Şimdi Ara

Gözleri ve bağırsakları bile korunan 518 milyon yıllık fosiller

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
41
Cevap
1
Favori
1.058
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  •  
     
    Çin'in Hubei eyaleti yakınlarında, Tamsui Nehri kıyısındaki kayalıklara gömülü halde bulunan fosiller, ilkel denizanaları, süngerler, su yosunları, denizşakayıkları ve solucanlarla birlikte eklembacaklıların ince kırbaç benzeri antenlere sahip formlarından oluşuyor. Fosillerin neredeyse yarısından çoğu bugüne kadar bulunamamış türlere ait. 
     
    Fosiller, içlerinde oldukları denizaltı çamuru tarafından o kadar derin bir noktaya gömülmüş ki, denizin o seviyesindeki suyun soğukluğu sayesinde çürümekten kurtulmuşlar. Bu sayede fosilleşmiş canlıların kasları, bağırsakları, gözleri, solungaçları ve diğer parçaları hala çıplak gözle ayırt edilebilecek düzeyde. 
     
     
     
    Lozan Üniversitesi'nden paleontolog Allison Daley, fosillerin kalitesi kadar bolluğunun da şaşırtıcı olduğunu belirtiyor. Kariyeri boyunca bir sit alanını bu kadar detaylı görebileceğini düşünmediğini söyleyen Daley, keşif hakkında yazılacak makalenin, Kambriyen dönem canlılarına dair bilinmeyenleri ortaya çıkaracak en iyi makalelerden olacağını düşünüyor. 
     
    Alandaki fosilleşmiş organizmalar, dünya üzerindeki yaşamın Kambriyen patlaması olarak bilinen çeşitlilik artışı yaşadığı zamana denk geliyor. Bu dönemde evrimleşen yeni türlerin bir kısmının nesli tükenirken, hayatta kalabilenler evrim ağacının en sağlam dalları haline geldiler. 
     
     
     
    Kambriyen Patlaması olarak bilinen döneme ait şimdiye kadarki en etkileyici fosiller, Kanada'daki yaklaşık 508 milyon yıllık bir kaya oluşumu olan Burgess Shale'de ve Çin'deki 518 milyon yıllık Chengjiang oluşumunda keşfedilmişti. Durham Üniversitesi'nden paleontolog Martin Smith, yeni araştırmayla ilgili "Korunmuş hâlde bulunan bu organizmaların bazıları, yaşayan akrabalarından çok daha basit bir yapıya sahip. Bu nedenle bize, beyin gibi karmaşık organların evrimsel sürecine dair kör noktaları aydınlatmamız hususunda oldukça yardımcı olacaklar" açıklamasında bulundu. 
     
     







  • Yaaaa :) lise biyoloji dersini avarelik yaparak geçirirsen böyle anahtar kilit hikayeleri uydurursunuz. Cevabını bulamadığın bir soruya olsa olsa böyle olur diye cevap uydurmaktansa gidip biraz araştırma yapsan daha iyi olmaz mıydı sevgili cahil kardeş? Öyle bilimsel bir araştırma bile değil lisedeki biyoloji dersini iyi dinlemiş olsan birçok sorunun cevabına bilimsel olarak hakim olacaktın. Sana tavsiyem anlamadığın o kitabı defalarca okuyacağına git biraz faydalı sitelerde kütüphanelerde takıl.
    Yaşamış, türü tükenmiş, tüm organları bütün ve mükemmel canlıları ara geçiş formu gibi göstermeye çalışmak bilimsel değildir. Ara fosil denilen şey uzuvları gelişmemiş ya da patolojik oluşmuş canlılara ait fosillerdir. Ancak böyle tek bir fosil bile bulunmamıştır. Şu ana kadar bulunmuş 700 milyona yakın fosil var, bunların hepsi mükemmel tam canlılara ait, hiçbirinde evrimsel patoloji yok.
  • keşfedilen yeni türler ise evrimleştiği nasıl anlışılacak yoksa editör arkadaş ideolojisini yaymak için yalan haber mi yapıyor.

  • 518 milyon yıl ne demek ya



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Turk.Navy -- 24 Mart 2019; 20:17:20 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Evrim değil de, şimdi de tanrı Zaman mı oldu?

  • Evrim yok hepsi biranda oldu

  • sosisvesalam S kullanıcısına yanıt
    daha bilimsel makale yayımlanmamış istedikleri gibi haberi eğip büküyorlar donanimhaber buna nasıl müsaade ediyor insan şaşırıyor sitenin az olan kalitesi iyice düştü bunların evrimsel kanıt bulma hezeyanlarını biz çekmek zorundamıyız.

  • Silindi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kankam1030 -- 18 Aralık 2020; 20:37:50 >
  • cengiz7 kullanıcısına yanıt
    Eline bir anahtar ve birde anahtarlık al. 100 milyon sene değil 100 milyar sene de geçse o anahtarın anahtarlığa kendi başına bir evrim süreciyle takılabileceğine inanabiliyor musun?

    Halbuki anahtarın anahtarlığa biri tarafından takılmış olması akla ilme bilime en uygun olan değil mi?

    Bunu kabul ediyorsunuz da iş Allah'ın yarattığı sanatlı hikmetli canlılara kainata gelince zamanı sanatkar yapıyorsun yaratıcı yapıyorsun. Sebepleri usta yaratıcı yapıyorsun. Halbuki Allah demek en kolayı mantıklısı ilmi ve bilimsel olanı. Bunu görmek ve anlamak için milyarlarca seneye ihtiyaç yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Turk.Navy

    518 milyon yıl ne demek ya
    Orada yazan miktarın milyonda biri demek.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nevfel kullanıcısına yanıt
    Konuda bir yaratıcının yokluğuna dair hiç bir şey söylenmemiş. Ha bu sonsuz güçlü yaratıcı görgü kuralı filan göndermez fikrine bu muazzamlıkları gördükçe iyice kesin gözle bakıyordur eminim bir çok kişi.
    Ya varsa deniyor ya hani. Ya varsa “insanların yaşamına dahil olup görgü kuralı filan gönderdim, ve hiç bir şeyi düzeltemedim öyle mi” diye kızma ihtimalini daha yüksek görüyorum.
    Ya varsa



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 24 Mart 2019; 20:26:21 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Vay be 518 milyon yıl dile kolay.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nevfel kullanıcısına yanıt
    Yaaaa :) lise biyoloji dersini avarelik yaparak geçirirsen böyle anahtar kilit hikayeleri uydurursunuz. Cevabını bulamadığın bir soruya olsa olsa böyle olur diye cevap uydurmaktansa gidip biraz araştırma yapsan daha iyi olmaz mıydı sevgili cahil kardeş? Öyle bilimsel bir araştırma bile değil lisedeki biyoloji dersini iyi dinlemiş olsan birçok sorunun cevabına bilimsel olarak hakim olacaktın. Sana tavsiyem anlamadığın o kitabı defalarca okuyacağına git biraz faydalı sitelerde kütüphanelerde takıl.
  • cemsinan kullanıcısına yanıt
    Eğer sen bu sayısız atomun yoktan ortaya çıkıp böyle bir kainatı tasarlayıp dizayn edip sistem kurup canlıları da yaratıp bu sisteme sorunsuzca dahil edebileceğine inanabiliyorsan bu senin sorunun.

    Ben bu duvarı kim yaptı diyorum. İki cevap var. Ya duvar ustası ya da duvarı oluşturan trilyonlarca atom. Sen sayfalarca hikaye yaz atomlar şöyle kendi kendilerine evrimleşti yoktan ortaya çıktı şimşek çaktı yağmur yağdı vs vs.

    Sence duvarın ustasını görmediğin ve bilmediğin veya idrak edemediğin için inkar etmek bilim ve mantıkla açıklanabilir mi?

    İnsanın ne kadar sanatlı hikmetli bir eser olduğu aşikar. Basit bir duvarın ustasını inkar edebilecek imkan yokken nerede Allah'ı inkar edebilecek imkan. Gösterin VARSA?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nevfel kullanıcısına yanıt
    Sen benim yazdıklarımı ya okumadın ya da okuduğunu anlamadın.
    Yaratıcı yok diyen yok ile başlayalım. Bunu bir kaç kez tekrar et ve anlamını araştır.
  • cengiz7 kullanıcısına yanıt
    Cevap veremedim bilmişlik taslayarak üste çıkayım diyorsun ama yemezler kardeş. Biyoloji ilmi her yönüyle Allah'ı ispat eder. Sadece biyoloji de değil her bilim dalı ispat eder.

    Ama sorduğum soruya cevap vermek yerine bilmişlik yaparak sadece kendine geceyi gündüz yapıyorsun. Sizin ki gündüz ortasında gözünü kapatıp güneş yok demekten farksız.

    Basit bir heykelin ustası eseri bitirdiği sırada git ve ona de ki" Bu heykel kendi kendine yoktan var oldu sen yapmadın" bak bakalım kafaya çekici yiyince biyoloji dersinden anlamış mısın?

    Arkeologlar kazı yapıyor bir tane çanak buluyor 50 bin yıl önce ki insanlar yapmış diyorlar. Basit bir çanak. Ama aynı topraktan bir fosil buluyorlar çanağa göre müthiş hikmetli sanatlı bir canlıya ait. Diyorlar ki şöyle evrimleşti şurdan kendi kendine oldu. Tam komedi gülmekten ölür insan. Sen bunda bir gariplik göremiyorsan senin tahsil ettiğin bilimde değil sen de sıkıntı var.

    Allah'ın yarattıklarını ona buna dağıtmakla saçmalamak bilim değildir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • sosisvesalam S kullanıcısına yanıt
    yalan haber yapıyor işte. ama sallamıyor kendince dikkatini çekerse yeni bulunan fosillerdeki varlıkları günümüzdekilere atıfta bulunarak daha basitleri diyerek evrim geçirdiklerini iddia ediyor. tabi her zaman ki gibi iddia da kalıyor. fosillerin alayı bu iddiayı yalanlıyor. darwin kendi bile söyledi ama torunu uzaylılar bırakmış olmalı diyerek o da başka bir kılıf uydurdu. şimdi evrimci katrdeşler konuya damlar.
  • Yaşamış, türü tükenmiş, tüm organları bütün ve mükemmel canlıları ara geçiş formu gibi göstermeye çalışmak bilimsel değildir. Ara fosil denilen şey uzuvları gelişmemiş ya da patolojik oluşmuş canlılara ait fosillerdir. Ancak böyle tek bir fosil bile bulunmamıştır. Şu ana kadar bulunmuş 700 milyona yakın fosil var, bunların hepsi mükemmel tam canlılara ait, hiçbirinde evrimsel patoloji yok.

  • Darwinistler insanları aldatmak için genellikle neleri kullanıyorlar?

    Daha önce çok defa üzerinde durduğumuz gibi, Darwinistlerin ideolojilerini ayakta tutabilmeleri için insanları aldatmaları gerekmektedir. Çünkü evrim teorisi, asla bilimsel olarak kanıtlanmayan ve kanıtlanmayacak olan dev bir yalandır. Dolayısıyla 150 yıllık iktidarını sürdürebilmek için aldatmacaya ve yalana ihtiyaç duymuştur.

    150 yıl önceki geri kalmış bilim düzeyi, Darwinistler için ilkel aldatma metodlarını yeterli kılıyordu. İlkel bilimin etkisiyle insanlar gerçekten bir çamurlu suda hücrenin oluşabileceğine, cansızlıktan canlılığın meydana gelebileceğine, maymunların biraz eğitilirse insana dönüşebileceklerine inanmışlardı.

    Sonra devreye bilimsel gerçekler girdi. Değil bir hücrenin, tek bir proteinin bile tesadüfen kendi kendine meydana gelemeyeceğini ispat etti. Cansızlıktan canlılığın oluşamayacağını ortaya çıkardı. Maymunlar da dahil tüm canlıların kendi türlerine has özellikler barındırdıklarını ve hiçbir genetik değişimle “asla” birbirlerine dönüşemeyeceklerini gösterdi. Evrimin tüm iddiaları mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, genetik, paleontoloji gibi mevcut tüm bilim dalları tarafından da yalanlanınca ve tek bir ara fosil olmadığı gerçeği tam anlamıyla ortaya çıkınca, durum Darwinistler açısından içler acısı bir hal almaya başladı.

    İlkel yöntemlerle insanları artık aldatamayacaklarını anlayan Darwinistler, sahtekarlıklarına biraz “bilimsel görünüm” eklediklerinde bu propagandayı sürdüreceklerini düşündüler. O yüzden, kesinlikle evrime delil olmayacak bilimsel konuları, bilimsel gelişmeleri, bilimsel bulguları alıp bunu evrimmiş gibi göstermeye çalıştılar. Anlatım tarzlarını, başka bir deyişle aldatma tarzlarını değiştirdiler. Evrim tamamen tesadüf üzerine kurulu olmasına rağmen, tesadüf dememeye başladılar. Kendi ürettikleri “maymundan geldik” ifadesinden korktular, “maymun benzeri bir canlıdan” diyerek ağız değiştirdiler. Sonra yine son derece ilkel olmakla birlikte bilimsel terimlerle süsledikleri aşağıdaki başlıklarla anlattığımız sahtekarlıkları gündem yaptılar. Amaçları, 150 yıldır süren deccaliyetin sinsi büyüsünün, insanlar üzerindeki hipnozunun ortadan kalkmasını engelleyebilmekti.

    Aşağıda saydığımız konular, Darwinistlerin en kısa yoldan kaçamak şekilde sığındığı konulardır. Bir yerde evrim haberi ile karşılaşırsanız, Darwinistler mutlaka aşağıdakilerden birini kullanmışlardır. Bir sahtekarlık olan teorilerini aşağıdaki bu açıklamalara sığınarak ayakta tutmaya çalışmaktadırlar. 150 yıldır yaptıkları gibi yalan söylemektedirler. Darwinistlerin sığındığı bu aldatmacalar da, tüm diğerleri gibi sahte ve düzmecedir.

    Varyasyonlar

    Bilimsel gerçekleri farklı yorumlamak ve çarpıtmak Darwinistlerin taktiğidir. Varyasyonları evrimmiş gibi göstermeye çalışırlar. Çünkü varyasyonlar, canlıların kendi türleri içinde gerçekleşen çeşitli değişimleri ifade eder. Dolayısıyla Darwinistler için mükemmel birer malzemedirler.

    Örneğin Türkiye’de yaşayan bir inek cinsi, İngiltere’de yetişen inek cinslerinden farklıdır. Görünümü, büyüklüğü, tüy cinsi, renk yapısı, kulak büyüklüğü, burun uzunluğu vs. farklılıklar gösterir. Yetiştikleri iklime, aldıkları besinlere, yaşadıkları bölgenin yapısına göre bir takım özelliklere sahip olmuşlardır. (Daha soğuk iklimde yaşayan ineklerin daha uzun tüylü olmaları gibi). Fakat burada asıl olan şudur: bu canlıların her ikisi de hala inektir. Gerçekleşen bu değişimler, ineğin gen yapısında mevcut özellikler dahilindedir. Canlı, yine kendi genlerinde var olan özellikler dahilinde değişmiştir. Her iki cinste de genler aynıdır. Fakat bir tanesinde öne çıkan genler, diğerinde çekinik kalmıştır. Aralarındaki tek fark budur.

    Bu, insanlar için de geçerlidir. Dünya üzerindeki farklı ırklar, renk, boy, kafa şekli, göz biçimi gibi farklılıklar yalnızca genlerdeki baskın ve çekinik özelliklerden kaynaklanmaktadır. Nesiller boyunca baskın olan özellikler kimi ırklarda ön plana çıkmış, kimilerinde ise çekinik kalmıştır. Ama her insan, kendi genlerinde başka insanların da sahip olduğu tüm özelliklerle birlikte yaratılmıştır.

    Bu değişimler de sınırlıdır. Genlerdeki özellikler bir yere kadar canlıda değişime sebep olur. Bunlar, asla o canlıya yepyeni bir özellik eklemeyecektir.

    Dolayısıyla canlılar, yalnızca kendi genlerinde Allah tarafından kodlanmış bilgi kadar değişebilirler. Kendilerinde olmayan bir özellik geliştirmeleri, farklı türlerin genlerine sahip olmaları imkansızdır.

    Varyasyon evrim demek değildir. Darwinistler ne yaparlarsa yapsınlar varyasyonlar yoluyla bir tür veya o türe ait olmayan yeni bir özelliği meydana getiremezler. Bu büyük bir aldatmacadır. İnekler ne kadar varyasyona uğrarlarsa uğrasınlar yine inektirler. İnsanlar ne kadar varyasyon geçirirlerse geçirsinler yine insandırlar.

    Tıpkı Darwin’in ispinoz kuşları gibi, şu anda türler içinde çeşitlilik gösteren örnekler de işte bu aldatmaca kullanılarak evrim gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Darwinistler aynı türden iki canlıyı yanyana getirerek, “bakın ne kadar farklılar, evrim bunu bu hale getirdi” demekte ve sahtekarlık yapmaktadırlar. Dolayısıyla bu tür haberleri okuyan kişiler, Darwinistler tarafından oyuna getirilmeye çalışıldıklarını bilmelidirler.

    Benzerlikler

    Darwinistlerde olağanüstü derecede basit bir mantık vardır: Maymun insana benzer o zaman ondan türemiştir ya da timsah balığa benzer o zaman ondan türemiştir gibi. Darwinist ideolojinin tüm mantığı işte bu ilkel iddiaya dayanır. Bu, Darwin’in teorisini ortaya atarken sığındığı tek dayanaktır. Günümüzde dergilerde bilimsel terimlerle, karmaşık izahlarla evrim adına anlatılmaya çalışılan her şey de yine bu ilkel mantığa dayanmaktadır.

    Canlılar elbette birbirlerine benzerler. Dünyaya has, oldukça sınırlı yaşam koşulları içinde, karbon temelli, belli atmosfer gazlarını ve belli besinleri kullanarak yaşamak ve belli yeryüzü koşullarında gelişmek durumundadırlar. Her bir canlı, aynı atmosferi solumakta, benzer besinleri almakta, aynı su ve azot döngüsünden faydalanmakta, aynı iklim şartlarında yer almaktadır. Dünyadaki yaşamın oluşmasını sağlayacak bu sınırlı şartlar, canlıların benzer olmalarının ana sebebidir. Fakat aynı zamanda canlılar, fizyolojik ve anatomik açılardan birbirlerinden bir o kadar da farklıdırlar. Örneğin genlere indiğimizde, yalnızca fizyolojik olarak, maymunlarla aramızda var olan sırf iki kromozom farkı, Darwinistlerin asla aşamayacakları dev bir engeldir.

    Tek bir DNA karşısında yok olup giden evrim teorisi, bu DNA üzerinde görev yapan bir proteinin bile açıklamasını yapamamaktadır. Dolayısıyla Darwinistlerin benzerlik üzerine yaptıkları spekülasyon, yalnızca cahil ve bilgisiz insanları aldatmak ve tuzağa düşürmek içindir.

    Dahası Darwinistler, asıl olarak “ruh”un varlığı karşısında açıklamasızdırlar. İnsanı insan yapan özellik yani ruh konusunda çaresiz ve suskundurlar.

    Hiçbir benzerlik evrimin delili değildir. Evrimcilerin, iddialarını kanıtlamak için gerçekten bilimsel bir delil getirmeleri gerekmektedir. Örneğin benzer canlıların farklı uzuvlarının birbirine dönüştüğünü mutasyonlarla göstermeleri ve asıl önemlisi, bu dönüşümü gösteren ve milyarlarca olması gereken fosilleri ve ara fosilleri sergilemeleri gerekmektedir. Daha da önemlisi, moleküler düzeyde bu dönüşüme bir açıklama getirebilmeleri gerekmektedir. Fakat daha önce çok kereler tekrar ettiğimiz gibi Darwinistler TEK BİR PROTEİNİ DAHİ AÇIKLAYAMAMAKTADIRLAR.

    Soyu tükenmiş canlılara ait fosiller

    Üçüncü sahtekarca taktik, soyu tükenmiş canlılara ait fosillerin kullanılmasıdır. Darwinist büyünün devamı için soyu tükenmiş canlıların fosilleri Darwinistlere sahtekarlık için kullanabilecekleri bir malzeme çıkarır. Darwinistler, örneğin, insanların hiç tanımadıkları bir balık fosilini alır ve onun üzerindeki fosilleşmiş yapılar hakkında alakasız yorumlarda bulunarak, “burası akciğer kesesi, burası ayak uzantıları, burası solunum borusunun başlangıcı... Demek ki karaya çıkıyormuş” diyerek şaşılacak bir aldatma yöntemi kullanırlar. Fosilin üzerinde istedikleri kadar spekülasyon yaparlar. Amaç, deccalin 150 yıllık süregelen büyüsünü yaygınlaştırabilmek, konu hakkında bilgisiz insanların kafalarını bulandırabilmektir.

    Darwinizm’in sahtekarca tarihi genelde hep bu soyu tükenmiş fosillere dayandırılmıştır. Oysa tüm bilimsel incelemeler bu canlıların tamamının, milyonlarca yıl önce yaşamış mükemmel özelliklere sahip canlılar olduğunu göstermiştir. Bu gerçek zaten fosillere bakıldığında hemen anlaşılmaktadır. Tek bir tanesinin bile üzerinde canlının evrimleştiğini gösteren tek bir yapı bulunmamıştır. Darwinistler defalarca, yaptıkları bu sahtekarlıktan dolayı özür dilemek zorunda kalmışlardır. Nitekim, şu anda var olan ve aralarında soyu tükenmiş canlıların da bulunduğu 350 milyondan fazla fosilin tamamı mükemmel canlılardır. Evrimin gerektirdiği yamuk yumuk canlılardan, evrimleşmekte olan yapılardan tek bir tanesinin bile bulunamaması evrimi ortadan kaldıran müthiş bir delildir.

    Hatalı tasarım iddiaları

    Yenilgi ve büyük çaresizlik, Darwinistleri özellikle son günlerde başka çözüm yolları aramaya itmiştir. Bunun için uzaylılara sığınan, “aslında biz tesadüf demedik” diye ortaya çıkan Darwinistler, son dönemlerde iddialarına delil getirmeye çalışmaktansa “Yaratılış gerçeğine ne delil olmayabilir” hayalinin peşine düştüler. Kullandıkları bu yöntem de öylesine ilkel ve cahilcedir ki, artık tüm aldatıcı yöntemlerin evrimciler için tükendiğini gözler önüne sermektedir.

    Darwinistler yeryüzünde “hatalı tasarımlar” olduğunu iddia ederler. Ve bunların hatalı olduklarını düşündüklerinden, Yaratılış gerçeğini de bu olağanüstü derecede saçma iddia ile geçersiz kıldıkları gibi bir yanılgıya kapılırlar.

    Darwinistlerin bu yanılgıya düşmelerinin sebebi, elbette, Yüce Yaratıcımız Cenab-ı Allah’ın yaratma sanatını kavrayamamaları, son derece ilkel bir bakış açısına sahip olmalarıdır.

    Canlılarda eksiklikler, noksanlıklar ve kusurlar elbette vardır, örneğin bir insan hastalıklara oldukça açık şekilde yaratılmıştır. Pek çok canlı ise böyle değildir. Örneğin insanın yavrusu, doğduğu andan itibaren çok özel bir bakıma muhtaçtır. Oysa pek çok canlı doğduğu anda yavrusunu başıboş bırakır. Yavru, bir çamurun içinde de olsa, avcılarla da karşılaşsa çoğunlukla kendi yaşamını idame ettirebilir. Canlılar, birbirlerinden çok farklı özelliklerle yaratılmışlardır ve bu özelliklerin bazıları diğerlerine göre onlara üstünlükler verir.

    Allah böyle yaratır, çünkü dünya cennet değildir. Dünya, eksikliklikler ve kusurlarla yaratılmış bir imtihan yeridir. Cennete özlem duyulacak geçici bir mekandır. Eksiksizlik ve kusursuzluk yalnızca cennete has olarak yaratılmaktadır. Bu dünyada eksikliklerin olmasının önemli bir sebebi ve hikmeti vardır. Acizlikleri, zorlukları, hastalıkları insanın görmesi gerekmektedir. İnsan nefsi kendini (Allah'ı tenzih ederiz) Allah’a karşı büyütmeye azim içinde yaratılmıştır, bu nedenle Allah’a karşı acizliğine ve çaresizliğine kendisinin şahit olması gerekmektedir. Büyüklenmemek, kendisini ve tüm varlıkları yaratan Allah’a karşı başkaldırıcı olmamak için Yüce Yaratıcı’nın üstün Kudreti’ne karşı hiçbir gücü olmadığını görmesi gerekmektedir. Allah’a muhtaç olduğunu anlaması gerekmektedir. Dünyada yaratılmış olan eksikliklerin, kusurların bir hikmeti de budur.

    Allah dilediği herşeyi en güzeliyle yaratmaya kadir olan Yaratıcımızdır

    Allah, elbette kusursuz yaratmaya kadirdir. Bunu dünyada sayısız örnek ile bize sergilemiştir. Tek bir protein bile bu kusursuz ve olağanüstü yaratılışın olağanüstü bir delilidir. Elbette Allah istese, bütün dünya, sonsuz hayatın yaşandığı, hiçbir kusurun ve eksikliklerin olmadığı bir yer olabilirdi. Fakat öyle değildir, dünya bir imtihan ortamıdır. Rabbimiz bizi eksikler ve kusurlarla dener. Tüm acizliğimizi görüp O’na yönelecek miyiz, yoksa görmezden gelip baş mı kaldıracağız, bunu sınar. Allah’ın üstün yaratma sanatını ve nimetlerini insanlar görüp takdir edecekler mi, yoksa başkaldırıp sahte ilahları, tesadüfleri mi ilah edinecekler bunu görmek ister. İşte dünyanın bir imtihan ortamı olarak yaratılmasının ve imtihana uygun olarak da eksik ve kusurların var olmasının sebebi budur.

    Kusursuzlukların mekanı cennettir. Allah, burada delillerini verdiği kusursuz yaratmayı, orada baştan sona var edecektir. Cennet, hiçbir kusurun, hastalığın, eksikliğin, acizliğin, sıkıntı ve ihtiyacın olmadığı ve sonsuzluğun yaşandığı mekandır. Dünyada şüpheye düşenler, Yüce Rabbimiz’in üstün Kudreti ile her şeyi kusursuz ve eksiksiz yaratmaya kadir olduğunu cennette göreceklerdir. Fakat onlara bu görüntüler, ebedi olarak içinde bulunacakları cehennemden gösterilecektir. Ve ahirette onlar bu kusursuz nimetlere asla erişemeyeceklerdir. Cenab-ı Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:

    Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.' (Haşr Suresi, 20)

    Dünyada özel olarak yaratılmış olan kusurları “hata” olarak nitelendirmek ve bunları “evrimin kanıtı” olarak sunmaya çalışmak, 150 yıllık sahtekarlığa damga vurmuş olan Darwinistlerin yapacağı bir iştir kuşkusuz. Dolayısıyla, yaratılıştaki hikmetleri anlamayan, Yüce Rabbimiz’in Kudretini hiçbir şekilde kavrayamayan oldukça dar düşünebilen beyinlerin böyle bir iddia ile ortaya çıktığını görmek elbette şaşırtıcı değildir. Darwinistler bu mantıksız iddialarla insanları aldatmaya çalışadursunlar, insanlar hala onlardan tek bir proteinin açıklamasını yapmalarını beklemektedirler. Daha henüz yaşamın başlangıcını açıklayamazken, detay konular üzerinde yaptıkları tüm spekülasyonların geçersiz olduğunu tüm dünya bilmektedir. Darwinistler için bu büyük yenilgi, bu dev hüsran, içinden çıkılamayacak bir haldedir. Zavallı çırpınışları da sonuç vermemektedir.

    Bilimsel gelişmeleri kullanmaları

    Darwinistlerin en bilinen sahtekarlık taktiklerinden bir diğeri de, bir bilimsel gelişmeyi alıp hemen teorilerine uydurmaya çalışmalarıdır. Önemli bilimsel gelişmeler ve başarılar, arayış içindeki Darwinistler tarafından alınır ve bir anda evrim propagandası haline dönüştürülür. Oysa söz konusu çalışma, evrime dair hiçbir kanıt getirmediği gibi, tam tersine, evrimi ortadan kaldıracak önemli bilimsel bir gelişmenin öncülüğünü de yapmaktadır.

    Örneğin yapay hücre çalışmaları bilindiği gibi Darwinistlerin en büyük spekülasyon konularından biri haline getirilmiştir. Oysa söz konusu çalışmada, yoktan bir hücre üretilmemiş, var olan bir DNA’nın yine mevcut bir hücre içinde kopyalanması sağlanmıştır. Bu çalışma önemli bilimsel çalışmalara yol gösterecek güzel bir gelişme olmasının yanında, DNA’daki kompleksliğin sergilenmesi açısından evrimi yerle bir eden önemli bir kanıttır.

    Bunun yanı sıra klonlama çalışmaları, yapay kan üretme başarıları da evrimle hiçbir ilgisi olmayan fakat evrim adına ısrarla kullanılmaya çalışılan bilimsel gelişmelerdendir. Gerçekte bu çalışmaların tümü, cansızlıktan canlılığın meydana gelemeyeceğini, Darwinistlerin hücre içindeki kompleks yapılardan tek bir tanesini bile oluşturamayacaklarını, hücre içinde kendi akıllarını, becerilerini, bilgilerini dahi aşan olağanüstü bir kompleksliğin olduğunu ve bunun asla tesadüflerle var olamayacağını göstermektedir. Yani bu çalışmaların tümü evrime darbe vuran çok önemli delillerdir. Darwinistler tarafından alelacele kullanılmalarının sebebi, “en iyi savunma saldırıdır” metodunun kullanılmasından ileri gelir. Darwinistler, teorilerini çürüten bu gerçekler karşısında savunmaya geçmektense, bu bizim teorimizi ispatlıyor yalanını kullanmaktadırlar. Dünyayı saran ve adına evrim denen büyücü hilesini yaygınlaştırabilmek için kullanılan yöntem yine “yalan”dır.

    Bu yüzyıl Allah'a inancın yüzyılı olacaktır

    Eğer bu ve bunun gibi iddialarla karşılaşırsanız, Darwinistlerin yine sizi aldatmaya çalıştığından emin olmalısınız. Darwinistlerin daha bir proteinin oluşumunu açıklayamadıklarını unutmamalısınız. 150 yıldır dünyayı bir büyü ile aldatan deccal hipnozu, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)’ın çıkışını göreceğimiz bu yüzyılda da etkili olmaya çalışıyor. Fakat Allah’ın adaleti ve kanunu gereği etkisini sürdüremeyecektir. İnsanları aldatmaya devam edemeyecektir. Darwinistlerin 150 yıllık başarısı yalnızca bu büyünün sık sık tekrar edilmiş olması ve hipnozun kesintisiz gözlere verilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Şimdi bu hipnozdan insanların büyük bir kısmı kurtulmuş durumdadır. Geri kalan kısmını da kurtarabilmek için evrim sahtekarlığının gerçek yüzünü kesintisiz olarak insanlara göstermek, sürekli tekrarlarla anlatmak gerekmektedir. Allah’ın izniyle bu yüzyıl, Allah’a inanan, Yüce Rabbimiz’i Bir ve Tek İlah olarak anıp yücelten ve O’nun eserlerini hayranlıkla görüp iman edenlerin galip geleceği bir yüzyıl olacaktır. Başta deccal dini Darwinizm olmak üzere tüm batıl dinler, teker teker hüsrana uğrayıp yok olacaklardır.

    De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)

    Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Sures





  • Gözleri ve bağırsakları bile korunan 518 milyon yıllık fosiller
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.