Şimdi Ara

Açık deniz rüzgâr çiftlikleri düşündüğümüz kadar çevreci mi?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
14
Cevap
1
Favori
395
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • [html]
     
     
    Elektrik enerjisi, günümüzde insanoğlunun vazgeçilmez ihtiyaçlarından biri olarak kabul ediliyor. Gelişmekte olan medeniyet ile birlikte artan enerji ihtiyacı ve fosil yakıtların kullanılmasıyla yükselen karbondioksit salınımı, insanoğlunu zaman içerisinde alternatif enerji kaynaklarını keşfetme ve bu kaynaklar üzerine teknoloji geliştirme arayışına itti. Bugün ise bilim insanları medeniyetimizin yenilenebilir enerji kaynaklarından yeterince istifade etmediğini sıklıkla dile getiriyor. Bununla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının ne kadar çevreci olduğu, cevaplanması gereken bir soru olarak karşımıza çıkıyor.
     

    Fosil yakıtların hâkimiyetine ilk darbeler

    I. Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte fosil yakıtlı teknolojiler, kullanışlılığı ve verimi ile popülerlik kazanmış, buhar tahrikli motor teknolojisi ve elektrik motoru teknolojisi gibi rakiplerini alt etmeyi başarmıştı. II. Dünya Savaşı ile de fosil yakıtların medeniyet üzerinde kalıcı olarak yer ettiği düşünülüyordu. O dönemlerde fosil yakıtla çalışan teknolojilerin atmosferi nasıl etkileyeceği üzerine bir miktar araştırma olmasına rağmen kayda değer bir vizyon geliştirilememişti. Clair Cameron Patterson’un fosil yakıtlardaki kurşun üzerine yaptığı çalışmalar ilk defa fosil yakıtların büyük çapta sorgulanmasına neden oldu. 1960’larda ivmelenerek artan küresel ısınma ve iklim değişikliği üzerine çalışmalar ile enerji elde etme yöntemlerimiz çevre bilimsel açıdan kayda değer bir tartışma konusu haline geldi. Bu dönemden sonra alternatif enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin teknolojiye yönelik çalışmalar güç kazanmaya başladı. Farklı yaklaşımlarla birçok düşünce, yöntem ve teknoloji geliştirildi. Bu gelişim ve değişim esnasında insanoğlu enerji kaynakları üzerine modern bir kültür üretti. Fosil yakıt teknolojisinin geliştiği zamanların aksine, günümüzde yeni üretilen veya yavaş yavaş popülerleşmeye başlayan bir teknolojinin, adı ve bıraktığı izlenim ne kadar çevreci olursa olsun, bu teknolojinin çevreye etkilerini kullanıldığı andan itibaren büyük bir duyarlılıkla incelemeye başlıyoruz. Bu alışkanlığımız, geçmişten çıkardığımız derslerin bir sonucu olarak elde ettiğimiz önemli kazanımlardan biriymiş gibi görünüyor.
     
     
    Günümüzde enerji elde etmeye yönelik teknolojiler ile bu teknolojilerin çevreye etkileri eş zamanlı olarak araştırılıyor. Buna örnek olarak güneş ve rüzgâr enerjisi teknolojilerini gösterebiliriz. Özellikle rüzgâr enerjisi üzerine yoğunlaşan enerji şirketleri, bilim adamları ile işbirliği içinde rüzgâr türbinlerinin ve santrallerin çevreye kattığı olumlu ve olumsuz değişimi inceleyen araştırmalara destek veriyor. European Offshore Wind Deployment Centre buna en güzel örneklerden biri. Kurum, İskoçya’daki rüzgâr çiftliğinin inşa edilmeye başlandığı andan itibaren çalışmalarını başlatmış durumda ve bölgeyi birçok açıdan incelemekte. Ayrıca maddi kaynaklarının bir bölümünü doğrudan enerji şirketlerinin desteğinden sağlıyor.
     

    Deniz rüzgâr çiftliklerine çevre bilimsel bir yaklaşım

    Deniz rüzgâr çiftlikleri üzerine araştırmalar ve tartışmalar günümüzde aratarak devam ediyor. Burada araştırmaların ve tartışmaların odak noktasında iki farklı yaklaşım bulunuyor. Birincisi, rüzgâr çiftliklerini maliyet, güvenlik ve potansiyel gibi ekonomik açından inceleyen bir bakış açısı iken ikincisi bu çiftliklere çevre bilimsel açıdan bakan bilimsel görüşten ibaret. Faaliyetlerini İskoçya’daki çiftlikler üzerinde yürüten EOWDC ise daha çok ekolojik araştırmalar üzerine yoğunlaşıyor.
     
     
     Rüzgâr türbinlerinin çevreye etkilerini araştıran çalışmalar özellikle son 10 yılda kayda değer sayıda çoğalmış durumda. Bu araştırmalara bakıldığında çevresel etkileri, kabaca bir sınıflandırma ile türbinlerin inşa aşamasında ve kullanım aşamasında oluşan unsurlar olarak sınıflandırabiliriz.
     

    Açık deniz rüzgâr çiftliklerinin bölge habitatına etkileri

    Açık deniz rüzgâr çiftlikleri bölgedeki canlı türlerini ilk olarak yapım aşamasında etkilemeye başlıyor. Kazık Çakma Yöntemi (Pile Driving), geliştirilmekte olan diğer teknolojilere rağmen, rüzgâr türbinlerini deniz tabanına sabitlemede en çok kullanılan yöntem durumunda ve bölge habitatını doğrudan etkiliyor. Bu yöntem, kullanıldığı bölgelerde büyük oranda gürültü kirliliğine ve vibrasyona sebep oluyor. İşlem aşamasında üretilen şiddetli ses, potansiyel işitme bozukluklarına, denizdeki ve havadaki canlıların birbirleriyle iletişimlerini maskelemeye, hatta canlıların yüksek gürültüden dolayı bölgeyi terk etmelerine neden oluyor. Kuşlar, balıklar, deniz memelileri ve deniz kaplumbağaları bu şiddetli sesten doğrudan etkilenmekte olan türlerin büyük bir kısmını oluşturuyor. Özellikle deniz balinaları düşük frekanslı sesleri kilometrelerce uzaktan işitebilmekte ve kazık çakma yöntemi büyük oranda düşük frekanslı sesler üretmektedir. Ekolojik açıdan hassas türleri barındıran kritik habitatlara (Key Habitat) geri dönüşü olmayan hasarlar verebilme potansiyeline sahip bu yöntem yerine alternatif teknolojiler bilim insanları ve mühendislerce bir zamandır geliştirilmiş durumda. Bu alternatif teknolojilere örnek olarak ilk defa 2009 yılında Norveç’te faaliyete geçen, günümüzde birçok ülkenin kullandığı, deniz dibine yerleştirilen çapalarla dengesini sağlayan Yüzen Rüzgâr Türbinleri (Floating Turbines) verilebilir. Yüzen rüzgâr türbinleri, deniz tabanına sabitlenen türbinlere karşılık enerji üretimi verimliliğinde bir miktar geride kalıyor. Ekonomik sebeplerden ve nispeten yeni bir teknoloji olmasından dolayı, yüzen rüzgâr türbinleri henüz beklenen popülerliğe ulaşamamakla birlikte sayıca kayda değer bir niceliği yakalamış durumda.
     
    Ayrıca Bkz.Türkiye'nin ilk off-shore rüzgar santraline 3 milyar dolar yatırım bekleniyor
     
    Rüzgâr çiftliklerinin yapım aşamasında karşılaşılan bir diğer problem ise bölgede yüksek miktarda gemi trafiğine neden olması. Rüzgâr türbinlerinin yerleştirilme aşamasında bölgenin hava durumu inceleyen, deniz tabanını sürekli tarayan, vinç özellikleriyle türbinlerin yerleştirilmesine imkân tanıyan birçok gemi ve yüzen araçlar görev alıyor. Bu yüksek trafik bölgede kayda değer miktarda deniz ve hava kirliliğine yol açıyor. Bunun yanında birçok deniz canlısı zaman içerisinde deniz üzerinde yüzen araçlara karşı aşinalık kazanıyor ve bu araçların çeşitli tesisatlarına takılıp yaşamlarını yitiriyorlar.
     
     
    Açık deniz rüzgâr çiftlikleri faaliyete başladıktan sonra da deniz yaşamını etkilemeye devam ediyor. Bu dönemde yaşanılan sorunlardan biri üretilen elektriğin kablolarla aktarılması esnasında oluşan manyetik alanın, habitatı dolaylı olarak etkilemesi. Günümüzde birçok canlının yönlerini bulmak için dünyanın manyetik alanını kullandığı bilinmektedir. Deniz habitatlarında bazı balık türlerinin, deniz solucanlarının, deniz kabuklularının ve deniz kaplumbağalarının yollarını bulabilmek için dünyanın manyetik alanını kullandıkları düşünüldüğünde deniz rüzgâr çiftliklerinin kurulacağı bölgelerin seçiminde oldukça hassas ve dikkatli olunması gerektiği ortaya çıkıyor. Deniz rüzgâr çiftliklerinin faaliyet aşamasında çevreyi etkiledikleri bir önemli unsur ise deniz kuşları. Özellikle kayda değer oranda deniz kuşu türü deniz rüzgâr çiftliklerinden zarar görüyor. Hatta rüzgâr türbinlerini “kuş katili" olarak tanımlayan araştırmalarda literatürde yer edinmiş durumda.
     

    Bölgedeki habitatlara yönelik bazı tedbirler öncelik kazanıyor.

    Uzmanlar yukarıda anlatılan kaygılara yönelik öncelikli bir tavsiye listesi hazırlamış durumdalar. Bu tavsiye listesi 4 ana unsurdan oluşuyor. Bu unsurların ilki ve belki de en önemlisi açık deniz rüzgar çiftliklerinin potansiyel etki alanını tanımlamak olarak kabul ediliyor. 20 ile 80 km arasından değişen bir yarıçapa sahip dairesel alanda  özellikle kritik habitatlara ve kilit taşı türlere yönelik popülasyon seviyelerinin önemini ve ölçeğini eksiksiz tanımlamak gerekiyor. Yapılan araştırmanın mutlaka farklı modeller ve denenceler ile yeniden üretilmesi, bu süreçte kritik öneme sahip başka bir unsur. Uzmanlar bir diğer tedbir olarak özellikle o bölgede daha önce çalışmış petrol şirketleri gibi kurumlarla mutlaka iletişimde kalınmasını ve o kurumların elde ettiği verilerin kullanılmasının önemini vurguluyorlar.
     
    Açık deniz rüzgar çiftlikleri  gelecekte daha çok kullanacağımız bir teknoloji olmakla birlikte şimdiden hayatımıza girmiş durumda. Bölgenin ekolojisine yönelik bazı potansiyel tehditleri bünyesinde barındırmasına rağmen, titizlikle yapılan bir araştırma ile bu tehditlerin büyük kısmı yok edilebilir gibi görünüyor. Açık deniz rüzgar çiftliklerinin habitata etkileri teknolojik araçlar veya doğrudan kendisinden ziyade, bu çiftlikleri faaliyete geçiren vizyonun düşüncelerine daha bağlıymış gibi görünüyor. Geleneksel enerji elde etme yöntemlerimizle kıyaslandığında büyük oranda çevreci bir görüntü sergileyen açık deniz rüzgar çiftlikleri gelişen teknoloji ile birlikte çok daha çevreci bir yapıya kavuşacak potansiyele sahip. Fakat bunun için devletlerin ve enerji şirketlerinin enerji konusuna eğilirken, bilim insanlarının gösterdiği hassasiyeti göstermesi ve çevre bilimsel açıdan bilim insanlarına yakın bir bakış açısına sahip olmaları gerekiyor.
     
    [/html]







  • Öncelikle yazarın ellerine sağlık, tebrik ederim. Harika bilgilendirici ve yorumdan uzak, literatür taramasına dayalı güzel kaynağı olan bir içerik olmuş. Güzel bir içerikle bizi buluşturduğu için teşekkür ederim.

  • Nehirlerin enerjisini baraj göllerinde depolamanın iklime olan etkisini yıllar içinde deneyimledik. Rüzgarların enerjisini generatörler ile sönümlemek atmosfere zarar verir mi? Konu ile alakalı kaynak var mıdır?

  • Tek gerçekçi çözüm nükleer ve ötesi olacak, başka yol görünmüyor. Ama o teknolojiye ne zaman erişiriz bilmiyoruz. 100 yıl fosillerle gitti, 50-100 yıl da hibrit gidebilir.

  • Doğada hiçbir şey %100 denklikte değil, yani bir şey eksildiğinde mutlaka başka bir şeye sebep oluyor. Bu nedenle %100 verimle, güvenle elde etmemiz mümkün değil.

  • her şeye kusur aramaya ne gerek var, nükleer santral yapma offshore rüzgar türbinleri kurma baraj yapma. ark reaktörü var dı da biz mi kullanmadık.

  • Dağlara yapmanın etkileri nasıl acaba...

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • turbinlerin calisirken urettigi 5 ile 30 hz arasinda degisen sesin zararindan hic bahsedilmemis. cevresinde oturan insanlara duyu kaybi olusturdugundan bahsedilmemis. birileri dersine calismamis anlasilan.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: skythunderr

    turbinlerin calisirken urettigi 5 ile 30 hz arasinda degisen sesin zararindan hic bahsedilmemis. cevresinde oturan insanlara duyu kaybi olusturdugundan bahsedilmemis. birileri dersine calismamis anlasilan.
    Merhaba

    Konuyu biraz daha açabilir misiniz? Çevrede oturan insanlardan kastınız tam olarak nedir? Ben sizin neyi kastettiğinizi pek anlamadım ama anladığım kadarıyla sizi bilgilendirmeye çalışayım.

    Açık deniz rüzgar çiftlikleri karadan 1.5 km ile 330 km arası değişen mesafelerde kurulur. Karaya en yakın açık deniz rüzgar çiftliği 1.5 km mesafeye kurulmuştur. Dünyada kurulan açık deniz rüzgar çiftliklerinin karaya olan uzaklıklarının ortalaması ise 20 km'yi geçmektedir.

    Biz 1.5 km'yi temel aldığımızda dahi açık deniz rüzgar çiftliklerindeki türbinlerin çıkardığı sesin şiddeti, evinizdeki oturma odası, buzdolabı veya yatak odasından fazla değildir.

    Sesin frekansına gelirsek bahsettiğiniz değerler zaten insanın algıladığı ses frekansına büyük oranda denk düşmüyor. 20 hz - 20 khz aralığında ortalama duyarlığa sahip insan kulağının 1.5 km uzaktaki tahminen etki olarak 22-28 db aralığında ses şiddetine sahip örneğin 24 hz frekanstaki sesi algılayabilmesi veya bundan zarar görmesi imkansız.

    Aslında açık deniz rüzgar çiftliklerinin bahsettiğiniz problem ile uzaktan yakından alakası yoktur. Yine de açıklama ihtiyacı hissettim. Siz sanırım bir anlık dikkatsizlik ile karadaki rüzgar çiftliklerine odaklandınız.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Scene -- 18 Ağustos 2018; 4:11:35 >




  • Scene kullanıcısına yanıt
    Merhaba

    Türbinin yakınında olan köy veya kasabalarda yaşayan insanların uzun vadede frekans kayıpları yaşaması.

    linkini verdiğim makaleyi okumanızı tavsiye ederim, belkide en dikkat edilmesi gereken konu budur çünki yüksek miktarda düşük frekanslı(LFN) ses yaydıkları için fark edilmiyor ama kulağa zararı oluyor.

    http://iopscience.iop.org/article/10.1088/1748-9326/6/3/035103


    quote:


    "Sesin frekansına gelirsek bahsettiğiniz değerler zaten insanın algıladığı ses frekansına büyük oranda denk düşmüyor. 20 hz - 20 khz aralığında ortalama duyarlığa sahip insan kulağının 1.5 km uzaktaki tahminen etki olarak 22-28 db aralığında ses şiddetine sahip örneğin 24 hz frekanstaki sesi algılayabilmesi veya bundan zarar görmesi imkansız."


    derinlemesine araştırırsanız duyamadığımız seslerden insan kulağının zarar görmesinin mümkün olduğunu görürsünüz.
    sonik saldırıların temelindede bu yatar, örneğin 22khz frekansında çok yüksek seviyede ses verirseniz bunu duyamassınız fakat fizyolojik olarak ektilerini görürsünüz, frekans kaybı ve mide bulantısı gibi.

    konsolosluğa yapılan bir sonik saldırı: infrasound ile yapıldığı tahmin ediliyor(duyamadığımız 20hz ve altı frekanslara deniyor).
    http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRW1iYXNzeV9hdHRhY2tfYWNjdXNhdGlvbnNfaW5fQ3ViYQ

    edit: evet benim bahsettiğim turbinler karada olanlar, denizde olanların bir zararı olacağını düşünmüyorum. ama balinaların duyularına zarar verme olasılığı olabilir çünkü balinalar düşük frekansta haberleşen canlılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi skythunderr -- 18 Ağustos 2018; 4:59:45 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: skythunderr

    Merhaba

    Türbinin yakınında olan köy veya kasabalarda yaşayan insanların uzun vadede frekans kayıpları yaşaması.

    linkini verdiğim makaleyi okumanızı tavsiye ederim, belkide en dikkat edilmesi gereken konu budur çünki yüksek miktarda düşük frekanslı(LFN) ses yaydıkları için fark edilmiyor ama kulağa zararı oluyor.

    http://iopscience.iop.org/article/10.1088/1748-9326/6/3/035103


    quote:


    "Sesin frekansına gelirsek bahsettiğiniz değerler zaten insanın algıladığı ses frekansına büyük oranda denk düşmüyor. 20 hz - 20 khz aralığında ortalama duyarlığa sahip insan kulağının 1.5 km uzaktaki tahminen etki olarak 22-28 db aralığında ses şiddetine sahip örneğin 24 hz frekanstaki sesi algılayabilmesi veya bundan zarar görmesi imkansız."


    derinlemesine araştırırsanız duyamadığımız seslerden insan kulağının zarar görmesinin mümkün olduğunu görürsünüz.
    sonik saldırıların temelindede bu yatar, örneğin 22khz frekansında çok yüksek seviyede ses verirseniz bunu duyamassınız fakat fizyolojik olarak ektilerini görürsünüz, frekans kaybı ve mide bulantısı gibi.

    konsolosluğa yapılan bir sonik saldırı: infrasound ile yapıldığı tahmin ediliyor(duyamadığımız 20hz ve altı frekanslara deniyor).
    http://www.wiki-zero.co/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRW1iYXNzeV9hdHRhY2tfYWNjdXNhdGlvbnNfaW5fQ3ViYQ

    edit: evet benim bahsettiğim turbinler karada olanlar, denizde olanların bir zararı olacağını düşünmüyorum. ama balinaların duyularına zarar verme olasılığı olabilir çünkü balinalar düşük frekansta haberleşen canlılar.
    Hocam ses şiddeti, frekansı ve insana zararları hakkında oldukça bilgi sahibiyim. Bu içeriklerinde bulunduğu kulaklıklarla ilgili bir yazı dizisi de hazırladım, muhtemelen ekim ayında yayınlanacak. Fakat bahsettiğiniz sonik saldırının yukarıdaki örnek ile alakası yok. Hatta bahsettiğiniz şeyi belirtmek için 22-28 db aralığını verdim.

    Ses şiddetinin artmasıyla insanların ses algılama frekans aralıklarının genişleyebileceği audiophile forumlarında bolcana bahsi geçen bilinen bir gerçek. Fakat açık deniz rüzgar çiftliklerinde bunun tersine bir durum var. Normalde 40 db şiddet ortalamasında olan rüzgar türbinleri olabilecek en yüksek değer olarak 22-28 db aralığını alıyor. Bunu tamamen uzak mesafe sağlıyor ki zaten karaya yakın açık deniz rüzgar çiftliklerinin olduğu bölgelerde deniz kıyısında doğrudan yerleşim yok.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Scene

    Hocam ses şiddeti, frekansı ve insana zararları hakkında oldukça bilgi sahibiyim. Bu içeriklerinde bulunduğu kulaklıklarla ilgili bir yazı dizisi de hazırladım, muhtemelen ekim ayında yayınlanacak. Fakat bahsettiğiniz sonik saldırının yukarıdaki örnek ile alakası yok. Hatta bahsettiğiniz şeyi belirtmek için 22-28 db aralığını verdim.

    Ses şiddetinin artmasıyla insanların ses algılama frekans aralıklarının genişleyebileceği audiophile forumlarında bolcana bahsi geçen bilinen bir gerçek. Fakat açık deniz rüzgar çiftliklerinde bunun tersine bir durum var. Normalde 40 db şiddet ortalamasında olan rüzgar türbinleri olabilecek en yüksek değer olarak 22-28 db aralığını alıyor. Bunu tamamen uzak mesafe sağlıyor ki zaten karaya yakın açık deniz rüzgar çiftliklerinin olduğu bölgelerde deniz kıyısında doğrudan yerleşim yok.

    Alıntıları Göster
    Hocam konuyla alakasız yazdığıma hemfikirim, sadece böylesine geniş bir yazıda bahsedilmesini beklemiştim. benim demek istediğim yerleşim yerlerine yakın olan türbinlerin tehlikeli olduğu.




  • Normal rüzgar tribününden daha fazla elektrik üreten tribün geliştirdi başına gelmeyen kalmadı

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.