Şimdi Ara

Canlılar Neden Susuz Yaşayamazlar?

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
14
Cevap
0
Favori
3.946
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Yemek yemeden yaşanabilir.
    Hiçbir gıda tüketmeyip sadece su içsek bile yaşayabiliyoruz.
    Ama Neden SU OLMADAN YAŞAYAMAYIZ?

    .Su Toprağa, Toprak Suya Muhtaç.




  • su ve toprak elementlerden oluşmuştur.Elementler atomlardan.atomlar atomaltı parçacıklardan.Siz bunların neden ,ne şekilde birleştiğini açıklayın.Ben size canlıların neden su olmadan yaşayamadığını , cansızların atom olmadan varolamayacağını açıklamaya çalışırım,belki :) Şifre sadece görünenlerde olsa idi açıklamak fazlaca kolay olurdu sanırım .Canlının neden susuz yaşadığını bilebilmek için atomun nasıl ve ne şekilde oluştuğunu bilmek gerekir diye düşünüyorum.Yani çok daha derine inmek gerekir.Ki onu bulduğumuzda belki de yaşamın sırrı ortaya çıkacaktır.


    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Steinberger_2 -- 30 Temmuz 2007; 2:22:45 >
  • quote:

    Canlının neden susuz yaşadığını bilebilmek için atomun nasıl ve ne şekilde oluştuğunu bilmek gerekir diye düşünüyorum.Yani çok daha derine inmek gerekir.Ki onu bulduğumuzda belki de yaşamın sırrı ortaya çıkacaktır.


    O kadar derin bir konu değil aslında. Basit bir cevabı var. Su, hücresel metabolizmalar için olmazsa olmaz bir madde. Vücuttaki neredeyse her işlem dolaylı ya da doğrudan suya ihtiyaç duyuyor.

    Daha açıklayıcı örnekler vermek gerekirse;

    Kanda madde taşınımı ve bunların hücre içine nakillerini kolyalaştırmak için bu maddelerin bir sıvı içinde çözünmesi şart. Su, bilinen en iyi çözücülerden biri. Bu nedenle kanın büyük çoğunluğu kapsıyor.

    Ayrıca, hücrede meydana gelen "parçalama" (hidroliz) tepkimeleri için gereken bir madde. Hidroliz işlemleri olmadan bünyemiz maddeleri parçalayamaz. Sindirim tam anlamıyla gerçekleşmez. Hücre "beslenemez".

    Bu sebepler bile suyun önemini gayet iyi anlatıyor bence.

    Yemek yemeden yaşayabilmemizin sebebi, yediğimiz yiyecekleri depo edebilmemizde yatıyor. Suyu aynı verimde ne yazık ki depo edemiyoruz.

  •  Canlılar Neden Susuz Yaşayamazlar?

    Su, bilinen tüm yaşam formları için gerekli olan tatsız ve kokusuz bir madde. Su, canlıların yaşaması için hayati bir öneme sahiptir. Küçük miktarlarda çıplak gözle bakıldığında renksizdir. Dünya üzerinde farklı şekillerde bol miktarda bulunur. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Dünya'da 1.400 milyon km3 su olduğunu söylemektedir.

    Kimyasal ve fiziksel özellikleri

    Bir bardak içindeki su

    Demir yatakları nedeniyle kırmızı renk almış nehir suyu

    Musluktan akan su

    Musluktan damlayan su

    Suyun kimyasal formülü H2O'dur. Bunun anlamı bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğudur. İyonik olarak da, (H+) bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH şeklinde tanımlanabilir. Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı arasında dinamik (değişken) bir denge vardır. Saf su, kokusuz, tatsız, renksizdir; fakat havadaki karbondioksit kalıntıları ile karbonik asit çözeltileri oluşturmaya başladığı andan itibaren tadı bozulur ve tehlikeli bir hal alır.

    Renk

    Su kızılötesi ışınları güçlü olarak emer. Kızılötesi ışın, elektromanyetik spektrum üzerinde kırmızı renkli ışık halini alır, absorbe edildiği için kırmızı rengin küçük bir kısmı görünürdür. Bu nedenle, göl ve deniz gibi büyük su kütleleri içindeki saf su, mavi olarak görünür. Bu mavi renk, temiz bir okyanus veya gölde bulutlu bir hava altında da kolaylıkla görünebilir, bu da mavi rengin gökyüzünün yansıması olmadığını gösterir. Pratikte suyun rengi, içindeki katkı, kirlilik vb. etkenlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Kireçtaşı, suyu turkuaz rengine çevirirken, demir ve benzeri maddeler kırmızı/kahverengi renge döndürmektedir, bakır ise mavi alev rengi oluşturur. Suyun içindeki yosunlar, suyu yeşil renkli olarak gösterir.

    Çözücülük

    Su, eriyebilen bir çok madde için çok iyi bir (solvent) çözücüdür. Bu tip maddeler hidrofilik (hydrophilic) maddeler olarak da bilinir) iyice karıştırılmak sureti ile su içinde erirler (örneğin; tuz). Su ile karışmayan maddeler ise (örneğin; yağ) hidrofobik (hydrophobic) maddeler olarak bilinirler. Bir maddenin su içindeki erime kabiliyeti, maddenin su molekülleri arasına çekilme kuvvetinin durumuna bağlıdır. Eğer maddenin su içinde erime (çözülme) kabiliyeti yoksa, moleküller su molekülleri arasından dışarı itilir ve çözülme olmaz.

    Kohezyon ve adhezyon

    Su kohezyon kuvvetine sahip bir maddedir, yani kendi molekülleri arasında çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir. Su aynı zamanda adhezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir.

    Yüzey gerilimi

    Su, su molekülleri arasındaki güçlü kohezyon kuvveti nedeniyle oluşan yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Bu etki görülebilir bir etkidir, örneğin, küçük miktardaki su çözünmez bir yüzey üzerine (örn:polietilen) konduğunda, su, diğer madde ile beraber düşene dek kalacaktır. Çok temiz/kaygan cam bir yüzey üzerinde bile su ince bir film tabakası oluşturabilir, çünkü cam ve su molekülleri arasındaki moleküler çekim kuvvetleri (adhezyon), su veya cam moleküllerinin kendi aralarındaki çekim kuvvetinden (kohezyon) güçlüdür.

    Kılcal hareket

    Kılcal hareket, suyun çok dar (kılcal) bir boru/kanalda yerçekimi kuvvetine karşı hareketini ifade eder. Bu hareket oluşur, çünkü su boru/kanalın yüzeyine yapışır ve daha sonra boru/kanala yapışan su, kohezyon kuvveti sayesinde üzerinden daha fazla suyun geçmesini sağlar. İşlem, yerçekimi adhezyon kuvvetini yenecek kadar su boru/kanaldan yukarı geçinceye dek tekrarlanır.

    Bu olayı doğada da görmek mümkündür. Örneğin ağaçların kılcal damarlarında su en yüksek dallara kadar yerçekimine karşı hareket edebilmektedir.

    Isı kapasitesi ve buharlaşma ısısı

    Su, doğada amonyaktan sonra en yüksek özgül ısı kapasitesine sahip ikinci kimyasal madde olarak bilinmektedir. Benzer olarak yüksek bir buharlaşma ısısı (40.65 kJ/mol) vardır. Bu iki özellik, kendi molekülleri arasındaki büyük hidrojen bağları sonucu olarak ortaya çıkar. Bu iki özellik , suyun sıcaklık içindeki ani değişimleri engelleyerek Dünya'nın iklimini düzenlemesine olanak verir.

    Donma noktası

    Suyun basit fakat çevre açısından son derece önemli bir özelliği de suyun sıvı hali üzerinde batmadan yüzebilen, suyun katı hali olan buzdur. Bu katı faz, (sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen) hidrojen bağları arasındaki geometriden dolayı, sıvı haldeki su kadar yoğun değildir. Hemen hemen tüm diğer maddeler için, katı form sıvı formdan daha yoğundur. Standart atmosferik basınçtaki taze su, en yoğun halini 3.98 °C'de alır ve aşağı hareket eder, daha fazla soğuması halinde yoğunluğu azalır ve yukarı doğru yükselir. Bu dönüşüm, derindeki suyun, derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasına sebep olur, bu yüzden suyun büyük miktardaki alt bölümü 4 °C civarında sabit kalırken, buz öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar ve daha sonra aşağı yayılır. Bu etkiden dolayı, göllerin yüzeyi buz ile kaplanır. Hemen hemen tüm diğer kimyasal maddelerin katı halleri, sıvı haline göre yoğun olduğundan dipten yukarı donmaya başlarlar.

    Üçlü noktası

    Suyun üçlü noktası (saf haldeki sıvı su, buz ve su buharının dengede bulunduğu sıcaklık ve basınç kombinasyonu), kelvin sıcaklık ölçü biriminin tanımlanması için kullanılır. Sonuç olarak, suyun üçlü nokta sıcaklığı, 273.16 kelvin (0.01 °C) ve basıncı 611.73 pascal'dır (0.0060373 atm).

    Elektriksel iletkenlik

    Genellikle yanlış bir kanı olarak, suyun çok güçlü bir elektrik iletken olduğu düşünülür ve elektrik akımının öldürücü etkilerini iletme riski bu popüler inanış ile açıklanır. Su içindeki tüm elektriksel özelliği sağlayan etkenler, suyun içinde çözülmüş olan karbondioksit ve mineral tuzların iyonlarıdır. Su, iki su molekülünün bir hidroksit anyonu ve bir hidronyum katyonu halini alması ile kendini iyonize eder, fakat bu elektrik akımının yaptığı iş veya zararlı etkilerini taşımak için yeterli değildir. ("Saf" su içinde, hassas ölçüm cihazları, 0.055 µS gibi çok zayıf bir elektriksel iletkenlik değeri saptayabilirler.) Saf su, oksijen ve hidrojen gazları içinde de çözülmüş iyonlar olmadan elektroliz olabilir; bu çok yavaş bir süreçtir ve bu şekilde çok küçük bir akım iletilir.

    Suyun Halleri

     Canlılar Neden Susuz Yaşayamazlar?


    Su yerkürede değişik hallerde bulunur: su buharı, (bulutlar), su (denizler, göller), buz (kar, dolu, buzullar) gibi. Su sürekli olarak su döngüsü olarak bilinen döngü içinde değişik fiziksel hallere dönüşür.

    Snowflakes (Kartaneleri) ,Wilson Bentley, 1902.

    Gökkuşağı, yağmur damlacıklarının doğal optik prizma özelliği ile ışığın yansımasından oluşur.

    Yağışın insanlık ve tarım için öneminden dolayı, değişik biçimlerine farklı isimler verilmiştir: çoğu ülkede genel ismi yağmur'dur, dolu, kar, sis ve çiy diğer örneklerdir. Uygun şartlar oluştuğunda, havadaki su damlacıkları güneş ışığını kırarak, gökkuşağı oluştururlar.

    Temel olarak, su akışı, nehirler ve tarım için su ihtiyacı gibi, insanlık tarihinde büyük roller oynamıştır. Nehirler ve denizler, ticaret ve ulaşım için elverişli yollar sunmuştur. Su akışı, erozyon etkisi ile çevrenin şekillenmesinde büyük roller oynayarak, vadiler ve deltalar oluşmasını sağlamış ve insanların yerleşimine uygun arazi ve alanlar meydana getirmiştir.

    Su aynı zamanda zemine nüfuz ederek, yer altına doğru iner. Bu yeraltı suları daha sonra tekrar yüzeye çıkarak doğal kaynaklar, sıcak su kaynakları ve gayzerler oluşturur. Yeraltı suları, aynı zamanda ambalajlanarak maden suyu olarak satılmaktadır.

    Su, kendi içinde farklı maddelerin koku ve tadlarını barındırabilir. Bu nedenle, insan ve hayvanların, suyun içilebilirliğini anlamak için duyuları gelişmiştir. Hayvanlar genel olarak, tuzlu deniz suyunun ve bataklık suyunun tadından hoşlanmaz, dağlardan veya yeraltından gelen saf kaynak sularını ararlar. Kaynak suyu veya mineral su diye bilinen tat, aslında suyun içinde çözülmüş olan minerallerin tadıdır. Saf su (H2O), tatsızdır. Bu yüzden, kaynak veya mineral suyunun saflığı diye bilinen şey, suyun içinde zararlı (toksik) maddeler, kir, toz veya mikrobik organizmalar olmadığını belirtir.

    Biyolojik İşlevleri
    Makromoleküllerin yapı taşıdır. Hidrojen köprüleri ile su moleküllerine bağlanan protein, karbohidrat, nükleik asit gibi kompleksler suyu düzenli bir şekilde tutma yeteneğine sahiptir.
    Küçük moleküllü maddeleri çözmek için iyi bir çözücüdür.
    İyi bir substrattır. Metabolizmanın birçok tepkimesine katılarak reaksiyon gösterir.
    İyi bir ısı düzenleyicisidir.
    Su vücutta enerjiyi düzenli bir şekilde ayarlar.

    İnsan vücudu üzerine etkileri

    Vücudun günlük kaybettiği su ihtiyacını karşılamak için uzmanlar normal bir insanın günde 6-8 bardak su içmesi gerektiğini belirtmektedir.Vücut ağırlığının yüzdesi olarak su kaybının sonuçları şu şekilde olabileceği belirtilmektedir:
    %1: susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması, performans azalması
    %2: ısı artması, artan susuzluk hissi
    %3: vücut ısı düzenin iyice bozulması, aşırı susuzluk hissi,
    %4: fiziksel performansın %20-30 düşmesi
    %5: baş ağrısı, yorgunluk
    %6: halsizlik, titreme
    %7: fiziksel etkinlik sürerse bayılma
    %10: bilinç kaybı
    %11: olası ölüm


    Doğada su

    Çağlayan'dan akan su

    Doğada su akarsulara dökülen atıklarla kirlense ve okyanuslarda tuzlu su haline gelsede,buharlaşıp atmosfere karıştığında yine temizleniyor ve tatlı suya dönüşüyor.Ancak yağmur suyu dahi kimyasal yönden saf değildir.Havadaki gazlar ve özellikle yoğun nüfuslu yerlerde kömürle birlikte açığa çıkan sülfirik asidi de bünyesine almaktadır.Doğada mutlak saf su yoktur ve sudaki tüm yabancı kimyasalların arındırılması labaratuvarlar için dahi zorlu bir işlemdir.

    Doğada sular, kaynaklarına göre klasik olarak 4 sınıfta incelenir:
    Meteor suları (yağmur ve kar suları): Mevcut sular içinde en saf olanıdır, bununla beraber havada bulunan bütün gazları içerdiği gibi, bazı anorganik ve organik maddeler de bulunabilir.
    Yeraltı ve kaynak suları: Bulunduğu ve geçtiği toprak tabakalarını çözmesi sonucunda, tabakaların cinsine göre, çözünmüş maddeleri içerir.
    Yeryüzü suları (nehir, göl, baraj ve deniz suları): Yüzeylerinin açık olması sebebiyle özellikle organik yapıdaki yabancı maddeleri almaya yatkındır. Buna karşılık hava ile temas halinde olduğundan karbonat sertliği azdır.
    Maden (mineral) suları: Doğal sulara oranla çözünmüş madde miktarı belirli bir sınırı aşmış veya temperatür ve radyoaktivitesi doğal sınırı geçmiş olan sulardır.


    Kaynak Tamamen Bu siteden alıntı yaptım üzerinde emeğim geçmemiştir.Sanırım sana kırmızı ile işaretlediğim yer lazım..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi NuTeRXXX -- 31 Temmuz 2007; 22:07:58 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: NuTeRX


     Canlılar Neden Susuz Yaşayamazlar?

    Su, bilinen tüm yaşam formları için gerekli olan tatsız ve kokusuz bir madde. Su, canlıların yaşaması için hayati bir öneme sahiptir. Küçük miktarlarda çıplak gözle bakıldığında renksizdir. Dünya üzerinde farklı şekillerde bol miktarda bulunur. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Dünya'da 1.400 milyon km3 su olduğunu söylemektedir.

    Kimyasal ve fiziksel özellikleri

    Bir bardak içindeki su

    Demir yatakları nedeniyle kırmızı renk almış nehir suyu

    Musluktan akan su

    Musluktan damlayan su

    Suyun kimyasal formülü H2O'dur. Bunun anlamı bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğudur. İyonik olarak da, (H+) bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH şeklinde tanımlanabilir. Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı arasında dinamik (değişken) bir denge vardır. Saf su, kokusuz, tatsız, renksizdir; fakat havadaki karbondioksit kalıntıları ile karbonik asit çözeltileri oluşturmaya başladığı andan itibaren tadı bozulur ve tehlikeli bir hal alır.

    Renk

    Su kızılötesi ışınları güçlü olarak emer. Kızılötesi ışın, elektromanyetik spektrum üzerinde kırmızı renkli ışık halini alır, absorbe edildiği için kırmızı rengin küçük bir kısmı görünürdür. Bu nedenle, göl ve deniz gibi büyük su kütleleri içindeki saf su, mavi olarak görünür. Bu mavi renk, temiz bir okyanus veya gölde bulutlu bir hava altında da kolaylıkla görünebilir, bu da mavi rengin gökyüzünün yansıması olmadığını gösterir. Pratikte suyun rengi, içindeki katkı, kirlilik vb. etkenlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Kireçtaşı, suyu turkuaz rengine çevirirken, demir ve benzeri maddeler kırmızı/kahverengi renge döndürmektedir, bakır ise mavi alev rengi oluşturur. Suyun içindeki yosunlar, suyu yeşil renkli olarak gösterir.

    Çözücülük

    Su, eriyebilen bir çok madde için çok iyi bir (solvent) çözücüdür. Bu tip maddeler hidrofilik (hydrophilic) maddeler olarak da bilinir) iyice karıştırılmak sureti ile su içinde erirler (örneğin; tuz). Su ile karışmayan maddeler ise (örneğin; yağ) hidrofobik (hydrophobic) maddeler olarak bilinirler. Bir maddenin su içindeki erime kabiliyeti, maddenin su molekülleri arasına çekilme kuvvetinin durumuna bağlıdır. Eğer maddenin su içinde erime (çözülme) kabiliyeti yoksa, moleküller su molekülleri arasından dışarı itilir ve çözülme olmaz.

    Kohezyon ve adhezyon

    Su kohezyon kuvvetine sahip bir maddedir, yani kendi molekülleri arasında çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir. Su aynı zamanda adhezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir.

    Yüzey gerilimi

    Su, su molekülleri arasındaki güçlü kohezyon kuvveti nedeniyle oluşan yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Bu etki görülebilir bir etkidir, örneğin, küçük miktardaki su çözünmez bir yüzey üzerine (örn:polietilen) konduğunda, su, diğer madde ile beraber düşene dek kalacaktır. Çok temiz/kaygan cam bir yüzey üzerinde bile su ince bir film tabakası oluşturabilir, çünkü cam ve su molekülleri arasındaki moleküler çekim kuvvetleri (adhezyon), su veya cam moleküllerinin kendi aralarındaki çekim kuvvetinden (kohezyon) güçlüdür.

    Kılcal hareket

    Kılcal hareket, suyun çok dar (kılcal) bir boru/kanalda yerçekimi kuvvetine karşı hareketini ifade eder. Bu hareket oluşur, çünkü su boru/kanalın yüzeyine yapışır ve daha sonra boru/kanala yapışan su, kohezyon kuvveti sayesinde üzerinden daha fazla suyun geçmesini sağlar. İşlem, yerçekimi adhezyon kuvvetini yenecek kadar su boru/kanaldan yukarı geçinceye dek tekrarlanır.

    Bu olayı doğada da görmek mümkündür. Örneğin ağaçların kılcal damarlarında su en yüksek dallara kadar yerçekimine karşı hareket edebilmektedir.

    Isı kapasitesi ve buharlaşma ısısı

    Su, doğada amonyaktan sonra en yüksek özgül ısı kapasitesine sahip ikinci kimyasal madde olarak bilinmektedir. Benzer olarak yüksek bir buharlaşma ısısı (40.65 kJ/mol) vardır. Bu iki özellik, kendi molekülleri arasındaki büyük hidrojen bağları sonucu olarak ortaya çıkar. Bu iki özellik , suyun sıcaklık içindeki ani değişimleri engelleyerek Dünya'nın iklimini düzenlemesine olanak verir.

    Donma noktası

    Suyun basit fakat çevre açısından son derece önemli bir özelliği de suyun sıvı hali üzerinde batmadan yüzebilen, suyun katı hali olan buzdur. Bu katı faz, (sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen) hidrojen bağları arasındaki geometriden dolayı, sıvı haldeki su kadar yoğun değildir. Hemen hemen tüm diğer maddeler için, katı form sıvı formdan daha yoğundur. Standart atmosferik basınçtaki taze su, en yoğun halini 3.98 °C'de alır ve aşağı hareket eder, daha fazla soğuması halinde yoğunluğu azalır ve yukarı doğru yükselir. Bu dönüşüm, derindeki suyun, derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasına sebep olur, bu yüzden suyun büyük miktardaki alt bölümü 4 °C civarında sabit kalırken, buz öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar ve daha sonra aşağı yayılır. Bu etkiden dolayı, göllerin yüzeyi buz ile kaplanır. Hemen hemen tüm diğer kimyasal maddelerin katı halleri, sıvı haline göre yoğun olduğundan dipten yukarı donmaya başlarlar.

    Üçlü noktası

    Suyun üçlü noktası (saf haldeki sıvı su, buz ve su buharının dengede bulunduğu sıcaklık ve basınç kombinasyonu), kelvin sıcaklık ölçü biriminin tanımlanması için kullanılır. Sonuç olarak, suyun üçlü nokta sıcaklığı, 273.16 kelvin (0.01 °C) ve basıncı 611.73 pascal'dır (0.0060373 atm).

    Elektriksel iletkenlik

    Genellikle yanlış bir kanı olarak, suyun çok güçlü bir elektrik iletken olduğu düşünülür ve elektrik akımının öldürücü etkilerini iletme riski bu popüler inanış ile açıklanır. Su içindeki tüm elektriksel özelliği sağlayan etkenler, suyun içinde çözülmüş olan karbondioksit ve mineral tuzların iyonlarıdır. Su, iki su molekülünün bir hidroksit anyonu ve bir hidronyum katyonu halini alması ile kendini iyonize eder, fakat bu elektrik akımının yaptığı iş veya zararlı etkilerini taşımak için yeterli değildir. ("Saf" su içinde, hassas ölçüm cihazları, 0.055 µS gibi çok zayıf bir elektriksel iletkenlik değeri saptayabilirler.) Saf su, oksijen ve hidrojen gazları içinde de çözülmüş iyonlar olmadan elektroliz olabilir; bu çok yavaş bir süreçtir ve bu şekilde çok küçük bir akım iletilir.

    Suyun Halleri

     Canlılar Neden Susuz Yaşayamazlar?


    Su yerkürede değişik hallerde bulunur: su buharı, (bulutlar), su (denizler, göller), buz (kar, dolu, buzullar) gibi. Su sürekli olarak su döngüsü olarak bilinen döngü içinde değişik fiziksel hallere dönüşür.

    Snowflakes (Kartaneleri) ,Wilson Bentley, 1902.

    Gökkuşağı, yağmur damlacıklarının doğal optik prizma özelliği ile ışığın yansımasından oluşur.

    Yağışın insanlık ve tarım için öneminden dolayı, değişik biçimlerine farklı isimler verilmiştir: çoğu ülkede genel ismi yağmur'dur, dolu, kar, sis ve çiy diğer örneklerdir. Uygun şartlar oluştuğunda, havadaki su damlacıkları güneş ışığını kırarak, gökkuşağı oluştururlar.

    Temel olarak, su akışı, nehirler ve tarım için su ihtiyacı gibi, insanlık tarihinde büyük roller oynamıştır. Nehirler ve denizler, ticaret ve ulaşım için elverişli yollar sunmuştur. Su akışı, erozyon etkisi ile çevrenin şekillenmesinde büyük roller oynayarak, vadiler ve deltalar oluşmasını sağlamış ve insanların yerleşimine uygun arazi ve alanlar meydana getirmiştir.

    Su aynı zamanda zemine nüfuz ederek, yer altına doğru iner. Bu yeraltı suları daha sonra tekrar yüzeye çıkarak doğal kaynaklar, sıcak su kaynakları ve gayzerler oluşturur. Yeraltı suları, aynı zamanda ambalajlanarak maden suyu olarak satılmaktadır.

    Su, kendi içinde farklı maddelerin koku ve tadlarını barındırabilir. Bu nedenle, insan ve hayvanların, suyun içilebilirliğini anlamak için duyuları gelişmiştir. Hayvanlar genel olarak, tuzlu deniz suyunun ve bataklık suyunun tadından hoşlanmaz, dağlardan veya yeraltından gelen saf kaynak sularını ararlar. Kaynak suyu veya mineral su diye bilinen tat, aslında suyun içinde çözülmüş olan minerallerin tadıdır. Saf su (H2O), tatsızdır. Bu yüzden, kaynak veya mineral suyunun saflığı diye bilinen şey, suyun içinde zararlı (toksik) maddeler, kir, toz veya mikrobik organizmalar olmadığını belirtir.

    Biyolojik İşlevleri
    Makromoleküllerin yapı taşıdır. Hidrojen köprüleri ile su moleküllerine bağlanan protein, karbohidrat, nükleik asit gibi kompleksler suyu düzenli bir şekilde tutma yeteneğine sahiptir.
    Küçük moleküllü maddeleri çözmek için iyi bir çözücüdür.
    İyi bir substrattır. Metabolizmanın birçok tepkimesine katılarak reaksiyon gösterir.
    İyi bir ısı düzenleyicisidir.
    Su vücutta enerjiyi düzenli bir şekilde ayarlar.

    İnsan vücudu üzerine etkileri

    Vücudun günlük kaybettiği su ihtiyacını karşılamak için uzmanlar normal bir insanın günde 6-8 bardak su içmesi gerektiğini belirtmektedir.Vücut ağırlığının yüzdesi olarak su kaybının sonuçları şu şekilde olabileceği belirtilmektedir:
    %1: susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması, performans azalması
    %2: ısı artması, artan susuzluk hissi
    %3: vücut ısı düzenin iyice bozulması, aşırı susuzluk hissi,
    %4: fiziksel performansın %20-30 düşmesi
    %5: baş ağrısı, yorgunluk
    %6: halsizlik, titreme
    %7: fiziksel etkinlik sürerse bayılma
    %10: bilinç kaybı
    %11: olası ölüm


    Doğada su

    Çağlayan'dan akan su

    Doğada su akarsulara dökülen atıklarla kirlense ve okyanuslarda tuzlu su haline gelsede,buharlaşıp atmosfere karıştığında yine temizleniyor ve tatlı suya dönüşüyor.Ancak yağmur suyu dahi kimyasal yönden saf değildir.Havadaki gazlar ve özellikle yoğun nüfuslu yerlerde kömürle birlikte açığa çıkan sülfirik asidi de bünyesine almaktadır.Doğada mutlak saf su yoktur ve sudaki tüm yabancı kimyasalların arındırılması labaratuvarlar için dahi zorlu bir işlemdir.

    Doğada sular, kaynaklarına göre klasik olarak 4 sınıfta incelenir:
    Meteor suları (yağmur ve kar suları): Mevcut sular içinde en saf olanıdır, bununla beraber havada bulunan bütün gazları içerdiği gibi, bazı anorganik ve organik maddeler de bulunabilir.
    Yeraltı ve kaynak suları: Bulunduğu ve geçtiği toprak tabakalarını çözmesi sonucunda, tabakaların cinsine göre, çözünmüş maddeleri içerir.
    Yeryüzü suları (nehir, göl, baraj ve deniz suları): Yüzeylerinin açık olması sebebiyle özellikle organik yapıdaki yabancı maddeleri almaya yatkındır. Buna karşılık hava ile temas halinde olduğundan karbonat sertliği azdır.
    Maden (mineral) suları: Doğal sulara oranla çözünmüş madde miktarı belirli bir sınırı aşmış veya temperatür ve radyoaktivitesi doğal sınırı geçmiş olan sulardır.


    Kaynak Tamamen Bu siteden alıntı yaptım üzerinde emeğim geçmemiştir.Sanırım sana kırmızı ile işaretlediğim yer lazım..


    Off!!
    Müthiş bir yazı.
    Çok saol NuTerİX..
    İnan çok yardımcı oldun..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Andrei*Tykin




    Off!!
    Müthiş bir yazı.
    Çok saol NuTerİX..
    İnan çok yardımcı oldun..


    Önemli değil ama dediğim gibi tamamen alıntı



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi NuTeRXXX -- 1 Ağustos 2007; 0:31:21 >
  • ALINTILARIN ALINTILARINI YAPMASANIZ OLMAZ MI ?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: suzi dilara

    ALINTILARIN ALINTILARINI YAPMASANIZ OLMAZ MI ?


    Alıntıların alıntılarını alıntı yapmamamızı söylemeseniz olmaz mı?
    Şaka bir yana haklısınız.Çok uzuyor sayfa
  • quote:

    Orjinalden alıntı: suzi dilara

    ALINTILARIN ALINTILARINI YAPMASANIZ OLMAZ MI ?



    Özürdilerim..Düzelttim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi NuTeRXXX -- 1 Ağustos 2007; 0:31:43 >
  • Su olmadan çoğu canlı vücutlarında reaksiyon gerçekleşmez.
  • yaradılış özelliği.
  • @can.holy ve @nutrex arkadaşları yorumlarına katılmakla birlikte küçük bir ekleme yapmak istiyorum.

    vücudumuzdaki karmaşık kimyasal reaksiyonların tamamına yakını enzimler tarafından kontrol edilmektedir. enzimlerin tamamına yakını ise %15 su konsantrasyonundan düşük ortamlarda çalışmazlar. dolayısıyla şöyle bir mantık kurulabilir.

    enzm çalışması=hayat.
    su az ve ya yok=enzimler çalışmaz.
    enzim çalışmazsa hayat olmaz.

    tabiki suyun onca görevinden yanlızca enzimler ile ilgili olanını vurguladım (ki kanımca bu görev en önemli görevdir).

    sevgiyle..
  • Vücudumuzdaki bütün metabolik faliyetler için su gereklidir. Ama insan hiçbir zaman protein almasada yaşayamaz. Ben öyle biliyorum. Yani protein almadan ölmek için uzun bir zaman gerekir,su için kısa.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.