Şimdi Ara

++ sınırlandırılmış hayatı yaşamak ...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
169
Cevap
1
Favori
3.074
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • hayat enteresandır ancak hayatımızda karar verdiklerimizin, yapabildiklerimizin, idare edebildiklerimizin karar veremediklerimize, yapamadıklarımıza, idare edemediklerimize oranı hayli küçük bir rakamdır ...


    bazılarımız için milliyetçok önemli bir unsur olmasına rağmen milletimizi biz seçmedik, keza anne babamızı, vatanımızı, doğum yıl ve tarihimizi, çevremizi, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, dünyaya gelip gelmeyeceğimizi biz seçmedik ....

    yapabilme konusunda imkanlarımız da gayet kısıtlı ... ne kuşlar gibi uçabilir, ne balıklar gibi yüzebilir, ne çitalar gibi koşabiliriz ...

    vücudumuzda idare ettiğimiz organlarımızın sayısı idare edemediklerimizin yanında solda sıfır gibi bir şey. karaciğerimizin yapmış oduğu yüzlerce faaliyette hiçbir irademiz söz konusu değil. ne sindirim sistemimize, ne dolaşım ne boaşltım vs sistemlerimize hükmedebiliyoruz ... adeta sıkıştırılmış, sindirilmiş, özgürlükleri elinden alınmış, pamuk ipliğine bağlı bir hayatımız var ...

    ne zaman ve nerede öleceğiğmiz belli olmadığı gibi ölmeye karar veren de biz olmuyoruz (istisnalar hariç)


    işte böyle bir hayatımız var ...

    uykuya mahkumuz, yemek yemeye, havaya, suya, sevgiye, ilgiye mahkum bir hayatımız var.

    peki bizi sınırlandıran, sınırlarımızı çizen, bizi kısıtlayan, hareket alanımızı daraltan, vüdumuzu bile idare ettirmeyen nedir ?

    biz kimiz ? neyiz ? neciyiz ?

    vücudumuz belki de bizi bizden iyi tanıyor. yemeğe ihtiyacımız olduğunda acıkıyor, suya ihtiyacımız olunca susuyor, şekere ihtiyacımız olunca canımız çikolata çekiyor. vücudumuz bütün mekanizmamızı harfiyyen kusursuz bir şekilde (kusursuza takılıp kalmayalım) görevini yereine getiriyor...

    işte böyle bir hayatı yaşamak !!!

    idare edemediklerimizi, karar veremediklerimiz, yapamadıklarımız ile bütün kısıtlanmışlıklarımız ile bu hayatı yaşamak !!!

    özgür olamamak !!!

    ölmeye mahkum olmak !!!

    bir bedende misafir olmak !!!

    nasıl birşeydir Allah aşkına

    hiç düşündünüz mü ?


    not: konuyu dini manadan biraz soyut düşünebiliriz ...

    amaç : kuyuya taş atmak, akıllıları bulmak



    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • Hayatımızı sınırlandıran bir etken de sosyal hayat. Bir hareket yaparken farkında olmadan bunun diğer insanlar üzerindeki etkilerini düşünüyoruz. Yaşadığımız hayat toplum içerisindeki yerimizi, statümüzü belirliyor. Bu statüye layık olmak için yine kendimizi sınırlıyoruz. Bunu yapsam ne derler? Şöyle konuşsam ne düşünürler? gibi hesapları otomatikman kafamızda yapıyoruz.



    En başta ailemiz var. Onlara karşı sorumluluklarımız...

    Canımız sıkılınca Afrika'ya safariye gidemiyoruz. Mesela 'hayat'ımızı fotoğraf sanatına ya da nesli tükenen bitkilerin korunmasına adamak bile çok cesaret gerektirir. Ben istesem de yapamam.

    Bir mağaraya kapanıp, kendi kendimize bile yaşayamayız. Birileri bizi arayıp bulur...Hatta bazen yanlız kalmak bile imkansız oluyor.

    Gördüğümüz eğitime, sahip olduğumuz kültüre, doğru ve yanlış kavramlarımıza bile başkaları karar vermiş. Değiştirsek hemen tepki alırız, değil mi?

    Kendimizi bulduğumuzda inançlarımız şekillenmiş oluyor. Bu evreni keşfetmeye bile önyargısız boş kafayla başlayamıyoruz.

    Belki bana özel bir durum ama bu forumda kendi ismimi vermek istemem. Takma ad kullanıyorum. Çünkü bazı düşüncelerimi bile herkese söyleyemiyorum.

    Ailemizi seçemediğimiz gibi arkadaşlıklarımız bile birçok etkene bağlı oluşuyor. Bazen onları da kendimiz seçemiyouz.

    Sevdiğimiz, aşık olduğumuz insana ulaşamadığımız oluyor. Evlilikler bile aileye, dışarıdaki topluma bağlı yapılıyor, sürdürülüyor.

    Öyle ki; sokakta kalmak istesek mutlaka biri bulur, aç kalmak istesek biri bizi mutlaka zorla da olsa doyurur. Hasta olsak mutlaka hastaneye yatırırlar. İntihar etmek isteyip hap yutsak bile kendimizi midemiz yıkanmış şekilde hastane odasında bulabiliriz.


    Bunlar sadece sosyal hayatın getirdiği sınırlamalar. Biliyorum konu çok genel açılmış ama içimden bunları yazmak geldi.
    _____________________________
    Smile... Tomorrow will be worse.




  • :) bu yarısı su ile doldurulmuş bardağa, yarısı boş veya yarısı dolu olarak bakmaya benzer. Ya kollarınız veya bacaklarınız eksik olsaydı? Ya bir hastalık yüzünden evden çıkamasaydınız? Uyumak zorunda olmayı dert edermiydiniz?
    _____________________________
    Teknoloji ve hayata dair içerikler. Gir, izle, abone ol!
    https://youtube.com/mesutcevik
  • sınırlı bir hayat yaşadıgımız muhakkak dogru ama ben bunda mennunum çünkü kendimi biliyorum başta bana sorup hayatım ona göre düzenlense idi

    düşünsenize bir eli yagda bi eli balda para pul derdi olmayan bir Sapık !!! hemde ölümsüz

    benim için cennet olan bu dünya o zaman sizin için ne olurdu ?
    _____________________________
    a href="http://imageshack.us"img src="http://img396.imageshack.us/img396/8179/trwinceez2.jpg" border="0" alt="Image Hosted by ImageShack.us" //a
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Speed-Step
    :) bu yarısı su ile doldurulmuş bardağa, yarısı boş veya yarısı dolu olarak bakmaya benzer. Ya kollarınız veya bacaklarınız eksik olsaydı? Ya bir hastalık yüzünden evden çıkamasaydınız? Uyumak zorunda olmayı dert edermiydiniz?


    haklısın o açıdan tabii ki öyle düşünmemiz lazım

    ama ben perspektifi oldukça geniş tutmaya ve aslında yaşadığımız hayatın sınırlarının ne kadar da dar olduğuna ve hakkımızdaki pekçok kararların bizden bağımsız verildiğine temas eylemek istedim ...

    onun için kuyuya taş attım
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • @neverlate yazdıklarına katılıyorum. İnsan kendi bedeninde hapis ve istediği her şeyi yapamıyor. Ancak "istemek" fiili de tuhaftır doğrusu. Sadece insana mı mahsustur bu duygu bilmiyorum ama istemenin yol açtığı sınırsız bir özgürlük bu doğanın kendi yapısıyla çelişiyor diyebilirim.

    İnsan mıdır sadece kendi bedeninde hapis olan? Bir deniz kaplumbağası yumurtadan çıkar çıkmaz suya doğru koşuyor. Tıpkı kurulmuş ve hedefi belirlenmiş bir oyuncak gibi hareket ediyor. Hayvanlar aleminde kendi bedenlerine hapis olan ve özgürlüğün ne olduğunu asla bilemeyen pek çok canlı var. Bir maymun daldan dala atlar, ormanda oldukça özgürdür. Ancak o bunun farkında mıdır? Biz insanlar kendi farkındalığımızın bilincinde olduğumuz için daha fazla özgürlük diye bağırır dururuz. Halbuki değil insanlar tüm kainat özgür değildir kannımca. Örneğin dünyanın dönüşünü ele alalım. Bu dünya canlı değildir öyle değil mi? Öyle ise nasıl oluyor da cansız bir dünya büyük bir dikkat ile diğer gezegenlere çarpmadan hareket edebiliyor? Güneşi düşünelim. Bu yıldız üstündeki binlerce derecelik ısının farkında mı? Bu yıldız insanların farkında mı? Bu yıldız dünyada pek çok canlıya hayat kaynağı olduğunun bilincinde mi? Güneş mi istedi var olmayı? Ay dede ile dünya neden flört ediyor? Samanyolu neden bu kadar düzenli? Bilinçsizler ordusu, kurulmuş ve hedefi belirlenmiş bir oyuncak gibi.

    Biz insanlar kendi küçük seçimlerimiz dışında özgür değiliz bana kalırsa. Sadece özgür olduğumuzu hissediyoruz. Kalbimizin hareketi güneşin ısılar yaymasına denk. Karaciğerimiz Mars kadar sessiz. Kan dolaşımımız dönen dünyamız kadar bilinçsiz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi iZCi_500 -- 28 Kasım 2006; 17:03:36 >
    _____________________________




  • Sınırlandırılmış hayatları yaşamak,

    Ben bunu bir tutsaklık olarak algılamıyorum,
    Tutsaklığın ötesinde,bir zorunluluk sanki,basit veya karmaşık bir takım kurallar zinciri olarak algılıyorum.

    Evet belli bir zaman kadar bu karar mekanizması,bizim için zorunluluk olarak,bize hizmet ediyor.

    Bizlerin dünyaya gelmesine,büyüyüp,gelişmesine kadar,artık belirli bir bilince ve kimliğe sahip olduğumuzun farkına vardığımz ana kadar,o andan sonra artık 2. bir ali,2. bir mehmet yok diyebiliyoruz bu dünya üzerinde,çünkü artık kendimizin farkına varmış oluyoruz,ne istediğimizi,ne için yaşadığımız,hangi idealleri kendimize hedef seçtiğimizi,kendimizi artık bu dünya üzerinde var edicek,varoluşumuzun temellerini atmış oluyoruz.

    Bundan sonra ise,artık birey,gördüklerini,anladıklarını,hissettiklerini,artık kendisi için neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilincine ve farkına varmaya başladığı anda artık belirli kararları kendisi vermeye başlıyor.
    Bu kararları verirken tabiki yaşadığı toplumsal sınıf,sosyal,kültürel değerler de önemli etki ediyor,belkide bu değerlerden kendisini soyutlayamıyor bile,

    Bir çoğumuz bu zorunluluklar,ve şartlanmışlıklar sonucun da,belkide yapmayız dediklerimizi yapar olduk,yaparız dediklerimizi de yapar olduk.

    Ama ne olursa olsun,bu karar verme mekanizması artık bizim için çalşıyor,bu karar verme mekanizması artık evrensel bir bilince ulaşmış oluyor, istersek yaşamayı seçebiliriz, istersek her an ölmeyi seçebiliriz,istersek evleniriz,istersek tek başına bir hayatı yaşamayı,istersek çocuk sahibi olabiliriz,istemezsek bu dünyaya bi çocuk getirmeyiz,bunun önünde durucak,hiç bir karar mekanizması yok,sadece bir takım zorunluluklar ve şartlanmışlıklar var olsa olsa.
    _____________________________
    Tanrı karşıma dikilse,bir elimde gerçekler var,diğer elimde gerçeklere götüren yol var dese,gerçekler sende kalsın,bana gerçeklere götüren yolu ver derdim.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    İş hayatı
    5 ay önce açıldı
    Bu yaşadığımız hayat değil
    6 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Sınırlandırılmış hayat; hangi hayata göre?
    Hayatın sınırlandırılmış olması, -görece- birinin diğerine kıyasla daha az ya da daha çok sınırlı olması...
    Bütün ömrü 2 gün civarı olan bir kelebekle 150 yıl yaşayan bir kaplumbağanın ve ortalama 60-65 yıl yaşayan insanın hayatlarının sınırları ve özgürlüklerini bir kıyaslasak...
    Nasıl bir kıyaslama yaparsak yapalım, hayatı gerçeğe dönüştüren şartların, olmazsa olmazların bize birtakım sınırlar çizmesi de çok doğal değil midir?

    Doğal şartların bize getirdiği kısıtlamaların yanısıra, gelişmiş beyinlerimizin bize sağladığı olanaklar ve akabinde sosyal bir canlı olarak yaşama isteğimizin sonucunda ortaya çıkan sosyal kısıtlamalar, kurallar.

    Sokaklarda özgürce, çırılçıplak yürüyememek belki de ilk kısıtlamalardan biri. Hayvanlar gibi özgür...Böyle kısıtlı yaşamak bir zorunluluk mudur? Bu zinciri kırabilir miyiz? Hatta kırmak ister miyiz?!

    Eğer evren birtakım kurallar bütünüyle varolup, hareketinin devamını sağlıyorsa, ona ait olan bütün ŞEYlerin de aynı ölçüde uygun davranmaları gerekliliği, hayatı kuşatan kanunların çizdiği sınırlara riayet etme zorunluluğu ve buna ek olarak sosyal bir canlı olmanın getirdiği zorunlulukları kabul etmemek bir özgürlük müdür?...Bütün bu sınırlamaları kabullenmeyip kendi hayatımıza son verme -sözde-özgürlüğüne sahip oluşumuz bile, öldükten sonra bedenimizin başına gelecek olayların da birtakım kurallara bağlı olduğu gerçeğini değiştirecek midir?
    _____________________________




  • @red;

    insanoğlu elbette sınırlandırılmış ve kanunlara uymaya mecbur bırakılmıştır.

    en basitinden sen vücudunun yüzde kaçını hakimsin ?

    demek ki vücudunu senin adına idare eden, senin fikrine dahi ihtiyacı olmayan, sormaya tenezzül etmeyen bir mekanizma var.

    belki de vücudunun milyonda birine hakimsin belki de o kadar da değil.

    vücudun senin hayallerini yapmak istediklerini sınırlar

    yaşlanmana mani olamazsın

    uçmak istediğinde kanat bulamazsın

    suda uzun süre kalamazsın

    atmosferin dışında yaşayamazsın

    bütün bu vb şartlar seni kısıtlamıştır

    ve sen bu kısıtlanmış hayatı yaşamaya mahkumsun

    acaba karar mekanizması (ne derseniz deyin) insanları kısıtlar ve ellerine imkanlar verirken neyi gözönünde bulundurmuştur ?

    acaba karaciğerin yapmış olduğu bizden habersiz yüzlerce işi irademize verse idi ne olurdu ?

    nefes alıp vermeye bile müdahalemiz sınırlı ...

    enteresan değil mi ?

    bizim adımıza bize ait olan vücuda roller biçilmiş

    vücudumuza bile müdahalelerimiz sınırlandırılmış ...
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    @red;

    demek ki vücudunu senin adına idare eden, senin fikrine dahi ihtiyacı olmayan, sormaya tenezzül etmeyen bir mekanizma var.



    Görünen o ki, hiç kimse sınırsız, kuralsız bir yaşamın olabileceğini iddia edemez. Bahsi geçen bu sınırlamalar ve kuralların geldiği yer (senin tabirinle "mekanizma") her insanın hayata yönelik bakışını şekillendirmede en önemli etken. Kimileri (belki pek azı) bu mekanizmaya en büyük değerleri ve sıfatları atfederek (tanrı, doğa gibi) hayatın ne büyük bir nimet olduğunu düşünerek ve hissederek yaşar, kimileri de (inanan ya da inanmayan) gelişigüzel bir şekilde belki bir an bile bunları düşünmeden, sorgusuz sualsiz yaşamını sürdürür ve sonlandırır.
    Yukarıda sözünü ettiğim birinci kategorideki insan sınıfına dahil olmak, belki de "hayat boyunca edinilebilecek en önemli kazançtır" şeklinde düşünülebilir.
    _____________________________




  • quote:

    Eğer evren birtakım kurallar bütünüyle varolup, hareketinin devamını sağlıyorsa, ona ait olan bütün ŞEYlerin de aynı ölçüde uygun davranmaları gerekliliği, hayatı kuşatan kanunların çizdiği sınırlara riayet etme zorunluluğu ve buna ek olarak sosyal bir canlı olmanın getirdiği zorunlulukları kabul etmemek bir özgürlük müdür?...Bütün bu sınırlamaları kabullenmeyip kendi hayatımıza son verme-sözde-özgürlüğüne sahip oluşumuz bile, öldükten sonra bedenimizin başına gelecek olayların da birtakım kurallara bağlı olduğu gerçeğini değiştirecek midir?


    @redstorm

    Var olan yasalar,doğal kanunlar,bize doğal olarak sınırlamalar getirdiği gibi,verdiğimiz kararlar da bu sınırlamalar doğrultusun da kısıtlanmışdır.

    yani bunu anlıyabiliyorum, bir insan havada asılı kalamaz,veya bir kuş gibi uçamaz,veya havaya bir taş attığın da bunun yere düşeceğini biliyor,veya havaya atılan taşın kafasına düşebileceğini,bu sayede belkide ölebileceğini tahmin edebiliyor.

    ben bu noktadan sonra ki verilecek kararın,yasalar ve kurallar dahilinde neden özgürlük dışında kaldığını anlayamıyorum.(düşünebilmek adına)

    Tamam havaya atılan taşın yere düşeceği yasalarla sabitlenmiş,ama bu taşın beni öldürüp öldürmeyeceği,en azından buna karşı bir tepki göstermek kararlığı o insanın elinde,burda ki tercih nasıl yasalarla sabitlenmiş oluyor,veya bu özgürlüğün önüne bu yasalar nasıl geçiyor.

    Yani bana,bir insanın kendi verdiği kararlar doğrultusun da yaşamayı veya ölmek istemeyi tercih etmesiyle,bir insanın doğal olağan şartlar ve yasalar sonucunda oluşan sınırlamalardan dolayı karar verme özgürlüğü arasın da bir fark var gibi geliyor.
    _____________________________
    Tanrı karşıma dikilse,bir elimde gerçekler var,diğer elimde gerçeklere götüren yol var dese,gerçekler sende kalsın,bana gerçeklere götüren yolu ver derdim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: rashamon
    Yani bana,bir insanın kendi verdiği kararlar doğrultusun da yaşamayı veya ölmek istemeyi tercih etmesiyle,bir insanın doğal olağan şartlar ve yasalar sonucunda oluşan sınırlamalardan dolayı karar verme özgürlüğü arasın da bir fark var gibi geliyor.



    yine vücuda dönelim

    mesela sindirim sisteminize müdahale edemiyorsunuz ...

    kilo aldınız ve bir talimatla sindirim sisteminizin verimini yarıya düşüremezsiniz

    onun yerine aç kalmak ya da spor yapmak zorundasınız ...

    aynı açıdan bakmaya devam edersek

    vücudumuzun büyük bir oranının işleyişinden haberdar bile değilizdir

    elmayı yeriz ama ne işe yarar bilemeyiz

    elma bizim bilgimiz haricinde hem enerji kaynağı olur hem de vitamin kaynağı fakat farkında değilizdir

    demek istediğim sahibi ! olduğumuz bedeni dahi idare etmekten uzak oluşumuzdur ...

    yani bir beden verilmiş bize ama müdahale hakkı yok

    moda tabirle hükümet olmak ile iktidar olmak arasındaki fark gibi

    öyle bir bedene sahipsin ki milyonda bir müdahale hakkın bile yok ...

    dizaynında söz sahibi olma hakkın yok ...

    yaşlanmasına mani olma hakkın yok ...

    ve bir gün sana bu beden hadi güle güle git diyecek ...

    işte bu mekanizma enteresan değil mi _?

    ben diyorum ama ben neyim ?

    yoksa bir ben var bende benden içeru mu ne dersiniz ?

    ben kimim ? neyim ? nasılım ? benim adıma karar veren mekanizma nasıl yönlendirir beni ? organlarıma görev paylaşımı nasıl yapılmıştır ? neden yaşlanırım =?

    tabii herbirinin biyolojik ve dini manada bir perspektife oturtup cevap verebiliriz ancak beden ile ben arasındaki bağlantıyı derinlemesine irdelemek daha güzel olur ...
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: rashamon

    Tamam havaya atılan taşın yere düşeceği yasalarla sabitlenmiş,ama bu taşın beni öldürüp öldürmeyeceği,en azından buna karşı bir tepki göstermek kararlığı o insanın elinde,burda ki tercih nasıl yasalarla sabitlenmiş oluyor,veya bu özgürlüğün önüne bu yasalar nasıl geçiyor.

    Yani bana,bir insanın kendi verdiği kararlar doğrultusun da yaşamayı veya ölmek istemeyi tercih etmesiyle,bir insanın doğal olağan şartlar ve yasalar sonucunda oluşan sınırlamalardan dolayı karar verme özgürlüğü arasın da bir fark var gibi geliyor.


    Pratikte böyle bir farkın olduğunu tabii ki söyleyebiliriz. Anlık kararlarımızın ve bunu sağlayan irademezin ürünü olan özgür hareketlerimizin o an için bazı sınırlamaları yok saydığını kabul ediyorum...verdiğin "yere düşen taş" örneğinde olduğu gibi. Ancak daha genel olarak bakıldığında, yere düşen taşın altında durmak ya da çekilmek, bizim özgür hareket edebilme şansımızın göstergesi olacağı gibi aynı zamanda kendimizi korumak adına uymamız gereken bir kural olduğunu da göstermez mi? Yaşama tutunmak ve bedenimize bir zararın gelmesini önlemeye çalışmanın, bu kuralın bizde yarattığı bir içgüdü olduğunu düşünüyorum. Özgür bir şekilde verdiğin "taşın altından çekilme" kararı aslında zannettiğimiz kadar özgür olduğumuzu gösterir mi?

    Aslında bütün söylemek istediğim, -görece- özgür olan hayatlarımızın (gerek doğal gerekse sosyal yapı olarak) yukarılardan bir yerden bakıldığında hiç de zannettiğimiz kadar özgür görünmediği.
    _____________________________




  • Ben bir örnek vermek istiyorum,
    daha doğrusu bir karşılaştırma yapmak adına,

    Turing makinesi,belki biliyorsunuz bu algoritmik soruları çözebilen basit bir teorik makine,
    Mantığı şu şekilde çalışıyor,bizler yapmasını istediğimiz işlemlerle ilgili verileri girer,kuralları yükler ve onu programlarız,ona çözmesini istediğimiz veriyi girer problemi verir ve cavabını alırız.
    Makineyi verilen sayıyı 10 ila çarpıcak şekilde programlarsak,makineye 4 verisini girersek,bize cevabı 40 olarak vericektir.

    Makinenin içsel ve programlanan bölümü,bizim girdiğimiz veriyi değerlendirip cevabı doğru olarak vermesini sağlıyor.
    Turing makinesinen bu cevabın dışında bize 400 demesinin veya şaka olsun diye niye çarpıyorum,bunu böleyim demesinin şansı yok,çünkü programlanmaya ve kurallara göre sonuç bağlanmıştır zaten.

    Şimdi bir insanı ele alalım,biz insanoğlu,belirli bir yüzdeyle diğer canlılardan farklıyız,bu farklılık bizi insan yapan genler,diğer canlılardan ayıran fark,
    Bütün bu genler,bizlerin insan olarak donanımsal özelliklerimizi belirtiyor ve oluşturuyor,yani bizlerin kolunun,ayağının nerede olduğunu,ne işe yaradığını,midesinin yeri,beyninin yerini,beyninin ne işe yaradığını,parmakları,ve ne için kullandığını,vs bütün vüdumuzu oluşturan,onları belirleyen donanımsal özellikler.
    Bütün bu donanımsal özelliklerimiz işletim sistemimizi oluşturuyor,belirli bir yapıda ve görevde çalışmasını sağlıyor,hepsinin ayrı ayrı göevleri var,bunlar aynı bir program gibi programlanmış,dışarıdan bu donanımlara bir veri geldiğinde aynı turing makinesiin cevabı gibi stabil olarak,evet senin midende bir problem var,senin ayaklarında kan dolaşımında bir problem var,senin gözlerinde bir problem var,iyi göremiyorsun,gibi sonuçlar ortaya çıkıyor.

    Hayatımız boyunca yaşadıklarımız,gördükleimiz,duyduklarımız,algıladıklarımız,öğrendiklerimiz,tecrübelerimiz bizleri bir şekilde bu donanımsal özelliklerimize göre programlıyor.

    şimdi geldiğim nokta şu,
    hangi durumda ne ile karşılarsam,bize ne yapılması gerektiğini,nasıl bir davranışla karar verme sürecine başladığımızı ortaya koyuyoruz,böylece verileri beynimiz depoluyor.

    siyah bir köpek bir çocuğu ısırdığında,beynimiz depolanmış veri sayesinde siyah köpek görürsen kaç veya ona göre tedbir al verisini bize iletiyor.

    Ama iş bu kadar basit değil,bu çocuk bir turing makinesi gibi programlanmış veya beynine yazılmış olan siyah köpek görürsen kaç verisini yerine getirmezde,her siyah köpeğin veya bütün köpeklerin kendisini ısırmayacağını,dolayısıyla bütün köpeklere aynı tepkili davranışı vermesinin,problemin cevabı olamayacağını öğrenir de buna göre hareket ederse,bu yazılmış olan verilerin sonuçlarıyla veya bizim yasa dediğimiz kurallarla çelişmez mi.

    Yani turing makinesine yüklenmiş program gibi,bizde de yasalar ve kurallar gereği sonuçlar stabil ise,bu yasalara bağlıysak,bizde ki başka bir karar verme mekanizması olarak hareket etmemizi sağlayan şey ne,aslında özgür değildik,yani görünürde bu yasalar sayesin de sonuç zaten belli olması gerekiyordu,ama bir şekilde çocuk bu sözde özgürlüğe meydan okuyup,diğer başka bir siyah köpekden kaçmayarak,gerçekte özgür olduğunu ortaya koymuyor mu.

    belki tamam,siyah bir köpekden veya bütün köpeklerden kaçarak kendisini koruma içgüdüsüne ulaşıcak,bedenini koruma altına almış olucak,ama bütün köpeklerden kaçarak,gerçekte bütün köpeklerin kendisini ısırmayabileceği yargısına nasıl yaklaşıcak,bütün siyah köpeklere aynı gözle bakmamasını nasıl öğrenicek cevap aynıysa,veya köpekleri sevme,sevebilme duygusuna nasıl ulaşıcak o zamanda.


    Umarım karmaşık olmamıştır.
    _____________________________
    Tanrı karşıma dikilse,bir elimde gerçekler var,diğer elimde gerçeklere götüren yol var dese,gerçekler sende kalsın,bana gerçeklere götüren yolu ver derdim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: rashamon

    Ama iş bu kadar basit değil,bu çocuk bir turing makinesi gibi programlanmış veya beynine yazılmış olan siyah köpek görürsen kaç verisini yerine getirmezde,her siyah köpeğin veya bütün köpeklerin kendisini ısırmayacağını,dolayısıyla bütün köpeklere aynı tepkili davranışı vermesinin,problemin cevabı olamayacağını öğrenir de buna göre hareket ederse,bu yazılmış olan verilerin sonuçlarıyla veya bizim yasa dediğimiz kurallarla çelişmez mi.

    Çelişmez...şöyle ki;

    Verdiğin örnekteki kişi çocuk ise bütün siyah köpekler hakkında aynı şeyi düşünmesi muhtemel olacaktır zira adı üstünde ÇOCUK. Yani çocukların olayları yorumlama, öğrenme, tecrübe edinmeleri ve bütün bu süreç içinde yetişkinlere göre farklı olan davranışları çocuk psikolojisi adı altında tamamen farklı kurallar ve bunların getireceği sınırlamalar doğrultusunda olacaktır. Sonuçta yine kendine has kurallara göre işleyen bir süreçten bahsediyoruz. Bütün siyah köpeklerin ısırmayabileceğini düşünüp onlara yaklaşma yolunu tercih etme meselesi ise tamamen yukarıda bahsettiğim "öğrenme ve tecrübe edinme" ile ilgili. Yine kurallar içinde bir hareket söz konusu.


    EDIT: @Deep; açmış olduğun konu muğlak bir hal almaya koşar adım gidiyor gibi...pardon...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi redstorm -- 29 Kasım 2006; 19:58:19 >
    _____________________________




  • @rashamon senin özgürlük anlayışın biraz daha farklı sanırım. İnsanlar elbette ki bazı şeçimlerde bulunuyor, kararlar veriyor. Bu durumda, sadece zihinsel bir özgürlüğün olduğunu iddia etmek yanlış olmaz. Ancak, insanın düşünsel yönden özgür olması demek onun teknik anlamda, tam olarak, özgür olduğu anlamına gelir mi? Bence gelmez. Nitekim @restorm'da ifade etmiş. Belli kurallar dahilinde yaşıyoruz. Beynimizi, ailemizi, çevremizi biz seçmedik. Organlarımız bizden bağımsız. Nefes alış verişimiz otomatik. Belli bir süre sonra ihtiyaçlarımız oluyor. Evlenmek istiyoruz. Eğlenmek istiyoruz. Ancak bedenimiz bu tür isteklere karşı otomatik olarak donanımlı bir halde zaten. Kadınlara erkekler, erkeklere kadınlar cazip geliyor. Niye diye sormak lazım? Ben aç kalırsam ölmem diyebilecek, hayata bu şekilde meydan okuyabilecek canlı türü var mıdır? Hem düşünce sistemlerimiz bile diğer insanların sistemlerinden miras kalmış. Tamamen özgün olmak, saf bir orijinallik taşımak mümkün değil. En azından insanlara, canlılar alemine çok tarafsız bir açıdan baktığımda ben bunu görebiliyorum.

    Özgürlük kavramına bakış açılarındaki farklılıklar da irdelenebilir ayrıca. Kime göre özgürlük ne ifade eder ya da etmez tartışılabilir.
    _____________________________




  • insanın hayal ettikleri ile yapabildikleri arasındaki oranı incelersek ne derece özgür olduğumuzu daha iyi anlarız ...

    ya da vücudumuzn kaçta kaçını idare edebiliyoruz ...

    kuyuya taşa devam red
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)
  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    @rashamon senin özgürlük anlayışın biraz daha farklı sanırım. İnsanlar elbette ki bazı şeçimlerde bulunuyor, kararlar veriyor. Bu durumda, sadece zihinsel bir özgürlüğün olduğunu iddia etmek yanlış olmaz. Ancak, insanın düşünsel yönden özgür olması demek onun teknik anlamda, tam olarak, özgür olduğu anlamına gelir mi? Bence gelmez. Nitekim @restorm'da ifade etmiş. Belli kurallar dahilinde yaşıyoruz. Beynimizi, ailemizi, çevremizi biz seçmedik. Organlarımız bizden bağımsız. Nefes alış verişimiz otomatik. Belli bir süre sonra ihtiyaçlarımız oluyor. Evlenmek istiyoruz. Eğlenmek istiyoruz. Ancak bedenimiz bu tür isteklere karşı otomatik olarak donanımlı bir halde zaten. Kadınlara erkekler, erkeklere kadınlar cazip geliyor. Niye diye sormak lazım? Ben aç kalırsam ölmem diyebilecek, hayata bu şekilde meydan okuyabilecek canlı türü var mıdır? Hem düşünce sistemlerimiz bile diğer insanların sistemlerinden miras kalmış. Tamamen özgün olmak, saf bir orijinallik taşımak mümkün değil. En azından insanlara, canlılar alemine çok tarafsız bir açıdan baktığımda ben bunu görebiliyorum.

    Özgürlük kavramına bakış açılarındaki farklılıklar da irdelenebilir ayrıca. Kime göre özgürlük ne ifade eder ya da etmez tartışılabilir.


    @trackfind500,
    benim de kişisel özgürlük anlayışım, var olan kısıtlayıcı ve sınırlayıcı kurallar dahilinde belirlenmiştir,ben kendimi her şeyden soyutlamış bir şekilde yaşıyor değilim,
    Teknik olarak özgür olmasak da,irademizde bir yerlerde zihinsel anlamda bir özgürlükten bahsetmek mümkün gibi geliyor bana,
    burda tabiki gerçekte özgürlük anlayışının yorumlanmasında farklılıklar olabilir,veya bu tartışılabilir,kime göre neye göre,ama

    şöyle bir düşündüğümde,sanatçıların kendini hür ve özgür hissettikleri bir alan vardır hep,o alana teknik anlamda müdahale etmek imkansız gibidir,
    her türlü yasaları çiğneyebilirler,her türlü toplumsal değerleri yerle bir edebilirler,
    bir resimde,bir romanda,bir heykelde,bir müzikde, bu insanların kendini ifade ettiği,bütün değer yargılarına meydan okudukları,sadece kendi hür iradelerinden kaynaklanan bir özgürlükle biçim oluşturdukları,bir yaşam oluşturdukları bir alan vardır.
    Bu alan insanda ki,o aslında bizlerin teknik olarak sözde özgürlüğe hapsolmuş beni ortadan kaldıran ve başka bir beni yaratan bir alan.

    Evet teknik anlamda bir ressam da sözde özgürlük alanıyla çevrelenmiştir,bir müzisyeninde bir sanatçının da,sonuçta teknik olarak onlarda bir insan,istemeden dünyaya geliyorlar,büyüyorlar ve ölüyorlar

    siyah köpeğin ısırdığı o çocuğun,teknik olarak davranış modeli belirlenmiş tabiki,siyah köpek görürsen kaç,
    Peki o çocuğa tecrübe kazandıran ne,öğreten ne,ilerde başka bir zamanda,başka bir siyah köpeğin onu ısırmayacağı yargısını kazandıran,tecrübe ettiren şey ne.
    Bir sanatçının gerçekte özgür kalmasını sağlayan şey ne ise,o çocuğun tecrübe edinmesini,öğrenmesini,bütün köpeklerin veya diğer bütün siyah köpeklerin kendisini ısırmayabileceğini düşündüren şey,zihinsel özgürlüğü.
    Neden her bir insan,kendisini çevreleyen bütün bu şeyleri,farklı anlar,kendinde başka anlamlarda ifade eder,ben bardağın dolu yanına bakıyorum,bir başkası bardak niye yarım dolu diye bakıyor,bir başkası bardağın biçimine takmış,bir başkası bardağın neden yapıldığına takmış,gördüğümüz aynı karşımız da duran herkesin bardak dediği nesne,ama herkes bu bardağı kendine göre yorumluyor,bu genede bardağın bardak olduğunu değiştirmiyor.

    Kör bir insanı ressam olmaya iten,resim yapmaya iten şey ne,görmediği,duymadığı,algılamadığı nesneleri,kendine ait bir dille nesnelleştirmesine iten şey ne,sağır bir müzisyeni beste yapmaya iten şey ne,daha ortaya ne çıktığını bile bilemiordur,yaptığı,ortaya koyduğu şeylerin gerçeklerle ne kadar birebir örtüştüğünden bile haberi yoktur,
    ama o beni gerçekte özgür bırakıcak bir alanı keşfetmiştir belkide,

    Belkide ben kendimde,beni özgürleştirecek böyle bir alanı keşfedemediğim için teknik anlamda sözde özgürüm,

    Bütün bu söylediklerimin altında yatan,kendimce düşünmeme neden şey bu aslında,belkide bizler gerçekte özgürlüğün ne olduğunu bile bilmiyoruz,bedenimize hapis olmak,istediğimiz bir takım şeyleri kontrol edememek,gerçekte bizi tutsak mı ediyor,yoksa bizi gerçek özgürlüğe kavuşturacak şey den mi yoksunuz sadece.

    @Deep Impact

    Einstein,

    "Hayal kurmak bilgiden önemlidir.Çünkü bilgi sınırlıdır,ancak hayal kurmak tüm dünyayı kapsar" demiş.


    Benimde sizden teknik anlamda hiç bir farkım yok,dolayısıyla siz neye ne kadar bağlı iseniz,hangi doğal zorunlukların getirdiği kısıtlanmalara sahipseniz,bende aynısına sahibim,
    Bu anlamda sizden farklı düşündüğümü,farklı bir özgürlük anlayışına sahip olduğumu söyleyemem gerçekte,ama bu zorunluluklardan insanı kurtarıcak,dile getiremesem de bir alanda insanı gerçekte özgür bırakabilecek bir alan olduğunu düşünmekden kendimi alamıyorum hepsi o.


    Edit:bir noktada sanırım farklı düşünüyoruz,neyse ben çok iyi ifade edemedim galiba,konuyu buraya getirdiğim için kusura bakma.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi rashamon -- 30 Kasım 2006; 10:53:52 >
    _____________________________
    Tanrı karşıma dikilse,bir elimde gerçekler var,diğer elimde gerçeklere götüren yol var dese,gerçekler sende kalsın,bana gerçeklere götüren yolu ver derdim.




  • aslında konuyu açış gayem gelinen bu nokta değil idi ...

    vücudunuzu işleyen bir mekanizma olarak düşünün ve vücudunuza ben dediğinizi hatırlayın ...

    ben dediğiniz vücudunuzun yüzde kaçını idare edebiliyorsunuz ?

    vücudunuz ile ilgili işleyen sisteme ne derece müdahale edebiliyorsunuz ?

    yani siz o bedende misafir gibisiniz ...

    müdahale alanların sınırlandırılmış ...


    bu açıdan irdeleyelim ... yoksa kişisel olarak değerlendirirsek herkes aynı şartlarda olduğu için özgürlük de var gibi gözükür ancak reel manada bedene hakimiyet konusu, beni ben yapan nedir konusu vs insana veya kişiye söz hakkı tanınmayacak şekilde dizayn edilmiş ... ne sindirime ne solunuma ne boşaltıma müdahale edebilirsiniz ya da müdahaleniz çok sınırlıdır ...

    işte böyle sınırlı bir bedende "ben" diyerek yaşamak nasıl birşeydir !!!

    uçmak istemek uçamamak

    zayıflamak istemek sindirim sistemine söz geçirememek

    uyku ihtiyacınızı sınırlandıramamak

    hükümet olmak iktidar olamamak

    sınırlı hayatı yaşamak ...
    _____________________________
    Zamanını dolu işlere harcamazsan, boş işler zamanını harcar. (deep)




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    vücudunuzu işleyen bir mekanizma olarak düşünün ve vücudunuza ben dediğinizi hatırlayın ...

    ben dediğiniz vücudunuzun yüzde kaçını idare edebiliyorsunuz ?

    vücudunuz ile ilgili işleyen sisteme ne derece müdahale edebiliyorsunuz ?

    yani siz o bedende misafir gibisiniz ...

    müdahale alanların sınırlandırılmış ...


    Bence sana ya da genel olarak insana bu soruları sorduran şey insan olmanın getirdiği "kendini haddinden fazla önemseme" olabilir. "BEN" dediğimiz şeyin içini belki de kapasitesini aşan bir şekilde doldurmaya çalışmamız, insanı düşünürken bu evrenden bağımsız, sanki ondan çok ayrı bir varlık olarak düşünmemizden kaynaklanıyor olabilir. İnsan olarak "vücutlarımızın ne kadarını kontrol edebiliyorsak o kadar özgürüz" demek ile "kontrol edemediğimiz oranda sınırlandırılmışız" demek arasında çok fark olduğu gibi, "yarısı dolu bardak" örneğini de yine ortaya koyabiliriz.

    Böyle sınırlı bir bedende "ben" diyerek yaşamak ise, kiracısı olduğun evden "evim" diye bahsetmeni çağrıştırabileceği gibi, hayata bakış açınla ilintili olarak başka şeyleri de çağrıştırabilir.
    _____________________________




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.