saglıklı bir sekilde yapamazken (ölüm ya da hastalık sebebiyle) aradan sıyrılan ve bugunku bizlerin atası olan bir erkek.. Yani soyunu devam ettirebilmis erkek..

    ----İsin diger bir garip yanı bu erkekten once ortaya cıkan Mitokondriyal Havva denilen bir kadın ki kendisi yaklasık olarak 150 ile 200.000 yıl önce yasamıs bir insan.. Bu insan cagında bulunan tum kadınların arasından sıyrılmayı basararak soyunu devam ettirebilmis.. Yine aynı sekilde diger disilerin kız cocukları olmuyor ya da oluyor ama dogan kızın kız cocugu olmuyor yani bir sekilde soyları tukeniyor..




    Bu arastırmaya gore suanda yasayan insanların tum ortak annesi 200.000 yıl kadar once yasayan sanslı bir kadın.. Erkek ise kadından cok daha sonra soyunu devam ettirebilme sansına sahip sanslı bir kisi.. Yani aslında bu insanlar Adem ile Havva degil.. Karıstırmamak gerek bu iki insan farklı zamanlarda yasamıs ve soylarını devam ettirebilme sansına sahip olan iki insan sadece, yoksa onlardan baska insan yoktu demek cok yanlıs zira caglarındaki tek insanlar onlar degil, insanlık tarihi cok cok daha eskilere dayanıyor..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mutu07

    NGC deki arastırma cok ilgimi cekti.. Yalnız kafamı kurcalayan bir konu daha cıkmıs oldu boylece..

    Bildigimiz uzere en azından dini anlatımlarda yazılanlara ve soylenenlere gore Hz Adem ve Havva cennetten Dunyaya indirildiginde ayrı ayrı indirilirler ve Adem bugunku Hindistanda biryere Havva ise yanlıs hatırlamıyorsam Ciddede biryere indirilir.. Birbirlerinden ayrı uzun sure uzuntulu birsekilde yasarlar.. Ve en sonunda Allah ikisini affeder ve birbirlerini tam olarak hatırlamadıgım biryerde bulusturur..

    Arastırmada ise bilimin destekledigi uzere ilk insanımsıların ve insanların yani ortak atalarımızın bulundugu yani insanlıgın ilk olarak tum Dunyaya yayılmaya basladıgı Afrikadan bahsedilmis.. Bahtiyar0011 arkadasımızın soyledigi 140 bin yıl gercekten cok erken bir tarih.. Bana gore insanlıgın tarihi cok daha eski olmalı..




    -----------------------------------------------------------------




    Yukarıdaki dusuncelerimi silmiyorum.. Ve arastırmayı buldum..

    http://www.nationalgeographic.com/adventure/0508/excerpt1.html?fs=www3.nationalgeographic.com&fs=plasma.nationalgeographic.com



    Bu arastırmaya gore arkadasların da soyledigi gibi dunyanın dort biryanından 100.000 kadar insan uzerinde yapılan bir arastırma sonucu ortaya cıkan sonuclar cok sasırtıcı..

    Cıkan sonuclara gore, oncelikle sunu acıklamak gerekiyor.. "Mitokondriyal dna, ogrendigime gore anneden çocuğa babanın genleriyle karışmadan aktarılır ve sadece doğal mutasyonlarla değişime uğrar." Ve bu degisim yaklasık olarak 200.000 yıl kadar once ortaya cıkmıs..





    ----Bu arastırmaya gore, hepimizin ortak babası yani babamın babasının babası, yaklasık 60 ile 90.000 yıl önce yasamıs bir erkek.. Yalnız anlasılması gereken bu erkek bulundugu cografyada yasayan tek erkek degil.. Yani din anlatımıyla Adem degil.. Bu erkek diger erkekler gen aktarımını saglıklı bir sekilde yapamazken (ölüm ya da hastalık sebebiyle) aradan sıyrılan ve bugunku bizlerin atası olan bir erkek.. Yani soyunu devam ettirebilmis erkek..

    ----İsin diger bir garip yanı bu erkekten once ortaya cıkan Mitokondriyal Havva denilen bir kadın ki kendisi yaklasık olarak 150 ile 200.000 yıl önce yasamıs bir insan.. Bu insan cagında bulunan tum kadınların arasından sıyrılmayı basararak soyunu devam ettirebilmis.. Yine aynı sekilde diger disilerin kız cocukları olmuyor ya da oluyor ama dogan kızın kız cocugu olmuyor yani bir sekilde soyları tukeniyor..




    Bu arastırmaya gore suanda yasayan insanların tum ortak annesi 200.000 yıl kadar once yasayan sanslı bir kadın.. Erkek ise kadından cok daha sonra soyunu devam ettirebilme sansına sahip sanslı bir kisi.. Yani aslında bu insanlar Adem ile Havva degil.. Karıstırmamak gerek bu iki insan farklı zamanlarda yasamıs ve soylarını devam ettirebilme sansına sahip olan iki insan sadece, yoksa onlardan baska insan yoktu demek cok yanlıs zira caglarındaki tek insanlar onlar degil, insanlık tarihi cok cok daha eskilere dayanıyor..




    hocam benim yeterli ing yok ama ben belgeselde izledim bu çalışmayı
    ve orda ademden bahsediyor ama havva hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamadığını söylüyordu
    belki araştırmayı teknik açıdan geliştirme yolu bulmuşlardır bilmiyorum.

    lakin adem için tüm insanların atası deniyor çalışmada başka bir erkeğin soyundann gelen kimse yok deniyor
    bu durumda başka erkeklerin olduğu nasıl iddaa edilebilir

    ayrıca 140 bin yıl diğer verilerimizle uyuşuyor(kemik kalıntıları felan)
    diğer verilerde yaklaşık 120-140 bin yıl arası diyor

    ayrıca dini kaynaklarda hindistan cidde diye ademle havvanın farklı yerlere indirildiği hakkında hiçbirşeye rastlamadım

    ademin afrikada yaşadığı konusu ise kesin değil bilimsel bir tahmin
    nedenide afrikadaki bazı adalarda ve bazı yerel bölgelerde en temel en eski dna mirasını sürdüren insanlara rastlanması. yani o bölgelerdeki insanlar dışardan evliliklerde bulunmamış görece kısıtlı bir gen havuzunu sürdürmüşlerdir. dolayısıyla rastlanan en saf dna özelliklerinin o bölgelerde rastlanması ademin afrikada yaşadığını düşünmelerine neden olmuştur ama bir tahminden ibaret



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 19 Ağustos 2008; 22:47:16 >




  • Herneryse verdiğin 4 sorununda birbiriyle alakalı olduğunu düşünerek Cernde yapılan deneyin mahiyetini bilmen gerektiğini düşünüyorum.C.E.R.N
    Senin sorduğun sorulara bilimde yanıt arıyor ama dogmatik bir cevap değil empirik bir cevap.Ve ayrıyeten teori bazında bing-bang sorduğun tüm soruların cevabını veriyor.Daha fazlası için hawkingin zamanın kısa tarihini okuyabilirsin.

    Varlığın (burda yaratık manasında aldım aksi taktide ilk cevap geçerli) nasıl oluştuğu sorununuda dawkins in kör saatçisinden bakabilirsin.Ama bunların teorik bilgiler olduğunu hatırlatayım bir kere daha.

    Evrim- yaratılış diyalektiğine ise şöyle bir bakış açısı getirmem doğru olur en basitinden.Tanrı yada tanrısal etkinlik şu an dünya üzerinde hiçbir faaliyetde bulunmuyorsaki ,burda kastettiğim herşeyin kanunlar çercevesinde geliştiği, nasıl oluyorda bir 'tekillik' anı yaratıyor tanrı.Elimizdeki imkan ve olanaklar ile yaratılışı yada evrimi ispatlayamıyoruz şu an için ama ya ilerde insanın bir anda dünya sahnesine çıktığını görürsek.O zaman dini inanışların o derin düşüncesi sebebler dairesi ve imtihan dünyası olması gerçeği ile bu durum nasıl uyuşacak.Herhangi bir tanrısal etkinliği imtihan gerekçesi ile savuşturan bu büyük öğretiler tanırının insanı bir anda yeryüzüne indirdiğini görünce bunu bu söylemin yalanlanması olarakmı görecek yoksa sevinçten taklalarmı atacak.Eğer yaşayıp görürsek evrim yada bir benzeri bilimsel teori kabul edilecek ve dindarlar biz aklımızın yetersizliği yüzünden anlayamamışız suç bizde diyip işin içinden çıkacaklar.

    Ve en önemlisi ateist değilim a'ufo'ist değilim a'vampir'ist,a'peri'st,a'cin'ist.Olmayan bir şeyi yalanlamaya ihtiyacım yok




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Wristcutter


    Sende şunları açıkla:

    Evrendeki enerji miktarı sabit ve kanıtlanmıştır.Allahın gücü herşeye yetiyorsa bunu neden değiştiremez.(Kanundur bu yazdığım)
    Evrenin mutlaka bir kaynağı olmasını düşünmene rağmen tanrının bir kaynağı olmadığını sana düşündüren şey ne?(Cevap veremeyeceksin bu soruya.)


    Birinci soruna yanıt olarak kuantumu kullanıyorlar.Kuantum bazındaki belirsizlikler tanırının sisteme müdehala etmeden değişikliğe gidebilmesini sağlayacak boşluğu oluşturuyormuş.Biraz uzun ama verdiğim linkte bu konu hakkında son fikirler mevcut Na burda
    Vede tanırının yetenekleri konusuki burda sanırım enerji yada müdehala ile evrenin işleyişini bozacağı şeklinde görüşün( bunun kaynağı varsa sende bakmak isterim.) Tanrının yüzlerce sıfatı sayesinde elemine edilebilir.Mutlak bir güç karşındaki boru değil sistem kural v.s tanım gereği zaten ona çalışıyor.

    İkinci sorunun cevabı ise sebebler zincirleme sonsuza kadar gidemeyeceğini söylüyorlar.Tabi neden 2. de ,yani tabiatda değilde tanrıda duracakmış bunu hiç bir şekilde anlatmaları mümkün değil.Sandalye örneği meşhur bu konuda sanırım arka ayakları olmayan bir sandalye olarak düşünüyorlar tabiatı o yüzden arkasını sağlam bir sandalyeye (bknz.tanrı) vererek ayakta kalabileceğini söylüyorlar.Tabi ikinci sandalyenin ayakları gene üstte dediğim mutlak değerler sayesinde kuruluyor.Allah rahimdir örneği gibi.Ben uçarım desem buna inanmak için uçmamı beklersizin ama tanrı için böyle bir sıkıntı yok oraya istediğin değeri sok neticede.Mantık ise tabiki sebeblerin neden ikincide bitmesi gerektiği konusunda sıkıntılı evrende görünen bir düzen var bunun arkasında görünmeyen bir güç olmalı.Peki bu güç görünen yada bilinir duruma gelirse onun arkasında neden başka bir güç olmasın.Ama sebebler sonsuza kadar gitmez demiştik değilmi.Hemde bir basamak üstteki olsa bile onun bize etkisi ne olurdu oda tartışmalı bir konu.Bence ise sandalye ikinci üçüncüsü ile bitişik hepsi toplamda tek bir sandalye ediyorki oda madde.Sonuçta hepsi ondan çıkıyor.(Akıl)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Raskolnikov


    quote:

    Orjinalden alıntı: Wristcutter


    Sende şunları açıkla:

    Evrendeki enerji miktarı sabit ve kanıtlanmıştır.Allahın gücü herşeye yetiyorsa bunu neden değiştiremez.(Kanundur bu yazdığım)
    Evrenin mutlaka bir kaynağı olmasını düşünmene rağmen tanrının bir kaynağı olmadığını sana düşündüren şey ne?(Cevap veremeyeceksin bu soruya.)


    Birinci soruna yanıt olarak kuantumu kullanıyorlar.Kuantum bazındaki belirsizlikler tanırının sisteme müdehala etmeden değişikliğe gidebilmesini sağlayacak boşluğu oluşturuyormuş.Biraz uzun ama verdiğim linkte bu konu hakkında son fikirler mevcut Na burda
    Vede tanırının yetenekleri konusuki burda sanırım enerji yada müdehala ile evrenin işleyişini bozacağı şeklinde görüşün( bunun kaynağı varsa sende bakmak isterim.) Tanrının yüzlerce sıfatı sayesinde elemine edilebilir.Mutlak bir güç karşındaki boru değil sistem kural v.s tanım gereği zaten ona çalışıyor.

    İkinci sorunun cevabı ise sebebler zincirleme sonsuza kadar gidemeyeceğini söylüyorlar.Tabi neden 2. de ,yani tabiatda değilde tanrıda duracakmış bunu hiç bir şekilde anlatmaları mümkün değil.Sandalye örneği meşhur bu konuda sanırım arka ayakları olmayan bir sandalye olarak düşünüyorlar tabiatı o yüzden arkasını sağlam bir sandalyeye (bknz.tanrı) vererek ayakta kalabileceğini söylüyorlar.Tabi ikinci sandalyenin ayakları gene üstte dediğim mutlak değerler sayesinde kuruluyor.Allah rahimdir örneği gibi.Ben uçarım desem buna inanmak için uçmamı beklersizin ama tanrı için böyle bir sıkıntı yok oraya istediğin değeri sok neticede.Mantık ise tabiki sebeblerin neden ikincide bitmesi gerektiği konusunda sıkıntılı evrende görünen bir düzen var bunun arkasında görünmeyen bir güç olmalı.Peki bu güç görünen yada bilinir duruma gelirse onun arkasında neden başka bir güç olmasın.Ama sebebler sonsuza kadar gitmez demiştik değilmi.Hemde bir basamak üstteki olsa bile onun bize etkisi ne olurdu oda tartışmalı bir konu.Bence ise sandalye ikinci üçüncüsü ile bitişik hepsi toplamda tek bir sandalye ediyorki oda madde.Sonuçta hepsi ondan çıkıyor.(Akıl)


    Ben bunların cevabını yaklaşık olarak biliyorum.Sadece arkadaşta biliyor mu diye sormuştum:).Neyse sen cevap vermişsin zaten.




  • Ben: O zaman insan (human) olmazdık da kendimize başka bir isim takardık ya da o şartlarda beynimiz yerine bedenimiz gelişir ve isim takma durumunda olmazdık..ama bir başka canlı şu andaki dünyadaki insanların rolunde olur ve kendisini "agidik", biz normalde insan olması gereken canlıların o farklı şartlardaki beyinsiz haline ise "bugidik" ismini takarlardır..Bilemeyiz..

    Belki de o şartlarda gerçekten hörgüçlerimiz olurdu, ellerimiz ve ayaklarımız toynaklı olurdu ama vucudumuzun yan tarafında derimizin altına gizleyebildiğimiz ve istediğimiz da kullanabildiğimiz 2 farklı uzantımız el görevini yapardı.. bilemeyiz..hayal gücünüzü biraz zorlayın..düzenin dışında düşünün..

    Bilebiliriz...
    İnsan yardımcı gereçler duymadan ne soğukta ne sıcakta yaşabilir.
    Sizin örneğinize gelirsek; devenin çölde ihtiyacı olan şey susuzluğa dayanması için hörgüç ve kumda rahat ilerleyebilmesi için de gerekli ayak düzenidir.
    Evrimleşme sürecinde deve el monte etmek anlamsız ve gereksiz kaçar.
    Aynı şekilde köpekbalığına da bir el koymak gereksiz kaçar.
    Demek istediğim el insana verilen en büyük yetenektir.
    Maymunda da var ama insan gibi fonksiyonel değildir.
    Akıl ile de el becerisi doğru orantılıdır.

    Dolayısıyla iklim şartlarının değişmesi bizim vücud yapımızın değişmesi demek olur bu da aklımızı kullanmamıza engel olur.


    Ben: İnsan olmasa idi bozulmayacak bir düzen insan içindir demek biraz dünyanın düzenine hakaret değil mi ? Biliyorsun dünya üzerinde iki canlı var bulunduğu ortama uymak yerine ortamı kendisine uyduran..nedir bunlar..İnsanlar ve virusler..O zaman tanrı bizleri de virusler için mi yarattı..Yoksa asıl ibadet etmesi gereken virusler mi ??

    Amaç dünya düzeni değil insandır. O yüzden bir hakaret görmüyorum.
    Zaten başta da demiştim; dünya düzeni insanlık için diye...
    Öyle olsa virüsler de akıllı bir yapıya kavuşur ve dünya gündeminde onlar ön planda olurdu.
    Virüsler ile insanı karşılaştırmak pek de eşit durmuyor.

    Ben: Dionozoların tükenmesi gerekiyordu fazlaca idealist bir yaklaşım. Dünya üzerinde insanlara zarar veren ve/veya öldüren onlarca tür hayvan, böcek ve bitki var..Neden sadece dinozolar yok edildi diğerleri kalmadı..insanlar ile dinozorlar ayn anda yaşamazlardı demişsin ama binlerce yıl mamutlar ile beraber yaşadık ve hatta onları avladık, yedik ve derilerini kullandık..Aslında onların bizi yoketmeleri gerekmez miydi?

    Beyin gelişmesi fiziksel yapıya bağlıdır demişsin çok güzel tespit..Fiziksel olarak doğaya uyum sağlayamayacak kadar zayıf olan bir canlı türü olduk bugün..Ama bu fiziksel güç yerine beynimizi kullanmaya başlamamız ile alakalı..bir çok canlı beynini sadece bazı ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede geliştirmişler ama insan beynini kullandıkça bunun hayatını kolaylaştırdığını farketmiş ve bedensel olarak zayıflamış zayıfladıkça beynine daha çok ihtiyaç duymuş kullanıldıkça beyin gelişmiş..Bu döngü bizleri bugünkü insana getirdi..

    Mamutlar dinolar kadar yırtıcı ve insanlık için tehlikeli değildi.
    Ve ortada 60-70 tonluk tüketim canavarları da gezmiyordu.
    Tyrannosaurus gibi birşeyin ortalarda gezmesi pek de güvenli olmasa gerek insanlık için...
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Tyrannosaurus
    O yüzden dinoların ortadan kalkması gerekiyordu.
    Mamut filin daha büyüğü, t-rex gibi dinolara nazaran çok ağır ve hantal...
    Bir insanın t-rex avlayabileceğini düşünmek sapanla F16 düşürmeyi hayal etmeye benzer.


    Beynin kullanımı sonucu bedenin zayıfladığını belirtmişsin...
    Geçmişte insanoğlu avlanmak zorudaydı, sürekli hareket içindeydi.
    Bence akılını kullanmasıyla hareket kabiliyeti daha da artacak aksine fiziksel zayıflama olmayacaktı.
    Farzedelim ki dediğin doğru aklın kullanımı ile fiziksel zayıflama oldu.
    Bunun çok uzun bir süreyi kapsaması gerekiyordu, bu süreç içinde hareket etmesini engelleyici araç gereç yapması gerek...
    O zamanın araç-gereçlerine bakarsak mızrak ve balta tarzı şeyler görürüz ki bunlar da aksine fiziksel gücü arttırır.
    İnsanoğlu son birkaç yuzyıldır fizikten düşmeye başladı...

    Ben: Tatlı sulu meyveler üretmesi insanlar için değil..Burada ciddi bir yanılgı içerisindesiniz..Bu üreme yöntemidir..Rengaren çiçekler bizim resimlerimize sahne oluştursunlar diye yaratılmadılar çevredeki böcekleri çekecek şekilde evrimleştiler..Bu çiçekler renkleri veya kokuları ile bocekleri çekerler..çiçekteki erkek organdaki polen bu böcekler sayesinde başka çiçeklerdeki dişi organa taşınır..döllenmenin ardından meyve oluşur (her zamam meyve olmaz onu da açıklayacağım)..Meyve eğer ağacın dibine düşerse orada çmlense bile güneş alamaz..ve meyvenin yürüme şansı olmadığı için tek şansı taşınmasıdır..Bunun yolu ise bir hayvanın meyveyi yemesidir..meyveyi yiyen hayvan gider başka bir yerde dışkısını yapar sindirilmemiş tohumlar o dışkıda çimlenir ve güneş alırlarsa büyürler..ya da ağaç meyve vermez ama pıtırak oluşturur (çırçırın sert kısmı gibidir tüylere takılır kalır) bunun insana veya hayvana besinsel değeri yoktur..ama o ağacın dibinden geçen hayvana yapışan tohum hayvanın tüyleri ile dökülür çok farklı bir alanda ve orada uygun şartlar varsa çimlenir...
    burada insana hizmet amacı yoktur..soyunu devam ettirmenin en uygun yöntemini kendince evrimleştirme vardır..ve milynlarca belki de milyarlarca yıl sürmüş bir süreçtir.

    Ana amaç insana hizmeti...
    Aynı zamanda diğer özellikleri de bünyelerinde barındırıyordu.

    Ben: Lütfen yukarıdaki "virus" örneğimi tekrar oku..o zaman buradaki savının geçerliği olmadığını göreceksin.
    Ayrıca dünya sınırlı kaynakları olan bir alandır..hiçbirşey sonsuz değildir..yılanları nufus planlaması için koyduğunu düşünmek çok daha güçlü bir nufus planlaması aracı olacağı halde dinozorları neden yokettiği sorusunu akla getirmiyor mu ?? dünya üzerinde yılanlar yüzünden ölen insan sayısı açlık ve başka insanlar yüzünden ölen insan sayısının milyonlarda biri kadardır eminim..

    Virüsler de çevresine zarar veriyor ama insan kadar değil, insanlığın sistemi yok etme potansiyeli bile mevcuttur.
    Evet dinolar çok güçlü bir nüfus planlama aracıydı.
    İnsanlığın gelişimi tehdit edecek kadar!




  • Ben: O zaman insan (human) olmazdık da kendimize başka bir isim takardık ya da o şartlarda beynimiz yerine bedenimiz gelişir ve isim takma durumunda olmazdık..ama bir başka canlı şu andaki dünyadaki insanların rolunde olur ve kendisini "agidik", biz normalde insan olması gereken canlıların o farklı şartlardaki beyinsiz haline ise "bugidik" ismini takarlardır..Bilemeyiz..

    Belki de o şartlarda gerçekten hörgüçlerimiz olurdu, ellerimiz ve ayaklarımız toynaklı olurdu ama vucudumuzun yan tarafında derimizin altına gizleyebildiğimiz ve istediğimiz da kullanabildiğimiz 2 farklı uzantımız el görevini yapardı.. bilemeyiz..hayal gücünüzü biraz zorlayın..düzenin dışında düşünün..

    Bilebiliriz...
    İnsan yardımcı gereçler duymadan ne soğukta ne sıcakta yaşabilir.
    Sizin örneğinize gelirsek; devenin çölde ihtiyacı olan şey susuzluğa dayanması için hörgüç ve kumda rahat ilerleyebilmesi için de gerekli ayak düzenidir.
    Evrimleşme sürecinde deve el monte etmek anlamsız ve gereksiz kaçar.
    Aynı şekilde köpekbalığına da bir el koymak gereksiz kaçar.
    Demek istediğim el insana verilen en büyük yetenektir.
    Maymunda da var ama insan gibi fonksiyonel değildir.
    Akıl ile de el becerisi doğru orantılıdır
    Dolayısıyla iklim şartlarının değişmesi bizim vücud yapımızın değişmesi demek olur bu da aklımızı kullanmamıza engel olur..



    Dedim ya o zaman aklını kullanabilen bir başka canlı "agidik" bizler de "buidik" olurduk..

    Ben: İnsan olmasa idi bozulmayacak bir düzen insan içindir demek biraz dünyanın düzenine hakaret değil mi ? Biliyorsun dünya üzerinde iki canlı var bulunduğu ortama uymak yerine ortamı kendisine uyduran..nedir bunlar..İnsanlar ve virusler..O zaman tanrı bizleri de virusler için mi yarattı..Yoksa asıl ibadet etmesi gereken virusler mi ??

    Amaç dünya düzeni değil insandır. O yüzden bir hakaret görmüyorum.
    Zaten başta da demiştim; dünya düzeni insanlık için diye...
    Öyle olsa virüsler de akıllı bir yapıya kavuşur ve dünya gündeminde onlar ön planda olurdu.
    Virüsler ile insanı karşılaştırmak pek de eşit durmuyor.


    Her an insanlığın sonunu getirecek güçte bir virusun ortaya çıkması olası bir gerçekken ve insanlar yıllardır tanıdıkları HIV'ye çözüm bulamamışlarken ben ce viruslere haksızlık ediyorsunuz..Elbette tek hücreli bile sayılmayan viruslerin akılları yoktur (MU ACABA?)


    Ben: Dionozoların tükenmesi gerekiyordu fazlaca idealist bir yaklaşım. Dünya üzerinde insanlara zarar veren ve/veya öldüren onlarca tür hayvan, böcek ve bitki var..Neden sadece dinozolar yok edildi diğerleri kalmadı..insanlar ile dinozorlar ayn anda yaşamazlardı demişsin ama binlerce yıl mamutlar ile beraber yaşadık ve hatta onları avladık, yedik ve derilerini kullandık..Aslında onların bizi yoketmeleri gerekmez miydi?

    Beyin gelişmesi fiziksel yapıya bağlıdır demişsin çok güzel tespit..Fiziksel olarak doğaya uyum sağlayamayacak kadar zayıf olan bir canlı türü olduk bugün..Ama bu fiziksel güç yerine beynimizi kullanmaya başlamamız ile alakalı..bir çok canlı beynini sadece bazı ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede geliştirmişler ama insan beynini kullandıkça bunun hayatını kolaylaştırdığını farketmiş ve bedensel olarak zayıflamış zayıfladıkça beynine daha çok ihtiyaç duymuş kullanıldıkça beyin gelişmiş..Bu döngü bizleri bugünkü insana getirdi..

    Mamutlar dinolar kadar yırtıcı ve insanlık için tehlikeli değildi.
    Ve ortada 60-70 tonluk tüketim canavarları da gezmiyordu.
    Tyrannosaurus gibi birşeyin ortalarda gezmesi pek de güvenli olmasa gerek insanlık için...
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Tyrannosaurus
    O yüzden dinoların ortadan kalkması gerekiyordu.
    Mamut filin daha büyüğü, t-rex gibi dinolara nazaran çok ağır ve hantal...
    Bir insanın t-rex avlayabileceğini düşünmek sapanla F16 düşürmeyi hayal etmeye benzer.



    Güzel bir benzetme ama yokolmalarının bir amacı olması gerekliliği konusunda tatmin edici bir cevap değil

    Beynin kullanımı sonucu bedenin zayıfladığını belirtmişsin...
    Geçmişte insanoğlu avlanmak zorudaydı, sürekli hareket içindeydi.
    Bence akılını kullanmasıyla hareket kabiliyeti daha da artacak aksine fiziksel zayıflama olmayacaktı.
    Farzedelim ki dediğin doğru aklın kullanımı ile fiziksel zayıflama oldu.
    Bunun çok uzun bir süreyi kapsaması gerekiyordu, bu süreç içinde hareket etmesini engelleyici araç gereç yapması gerek...
    O zamanın araç-gereçlerine bakarsak mızrak ve balta tarzı şeyler görürüz ki bunlar da aksine fiziksel gücü arttırır.
    İnsanoğlu son birkaç yuzyıldır fizikten düşmeye başladı...




    Yanılıyorsun sevgili arkadaşım..İnsan o ok, yay ve mızrakla çok hızla koşma gerekliliğinden ve dolayısı ile 4 ayaklı moddan kurtuldu bu da fiziksel zayıflıklarımızın en önemlilerinden birisidir..


    Ben: Tatlı sulu meyveler üretmesi insanlar için değil..Burada ciddi bir yanılgı içerisindesiniz..Bu üreme yöntemidir..Rengaren çiçekler bizim resimlerimize sahne oluştursunlar diye yaratılmadılar çevredeki böcekleri çekecek şekilde evrimleştiler..Bu çiçekler renkleri veya kokuları ile bocekleri çekerler..çiçekteki erkek organdaki polen bu böcekler sayesinde başka çiçeklerdeki dişi organa taşınır..döllenmenin ardından meyve oluşur (her zamam meyve olmaz onu da açıklayacağım)..Meyve eğer ağacın dibine düşerse orada çmlense bile güneş alamaz..ve meyvenin yürüme şansı olmadığı için tek şansı taşınmasıdır..Bunun yolu ise bir hayvanın meyveyi yemesidir..meyveyi yiyen hayvan gider başka bir yerde dışkısını yapar sindirilmemiş tohumlar o dışkıda çimlenir ve güneş alırlarsa büyürler..ya da ağaç meyve vermez ama pıtırak oluşturur (çırçırın sert kısmı gibidir tüylere takılır kalır) bunun insana veya hayvana besinsel değeri yoktur..ama o ağacın dibinden geçen hayvana yapışan tohum hayvanın tüyleri ile dökülür çok farklı bir alanda ve orada uygun şartlar varsa çimlenir...
    burada insana hizmet amacı yoktur..soyunu devam ettirmenin en uygun yöntemini kendince evrimleştirme vardır..ve milynlarca belki de milyarlarca yıl sürmüş bir süreçtir.

    Ana amaç insana hizmeti...
    Aynı zamanda diğer özellikleri de bünyelerinde barındırıyordu.


    Burada anlaşmamıza imkan yok gibi görünüyor..İnsanların meyveleri yiyebilmeleri SONUÇtur amaç değildir.

    Ben: Lütfen yukarıdaki "virus" örneğimi tekrar oku..o zaman buradaki savının geçerliği olmadığını göreceksin.
    Ayrıca dünya sınırlı kaynakları olan bir alandır..hiçbirşey sonsuz değildir..yılanları nufus planlaması için koyduğunu düşünmek çok daha güçlü bir nufus planlaması aracı olacağı halde dinozorları neden yokettiği sorusunu akla getirmiyor mu ?? dünya üzerinde yılanlar yüzünden ölen insan sayısı açlık ve başka insanlar yüzünden ölen insan sayısının milyonlarda biri kadardır eminim..

    Virüsler de çevresine zarar veriyor ama insan kadar değil, insanlığın sistemi yok etme potansiyeli bile mevcuttur.
    Evet dinolar çok güçlü bir nüfus planlama aracıydı.
    İnsanlığın gelişimi tehdit edecek kadar!


    Bak sana bir tablo çizeyim insanlar mı yok ediyor dünyayı yoksa virusler mi insanlara dünyayı yokettirecek bunu birlikte anlayalım..
    Bundan birkaç yıl önce kuş gribi virusu yüzünden önce insanlar öldü sonra hastalığın sebebi belirlendi ve çok ciddi sayılarda kuşlar itlaf edildi. Bazı ülkelerde sadece evcil ve besleenn kuşlar değil yabanıl kuşlar da katledildi...Çok değil bir iki sene sonra keneler ile yayılan başka bir hastalık ortaya çıktı..yaygın inanışa göre sebep keneleri yiyen kuşların sayısındaki ciddi azalış..buraya kadar yaşananlar..bundan sonrası için biraz hayal gücü..bizler bu keneleri yoketmek için ilaçlı veya biyolojik (kene yiyen hayvan veya başka böcekler) mücadeleye girdik..Keneler yok oldu ama doğada az da olsa bu kenelere bağımlı olan bir cins kuş da onlarla beraber yok oldu..Ve bu toplu yokoluşdan ortaya çıkan kuş mezarında bir başka cins virus evrimleşti..(ki viruslerin evrimleştiği ispat edilmiş bir gerçektir her sene farklı ir griple karşılaşmamız, gittikçe daha büyük dozda antibiyotiklere ihtiyac duymamız bunun gözle görülen kanıtıdır) bu yeni virus ise insanlara doğrudan zarar vermiyor ama çevredeki bitki örtüsünü yok ediyor..bitkiler yok olunca otla beslenen hayvanlar yok oluyor..Bunun üzerine etcil hayvanlar öncelikle afrika gibi alanlarda insan nufusunu tehdit ediyor ayrıca toplu otçul hayvan ölümleri ve toprakta yoğğunlaşan bakteriler su ve hava yolu ile insanlar üzerinde toplu yokoluşlara sebebp oluyor..

    Bakın insan oğlunun teknolojiyi hiç devreye sokmadığı bir durumda bile viruslerin insanlığın ve hatta dünaynın sonnunu getirmesi ile ilgili bir senaryo..
    mümkün mü ?? sizce "allah buna izin vermez"...bence "oldukça mümkün"...

    Demekki neymiş aslında dünya virusler için yaratılmış.. (vay be yeni bir dini akım başlatsam acaba murid bulabilir miyim??)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi EngineerInDefenceInd -- 21 Ağustos 2008; 14:18:03 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.