Şimdi Ara

••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ •••• (46. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.818
Cevap
16
Favori
434.087
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4445464748
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Biri bana kısaca 31 mart vakasını anlatsa iyi olur
    derviş vahdeti hainmiydi.ajanmıydı

    mahmut şevket paşa nasıl biriydi.ülkenin kralına neden baykuş demiştir.

    abdülhamit neden bastıramadı bu olayı.

    bu olaylarrda kim haklı kim suçlu
  • bende şu 31 mart vakasının anlatılmasını istiyorum unutmuşum
  • 31 mart yönetime karşı bir ayaklanma ittihat ve teraki cemiyetinin politik istikrarsızlığından bıkan halk ittihatcılara karşı ayaklandı askerlerde subaylarına karşı ayaklandılar ülkenin şeriatla yönetilmesini istediler(adı şeriat diyorum ben buna) ittihatcılar aleyhinde olan muhalif gazetecilerin öldürülmesi olayları daha fazla karıştırdı


    kısacası ittihatcılar ve şeriatcılar arasında geçen bir olay istikrarsız ittihatcılara karşı bir ayaklanma



    biraz kendi bilgilerimle biraz başka kaynaklardan yardım alarak yardım etmeye çalıştım dostlar
  • FOTOĞRAFLARLA 31 MART VAKASI

    Otuz bir mart vakası Meşrutiyeti korumak için Selanik'ten İstanbul'a getirilen Avcı taburlarının 13 Nisan 1909'da çıkardığı isyandır.

    Rûmî takvimle 31 Mart 1325'te çıktığı için Otuzbir Mart Hadisesi denilmektedir. İsyânın sonucundaPadişah Abdülhamîd tahttan indirilmiştir.

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


    Özetle 31 Mart Vakası:

    II. Meşrutiyetin ilanından sonra İttahat ve Terakki Örgütü ezici bir çoğunlukla meclise girince Sadrazam Said Paşa’nın yerine Kamil Paşa’yı getirdiler. Ancak Kamil Paşa kendisine İttihatçıların emir vermesine hazmedemeyip İttihatçılardan bağımsız hareket etmesi üzerine İttihatçılardan bazıları Kamil Paşa hakkında gen soru vererek devirmek istediler.İttihatçılar Kamil Paşa’yı devirmekten vazgeçip ezici bir çoğunlukla güvenoyu aldı. Bu güvenoyuyla Kamil Paşa’ya tam güven geldi. Bunun üzerine Kamil Paşa İttihatçılara sormadan Bahriye ve Harbiye nazırlarını değiştirdi.İttihatçılar kendi konumlarını pekiştirmek için Rumeliden getirdikleri subayları tekrar yerine göndermesi üzerine İttihatçılar yeniden Paşa hakkında gen soru vererek Paşa devirdiler. Mecliste oylama olduğu sırada İttihatçılar subayları meclise getirip oylamanın kaderini değiştirmişlerdi.

    İttihatçıların bu tavırları Kamil yanlıları harekete geçirerek Oylamayı protesto etmişlerdi. Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi’nin öldürülmesi bardağı tazşıran son damla olmuştu. Çünkü bazı iddialara göre Hasan Fehmi’yi öldüren kişinin sırtında subay pelerini vardı. O zaman da Subayların çoğu İttihatçılardı. Bu cinayeti İttihatçıların işledikleri tahmini daha kuvvetliydi.Gerçekten de uzun bir zamandan sonra cinayeti İttihatçıların işledikleri ortaya çıkacaktır.

    13 Nisan 1909 (31 Mart 1909) sabahının erken saatlerinde Taksim civarında bulunan Taşkışla’daki 4. Avcı Taburu Hamdi Çavuş ve diğer çavuşlar ayaklanarak subayları tutuklayıp başka kışlaları da ayaklandırdılar. Daha sonra Sultanahmet’te bulunan Mebusan Meclisinin önüne geldiler. Burada şeriat isteriz sloganıyla taleplerini dile getirmişlerdi. Durum o kadar ciddi boyutlara ulşatı ki Abdülhamit dışarı çıkıp toplananları sakinleştirmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Ayaklanmacılar Sadrazamın değiştirilmesini istiyorlardı. En sonda Hüseyin Hilmi Paşa istifa edip yerine 1879 da Osmanlı-Yunan savaşının kahramanı olan Gazi Ethem paşa geçti. Yeni Sadrazam İsyancılara af çıkarınca İsyancılar dağıldılar.

    31 Mart'ı kim düzenledi

    31 Mart vakasının kimin işi olduğu konusunda bir çok belirsizlikler vardır. Çünkü kimse bu isyana sahiplenmedi yada sahiplenemedi. Bu isyanın kim yada kimler tarafından çıkarıldığı tespit etmek imkansız görünüyor. Ama burada o dönemde gelişen olaylara ve siyaset mantığına bakarak bir tahminde bulunabilir.Birincisi tarih boyunca bir örgüt devlet mekanizmasında yerini sağlamlaştırmak için kendine komplolar düzenleyip sonrada olaya müdahale etme yöntemi vardır. Bu yöntemle muhalefetin sesini bastırıp etrafa hakim olma olanağı elde edilmiş. Bu yöntemi göz önünde bulundurulduğu zaman İttihatçıların 31 mart vakasını çıkarmış olabilirler.

    İkinci bir görüş de şudur ki o da prens Sabahattin’dir. Prens Sabahattin İttihatçılara muhalefettir.Prens Sabahattin İngiliz yanlısı idi. İngilizlerin yıldızı İttihatçılarla bir türlü yıldızı barışmamışlardı.Burada Prens Sabahattin İngilizlerin desteğini alarak Böyle bir harekete girişmiş olabilir.Ama ortada Prens Sabahattin’in bu olayı üstelendiğine dair kesin bir delil bulunmamaktadır. Prens Sabahattin’in olayı üstlenmemesinin sebebi isyancıların kontrolden çıkması olarak değerlendirilebilir. Fakat Hiçbir zaman Prens Sabahattin’in bu olaydaki parmağı olup olmadığı kesin olarak tespit edilemedi.

    Üçüncü bir tahminde de şöyle bulunabilir. O dönemde Volkan gazetesinin sahibi Derviş Vahdeti askerlerin İttihatçıları protesto eden yazıları gazetesinde yayımlıyordu. Derviş Vahdeti Nakşibendi tarikatından olup İngiliz hesabına çalışan biriydi. İngilizler de İttihatçıları İstemiyorlardı.

    Dördüncü olarak da isyanı düzenleyen gurubun softalar yani medreseliler olabilir. Çünkü Meşrutiyetten önce Medreselerde okuyan öğrenciler Askerlikten muaf tutulmuşlardı. Onun için taşradaki gençler askerlikten kurtulmak için medreseye gidiyorlardı. İttihatçılar Meşrutiyetten sonra bu uygulamayı ortadan kaldırarak medreseye giren öğrencileri sınava tabi tutarak başarısız olanları askere gönderiyorlardı. Bu durum haliyle medreselileri İttihatçılara düşman etmişti.

    Beşinci bir gurup da kadro dışına çıkarılmış subaylar düşünülebilir. İttihatçılar Harbokulu mezunu olmayanları subaylıktan çıkarıyorlardı. Sadece İstanbul’da bulunan 1. Ordudan 1.400 alaylı subay kadro dışına çıkarılmıştı. Bu haliyle kadro dışına itilen alaylı subaylar İttihatçılara düşman oldular.

    Altıncısı da Arnavut ulusçularını sayılabilir. Arnavut milliyetçileri İttihatçıların Arnavutlulara karşı gütmüş oldukları Türkleştirme politikalarını benimsemiyorlardı.


    ALINTI




  • quote:

    Orjinalden alıntı: eggy13

    31 mart yönetime karşı bir ayaklanma ittihat ve teraki cemiyetinin politik istikrarsızlığından bıkan halk ittihatcılara karşı ayaklandı askerlerde subaylarına karşı ayaklandılar ülkenin şeriatla yönetilmesini istediler(adı şeriat diyorum ben buna) ittihatcılar aleyhinde olan muhalif gazetecilerin öldürülmesi olayları daha fazla karıştırdı


    kısacası ittihatcılar ve şeriatcılar arasında geçen bir olay istikrarsız ittihatcılara karşı bir ayaklanma



    biraz kendi bilgilerimle biraz başka kaynaklardan yardım alarak yardım etmeye çalıştım dostlar

    Sevgili eggy kardeşim sende 31 Mart olayını anlatmaya çalışmışsın ama,ufak bir ayrıntı gözden kaçmış...
    Arkadaşlar Osmanlı Devleti bir şeriat devletiydi...
    İşin daha enteresan tarafı Osmanlıda yapılan bir çok isyanın baş sebebleri arasında da hep ŞERİAT İSTERUZZZZ!!!naraları iştilmiştir...Zaten devlet şeriatla yönetilmekteydi...
    31 Mart Olayı sırasında da öyle olmuş,evet seninde dediğin gibi şeriatı isteyenler ile daha çok sebestiyetçi!!!!!bir zihniyet segilemeye çalışan İttihatçılar arasında ki çatışmadır...
    Ben bu olayı araştırmış incelemiştim...Karşıma çıkan sonuç şudur:Bu olay,Masonlar tarafından Abdülhamite karşı düzenlenen komplonun yanında,kendi iktidarlarını sağlamak isteyen İttihatçıların bir tezgahıdır...
    Bu konu ile ilgili başka bir yorum yapmak istemiyorum...
    Bu konuda çok büyük bir takdirle belirmek istediğim bir husus vardır ki:
    O da ares_turk arkadaşımızın üstte yayınladıı FOTOĞRAFLARLA 31 MART OLAYI konusudur...
    Ben bir olayın anlatımdan çok,görsellikle ve eldeki belge ve verilerle yazılmasından yanayımdır..
    ares_turk te 31 Mart Olayını bize canlı gibi yaşatmış oldu..
    Onu tebrik ediyorum...




  • Teşekkürler Oriental üstad
  • sevgili oriental üstadım, sultan abdülhamid i hal etmek için yıldıza çıkan kurulu anlatabilirmisiniz içlerinde kaç tanesi türktü
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Oriental


    quote:

    Orjinalden alıntı: eggy13

    31 mart yönetime karşı bir ayaklanma ittihat ve teraki cemiyetinin politik istikrarsızlığından bıkan halk ittihatcılara karşı ayaklandı askerlerde subaylarına karşı ayaklandılar ülkenin şeriatla yönetilmesini istediler(adı şeriat diyorum ben buna) ittihatcılar aleyhinde olan muhalif gazetecilerin öldürülmesi olayları daha fazla karıştırdı


    kısacası ittihatcılar ve şeriatcılar arasında geçen bir olay istikrarsız ittihatcılara karşı bir ayaklanma



    biraz kendi bilgilerimle biraz başka kaynaklardan yardım alarak yardım etmeye çalıştım dostlar

    Sevgili eggy kardeşim sende 31 Mart olayını anlatmaya çalışmışsın ama,ufak bir ayrıntı gözden kaçmış...
    Arkadaşlar Osmanlı Devleti bir şeriat devletiydi...
    İşin daha enteresan tarafı Osmanlıda yapılan bir çok isyanın baş sebebleri arasında da hep ŞERİAT İSTERUZZZZ!!!naraları iştilmiştir...Zaten devlet şeriatla yönetilmekteydi...
    31 Mart Olayı sırasında da öyle olmuş,evet seninde dediğin gibi şeriatı isteyenler ile daha çok sebestiyetçi!!!!!bir zihniyet segilemeye çalışan İttihatçılar arasında ki çatışmadır...
    Ben bu olayı araştırmış incelemiştim...Karşıma çıkan sonuç şudur:Bu olay,Masonlar tarafından Abdülhamite karşı düzenlenen komplonun yanında,kendi iktidarlarını sağlamak isteyen İttihatçıların bir tezgahıdır...
    Bu konu ile ilgili başka bir yorum yapmak istemiyorum...
    Bu konuda çok büyük bir takdirle belirmek istediğim bir husus vardır ki:
    O da ares_turk arkadaşımızın üstte yayınladıı FOTOĞRAFLARLA 31 MART OLAYI konusudur...
    Ben bir olayın anlatımdan çok,görsellikle ve eldeki belge ve verilerle yazılmasından yanayımdır..
    ares_turk te 31 Mart Olayını bize canlı gibi yaşatmış oldu..
    Onu tebrik ediyorum...

    ALLAH RAZI OLSUN




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Oriental


    quote:

    Orjinalden alıntı: eggy13

    31 mart yönetime karşı bir ayaklanma ittihat ve teraki cemiyetinin politik istikrarsızlığından bıkan halk ittihatcılara karşı ayaklandı askerlerde subaylarına karşı ayaklandılar ülkenin şeriatla yönetilmesini istediler(adı şeriat diyorum ben buna) ittihatcılar aleyhinde olan muhalif gazetecilerin öldürülmesi olayları daha fazla karıştırdı


    kısacası ittihatcılar ve şeriatcılar arasında geçen bir olay istikrarsız ittihatcılara karşı bir ayaklanma



    biraz kendi bilgilerimle biraz başka kaynaklardan yardım alarak yardım etmeye çalıştım dostlar

    Sevgili eggy kardeşim sende 31 Mart olayını anlatmaya çalışmışsın ama,ufak bir ayrıntı gözden kaçmış...
    Arkadaşlar Osmanlı Devleti bir şeriat devletiydi...
    İşin daha enteresan tarafı Osmanlıda yapılan bir çok isyanın baş sebebleri arasında da hep ŞERİAT İSTERUZZZZ!!!naraları iştilmiştir...Zaten devlet şeriatla yönetilmekteydi...
    31 Mart Olayı sırasında da öyle olmuş,evet seninde dediğin gibi şeriatı isteyenler ile daha çok sebestiyetçi!!!!!bir zihniyet segilemeye çalışan İttihatçılar arasında ki çatışmadır...
    Ben bu olayı araştırmış incelemiştim...Karşıma çıkan sonuç şudur:Bu olay,Masonlar tarafından Abdülhamite karşı düzenlenen komplonun yanında,kendi iktidarlarını sağlamak isteyen İttihatçıların bir tezgahıdır...
    Bu konu ile ilgili başka bir yorum yapmak istemiyorum...
    Bu konuda çok büyük bir takdirle belirmek istediğim bir husus vardır ki:
    O da ares_turk arkadaşımızın üstte yayınladıı FOTOĞRAFLARLA 31 MART OLAYI konusudur...
    Ben bir olayın anlatımdan çok,görsellikle ve eldeki belge ve verilerle yazılmasından yanayımdır..
    ares_turk te 31 Mart Olayını bize canlı gibi yaşatmış oldu..
    Onu tebrik ediyorum...






    />




  • Yeniçeri gücü
    Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Alman’lar, öbür yakasında da Fransız’lar oturuyordu.

    Fransız’lar, her sene nehrin karşı kıyısına geçiyor, Alman’lara âit topraklardaki mahsûlün tümünü toplayıp götürüyorlardı.

    O sıralarda, birliğini henüz te’mîn edememiş olan güçsüz Alman’lar ise buna fazlaca ses çıkaramıyorlardı.

    Ancak bu durum her yıl tekrarlanmayı sürdürünce, Alman’lar çâreyi Osmanlı sultanına durumu yazıp, imdât istemekte bulurlar ve sultâna bir mektup gönderirler.

    Mektupta şöyle denilmektedir:

    “Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsûlümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyâya adâlet dağıtan bir imparatorluğun sultânı, İslâmiyet’in de halîfesisiniz. Bizi bu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı sağlayın.”
    bu yardım isteğini inceleyen pâdişâh asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbîsesi göndermeyi kâfî bulur. Yardım isteğini bildiren mektuba cevâbî bir mektup yazılır. Bu mektupla birlikte içi asker elbîsesi dolu üç çuval da Alman’lara yollanır.

    Şaşkına dönen Alman’lar, çuvalları alıp mektubu okurlar: Mektupta şunlar yazmaktadır:

    “Fransız’lar korkak adamlardır. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfîdir. Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbîselerini adamlarınıza giydirin. Bu adamları mahsûl zamânı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfîdir.”

    Bağ bahçe sâhipleri hemen Osmanlı askerinin kıyâfetlerini kapışırlar. Hasat vakti geldiğinde giydikleri bu yeniçeri kıyâfetleriyle ve büyük bir heyecanla, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.

    Ertesi gün, nehrin karşı yakasından gelen haber, Alman’ların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur: “Alman’lara Osmanlı’lardan imdât geldiğini zanneden Fransız’lar, korkudan, köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçmaktadırlar. Mahsûlünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir.”

    Bu olay, Mülhaym’lıların gönüllerinde taht kurar.
    Giydikleri yeniçeri kıyâfetlerini, daha sonra Mülhaym’a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyârete açarlar. Şehrin en yüksek binâsına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, hâlen olayın yıldönümünde şehirde bir karnaval düzenleyip hadiseyi temsîlen kutlarlar.

    Bu olay, Osmanlı’nın sâdece birkaç yeniçeri kıyâfetiyle Alman’ları Fransız’ların elinden ve talanından nasıl kurtardığını anlatan, mâziden kalma, pırlantalarla resmedilmiş bir tablo gibidir.

    alıntıdır




  • acaba yukarıdaki olay hangi tarihde geçmiş
  • Komprodor osmanlının torunları yürüyün be kim tutar sizii

    Destuuur haydi yallaah



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi by.cin330 -- 10 Temmuz 2008; 1:00:42 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: karahisar

    sevgili oriental üstadım, sultan abdülhamid i hal etmek için yıldıza çıkan kurulu anlatabilirmisiniz içlerinde kaç tanesi türktü

    Değerli Hocam karahisar ;
    31 Mart Olayından sonra Abdülhamitin hal' kararı yani tahttan indirilmesi meclisçe kabul edilmişti...
    Bu kararı padişahada bildirmek için tarihin ne büyük bir tezatı ve insanfsızlığıdır ki,tahttan indirildiğini koskoca
    halife sıfatınıda taşıyan bir hükümdara.Abdülhamitin değişiyle,içlerinde bir müslümanın bulunmadığı bir heyet tarafından bildirilmiştir..
    İşte bu Abdülhamitin epeyce tabiri caizse zoruna gitmiş ve maalesef bu heyetten ne devlete ne de Abdülhamit düşmanlarına bile!!!!!!!!!!!!!!!fayda getirmeyen karar bildirilmiştir...
    Kısaca böyle..
    Aşağıda da daha sonra yalnız halife olan Halife Abdülmecit Efendinin bu heyeti çizdiği resmi görüyorsunuz...
    Evet işte o heyet:
     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 10 Temmuz 2008; 12:29:51 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Jan!ssaRy

    acaba yukarıdaki olay hangi tarihde geçmiş

    Rumi takvimle 31 Mart 1325,Miladi takvimle 13 Nisan 1909 tarihinde geçmiştir..
  • vay be osmanlının 1909 da bile böyle bir gücü varmış
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Jan!ssaRy

    vay be osmanlının 1909 da bile böyle bir gücü varmış

    zaten günümüz modern postmodern darbeleri o günlerin hediyesidir (istemezüüüüüük)
  • üstteki mesajın neden silinmediği merak ediyorum?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Jan!ssaRy

    Yeniçeri gücü
    Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Alman’lar, öbür yakasında da Fransız’lar oturuyordu.

    Fransız’lar, her sene nehrin karşı kıyısına geçiyor, Alman’lara âit topraklardaki mahsûlün tümünü toplayıp götürüyorlardı.

    O sıralarda, birliğini henüz te’mîn edememiş olan güçsüz Alman’lar ise buna fazlaca ses çıkaramıyorlardı.

    Ancak bu durum her yıl tekrarlanmayı sürdürünce, Alman’lar çâreyi Osmanlı sultanına durumu yazıp, imdât istemekte bulurlar ve sultâna bir mektup gönderirler.

    Mektupta şöyle denilmektedir:

    “Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsûlümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyâya adâlet dağıtan bir imparatorluğun sultânı, İslâmiyet’in de halîfesisiniz. Bizi bu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı sağlayın.”
    bu yardım isteğini inceleyen pâdişâh asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbîsesi göndermeyi kâfî bulur. Yardım isteğini bildiren mektuba cevâbî bir mektup yazılır. Bu mektupla birlikte içi asker elbîsesi dolu üç çuval da Alman’lara yollanır.

    Şaşkına dönen Alman’lar, çuvalları alıp mektubu okurlar: Mektupta şunlar yazmaktadır:

    “Fransız’lar korkak adamlardır. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfîdir. Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbîselerini adamlarınıza giydirin. Bu adamları mahsûl zamânı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfîdir.”

    Bağ bahçe sâhipleri hemen Osmanlı askerinin kıyâfetlerini kapışırlar. Hasat vakti geldiğinde giydikleri bu yeniçeri kıyâfetleriyle ve büyük bir heyecanla, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.

    Ertesi gün, nehrin karşı yakasından gelen haber, Alman’ların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur: “Alman’lara Osmanlı’lardan imdât geldiğini zanneden Fransız’lar, korkudan, köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçmaktadırlar. Mahsûlünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir.”

    Bu olay, Mülhaym’lıların gönüllerinde taht kurar.
    Giydikleri yeniçeri kıyâfetlerini, daha sonra Mülhaym’a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyârete açarlar. Şehrin en yüksek binâsına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, hâlen olayın yıldönümünde şehirde bir karnaval düzenleyip hadiseyi temsîlen kutlarlar.

    Bu olay, Osmanlı’nın sâdece birkaç yeniçeri kıyâfetiyle Alman’ları Fransız’ların elinden ve talanından nasıl kurtardığını anlatan, mâziden kalma, pırlantalarla resmedilmiş bir tablo gibidir.

    alıntıdır




    19. yüzyıl hocam




  • Arkadaşlar sizlerden ricam,MAHMUT ŞEVKET PAŞA konusunuda bir arkadaşımız iyice inceleyip burada yayımlasın...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 10 Temmuz 2008; 15:37:48 >
  • mahmud şevket paşanın ölümü hakkında


    CENAZE ARABASI

    Bundan tam 94 yıl önce, yine bir haziran günü II. Abdülhamid tahttan indirildikten sonra Osmanlı Devleti’nde en güçlü adam konumunu kazanan Mahmud Şevket Paşa pusuya düşürülerek hayatını kaybedecekti (11 Haziran 1913).

    Olay şöyle gelişmişti:

    Boş bir tabut bulunup Ahmed Nazmi Paşa’nın otomobiline konulmuş, güya cenaze taşıyormuş gibi bir izlenim uyandırılmıştı. Otomobil Divanyolu’na sapan sokaklardan birinin köşesinde beklemeye başlamış, tam Mahmud Şevket Paşa’nın otomobili Beyazıt’tan hareket edip de yanlarına yaklaşacağı sırada yola çıkmıştı. Tabii cenazeye hürmet lazım, değil mi? Paşa’nın şoförü sözde cenaze arabasının geçmesini beklemiş, araba geçmiş fakat az sonra, plan gereğince aniden durmuştu. Böylece Mahmud Şevket Paşa’nın makam arabası kapana kıstırılmıştı. Öndeki arabadan çıkan Topal Tevfik, tabancasıyla Paşa’nın üzerine kurşun yağdırmış, etrafta toplanan arkadaşları da koroya katılınca araba ve içindekiler kalbura dönmüştü. (O anı bir daha yaşamak isteyenler Harbiye’deki Askeri Müze’de sergilenen arabayı kendi gözleriyle görebilirler.)

    Böylece suikastin ilk adımı amacına ulaşmış oluyordu. Ancak bu iş burada kalmayacak, hesapta Enver, Cemal ve Talat Paşa’nın yanı sıra iki Yahudi İttihatçı da temizlenecekti. Bunlar Nesim Ruso ve Emanuel Karasso’dur. Hedeftekilerin ortadan kaldırılmasıyla İttihatçıların beyin takımı imha edilmiş olacak, ardından tasfiyeler başlayacak, İttihatçı kadro gemilere bindirilip sürgüne yollanacak ve Osmanlı iktidar gemisi yeni rotalara girecekti.

    Peki hangi yeni rotalara?

    Mahmud Şevket Paşa İttihatçılar tarafından mı öldürtülmüştür? Sonuçta Truimvira denilen Enver, Cemal, Talat üçlüsünün önü bu suikastle açılmış, yani kárlı çıkanlar onlar olmuştur ama bunun daha derin ve uluslararası bir komplo olduğu şüphesine davetiye çıkaran kanıtlar var elimizde. Üçünü görelim:

    1. 5 ay önce zorla istifa ettirilen ve İngiliz taraftarlığıyla tanınan Kıbrıslı Kámil Paşa, cinayetten 15 gün önce, sessiz sedasız İstanbul’a dönmüştür. Neden?

    2. İngilizler, II. Abdülhamid döneminden beri Almanlara kaptırmış oldukları ticarî ve siyasî nüfuzlarını geri alabilmek için çalışıyorlardı. Bu amaçla Bağdat Demiryolları’nın uzanacağı Basra Körfezi’ni kontrole etmeye, dahası, Fırat ve Dicle üzerinde gemi işletme tekelini almaya ve bazı sınır sorunlarında tavizler koparmaya uğraşıyorlardı. Bu görüşmelerin Kámil Paşa zamanında başlamış ve suikast tarihinde henüz sonuçlandırılmamış olması ilginçtir.

    3. En önemlisi de, Irak petrolleri sorunudur. İngiltere, harıl harıl Almanya’ya kaptırmakta olduğunu hissettiği bu geleceğin muazzam petrol damarları üzerine nasıl çörekleneceğinin hesaplarını yapıyordu (nitekim amacına 5 yıl sonra ulaşacaktı). Osmanlı Devleti’nden, kurulacak bir şirkete imtiyaz, yani yasal ayrıcalık tanımasını istedi. Osmanlı Devleti de buna, Almanları güvendirmemek için sermayesinin iki devlet arasında paylaşılması şartıyla razı oldu. Çarpıcı bir rastlantı: Bu imtiyaz anlaşması, tam da suikast günü imzalanmıştı!

    Dikiz aynamız bugün neyi gösteriyor? Neyi koparmak istiyorlar da koparamıyorlar, dersiniz.

    Sorular ki akar gider sonsuza.




  • 
Sayfa: önceki 4445464748
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.