Şimdi Ara

BOR MADENLERİ OTODA KULLANILRSA?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
34
Cevap
0
Favori
1.528
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    "Duyarli bir vatandas olarak lütfen sonuna kadar okuyunuz...

    BOR ile çalışan araba üretildi, Türkiye kıskaçta.

    HERŞEYİMİZİ YİTİRECEĞİZ...

    Borla çalısan araba üretildi, Türkiye kıskaçta.
    *Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı. Türkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip ve uluslararası tröstler Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi planlıyor. Amerikan Millenium Cell (MC) ve stratejik ortağı Daimler-Chrysler (DC), seri üretime bile geçti. Ancak uluslararası tröstler, bu gelişmeleri ülkemizdeki bor zenginliğine egemen olmak için Türkiye`den kaçırıyor. Aksiyon dergisinde yayımlanan habere göre, konuyla ilgili incelemelerden biri Scientific American dergisinin Mayıs 2002 sayısında yayımlandı
    **DÜŞÜNÜLEBİLECEK EN TEMİZ YAKIT` başlığında verilen haberde, kimyager Steven Amendola`nın Ford Explorer model otomobili bor bileşiklerinden elde edilen yakıtla çalıştırıldığını anlatıyordu.

    **ABD`li kimyager Amendola`ya göre, sodyum bor hidritle çalışan
    otomobilin hem menzili iki katına çıkıyor, hem patlama ihtimali olmadığı için tam güvenli oluyor, hem çevre kirliliği olmuyor, hem de yakıt kullanıldıktan sonra tekrar değerlendirilebiliyor.

    **Benzinle çalışan otomobillerde yakıtı depolama sorunu olduğu için menzili düşüyor. Borla çalışanlardaysa bu sorun ortadan kalkıyor sodyum bor Hidrit maddesi ile suyun oluşturduğu hidrojenin yakıt pillerine ulaşması ve açığa çıkan enerjinin mekanik enerjiye dönüşmesiyle yürüyor.

    **Bor konusu özellikle son yıllarda Türkiye gündeminden hiç inmedi. Bilgisayardan silaha, nükleer teknolojiden akaryakıta kadar birçok alanda kullanılan bor, ister istemez birçok çevrenin ilgi odağı...

    **Tartışmalar, bazı kişi ve güçlerin özelleştirme furyasınıda arkalarına
    alarak, bu cazip ve stratejik madeni `iç etmek` istediğinden, uluslararası tröstlerin Türkiye`yi bor konusunda baskı altına aldığına,
    bor`u devletin yeterli karlılık ve verimlilikte kullanamadığına kadar uzanıyor.

    **Devlet Denetim Elemanlar? Dernegi(DENETDE) Başkanı Atilay
    Ergüven de bor gibi hayati önemi olan konulardaki gelişmelerin Türkiye`ye geç yansımasını, BATILILAR TÜRKİYE`YE BOR TEKNOLOJISININ GELMESİNİ ÖNLEDİKLERİ GİBİ, O KONUDAKİ ÖNLEMELERİ DE DUYUP, BORUN ÖNEMİNİ KAVRAMAMIZI İSTEMİYORLAR!` sözleriyle izah ediyor.

    **Dünya bor rezervinin yüzde 70`i Türkiye`de.Bizi yüzde 13`le ABD izliyor.

    **Rezervlerini yıllar önce kullanmaya başlayan Amerika`nın, kendi
    topraklarından çıkarabileceği miktar gittikçe azalıyor. Bor zengini
    Türkiye ise bu potansiyelini ancak ham borunu satarak değerlendirebiliyor.

    *** Mamul bor ürünleri üretebilmek için gerekli teknoloji Türkiye`de yok. Çünkü Batılı ülkeler bor teknolojisini bize vermeyi hep reddediyor. Ham cevher olarak adeta sudan ve kumdan ucuza sattığımız bor, bize pahalı ithal ürünler olarak geri dönüyor.

    Bilgilenmek ve bildirmek amacı ile lütfen sessiz kalmayınız... Pekiiii Adamlar ne diyor biliyor musunuz geçenlerde? "Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar zengin bir ülkedir"

    Kim işletecek bu madenleri? "


    Arkadşlar yazı buraya kadar alıntıydı şimdi bu konuda kendi görüşerimi ve tespitlerimide belirteyim

    Ne yazıkki ülkemizde bor madenlerine yeterince önem verilmiyor. Ülkemizde dünya bor rezervlerinin %65 i bulunmakta ve bor doğru kullanılıp işlenebilirse 1 yıl da Türkiyenin bütün borçlarını kapatıp üstüne Türkiyeyi kara geçirebilecek derecede potansiyeli olan bir maden. Ama ne yazıkki boru ülkemizde işleyemiyoruz. Yabancı devletlere bor gibi çok önemli bir madeni kiloyla satıp çok daha pahalı bir fiyata işlenmiş olarak gramla geri alıyoruz bu bir nevi sömürülmedir.Halbuki işleyebilsek ve doğru kullansak Türkiye çok farklı olabilir. Ben Kütahya-Emet doğumluyum ülkemizde olan bor rezervinin büyük çoğunluğu EMET ten çıkmakta ama Emetin haline bakarsanız; bölge borun nimetlerinden faydalanamamıştır. İlçeye ne yazıkki borun yararı gözükmemektedir. Emet Türkiyenin en geri kalmış ilçelerinden biridir. Üstelik borun yanında termal kaplıca kaynaklarıda var ama ilçe bunların nimetlerinden nerdeyse hiç faydalanamıyor. Emette olduğum zamanlar gözlemliyorum hergün onlarca kamyon bor yola çıkıyor ve yok pahasına yabancı ülklelere satılıyor.Bunu gördükçe kahrolmamak elde değil. Bor madenleri konusunda çok fazla proje gerçekleştirilebilir. Örnek bir proje belirtiyim ODTÜ de tamamiyle bor ile çalışan bir araba prototipi üretildi ama ne yazıkki hükümet bu konuda yeterince destek vermediği ve Türkiyede ki sanayi şirketleri bu konuya duyarsız kaldıkları için proje hayata geçirilemiyor. Geçirilmiş olsa Türkiyenin sanayisi çok daha gelişecek ayrıca ülke petrolde dışa bağlı olmaktan kurtulacak ve yakıt fiyatları çok daha ucuz olacak. (yaklaşık 50 kuruş) Hatta piyasada %100 yerli Türk arabaları göreceğiz. Buda Türkiye için çağ atlamak, yeni bir çağ demek. Böyle bir madenin değerlendirilememesi çok yazık.

    Yine geçenlerde Türkiyedeki bor madenlerini işleten ETİ Maden nin yaklaşık 50 milyon dolara amerikanlara satılması söz konusu olan bir mail aldım. Allah kahretsin bu ülkeyi satanları fitil fitil burnundan getirsin inşallah böyle saçma bir şey yapılmaz. Bu konuda lütfen birlik olalım Türkiye için.


    Yazının toryum ve neptemyum elementleriyle ilgili olan kısmı bor ile ilgili olmadığı için silinmiştir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi acr -- 30 Eylül 2007; 20:39:40 >







  • Bizim millet,insanların başıyla türbanıyla meşgul..
    Bu konularla ilgilenmezler.
    Milleti laiklik muhabbetiyle uyutuyorlar.İlerde çekeceğimiz var.
  • Eğer bu konu gerçekten dediğiniz gibiyse,bu inanılmaz bir durum ama insanın aklına ilk gelenlerden birisi böyle zengin madenlere sahip bir devletin bu kadar duyarsız kalması pekde akla sığan birşey deil.yani neden böyle umursamamazlık yapma gereği duysunlar?yani bu kadar mı basitler?bence olaylar dışarıdan görüldüğü kadar kolay olmayabilir.
  • bor un diger buyuk kısmı da balikesir bigadiç de cıkarılmakta ne var kı balikesir unıversitesinde bor ile çalişmaya çalişan ogretim gorevlileri(kimya)ne yeteri destek verilmemektedir.
    hatta platin maşa yı bile(bor un sentezinde platın maşalar kullanılmaktadr boru tutmak için) ogretim uyeleri kendi ceplerinden para verip alabilmektedir(yaklaşık 1000-1500 dolar arkadaşlar,maşa diip gecmeyın)
    sorun sudur ki bor un sentezi,yanı işlenmesi yoktur ulkemızde.
    bor maden olarak,ham madde olarak hiçbir işe yaramaz.
    işlendiginde ise mukemmel bir enerjı kaynagidir.
    oyleki kozmetik urunlerin bile içinde kullanılır.cam sanayı de bunun bir diger ornegidir(cam-seramık vs..)
    yanı sadec enerjı değil bor un kullanım alanları cok cok geniştir ve biz elmızın altındakı bu nımeti degerlendirmıyoruz.
    sentez yapamıyoruz.
    devlet buna yıllardır ımkan vermemktedir.
    aci,hem de cok aci arkdaşlar.
  • Bunlar hikaye... Madenleri işleyecek sanayin yoksa sömürülmeye layıksın.. Boru işleyecek borla çalışan motorlar yapacak araçlar üretecek arge çalışmalarını sürdürecek kaç tesis var Türkiyede 0 ...O halde ham haliyle tonu 5 usd den satarsın ABD ye onlarda işleyip aynı boru 5.000 usd ye geri verirler sana..... Sonuçta 2 ton çelik 2.000 usd ama o 2 ton çelik mercedes olunca 100.000 euro oluyor....
  • quote:

    Orjinalden alıntı: acr

    Neptünyum Elementi.
    93 Atom Numaralı Neptünyum radyoaktif bir elementtir ve uranyum pillerinin üretiminde kullanılır. 1940'ta California Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı Mc Millan ve Abelson tarafından keşfedilen bu radyoaktif elementten son yıllarda enerji üretiminde had safhada faydalanılıyor . Üstelik de alternatifleri içinde en ucuza mal edilen bir ELEMENT... Peki bilin bakalım bu Neptünyum dünyada en çok nerede bulunuyor? BiLDiNiZ: Türkiye' de...

    Tahmin edilen rezerv ne kadar?
    127.000 Ton...

    Sonra hangi ülke geliyor? Bulgaristan.
    Onun rezervi ne kadar?
    2.500 Ton.

    Peki sahip olduğumuz Neptünyum'un değeri ne kadar?...
    Çok şaşıracaksınız ama 9 Trilyon $
    Türkiye'nin, iç borcu: 85 milyar $.

    DIS Borcu 125 milyar $.

    Toplam; 220 milyar $. Elimizdeki Neptünyum'un değerini tekrar ediyorum 9
    TRiLYON $
    Yani toplam borcumuzun 40 kat fazlası Önce Bor, sonra Toryum, şimdi de Neptünyum.

    Bilgilenmek ve bildirmek amacı ile lütfen sessiz kalmayınız... Pekiiii Adamlar ne diyor biliyor musunuz geçenlerde? "Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar zengin bir ülkedir"

    Kim işletecek bu madenleri?




    Son zamanlarda internette mail yoluyla dolaşan ve bazı gazetelere “bomba” olarak düşen bir konu var: Neptunyum.

    Bu haberlere göre oldukça değerli olan Neptunyum, ülkemizde çok bulunan bir elementtir ve enerji üretiminde çok düşük maliyet ile kullanılabilmektedir. Aynı haberde, Türkiye’nin Neptunyum rezervi 127 bin ton ve değeri 9 trilyon dolar olarak belirtilmektedir. İnternette yayılan bu haber ile insanlara bu “servetin” kullanılmadığı, gözardı edildiği veya çeşitli güçlerce kullanımının engellendiği ifade edilmekte, hatta Amerika’nın Irak’a müdahalesinden sonra ikinci hedefinin Türkiye’de varolduğu iddia edilen Neptunyum rezervleri olduğu anlatılmaktadır. Gönderilen e-postalar ile insanlar, bu “servetin” varlığına sahip çıkmaya, bilinçlenmeye davet ediliyor. Ancak bu haberde rezervin nerede bulunduğuna, haberin kaynağının ne olduğuna dair hiçbir bilgi yok.

    Kısa bir süre içinde ise MTA (Maden Tetkik ve Arama), TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) gibi bilimsel kurumlar tarafından olaya açıklık getiriliyor ve ardından konu hakkında çeşitli gazete ve bilimsel kurumların İnternet sayfalarında konunun anlatıldığı gibi olmadığı, doğruyu yansıtmadığı açıklanıyor.

    Araştırmaların sonucunda Türkiye’de Neptunyum elementinin veya maddesinin varlığına dair bir bulgu olmadığına dahası dünyanın hiçbir yerinde Neptunyum’u doğal olarak üreten bir maden yatağı bulunmadığına değinilerek. Neptunyum’un doğal bir maden olmadığı Uranyum’un işlenmesi sonucu ortaya çıkan bir madde olduğu ifade edilmektedir. Türkiye'deki 9 bin tonluk Uranyum rezervi bulunduğu ve bunu işleyip Neptunyum'u teknolojik olarak elde ettiğimizi varsaydığımız takdirde dahi, maliyetinin bahsedildiği gibi ucuz olmadığı ve üretim maliyetlerinin çok üzerinde olacağı belirtilmekte ve eklenmektedir: “Bu elementi en ucuz üretme yöntemi Uranyum'dan atom bombası üretimi sürecinde Plütonyum'a çevirme işlemlerinde veya nükleer güç üreten santrallerde bir yan ürün olarak elde edilmesidir. Başka bir deyişle, ileri teknoloji isteyen bir süreçtir. Dünya'da Neptunyum ihtiyacı çok kısıtlı olup, sadece nötron dedektörü yapımında kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu elementin Dünya'da üretimi çok sınırlı ve azdır." Daha detaylı bilgiyihttp://www.mta.gov.tr/etut/neptunyum.htm adresinden temin edebilirsiniz.

    Bireysel olarak "ah bir sayısal loto, milli piyango çıksa da zengin olsam" düşüncesi görülüyor ki toplumun geneline de sıçramış durumda. Her iki-üç senede bir Türkiye'de trilyon dolar eden madenler ortaya çıkmakta ama biz nedense bunları hiç görememekteyiz. Çok fazla hayalci ve kolaya kaçan bir toplum olmaya başladığımızı veya öyle olmamız için gayret sarfedildiğini düşünmeye başlıyor insan. Oturup çalışmaktan, çalışarak ülkeyi kalkındırmaktansa bir hazine bulsak da "yırtsak", borçları ödesek, herkesin geliri 20.000 - 30.000 dolarları bulsa ne güzel olur değil mi? Hadi böyle bir kaynağın olduğunu varsayalım; toplum olarak bu düşünce yapısı devam ettiği takdirde kazanılanlar da çok kısa sürede tüketilecektir.

    Bu tür spekülatif haberlerin geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam etmesi olasıdır. Bu tip haberlerin insanları etkilediği ve heyecanlandırdığı bir gerçek. Ancak bunların bilimsel olarak ele alınıp değerlendirildikten sonra ciddiye alınması beraberinde getireceği hayal kırıklıklarını da engelleyecektir.

    *************************

    İNTERNET SAZANI OLMAYIN

    Posta kutusunda bir e-posta: "Feomidyum petrolü çöpe atan element. Amerikan Askeri Bilim Araştırmaları Grubu (MSRA) tarafından ileri teknoloji kullanılarak tanımlanan ve varlığı açıklanmayan yeni bir element. Feomidyum kullanılarak üretilen süper mıknatıslarla mevcut elektrik motorlarından yüzde 730 daha verimli elektrik motorları üretilebilir. Peki dünyadaki feomidyum rezervleri nerede? Yüzde 74'ü Türkiye'de, yüzde 4'ü Nepal'de, geri kalanı da diğer ülkelerde. Boğaz'ın tektonik yapısını inceleyen Dubaililerin (yani aslında perde arkasındaki Amerikalıların) de asıl amacı yatırım yapmak değil buradaki element yataklarına sahip olmak!.."
    Yukarıda yazanlara inandınızsa siz de kısa süreli de olsa kandırmacanın bir parçası oldunuz. 2005 yılında Ankaralı bir avukat, 'feomidyum' adında hayali bir element uydurup, bir powerpoint sunumu hazırladı. Bunu da e-posta olarak sanal âleme saldı. E-posta o kadar hızlı yayıldı ki, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Osman Yumakoğulları iktidara geldiklerinde Türkiye'nin zengin feomidyum rezervlerini çıkarmayı vaat etti.
    Adını vermek istemeyen avukat forumlardaki tartışmaları gördükçe bıyık altından gülüyordu: "Sağduyu sahibi insanlar 'Böyle bir element yok' dedikçe, diğerleri bu memleket sizin gibiler yüzünden böyle diyerek onları dışladı."
    Mayıs 2005... Bir forum sitesine gönderilen e-postada, Danone ürünlerinin bebeklerin zihinsel gelişimine zararlı olduğu iddia edildi. Sonuna da gıda mühendisi Prof. Turan Karadeniz'in imzası yer alıyordu. Karadeniz'in böyle bir iletiden haberi yoktu. Danone'nin araştırmasına göre yazı 6.3 milyon anneye ulaştı. Karadeniz ve Danone yetkilileri bir toplantıyla iddiaları yalanlasa da bu ürünlerin satışında yüzde 26 azalma olmuştu.

    'Şeriatın gerçek yüzü!'
    Geçen yıl internette aylarca dolaşan bir görsel sunumda, İran'da hırsızlık yapan bir çocuğun kolunun kamyon tekerleği altında ezildiği ve bu vahşetin tüm topluma izlettirildiği ifade ediliyordu. 'Şeriatın gerçek yüzü' ismiyle dolaşan bu görüntülerin daha sonra gösteri yaparak para toplayan bir baba oğula ait olduğu ortaya çıktı.

    Kral değil Rus diplomat
    İnternette elden ele dolaşan hatta televizyon programlarında gösterilen bir Atatürk fotoğrafı var: Masada davetliler ve merkezde Atatürk yer alıyor. Fotoğrafın altında "Yıl: 1928. Türkiye Cumhuriyeti henüz beş yaşında. Atatürk'ün masasında tam 32 kral ve 62 cumhurbaşkanı var. Ama bütün gözler Atatürk'ün üzerinde" yazıyor. Oysa araştırmacı Avni Özgürel, fotoğrafın Sovyet Devrimi'nin yıldönümünde Rus Elçiliği'nde çekildiğini söylüyor. Masadakiler de davete katılan Rus diplomatlar.
    Yine Atatürk ile ilgili dolaşan ve bazı köşe yazarlarının bile alıntı yaptığı bir e-postada da şu ifadeler yer alıyor: "Bir söyleşide 'Birleşmiş Milletlere (BM) üyelik için müracaat etmeyi düşünüyor musunuz?" diye sorulur, Atatürk, 'Biz müracaat etmeyiz. Davet gelirse düşünür, şartlarımızı koyarız' der. BM yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke biz oluruz." Oysa BM, Atatürk'ün ölümünden yedi yıl sonra kuruldu. Bahsedilen örgüt de 'Cemiyet-i Akvam'. Türkiye'nin davetle üye olduğu doğru ancak bunun için örgüt yasa değişitirmedi.
    Aynı postadan başka bir alıntı: "Atatürk Çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi'nden Prof. Kirk Landin koymuş? Bu çiçek tüm dünyada bu isimle üretilip satılmaktadır." Oysa çiçeğin bilimsel adı 'Poinsettia'dır ve ismini 1825'te çiçeği Amerika'ya götüren 'Poinsett' soyadlı bir diplomat alıyor. 'Atatürk Çiçeği' adı ise sadece Türkiye'de kullanılıyor.
    Tüm bu örneklerin ardından eğer siz de bu tip çarpıtmalarla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız bu haberi yedi kişiye e-postayla atın ve bir dilek tutun. Üç vakte kadar dileğiniz gerçekleşecektir!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ihg70 -- 30 Eylül 2007; 19:13:18 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ihg70

    quote:

    Orjinalden alıntı: acr

    Neptünyum Elementi.
    93 Atom Numaralı Neptünyum radyoaktif bir elementtir ve uranyum pillerinin üretiminde kullanılır. 1940'ta California Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı Mc Millan ve Abelson tarafından keşfedilen bu radyoaktif elementten son yıllarda enerji üretiminde had safhada faydalanılıyor . Üstelik de alternatifleri içinde en ucuza mal edilen bir ELEMENT... Peki bilin bakalım bu Neptünyum dünyada en çok nerede bulunuyor? BiLDiNiZ: Türkiye' de...

    Tahmin edilen rezerv ne kadar?
    127.000 Ton...

    Sonra hangi ülke geliyor? Bulgaristan.
    Onun rezervi ne kadar?
    2.500 Ton.

    Peki sahip olduğumuz Neptünyum'un değeri ne kadar?...
    Çok şaşıracaksınız ama 9 Trilyon $
    Türkiye'nin, iç borcu: 85 milyar $.

    DIS Borcu 125 milyar $.

    Toplam; 220 milyar $. Elimizdeki Neptünyum'un değerini tekrar ediyorum 9
    TRiLYON $
    Yani toplam borcumuzun 40 kat fazlası Önce Bor, sonra Toryum, şimdi de Neptünyum.

    Bilgilenmek ve bildirmek amacı ile lütfen sessiz kalmayınız... Pekiiii Adamlar ne diyor biliyor musunuz geçenlerde? "Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar zengin bir ülkedir"

    Kim işletecek bu madenleri?




    Son zamanlarda internette mail yoluyla dolaşan ve bazı gazetelere “bomba” olarak düşen bir konu var: Neptunyum.

    Bu haberlere göre oldukça değerli olan Neptunyum, ülkemizde çok bulunan bir elementtir ve enerji üretiminde çok düşük maliyet ile kullanılabilmektedir. Aynı haberde, Türkiye’nin Neptunyum rezervi 127 bin ton ve değeri 9 trilyon dolar olarak belirtilmektedir. İnternette yayılan bu haber ile insanlara bu “servetin” kullanılmadığı, gözardı edildiği veya çeşitli güçlerce kullanımının engellendiği ifade edilmekte, hatta Amerika’nın Irak’a müdahalesinden sonra ikinci hedefinin Türkiye’de varolduğu iddia edilen Neptunyum rezervleri olduğu anlatılmaktadır. Gönderilen e-postalar ile insanlar, bu “servetin” varlığına sahip çıkmaya, bilinçlenmeye davet ediliyor. Ancak bu haberde rezervin nerede bulunduğuna, haberin kaynağının ne olduğuna dair hiçbir bilgi yok.

    Kısa bir süre içinde ise MTA (Maden Tetkik ve Arama), TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) gibi bilimsel kurumlar tarafından olaya açıklık getiriliyor ve ardından konu hakkında çeşitli gazete ve bilimsel kurumların İnternet sayfalarında konunun anlatıldığı gibi olmadığı, doğruyu yansıtmadığı açıklanıyor.

    Araştırmaların sonucunda Türkiye’de Neptunyum elementinin veya maddesinin varlığına dair bir bulgu olmadığına dahası dünyanın hiçbir yerinde Neptunyum’u doğal olarak üreten bir maden yatağı bulunmadığına değinilerek. Neptunyum’un doğal bir maden olmadığı Uranyum’un işlenmesi sonucu ortaya çıkan bir madde olduğu ifade edilmektedir. Türkiye'deki 9 bin tonluk Uranyum rezervi bulunduğu ve bunu işleyip Neptunyum'u teknolojik olarak elde ettiğimizi varsaydığımız takdirde dahi, maliyetinin bahsedildiği gibi ucuz olmadığı ve üretim maliyetlerinin çok üzerinde olacağı belirtilmekte ve eklenmektedir: “Bu elementi en ucuz üretme yöntemi Uranyum'dan atom bombası üretimi sürecinde Plütonyum'a çevirme işlemlerinde veya nükleer güç üreten santrallerde bir yan ürün olarak elde edilmesidir. Başka bir deyişle, ileri teknoloji isteyen bir süreçtir. Dünya'da Neptunyum ihtiyacı çok kısıtlı olup, sadece nötron dedektörü yapımında kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu elementin Dünya'da üretimi çok sınırlı ve azdır." Daha detaylı bilgiyihttp://www.mta.gov.tr/etut/neptunyum.htm adresinden temin edebilirsiniz.

    Bireysel olarak "ah bir sayısal loto, milli piyango çıksa da zengin olsam" düşüncesi görülüyor ki toplumun geneline de sıçramış durumda. Her iki-üç senede bir Türkiye'de trilyon dolar eden madenler ortaya çıkmakta ama biz nedense bunları hiç görememekteyiz. Çok fazla hayalci ve kolaya kaçan bir toplum olmaya başladığımızı veya öyle olmamız için gayret sarfedildiğini düşünmeye başlıyor insan. Oturup çalışmaktan, çalışarak ülkeyi kalkındırmaktansa bir hazine bulsak da "yırtsak", borçları ödesek, herkesin geliri 20.000 - 30.000 dolarları bulsa ne güzel olur değil mi? Hadi böyle bir kaynağın olduğunu varsayalım; toplum olarak bu düşünce yapısı devam ettiği takdirde kazanılanlar da çok kısa sürede tüketilecektir.

    Bu tür spekülatif haberlerin geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam etmesi olasıdır. Bu tip haberlerin insanları etkilediği ve heyecanlandırdığı bir gerçek. Ancak bunların bilimsel olarak ele alınıp değerlendirildikten sonra ciddiye alınması beraberinde getireceği hayal kırıklıklarını da engelleyecektir.

    *************************

    İNTERNET SAZANI OLMAYIN

    Posta kutusunda bir e-posta: "Feomidyum petrolü çöpe atan element. Amerikan Askeri Bilim Araştırmaları Grubu (MSRA) tarafından ileri teknoloji kullanılarak tanımlanan ve varlığı açıklanmayan yeni bir element. Feomidyum kullanılarak üretilen süper mıknatıslarla mevcut elektrik motorlarından yüzde 730 daha verimli elektrik motorları üretilebilir. Peki dünyadaki feomidyum rezervleri nerede? Yüzde 74'ü Türkiye'de, yüzde 4'ü Nepal'de, geri kalanı da diğer ülkelerde. Boğaz'ın tektonik yapısını inceleyen Dubaililerin (yani aslında perde arkasındaki Amerikalıların) de asıl amacı yatırım yapmak değil buradaki element yataklarına sahip olmak!.."
    Yukarıda yazanlara inandınızsa siz de kısa süreli de olsa kandırmacanın bir parçası oldunuz. 2005 yılında Ankaralı bir avukat, 'feomidyum' adında hayali bir element uydurup, bir powerpoint sunumu hazırladı. Bunu da e-posta olarak sanal âleme saldı. E-posta o kadar hızlı yayıldı ki, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Osman Yumakoğulları iktidara geldiklerinde Türkiye'nin zengin feomidyum rezervlerini çıkarmayı vaat etti.
    Adını vermek istemeyen avukat forumlardaki tartışmaları gördükçe bıyık altından gülüyordu: "Sağduyu sahibi insanlar 'Böyle bir element yok' dedikçe, diğerleri bu memleket sizin gibiler yüzünden böyle diyerek onları dışladı."
    Mayıs 2005... Bir forum sitesine gönderilen e-postada, Danone ürünlerinin bebeklerin zihinsel gelişimine zararlı olduğu iddia edildi. Sonuna da gıda mühendisi Prof. Turan Karadeniz'in imzası yer alıyordu. Karadeniz'in böyle bir iletiden haberi yoktu. Danone'nin araştırmasına göre yazı 6.3 milyon anneye ulaştı. Karadeniz ve Danone yetkilileri bir toplantıyla iddiaları yalanlasa da bu ürünlerin satışında yüzde 26 azalma olmuştu.

    'Şeriatın gerçek yüzü!'
    Geçen yıl internette aylarca dolaşan bir görsel sunumda, İran'da hırsızlık yapan bir çocuğun kolunun kamyon tekerleği altında ezildiği ve bu vahşetin tüm topluma izlettirildiği ifade ediliyordu. 'Şeriatın gerçek yüzü' ismiyle dolaşan bu görüntülerin daha sonra gösteri yaparak para toplayan bir baba oğula ait olduğu ortaya çıktı.

    Kral değil Rus diplomat
    İnternette elden ele dolaşan hatta televizyon programlarında gösterilen bir Atatürk fotoğrafı var: Masada davetliler ve merkezde Atatürk yer alıyor. Fotoğrafın altında "Yıl: 1928. Türkiye Cumhuriyeti henüz beş yaşında. Atatürk'ün masasında tam 32 kral ve 62 cumhurbaşkanı var. Ama bütün gözler Atatürk'ün üzerinde" yazıyor. Oysa araştırmacı Avni Özgürel, fotoğrafın Sovyet Devrimi'nin yıldönümünde Rus Elçiliği'nde çekildiğini söylüyor. Masadakiler de davete katılan Rus diplomatlar.
    Yine Atatürk ile ilgili dolaşan ve bazı köşe yazarlarının bile alıntı yaptığı bir e-postada da şu ifadeler yer alıyor: "Bir söyleşide 'Birleşmiş Milletlere (BM) üyelik için müracaat etmeyi düşünüyor musunuz?" diye sorulur, Atatürk, 'Biz müracaat etmeyiz. Davet gelirse düşünür, şartlarımızı koyarız' der. BM yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke biz oluruz." Oysa BM, Atatürk'ün ölümünden yedi yıl sonra kuruldu. Bahsedilen örgüt de 'Cemiyet-i Akvam'. Türkiye'nin davetle üye olduğu doğru ancak bunun için örgüt yasa değişitirmedi.
    Aynı postadan başka bir alıntı: "Atatürk Çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi'nden Prof. Kirk Landin koymuş? Bu çiçek tüm dünyada bu isimle üretilip satılmaktadır." Oysa çiçeğin bilimsel adı 'Poinsettia'dır ve ismini 1825'te çiçeği Amerika'ya götüren 'Poinsett' soyadlı bir diplomat alıyor. 'Atatürk Çiçeği' adı ise sadece Türkiye'de kullanılıyor.
    Tüm bu örneklerin ardından eğer siz de bu tip çarpıtmalarla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız bu haberi yedi kişiye e-postayla atın ve bir dilek tutun. Üç vakte kadar dileğiniz gerçekleşecektir!

    Dediklerine katılmakla beraber neptenyumun durumunu çok bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa oda bordur. Ve borla ilgili yazılanlar benim tespitlerimdir ve hepsi gerçektir.Dünyanın %65 bor rezervi Türkiyededir ve bunu işlemek için bir devlet yetkilisi de ya biz bunu bugüne kadar işleyelim dememiştir.Bunuda görünce gerçekten kendimize acıyorum. Boru işleyen teknolojiyi batı bize vermeyebilir ama bu konuda bu ülke insaları mühenisleri istese bunu başarır gerekirse japonyayla çalışılır ve bence yapılır.Yapılmassada denedik ama olmadı demek hiç yapmamamktan daha iyidir.Hatta bor gibi bir madeni yok pahasına stamaktansa gelecek 200-300 milyon dolar gibi komik sayılabilcek rakamlardansa hiç satamamyı ve işleyene kaadarda satmamayı bildiririm. İstedikten sonra bu maden bu ülkede işlenir. İşetecek cesareti ben göremiyorum...Güzel ülkemin nasıl sömürüldüğüne bizzat şahit oluyorum ve insanların bu ülkeyi yönetenlerin basit gerçekleri göremeyecek kadar bazı şeylerden aciz olduklarını düşünüyorum.Çünkü görmek bazı şeyleri yapmak pek işlerine gelmese gerek. Bugün okuduğuym bir habere görede başbakan beş yıl içinde ülkedeki bütün kamu bakalrının özelleştirilceğini dair amerikanın 1 trilyon doları yöneten 15 şirketine söz vermiş.Darısı ülkeyi amerikaya satmaya.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi acr -- 30 Eylül 2007; 20:47:52 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: acr

    Dediklerine katılmakla beraber neptenyumun durumunu çok bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa oda bordur. Ve borla ilgili yazılanlar benim tespitlerimdir ve hepsi gerçektir.Dünyanın %70 bor rezervi Türkiyededir ve bunu işlemek için bir devlet yetkilisi de ya biz bunu bugüne kadar işleyelim dememiştir.Bunuda görünce gerçekten kendimize acıyorum.Güzel ülkemin nasıl sömürüldüğüne bizzat şahit oluyorum ve insanların bu ülkeyi yönetenlerin basit gerçekleri göremeyecek kadar bazı şeylerden aciz olduklarını düşünüyorum.Çünkü görmek bazı şeyleri yapmak pek işlerine gelmese gerek.


    Boru işlemek çimento fabrikası veya tekstil fabrikası kurmak gibi bir şey değil. Ciddi anlamda bir teknoloji ve yatırım istiyor. Paranız ve yatırıma ayıracak kaynağınız olsa bile o teknolojiyi ortaya çıkarmak kolay değil. Bor'un nerelerde ve nasıl kullanılcağını bulan bizler değiliz. Bor'un potansiyelini, geleceğini, kullanım alanlarını keşfeden ona bugün sahibi olduğu değeri biçen ülkeler bu bilgiyi ve teknolojiyi de yaratmış ülkeler.

    Yukarıda bir arkadaş çok güzel bir örnek vermiş zaten. O zaman dışarıya demir cevheri de satmayalım. Çünkü o adamlar o demiri çelik yapıp üzerine BMW amblemini yapıştırıp bize 100.000 Euro'ya satıyorlar. Ülkemizin demir cevherini söürüyor elin gavuru.

    Hatta bu intel denilen şer yuvası, kumdan (silikon) mikroişlemci yapıp civciv dötü kadar işemciye birkaç yüz dolar istiyor. Adam bizden tonu 10 dolara aldığı kumun sadece bir avuç kadarını işleyip birkaç yüz dolara geri satıyor.


    İyi yaşamak için sürekli tarlasında hazine bulmayı bekleyen köylülerden darkımız yok. Sürekli yer altında değerli birşeyler bulup onun sayesinde refaha kavuşma hayali peşindeyiz.

    Çalışmakla, sadece çalışmakla paraya, üretime, ürüne dönüştürülecek o kadar çok şeyimiz var ki (her biri ayrı ayrı bu ülkenin refahına büyük katkılar yapacak kalemler) kalkınmak ve zengin olmak için bor madeni bu sırlamada kendine ancak çok arkalarda yer bulabilir.

    Sıra bora gelinceye kadar yararlanmamız gereken o kadar zenginliğimiz, değerimiz var ki belki bora ve onun katkısına uzun zaman hiç ihtiyac bile duymayabiliriz.




  • Bor madenlerinin %70 veya o civarda bir rakamı Türkiye'de bulunuyor. Ve Türkiye'nin Güneydoğu bölgelerinde bulunuyor.

    Oynanan tüm oyunlar zaten Güneydoğu taraflarında. O tarafta ayrı bir ülke kurulmak istenmesinin sebebi bunlardır. Çünkü başka bir ülke kurulduğunda dış güçlerin yönetimi altında olacak ve bor madenlerini kullanmak daha basit olacak.

    Bizden şunu isteyecekler ya Suudi Arabistan gibi bizde açıkça bor madenlerimizi paylaşırız, ve şehirleri dubai gibi yaparlar. Yada bu şekilde alırız diyecekler ve gelimemizi engelleyecekler.

    Tabii bunlar derin konular bizim kapasitemiz yetmez, nede forumda bir şeyler yazarak kurtarabiliriz bu durumu. Ama sanıyorum ki bor madenli arabalar yakın gelecekte çıkmak üzere.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Fraky -- 30 Eylül 2007; 21:13:44 >
  • türkiyedeki mermer rezervlerinin değeri bordan fazladır, ama kısa sürede hepsini çıkarıp satamassın her şeyin bir pazarı var.bor unda yıllık 200 milyon dolar civarında bir pazarı var ononda büyük bölümü türkiyeye ait. ileriye dönük şalışmalar tabiki yapılıyor ama şu anda kullanım zorlukları var ilginenenler bunları bulabilirler.asıl önemli nokta şurda çalışmadan,öğrenmeden yorulmadan zengin olmak böyle bir şey mümkün geğil bugün dünyada petrol zengini ülkelerin bir kaç istisna hariç halkları yoksulluk içndedir. ama önemli bir doğal zenginliği olmayan belçika,almanya,hollanda,japonya,isviçre,isveç,avustutya ,singapur bu ülkelerin milli gelirleri 50 bin doların üzerindedir ve halkları bu zenginliği paylaşır yapmamız gereken doğal kaynaklarımızı değerlendirmekle beraber çalışacağız üreteceğiz ve yorulacağız...
    ÇALIŞMADAN. ÖĞRENMEDEN ,YORULMADAN
    RAHAT YAŞAMANIN YOLLARINI ARAMAYI
    ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ ULUSLAR;
    ÖNCE ONURLARINI,
    SONRA ÖZGÜRLÜKLERİNİ
    DAHA SONRA GELECEKLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR.....
    M.K.ATATÜRK




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ihg70


    quote:

    Orjinalden alıntı: acr

    Dediklerine katılmakla beraber neptenyumun durumunu çok bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa oda bordur. Ve borla ilgili yazılanlar benim tespitlerimdir ve hepsi gerçektir.Dünyanın %70 bor rezervi Türkiyededir ve bunu işlemek için bir devlet yetkilisi de ya biz bunu bugüne kadar işleyelim dememiştir.Bunuda görünce gerçekten kendimize acıyorum.Güzel ülkemin nasıl sömürüldüğüne bizzat şahit oluyorum ve insanların bu ülkeyi yönetenlerin basit gerçekleri göremeyecek kadar bazı şeylerden aciz olduklarını düşünüyorum.Çünkü görmek bazı şeyleri yapmak pek işlerine gelmese gerek.


    Boru işlemek çimento fabrikası veya tekstil fabrikası kurmak gibi bir şey değil. Ciddi anlamda bir teknoloji ve yatırım istiyor. Paranız ve yatırıma ayıracak kaynağınız olsa bile o teknolojiyi ortaya çıkarmak kolay değil. Bor'un nerelerde ve nasıl kullanılcağını bulan bizler değiliz. Bor'un potansiyelini, geleceğini, kullanım alanlarını keşfeden ona bugün sahibi olduğu değeri biçen ülkeler bu bilgiyi ve teknolojiyi de yaratmış ülkeler.

    Yukarıda bir arkadaş çok güzel bir örnek vermiş zaten. O zaman dışarıya demir cevheri de satmayalım. Çünkü o adamlar o demiri çelik yapıp üzerine BMW amblemini yapıştırıp bize 100.000 Euro'ya satıyorlar. Ülkemizin demir cevherini söürüyor elin gavuru.

    Hatta bu intel denilen şer yuvası, kumdan (silikon) mikroişlemci yapıp civciv dötü kadar işemciye birkaç yüz dolar istiyor. Adam bizden tonu 10 dolara aldığı kumun sadece bir avuç kadarını işleyip birkaç yüz dolara geri satıyor.


    İyi yaşamak için sürekli tarlasında hazine bulmayı bekleyen köylülerden darkımız yok. Sürekli yer altında değerli birşeyler bulup onun sayesinde refaha kavuşma hayali peşindeyiz.

    Çalışmakla, sadece çalışmakla paraya, üretime, ürüne dönüştürülecek o kadar çok şeyimiz var ki (her biri ayrı ayrı bu ülkenin refahına büyük katkılar yapacak kalemler) kalkınmak ve zengin olmak için bor madeni bu sırlamada kendine ancak çok arkalarda yer bulabilir.

    Sıra bora gelinceye kadar yararlanmamız gereken o kadar zenginliğimiz, değerimiz var ki belki bora ve onun katkısına uzun zaman hiç ihtiyac bile duymayabiliriz.


    Boru işleyen teknolojiyi batı bize vermeyebilir ama bu konuda bu ülke insaları mühenisleri istese bunu başarır gerekirse japonyayla çalışılır ve bence yapılır.Yapılmassada denedik ama olmadı demek hiç yapmamamktan daha iyidir.Hatta bor gibi bir madeni yok pahasına satmaktansa gelecek 200-300 milyon dolar gibi komik sayılabilcek rakamlardansa hiç satmamayı ve işleyene kadarda satmamayı bildiririm. İstedikten sonra bu maden bu ülkede işlenir. İşetecek cesareti ben göremiyorum...

    İyi ya zaten bende çok çalışmaktan bahsediyorum niye elimde böyle bir maden varken kullanmayayım değerlendirmeyeyim burada ben zenginleşmekten bahsetmiyorum var olan bir değeri kullanmaktan bahsediyorum senin dediğin mantıkla gidersek araplar petrolu damıtmasın niye hem boru işleyip hemde bordan gelecek parayı teknolojiye bilime insana aktararak dahada ilerleyezmiyim? Yoksa bunudamı engeller birileri? Bugüne kadar ne çalışma yapılmış borla ilgili bu ülkede.

    Demiri işlemek arabaya çevirmek maharettir onunda yapılması bu ülkede engellenmiştir. Senin gibi düşünen İsmet İnönü bu 1940 lı yıllarda ingiltereye uçak satan bu ülkedeki uçak fabrikasını kapatmıştır.1940 lı yıllarda millet doğru düzgün araba üretemiyor sen uçak üretiyorsun düşün İsmet İnönü' n aciz davranışını.

    Demiştin demiri işlemek maherettir diye Devrim otomobil basınında yaygarasıyla bu ülkede dış güçlerinde baskısıyla başlamadan bitirrilmiştir. Sebebide otomobili ankaraya getiren tirende benzinin 4 Tane devrime istasayona yetcek kadar koyulmasıdir.Daha sonra polis konvoyu yüznden benzin koyulamıyor. Bugün türkiyenin yüzde yüz yerli olan tek arabasıdır.

    İnteli biliyorum ama Amd yide çok iyi biliyorum Amd nin kuruluşuna bak istersen Almanların Amd yi sırf intele amerikaya para yedirmemek için kurduğunu biliyormusun. Eğer senin gibi düşünselerdi şu anda Amd diye bir marka olmıycaktı. Almanlar çok millyetçidir. Herşeyin en iyisini kendisi ürtemek isterler. Şimdi kötümü yapmışlar. En iyisini yapmaslar bile çabalıyorlar.Takdire şayan değilmi?

    Bu arada boinge karşı airbusun kurulmasını sağlayan kimdir bil bakalım.Evet doğru tahmin Almanya.

    Biliyorum biz Almanya değliz diyeceksin ama istedikten sonra gerekli gücü ve desteği verdikten ve bazı şeylere karşı koyduktan sonra varsın olmayalım ben bu ülkeye insanına var gücümle inanıyorum birincisinde yapamazsın, ikincisinde yapamazsan belki üçüncüde yaprasın nerden bilyosun... Ama yapskata yapmasakta şu ankinden daha iyi olcağımıza ben eminim, ilk başlarda sıkıntı olabilir belki ama sonrasında bugünkünden daha iyi olcağımızı düşünüyorum.
    Şimdi asıl sorun dizilerle bilmem ne magazinle baş örtüsüyle sağcılık ve solculukla uyutulan bu halk korkum odurki daha çok uzun yıllar bu şekilde uyutulmaya devam edecektir taki kendimize ait bir ülkemiz bir dilimiz bir bayrağımız kalmanyıncaya bir millet bütünümüz kalmyana dek. Çünkü biliyorlarki bu ülkeyi savaşta kolay kolay yenemezler.
    Saygılarımla.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: name159

    asıl önemli nokta şurda çalışmadan,öğrenmeden yorulmadan zengin olmak böyle bir şey mümkün geğil bugün dünyada petrol zengini ülkelerin bir kaç istisna hariç halkları yoksulluk içndedir. ÇALIŞMADAN. ÖĞRENMEDEN ,YORULMADAN
    RAHAT YAŞAMANIN YOLLARINI ARAMAYI
    ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMİŞ ULUSLAR;
    ÖNCE ONURLARINI,
    SONRA ÖZGÜRLÜKLERİNİ
    DAHA SONRA GELECEKLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR.....
    M.K.ATATÜRK

    Görüşlerine imzamı basarım sana sonuna kadar katılıyorum bu görüşünde. Zaten benim burada bahsetmek istediğim bu. Çalışmadan zenginlşmek değil çalışarak boruda işleyerek onu kullanarak ondan gelen parayı bilme insana argeye teknolojiye kısaca ilerlemeyi aktararak ilerlemek güçlenmek. Kaynk sıkıntıs olduğu için neler var yapılamayan. Ama bunu yapabilmek için işte çalışmak gerekiyor çünkü çalışmadan elinde dünyanın en zengin petrol yataklarıda olsa elin oğlu seni engelliyor ve yatklarıda senin adına kullanıyor ve parasını doğal olarak kendi cebine indiriyor sende onun ağzına bakıyorsun. Çalışmak çalışmak çalışmak işte herşeyin başladığı ve bittiği nokta.




  • Bu işi özel sektörün yapması gerekiyor fakat ne Koç'ta nede Sabancıda maalesef AR-GE yatırımları yok ikiside kolaya kaçıp al - sata yöneliyorlar... Adam yapar bizde alır satarız 1 e alıp 3 e satarız zihniyet bu... Benzinli bir araba bile üretilemediki borlu araba üretilsin burada??? Eğer bazı açılımlar olmasaydı hala Şahin,doğan,torosa binecektik..
  • Bor madenini işlemeden yurtdışına satmıyoruz. Eti maden bor madenini işleyip borik asit şeklinde satmaktadırç Bundan daha ileri ürünler için hem ar*ge çalışmaları gerekmektedir hemde bu ileri ürünlerin ülkemizde kullanılıyor olması gerekmektedir. Ancak bu noktada şöyle bir sorun var. İleri bor ürünleri üretmek için yüksek maliyetli tesisler kurulması gerekmekte ve Türkiyede bu tesisleri kuracak güçte olan çok fazla şirket yok. Bu durum da ya devletin bu tesisleri kurması gerekli (özelleştirme adına varımızı yokumuzu satarken pek mümkün olamaz) yada yabancı iştiraklı şirketler bu işe girecek. Ancak bor üretimini özel sektöre açmanın bir riski amerikan boraks şirketinin bu tür küçük ve özel şirketleri zamanla satın alıp bütün piyasayı ele geçirmesi tehlikesidir ki bu olay geçmişte yaşanmıştır ve bor madenleri bu yüzden devletleştirilmiştir.

    Ayrıca Türkiyenin kurtuluşu için bor madenine umut bağlarsanız daha çoookk hayal kurarsınız. Dünya yıllık bor pazarının büyüklüğü 1-1,5 milyar dolardır ve Türkiye bu pazarın 350-400 milyon dolarlık bir kısmını elinde bulundurmaktadır. Diyecek olursanız neden rezervlerin %70'i bizimke pazarın %30'u bizim işte orada devreye politika ve piyasa koşulları giriyor.

    Bu arada yanlış bilmiyorsam toryum nükleer bir yakıt değildir. Toryum madeni kullanılarak çalışan nükleer santral şuan daha geliştirme aşamasındadır. Yani toryumun öyle astronomik bir değeri yoktur.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vasago

    Bor madenine işlemeden yurtdışına satmıyoruz. Eti maden bor madenini işleyip borik asit şeklinde satmaktadırç Bundan daha ileri ürünler için hem ar*ge çalışmaları gerekmektedir hemde bu ileri ürünlerin ülkemizde kullanılıyor olması gerekmektedir. Ancak bu noktada şöyle bir sorun var. İleri bor ürünleri üretmek için yüksek maliyetli tesisler kurulması gerekmekte ve Türkiyede bu tesisleri kuracak güçte olan çok fazla şirket yok. Bu durum da ya devletin bu tesisleri kurması gerekli (özelleştirme adına varımızı yokumuzu satarken pek mümkün olamaz) yada yabancı iştiraklı şirketler bu işe girecek. Ancak bor üretimini özel sektöre açmanın bir riski amerikan boraks şirketinin bu tür küçük ve özel şirketleri zamanla satın alıp bütün piyasayı ele geçirmesi tehlikesidir ki bu olay geçmişte yaşanmıştır ve bor madenleri bu yüzden devletleştirilmiştir.

    Ayrıca Türkiyenin kurtuluşu için bor madenine umut bağlarsanız daha çoookk hayal kurarsınız. Dünya yıllık bor pazarının büyüklüğü 1-1,5 milyar dolardır ve Türkiye bu pazarın 350-400 milyon dolarlık bir kısmını elinde bulundurmaktadır. Diyecek olursanız neden rezervlerin %70'i bizimke pazarın %30'u bizim işte orada devreye politika ve piyasa koşulları giriyor.

    Bu arada yanlış bilmiyorsam toryum nükleer bir yakıt değildir. Toryum madeni kullanılarak çalışan nükleer santral şuan daha geliştirme aşamasındadır. Yani toryumun öyle astronomik bir değeri yoktur.

    Bor madenlerine Türkiyenin kurtulması için umut bağlamıyorum sadece bu değerleri iyi kullanmadığımzı söylüyorum. Türkiye bu kafayla giderse biz hiç bir şekilde senin tabrinle kurtulamayız. Çalışmadan, alın teri dökmeden kafa yormadan zenginlşmekten bahsetmiyorum çalışmassak hiç bir şekilde zenginleşemeyiz. Çalışarak zenginleşelim tabiri caizzse kazın geldiği yerden tavuğu esigemeyleim. Bu kaynakları bedava sayılacak fiyata yabancılara satmayalım.

    Özelleştirmede devlet her şeyi özelşetiriyor madem bu kadar özellşetirme hayranı yanlısı oanada formülüm var yapsın yatımını belirli anlaşmlarla çıkarlarını koruyarak oranın işletmesini versin Türk yatırmıcıya işletsin madenleri hiç olmassa bu ülkenin teknoljisine yapılamayan yatırmlarına destek olur.

    Birde şu maden işlemesi konusnda bu kadar emin oma çünkü Kütahya Emet liyim o madenlerin ham şekilde çıkışını kamyonlara yüklenişini çok gördüm ham boruda az göremedim madenlerin ham halini kamyona yüklenip hangi ülkelere satıldığını ve işlenip işlnmediğini geyet iyi biliyorum.Madenler ham olarak satılıyor.Ve bu ülke o madenleri gramla geri alıyor. Teknolojisini madenin değerini onlar bulmuş olabilir ama bu madenleri onlara hediye edeceğimiz anlamına gelmiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi acr -- 30 Eylül 2007; 22:24:43 >




  • Sen amerika olsan ve borun işlenmemişini buradan 1 ytl'ye alıp işleyip geri 5 ytl ye satsan madenleri satın alırmısın
  • Ya bırakın boru bacasız sanayi Turizmi bile doğru dürüst beceremiyoruz....Bora gelene kadar neler var ..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: acr

    Boru işleyen teknolojiyi batı bize vermeyebilir ama bu konuda bu ülke insaları mühenisleri istese bunu başarır gerekirse japonyayla çalışılır ve bence yapılır.Yapılmassada denedik ama olmadı demek hiç yapmamamktan daha iyidir.Hatta bor gibi bir madeni yok pahasına satmaktansa gelecek 200-300 milyon dolar gibi komik sayılabilcek rakamlardansa hiç satmamayı ve işleyene kadarda satmamayı bildiririm. İstedikten sonra bu maden bu ülkede işlenir. İşetecek cesareti ben göremiyorum...

    İyi ya zaten bende çok çalışmaktan bahsediyorum niye elimde böyle bir maden varken kullanmayayım değerlendirmeyeyim burada ben zenginleşmekten bahsetmiyorum var olan bir değeri kullanmaktan bahsediyorum senin dediğin mantıkla gidersek araplar petrolu damıtmasın niye hem boru işleyip hemde bordan gelecek parayı teknolojiye bilime insana aktararak dahada ilerleyezmiyim? Yoksa bunudamı engeller birileri? Bugüne kadar ne çalışma yapılmış borla ilgili bu ülkede.

    Demiri işlemek arabaya çevirmek maharettir onunda yapılması bu ülkede engellenmiştir. Senin gibi düşünen İsmet İnönü bu 1940 lı yıllarda ingiltereye uçak satan bu ülkedeki uçak fabrikasını kapatmıştır.1940 lı yıllarda millet doğru düzgün araba üretemiyor sen uçak üretiyorsun düşün İsmet İnönü' n aciz davranışını.

    Demiştin demiri işlemek maherettir diye Devrim otomobil basınında yaygarasıyla bu ülkede dış güçlerinde baskısıyla başlamadan bitirrilmiştir. Sebebide otomobili ankaraya getiren tirende benzinin 4 Tane devrime istasayona yetcek kadar koyulmasıdir.Daha sonra polis konvoyu yüznden benzin koyulamıyor. Bugün türkiyenin yüzde yüz yerli olan tek arabasıdır.

    İnteli biliyorum ama Amd yide çok iyi biliyorum Amd nin kuruluşuna bak istersen Almanların Amd yi sırf intele amerikaya para yedirmemek için kurduğunu biliyormusun. Eğer senin gibi düşünselerdi şu anda Amd diye bir marka olmıycaktı. Almanlar çok millyetçidir. Herşeyin en iyisini kendisi ürtemek isterler. Şimdi kötümü yapmışlar. En iyisini yapmaslar bile çabalıyorlar.Takdire şayan değilmi?

    Bu arada boinge karşı airbusun kurulmasını sağlayan kimdir bil bakalım.Evet doğru tahmin Almanya.

    Biliyorum biz Almanya değliz diyeceksin ama istedikten sonra gerekli gücü ve desteği verdikten ve bazı şeylere karşı koyduktan sonra varsın olmayalım ben bu ülkeye insanına var gücümle inanıyorum birincisinde yapamazsın, ikincisinde yapamazsan belki üçüncüde yaprasın nerden bilyosun... Ama yapskata yapmasakta şu ankinden daha iyi olcağımıza ben eminim, ilk başlarda sıkıntı olabilir belki ama sonrasında bugünkünden daha iyi olcağımızı düşünüyorum.
    Şimdi asıl sorun dizilerle bilmem ne magazinle baş örtüsüyle sağcılık ve solculukla uyutulan bu halk korkum odurki daha çok uzun yıllar bu şekilde uyutulmaya devam edecektir taki kendimize ait bir ülkemiz bir dilimiz bir bayrağımız kalmanyıncaya bir millet bütünümüz kalmyana dek. Çünkü biliyorlarki bu ülkeyi savaşta kolay kolay yenemezler.
    Saygılarımla.



    Uçak fabrikasını Adnan Menderes kapatmıştır.

    Bunun dışında Devrim otomobilinin üretildiği yer olan Eskişehir Tren Fabrikası’nı da Adnan Menderes kapatmıştır.
    Daha tarihini doğru dürüst bilmiyorsun ülkeyi kurtarmaya, akıl vermeye kalkıyorsun.
    Her nerede seni böyle yalan yanlış bilgilendirmişler bilmiyorum ama hala doğrusunu öğrenme şansın var. Google'ı kullan bari.




  • evet arkadaşlar sadece bor un kullanımı,sentezi ulkemızı bulundugu durumdan kurtarır mı kurtarmaz mı bu bambaska bir tartişma konusudur bence.
    bunun hesabını kitabını sentezleyici kimyacıları,uretım aşamasıdaki muhendisleri,pazar payındakı ekonomicileri,devlet-maliye bakanligi vs vs.... yapar zaten.
    sonuc da arkdasın actıgı bu topic de onmeli bir husus var.bu da suandaki millet mantıgımız ve degerlerıımızı nasil boşa harcadığımızdır.
    bor konusu da bunlardan biridir.
    alternatif enerji kaynaklarında ruzgar enerjisi-solar enerji,bor enerjisi vs ... bircok seçenek ulkemızın cografi konumu itibari ile sahip oldugumuz guçlerdir.
    onemli olan bir bilincin uyanmasi.kibrit kutusundaki ilk kibritin ateşlenmesidir.diğer kibretler o ilk kibritin enerjisi ile zaten yancaktır.onmeli olan bu ilk enerjisi bu ilk bilinci oturtmaktır.
    su bir gercek ki,dunya petrol rezervlernın azalmasının konusulmadıgı gunlerde,daha onceki yıllarda bircok insan ne bor un ne oldgunu bilirdi nede başka bişey.
    bunu bilmek,ogrenmek,mantıgıını kavramak,elinin altındakı gucu bilmek işe ilk başlangiçtir.bilmedigin gucu kullanamazsın.
    once ogrenmek,sonrada kullanmak gerekır.
    ornegin bir kımyaci olarak ben uzmanlııgımda alternatif enerji alanına kayma yolundayım.
    su gun itu de bu işin ciddi bir uzmanlık egitimi vardır.ege universitesinde başlı başına bir solar enerji enstitusu vardır.
    sozun özu uyanmak gereklidir arkadaşlar.biz şunu yapamadık bunu da yapamayız mantıgında devam edersek,gelecegiimiz içler acısıdır arkadaşlar.
    su bir gercektir ki,bugun kendi uretımımız olan yuzde yuz yerli araçları tartişamıyorsak burada,bu babalarımızın ,dedelerımızın suçudur.
    bizim cocuklarımız,torunlarımızda aynı şekilde bize suç atmasın arkadaşlar.
    turkıyede hiçbirşey olmaz gibi gorunuyor bircogumuza,ancak elimizin altındakı potansiyeli artik farktetmeli onu kullanabilmek için zorluklara gogus germenın zamanı coktan geldi de geciyor.treni kacırdık.ancak koşarak birsonraki istasyona yetişme ihtimalimiz bizlerdeki bu potansiyel enerji itibari ile mevcuttur.

    bilmiorum yanliş mi düşünüyorum ancak artik bilincin uyanmasi gerektıgını dusunuyorum
    otomovbil topiğinde isek,konusacaklarımız sadece otomobillerin gucu,milleti,konforu vs.si olmamali artik



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi gyrmann -- 30 Eylül 2007; 22:52:16 >




  • Sinopa ve Mersin Taşucu na birer tane nükleer enerji santrali sonrada tüm tren hatlarını elektrikli yaptınmı bitmiştir bu iş... Sıkmayın canınızı... Bu ülkenin en büyük derdi ucuz maliyetli lojistik...
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.