Şimdi Ara

Cowboy Bebop

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
91
Cevap
1
Favori
5.946
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  Cowboy Bebop


    Tanıtım:
    alıntıdır.
    2021 yılında gezegenler arasında seyahat mümkün hale gelmiştir. Ancak, gezegenler arasında ulaşımı sağlayan atlama ağında büyük bir düzensizlik bulunmaktadır. İhmal edilen bu aksaklık sistemde büyük bir felakete yol açar. Ayda bulunan atlama geçidi infilak eder ve ay yüzeyinde büyük bir delik oluşur. Patlama sonucunda aydan kopan parçalar dünya yüzeyine düşer ve süreğen bir meteor sağnağına yol açar. Bu olay dünya yüzeyinin büyük bir bölümünü ve milyarlarca insanı yok eder. İnsanların büyük bir bölümü yer altına sığınır. İmkanı olanlar Mars ve Venüs gezegenleri ile yaşam koşulları oluşturulan bazı astreoid ve Jupiter uydularına yerleşirler.

    Cowboy Bebop, bu olaydan 50 yıl sonra, 2071 yılından başlayarak gerçekleşen olayları konu alır. Spike Spiegel ve iş ortağı Jet Black güneş sisteminde faaliyet göstermekte olan iki haydut avcısıdır. Oldukça tehlikeli ve zor bir meslek icra eden ikili geçimlerini sağlayabilmek için, Bebop isimli gemileri ile, aranılan suçluların peşinden sistemin bir ucundan diğer ucuna yolculuk etmektedir.

    Dizi, Bebop tayfasının, suçluların peşinde yaşadıkları olaylar etrafında şekillense de aslında her bir karakterin geçmişi ile yüzleşmesini konu alır.

    tam anlamıyla ağız tadıyla ilk izlediğim anime oldu... tavsiye ederim...

    tavsiye ilk önce dizisinin 1 den 23. bölüme kadar izleyin sonra filmini izledikten sonra geri kalan 3 bölümüde bitirilip bi güzel düşünülür...

    ayrıntılı anlatım:

    alıntıdır...

    Cowboy Bebop nedir, ne değildir, niye her yerde ismini duyuyorum, neden en iyi 10 anime sayılırken hep adı geçer, neden tanrım neden.... gibi sorulardan bunalan yazarınızın hazırladığı Cowboy Bebop'a giriş 101 yazısına hoş geldiniz... Öncelikle Cowboy Bebop aynen yönetmen Shinichiro Watanabe'nin her bölümde yüzümüze vurduğu gibi "kendi türünü yaratan bir çalışma" olmuş, klasik haline gelmiştir. Normalde küstahlık diye nitelendirilebilecek bu iddia, kuru sıkı atılmamış olduğu için "evet hakkatten de öyle" yorumları almış, gelmiş geçmiş iyi seriler sayılırken kendisine sağlam bir yer edinmiştir.
    Önce serinin arka plan bilgisine bir göz atalım sonra karakterleri tanıyalım...


    Arka Plan : 2071 de bizi nasıl bir dünya bekliyor dersiniz?

    Güneş sistemine gezegenler arası yolculuk sistemi kurmayı sonunda başaran insanlar, ki yıl 2021 dir, sistemi kuran mühendislerin küçük! bir detayı atlaması sonucu tarihin gelmiş geçmiş en büyük felaketini yaşar. Sistemin Dünya yakınındaki bir geçidi Ay’ı, tabiri caizse, çatlatıp parçalara ayırır ve ne yazık ki bu parçalar Dünya’ya yağarak yaklaşık 4.7 billion insanın ölümüne sebep olur. Tarih bu olayı “The Gate Incident” olarak hatırlayacaktır. Geride kalanlardan parası ve imkanı olanlar Venüs, Mars gibi başka gezegenlere yerleşirken, Dünya’da kalanlar ise hala yağmaya devam eden meteorlar yüzünden yeraltına iner. Her gezegen de, astroid de, uzay istasyonunda yaşamanın zorlukları farklı farklı olsa da her yerde geçerli olan bir şey vardır. Artan suç oranlarıyla baş etmek için hükümetin suçluları yakalamak için para ödülü vaad etmesi ve bu ödülle geçimlerini sürdüren “bounty hunter” lar.

    Konu: Uzay gemisi “Bebop” ın ilginç olaylarla bir araya gelen tayfası güneş sitemini dolaşarak başına ödül konmuş suçluların peşine düşecektir. Genelde bölümler bu ödül avlarının üzerine olsa da asıl hikaye karakterler ve derin geçmişlerinin ortaya çıkması olarak nitelenebilir.

    Karakterler:

    Spike Spiegel: İşte ana hikayenin “cool” kahramanı. Mars doğumlu 27 yaşında. Ana silah olarak tabanca kullansa da (Ta'as Jericho 9/41), Bruce Lee’nin geliştirdiği “Jeet Kune Do” stilinde de gayet can yakıcı olabiliyor. Ölüm kalım durumlarında bile “Amaaan olacaksa olur” mantığıyla şansına güvenen Spike, RedDragon (Kırmızı ejderha) suç örgütünün eski üyesidir. Bir zamanlar en yakın dostu serideki baş düşmanı olan Vicious ve Julia adlı gizemli bir kadın, Spike’ın bir gözüyle sürekli bakmaya devam ettiği geçmişinin bir türlü kaybolmayan hayaletleridir.

    Faye Valentine: Silah kullanır, yakın dövüşü becerir, güzel de pilotluk yapar. Ama işte kumarda büyük borçlara girdiği için başı beladan hiç kurtulmaz. Sert, güzel, çekici geçmişi kendisine bile sır olan kahramanımız hakkında söylenecek çok şey var ama bunu seri de onunla beraber öğrenmek daha keyifli olacak…

    Jet Black: Eski ISSP dedektifi (iç güneş sistemi polisi) ve “Bebop” ın sahibi. “Black Dog” olarak da biliniyor. 36 yaşında olması onu daha çok babacan konuma sokmuş olsa da, silahı, kasları, mekanik bilgisi, pilotluğu ve gerekirse kılık değiştirerek soruşturmasını sürdürebilmesi iyi bir “bounty hunter” olma konusundaki yeteneklerini kanıtlıyor. Ayrıca gemi de Bonzai ağaçları var ve yemekleri pişiren de Jet.

    Ed: Dünya’dan 13 yaşında dahi bir bilgisayar korsanı (hacker). Her dahi gibi biraz garip olan seri boyunca bir yere yürümektense koşmayı, sürünmeyi, yuvarlanmayı, amuda kalkıp gitmeyi tercih eden yalın ayaklı kızımız konuşmalarını da anlamsız ama kafiyeli kelimelerle sürdürmeyi seviyor. Bu arada babasının ismi Türk olabileceğine işaret ediyor. İnanmayacaksınız ama “Appledelhi Siniz Hesap Lütfen” (Japonlar “afedersiniz hesap lütfen” demeye çalışıyolar…kawaiii)

    Ein (the dog): Zekası yapay olarak geliştirilmiş, super zeka labaratuar kaçkını bir köpek. Telefona bakıp, internette gezebilen, araba direksiyonu bile kullanabilen köpeğimiz diğer karakterler tarafından sadece sıradan bir köpek olarak görülür.

    Vicious: Adı üstünde şimdi. Acımasız, kurnaz, kana susamış, merhametsiz….

    Görüntü & Ses: Ayrıntıdaki, renklerdeki, ışıklandırmadaki her şey serinin tarzının yaratılmasında üstlerine düşen görevi fazlasıyla yapmış. Hareketli sahnelerin arka planlarında bile unutulmayan bu detaycılık çizimlerin kalitesini gösteriyor. Zaten animasyonu Studio Bones gerçekleştirmiş (RahXephon, Wolf's Rain, Fullmetal Alchemist, Eureka Seven ) Ses konusunda da aynı başarı gösterilmiş. Özellikle Faye’in seiyuu’su Megumi Hayashibara ve Spike’ın seslendireni Kôichi Yamadera öne çıkıyor.

    Müzik: Bölümlerin “Episode” değil de “Session” lar olarak nitelendiriliyor olması boşuna değil.(Jazz sanatçılarının kısa süreli müzik yapmaları “jam session” ları olarak adlandırılır.)

    Cowboy Bebop’ın müziğini seriden bağımsız düşünmek mümkün değil. Yoko Kanno’nun elinden çıkmış olması bir yana, müzikler o kadar etkin kullanılmış ki sadece çalındıkları sahnenin etkisini yükseltmekle kalmayıp bazı karakterlerin direk müzikleriyle tanıtılmasında da rol alıyor (bkn Gren; ilk göründüğü sahnede çaldığı saksofonu ve melodisi bize melankolik ve biraz şövalye ruh halini anlatıyor zaten). Yoko Kano sakin blues tarzından, hareketli jazz melodilerine, tekno esintili şarkılardan, Afrika kökenli tınılara ve hatta orkestral parçalara uzanarak serinin her köşesini yakalayabilmiş. Soundtracklere harcanacak her türlü para fazlasıyla caizdir, genel sound dışında özellikle Steve Conte'nin "Call Me" ve "Rain", Mai Yamane'nin "The Real Folk Blues" ve"Gotta knock a little harder" gibi parçalarına ve Gabriela Robin'in "Green Bird"üne dikkat edilmesi gerekir.

    Ek Notlar: Enerjik hacker’ımız ilk tasarımlarda bir erkek çocuğu olarak düşünülmüş.

    Spike’ın Bruce Lee felsefesini örnek aldığı yetmiyormuş gibi arka plandaki posterlerde de bu efsanevi dövüş sanatı ustasını görmek mümkün…


    Bölüm isimleri ve yan karakterlerin hemen her birinin bir müzik albümüne, parça ismine, film karakterine benzetme olduğu da ayrı bir başlık.

    Antonio, Carlos ve Jobin olarak geçen 3 yaşlı amcamız da ,one piece’deki pandamen misali çeşitli bölümlerde gözükürken, üstüne bir sonraki bölümün tanıtımının yapıldığı preview bile sunuyorlar.
    Mars'taki heyecanlı takiplerden birinde Spike "Aile Dükkanı" tabelalı önünde nargile içen bir adamın oturduğu bir dükkanın önünden geçiyor..

    Son Olarak:

    Yönetmenin ilk bakışta tamamen uyumsuz gözüken konseptleri, müzikle harmanlayarak birleştirmedeki başarısı konusunda söylenecek bir şey yok, herşey ortada. "Uzay yolculuğu konseptini, western yaklaşımı ile jazz müziği kullanarak birleştireceğim" dediğinde yapımcısının yüz ifadesini görmeyi isterdim doğrusu. Bu becerisinin bir rastlantı olmadığını da “Samurai Champloo”da hip hop ve samurai konseptlerini birleştirmesiyle kanıtlayan yönetmenin, aksiyon sahnelerindeki performansı ve karakterlerin hikayelerini anlatmaktaki başarısını takdir ediyorum keşke elimden gelse de bir ödül de ben versem Very Happy

    Sonuçta daha yarısına gelmeden aman tanrım neden sadece 26 bölüm ki diye düşünüp efkârlanmaya başladığım, gerçekten de kendi tarzını yaratıp bir klasik haline gelmiş bir seri. Karakterlerin anlatımı, ana hikayeden bağımsız kimi zaman güldüren, kimi zaman aksiyon dolu tek bölümleri, müzikleri ile kaçırılmaması gereken bir seri. 1998 deki tv gösterimleri içerdiği şiddet yüzünden yarıda kesilmiş olsa da 1999 ve 2001 de ekrana tam gaz dönmeyi başaran bu seriyi hala izlemeyenlere diyecek hiçbir şeyim yokken seriyi bir kez izlemekle yetinememiş, müziklerinin bağımlısı olmuş, yeni serüvenler için senaryo yazan benim gibileri forumda seriyi tartışmaya bekliyorum :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi jrking -- 6 Temmuz 2007; 22:40:46 >







  • Görkemli ve çok çeşitli repertuvarları barındıran anime dünyasında, bir yapımı sadece ana kategorisi üzerinden yorumlamak imkansıza yakındır ama yine de bazılarının adından, izlenilen bir sekansından hikaye olarak ne sunacağı hemen hemen anlaşılır. Naruto’nun bir sahnesine baktığınızda çok sayıda deneme, yenilme ve zafere tanıklık edeceğinizi bilirsiniz ya da Itazura no Kiss’in afişine gözünüz takıldığında aşk için verilen zorlu mücadelede karakterlerin öz farkındalık yaşayacaklarını da anlarsınız. Alt kategoriler ise genellikle sanatın bazı unsurlarını dikte eder. Bir mecha kuvvetle muhtemel büyük robotlara, bir fantezi gösterisi ille de elflere sahip olacaktır ve bir ecchide en az birkaç erkeğin o okka burunları kanayacaktır. Bunlar son derece klişe ve izleyici tarafından sanki ilk kez görülüyormuşçasına heyecanla beklenen sahnelerdir.

    Yukarıdaki gibi sekansların benzerliğine rağmen, yapımın genelinde bariz farklılıklar ön planda olsa da çoğu yapım çarpıcı şekilde benzer bir çekirdek ideolojiyi resmeder. Şimdiye kadar üretilen hemen hemen her animede, kahraman kendi kontrolü dışındaki koşulların kurbanıdır. “Başka neyin kurbanı olacak?” diyebilirsiniz. “Dış güçlerin mağdur ettiği birinden daha uygun ana karakter mi olur?” diye de ekleyebilirsiniz. Bunları sorduğunuzda köklerdeki “acıdan beslenen varoluşçuluğu” teğet geçmiş ve acıyı sadece dıştan içe atılan bir duygu gibi tanımlamış olursunuz. Oysa acı diğer pek çok duygudan daha çok içtedir ve içtendir. Bu durumun farkında olan yönetmen Shinichiro Watanabe, Cowboy Bebop ve Samurai Champloo gibi yapımlarında ana karakterleri dış güçlere yedirmemiş ve onları kendi ölümlerinin yazarları haline getirerek yapımlarını cesurca ekrana taşımış ve izleyiciye farklı bir perspektif sunmuştur.

    Fyodor Dostoyevski “Yeraltından Notlar” isimli kitabında kısa ve öz bir argüman sunar. İnsanları dış dünyanın sertliğine karşı mücadele eden asil yaratıklar olarak resmetmek yerine, esas mücadelesini içte veren aciz yaratıklar olarak resmeder. En umutlu ya da mutlu anında kendisini düşürecek nedenleri kendi içinden çıkaran insan ona göre acı çekmeyi ve acı çektirmeyi her daim arzular. Sorunlarını arkasında bırakan insan, kendi hayatının düzenine ayak uyduramaz ve kendisini acıya bular, kendisiyle birlikte sevdiklerini, sevmediklerini de o acıya çeker. Hayat alt üst olmadan kimseye gün yüzü yoktur.

    Watanabe doğrudan Dostoyevski’den ilham aldı mı bilinmez ama özellikle Cowboy Bebop’ta konunun Dostoyevski’nin anlattığı gibi tasvir edildiği nettir. Serinin sonuna kadar Watanabe’nin amacı belli değildir. Yapımdaki her karakter ilk başta dış güçlere karşı mücadele halindedir ve hikaye ilerledikçe esas kaçışı kendilerine karşı yaşadıkları ortaya çıkar.

    Gerçek şu ki, Bebop tam bir muammadır. Tuhaf ve görkemli, aynı zamanda ciddi ve inanılmaz derecede doğrudan… Yapımın ana karakterleri sürekli geçmişten kaçma arzusu taşımalarına rağmen anı yaşayamaz ya da geleceği kucaklayamaz. Jet Black ailesini ve kariyerini kaybeder, kaderi gemiye mühürlendiğinden ailesinin kendisine duyduğu yakınlığı kavrayamaz. Spike Spiegel sevdiği kadını kaybeder, bir pencereden düştüğünde ölümün kıyısından döner ve mutlulukta ikinci bir şansı yakalamasına rağmen onu görmezden gelip ikinci kez ölümün kucağına atlar. Faye Valentine, kriyojenik olarak dondurulduktan sonra sahip olduğu dünyası uçup gider ve içinde bulunduğu dünyayı kabullenme noktasında daha fazla zaman kaybeder.

    Destekleyici karakterlerin birçoğu da bu anlatıyı pekiştirir. Bunun mükemmel bir örneği, Jet’in eski kız arkadaşı Alisa‘dır. Yıllar sonra Jet, Ganymede’ye döndüğünde Alisa’yı bir suçluyla yaşarken bulur. Alisa niye yıllar önce kaçtığını şu şekilde açıklar: “O zaman her şeye sen karar verirdin, sonunda her zaman haklı çıkan da sen olurdun. Senin yanındayken kendim için hiçbir şey yapmak zorunda kalmazdım. Tek yapmam gereken, dünyaya dikkat etmeden bir çocuk gibi koluna asılarak yaşamaktı. Kendi hayatımı yaşamak istedim; korkunç olsalar bile kendi kararlarımı vermek için yanıp tutuştum…”

    Başlangıçta Watanabe, izleyicilerini Alisa’nın kaçmasına trajik bir sırrın neden olduğuna inandırır. Ancak, Jet’in davranışlarındaki gibi onun davranışlarında da “nedensizlik” yattığını izleyici fark edince şaşırır. Bir süre sonra da aslında Jet’in Alisa’nın özgürlüğünü kısıtlamadığını (Jet’in Alisa’yı bulduktan sonra gitmesine izin verme isteğinden dolayı) ve Jet’le yaşadığı hayatta son derece rahat olduğunu; onun artık bu güvenli ve sıradanlaşan hayatı istemediğini anlar izleyici.

    Sadece karakterler, insani koşulların paradoksu için ikna edici bir argümanlar oluşturmaz; müzik ve tarz da yapar bunu. Cowboy Bebop’un fütüristik evreni ütopyacı olmaktan uzaktır. Sonuç olarak, pek çok sekans kendi ruh halini destekleyen fonlarla ortaya çıkar. Bu amaç ve kaos ikiliği muazzam teknolojik deha (Venüs’teki yüzen adalar) ve şoka uğratan yıkılış (Dünya’nın çorak, moloz yığını olarak resmedilmesi) arasındaki karşıtlığın desteklenmesi de bu anlatıyı güçlendirir. Caz da yer yer anlamsız, iyimser bir his sunar ve bir anda kasvetli notalar melankoliyi kulaklardan kalbe doğru usulca bırakır, orada kocaman bir çukur açar. İşte tüm bunların usulca bir araya gelişi deliliğin derinliğini vurgular. Dizinin son iki bölümünde Watanabe bu çılgınlığı acımasız bir açıklıkla göstermekten de geri kalmaz. İlk olarak Spike, baş düşmanı Vicious ile karşılaşacağını açıklamak için Jet’e gittiğinde Jet kısa bir hikaye anlatır:

    “Bir adam avlanma esnasında bacağını incitir. Geniş bir ovada… Yarayı saracak, ölümü savacak bir şeyi yoktur elinin altında. Son anda bir uçak tarafından kurtarılır ve uçaktayken aşağıya bakar. Hemen altında saf beyaz bir toprak uzanmaktadır. Işıl ışıl parlayan…Karla kaplı bir dağın zirvesidir bu. Kilimanjaro Dağı’nın zirvesi… Adam aşağıya baktığı zaman hayatın içinden aktığını ve aslında olması gerektiği yerde olduğunu hisseder…”

    Spike’in anlatılan esas noktayı anlamamış gibi çıkan “Ve?” sorusundan sonra Jet devam eder:

    “Bunun gibi hikayelerden nefret ediyorum. Erkekler sadece ölümden önce geçmişlerini düşünürler, sanki yaşadıklarına dair bir delile ihtiyaçları varmış gibi.” Bu konuşmadan kısa süre sonra da Faye, Spike yola çıkmadan önce onu yakalar ve onunla yüzleşir. Faye neden ayrıldığını sorduğunda Spike “geçmişi bir gözünde, şimdiyi ise diğerinde gördüğünü” söyler. Faye, Spike’ın kendi hayatına son vermek için gittiğini söylediğinde ise Spike’ın söylediği cümle izleyicinin aklına mıh gibi kazınır: “Oraya ölmeye gitmiyorum; gerçekten hayatta olup olmadığımı öğrenmeye gidiyorum.”

    Shinichiro Watanabe, Cowboy Bebop hakkında, “İnsanların zaman geçtikçe çok şey görmeye başladıklarını” belirtirken insanların genelde sevdikleri detayları gördüklerini ve onları yeniden yaratmayı da bir o kadar sevdiklerini ve Cowboy Bebop’taki amacının kesinlikle bu olmadığını; daha önce görülmemiş bir içten yıkım hikayesi sunmak istediğini açıklar. Cowboy Bebop’la ilgili benzersiz pek çok öğenin bir arada olması popülaritesini ya da çekiciliğini açıklamaz kuşkusuz. Günün sonunda Cowboy Bebop kahramanlarla ya da olasılıkları yenmekle ilgili de değildir. Cowboy Bebop insanların kendi komedilerini bir trajediye dönüştürebileceklerini, acılarını yaşamakta özgür olduklarını ve en azından kısa bir süreliğine de olsa hayatta olduklarını gösteren bir eserdir. İşte onu diğerlerinden ayıran da tam olarak bu üçlemedir.


    Kaynak: MAL
  • sana verdigime deymiş be
  • filmini izledim ama dizisi olduğunu ilk defa duyuyorum..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: bonser24

    filmini izledim ama dizisi olduğunu ilk defa duyuyorum..

    ben de filmi izlemedim
  • quote:

    Orjinalden alıntı: sleep


    quote:

    Orjinalden alıntı: bonser24

    filmini izledim ama dizisi olduğunu ilk defa duyuyorum..

    ben de filmi izlemedim



    TV serisi, Filmden baya bi güzel.....
  • jrking@ cowboy bebop neyi tartışacanki çok sağlam bir anime müzikler olsun spike nın karizması olsun herşeyiyle dört dörtlük. o sigara içmesi yokmu öldürüyo beni . seri boyunca aşkına sevgisine tutkusu kişiliği gerçekten çok sağlam. heleki kapalı çarşıyı andıran yerin olması, ince belli bardaklar filan gerçekten benim için yeri apayrı
  • filmini izledim ama tv serisi için daha guzel diolar spike içinde karizma desek yeridir



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sewenangl -- 3 Ağustos 2007; 14:04:22 >
  • efsanedir. paraya kıyılıp orjinali alınmalıdır. o derece güzeldir.
    hele movie de monorail'de vincent-spike kapışmasını seyretmek ayrı bi keyiftir.
    serinin sonuna ise kalp dayanmaz .
  • quote:

    Orjinalden alıntı: bonser24

    filmini izledim ama dizisi olduğunu ilk defa duyuyorum..

    bende
  • up
  • Ben fazla sevmedim her bölüm farklı bir konu anlamadığım şey kızı neden örgüte aldılar onu anlamadım çocuğu anladım köpeği anladımad kızı niye aldılar.
  • kızın suç bilgisi oldugundan aldılar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pagan_chris -- 5 Haziran 2008; 11:17:40 >
  • Filmini izlemedim ama bir kaç bölümünü izlemiştim. Hoşuma gitmedi pek...

    Bu türüde severim ama sarmadı nedendir bilmiyorum.
  • valla şu an izlemekteyim 6. bölümdeyim full ekşın artı adamdaki bu "rahatlık" beni bazen öldürüyor

    tek kelime ile süper
  • 8 bölüm izledim bende baya güzel ilerliyor seri..bitirince filmini izleyecem.ayrıca ostlar süper.
  • Hayatımda izlediğim ve muhtemelen izleyeceğim en iyi anime.

    Aman Allah'ım o nasıl bir sondu öyle ağzım açık kaldı. Hem filmini hem dizisini izledim kesinlikle film aynı zevki vermedi. Dizi genel olarak drama olsa da içinde komedi, aksiyon barından bir yapım olmuş.

    Artık live-action filmini bekliyorum CB'nin. Türkiye'ye gelirse Spike gibi giyinip ilk gün sinemada yer alacağım.

    Adamlara hiç bir para kazandıramadım bari böyle para kazandırayım çünkü hakediyorlar.
  • cb bence gelmiş geçmiş en kaliteli animelerdendir. animenin genel çocuksu komedisinden ve sıradan tarafından sıyrılıp, bilim kurgunun ve dramanın tadını çok güzel bir şekilde veriyor. ilk izlediğim animelerden biri olduğu için böyle başarılı yapıtlardan bulabilirim diye animeye merak sardım ama çok azından cowboy bebopın tadını aldım. abartısız 100 den fazla seri izlemişimdir ama yok. artık arayışımı bıraktım izlemiyorum. ayrıca bu kadar başarılı bir yapıtın başlığının bu kadar ıssız kalması da animede bu tarz yapıtların tutulmadığını gösteriyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi JagerBomb -- 16 Aralık 2008; 18:41:47 >
  • Benim de çok sevdiğim serilerden biri. Şahsi olarak hoşuma gitmeyen tek yanı; yarısı filler tadı veren ama aynı zamanda animeye kendi havasını katan bölümlerle geçiyor. İsterdim ki o bölümlerin bir kaçı yerine yerine en azından flashback bölümler olsun.Hikayenin, karakterlerin dibine vuralım. Seri bittiğinde şekeri elinden alınmış çocuk gibi kalmayalım
  • quote:

    Orjinalden alıntı: 8thsin

    yarısı filler tadı veren

    aynen çok doldurmaca bölümler var.ve biraz olsunda bağıntılı yapsalardı bölümleri keşke..neyse ben devam ediyorum seriye..güzel seri.
  • asıl son bölümleri bombadır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Smokinli Şövalye -- 22 Aralık 2008; 23:38:15 >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.