Şimdi Ara

S-400 füze alımı için kapora verildi, sevkiyat kontratı imzalandı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
49
Cevap
0
Favori
1.514
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • S-400 füze alımı için kapora verildi, sevkiyat kontratı imzalandı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan dönüşü uçakta gazetecilerin soruları yanıtladı. S-400’lerin satın alınması ile ilgili soruya cevap olarak “S-400 ile ilgili arkadaşlarımız imzalarını attılar. Bildiğim kadarıyla kaparoyu da verdiler.” dedi.
     
    Rusya cephesinden de açıklama geldi. Vladimir Putin’in Askeri-Teknik İş Birliği’nden sorumlu danışmanı Vladimir Kojin, TASS haber ajansına verdiği röportajda iki ülke arasında S-400 füze savunma sistemlerinin sevkiyatına ilişkin kontratı imzaladıklarını ve kontratın uygulanmaya hazırlandığını bildirdi.

     

    Kojin, S-400 füzeleri için 'gerçek anlamda bir sıra' oluştuğunu ekleyen Kojin, bir dizi güneybatı Asya ve Ortadoğu ülkelerinin S-400 füzelerine karşı somut olarak ilgi gösterdiğini söyledi. “S-400 çok pahalı bir sistem. O nedenle her isteyenin alabileceği bir sistem değil. Ayrıca üreten şirketin üretim kapasitesi dolmuş durumda” dedi.

     

    Türkiye ile Rusya arasında S-400 füze savunma sistemi konusunda görüşmeler uzun süredir devam ediyor. Son zamanlarda bazı yayın mecraları anlaşmada sorun olduğunu yazmıştı. İki ülke tarafından yapılan açıklamalar ile birlikte bu haberler yalanlanmış oldu.

     







  • Kaporayı verdik de yanmaz inşallah.

  • kefil istememişler en azından, buna da şükür
  • krediyi de ruslar verecek

    nooldu şimdi gomünist mi oldu akp'liler
    moskof uşakları sizi
  • Sevkiyat kontratı imzalandiysa sevkiyat tarihi belli olmuştur. Var mı böyle bir tarihi gören duyan.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ABD çomarları rahatsız .

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 25 kasım 2015 rus uçağını düşürdü bizimkiler, pilot öldü. küçük enişte emri ben verdim dedi, sonra fetöcü pilot düşürdü dediler falan filan kıvırdılar.
    24 kasım 2016 ruslar el bab da hava saldırısı yaptı, 3 şehit verdik. tabi havuz medyası rejim güçleri yaptı dedi, yersen. tam 1 yıl sonra adamlar intikam aldılar.
    9 şubat 2017 yine ruslar hava saldırısında 3 askerimizi şehit etti. kazayla oldu deyip işin içinden çıktılar.


    2 gün sonra badem bıyıklılar yüne kandırıldık diye dolaşırlar ortalıkta.
  • o kadar cahil provokatör var ki. Cumhurbaşkanı onların anlayacağı dilden anlatıyor helal olsun!

  • Akp kıvırıp duruyor, ülkeyi kucaktan kucağa oturtuyor. Düne kadar Rusya'yı düşman ilan ettiniz, şimdide abd- ab düşman.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ülkeler arası çıkar ilişkileri her zaman olur ABD denen devlet güya müttefikimiz pkk ya tırlarca silah gönderir birde alay eder sonra geri alacağız diye, biz F-16 eğitmeni isteriz onu bile göndermez. Ülke içindeki her seçimde mağlup olan zat Almanya ve ABD ye yaranmak için pkk ya üstün başarı sağlayan SİHA lardan bir anda rahatsız olur..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: aerosoldreams

    ABD çomarları rahatsız .

    moskofcular sovyetlere ...

    Al sana ARAKAN ! ( suraya ilistireyim de birileri okursa belki olmayan gururlari incinir )

    Aslına bakarsanız, 1961 yılına kadar, efsane büyükelçimiz Necdet Kent farkedene kadar kimsenin ruhu bile duymamıştı.

    *

    Coca Cola yönetim kurulu başkanı Muhtar Kent'in babası olan Necdet Kent, ikinci dünya savaşı sırasında Marsilya'da konsolosken, yüzlerce Yahudi'ye Türk pasaportu sağlayarak soykırımdan kurtarmış, bu yüce davranışıyla insanlık tarihine geçmiş, Türk diplomasisini onurlandırmış, savaştan sonra New York'ta başkonsolosluk, Bangkok, Yeni Delhi, Tahran, Stokholm ve Varşova'da büyükelçilik yapmış, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası almıştı.

    *

    İşte bu saygın diplomatımız Necdet Kent, 1958-60 arasında Bangkok büyükelçimizdi. Myanmar'ın o zamanki adı Burma'ydı, Burma'da elçiliğimiz yoktu, Bangkok büyükelçimiz oraya da vaziyet ediyordu. İlk o zaman duydu… Türkiye'den tee 10 bin kilometre uzakta olan, Türkiye'yle hiç alakası olmayan, diplomatik ilişkisi bile olmayan Burma'da Osmanlıca mezar taşları vardı!

    *

    1960'ta Tayland'tan Hindistan'a atandı, Yeni Delhi büyükelçimiz oldu, işin peşini bırakmadı, Burma'ya resmi olarak başvurdu, ziyaret izni istedi, Thayet şehrine gitti, ot bürümüş bir tarlada harabe halindeki kabirleri buldu, mezar taşları kırık döküktü, tek tek inceledi, 173 Türk'ün ismini tespit etti, ölüm tarihleri 1915'le 1920 arasındaydı, detaylı bir rapor yazdı, Ankara'ya gönderdi.

    *

    O güne kadar Türkiye'de kimsenin ruhunun bile duymadığı hazin gerçek, o gün ortaya çıktı…

    *

    Birinci Dünya Savaşı'nda Sina-Filistin cephesinde İngilizlere esir düşen 12 bin askerimiz, İngiliz sömürgesi olan Hindistan'a ve Burma'ya götürülmüş, demiryolu inşaatlarında, yol inşaatlarında köle gibi çalıştırılmış, ağır çalışma şartları, alışık olmadıkları tropik iklim ve esir kamplarındaki salgın hastalıklar nedeniyle, beş yıl içinde hepsi can vermişti.

    *

    Arap çöllerine yolladığımız evlatlarımız, haritadaki yerini bile bilmediğimiz Asya ücralarında teker teker sönüp gitmişti.

    *

    (Toplam kaç kişi oldukları bugün bile hâlâ net olarak bilinmiyor ama, maalesef, sırf Myanmar'da beş bine yakın şehit mezarı olduğu net olarak biliniyor.)

    *

    Basra'daki toplama kamplarından gemilerle Hindistan'a getirilmişler, Kalküta'daki istasyon kampında tutulmuşlar, Irrawaddy nehri üzerinde çalışan mavnalarla Burma'ya aktarılmışlardı. 400'er kişilik ilkel barakalarda kalıyorlardı. Her esire haftada 40 adet sigara, ayda bir sabun veriliyordu. Aydınlatma gaz lambasıyla yapılıyordu. Kıyafetleri ve çarıkları, yılda bir defa kamp yönetimi tarafından yenileniyordu. Ahşap küçük bir barakadan cami yaptılar, aralarından biri imam oldu. “İrravadi” ve “Ne Münasebet” isimleriyle gazete bile çıkardılar, elle çoğaltıyorlardı, esprili makaleler yazıyorlar, şiirler yazıyorlar, hayatta kalmaya, morallerini ayakta tutmaya gayret ediyorlardı. Sebze yetiştirdiler, tavuk yetiştirdiler, hatta yumurtaları İngilizlere sattılar. Kampta çadır hastanesi vardı, yedi Türk esir doktor çalışıyordu, o berbat ortamda ameliyat bile yapıyorlardı. Psikoloji allak bullaktı, çok sık intihar vakası yaşanıyordu.

    *

    Necdet Kent'in dışişleri bakanlığına gönderdiği rapor, Genelkurmay arşivleriyle karşılaştırıldı, Burma'dan gelen 173 kişilik isim listesi teyit edildi. Necdet Kent'ten sonra Yeni Delhi büyükelçimiz olan Seyfullah Esin, şehitlerimizin izini sürmek için 1964'te Burma'ya gitti, bu defa, Mekthla şehrinde 760 kabir tespit etti. Burma devletiyle yapılan işbirliği neticesinde anlaşıldı ki, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerinde de vardı. İngilizler nereye esir kampı kurduysa, orada şehit kabirleri bulunuyordu. Belli ki, vefat edeni kampın kenarına bir yere gömüyorlardı. Talihsiz askerlerimiz birer birer hayatını kaybediyor, ölüm sırasını bekleyen talihsiz arkadaşları da başlarına mezar taşı dikiyordu.

    *

    Büyükelçimiz Seyfullah Esin'in araştırmaları üzerine bir başka hazin gerçek ortaya çıktı. Esir kamplarındaki askerlerimiz, ailelerine ulaştırılmak üzere mektuplar yazmış, Kızılay'a verilmek üzere Kızılhaç'a teslim edilmiş, ancak, İngiltere'ye giden mektupların çoğu Kızılay'a verilmemiş, adreslerine ulaştırılmamıştı. Şehitlerimizin çoğu, dünyanın öbür ucunda, aileleri tarafından
    nerede oldukları bilinmeden yitip gitmiş, meçhul
    şekilde toprak olmuşlardı.

    *

    Şehitlerimizin hatırasını yaşatmak için çabalar devam etti… Thayet şehrindeki kabirler sembolik olarak restore edildi, 1996 yılında “Thayet Türk Şehitliği” açıldı. Askeri tören yapıldı, Türkiye'yi Bangladeş-Dakka büyükelçimiz Kemal Özcan Davaz temsil etti.

    *

    Şehitliğin kitabesine “Birinci Dünya Harbi'nde Irak, Filistin, Suriye, Arabistan cephelerinde, Osmanlı devletinin İngilizlerle yaptığı muharebeler sırasında İngilizlere esir düşerek Burma'ya getirilen ve burada şehit düşen Türk askerlerinin aziz anısına” yazıldı.

    *

    Ancak… Myanmar'da Türk büyükelçiliği olmadığı için, uzaktan akreditasyonla yeteri kadar sahip çıkılamadı, şehitliğin bakımı düzenli olarak yaptırılamadı.

    *

    2002 yılında… Türkiye'nin en önemli gezginlerinden biri olan, seyahat turu lideri, endüstri yüksek mühendisi, emekli albay Faruk Budak, Myanmar'a gitti, Türk Şehitliği'ni fotoğrafladı. Maalesef, şehitliğin hali içler acısıydı, tuğla duvarları yıkılmıştı, ot bürümüştü, mezar taşları kırılmıştı, kitabenin yazıları silinmişti. Bu fotoğrafları internette yayınladı, Dışişlerine, Genelkurmay'a, Milli Savunma Bakanlığı'na bildirdi, onarılması için kampanya başlattı.

    *

    2004 yılında, Genelkurmay bütçesinden gerekli ödeneğin sağlandığı, ödeneğin derhal Bangkok büyükelçiliğine gönderildiği açıklandı.

    *

    2005 yılında, Faruk Budak tekrar Myanmar'a gitti. Şehitliğin hali eskisinden kötüydü. Bildiğin tarlaya dönmüştü, yerel halk şehitliğimizin üzerinde, şehit kabirlerinin arasında fasulye yetiştiriyordu. Tekrar fotoğrafladı, tekrar internette yayınladı. Ama nafile… Sayın dindar hükümetimiz kılını bile kıpırdatmıyordu.

    *

    2007 yılında… Myanmar dışişleri bakanlığı, bizim dışişleri bakanlığına resmi yazı gönderdi, Türk şehitliğinin restorasyonu ve bakımı için 100 bin dolar bağış istedi!
    Bizim dışişleri bakanlığı ne cevap verdi biliyor musunuz… “Talep ettiğiniz miktar çok yüksek” cevabını verdi!
    450 bin dolarlık kol saati takan sayın dindar hükümetimiz, Türk şehitliği için 100 bin doları çok
    buldu, vermedi.

    *

    CHP milletvekilleri bir değil iki defa soru önergesi verdi, 2009 ve 2011 yıllarındaki soru önergelerinde “Myanmar'daki Türk şehitliğine neden sahip çıkmıyorsunuz” diye soruldu. Hatta, CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın önergesinde “Türk şehitliği ilgisizlik ve sahipsizlik yüzünden yok olmak üzere, girişim başlatmak için daha ne bekliyorsunuz” diye soruluyordu. Akp'den tık çıkmadı.

    *

    Yeni Osmanlı olduğunu filan iddia eden sayın dindar hükümetimiz, Osmanlı-Türk Şehitliği konusunda kılını bile kıpırdatmıyordu.
    Bi taraftan mitinglerde mehter marşı çalıyor, öbür taraftan Osmanlı-Türk Şehitliği'nin yok olup gitmesine göz yumuyordu.

    *

    Gel zaman git zaman, 2012 oldu… Bölgedeki küresel dengeler değişti, Çin'le bilek güreşine giren ABD yönetimi, Myanmar'a el attı.
    Enerji hatlarını kontrol edebilmek ve Çin'e jeopolitik engel çıkarmak için, Arakan'ı kaşıdı, Arakan müslümanlarını Myanmar yönetimine karşı maşa olarak, tetikçi olarak kullanmaya başladı.
    Parayı Suudi kralı veriyor, taktiği CIA veriyordu.
    Neticede, Myanmar yönetimi, devletine silah çeken Arakan müslümanlarına kafa göz girişti.

    *

    Ve, bizim bademler aniden Myanmar'ı keşfetti!

    *

    “Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için Myanmar'a gidiyoruz” diyemeyecekleri için, “Arakan'daki müslüman kardeşlerimize sahip çıkıyoruz” ayaklarına yattılar, stratejik Ahmet Kiziroğlu atladı uçağa, Myanmar'a gitti. Myanmar seferini sayın ahalimize şirin göstermek için de, Myanmar'a iner inmez Türk şehitliğine gitti iyi mi…
    O güne kadar görmezden geliyorlardı, Amerikan çıkarları söz konusu olunca, aniden görmeye başladılar.
    Ahmet Kiziroğlu Myanmar'a giderken, yanında yandaş medyayı da götürmüştü, şehit kabirleri başında dua ederken pozlar verdi, üzüntülü roller yaptı, “şehitliğin derhal yaptırılacağını, ilk talimatının bu olduğunu” falan açıkladı, oradan bi tane imam ayarladılar, Türk şehitliğinin imamı dediler, Ahmet Kiziroğlu bu imama Türk Bayrağı ve Kuran'ı Kerim hediye etti, duygulu anlar yaşandı filan.

    *

    Amerikan çıkarları söz konusu oluncaya kadar Türkiye'nin Myanmar'la alakası bile yoktu, dedim ya, elçiliğimiz bile yoktu, Bangkok büyükelçimiz Myanmar'a akrediteydi. Amerikan çıkarları söz konusu olunca, şak… 2012'de Myanmar'a büyükelçilik açtık.

    *

    Diplomasi dediğin karşılıklıdır, sen elçilik açıyorsan, onun da sana elçilik açması lazım… Ama öyle olmadı. Bizim oraya neden apar topar elçilik açtığımızı gayet iyi bilen Myanmar devleti, Türkiye'ye elçilik açmadı, “Kahire'de elçiliğimiz var, size o baksın” dedi!

    *

    2015 yılında, bademler lütfettiler, Thamet Türk Şehitliği'ni biraz restore ettiler, mezar taşlarını filan boyattılar. Dostlar alışverişte görsün misali, makyajdan ibaret işler yapıldı. Peki, Mekthla, Shewoba, Aungban, Kyautse şehirlerindeki şehit kabirleri için ne yapıldı? Hiç… Hiçbir şey yapılmadı. Hepsi yok oldu.
    Üstelik… Bugün bile hâlâ, Myanmar'da toplam kaç şehidimiz yatıyor, isimleri nedir, kimdir bu çocuklar, nerelidir, bilmiyoruz.

    *

    Şimdi eminim, bu yazıyı hüzünle okuyanların yüzde 99'u “niye bizim bunlardan haberimiz yok” diye merak edecektir.

    *

    E ben de onun için yazıyorum zaten…
    Oralarda yatan binlerce meçhul vatan evladından haberi olmayan bir millet, elalemin Arakanlılarına niye ağlar arkadaş?

    Sayin Ozdil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi justaprogrammer -- 12 Eylül 2017; 16:19:58 >




  • İçeride buna üzülenlerin sayısı dışarıdakilerden fazla.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: snorlaxxx

    Sevkiyat kontratı imzalandiysa sevkiyat tarihi belli olmuştur. Var mı böyle bir tarihi gören duyan.

    Tırınız mı var ustam?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Rusların bir Nato üyesi ülkeye S-400 vereceğine inanmıyorum..Bu haberler ilk çıktıgında ben de '' şimdi ABD düşünsün, Canınız cehenneme, PYD'ye silah verirseniz bizde size böyle yaparız '' dedim kendimce ama okudukça, forumlara internete baktıça anladım ki bu iç siyasetimizde bence bir algı, Türkiye istediğini yapar showu ve gerçekleşmeyecek bir şey. S-400ü topraklarımızda konuşlandırılmış bir şekilde görmeden inanmam..
    S-400'ün Türkiye'ye gelme ihtimali, Kuzey Kore'nin ABD'yi vurma ihtimali gibi bir şey..

    İNŞALLAHH ALIRIZZ DA DÜŞÜNCELERİMDE BEN YANILIRIM..

  • emre1393 kullanıcısına yanıt
    Şubattaki olay Tsk destekli Öso güçlerinin Suriye askerlerine ateş açıp 10 kadarını öldürmesi ve bayağısınıda rehin alması sonucu oldu. Uçak düşürmeyle ilgisi yok.



    Ama boğazdan geçen Rus gemisinden İstanbula doğru güdümlü hava roketi tutan Rus askeri görüntüsünden sonra aynı hava roketinin pkkda, kobra helikopterimizi vurup 2 pilotu şehit ettiği olayda görmemiz. İşte rusların gözdağı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: General.

    Akp kıvırıp duruyor, ülkeyi kucaktan kucağa oturtuyor. Düne kadar Rusya'yı düşman ilan ettiniz, şimdide abd- ab düşman.

    En iyi kıvıran sen ve senin gibilerdir. Buna ticaret diyorlar parayı verip mal alıyorsun. Senin kafayla herkes kendi türünden olanla alış veriş etmesi lazım. Mesela 1 **** sadece sadece ****lerin verdiği hizmetlerden yararlanmali yada ****lerin ürettiği malları satın almalı.

    Çok saçma değilmi?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • aman getsiz almayalım , sonra salatalık falan çıkmasın.

  • YAHU ALMADAN MİLLETE GAZ VERMEYİN OZAMAN! MİLLET DİYOR KAZIKLANMA, KANDIRILMA!

    quote:

    Erdoğan'dan sonra Rusya'dan S-400 açıklamasıAna Sayfa» Dünya12.09.2017 10:41


    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Askeri Teknik İşbirliği'nden sorumlu danışmanı Vladimir Kojin, "Türkiye'ye S-400 satışı için kontrat imzalandığını ve hayata geçirilmeye başlandığını" söyledi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kazakistan dönüşü uçakta yaptığı açıklamadan ‘kapora verildi’ açıklamasından sonra Rusya’dan da ‘kontrat’ açıklaması geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Askeri Teknik İşbirliği’nden sorumlu danışmanı Vladimir Kojin, Rusya ve Türkiye’nin S-400 füze sistemlerinin sevkiyatına ilişkin kontratı imzaladıklarını ve kontratın hayata geçirilmeye başlayacağını bildirdi.Kojin, Rus basınına yaptığı açıklamada, “Kontrat imzalandı, yerine getirilmesi için hazırlanıyor. Biliyorsunuz, S-400, bir dizi teknik aracı içeren çok komplike sistemlerden biri. Bu nedenle burada pek çok ince ayrım var” ifadelerini kullandı.‘TÜRKİYE’YE BASKI YAPMAYA ÇALIŞILMASININ SEBEPLERİNİ ANLAYABİLİYORUZ’

    Kojin sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat kontrat konusunda alınan tüm kararların stratejik çıkarlarımıza uygun olduğunu garanti edebilirim. Bu bakımdan bazı Batılı ülkelerin Türkiye’ye baskı yapmaya çalışmasının sebeplerini de anlayabiliyoruz.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Kazakistan dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada Rusya ile imzaların atıldığını belirtmiş, “Bildiğim kadarıyla kapora da verildi” demişti.‘S-400 ÇOK PAHALI BİR SİSTEM’Diğer taraftan dünyanın en gelişmiş hava savunma sistemlerinden biri olarak değerlendirilen S-400 füzeleri için ‘gerçek anlamda bir sıra’ oluştuğunu ekleyen Kojin, bir dizi güneybatı Asya ve Ortadoğu ülkelerinin S-400 füzelerine karşı somut olarak ilgi gösterdiğini söyledi. Kojin, “Fakat S-400 çok pahalı bir sistem. O nedenle her isteyenin alabileceği bir sistem değil. Ayrıca varolan kontratlar, bu sistemleri üreten şirketin üretim kapasitesini doldurmuş durumda” dedi. Kaynak: Erdoğan'dan sonra Rusya'dan S-400 açıklaması

    https://www.gercekgundem.com/erdogandan-sonra-rusyadan-s-400-aciklamasi-291628h.htm




  • justaprogrammer J kullanıcısına yanıt
    Okurken gözlerimden yaşlar aktı. Ne desek boş. Ona rağmen hayata tutunabilmişler orada. Mektupları bile ulaştırmamışlar şerefsizler! Anneler babalar evlatlar geride hiç mi vicdanları sızlamamış keferelerin. Asıl can yakan 100 bin doları çok bulan asıl keferelerde.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Troll efendi, ben diyorum ki ülkemi yönetenler dik dursun tükürdüğünü yalamasın. Bir sene önce Rusya'yı düşman ilan edip neredeyse savaş çıkaracaktı, küçük enişte emri ben verdim demişti noldu peki sonra NATO füzelerini getirip Malatya'ya kurdurdular. Şimdide NATO düşman oldu. Başkasının cukuyle gerdeğe girilmez diyorum, merinos efendi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.