Şimdi Ara

Televizyon Yayınları ve Saldırganlık!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
0
Favori
720
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • -- Televizyon ve saldırganlık konusu, her yıl adeta tüm yaşamımızı istila eden bir çizgi filmin ardından tartışılır, sonra da kalabalık gündem içerisinde unutulup gider. Bu arada hemen hemen tüm evlerde, tartışma konusu edilmiş olan çizgi film ve karakterlerine ilişkin eşyalar satın alınmıştır bile. Sektör öyle hızlı çalışmaktadır ki anne ve babalar alternatifsiz olarak gördükleri, her yerde karşılarına çıkan bu kahramanlara karşı önce umursamaz bir yaklaşım sergilerken ardından da amansız bir savaşa girerler.

    -- Saldırganlık duygusu doğrudan gözlenemeyen bir iç durumdur. Hepimizin çok kızdığı, birilerini incitmek istediği anlar olmuştur. Ama bu duygularımızı her zaman dışa vurup davranışa dönüştürmeyiz. Genellikle amaçlarımıza ulaşmamız engellendiğinde ya da işlerimiz beklediğimizden daha ağır yürüdüğünde eylemde bulunuruz. Engellenme ve zorlanmanın davranışsal etkilerini Barker, Dembo ve Lewin' in (1941) çalışması daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu çalışmada çocuklara bir oda dolusu oyuncak gösterilmiş fakat odaya girmelerini izin verilmemiş. Çocukların ancak dışarıdan oyuncaklara bakmalarına izin verilmiş, oynamaları engellenmiş. Bir süre bekledikten sonra çocukların oyuncaklarla oynamalarına izin verilmiş. Başka bir grup çocuğa herhangi bir engellenme olmaksızın oyuncaklarla oynayabilecekleri söylenmiş. Daha sonra tüm çocuklar odaya alındığında engellenen çocukların oyuncakları yere çarptıkları ve duvara vurdukları genel olarak yıkıcı davranışlarda bulundukları görülmüştür. Bu çalışmanın bize engellenmenin saldırganlığı tetiklediğini ve engellenme durumu ortadan kalktığında eyleme dönüşebileceğini göstermektedir. Bu noktada, çizgi filmin izlenmesini engellemek sorunun çözümü gibi gözükmemektedir. Beyaz camın gerisindeki kahramanlar gerçekten bu kadar zararlı mıdır?

    -- TV kahramanlarının ve ekrandan yansıyan şiddetin toplum üzerindeki etkilerinin incelenmesi 1950'li yıllardan beri sürmektedir. Televizyonun toplumda yaygınlaşması, izleme süresinin artması ve beğenilen programların niteliği "TV yoluyla saldırganlık teşvik mi edilmektedir?" sorusunu gündeme getirmiştir. Saldırgan davranış ile televizyon arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalarda; saldırganlık öğrenilmiş bir davranıştır sayıltısı kabul edilmektedir. Bununla birlikte biyolojik, genetik, hormonel etkenler gözardı edilmemelidir.

    -- Televizyon tek başına saldırganlığı teşvik etmemektedir. Evinde anne ve babasının yoğun tartışmalarına maruz kalan bir çocuğun, okulunda silahlı çatışma sonucunda servis şoförünün öldüğünü gören bir çocuğun, sürekli azarlanan, engellenen ve yeterince pekiştirilmeyen bir çocuğun, çok küçük yaşta sokakta çalışmak zorunda kalan ve yaşam gerçekleriyle tanışan bir çocuğun saldırgan davranışlar sergilemesi için televizyona gereksinimi yoktur.

    -- Somut işlem dönemi dediğimiz 4-9 yaşları arasında televizyondaki karakterlerle özdeşim kurma oranının yüksek olduğunu düşünürsek izlenen filmlerin niteliğinin dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Araştırmalar, televizyondaki karakterlerle özdeşim kuran erkek çocukların saldırgan davranışlarının daha fazla olduğunu, bunun yanı sıra çocuğun akademik başarısının da bunda etkili olduğu görülmüştür. Akademik başarısı düşük, yaşıtlarıyla iletişim kurma güçlüğü yaşayan çocukların televizyon izleme sürelerinin ve tercih ettikleri filmlerde hatırı sayılır miktarda saldırgan ögelerin bulunması dikkat çekicidir.

    -- Bu bilgiler doğrultusunda çocukların medyadaki şiddete maruz kalmamaları için önlemler almak gerekmektedir. Ebeveynler olarak çocuğunuzun izlediği şiddet miktarını kontrol altında tutmak sizin elinizde. Bunun için televizyon izlemeyi günde bir ya da iki saat ile sınırlandırabilirsiniz. Ayrıca çocuklarınızın hangi televizyon programlarını izlediklerini, hangi filmlere gittiklerini ve ne tür bilgisayar oyunları oynadıklarını gözlemleyin. Bu yollarla izledikleri şiddet hakkında onlarla konuşun. Bu tür davranışların gerçekte ne denli acı verici olduğunu ve ne tür sorunlara neden olabileceklerini onlarla tartışın. Son olarak da sorunlarla ilgili alternatif çözümler önerip bunları da çocuklarınızla tartışın. Sevgili ebeveynler bir yanlışı gösterirken doğrusunu da birlikte sunmanın önemini unutmayın.

    Saldırganlık ve televizyon yayınları arasındaki ilişki hakkındaki bu yazıya bir sitede rastladım. Paylaşmak istedim, yararlı olacağını düşünüyorum.

    İnsan kişiliğinin temelinin 6 yaşına kadar büyük oranda şekillendiğini düşünürsek bu tür yayınların insan kişiliğine olumsuz veya olumlu etkisini de gözöüne almak gerekir diye düşünüyorum.

    -- Televiyon yayınları içerisinde çocuklara yararlı, onların gelişimlerine olumlu katlar sağlayabilecek nitelikli yayınlar var mıdır? Çocuklarımızın izledikleri yayınlara ve onların yayınlardan etkilenme durumuna dikkat ediyor muyuz? Televizyon izleme süresinde bir kısıtlama getiriyor musunuz? Bireylerin saldırganlığında televizyon yayınları etkili midir? Sizlerin bu konuda belirtmek istediği düşünceler, farklı aktarımlarınız var mı?







  • Televizyon yayınlarının (Çizgi filimler, animasyonlar, diziler, flimler, programlar vs..) insanlar üzerinde büyük etki yarattığı aşikar.

    Ancak bu sadece çocuklar üzerindemi?
    Bundan çocuklar kadar hatta onlardan daha fazla etkilenen 'yetişkinler'imiz yokmu?
    Var hemde hiiç azımsanmıyacak kadar.

    Bence, çocukları, zihinleri bulanmasın diye (iyi niyetle) sürekli kontrol altında tutmaya çalışıp sanki bir labaratuvardaymış gibi sürekli gözlem altında tutmaya çalışmak büyük bir hata olur.
    Bu çocuk üzerinde özgüven kaybı yaratacağı gibi kaygıyada sebebiyet verir. Hatta daha fazlasına.

    Ancak özgür bırakma durumunda ise çocuğun zarar görme durumunuda biliyoruz. Yukarda söz ettiğiniz içeriği şiddet, vahşet gibi yayınlar...
    Buna karşı bir şeyler yapılmalı. Ancak bu şey asla çocuğu kontrol altında tutmak olmamalı.

    Çözüm1: Sorumlu kuruluşların, kurumların yayın organlarını sürekli denetim ve gözlem altına alması ve zararlı yayınlardan arındırılmış programları sunması.

    Çözüm2: Bilinçli bir aile olarak çocuğumuzu bilinçli yetiştirmek ve bilinçlendirmek. Hayatta görüp göreceği herşeye karşı donandırmak, bilgilendirmek ve bilinçlendirmek. Bunu uygun bir dil ve tarz ile yapmak.


    Bana sanki Çözüm2 daha mantıklı geldi gibi...?

    ***




  • Onları Ana Haber Bültenlerinden uzak tutunuz diyebilirim.Çizgilerdeki şiddet onların yanında devede kulak kalır ..Ayrıca çocukları kontrol edecek ebeveynlerden çok , ebeveynleri kontrol edecek birilerini yada birşeyleri bulursak daha iyi ederiz gibime geliyor..

    edit: düzeltme



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ice Cube -- 30 Haziran 2008; 12:25:46 >
  • Televizyon programlarının çocukların bilişsel ve davranışsal gelişimi üzerinde büyük bir etkisi vardır. Yeni nesil günün azımsanmayacak bir bölümünü televizyon başında geçiriyor. Bazen bu süre 5 saat ve üstüne kadar çıkabiliyor. Aynı zamanda saldırganlık öğesi barındıran bilgisayar oyunları da çocukların davranışları üzerinde oldukça etkilidir. Günümüzde kitle iletişim araçları - sosyalizasyon sürecinde - oldukça önemli araçlar haline geldi. Çocuklar, ergenlerden gördükleri davranışların yanında televizyondan, çeşitli interaktif ortamlardan öğrendikleri olumlu ve olumsuz davranışları, sözleri de model alabiliyorlar. Bunu olumlu yönde değiştimek için çocukları bir şekilde kısıtlamak ve engellemek yerine farklı yöntemler denemeliyiz. Çocuğun istenilen davranışlarında alışkanlık kazanmasını sağlayacak, enformasyon etkisi yaratacak yollara başvurmalıyız. Baskılar, yasaklar ve sürekli gözetim altında büyüyen bireyler ileride de bunu çevresindeki insanlara ve kendi iç dünyalarına yansıtmaktadırlar. Dolayısı ile bu dönemde verilmiş yanlış bir eğitim ve çocuğa karşı olumsuz tepkiler onun kişilik gelişimini doğrudan etkileyecektir. Bu bakımdan yasaklar ve baskılar aslında her şeyin çözümü olmak bir yana sorunların başlamasına ve devam etmesine neden olmaktadır. Bilinçli bir nesil yetiştirmek için erken yaşlarda çocukların bilişsel gelişimine dikkat edilmelidir. Onları tek yönlü aktivitelerden uzaklaştırarak çok yönlü bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Kişisel gelişimine katkı sağlayacak, öğretici nitelikte yayınlar okutmalı ve bunu severek yapacağı bir aktivite haline getirmeliyiz. Gerekirse çocuğun yanında model olması için biz de kitap okumalı ve bunu zevkle yapmalıyız. Çünkü çocuklar üzerinde birincil derecede etkili olan anne babası ve yakın çevresidir. Onların davranışları çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere yol açabilir.




  • Sadece çocuklar mı? Kurtlar vadisini izleyip ertesi gün yürüyüşü değişen 20 yaşın üzerinde kaç kişi var kim bilir
  • benim aklıma bu konuda, belkide diğerleri yanında şiddet masumu olabilecek, bir olay geldi nedense...

    ''''ne dedin sen? çaatttt'''' hadisesi


    o anın tv de 30 40 kere arka arkaya gösterilmesi istemesemde bilinçaltımda yer etmiş...
  • Özel televizyonların yayına yeni yeni başladığı dönemleri hatırlıyorum da. Ana haber bültenlerinde, bir insanın yaşantısında şahit olmasının çok düşük bir ihtimal olduğu görüntüleri bizlere izletirlerdi. Dehşete kapılırdım. Özellikle de trafik kazalarından sonra oluşan görüntüler günlerce aklımdan çıkmazdı. Sonrasında bu ilkesiz adamlar, RTÜK kurulup TV'leri kontrol etmeye başladığında "ilkeli yayıncılık" naraları atmaya ve yayınlarına bir çekidüzen vermeye başladılar.
    Hiçbir kontrolün olmadığı günler geride kalmış olsa da, hâlâ çok küçük yaşta olan çocukları ciddi anlamda etkileyebilecek şiddet içerikli yayınlara rastlıyoruz. Daha sıkı bir kontrol mekanizması kesinlikle şart. Bu kontrol kesinlikle ailelerden beklenmemeli. Bırakın çocuğunun izlediği yayınlara dikkat etmeyi, çocuğun susması, rahat durması için eline kumandayı verip TV'nin karşısında saatlerce oturmasına göz yuman insanlara tanık oldum.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Kurban kesmek toplumdaki şiddet eğiliminin gazını bir nebze de olsa alıyor mudur?
    Kesilen kurban dolayısıyla Bıçak+kan+ölüm içimizdeki şiddet ve vahşilik duygusunu köreltebilir mi?

    Not: Amacım kurban olayını tartışma değildir, sadece onun yan sonuçlarından birinin doğru olup olmadığını öğrenmektir.
  • Sayın @ denizhan_;

    Aslında öncelikli amacımız kitle iletişim araçlarının - bilhassa televizyon - çocularda saldırganlık eğilimini arttırdığı tezi üzerine tartışmaktı. Ancak sizin belirttiğiniz konu da toplumumuzun aşamadığı sorunlardan biridir. Kurban kesim işlemleri uzmanların ısrarlı uyarılarına rağmen; bu olaydan azami düzeyde etkilenecek çocuklarımızın gözleri önünde yapılmaktadır. Bu tür olayların yaşanması ister istemez insan doğasında bulunanan saldırganlık eğilimlerinin dışavurumunu kolaylaştıracaktır.

    Sayın @ feylesof ;

    Üstelik şiddet içerikli programların içerisindeki şiddet öğeleri bir şekilde yayında pekiştirilmektedir. Şiddet ve saldırganlık içeren bir yayında saldırgan davranan karakterlerin kazandığını, diğerlerinden bir kat daha üstün olduğunu gören çocuk bu olaydan etkilenmekte ve davranışı model olarak almaktadır.
  • @Relusion, başlığı görünce aklıma geliyor ne yapayım ki!
    Benzer bir konu için başlık açmaya gerek yok sanırım:)

    Konuya gelince ben gene kurbandan gitmek istiyorum, "Bu tür olayların yaşanması ister istemez insan doğasında bulunanan saldırganlık eğilimlerinin dışavurumunu kolaylaştıracaktır." demişsiniz.
    Saldırganlık eğiliminin biliçaltına atılmasındansa dışa vurulması yani biriktirilmemesi daha iyi değil mi?

    Aynı mastürbasyon gibi, bu eylemden sonra da cinsel düşüncelerde sakinleşme yaşanıyor!

    Dünya geçmişte onca kanlı şavaşlardan geçti, ve çok daha barbar dönemler atlattı, bunların hiç birinde tv yoktu:)
  • quote:

    Orjinalden alıntı: denizhan_

    Kurban kesmek toplumdaki şiddet eğiliminin gazını bir nebze de olsa alıyor mudur?
    Kesilen kurban dolayısıyla Bıçak+kan+ölüm içimizdeki şiddet ve vahşilik duygusunu köreltebilir mi?

    Not: Amacım kurban olayını tartışma değildir, sadece onun yan sonuçlarından birinin doğru olup olmadığını öğrenmektir.

    bence daha çok azdırıyor....

    bir amaç uğruna can almanın normal olduğu kanısını yerleştiriyor az okumuş tahılla beslenmiş yurdum erkeğine....
    sonra da kocasından dayak yediği için babaevine sığınan kızkardeşini 'namussuz' diye tavuk keser gibi boğazlamayı da normal sayıyor......
  • Sayın @ denizhan_ ;

    -- Psikolojik bir terim olarak saldırganlığı ''öğrenilmiş bir davranış'' ve ''içgüdüsel bir davranış'' olarak çözümleyen farklı kuramlar var ama şahsi düşüncem saldırganlığın her canlıda bulunduğu ve bunun bir içgüdü olduğu yönündedir. Salgırganlığı ortaya çıkaran bazı durumlar ve kültür kodları vardır. Bazı kültürlerde saldırganlığı ön plana çıkaran bazı kültürlerde ise saldırganlığı belirgin ölçütlerle yasaklayan yaptırımlar vardır. Bu nedenle farklı toplumlarda saldırganlık oransal bakımdan farklılık göstermektedir. Sürekli baskılanan, engellenen ve saldırganlığı meşrulaştıran toplumlarda bu oran daha fazladır.

    -- Saldırganlığı doğanın bir parçası olarak gören ''etolojik yaklaş'' ımı mantıklı buluyorum. Etolojik yaklaşıma göre insan da diğer canlılar gibi doğanın bir parçası ve yaşamının temel gereksinimlerini yerine getirebilmesi için gerektiği yerde saldırganlık güdüsünü kullanma ihtiyacı hissediyor. Hayvanlara baktığımızda temel yiyecek ihtiyacını karşıladıktan sonra, varlığını tehdit etmeyecek bir unsur olmadığında saldırganlık güdüsüne kontrol edebiliyor. Açlığını gidermiş bir aslan yanından bir sürü dahi geçse dahi onlara saldırmıyor. Ancak insanlarda durum biraz farklı gibi gözüküyor. İnsan diğer canlılardan bilişsel olarak belirgin bir şekilde ayrılan bir canlı olduğu için zaman zaman saldırganlığını baskılayıp bazı durumlarda da kendi çıkarlarına uygun kullanabiliyor.

    -- Toplumsal ilişkilerin temeli ilk olarak insanın doğaya karşı verdiği mücadele ile başlamıştır. İnsan doğaya karşı üstünlük kurma adına diğer canlılara karşı bir saldırganlık ve şiddet kullanmak zorundadır. Çünkü her canlı gibi insan da yaşamını devam ettirmek için diğerleri üzerinde bir hakimiyet kurmalıdır. Doğaya bir nebze hakimiyet sağlandıktan sonra insan ile insan arasındaki mücadele başlıyor. Artık alet yapımı ile beraber insanlar birbirleri ile çıkar çatışması içine giriyorlar. Bu süreç günümüze yani modern toplumlara kadar sürüyor.

    -- Saldırganlığın geçmişine indiğimizde karşımıza böyle bir tablo çıkıyor ancak günümüz modern insanı atalarından kalan şiddet ve saldırganlık güdülerini inhibe etmek zorunda; çünkü saldırganlık artık birçok kültür tarafından hoş karşılanmayan bir davranış haline geldi. Bu tür koşulların oluşması ister istemez saldırganlığında da bilinçdışına itilmesine neden olabilir. Aynen cinsellikte olduğu gibi saldırganlığı da bir şekilde bastırmak gerekiyor. Bilinçdışına itilen davranışlar birtakım sorunlara yaratabilir ama insanlar sürekli birbirleri ile etkileşim halinde yaşayan sosyal varlıklardır. Güdülerini bastırmak zorundadırlar. Öfkelendikleri durumlarda dahi saldırganlık güdülerini baskılamak onlara bir kazanç sağalayabilir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: denizhan_

    Kurban kesmek toplumdaki şiddet eğiliminin gazını bir nebze de olsa alıyor mudur?
    Kesilen kurban dolayısıyla Bıçak+kan+ölüm içimizdeki şiddet ve vahşilik duygusunu köreltebilir mi?

    Not: Amacım kurban olayını tartışma değildir, sadece onun yan sonuçlarından birinin doğru olup olmadığını öğrenmektir.


    Şu anda forumda namazın bilimsel faydaları diye bir konuda açılmış durumda. Ve bu konuda namazın bazı maddesel faydaları sayılmış. Halbuki namaz bir disiplin olmakla şahıs üstünde fiziksel olmayan ve fiziksel olanlardan kanımca çok çok daha önemli ve faydalı bir yönü var. FAkat bundan bile bahsetmek sadece bir ayrıntı olabilir.
    Kumarbaz mantığı ile ileri sürülen ve bazı dindarların da kullandığı bir mesel var. Eğer Allah ve onun dini gerçek değilse bile ona göre yaşadığımda sadece bu dünyada bazı zevklerden mahrum kalırım ama öbür tarafı kurtarırım gibisinden. Bir filozof buna çok güzel cevap vermişti. Ben tanrı olsam böyle inanan birini zevkle cehenneme atardım diye.
    Kur'ban kesmenin insanın içindeki şiddet duygusunu bastırması diye birşey bence son derece saçmadır. Ama böyle bir şey varsa bile inancımız açısından bir değer taşımaz. Ayrıca islamın büyük düzenli yapısının içinde ufacık ve maddi gücü olanlara yönelik bir ibadeti böyle bir görevle birleştirmek pekte hoş olmaz. Bizde müslümanın komşusunun şerrinden emin olduğu kişi olması anlayışı vardır örneğin.
    Benim şu anda aklıma gelmeyen pek çok şey var dinimizde. Şiddet değil yumuşak huyluluk bizim meziyetimiz.




  • Burda sinemaya Tokyo Drift geldiğinde,film bittikten sonra arabasına atlayan herkes driftler atarak gidiyordu evlerine..
  • Herkes taklit peşinde olacak olursa televizyondan fazla şeyleri yasaklamamız gerekir
    Bence çocuklarımızı bilgilendirelim saçma sapan uzaklaştırmalar çok manasız...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: daywalker148

    Herkes taklit peşinde olacak olursa televizyondan fazla şeyleri yasaklamamız gerekir
    Bence çocuklarımızı bilgilendirelim saçma sapan uzaklaştırmalar çok manasız...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: akglsercan

    Burda sinemaya Tokyo Drift geldiğinde,film bittikten sonra arabasına atlayan herkes driftler atarak gidiyordu evlerine..





    hehe
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.