Şimdi Ara

VOLVO SEYAHATLERİNİZ

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
82
Cevap
1
Favori
7.639
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sevgili Volvocu arkadaşlar,

    Bu başlık altında Volvo araçlarımızla yaptığımız uzun yol seyahatlerini sıralayalım istedim. Uzun yol tecrübelerimizi, ülkemizdeki yollar hakkındaki bilgimizi ve hatta yol üstü ve ulaştığımız yerlerdeki mekanlar hakkındaki tecrübelerimizi burada paylaşabiliriz. Benim için Volvo herşeyden önce bir uzun yol aracı olduğu için bu başlıkta paylaşacağımız şeyler olduğunu düşündüm.


    Bunlar benim son dört yıl içinde Volvom ile yaptığım seyahatlerim:

    İst-Foca-Kuşadası-İzmir-Çanakkale-İst. (2006 yazı)
    İst-Ank-Nevşehir-Ank-Eskişehir-Bursa-İst (2006 Aralık)
    İst-Ank. (2007 Nisan)
    Ank-İst-Ank (2007 Mayıs)
    Ank-İzmir-Çeşme-Bodrum-Denizli-Ank (2007 yazı)
    Ank-Samsun-Trabzon-Ank (2007 Cumhuriyet bayramı)
    Ank-Antalya-Kaş-Side-Alanya-Ank. (2007 Aralık)
    Ank-İst-Ank. (Şubat 2008)
    Ank-İst (Nisan 2008)
    İst-Fethiye-Dalyan-İzmir-İst (2008 yazı)
    İst-Foça-İst (2008 Ramazan bayramı)
    İst-Alanya-İst (Mayıs 2009)
    İst-Ank-İst (Mayıs 2009)
    İst-İğneada-İst, iki kez (2009 yazı)
    İst-Asos-İst (2009 yazı)
    İst-Enez-İst (2009 yazı)
    İst-Ank-Alanya-Ank-İst (2009 Ramazan bayramı)
    İst-Alanya-İst (Nisan 2010)
    İst-İğneada-İst (Haziran 2010)
    İst-Akçakoca-İst (Temmuz 2010)
    İst-Afyon-Demre-Kaş-İst (2010 kurban bayramı)

    Bir sonraki hedefim hala Datça. Datça'yı daha önce gördüm ama Volvomun tekerleğinin dönmediği tek tatil beldesi olarak duruyor. Elden çıkarmadan orayı da göstermek istiyorum :)

    Volvomla her uzun yola çıktığımda ona hayranlığım biraz daha artıyor. Her uzun yol sonrası İstanbul trafiğine girdiğimde ise yine sinirlerimin gerildiğini hissediyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hesheit -- 21 Kasım 2010; 16:26:31 >







  • Benim bayram trafiğim de cuma günü başladı. Saat 15:00'de Kurtköy'den çıktım. Gece 01:00'de Alanya'da idim. Toplam 950km, 10 saat.

    Dönüş yolunda İst. girişi rezaletti. Alanya'dan 08.30'da yola çıktım. 13:30'da Ankara'da idim. 14:00'de yine Ankara'dan yola çıktım. 16:00'da Bolu Dağı'nda İsmail'in Yeri'nde idim. Çok sıra vardı, o yüzden adımı yazdırdım, toplam bir saat 15 dakika burada kaldım. İzmit'te korkulan başıma geldi. 18:00-20:30 arası İzmit'ten Şekerpınar'a gelebildim. Arada Kurtköy'de bir otelden yer de ayırtmıştım. Sonra bir mucize oldu, Şekerpınar'da yol birden açıldı. Sabancı Universitesi'ni 160 ile filan geçtim. Herkes acayip hızlı giderek birkaç araç daha geçme derdindeydi. Köprüyü kullanmadım, yol açıktı ancak benim artık oturmaktan vücudum kasılmıştı. Harem'den feribotu tercih ettim, böylece biraz dinlenmiş oldum. 10 saatte gittğim yolu bu sefer 14 saatte döndüm. Yine de şükür.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hesheit -- 23 Eylül 2009; 17:52:06 >




  • Ben yeni Volvocu sayılırım; 8-9 aylık. Bu süre içinde 3 tane uzun yolculuğum oldu.

    1- İstanbul- Eflani(Karabük'ün bir ilçesi) ve dönüş. Yaklaşık 900 km.

    2-Aynı güzergahta tekrar gittim geldim. Bu sefer F.Sultan Mehmet Köprüsü'nde bakım zamanına denk gelmiştim. Dönüşte çok sıkıntı çektim. Yaklaşık Eflani'den İstanbul sınırlarına 3 saatte gelmişken, ondan ötesini de 3 saatte geldim.

    3-İstanbul-Bodrum ve dönüş. Gelirken ve giderken de Yenikapı-Bandırma feribotunu kullandım. Bu yolculukta ise beni en çok feribot sıktı. Şöyle bir hesap yaptım feribot sırası beklemesi, binmesi, inerken uzun süren bekleme sürelerini de eklediğimde ve 2.30 saatlik feribot yolculuğu nerdeyse 3.30 saat oldu. Belki de 4 saat. Kolaylık sağlayacağı yere benim sinirlerimi bozdu.

    Bundan sonra Allah izin verirse eskihisar-topçular feribotunu kullanırım. En azından feribotta insan dışarı çıkıp bir deniz havası alabiliyor.

    Volvo'ya gelince genel anlamda güzel yolculuklar yaşattı bana. Fakat iki sorun yaşadım o biraz tedirgin olmama sebep oldu.

    Birincisi: Açtığım konuda da bahsettiğim uzun rampalarda farkettiğim ufak bir devir dalgalanması oldu.

    İkincisi ise: Bende Golf zamanında bir viraj korkusu oluşmuştu. O korkunun s60'da da devam ettiğini müşahede ettim. Yok arabadan kaynaklı değildi bu. Çünkü önümde atıyorum tipo gidiyor. Onun girdiği hızla girmeme rağmen bende bir tereddüt oluşuyordu. Bilmiyorum nasıl atacağım bu korkuyu.

    Ayrıca direksiyonu biraz fazla turlu bir araba s60. Bunun uzun yolda mahsuru olmayacağını düşünmüştüm. Ama özellikle Bodrum'un kıvrak dağ yollarında zaman zaman ellerimi direksiyondan kaldırıp ikinci hareketi yapmadan dönemediğimi gördüm. Yani bir F1 aracı gibi iki el direksiyondayken biraz sağ-solla dönülmüyor keskin virajlar. Bu örneğin abartılı olduğunun farkındayım; anlaşılsın diye verdim.

    Yakıt tüketimim yukarıda geçen ilk yolculukta 8,4 lt. civarıydı 100 km.de. İkincisinde 9 lt. Bodrum yolculuğunda ise aklımda yanlış kalmadıysa 10 lt.ye yakındı.

    Şimdilik bu kadar...




  • Ben Izmir'den Adanaya Volvom (S40 1.6D) ile gittim. Volvo ile ciktigimiz bu yolculugun sonunda 11 yasindaki kizim Pinar 'Baba cok rahat geldik, yollar mi kisalmis?' dedi. 11 saatin sonunda bunu demesi onemli bi sey bence. Bir de, bundan once VW Golf'umle bu kadar yolu gidince o gece kulagimda bir yol gurultusu ve ugultu olurdu. Ilginctir, kulagimda olusan o ugultu artik yok. Yakit tuketimine gelince, uzun yolda eger 'sorumlu' bir surus yaparsaniz takdiri hakediyor. Allah kaza bela vermesin ama Volvo'nun piyasadaki bi suru teneke arabadan farkli oldugunu bimek de guzel. Diger yandan Volvo suruculerinin cogunun ortak noktasi: duzgun surus, manyakca hareketler pek goremezsiniz.
  • Selamlar,
    konuyu görünce ben de birşeyler yazayım istedim.
    İstanbul'da ikamet ediyorum, kendi ailemin Ankara'da, eşimin ailesinin Kayseri'de olması
    ve kısa süreli seyahatlerde kullandığımız uçak dışında senelik izinlerimizi araba ile yapma sevdamız dolayısıyla bizde hatrı sayılır km'leri
    volvomuz ile yapıyoruz.
    Hızlıca aklıma gelen seyahatleri yazayım.
    2004 S40 classic ile
    İstanbul-İzmir, İzmir-Kayseri, Kayseri-Ankara, Ankara-İstanbul (tüm bu seyahat 3 er günlük konaklamalar şeklinde 10 gün içinde yapıldı) 2007 Mart
    İstanbul-Ankara-İstanbul Mayıs 2007
    İstanbul-Antalya-İstanbul Haziran 2007
    2007 yıl sonuna kadar 3-4 sefer daha Ankara seyahati
    Bolu Abant ve Kartalkaya Ocak 2008
    İstanbul-Edirne-İstanbul Mart 2008
    S40 1.6D ile
    İstanbul-Ankara-Kayseri-Ankara-İstanbul (araba daha yeni idi, yola çıktığımda 700 km de falandı, döndüğümde 3000 de idi) Eylül 2008
    Kasım 2008- Nisan 2009 arası en az 5-6 İstanbul-Ankara-İstanbul
    İstanbul-Tekirdağ-Edirne-İstanbul Mayıs 2009
    İstanbul-Ankara-Fethiye-Göcek-Bodrum-İzmir-İstanbul Haziran-Temmuz 2009
    İstanbul-Ankara-İstanbul Eylül 2009 (ramazan bayramı)

    Gerçi şimdi bunları yazınca biraz kuru oldu. hem seyahat anılarını anlatmak, hemde resimlerle süslemek lazım.
    Ama şunu belirteyim:
    Ben araba ile yılda 20-25bin km yol yapıyorum, eminim yılda en fazla 5bin km İstanbulda kullanmışımdır. Şehir içinde, özellikle trafik yoğunluğu olacağını bildiğim yerlere girmeyi hiç sevmiyorum. Arabayı uzum yolda kullanmak hem daha keyifli hemde araçlar üretim amacına ulaşmış oluyor gibi hissediyorum. Nedir o amaç: Bir yerden bir yere güvenle ve keyifle yol almak. O yüzden uzun yol yapmayı seviyorum.
    İstanbul'da trafik keşmekeşinde arabaları ile işe gelen arkadaşlarıma şunu diyorum : ''Siz araba ile işe geldiğinizi sanıyorsunuz ama aslında siz arabayı işe getiriyorsunuz parka bırakıp akşam da alıp eve götürüyorsunuz, o sizi getirip götürmüyor!'' bilmem anlatabiliyor muyum? üstelik servis imkanı varken ve araba ile işe gelmek özel bir avantaj (süre kazanmak, daha sakin ve risksiz gitmek vb.) sağlamıyorken. Acil bir durum yok ise ve yoğun trafikte kullanmak zorunda iseniz araba kullanmak bana hamallık gibi geliyor.
    Neyse konudan sapmayayım.
    Hesheit bu konuyu açalı bir hayli zaman olmuş ama atlamışız. Müsayit bir zamanda toparlayabilirsem resim ve anı da ekleyeceğim.
    Herkese Sevgiler.




  • ben de nisan ayında aldım s40 1.6d...ağustosta istanbul-ayvalık-izmir yaptım...arada da kısa mesafelerde kullanımla 1600 km yaptım...bir de bu bayramda istanbul-ayvalık yaptım..1000 km de o tuttu..yakıt dizel olunca tabi hiç feribota binmedim...96 tl lik bir hız cezası( ki söylemeye utanıyorum 117 ile ceza yedim şaka gibi) ve de iki tane taş izi dışında bir sıkıntı olmadı...araba şu an 4900 km de...aldığımdan bu yana ortalama 5.8 l / 100 km oldu...daha ne olsun...ki otobanlarda falan 140-150 bastım....
  • bende s60 awd ile devamlı yollardayım mesleğim icabı aracımı alalı tam 1 sene oldu ve 55000 km yaptım ve son yolculuğum
    Tokat - Erzincan Kemah-iliç- kemaliye ve köyleri- divriğ zara sivas- tokat dolandım geldim.

    kamiliyeyi gezmenizi fırat üzerindeki asma tahta köprüden aracınızla geçmenizi tavsiye edirim.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • bizim de 6ay civarinda oldu alali 9500km ye ulasti
    3kere ankara-istanbul
    bayramda da ankara-marmaris
    istanbula gidip gelirken otoban oldugundan dolayi fazla bir farklilik olmamakla marmarise gidip geldigimizde yollar virajli inisli cikisli oldugu icin araba kendini daha guzel hissettirdi daha keyifli bi yolculuk oldu bana gore
    uzun yolda ortalama 5lt yakit bu performans icin bence guzel bir rakam
  • Çok zamandır uzun yola çıkan yok galiba Bu kış ben de biryerlere gidemedim. Aşağıdaki fotolar önceki kışlardan. Birincisi Aralık sonu Kaş-Kalkan arasında çekildi, ikincisi de hemen iki gün sonra Toroslar'da.

     VOLVO SEYAHATLERİNİZ

     VOLVO SEYAHATLERİNİZ




  • 22 Ocak 2010 İstanbul…
    Sabah 06:00 da cebimin alarmı ile soğuk bir İstanbul sabahına uyandım, hemen İzmir yolculuğu için hazırlanmaya başladım. Volvo S40'ımla baş başa geçireceğim ilk günün heyecanı içerisindeydim. Eşyalarımı koyup besmele ile marşa bastım ve Feribota binmek üzere Yenikapı’ya gittim fakat bana hava muhalefeti sebebiyle seferin iptal olduğunu söylediler, halbuki ben uyumak için çok iyi bir ortam olacağını düşünmüştüm. Neyse deyip kara yoluyla gitmek üzere yola koyuldum Sirkeci’den Harem feribotuna binip yola start verdim.
    O kadar büyük keyif alıyordum ki içim içime sığmıyordu, Volvom bana olağanüstü bir haz veriyordu. Koltuk rahatlığı, sessizliği, müzik sisteminin güzelliği vs. vs. Yenihisar’dan Yalova’ya gitmeye karar verdim ve 100 liralık benzin koyup arabalı vapura vardım. Feribotun en ön sol tarafında denizi görecek şekilde park ettim, yanımda getirdiğim minderimi kafama koyup arabayı çalışır halde bırakıp sıcacık bir şekilde uykuya daldım. İşte bu anlatılmaz bir keyifti, tam adıyla tatlı bir şekerleme yaptım. Sonra cep telefonu sesiyle uyandım, arkadaşım yolculuğun nasıl geçtiğini soruyordu ben de ona detaylarıyla zevkle keyifle nasıl yolculuk yaptığımı anlattım. Susurluğa yaklaşırken artık hava bozmaya yağmur çiselemeye başladı, Ulusoy tesislerinde mola verip kendime tost ve portakal suyu ısmarladım, çok sevdiğim bezelerden (aslında içiboş diyoruz) aldım ve hemen ağzıma attım. Volvomun şekerlerini de almayı ihmal etmedim. Tekrar yola koyuldum ki kar çiselemeye başladı fotoğraflarını ve videolarını çektim. Volvom kaset de çaldığı için arşivden bulduğum ve çok beğendiğim Ocarina serisinden bir albümü dinlemek ortamıma renk kattı ve videoya güzel bir fon oldu.
    Hazlarımı yaşarken Balıkesir’e geldim artık Bergama’ya çok az kalmıştı. Saat de 12.00 olmuştu Savaştepe’ye saptım ve 20 km. kadar ilerledim kar iyice kendisini göstermeye başladı. İlk kötü haber karşı şeritte Golf kullanan bir kızın beni uyarmak üzere yavaşlayıp penceresini açıp ileride yol kapalı geri dönün demesiyle geldi. Arkasındaki jandarma arabası kızı doğruladı ve iki tırın yan yana kaldığını söyledi. Ben de mecburen geri döndüm ve Balıkesir İzmir yoluna saptım. Aklımca Manisa’dan kestirme bulup Bergama’ya bir şekilde gidecektim, işte yol bu safhadan sonra kabuslaşmaya başladı. Çünkü yolun 30.cu kilometresinde kar donmuş bütün araçlar birbirine girmiş kazalarla dolu bir konvoya takıldım. Ve yol kapalıydı araçlar ilerlemiyordu. Bir süre sonra sinirlerim bozuldu ve belki tırlar artık çekilmiştir diye Savaştepe yoluna geri döndüm ama kar iyiden iyiye kendini belli etmiş dağın yamacındaki tüm araçları kara saplamıştı. Herkesin gözü önünde otomatik vitesimi W moduna alıp rahatlıkla geri dönüp uzaklaşmam saplanan insanların sinirlenmesine ve Volvo’ya saygısına sebep oldu tahminim. Jandarma zincir alırsam o dağı çıkabileceğimi söylemişti ben de Balıkesir’e geri döndüm, sanayi sitesini buldum ve kar zincirlerimi aldım. Tekrar Savaştepe’ye gittim ve dağın yamacında kar iyiden iyiye yağarken zinciri takmaya çalıştım yapamadım. Adamın tekinden yardım istedim ve adam bana krikoyla arabayı kaldırmadan bunu yapamayacağımı söyledi. Nasıl yaparım? Bagaj olduğu gibi eşya ile dolu. Stepne ve kriko hiç kullanılmamış olduğu için yerinden çıkarmak için baya bir zorlandım. Çıkardım çıkarmasına ama kar öyle bir yağıyordu ki sanki bana gir kardeşim arabana, uğraşma bununla git başka bir yol dene diyordu. Öyle yaptım, tekrar Balıkesir İzmir yoluna girdim ve konvoya girdim. Aman Allah’ım yoldaki araçların birbirine girmesi, kayması, yoldan çıkması, Volvom’u tekrar tekrar sevmeme sebep oldu. Direksiyona sarıldım ve seni seviyorum dedim. Çünkü vitesin yanındaki W modu karda kalmış araçlar için yapılmış arabayı kaydırmıyor. Tüm bu zaman aralığında artık gün yavaş yavaş kararmaya, benim de sinirlerim bozulmaya başladı. Safari gibi off road gibi ağır adımlarla yola devam ettim. Bazı yerlerde Volvo cesaretiyle sabun gibi kayan yollarda arabaları solladım. Benim gibi sakin araba kullanan birinden beklenmeyecek performans sergiledim. Kabus dolu saatlerden sonra yavaş yavaş konvoyu geride bıraktım ve yolda tek başıma sürmeye başladım kendimi kahraman gibi hissettim. Kar yağışı azalmaya ve yol düzelmeye başladı Çanakkale tabelasını gördüm ve hemen saptım. Aldığım 100 liralık benzin artık yavaş yavaş azalmaya başladığından Kırkağaç’ta gördüğüm ilk benzinciye girip 50 liralık benzin aldım ve Bergama’yı sordum, sağa dönün ve 80 km. gidin dedi benzinci. Harika deyip hemen fırladım ama yeni bir kabusun beni bekliyor olması gerçeğiyle yeniden yıkıldım. Yol bakım çalışması vardı ve yol yüzeyi yüzbinlerce köstebek yuvasından oluşmuş izlenimini veriyordu. Volvomdan özür dileyerek yola devam ettim ve direksiyonunu okşaya okşaya onu onu teskin etmeye çalıştım. Tahmini bir on, on beş kilometre sonra düz yola vardım, rahatladım, Somaya giriyorum derken yeni bir yol çalışması ve yağmur artık sinirlerimi iyiden iyiye zorlamaya başladı. Gerçek anlamda zorlu bir sınavdan geçiyordum. Artık Volvo’mu Bergama’ya ulaştırmak anneme göstermek istiyordum. Sıkıcı bir Soma, Bergama yolu geçirdikten sonra artık F plaka (Bergama)araçlar görmeye ve yeniden mutlu olmaya başladım. Annemi arayıp “annecim kargo kapının önüne paket bırakmış” yalanıyla aşağıya indirdim ve kapısına koşup elinden tutup zorla arabaya bindirdim. Hemen dualar okumaya başlayıp arabanın içine üfledi. Onu biraz gezdirip eve getirdim. Volvo’mu artık hep park edeceğim yerine ilk kez park edip sık sık arkama dönüp seyredip, bu zor ve yorucu geçen günde beni mahçup etmeden ve hiçbir arıza çıkarmadan yola devam ettiği için Volvo’ma teşekkür ede ede evime girdim. Tam yatacakken pencereden ona tekrar bakıp iyi geceler diledim. Allah kazasız belasız yıllarca kullanmamı nasip eder inşallah.




  • Volvon için hayırlı olsun, yolculuk için geçmiş olsun diyorum.
  • @kudug

    Çok güzel duygularını yazıya aktarmışsın. Bu yüzden bir solukta okudum yazını. Araban hayırlı olsun. Güzel günlerde kullanmanı dilerim.

    Yaşadığın sıkıntılara gelince, her ne kadar yaşarken bunaltıcı olabiliyorsa da kısa süre sonra anılarında unutulmaz bir yer edinecektir. Belki torunlarına bile anlatırsın...
  • Çok teşekkür ederim:)
    Bir şeyi farkettim. Volvo kullanıcısının bambaşka bir profili var. Dikkat edin Almancı bir kıro ya da ne bileyim görmemiş biri genelde BMW ya da Mercedes tercih eder, ama Volvoyu tercih edenler benim tahminim eğitimli, bilinçli, kültürlü, aile sevgisi ve bağları güçlü insanlar (evet bu tespit biraz uçuk gibi ama bence doğru) Filmlerde aile arabaları %90 Volvodur dikkat edin. Sizce ucuz olduğu için mi? Hayır ailesini güvende tutmak için 1. seçim Volvo oluyor, bunu bizzat kendim de Amerikada gördüm.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kudug

    Çok teşekkür ederim:)
    Bir şeyi farkettim. Volvo kullanıcısının bambaşka bir profili var. Dikkat edin Almancı bir kıro ya da ne bileyim görmemiş biri genelde BMW ya da Mercedes tercih eder, ama Volvoyu tercih edenler benim tahminim eğitimli, bilinçli, kültürlü, aile sevgisi ve bağları güçlü insanlar (evet bu tespit biraz uçuk gibi ama bence doğru) Filmlerde aile arabaları %90 Volvodur dikkat edin. Sizce ucuz olduğu için mi? Hayır ailesini güvende tutmak için 1. seçim Volvo oluyor, bunu bizzat kendim de Amerikada gördüm.




    bu nasıl bir düşüncedir, nasıl abuk bir genellemedir yahu..! siz ve sizin zihniyetinizdeki kişiler, insanı volvo markasından bile soğutur.
  • Selamlar dragic,
    evet kudug nickli arkadaşın görüşleri pek de genelleme yapılacak cinsden değil ama
    insanların fikirlerini özgürce söylemesi, duygularını paylaşması da sizi Volvo dan soğutmasın.
    Sevgiler.
  • "görmemiş" ve "kro" kelimeleri sizi rahatsız edebilir ama bunlar dışında yazılanların hangisi yanlış anlamadım. Aşağıdaki araştırma rahatsız edici o iki kelimeyi bile dolaylı yoldan ifade etmiş.


    BANA ARABANI SÖYLE, SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM !

    Kullandığınız otomobil ile seyahat tercihleriniz arasında bir bağlantı olabilir mi?

    ABD'de bu konuda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına bakılırsa evet...

    Maddi olanaklarından tamamen soyutlandıklarını varsaydığımızda bile, kişilerin tercih ettikleri seyahat tipleri birbirinden çok farklı olabiliyor... Kimisi tatilini 5 yıldızlı lüks bir otel odasında geçirmeyi hayal ederken, kimisi bir mağara kampında olmayı özlüyor. Seçimler arasındaki bu farklılıklar, insanların karakter özellikleri ile seyahat tercihleri arasında belirgin bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.

    Karakter özelliklerini ortaya çıkarabilmek için birçok yöntem uygulanıyor. Otomobil araştırması ise, sonuçları açısından gerçekten çok ilginç özellikler taşıyor. Çünkü birçok otomobil, kullanıcısının kişiliğini yansıtan belirgin imajlara sahip...

    Amerika’da yapılan bu çalışmada, kişilerin otomobil tercihlerinden yola çıkarak, onlara ne tip bir seyahat ürünü satılması gerektiği konusu araştırılmış.

    Tüm araştırmalarda olduğu gibi, bu araştırmada da sadece bir grup insanın genel trend veya eğilimleri ortaya çıkarılmış olsa da ve otomobil seçiminde etkin olan karakter özellikleri ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterse de, sonuçlar oldukça ilginç. İşte size en kalburüstü 7 otomobil markası ve yansıttıkları...

    Volvo kullanıcıları, haklarında duyduğunuz önyargıların çoğuna uygun kişilerdir. "Hareketlerinde muhafazakar", "karar verirken aşırı derecede dikkatli" ve "örnek vatandaş" onlara uyan tanımlardır. Bu otomobilin sahipleri ağırlıklı olarak üniversite profesörleri ve öğretmenler olmakla birlikte, muhasebeciler ve avukatlar da kullanıcı kitlesine dahil olabilir. Bunlar, makul bir fiyata güvenlik, kalite ve dayanıklılık sağlayan bir otomobil aldıkları için zeki bir seçim yapmış olduklarına inanan insanlardır. Onlara uyan seyahat ürünleri, kişilik özelliklerinden de tahmin edilebilir. ABD ve Avrupa’nın tarihi veya güzel yerlerine yapılan ve eğitici yönlere sahip olan turlar özellikle ilgilerini çeker. Seyahat programlarının bir parçası olarak müze ve sanat galerilerine geziler talep edeceklerdir. Akdeniz ve Ege Denizi bölgesine yapılacak, ilgi alanlarına ve bütçelerine uygun gemi seyahatleri de onlara cazip gelecektir. Bu grup aynı zamanda hafif macera turlarından da hoşlanır. (Bir grubun parçası olarak New England’da sakin bisiklet turları veya Colorado Nehri’nde rafting gibi.)

    Saab kullanıcıları, başka hiçbir otomobil kullanıcısına benzemez. Bu kişiler, yerleşmiş inançlara karşı çıkan kimselerdir. Kendilerinin diğer insanlardan farklı olduklarına inanırlar ve benzersiz olduklarını gösterebilmek için çaba harcamaktan çekinmezler. Bir Saab sahibi olunca da bunu kanıtlamış olduklarını düşünürler. Satış rakamı çok da yüksek olmayan bu otomobil hakkında aslında çok az kişi gerçek bilgiye sahiptir. Otomobilin özellikleri – kontağın direksiyon yakınına değil de yerdeki konsolda olması gibi – çoğu insana tuhaf gelse de Saab tipleri tarafından çok beğenilir. Bu tipler, şahıs olarak büyükçe bir grubun üyesi olmaktansa tek başlarına olmayı tercih eden kişilerdir. Macera seyahatleri, özellikle ağır olanları, onlara çok uygundur ve yakın arkadaşları ile seyahat etmeyi büyük bir grubun parçası olarak seyahat etmeye yeğlerler. Bununla birlikte Saab kullanıcıları bir seyahat acentesi için "en iyi müşteriler" olmayacaktır. Çok bilgi isteyecek, planlamanın çoğunu kendileri yapmayı tercih edecek, söylenenlerin çoğunluğuyla tatmin olmayacak ve büyük olasılıkla konuşulmuş olanın aksi yönde kararlar vereceklerdir. Ayrıca yüksek gelir sağlayabilecek lüks otel, tur ve gemi seyahatleri servislerinin çoğunu tercih etmeyeceklerdir.

    BMW otomobilleri, değişik serilerinde birbirinden farklı imajlara sahiptir. Ancak üretici firma en çok 5 serisi üzerine yoğunlaşmaktadır ki bu serinin modelleri, otomobil dergilerinde, her zaman rakiplerinden daha fazla puan almaktadır. Markanın ilk hedef kitlesi, başarılarından dolayı biraz kendini beğenmiş, iyi eğitimli genç girişimcilerdir. Erken yaşlarda yüksek bir gelir düzeyine ulaşmış olduklarından, çevrelerindeki diğer insanlardan daha zeki ve sofistike olduklarını düşünürler. Bir BMW kullanmanın, otomobiller ve hayat konusunda daha bilgili olduklarını yansıttığına inanırlar. Hareketlerinde genelde özgüven, rahat bir yaşam tarzı ve risk almak için saldırgan bir tavır göze çarpar. Çok geniş ve farklı ilgi alanları vardır. Onlara çekici gelen seyahat alternatifleri arasında macera seyahatleri, bireysel seyahatler ya da ultra lüks şirketlerin gemi seyahatleri yer alır.

    Mercedes birçok insana göre BMW’ye benzer bir imaja sahip olsa da gerçek bu değil... Mercedes kullanıcıları, genellike biraz daha yaşlı ve daha düşük bir gelir düzeyine sahip kişilerdir. Büyük olasılıkla lise mezunu veya üniversiteyi tamamlamamış olduklarından, BMW kullanıcıları kadar erken başarıya ulaşamamış olurlar ve otomobiller konusunda da daha az bilgi sahibidirler. Mercedes sahibi olanlar başkalarına başarabildiklerini ispatlama ihtiyacı duyarlar. Sonuç olarak bu grup kendinden biraz daha az emin olan kişilerden oluşur ve büyük bir otomobil sahibi olmak onların kişiliklerinden daha emin olmalarını sağlar. Onları ilgilendirecek seyahat ürünleri, kokteyllerde ilginç bir konuşma konusu olabilecek yerlere yapılan lüks turlar (Afrika’da lüks safari turları ya da Fransa’nın şarap bölgelerine özel turlar vb.) özel golf turları ya da Seabourn şirketinin gemi seyahatleri (bu şirket biraz daha ileri yaşlı ve daha muhafazakar gruplara hitap ediyor.) olabilir.

    Jaguar genellikle bir erkeğin otomobili olarak düşünülse de, bu markanın ana hedefi Jaguar’ları çok seven kadınlardır. Bir Jaguar kullanmak, kadının kendisini çekici bulmasını sağlayan zarif bir elbise giymesi gibidir. Otomobilin yumuşak hatları ve kadifemsi deri döşemesi, sürücünün öz değerini artıran seksi bir imaj yaratmaktadır. Sedanlar, özellikle de XK8 Convertible modeli, iç ve dış güzellik imajı yaratır. Jaguar kullanıcısı, başkalarından kendisini emin hissettirecek sevgi ve sıcaklık bekler. Bir Jaguar kullanıcısına önerilmesi gereken seyahat ürünleri, Avrupa’nın başkentlerine yapılacak lüks turlar ya da Akdeniz’de bir gemi seyahati olabilir. Jaguar kullanıcısı bir kadınsa, genellikle seyahat sırasında pohpohlanmayı isteyecektir. Lüks kaplıcalar da ilgisini çekebilir.




  • söylenenlere bakılırsa oxford bitirmeye çalışacağına al bir volvo işi bitir.yada kız istemeye giderken volvoyla git.yapmayın arkadaşlar yukarıdaki anıları dikkatle okursanız şunu göreceksiz volvo kullanıcıları sığınacak liman arayan naif kişilerdir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: iniyesta

    söylenenlere bakılırsa oxford bitirmeye çalışacağına al bir volvo işi bitir.yada kız istemeye giderken volvoyla git.yapmayın arkadaşlar yukarıdaki anıları dikkatle okursanız şunu göreceksiz volvo kullanıcıları sığınacak liman arayan naif kişilerdir.


    Her ne kadar "Dikkat edin Almancı bir kıro ya da ne bileyim görmemiş biri genelde BMW ya da Mercedes tercih eder" fikri birçok BMW yada Mercedes kullanıcısını görünce haklı ve doğru oldugunu göstersede bu ifade biraz maksadını aşmış gibi algılanabilirken, nicki bile çakma olan INI(Y)ESTA, nickini bile alırken doğru yazamayan arkadaşın söyledigi "volvo kullanıcıları sığınacak liman arayan naif kişilerdir" ifadesi hem NON-VOLVO kullanıcılarının kimligini tespit konusunda fikir veriyor hemde düşüncesi doğru bile olsa ifadesi abes ve yakışıksız.

    Bu konuyu bence uzatmayalım, VOLVO'mu seviyorum, hakkaten seviyorum, hakkaten yerine araba koyamıyorum, hakkaten bir Otomobil benim için bir araç olmaktan daha fazlası olduğu için VOLVO kullanıyorum ve beklentilerimi buluyorum. Tüm Volvo ve Non-Volvo kullanıcılarına kazasız keyifli seyahatler diliyorum.




  • iniyesta senin araban var mı? veya alacak paran var mı? ...topçu...çok gol yedin galiba bugünlerde



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bestekar87 -- 6 Şubat 2010; 2:22:43 >
  • sevgili hesheit,

    öncelikle duvarına yapıştırdığın volvo'yla ilgili yazıdan çok çok önceleri haberdar olduğumu belirtmek isterim. ancak sırf bu yazıyı okuyarak ya da pek sevgili amerikalıların yaptığı bu araştırmadan dolayı, volvoya binen insanlarında birer "özenti" olduğunu da üzülerek belirtmek isterim. Yani bu araca doktorlar,profesörler,toplumda statüsü yüksek insanlar biniyor diye, bu markaya ben de binmeliyim demek ,diyebilmek..bence bu durum en büyük kıroluktur,en büyük görmemişliktir.bilmem anlatabildim mi?

    yine bu konuya devam edecek olursam, tanıdığım bir iletişim doçenti mercedes araca sahipken, ikamet ettiğim semtte ki ortaokul mezunu bir birahane işletmecisi,film camlı,cafcaflı bir volvo s40 classic aracın sahibidir.


    özetin özeti: "bütün genellemeler önyargı içerdiği için yanlıştır."




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.